Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1706 E. 2023/1228 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1706
KARAR NO: 2023/1228
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/382
KARAR NO: 2020/67
DAVA TARİHİ : 02/01/2018
KARAR TARİHİ: 23/01/2020
DAVA: Alacak (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Rücu)
KARAR TARİHİ: 13/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Anonim Şirketi’ne ait … İnşaatı şantiyesinin müvekkili şirket nezdinde İnşaat All Risk Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, 25/01/2016 günü sigortalı gayrimenkulün 3 nolu enerji merkezinde ana elektrik odasındaki … nolu elektrik panosunun iç aksamı olan bakır baraların çalındığını, içindeki şarterlerde ve bağlantı kablolarında ciddi zarar verildiğini, panonun kullanılamaz duruma geldiğini, hırsızlık hadisesinin davalı güvenlik şirketinin dikkatsizliği ve tedbirsizliği nedeniyle meydana geldiğini, hırsızlık sonrası gayrimenkulde oluşan hasar nedeniyle müvekkili şirketin 13.538,51 TL hasar tazminatını sigortalısına 02/01/2017 tarihinde ödendiğini beyanla, ödenen 13.538,51 TL hasar tazminatının 25/01/2016 tarihli hasar tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin olaydan haberdar dahi edilmediğini, olayın emniyet güçlerine bildirilmediğini, herhangi bir tutanak olmadığını, eşyaları çalınan firmanın şikayetçi olmamasının şüphe uyandırdığını, olay 25/01/2016 tarihli olmasına rağmen eksperin 01/02/2016 tarihinde inceleme yaptığını, davaya konu olayın müvekkili sorumluluk alanı içerisinde gerçekleşmediğini, 617.395 m2’lik alanı toplamda 18 kişi ve her bir vardiyada 6 kişilik ekiple koruduklarını, özellikle görev alanının büyüklüğü ve dışarıdan gelecek risklere açık oluşuna rağmen personel sayısı ve ekipmanların yetersiz olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluk alanının şantiye değil dış perimetre ve şantiye giriş kapıları olduğunu, sözleşmenin ilgili maddelerinde taşeron firmaların malzeme depolarının güvenliğinden … sorumlu olmadığının açıkça belirtildiğini, risk ve önlem alınması konusunda müvekkili tarafından mail yoluyla bildirim yapıldığını, yine çeşitli tarihlerde risk bildirim raporlar düzenlendiğini, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan tüm surumluluklarını yerine getirdiğini, davaya konu olayda kusurlarının bulunmadığını, tazminat sorumluluğunun doğmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…davalı firmanın yetki sınırının 5188 Sayılı Yasanın 7. Maddesi dahilinde kaldığının kabulüyle, hırsızlık hadisesinin dava dışı sigortalının kendi sorumluluğu ve kontrolü altındaki trafo merkezi odasında meydana geldiği, buranın dava dışı sigortalı tarafından korunaklı hale getirilmediği gerekli güvenlik tedbirlerinin sağlanmadığı, bu surette davalı güvenlik şirketine herhangi bir kusur atfedilemeyeceğinin kabulüyle sübut bulmadığı takdir edilen davanın reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığını, denetime elverişli olmadığını, ekspertiz raporunda davalının güvenlik hizmetini yerine getirmediği için sorumlu olduğunun tespit edildiğini, davalı güvenlik şirketinin söz konusu şantiyenin giriş ve çıkışlarında güvenliği sağlamakla görevli olmasına rağmen hasara neden olan olayda şantiyenin içerisindeki bir malın çalınarak dışarı çıkarıldığını, sigortalı ile davalı arasında imzalanan sözleşmeye aykırı olarak davalının güvenlik hizmetini gereği gibi yerine getirmediğini, mahkemenin gerekçeli kararında dayanmış olduğu tanık anlatımlarının davanın reddedilmesinde gerekçe olarak kabul edilemeyeceğini, dinlenen tanığın beyanlarının mevcut olayla uyuşmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava dışı sigortalının kusuru olduğu ihtimalinde dahi davalının sorumluluğunun göz ardı edilemeyeceğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava; sigortacının, dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin, hasardan sorumlu olduğunu iddia ettiği davalıdan 6102 Sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca rücuen tahsili istemine ilişkindir. Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nın “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmü yer almaktadır. Davacı tarafından, sigortalısına 02/01/2017 tarihinde 13.538,51 TL hasar bedelinin ödendiği anlaşılmakla, aktif husumetinin bulunduğu tespit edilmiştir. Poliçe ve Ekspertiz raporu;Dava dışı … A.Ş.’nin “… İnşaat Şantiyesi Gaziosmanpaşa/İstanbul” riziko adresine ilişkin … nolu İnşaat All Risk Sigorta Poliçesi’nin ilk olarak 17/11/2011-01/11/2014 tarihleri arasında düzenlendiği, daha sonra birçok zeyilname tanzim edildiği ve 01/11/2015-01/04/2016 tarihli zeyilname kapsamında olan dava konusu olayın 25/01/2016 tarihinde meydana geldiği, poliçede hırsızlık için 251.732.750 TL teminat verildiği ayrıca asıl poliçede hırsızlık için 1.000,00 USD muafiyet kaydı yer aldığı, poliçenin koasürans esasına göre düzenlendiği ve davacı … A.Ş.’nin % 43 (jeran) oranında sorumlu olduğu tespit edilmiştir. …Ltd. Şti. tarafından düzenlenen 22/10/2016 tarihli ekspertiz raporunda; 01/02/2016 tarihinde hasara konu alanda incelemeler yapıldığı, sigortalı yetkililerinin beyanlarına ve yapılan ekspertiz çalışmasına istinaden 25/01/2016 tarihinde kimliği belirsiz kişi yada kişilerce (kablo ve iç akşamların tek kişi tarafından taşınması imkanı olmadığından hırsızlığın birden fazla kişi tarafından gerçekleştirildiğinin düşünüldüğü) makine ve tesisat odasına girildiği buradaki trafoların tahrip edildiği iç aksamları, kablo, baralar ve şalterlerin çalındığının tespit edildiği, makine ve tesisat odasının demir kapısının pimlerinin sert cisimle zorlanarak söküldüğü ve kapının tahrip edildiğinin belirleniği, ayrıca kapının farklı bir bölüme taşınarak duvar dayandırıldığı, Trafo odasında bulunan iki adet trafodan bir tanesinin çalışır vaziyette olduğu, diğer trafonun ise kurulum aşamasında iken içinden tüm iç aksamının (kablo, baralar ve şalterlerin) çalınmış olduğu ve kasa içinin tamamen boşaltıldığı, çalınamayan aksamların ise tahrip edildiği, trafoların halihazırda inşaatı devam eden rezidans ve ofis bölümlerine enerji sağladığının görüldüğü, söz konusu kabloların ve eklentilerinin bir araç ile olay yerinden uzaklaştırılmasının mümkün olduğu, İnşaat alanında gezici güvenliklerin olduğu ve belli aralıklarla devriye atıldığının ifade edildiği, devriye aralığında hırsızlığın gerçekleştirilmesinin muhtemel olduğu, saat başı devriye atıldığından hırsızlığın bir saat içinde gerçekleştirildiğinin düşünüldüğü,Ekspertiz çalışması sırasında yetkililerden polis tutanakları talep edilmiş ise de olay sonrasında polise haber verilmediği ve herhangi bir resmi tutanak olmadığının ifade edildiği, Söz konusu trafonun ilk alış faturasının 43.370,63 TL olduğu, sigortalı tarafından onarım faturasında istinaden 34.500,00 TL talep edildiği, poliçede yer alan muafiyet tenzili uyarınca 3.015,10 TL muafiyet uygulandığında 31.484,90 TL hesap edildiği, müşterek sigorta uyarınca davacı … AŞ’nin hissesi % 43 olduğu için 13.538,51 TL hesaplandığı belirtilmiştir. Özel Güvenlik Hizmetleri Sözleşmesi; … Alt … Şantiyesi ve … Satış Ofisi’nin “İŞVEREN”, davalı şirketin ise “…” olarak anıldığı 30/06/2013-30/06/2014 tarihleri arasında geçerli Özel Güvenlik Hizmetleri Sözleşmesi akdedilmiş, 15/06/2014 tarihinde düzenlenen ek protokol ile sözleşme süresi 1 yıl süre ile uzatılmış, yine 29/06/2015 tarihinde düzenlenen ek protokol ile sözleşme süresi 1 yıl süre ile uzatılmıştır. Sözleşmenin 2.1.maddesinde; “İşbu Sözleşme’nin konusu; … tarafından, 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ve ilgili mevzuata uygun olarak İşveren’in …. adresindeki şantiye ve satış ofisinde güvenlik şirketinin kendi personeli ve çalışanı olan özel güvenlik görevlisi/görevlileri ile Özel Güvenlik Mevzuatı çerçevesinde belirlenen hizmet kalitesi ve personel standartlarında, kesitsiz ve sistematik olarak özel güvenlik ve koruma hizmetleri sağlamak ve buna bağlı düzenlemeleri yürütmektir.”Sözleşmenin 4.1.maddesinde;”12/24 vardiya sisterninde 2 vardiyada,08:00-20:00 saatleri arasında 6 Güvenlik Görevlisi,20:00-08:00 saatleri arasında 6 Güvenlik Görevlisi,6 Güvenlik Görevlisi’ de yasal izin değiştirici olmak üzere, Genel toplam 18 kişiden oluşan bir ekip ile hizmet verilmesi planlanmaktadır.”Sözleşmenin 17.1.maddesinde; “…, Özel Güvenlik Personelinin görevinin ifası nedeniyle; İŞVEREN çalışanlarına, müşterisine, malzemesine verebileceği olası zararların tazminini sağlamak için zorunlu özel güvenlik mali sorumluluk sigortasını yaptırır. … zararları tazmin sorumluluğu her halükarda mahkemece belirlenmiş ve kesinleşen kusur oram ile sınırlıdır…… veya personelinin İŞVEREN’e, İŞVEREN’in işçilerine, üçüncü şahıslara, İŞVEREN’in tesislerine, diğer resmi mercilere veya üçüncü şahıslara veya sayılanlara ait her türlü mal varlığı, sistem, teçhizat ve eşyaya ilişkin olarak yol açacağı maddi, zarar ve ziyandan ve bunların hukuki ve cezai sonuçlarından kesinleşmiş mahkeme kararıyla belirlenecek kusur ve zarar oranında … sorumlu olacaktır…” hükümlerine yer verilmiştir. Tanık beyanları;Mahkemece davalı tanıkları … ve … beyanları alınmış, davalı şirket çalışanı olan tanıklar özetle; dava konusu hırsızlığın kendilerine bildirilmediğini, hırsızlık olayının meydana geldiği yerin sadece teknik ekibin girebildiği ve sürekli kilitli bulunan bir yer olduğunu, şantiye sahasının dış alanının güvenliğini sağlamakla görevli olduklarını beyan etmişlerdir. Bilirkişi raporu;Mahkemece Elektrik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. …, Sigorta Uzmanı…, Güvenlik Uzmanı … alınan 23/07/2019 tarihli bilirkişi heyet rapor alınmıştır. Dava konusu olayın 25/01/2016 tarihinde gerçekleşmesi ve rapor tarihi itibariyle AVM’nin tüm yaşam alanları ve işyerleriyle faaliyete geçmiş olması nedeniyle, yerinde inceleme ile olayın aydınlatılması bakımından herhangi bir delil elde edilemeyeceği ifade edilmiş ancak güvenlik uzmanı bilirkişinin dava konusu alanda başka bir mahkeme dosyasında yerinde yapmış olduğu incelemeler neticesinde … İnşaat Şantiyesinin 617.395 m²’lik bir alan olduğu, şantiye sahasında çok sayıda alt taşeron şirkete ait depoların bulunduğu, şantiye alanında alt taşeron firmalarının depolarında ve eklentilerinde bireysel olarak alınması gerekli yeterli güvenlik tedbir ve önlemlerinin alınmadığı, depoların ve eklentilerinin kapılarının mukavemetli kilitler ile kilitlendikten sonra harekete bağlı sensörlerle çalışan hırsızlık alarm ve ihbar sisteminin olmadığı, oysaki böyle bir sistemin kurdurulması halinde gerek alarm haber alma merkezi tarafından gerekse davalı güvenlik şirketi elemanlarınca sabit noktadan monitörlerden izlenebileceği, şantiye sahasında kameraların çoğunun işlevsiz olduğu, şantiye içerisinde hala kaba inşaatın devam ettiği, içerde tehlike arz eden boşluklar olduğu ve yer yer karanlık ve aydınlatma olmadığı için iç bölgelerde devriye atılmasının tehlikeli sakıncalı olduğu, taşeron firmaların depolarının emniyetsiz olduğu şeklinde davalı güvenlik şirketinin güvenlik elemanları ve işletmenin iş güvenliği uzmanı tarafından imza altına alınan … Şantiyesi Risk Bildirim Tutanağının incelenmesinden anlaşıldığı,Olay yerinde (şantiye sahası) taşeron firmaların çokluğu, araç ve yaya trafiğinin oldukça yoğun biçimde hareketliliğin devam ettiği, günlük olarak 1400-1500 personelin sahada çalıştığı, kapı giriş çıkış sirkülasyonunun yoğunluğu nedeniyle tüm araçların ve personelin birer birer aranmasının giriş/çıkışı tıkayacağından böyle bir uygulamanın hayatın olağan akışıyla örtüşmediği, 5188 sayılı özel güvenlik hizmetlerinin yürütüldüğü inşaat şantiyesindeki güvenlik görevlilerinin silahlı güvenlik personeli olmadığı, bahse konu alanda çeşitli hizmetleri yürüten taşeron firmaların depolarında ve özellik arz eden bölümlerinde bulunan taşınabilir ve kıymetli ürünlerinin daha etkin bir biçimde basiretli bir tacir gibi muhafaza ve korunmaları amacıyla bireysel olarak bir takım güvenlik önlemleri alması gerektiği, güvenlik personelinin yetki sınırının 5188 sayılı yasanın 7.maddesi ile sınırlı olduğu dikkate alındığında güvenlik şirketine atfedilebilecek herhangi bir kusur olmadığı,Davalı güvenlik şirketinin yürüttüğü güvenlik hizmetinin … İnşaat Şantiyesinin 617.395 m²’lik bir alan olduğu dikkate alındığında her bir vardiyada toplam 6 kişilik güvenlik personeli ile yüksek güvenlikli (çevre fiziki ihatası, elektronik güvenlik sistemleri) olmayan inşaat şantiye sahasının korunmasının gerek eleman yetersizliği gerekse teknik cihazlarla alınması gerekli önlemlerin alınmamış olması nedeniyle beklenemeyeceği tespitlerine yer verildiği anlaşılmış, Hırsızlık olayının gerçekleştiği 25/01/2016 günü dava dışı sigortalı yetkililerin sadece davacı sigorta şirketine ihbarda bulunduğu, hırsızlık olayını emniyet birimlerine ihbar etmediği ve konu hakkında ekspertiz raporu dışında her hangi bir resmi görgü tespit tutanağı ve olay yeri inceleme raporu, müşteki/mağdur ifade veya beyan tutanağı bulunmadığı, hırsızlık sonucu uğranılan zarar miktarının toplamda 31.464,90 TL olduğu, davacının dava dışı sigortalısına 02/01/2017 tarihinde ödemiş hulunduğu 13.538,51 TL tutarındaki hasar tazminatının kadri marufunda olduğu, sigortalı ile davalı arasındaki ilişki haksız fiile değil, sözleşmeye aykırılığa dayandığından ve TBK 117 maddesine göre davalının dava öncesi temerrüde düşürüldüğü tevsik edilemediğinden, davacının ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir. İnceleme ve Değerlendirme; İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda 187/1.maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, 6. b., 2.c., s.1972).Davalı ile dava dışı sigortalı şirket arasında Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesine ilişkin uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava konusu inşaat alanına ilişkin davalı tarafından güvenlik hizmeti verildiği, bu hizmetin her vardiyada 6 güvenlik görevlisi tarafından yerine getirildiği sabittir. Sözleşmede görev tanımı ise ayrıntılı olarak belirlenmemiştir. Ancak somut olayda hırsızlık olayının meydana gelip gelmediği hususu ihtilaflıdır. Zira hırsızlık olayının meydana geldiği iddiasına yönelik dosya kapsamında ekspertiz raporu dışında başka bir belge bulunmamaktadır. Dava konusu olayın 25/01/2016 tarihinde meydana geldiği iddia edilmekle birlikte ekspertiz incelemesi 01/02/2016 tarihinde yapılmış, hırsızlık olduğu iddia edilmesine rağmen olay adli birimlere intikal ettirilmemiş, şikayetçi olunmamış, güvenlik şirketi olan davalıya dahi olay bildirilmemiştir. Davacı tarafından dilekçesinde delil olarak poliçe ve ekspertiz raporu dışında bir delil sunulmamıştır. Olayın ne şekilde gerçekleştiği hususunda dosya kapsamında herhangi bir delil olmadığından davalının sorumlu olup olmadığının tespiti de mümkün değildir. Zira bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere davalı, 617.395 m²’lik çok büyük bir alanda her vardiyada 6 personel ile hizmet vermektedir. Ayrıca dosya kapsamına sunmuş olduğu raporlarla da söz konusu alanda alınması gerekli olan önlemler işverene yani sigortalıya bildirilmiştir. Ancak buna rağmen bir önlem alınmadığı da anlaşılmaktadır. Bu durumda hırsızlık olayının meydana geldiği ve davalının sorumlu olduğu kesin olarak ispat edilemediğinden, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı gibi kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 13/09/2023