Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1709 E. 2023/1319 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1709
KARAR NO: 2023/1319
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1126 Esas
KARAR NO: 2019/1287
KARAR TARİHİ: 25/12/2019
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin Ulaştırma Bakanlığı ile imzalanmış bulunan GSM Pan Avrupa Mobil Telefon Sistemi ihalesi kapsamında ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa uygun olarak her türlü telefon ve telekomünikasyon ve benzeri hizmetleri ifa etmek ile … hizmet ve altyapılarına ilişkin yetkilendirme kapsamındaki faaliyetleri yürütmek üzere kurulmuş kurumsal yapıda bir tüzel kişi olduğunu, davacının gerektiğinde ürün satın aldığı gibi hizmet de satın aldığını, hizmet veren firmanın personeline ilişkin tüm hak ve yükümlülüklerinin hizmet veren firmanın sorumluluğunda olmasının hu hususta imzalanan sözleşmeler bakımından davacının temel esaslarından olduğunu, bu gibi sözleşmelerde, hizmet veren firmalarda çalışacak personelin tüm hak ve yükümlülüklerinin işveren firmaya yükletilmesinin bir zorunluluk teşkil ettiğini, davacının bu sözleşmeler kapsamında çalıştırılan işçiler bakımından yönetim ve denetim hakkına haiz olmayıp yalnızca hizmet satın aldığını, davacı ve davalı arasında 01.01.2009 yürürlük tarihli teknik hizmet alımına ilişkin bir hizmet sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasında kurulan sözleşmenin 9.2.10 maddesi ile … ve İştiraklerinin, … A Ş. (bundan sonra “ÜNİTE” olarak anılacaktır) taşeronu personelinin işvereni durumunda olmadığının öngörüldüğünü, bu sebeple onlara karşı 5510 sayılı SGK ve İş Kanunu kapsamında hiçbir yasal ve akdi yükümlülüğünün bulunmadığını, davalının işçilerinden üç kişi tarafından, davacı ve davalı arasındaki sözleşmesel ilişkinin muvazaaya dayandığı iddiasıyla, davacıya karşı İstanbul 17. İş Mahkemesinde 2017/89 E , 2017/88 Esas ve 2017/87 E. sayılı belirsiz alacak davaları ile İstanbul 7. İş Mahkemesinde 2017/ 530 E., 2017/531 E. ve 2017/532 E sayılı işe iade talepli tespit davalarının ikame edildiğini, işbu işe iade davalarının 12. 07. 2018 tarihinde sonuçlanmış olup, işçilerin … A Ş. (bundan sonra “…” olarak anılacaktır) nezdindeki işe iadelerine karar verildiğini, söz konusu davalar bakımından, davacıların teknik uzmanlığının bulunduğu işlerin davacı bünyesinde asli iş olarak görülen işlerden olmadığından hareketle işe iadenin sağlanamayacağını, davalının davacıya verdiği hizmet kapsamında çalıştırdığı diğer işçilerin de kuvvetle muhtemel işe iade davaları açacağını, işe iade davasında verilen kararların emsal gösterilerek kişi başı yaklaşık 245.000 TL civarında bir tahsil tehdidine maruz kalınacağını, bunların sonucunda davacının yüksek risklerle karşı karşıya kalacağını, bu risklerle davacının muhatap olmasının yegâne sebebinin, davalının işçilerinin iş aklilerini feshetmesi olduğunu, davalının internet sitesinden davacının davalının müşterisi olduğunun anlaşıldığı ve bu ikisi arasında alt işverenlik ilişkisinin varlığının mümkün olmadığını, tüm personel ile ilgili yükümlülüklerin tamamından sorumlu olan davalının uzlaşma yoluna gitmeyerek davacıyı haksız yere söz konusu davalar ile karşı karşıya bıraktığını, bu suretle sözleşmesel sorumluluk hükümlerine aykın davranarak özen yükümlülüğünü ihlal ettiğini, mahkeme ilamının muvazaa lafzını içermesinin davacıyı zarara uğratmaya müsait bir tehlike sorumluluğu yarattığını, davalı kusursuz olsa dahi adam çalıştıran vasfı ile bundan sorumlu olacağını, davalının, 12.04.2017 tarihli iş akdi fesih bildirimlerinde de ikrar ettiği üzere, ekonomik güçlük içerisinde olduğunu, bu hal karşısında davalı hakkında ihtiyati tedbir kararının verilmesinin bir zorunluluk arz ettiği belirtilerek davacının karşılaşabileceği zarar miktarının henüz hesaplanabilir olmadığından bahisle, şimdilik 500.000 TL maddi tazminatın faizi ile birlikte tahsil edilmesi ve aynca davacının tüzel kişiliğinin haklarından olan varlıklarına yapılan saldırı sebebiyle şimdilik l.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, davacının maddi ve/veya manevi tazminat taleplerinin yasal koşulları oluşmadığından davanın esastan reddine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Her dava, açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilir. Dava tarihi itibariyle davacı şirket nezdinde doğmuş bir alacağın varlığından aşamalarda hiç söz edilmediği gibi maddi tazminat isteminin dayanağı olarak, ileride meydana gelecek zarar ve doğmuş olan zarar tehdidi açıklanmış olmakla; dava tarihi itibariyle doğmuş bir zararın varlığı ileri sürülmemekle ve yukarıda anıldığı üzere yalnızca zarar tehdidi nedeniyle bir tazminat borcundan söz edilemeyeceğinden,maddi tazminat istemi yönünden erken açılan dava olduğu değerlendirilmiş, davanın usulden reddine, Manevi tazminat isteminin dayanağı olarak ise, davacı vekilince dava dilekçesinde, davalı şirketin işçileri tarafından yanlış nitelemeler ile muvazaaya dayalı olarak davacıya yöneltilen talep ve davalar nedeniyle davacının tüzel kişiliğinin ve ticari itibarının zedelendiği, davalının işçilerinin davalarına muhatap edilmesinin, yargı önünde haksız ithamlara maruz bırakılması, böylelikle ticari itibarına, kurumsal yapısına, tüzel kişiliğinin haklarından olan adı, işareti, onuru ve itibarı gibi varlıklarına yapılan saldırılar gerekçe gösterilmiştir. Ancak işe iade ve işçilik alacaklarının tahsili istemli olarak işçiler tarafından açılan davaların haksız bir saldırı olarak nitelenemeyeceği gibi, davacı tarafın kabulü doğrultusunda değerlendirilirse bile davalı şirketçe, davacı taraf şahıs varlığına yöneltilmiş bir saldırıdan hiç söz edilmediği, böyle bir vakıanın iddia edilmediği, dava dışı kişilerce yöneltilen talepler nedeniyle davalı şirketten manevi tazminat talep edildiği belirlenmekle koşulları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde dava dilekçesindeki nedenler tekrarlanarak istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekilince yasal süresi içerisinde, manevi tazminata ilişkin olarak vekalet ücretinin, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre belirlenmesi gerekir iken, 1.000 TL. olarak karara bağlanması, maddi tazminata ilişkin olarak vekalet ücretinin ise, konusu para ile değerlendirilebildiği için tarifenin 3. kısmına göre nispi olarak belirlenmesi gerekir iken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olduğu ileri sürülerek istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet alım sözleşmesi kapsamında, dava dışı işçilere ödenecek işçi alacaklarından davalının sorumlu olduğu iddiası ile muhtemel maddi zararlar ile manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, davacı, davalı ile imzalanan hizmet sözleşmesi uyarınca davalıdan teknik hizmet aldığını, sözleşme kapsamında çalıştırılan işçilerin SGK ve İş Kanunu’ndan doğan hak ve alacaklarından davalı şirketin sorumlu olduğunu, ancak bir kısım dava dışı işçilerin İş Mahkemesi’nde açmış oldukları işe iade davalarında, davalı ile müvekkil şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilerek baştan itibaren işçilerin, asıl işverin olarak müvekkil şirketin işçisi olduğu ve fesihlerin geçersizliğine karar verilerek işe iadelerine kararı verildiğini, ancak müvekkil şirket çalışanı olmayan işçilerin, müvekkil şirketteki istihdamının mümkün olmaması nedeniyle işe iadelerinin sağlanamayacağını, tüm çalışanlar ile ilgili yükümlülüklerin tamamından sorumlu olan davalının, davacıyı haksız yere söz konusu davalar ile karşı karşıya bıraktığını, mevcut açılan davalar ile muhtemel açılması öngörülen davalar nedeniyle işe iadenin tüm mali sonuçlarına müvekkil şirketin tek başına katlanmak zorunda kalacağını, davalının bu eylemiyle davacıyı zarara uğratmaya müsait bir tehlike yarattığını, tehlike sorumluluğu uyarınca davalının sözleşmeye aykırı davranarak davaların açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle oluşan ve oluşması muhtemel maddi zararların ve manevi zararın tazmini amacıyla işbu davayı açtığı anlaşılmıştır. Davacı taraf, her ne kadar, bir kısım dava dışı işçiler tarafından açılan işe iade davaları ile ileride muhtemel açılacak davalardan dolayı oluşan ve oluşması muhtemel zararların tazmini amacıyla işbu davayı açmış ise de, gerek dava dilekçesinde gerekse de istinaf dilekçesinde söz konusu davalar nedeniyle dava dışı işçilere herhangi bir ödeme yapıldığı anlaşılamadığı gibi bu hususta bir iddia da ileri sürülmemiştir. O halde davacının maddi zararı, dava dışa işçilere yapacağı ödeme birlikte doğacağından yalnızca zarar tehdidi nedeniyle bir tazminat borcundan söz edilemeyeceğinden maddi tazminat istemi yönünden erken açılan davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı yan, manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de, dava dışı işçilerin dava açma yoluna gitmeleri, her ne kadar davalının sözleşmesel yükümlülüklerine aykırı davrandığı kabul edilse dahi haksız bir saldırı olarak nitelendirilemeyeceği gibi davacının kişilik haklarına herhangi bir saldırı söz konusu olmadığından, dolayısıyla manevi tazminat şartları oluşmadığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi yerinde görülmüştür. Davalının, maddi ve manevi tazminat bakımından vekalet ücreti yönünden istinaf nedeni yönünden ; mahkemece, maddi tazminat istemi yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı için takdir olunan 2.725,00 TL ile manevi tazminat istemi yönünden 1.000,00 TL vekalet ücretine hükmedilmiştir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7. Maddesinin ikinci fıkrası “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. “Manevi tazminat davalarında ücret başlıklı 10 maddesinin birinci fıkrası ” Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” üçüncü fıkrası ” Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.” Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret başlıklı 13. Maddesi ” (1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” şeklinde düzenlenmiş olmakla mahkemece, maddi ve manevi tazminat yönünden tarifede belirlenen ücrete göre vekalet ücretine hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının ayrı ayrı Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, taraflarca yatırılan 179,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın taraflardan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.27/09/2023