Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1691 E. 2023/1033 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1691
KARAR NO: 2023/1033
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2020
ESAS NO: 2016/1350
KARAR NO: 2020/76
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 02/12/2016
KARAR TARİHİ: 21/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili alacaklının, borçlu hakkında İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosya ile 34.126,95-TL tutarlı ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından yetkiye, takibe, faize ve borca süresinde yapılan itiraz edildiğini, müvekkili alacağının, davalının 08.10.2015 tarihli 45.430,00-TL bedelli faturaya dayandığını, borçlunun takip öncesi 14.000,00-TL ödeme yaptığını, takip açıldıktan sonra da 5.000,00-TL ödeme yaptığını ve bu son rakamın dosyaya bildirildiğini, borçlunun şimdiye değin yapmış olduğu ödeme 19.000,00-TL olup ana paradan 26.430,00-TL borcu kaldığını, icra takibinde talep edilen, fatura tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faizden vazgeçmekle birlikte, asıl alacağın, yukarıda belirtilen şekilde devam ettiğini, takip tarihi olan 26.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte ana paradan kalan bakiye borç bulunduğunu, bu nedenle davalının itirazının haksız olduğunu ve yerinde olmadığını beyan ederek, fazlaya ilişkin talep ve dava haklan saklı kalmak kaydıyla; davanın kabulü ile borçlu davalının takibe, yetkiye ve borca haksız ve yersiz itirazımn iptaline, borçlunun haksız itirazı nedeniyle % 20′ den az olmamak üzere inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Yetkiye ve göreve itirazları bulunduğunu beyan ederek Esasa ilişkin olarak; Davacı tarafça açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, reddini talep ettiklerini, müvekkilinin, alacaklı gözüken tarafa konu edilen borcu olmadığı gibi, alacak verecek ilişkisi kapsamında borcu önceden tediye edilerek kapatıldığını, müvekkiline keşide edilen bir ihtar bulunmadığı gibi, başlatılan takipte faturanın bir sureti ve seri kaydı da gönderilmediğini beyan ederek, öncelikle yetki ve görev itirazları değerlendirilerek, ilgili mahkemesine gönderilmesini, haksız davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece “Taraflar arasındaki davaya konu uyuşmazlık; tacirler arasında fatura alacağından kaynaklanan bakiye borç nedeniyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Taraflar tacir olup, delil olarak ticari defterlere dayandıklarından; taraflara inceleme gün ve saatinde belirtilen yıllara ilişkin ticari defter ve kayıtlarını hazır etmeleri aksi halde HMK 220 ve devamı maddeleri gereğince defterlerini sunmayan tarafın ticari defterlerine lehine delil olarak dayanamayacağının ve tekrar sunamayacakları usulüne uygun biçimde ihtar edilmiş olup inceleme günü davacı defterleri mahkememizce davalı defterleri ise Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/97 T dosyasından incelenmiştir. Rapor bilimsel ve denetlenebilir olduğundan hükme esas alınmıştır.Alacaklı vekilinin icra dosyasına 14.10.2016 tarihinde talep açarak davalı tarafından 03.10.2016 tarihinde 5000,00 TL harici ödeme aldığı beyanı görülmüş olup takip sonrası yapılan ödemenin infaz aşamasında dikkate alınması gerektiğinden bu bedel bakımından infaz aşamasında değerlendirilmesi yönünde karar verilmiştir. Davacı taraf yasla faiz talep ettiğinden alacağa avans faiz uygulanmamış olmasına” karar verilmiştir gerekçesi ile Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile ; davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 22.930,00 TL üzerinden devamına, takip sonrası yapılan ödemelerin infaz aşamasında dikkate alınmasına ,Alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi uygulanmasına, Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacağın %20 ‘si oranındaki 4.586,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin görevli ve yetkili olmadığı, borcun ödendiği, davacı tarafın takibine dayanak kıldığı dönemde taraflar arasında alacak-borç ilişkisi kalmadığı, davacı tarafın borcun likit olduğuna dair herhangi bir ihtar da keşide etmediği, bu yönden hem davaya konu ettiği alacak ve fer’ileri, hem de inkar tazminatına yönelik verilen kararın hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet ilişkisinden kapsamında düzenlenen faturadan kaynaklı bakiye alacak için davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacının 20/09/2016 tarihinde 31.430,00TL asıl alacak 2.696,95 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 34.126,95 TL alacak için takip başlattığı, takibin dayanağının … numaralı 08/10/2015 tarihli ”eren hes şalt sahası primer ve sekonde testlerin yapılması-topraklama ve empedans ölçümü” açıklamalı KDV dahil 45.430,00TL bedelli faturanın bakiye alacağı olduğu, davalı tarafın süresinde yetkiye, borca ve faize itiraz ettiği, davacının yasal süresinde dava değerini 26.430,00TL olarak göstererek işbu itirazın iptali davasını açtığı görülmektedir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde görev itirazında bulunmuştur. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup TTK’nın 4/1.maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır.Nispi ticari davalar ise her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. TTK’nın 5/1. maddesinde ticari davalara bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu belirtilmiştir. Somut olayda tarafların bulunduğu ilin ticaret sicil kayıtlarının tetkikinde her iki tarafın tacir olduğu sabit olduğundan dava nispi ticari davadır ve ticaret mahkemesi görevlidir. Davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı vekili, yetki itirazında da bulunmuştur. 2004 sayılı İİK’nin 50. maddesinde yetki düzenlenmiştir. Düzenlemede, para ve teminat borcu için takip hususunda usul kanununun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunacağı belirtilmiştir. Takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 6. maddesinde genel yetkili mahkeme düzenlenmiş ve genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu ifade edilmiştir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu, alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Davaya konu alacak da taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden doğmaktadır. HMK 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağı, taraflarca inkar edilmeyen akdi ilişkiden kaynaklanan verilen hizmetin parasal karşılığı olup dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkindir. Diğer bir ifade ile davacının sözleşme kapsamında vermiş olduğu hizmet karşılığında davacının borcu para borcudur. TBK 89/1 maddesi uyarınca borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir.Davalı vekili sunulan istinaf dilekçesinde ve cevap dilekçesinde davalının adresinin Kayseri olduğu belirtilerek yetki itirazında bulunmuş ise de; takip tarihi itibariyle davacının yerleşim yeri Ümraniye olduğundan İstanbul Anadolu mahkemelerinin de yetkili olduğu belirtildiğinden, yukarıda yer alan bilgiler ışığında istinaf itirazın yerinde olmadığına karar vermek gerekmiştir.Esasa ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesi;Mahkemece tarafların defterleri incelenerek alınan ek raporda; ”Davacı tarafça davalı adına düzenlenen 45.430,00 TL tutarlı faturaya istinaden, Davalı tarafça yapılan 8.500,00 TL, 7.000,00 TL ve 7.000,00 TL tutarlı ödeme kayıtlarının davacı taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, yapılan toplam 22.500,00 TL tutarlı bu ödemenin 45.430,00 TL tutarlı fatura tutarından düşülmesi (mâhsup) sonrasında kalan davalı BORÇ tutarının 22.930,00 TL olduğu, bu bakiyenin davacı şirketin 2015 yılı Envanter Defterindeki MİZAN kaydıyla da birebir aynı olduğu, Davacı tarafça icra takibinin 22.930,00 TL asıl alacak üzerinden yapılması gerektiği halde, hatalı olarak 31.430,00 TL üzerinden yapıldığı, Davalı tarafça icra takip dosyasına yapılan 5.000,00 TL ödeme sonrasında davalı taraf BORÇ tutarının (22.930,00-5.000,00X) 17.930,00 TL kaldığı, Davacı tarafça huzurdaki dava 17.930,00 TL üzerinden açılması gerektiği halde, hatalı olarak 26.430,00 TL üzerinden açıldığı” mütalaa olunmuştur.Dava konusu fatura davalının ticari defterinde kayıtlı olup, davalının takipten önce toplam 22.500,00TL ödeme yaptığı, borcun 22.930,00TL olduğu, takipten sonra davadan önce davalının 5.000,00TL ödeme yaptığı hususu her iki tarafın ticari defterleri ile sabittir. Mahkemece davacının dava dilekçesinde işlemiş faiz talebinden vazgeçtiği dikkate alınarak, davadan önce yapılan 5.000,00 TL’nin borçtan mahsubu ile 17.930,00TL ye hükmetmesi gerekirken, 5.000,00 TL’nin infaz aşamasında değerlendirilmesine karar verilmesi hatalı olmuştur. Davalının icra inkar tazminatına yönelik itirazlarının incelenmesine gelince; İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. İtirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka takibe konu alacağın likit ve belli olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerekmektedir. Böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. (HGK’nın 07/06/2006 tarihli, 2006/19-295 E. 2006/341 K. sayılı ilamı) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29/03/2023 tarihli 2022/6-1019 E. 2023/267 K. sayılı ilamında bu husus; “…Likid alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likid olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi hâlinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likid olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likid sayılmaması doğru olmayacaktır (Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2012 tarihli ve 2012/9-838 Esas, 2012/715 Karar sayılı kararı).” şeklinde açıklanmıştır.Takibe konu alacak davacı tarafından verilen hizmete ilişkin faturaya dayalı likit bir alacak olup davalı vekilinin bilirkişi incelemesi yapılmış olması nedeniyle alacağın likit olmadığı yönündeki itirazları yerinde görülmemiştir. HMK’nin 353/(1)-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında …” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nin 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1)Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince KABULÜNE,2) İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1350 Esas, 2020/76 Karar sayılı ve 04/02/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve DAİREMİZCE YENİDEN HÜKÜM TESİS EDİLMESİNE, 3)a-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 17.930,00 TL üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, b-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan kabuledilen asıl alacağın %20 ‘si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, 4)İlk Derece Mahkemesi yönünden; a-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.224,79 TL harçtan, davacı tarafından yatırılan 280,73 TL harcın mahsubu ile bakiye 944,06 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,b-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL harç masrafı ile yargılama aşamasında yapılan 503,18 TL masraf olmak üzere toplam 539,08 TL yargılama giderinin, kabul red oranına göre 361,18TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına c-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemizin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca tayin ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ç-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemizin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan 8.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Gider avansının kullanılmayan kısmının yatıran tarafa ilk derece mahkemesince iade edilmesine, 5)İstinaf İncelemesi Yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 391,58 TL harcın mahsubu ile bakiye 211,68 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,c-Davalı tarafça sarf edilen 365,50 TL (istinaf harç ve posta masrafı) istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iade edilmesine,d-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/06/2023