Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1698 E. 2020/249 K. 11.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1698
KARAR NO : 2020/249
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1315 Esas
KARAR NO : 2020/150 Karar
KARAR TARİHİ: 25/02/2020
DAVA: Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)
KARAR TARİHİ: 11/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müflis şirket ile müvekkil şirket arasındaki süre gelen ticari ilişki gereği cari hesaptan alacakları için 11/10/2017 tarihinde iflas müdürlüğüne kayıt talebinde bulunulduğunu ancak alacak talebinin usulsüz bir şekilde reddedildiğini, ret kararının 23/10/2018 tarihinde tebliğ edildiğini ileri sürerek alacağın, iflas masasına kayıt ve kabulüne, 166.023,40 TL alacağın müflis şirketin iflasının açıldığı 13/07/2017 tarihi itibariyle ticari faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müflis şirket ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, bu hususun müflis şirket ticari defterleri incelendiğinde görüleceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının ticari defterlerinde bir alacak mevcut ise de bu alacağın zamanaşımına uğradığını, ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” davacının ticari defterleri incelendiğinde 2007-2008-2009-2010 ve 2011 yılı kapanış onaylarının yapılmadığı, HMK 222/4 maddesi uyarınca kapanış onayı bulunmayan defterlerin sahibi aleyhine delil olduğu düzenlendiği, davacı şirketin belirtilen yıllara ait defterlerinde kapanış onayı bulunmaması ve davalı müflisin bu yıllara ait ticari defterlerinin iflas masasında yasal olarak bulunmaması karşısında; davacı şirket ticari defterleri ile davalı şirket ticari defterleri arasında 2009-2010-2011-2012-2013-2014 yıllarına ait borç alacak ilişkisinin mutabakatının sağlanmasının mümkün olmadığı yönündeki mali müşavir bilirkişi tespitine itibar edildiği, davacı tarafın bilirkişi raporuna karşı kendi ticari defter kayıtlarına göre karar verilmesi yönündeki itirazı yerinde görülmediğini, bilirkişi tarafından, davalı müflis şirketin iflas müdürlüğüne teslim edilmiş 2015-2016-2017 ticari defterleri gözetilerek inceleme yapıldığı ve mevcut duruma göre, davacı şirketin davalı müflis şirketin iflas tarihi olan 13/07/2017 tarihi itibariyle davalı şirketten 86.664,39 TL alacaklı durumda bulunduğu denetime esas biçimde tespit edildiğinden davacının, Müflis … San. Ve Tic. A.Ş şirketinden, iflas tarihi itibariyle 86.664,39 TL alacağının olduğu anlaşılmakla, davanın kısmen kabulü ile 86.664,39 TL alacağının İstanbul Anadolu ….İflas Müdürlüğü … iflas dosyasından işlem gören iflas masasına kayıt ve kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; mahkemece sadece müflis defterleri, kayıtları esas alınarak karar verildiğini, müvekkilinin ticari kayıtları yok sayıldığını, davalının borcun doğum tarihlerine ait defter ve kayıtlarını sunmamasının bedeli müvekkil şirkete yüklendiğini, mahkemece banka kayıtları getirtilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, Davacı … şirketi ile …. şirketinin 2013 öncesinde yüklü miktarlarda para alışverişi olduğu, … şirketinin %50 ortağı …. şirketinin de ortağı ve çalışanı olduğunu, …, müşterilerine yüklü miktarlarda hizmet sağlayan karlı bir şirket olup, kendisinden daha büyük olan …. şirketi tarafından zaman zaman finanse edildiğini, karşılıklı para alışverişi mevcut olup bu durum … defter ve yevmiye kayıt ekraklarında sabit olduğu üçüncü bir kaynaktan kontrol edilmek istendiği takdirde, iki şirketin banka hesaplarının bulunduğu bankalardan soruşturularak tespiti mümkün olmasına rağmen ne bilirkişi bu yönde bir araştırma yapmış ne de mahkeme bu belgeleri ilgili bankalardan istediğini, bilirkişi ek raporuna itirazları içerir 19.02.2020 tarihli dilekçe ekinde tüm bu hesap hareketleri mahkeme dosyasına sunulmuş ise de hukuksuz bir şekilde nazara alınmadığını, tüm bu işlemler, davalı … A.Ş. tarafından 2013 öncesi (özellikle 2007 – 2008 ve 2009) defterlerini vermekten imtina etmese, onların da defterlerinde görülebileceğini bu nedenle 17.05.2019 tarihli bilirkişi kök raporunda da belirlendiği gibi ticari defter ve kayıtları ile sabit olduğu üzere davacı şirketin, müflis şirketten dava tarihi itibarı ile 170.023,41 TL alacaklı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Bilirkişi ek raporunda müvekkil ile davacının BA-BS formlarının incelenmesinde taraflar arasında mal alım ve satımına ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığını tespit edildiği, bu suretle davacının müvekkile herhangi bir hizmeti olmadığından hizmet bedeli doğrultusunda alacak kaydı talebinde bulunması hukuka aykırı olduğunu, kök raporda alacağın 01.01.2015 tarihinden önce doğduğu belirtildiği, cevap dilekçeside ileri sürüldüğü üzere alacak üzerinden 10 yıllık süre geçmiş olup alacak zamanaşımına uğradığını, diğer yandan bilirkişi raporunda davacının ticari defterlerinin 2007-2008-2009-2010 ve 2011 yılı kapanış onaylarının yapılmadığı belirtildiği, HMK 222/4 maddesi uyarınca kapanış onayları olmayan defterlerin sahibi aleyhine delil olduğu düzenlenmiş olup gerekçeli kararda buna değinilmiş olmasına rağmen bu duruma istinaden davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Somut olayda, İstanbul Anadolu …. İflas Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilgili vermiş olduğu 20/11/2018 tarihli cevabı yazıda, müflis …San. A.Ş. hakkında İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/481 Esas sayıl dosyasından iflas kararı verildiğini, iflas dosyasında düzenlenen sıra cetveli 18/10/2018 tarihli … Gazetesi ile 30/10/2018 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, ancak alacaklının talebi hakkında verilen karar ve tebliğe ilişkinin bilginin bulunmadığı, başvuru dilekçesi, masa kararı ve tebliğe ilişkin belge suretlerinin davacı tarafça dosyaya ibraz edilmediği, bu hususta tarafların itirazı bulunmadığı, dosyaya sunulan belge suretlerine göre, davacının alacak talebinin alacağı tevsik edici belgeler bulunmadığından tamamı reddedildiği, red kararın 23/10/2018 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, tebliğ avansı yatırıldığı anlaşılmamış ise de hem ilan tarihi hem en son ilan tarihinden itibaren yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde 05/11/2018 tarihinde davanın açıldığının anlaşılması üzerine işin esasının incelenmesine geçilmiştir.Davacı ile müflis şirket arasındaki ticari ilişkinin belirlenmesi ve iflas tarihi itibariyle davacının alacağı bulunup bulunmadığı tespiti noktasında tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişinden rapor alınmış olup, alınan raporda özetle; davacının ticari defterleri incelendiğinde 2007-2008-2009-2010 ve 2011 yılı kapanış onaylarının yapılmadığı, davalı müflis şirketin 2015 yılından itibaren ticari defterlerin temin edildiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2015 yılından önce başladığı, Davacı şirket ticari defter kayıtlarına göre, davacı şirketin müflis şirketin iflas tarihi olan 13/07/2017 tarihi itibariyle müflis şirketten 170.023,41 TL alacaklı durumda bulunduğu, davalı müflis şirket ticari defter kayıtlarına ve yapılan açıklamalara göre, davalı müflis şirketin 01/01/2015 tarihi itibariyle davacı şirkete 86.664,39 TL borçlu durumda olduğu, 01/04/2017 tarihinde davalı müflis şirket ortağı … hesabına 86.664,39 TL alacak kayıt edilmek suretiyle davacı şirket alacağının sıfırlanmış olduğu ancak bu tutarın davalı müflis şirket ortağı Burhanettin Gedikbaş tarafından ödendiğini gösterir somut bir belge dosyaya sunulmadığı bu nedenle davalı müflis şirketin iflas tarihi olan 13/07/2017 tarihi itibariyle davacı şirkete 86.664,39 TL borçlu durumda olduğu kabul edilmesi gerektiğine dair tespit ve değerlendirme yapılmıştır.Mahkemece, müflis şirketin 2008-2014 dönemlerine ait ticari defterleri üzerinde de inceleme yapılması istenmiş ise de Müflis şirketin 2008-2014 yılı ticari defterleri ibraz edilemediğinden söz konusu ticari defterler üzerinde inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır. Tarafların 2007-2017 yılları arasındaki BA-BS formları ilgili Vergi Dairelerinden temini için yazılan müzekkerelere cevap verildikten sonra gönderilen BA-BS formları doğrultusunda yeniden değerlendirme yapılmak suretiyle bilirkişiden alınan ek raporda özetle; Taraflar arasında vergi dairelerinde gelen Ba-Bs formlarında beyanı zorunlu mal ve hizmet alım satımına ilişkin bir beyana rastlanılmadığı, taraflar arasındaki borç alacak ilişkisinin büyük bir bölümünün para alış verişinden kaynaklanmış olduğu, 17/05/2019 tarihli kök raporundaki görüşlerinin korunduğu yönünde mütalaa etmiştir. Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Somut olayın uygulandığı tarihteki HMK 222. maddesine göre, mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Ayrıca davacı tarafça davanın ispatı yönüyle de HMK 222/5.madde ve bendi uyarınca münhasıran davalı taraf ticari defterlerine delil olarak dayanılmamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 219. maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nın 222/5. maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nın 220. maddesindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Mahkemece, iflas idaresine defterlerin bulunduğu yere ilişkin yazılan müzekkereye son 3 yılın defterleri saklandığından bahisle 2015 öncesi defterlerin temin edilemediği anlaşılmış ise de, bu hususta müflis davalı şirket yetkilisi çağrılarak defterlerin nerede saklandığı, nereden temin edilebileceği sorulmamıştır.Somut olay incelendiğinde; davacı, müflis şirketten olan alacağının taraflar arasında yıllarca süregelen ticari ilişkiden kaynaklandığını iddia etmiş ise de taraflar arasındaki ticari ilişkiye dair herhangi bir sözleşme sunulmadığı gibi ticari defterlere göre alacağının dayanağını oluşturan belge de sunulmamıştır. Ancak davacı, müflis şirketten olan alacağının, taraflar arasındaki 2013 öncesi yüklü miktardaki para alışverişinden kaynaklandığını iddia etmiş olup, bilirkişi 2. Ek raporuna, müflis davalı şirketin zaman zaman finanse edildiğini, bu durum davacının ticari defter ve kayıtlarında sabit olup iki şirketinin banka hesaplarının bulunduğu bankalardan soruşturularak tespiti mümkün olduğu yönünde itirazda bulunduğu gibi, davalının 2015 öncesi döneme ait ticari defterlerinden getirtilerek incelenmesini talep etmiş ise de mahkemece davacının bu yöndeki itirazı değerlendirilmeden, sadece 2015 döneminden itibaren sunulan davalının ticari defterleri esas alınarak hüküm kurulması hatalı olmuştur. Diğer taraftan davalı cevap ve istinaf dilekçesinde alacak üzerinden 10 yıl geçmiş olup alacak zamanaşımına uğradığını savunmuş ise de davalının zamanaşımı def’i hakkında karar verilmemesi hukuka aykırı olmuştur.İsticvap müessesi 6100 sayılı HMK’nun 169 vd maddelerinde düzenlenmiş olup, 169. maddeye göre mahkemenin kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebileceği ifade edilmektedir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre isticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan husular hakkında olur. Yargıtay 9. HD. 15/09/2020 tarih 2016/22302 E. 2020/7787 K. Sayılı ilamında ifada edildiği şekilde “Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukukunda bu yükümlülüğün anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme için ise, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. ” Dosya kapsamına göre davacı ve davalı müflis şirket kayıtlarından taraflar arasında 2015 dönemi öncesi başlamış ticari ilişki bulunduğu ancak ticari ilişkinin ne zaman başladığı, aralarındaki ticari ilişkinin ne olduğu, davacının iddia ettiği gibi borç para ilişkisi bulunup bulunmadığı tespit edilememiş ve davalı müflis şirketin 2015 dönemi öncesi ticari defterleri temin edilememiştir. Bu nedenle davalı müflis şirket yetkilisinin isticvabına karar verilerek taraflar arasındaki ticari ilişkinin ne olduğu, ne zaman başladığı ve müflis şirketin 2015 dönemi öncesi ticari defterlerin nerede bulunduğu sorularak bu hususların aydınlatılması gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, davalı müflis şirket yetkilisinin isticvabına karar verilerek taraflar arasında ne tür bir ticari ilişki olduğu, neyden kaynaklandığı, hangi tarihte başladığı ve müflis şirketin 2015 öncesi döneme ait ticari defter ve kayıtların nerede saklandığı sorularak ilgili döneme ait ticari defter ve kayıtlar ile tarafların 2007 tarihinden itibaren banka kayıtları varsa dekontlar getirtilerek davacının iddia ettiği gibi davalı şirketin finanse edilip edilmediği, borç para verilip verilmediği, alacağın dayanağı ödünç para ilişkisinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı tespit edilmeden sadece 2015 döneminden itibaren sunulan davalının ticari defterleri esas alınarak hüküm kurulması ve dava konusu alacakların niteliğinin ve muaccel olduğu tarihler belirlenerek, davalının zamanaşımı def’inin buna göre incelenmesi gerekirken zamanaşımı konusunda değerlendirme yapılmaması hatalı olduğundan davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6 bendi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı ve davalı tarafın istinaf başvurusunun Kabulü İle İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1315 E. 2020/150 K. 25/02/2020 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Başvuru tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca alınması gereken 148.60 ar TL harcın HAZİNEYE irat kaydına, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının talep halinde İADESİNE,5-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 ve 362/2-g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/11/2020