Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1694 E. 2023/1249 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1694
KARAR NO: 2023/1249
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/606 Esas
KARAR NO: 2019/1331 Karar
KARAR TARİHİ: 24/12/2019
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket tarafından düzenlenen … fuarına katılmak için davalı şirket ile sözleşme akdedilerek stand yeri kiralandığını, bu hizmet karşılığı müvekkili tarafından davalı şirkete 11/01/2018 tarihli 80.995,20-TL bedelli ve 31/05/2018 tarihli 360,01-TL bedelli e- faturaların tanzim edildiğini, ancak davalı şirket tarafından müvekkili şirkete herhangi bir ödemenin yapılmadığını, bunun üzerine davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdüdüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından yapılan itirazlar sonucunda ise söz konusu takibin durduğunu, beyanla neticeten itirazın iptali ile takibin devamına, toplam alacak üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin dc davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, anılı sözleşmenin akdedildiği tarih itibariyle müvekkili şirketi temsile yetkili kişilerce imzalanmadığından hukuken yok hükmünde olduğunu, her ne kadar sözleşmenin üzerinde müvekkili şirketin kaşesinin mevcut olsa dahi müvekkili şirketi münferiden temsile yetkili … tarafından imzalanmadığını, sözleşme imzalandıktan sonra da müvekkili şirket tarafından herhangi bir onay verilmediğini, borca itiraz ile birlikte icra müdürlüğü’nün yetkisini de itiraz ettiklerini, ilamsız takiplerde genel yetki kuralları gereği müvekkil şirketin merkezi olan Kemalpaşa İcra Müdürlüğü ve yine Kemalpaşa mahkemeleri yetkili olduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sözleşmeye konu stand yeri ne sözleşmede ne de dava dilekçesinde yer olarak detaylandırılmamış olduğunu, bıı nedenle söz konusu stand yerinin boş kaldığı, başka biri tarafından kiralandığı ve bu sebepten zararın doğduğuna ilişkin bir beyanında mevcut olmadığını, tüm bu sebeplerle ispat külfiyeti davacı yanda olup, öncelikle iddialarını usulüne uygun delillerle ispat etmesi gerektiğini beyanla neticeten davanın usulden reddine, aksi kanaatte olunması neticesinde davanın yetkiden reddine, davanın esastan reddi ile davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Dosyada 13/09/2017 tarihli … Kira Sözleşmesi adlı bir sözleşmenin mevcut olduğu, sözleşmenin altında … A.Ş. kaşesinin ve üzerinde bir adet imza ile davalı … A.Ş. kaşesi ve imza mevcut olduğu görülmektedir. Davacı tarafından düzenlenen … fuarına katılmak için davalı şirket ile sözleşme akdedilerek stand yeri kiralamıştır. Bu kira karşılığı davacı tarafından davalı şirkete 11/01/2018 tarihli 80.995,20-TL bedelli ve 31.05.2018 tarihli 360,01-TL bedelli e- faturaların tanzim edilip tebliğ edilmesine rağmen faturalara itiraz edilmediği anlaşılmaktadır. Böylece sözleşmelerin imzalandığı anlaşılmış olup, gelen faturalara itiraz edilmeyerek şirket sahibincede onay verilmiş durumdadır. Bu nedenle davalı şirket sahibinin imza itirazı sadece ödemeden kaçınmak amaçlı itiraz olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı tarafından ibraz edilen ticari defter ve belgelerin tetkikinde: Davalı ile olan ticari münasebetini 120 nolu cari hesap kodu altında 127186 müşteri hesabı ile takip etmekte olduğu, bu hesabın hareketlerinin aşağıdaki tablodaki gibi olduğu, Bu hesabın takip tarihi itibari ile 81.355,21.-TL borç bakiyesi verdiği, akabinde ise 21/05/2018 tarihinde bu tutarın 128 nolu Şüpheli Ticari Alacaklar Hesabına virman edildiği görülmektedir. Buna göre davacı, takip tarihi itibari ile kendi defterlerinde davalıdan 81.355,21-TL alacaklı durumdadır.Taraflar tacir olduklarından ilişkilerinde faiz esas olup, önceden kararlaştırılmasa bile faiz istenebilir. Bir alacağa faiz istenebilmesi için, ödeneceği tarihin net olarak belli olması veya belli değilse alacaklı tarafından çekilecek bir ihtar veya ihbar ile borçlunun temerrüde düşürülmesi veya icra takibine başvurulması gerekir. Davacı tarafından asıl alacalı yanında işlemiş faiz talebinde de bulunulmuş olup, sözleşmenin Ödeme Şekli başlıklı 5.4 maddesinin 4. bendinde Katılım bedeli, ödeme planında ver alan tarihlerde ve tutarlarda ödenecektir. Gecikme faizi, katılım bedeli, hizmet bedeli ve diğer yapılacak her türlü ödemelerde, tahsil gününe kadar TL için aylık %3. Yabancı para cinsinden alacaklar için aylık % 3 oranında gecikme faizi uygulanır…” şeklinde olup, sözleşme metninde herhangi bir ödeme planına rastlanılmamıştır. Diğer yandan dosyada temerrüt ihbarı da mevcut değildir. Davacının düzenlediği fatura tarihi 11.91.2018 tarihi esas alınarak takip tarihi olan 21.05.2018 tarihine kadar aylık % 3 yıllık % 36 temerrüt faizi tutarı 10.431,30-TL olduğu belirlenmiştir. Tüm bu açıklamalardan belirlendiği üzere İş bu davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 91.786,51-TL üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan 81.355,21-TL ye yasal faiz yürütülmesine karar vermek gerekmiştir. Davalı likit bir borcunun varlığını bildiği halde sadece alacağın tahsilini geciktirmek için itirazda bulunduğu anlaşıldığından İİK 67/2 maddesi uyarınca alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminat tutarı olan 18.357,-TL nin davalıdan alınarak davacıya vermek gerekmiştir. ” gerekçesi ile davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 91.786,51 TL üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan 81.355,21-TL ye yasal faiz yürütülmesine, % 20 icra inkar tazminatı 18.357.-Tl nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafından dosyaya sunulan mezkur sözleşmede sözleşmenin müvekkil şirketi temsilen … tarafından imzalandığı ancak sözleşmenin imzalandığı tarihte şirketi temsile yetkili kişi ticaret sicil kayıtlarından da görüleceği üzere … olduğunu, böylece sözleşmenin şirketi temsile yetkisi olmayan bir şahıs tarafından yapıldığı açıkça ortada olup, sonradan müvekkil şirketçe sözleşmeye onay verilmediğinden sözleşmenin müvekkil şirket yönünden yok hükmünde olduğunu, Davacı tarafın ticari defterleri, tek başına delil niteliği taşımadığından sadece bunlara dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece, e-faturalara itiraz edilmediği gerekçesiyle sözleşmeye müvekkil tarafından onay verildiğini kabul etmiş ve sözleşmeyi geçerli olduğunu dikkate alarak hüküm kurmuş ise de fatura, taraflar arasında mevcut bir sözleşmeye bağlı olarak düzenlenen ve karşı tarafa teslim edilen bir belge olup faturanın dayanağı, taraflar arasındaki mevcut sözleşme olduğu, sadece fatura düzenlenmiş olması, taraflar arasındaki sözleşme ve borç ilişkisinin varlığını ispatlayıcı nitelikte olmadığını, bu durumda faturaya dayanan tarafın aralarındaki sözleşmeyi ve bundan doğan borç ilişkisini ispatlaması gerektiğini, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, yargılama sürecinde davacının zarara uğrayıp uğramadığı tespit edilmeden eksik inceleme sonucu karar verildiğini, yetki itirazının mahkemece göz ardı edildiğini, ödeme planı ve temerrüt ihtarı bulunmadığından temerrüt faizinin başlangıcının faturaların düzenlenme tarihi esas alınmasının ve müvekkil şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasında imzalandığı iddia olunan fuar katılım sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, davaya konu fuar katılım sözleşmesi uyarınca tanzim edilen fatura ve hesap ekstresine istinaden 81.335,21 TL asıl alacak, 10.431,30 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 91.786,51TL alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dosyaya ibraz edilen sözleşmenin 08 – 12 Mayıs 2018 tarihleri arasında yapılacak … Fuarı için stand alanı kiralanması için düzenlenmiş olduğu, sözleşme bedelinin 80.995,20 TL belirlendiği, sözleşmenin 16. Maddesinde; katılımcının, fuara katılmaktan vazgeçerse tüm maddi yükümlülükleri yerine getirmekle zorunda olduğu, cezai şart başlıklı 5.5 maddesinde, sözleşme hükümlerinin ve/ veya ödeme taahhüdünün kısmen ya da tamamen ihlal edilmesi veya ödeme amaçlı keşide / ciro edilerek verilen kambiyo senetlerinin kismen ya da tamamaen karşılıksız kalması hallerinde, … sözleşmeden doğan hakları saklı kalmak ve zarar unsurundan bağımsız olarak katılımcı sözleşme bedeli kadar tutarda … tazminat ödeyeceği kararlaştırılmış olup, davacı tarafça, sözleşmeye ve verilen hizmete karşılık tanzim edilen 11/01/2018 tarihli sözleşme bedeli olan 80.995,20 TL ile 31/05/2018 tarihli “onsite teknik servis açıklamalı” 360,01 TL bedelli e- fatura bedellerinin tahsilini talep etmiş, davalı yan ise her ne kadar sözleşme üzerinde şirket kaşesi mevcut olsa da şirketin münferiden temsile yetkili Selim Kavadan tarafından imzalanmadığını, sözleşme imzalandıktan sonra da herhangi bir onay verilmediğini bu nedenle söz konusu sözleşmeye dayanarak müvekkiline karşı hak iddiasında bulunulmasının söz konusu olamayacağını ileri sürmüştür. Dayanak yapılan sözleşme incelendiğinde, davalı şirket kaşesi altında tek imza ile imzalandığı, imzanın kime ait olduğu anlaşılamamıştır.Bir kimsenin, hüküm ve sonuçları başka bir kişinin hukuk alanında doğmak üzere o kişinin ad ve hesabına hukuki işlem yapma yetkisine temsil denir (Eren, F.; Borçlar Hukuk Genel Hükümler, 22. Baskı, Ankara 2017, s. 444). Temsil hâlinde işlem temsilci tarafından temsil olunanın nam ve hesabına yapıldığından hukuki işlemin tarafı, doğrudan doğruya temsil olunandır. Temsilci hukuki işlemi temsil olunanı hiç söylemeden kendi adına yaptıktan sonra bu işlemden doğan hak ve borçları temsil olunana nakledebileceği gibi (dolaylı temsil), hukuki işlemi yaparken bu işlemi doğrudan temsil olunan nam ve hesabına da (doğrudan temsil) yapabilir. Temsilin söz konusu olabilmesi için temsilcinin hukuki işlemi/muameleyi temsil olunan adına yapması, bunu diğer tarafa bildirmesi, temsilcinin temsil yetkisinin bulunması veya temsil olunanın sonradan yapılan hukuki işleme icazet vermesi gereklidir. Bu noktada, mümessil tarafından yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olabilmesi için gerekli en önemli unsur; mümessilin, temsil edilen adına hukuki işlem yapmaya yetkili olmasıdır. Temsil yetkisi, temsil olunanın temsilciye, kendisini üçüncü kişiler nezdinde temsile yetkili olduğunu bildiren bir irade beyanıdır. Temsil ilişkisinin meydana gelmesi için yetki beyanının temsilcinin hakimiyet alanına ulaşması yeterlidir. Doğrudan doğruya temsilin söz konusu olabilmesi için gerekli olan temsil yetkisinin olmaması hâlinde, temsil olunanın sonradan icazet vermesi bu noksanlığı tamamlar ve bu icazetle temsilci ile temsil olunan arasındaki temsil ilişkisi ispatlanmış olur. Temsil yetkisinin olmaması ve temsil olunanın icazet vermemesi hâlinde hukuki muamele kesin olarak hükümsüzdür. Temsil olunan ve temsilci, hukuki işlem ile bağlı değillerse de yetkisiz temsil ile işlem yapan temsilcinin üçüncü kişinin zararını karşılamak ile yükümlü olduğu açıktır (HGK’nun 22.09.2010 tarih ve 2010/13-414 E., 2010/412 K.). Bu husus TBK’nun 46. maddesinde; “Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur.” şeklinde ifade edilmiştir. Aynı yasanın 47. Maddesinde de temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması halinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden isteyebileceği düzenlenmiştir.Temsil yetkisinin varlığını ispat külfetinin kimin üzerinde olduğu konusuna gelince: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” kuralı getirilmiştir. Olayımızda “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça” şeklinde belirtilen ispat yükünün istisnası halleri bulunmadığına göre, davacı iddialarının dayanaklarını; davalı ise, savunmasını dayandırdığı olguları ispatlamalıdır. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davacı, 23/08/2017 tarihli fuar katılım sözleşmesine dayanarak alacak talebinde bulunmuştur. Davaya dayanak sözleşmede davalı şirket kaşesi üzerindeki imzanın kime ait olduğu belirlenememiş, ancak mahkemece, davaya dayanak yapılan e- faturalar tanzim edilip tebliğ edilmesine rağmen faturalara itiraz edilmediğinden sonradan sözleşmeye davalı tarafça onay verildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de e-faturanın ne zaman, ne şekilde tebliğ edildiği dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi, bilirkişi tarafından bu hususta bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. O halde, davaya konu sözleşmenin davalı firma yetkilisince imzalandığı tespit edilmeden ya da sözleşmenin yetkisiz temsilci ile düzenlendiği kabul edilse dahi sözleşme bedelinden kaynaklanan 11/01/2018 tarihli 80.995,20-TL bedelli e-faturanın davalıya tebliğ edildiği ve sekiz günlük süre içerisinde faturaya itiraz ya da faturanın iade edilip edilmediğinin sonucuna göre sözleşmeye sonradan davalı tarafça icazet verilip verilmediği belirlenmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Öte yandan, davacı yan, sözleşme bedeli dışında 31/05/2018 tarihli “onsite teknik servis açıklamalı” 360,01 TL bedelli fatura alacağını da talep etmiş ise de sözleşme kapsamında bulunmayan söz konusu faturaya konu hizmeti ifa ettiğini ispatlayamadığından bu fatura yönünden talebin reddi gerekirken, faturanın davacının ticari defterinde kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın her iki fatura yönünden karar verilmesi hatalı olmuştur.Temerrüt faizin başlangıcı itirazı yönünden ; Davalı vekili, ödeme planı ve temerrüt ihtarı bulunmadığından temerrüt faizinin başlangıcının faturaların düzenlenme tarihi esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Her ne kadar sözleşmede ödeme tarihi kararlaştırılmamış ve davacı tarafça ödeme ihtarı çekilmemiş ise de TTK 1530/4 maddesinde; “Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır:a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda,b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda…” düzenlemesi yer almaktadır. Somut olayda; alacağın dayanağını oluşturan 11/01/2018 tarihli 80.995,20 TL tutarındaki e-faturanın hangi tarihte tebliğ edildiği tespit edilerek buna göre TTK 1530/4.a maddesi uyarınca faturanın borçlu tarafından alınmasını takip eden 30 günlük sürenin sonunda temerrüt oluşacağı gözetilerek işlemiş faiz alacağı hesaplanması gerekirken fatura tarihinden itibaren faiz alacağı hesaplanması hatalı olmuştur.Açıklanan tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/606 E. 2019/1331 K. Sayılı 24/12/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davalı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/09/2023