Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1695 E. 2023/1254 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1695
KARAR NO: 2023/1254
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/890
KARAR NO: 2019/923
KARAR TARİHİ: 02/10/2019
DAVA: Kayıt Kabul
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkiline borçlu bulunan davalı hakkında iflas kararı verildiğini, iflas tasfiyesinin İstanbul Anadolu .. İflas Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile sürdürüldüğünü, müvekkilinin süresi içinde iflas masasına yaptırılan toplam 585.170,12 TL tutarındaki alacak kaydını müflis şirket yetkilisinin 411.198,30 TL’lik bölümünü kabul etmiş olmasına rağmen haksız ve mesnetsiz şekilde reddedildiğini, müvekkilinin müflis şirketten cari hesap, kambiyo senetleri ve protokole dayalı alacaklarının mevcut olduğunu, ondört adet bonodan 413.609,00 TL alacaklı bulunulduğunu ileri sürerek iflas masasına 70 sıra numarasına kayıtlı iflas idaresi tarafından reddine karar verilen alacağın 413.609,00 TL lik kısmının iflas tarihine kadar işlemiş ticari avans faizi ile birlikte masaya kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müflis şirketin İstanbul Anadolu 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/272 Esas sayılı dosyasından 19/10/2016 günü saat 18:46’dan itibaren iflasına karar verildiğini, davanın sıra cetvelinin ilanı tarihinden itibaren 15 gün içinde açılması gerektiğini, davacının 70 kayıt nolu başvurusu ile 585.170,12 TL alacağın kaydını talep ettiğini, alacağın yargılamayı gerektirdiğinden reddine karar verildiğini, senetlerin kambiyo senedi niteliğini taşıyıp taşımadığının, müflis şirket yetkilisi tarafından imzalanıp imzalanmadığının aydınlatılması gerektiğini, zaman aşımı bulunduğunu ileri sürerek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “…Davacı tarafça alacağına dayanak yapılan 27.06.2011 düzenleme tarihli, 21.07.2011, 21.09.2011, 21.12.2011, 21.01.2012, 21.02.2012, 21.03.2012, 21.04.2012, 21.05.2012, 21.06.2012, 21.07.2012, 21.08.2012, 21.09.2012, 21.10.2012 ödeme tarihli ve 21.10.2012 tarihli olan bononun 29.537,00 TL bedelli diğer bonoların 29.544,00’er TL bedelli olarak toplam 413.609,00 TL bedelli oldukları, bonoların bedelinin malen alınmış kayıtlı olduğu, noter vasıtası ile borçlusunun protesto edildiği ve halen bu bonoların davacını elinde olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafça alacağına dayanak yapılan protokolünde 27.06.2011 tarihli olduğu, protokolde itfa tarihi 21.07.2011 ile 21.12.2011 ve 21.01.2012 ile 21.10.2012 tarihleri arası senet bedelleri ile tutarı aynı şekilde ödeme miktarlı toplam 472.697,00 TL bedel borcun varlığında tarafların mutabık bulunduklarının yazılı olduğu görülmüştür. Davacının incelenen ticari defter ve kayıtlarında işbu davaya dayanak yapılan bonoların kayıtlı bulunduğu, 31.12.2011 tarihli kapanış kaydında alacak senetleri bakiyesinin 903.414,99 TL göründüğü, 31.12.2012 tarihinde herhangi bir bakiye bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalının incelenen ticari defter ve kayıtlarında 2014 yılından öncesine ait ticari defterlerin iflas müdürlüğünde bulunmadığı, 2014-2016 yılları arasındaki ticari defterlerinde ise dava konusu bono ve çeklerin kayıtlı bulunduğunu gösteren muhasebe kaydı bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı şirket tarafından İstanbul Anadolu İflas Masası Müdürlüğüne hitaben 27.01.2017 tarihli düzenlenen beyan dilekçesinde; 27.06.2011 tarihli protokol yönünden 472.697,00 TL, ödenmesi gereken cari hesap alacağımız 01.07.2011 den 31.12.2011 e kadar ilgili bilgi hesap ekstresi olarak 44.331,00 TL … Cirolu … Pendik Şubesi, 25.08.2011 vadeli … nolu çek nedeni ile 42.500,00 TL yine aynı şekilde yazılı 08.09.2011 vadeli … nolu çek nedeni ile 25.650,00 TL olmak üzere toplam 585.170,25 TL alacağın masaya kaydını talep ettiği, müflis şirketin iflas tarihi itibariyle davacının işlemiş faiz talebinde bulunmadığı, yani işbu davaya konu edilen işlemiş faiz isteminin iflas masasına kayıt ve kabulü için verilen talep dilekçesine konu edilmediği anlaşılmıştır davaya dayanak bonolarda malen kaydı bulunduğu ve bonoların halen davacı alacaklının elinde bulunduğu, davalı tarafça malen kaydına yönelik malın teslim edilmediği yönünde bir iddiada bulunulmayarak delil sunulmadığı, bonoların ödendiğine dair de bir iddia ve yazılı delil sunulmadığı görülmekle bu bonolar nedeni ile davacının davalıdan alacaklı olduğu görülmüştür. Davacı vekili tarafından mahkememize hitaben 19.07.2018 tarihli dilekçede iflas masası tarafından reddedilen alacağın 411.198,30 TL lik kısmının iflas tarihine kadar işlemiş faizi ile birlikte masaya kayıt ve kabulüne karar verilmesini istediği anlaşılmıştır.Yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamındaki tüm delillere, iflas masasına yapılan başvuru talep dilekçesi, bilirkişi raporlarına göre davacının davalıdan 411.198,30 TL bonolar nedeni ile alacağı bulunduğu, iflas masasına kayıt kabul talep dilekçesinde işlemiş faizin talep edilmediği ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının 411.198,30 TL alacağının davalı … A.Ş’nin iflas masasına kayıt ve kabulüne, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davacı taraf, alacağın dava dosyasına ibraz edilen senetlerle kanıtlandığını ileri sürdüğünü, öncelikle senetlerin müflis şirket yetkilisi tarafından, yetki süresi içinde ve yetki kapsamında imzalanıp imzalanmadığı hususunun aydınlatılması gerektiğini, davacının ticari defterlerinin borcun varlığına ilişkin onun lehine delil olarak kabul edilerek söz konusu hükme varılması hukuka aykırı olduğunu, davacının 2011 yılı defter-i kebiri ibraz etmediğini, 2012 yılı defter-i kebiri ise tasdiksiz olarak ibraz ettiğini, davalı müvekkilin ise 2014 yılından önceki ticari defterlerinin iflas müdürlüğünde bulunmadığı gerekçesiyle incelenmediğini, davacının defterlerinin lehine delil olarak değerlendirilebilmesi için; delil oluşturması istenen defterlerin kanuna ve usulüne uygun şekilde tutulmuş olması, uyuşmazlık konusu işle ilgili olarak defterlere geçirilen tüm kayıtların birbirini doğrulaması, karşı tarafın defterinde yer alan kayıtların delil teşkil edecek kayıtlara aykırı olmaması veya ilgili hususta bir kayıt içermemesi gerektiğini, lakin bilirkişi müvekkil müflis şirkete ait 2010,2011,2012,2013 yılı ticari defterlerin hiçbirini incelemediğini, gelinen noktada müvekkile ait 2010,2011,2012,2013 yılı ticari defterlerin incelenerek sonuca varılması gerektiğini, dava konusu bono ve alacağın 2011 ve 2012 yılına ait olduğu göz önüne alındığında, yalnızca davacının yevmiye defterini incelenerek alacağın var olduğu kanaatine varılması, objektif bir yaklaşım olmayacağı gibi, asıl alacağın tespitinde güvenilir bir kaynak da teşkil etmeyeceğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz ( kayıt kabul) davasıdır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilgili vermiş olduğu 07/09/2017 tarihli cevabı yazıda, müflis … A.Ş.’nin İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/865 esas sayılı dosyası ile 19/10/2016 günü iflasına karar verildiği, davacının, iflas masasına 27/01/2017 tarihinde 70 kayıt sıra numarası ile 585.170.125 TL alacak üzerinden masaya kayıt talebinde bulunduğu, iflas idaresince alacağın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle talebin tamamının reddine karar verildiği, tanzim edilen sıra cetvelinin 03/08/2017 tarihinde Karar Gazetesi’nde, 08/08/2017 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilen edildiği, ayrıca tebliğ giderinin dosyaya depo edilmesi nedeni ile masa red kararı, davacı vekiline 18/08/017 tarihinde tebliğ edildiği bildirilmiştir. Davacı vekili tarafından masraf yatırıldığından masa red kararın tebliğ tarihi olan 18/08/2017 tarihinden itibaren yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde 21/08/2017 tarihinde davanın açıldığının anlaşılması üzerine işin esasının incelenmesine geçilmiştir.Somut olayda, davacı aacaklının iflas masasına yapmış olduğu 585.170.125 TL tutarındaki alacak başvurusunda alacağın dökümü olarak ; davaya dayanak yapılan 14 adet senet alacağını da kapsayan 27/06/2011 tarihli protokol alacağı: 472.697,00 TL, ödenmesi gereken cari hesap alacağımız 01.07.2011 den 31.12.2011 e kadar ilgili bilgi hesap ekstresi : 44.331,00 TL, … Cirolu … Pendik Şubesi, 25.08.2011 vadeli … nolu çek alacağı : 42.500,00 TL ve 08.09.2011 vadeli … nolu çek alacağı : 25.650,00 TL gösterilmiş olup iş bu davada 27/06/2011 tarihli protokole dayanak yapılan 16 adet senet alacağından 21/07/2011 ve 21/08/2011 tarihli senetler hariç 21/09/2011 vadeli başlangıç tarihli 21/10/2012 tarihe kadar ki 14 adet sıralı senetten kaynaklanan 413.609,00 TL alacağın iflas tarihine kadar işlemiş olan ticari avans faizi ile birlikte iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dosyaya ibraz edilen 27/06/2011 tarihli protokol fotokopisinde, borçlu … şirketinin, protokol imzalanma tarihinde alacaklıya olan vadesi geçmiş veya vadesi gelmemiş toplam borçlarının 472.697,00 TL olduğu, tarafların bu borç bakiyesinde mutabık kaldıkları, borçlunun, toplam 472.697,00 TL olan borçlarının 27/06/2011 tarihinden itibaren belirtilen itfa planı ( davaya dayanak yapılan senet vadelerinde) çerçevesinde ödemeyi beyan ve taahhüt ettiği görülmüştür. Her ne kadar borçlu şirket adına atılan imzada şirket kaşesi bulunmasa da davalı iflas idaresince, protokolün müflis şirket yetkilisince imzalanmadığı yönünde bir itirazı bulunmadığı gibi söz konusu protokole dayanak yapılan senetlere yönelik sahtelik iddiası bulunmadığından senetlerin borçlu şirket yetkilisince imzalanıp imzalanmadığı hususunda bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir. Kaldı ki, taraflarca her zaman düzenlemesi mümkün adi senetlerin işbu davada alacağın varlığına tek başına kanıtlamaya yeterli olmadığından mahkemece, davacı ile müflis şirket arasındaki ticari ilişkinin belirlenmesi ve iflas tarihi itibariyle davacının alacağının tespiti noktasında tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ise de davalı iflas idaresine inceleme yapılacak döneme ait ticari defterleri sunması için gerekli ihtarat yapılmadığı gibi söz konusu defterlerin nereden, nasıl temin edileceği konusunda iflas idaresine sorulmak suretiyle araştırma yapılmadığından bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, müflis borçlu şirketin 2014 yılından önceki ticari defterleri iflas müdürlüğünde bulunmadığından herhangi bir inceleme yapılamadığı görülmüştür. Davalı iflas idaresi bilirkişi raporuna yönelik itiraz dilekçesinde müflis şirkete ait 2010-2011-2012 ve 2013 yılı ticari defterlerin incelenerek sonuca varılması gerektiğini, söz konusu defterler incelenmeksizin işbu raporun hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de mahkemece müflis şirketin, ilgili döneme ait ticari defter ve kayıtları, gerekirse müflis şirket yetkilisi çağrılarak nereden temin edileceği araştırılmadan davalının ticari defter ve kayıtları incelenmeden hüküm kurulması davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir.Savunma hakkı, Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın, hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar. ( Yargıtay 22. H.D. 22/06/2020 tarih 2017/29720 E. 2020/6157 K. Sayılı ilamı)Açıklanan nedenlerle tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yönteminde usule aykırılık bulunduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353.1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, bu aşamada esasa ilişkin itirazlar incelenmeksizin dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/890 E. 2019/923 K. Sayılı 02/10/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davalı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/09/2023