Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1673 E. 2023/1221 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1673
KARAR NO: 2023/1221
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/952
KARAR NO: 2020/17
KARAR TARİHİ: 21/01/2020
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 16/11/2016 tarihinde Danışmanlık ve Hizmet Sözleşmesi yapıldığını, sözleşme gereğince davacının, davalının alacaklarının takibi ve yönetimi ile ilgili yasal süreçler başlamadan önce uzlaşma aşamasında, en kısa sürede tahsilatın sağlanmasına yönelik mevcut kaynaklarını en etkin şekilde kullanarak “Alacak Yönetim” hizmetleri sunduğunu, müvekkilinin davalının yurtdışındaki borçlusu … ‘dan olan alacaklarından tahsilat yapmasını sağladığını, ancak davalının tahsil ettiği alacağa rağmen davacıya komisyon bedelini ödemediğini bu nedenle icra takibi başlattıklarını beyanla, davacının alacağının tahsili, için takibe vaki davalının haksız itirazını iptalini, takibin devamını ve davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanmış olan 16/11/2016 tarihli Danışmanlık ve Hizmet Sözleşmesi ile müvekkilinin tahsilinde zorluk çektiği yurt dışı alacaklarının tahsilinde yardımcı olunması nedeni ile davacıya 4 yırt dışı müşterisine dair dosya gönderdiğini, bunlardan birinin de … firması olduğunu, davalının şirket tahsilat servisi davacıya 2016 yılının 11. ayında tevdi ettiğini, ancak yapılan son iki ödemenin davalı yetkilileri ve şirket sahibinin şahsi çabaları sonucunda ödendiğini, bu nedenle davacı şirketin herhangi bir komisyon hakkı kazanmadıklarını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Davalı taraf anılı sözleşme kapsamında tahsilat için gereken çabanın taraflarınca gösterildiği, davacı şirketin yapılan tahsilat nedeniyle alacağının bulunmadığına yönelik savunma ileri sürmüş ise de; taraflar arasındaki 16/11/2016 tarihli sözleşmenin 2.7, 2.8, 3.5, 5.2 ve 5.3 maddeleri gereğince davacının yetkilendirilmiş olduğu dosyalardaki komisyon hakkının sona ermeyeceğine dair hükümlerin mevcut olduğu, nitekim taraflar arasındaki mail yazışmalarından anlaşıldığı üzere; sözleşme kapsamında yabancı şirketlerden tahsil edilen ödemelerin davalı tarafça davacıya bildirildiği, bildirilen bedeller üzerinden davacı tarafça komisyon faturası kesilmek suretiyle taraflar arasındaki ticari ilişkinin yürütüldüğü, komisyon faturalarının düzenlenmesine ilişkin bu yöntemle taraflar arasında ticari uygulama geliştiğinin anlaşıldığı, uyuşmazlık konusu son faturaya kadar kesilen 4 adet komisyon fatura bedelinin davalı tarafça ödendiği hakkında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlık konusu komisyon faturasına dayanak yazışmalardan; 16/05/2018 tarihi saat 09.39’da davacı şirket çalışanı tarafından “Uzun bir süredir ulaşmaya çalıştığımız … Bey’e bu sabah itibariyle ulaştık. Nisan ayında 25.000 USD + Mayıs başında 25.000 USD ve bu hafta içerisinde 14.000 USD olmak üzere toplam 64.000 USD tutarında ödeme yaptığını belirtti.” şeklinde mail gönderildiği, davalı şirket çalışanı tarafından bu maile cevap olarak komisyon faturası kesilmesi amacıyla 16/05/2018 tarihi saat 10.04’te “Hesabımıza gelen bedel bilgisi aşağıdaki gibidir:… -…. 24.975 USD … BANK 06.04.2018, … … 24.975 USD … BANK 03.05.2018, Bilgilerinize” şeklinde cevap verildiği, sözleşmenin 2.9. maddesi gereğince taraflar arasındaki iletişimin e-mail ortamında sürdürüleceğinin kararlaştırıldığı, davalının kendi çabalarıyla alacağı tahsil ettiği hususunda herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin yabancı Endonezya şirketinden tahsil edilen bedellerin davacı ile e mail ortamında paylaşıldığı hususu sözleşme maddeleri ile birlikte değerlendirildiğinde davacının komisyon bedeline hak kazandığının kabulünü gerektirdiği, yurt dışı firmadan tahsil edilen bedelin %14’ünün tahsilat tarihi itibarıyla TL karşılığı hesaplanmak suretiyle düzenlenen uyuşmazlık konusu faturanın, daha önce davalı tarafça ödenen komisyon faturaları ile aynı şekilde ve sözleşmenin 2.5. maddesine uygun olarak düzenlendiği, davalının komisyon oranlarının yalnızca 1 yıl için geçerli olduğu savunmasının sözleşmenin 5.1. maddesi gereğince 1 yıllık sözleşme süresi sonunda 60 gün önceden yazılı ihtar çekilerek sözleşmenin feshedilmemesi halinde aynı şartlarla 1 yıl daha uzamış sayılacağı hükmü ve taraflar arasında uyuşmazlık konusu komisyon faturası düzenlenmeden önce sözleşmeyi sona erdiren bir irade açıklaması bulunmadığından yerinde görülmediği, nitekim aynı komisyon oranı uygulanarak düzenlenen 14.03.2018 tarihli faturanın sözleşmenin imzalanmasından 1 yıl sonra kesildiği ve davalı yanca ihtirazi kayıtsız ödendiği, davacının sözleşme kapsamında yürüttüğü çalışmalar neticesinde yabancı şirketten daha önce de tahsilatların sağlandığı, davalı kendi çalışmaları neticesinde son tahsilata ilişkin komisyon faturasını ödemeden imtina etmiş ise de, yabancı şirketin ödeme iradesinin oluşmasını davacı şirketin sağladığı, bu nedenle devam ödemesi niteliğindeki son tahsilattan kaynaklı komisyona davacı şirketin hak kazandığı anlaşılmakla açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne, takibe konu alacak davalı tarafça belirlenebilir ve likit olmakla takibe haksız itiraz nedeniyle alacağına geç kavuşan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine” ne dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalının tüm borçlarını zamanında ödediğini, davalının tahsilinde zorluk çektiği yurt dışı alacakların tahsilinde yardımcı olunması nedeniyle davacıya 4 yurt dışı müşterisine dair dosyayı davacıya gönderdiği ve bunlardan birinin de dava dışı … dosyası olduğunu, davalı şirket yetkililerinin ve sahiplerinin şahsi çabaları sonucunda bu dosyaya ait 06.04.2018 ve 03.05.2018 tarihinde her biri 24.1975 USD’lik tahsilatın yapıldığını, davacı şirketin herhangi bir komisyona hak kazanmadığını, sözleşmenin 1 yıl geçerli olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava danışmalık hizmet sözleşmesine dayalı olarak davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine … sayılı 16.05.2018 tarihli fatura alacağı açıklaması ile 33.616,36 TL alacağın tahsiline yönelik 21/06/2018 tarihinde genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı vekili tarafından 29/06/2018 tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu ve davanın süresi içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. Takibe konu edilen faturanın incelenmesinde, 497853 seri numaralı 16.05.2018 tarihli faturanın ”Alacak Yönetimi ve Danışmanlık Hizmet Bedeli” açıklamasıyla toplam 33.61636 TL olduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafça Kadıköy … Noterliği vasıtasıyla davacı tarafa ”16.05.2018 tarih … seri numaralı faturanın iadesi” konulu ihtarname gönderilmiş olup, Kartal … Noterliği vasıtasıyla keşideci davalı şirket tarafından davacıya yönelik 18.06.2018 tarihli ihtarnamede taraflar arasında düzenlenen 16.11.2016 tarihli danışmanlık ve hizmet sözleşmesinin dönem sonu olan 16.11.2018 tarihi itibariyle fesih edildiği belirtilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede: davacının danışman davalının ise alacaklı firma olarak ve alacaklı tarafından danışmanı iletilen ve alacaklının müşterilerinden olan alacaklarının mahkeme öncesi uzlaşma aşamasında (herhangi bir yasal takibat söz konusu olmaksızın) takip ve tahsil yönetimiyle ilgili danışmanın yetkilendirilmesi konulu 16/11/2016 tarihli sözleşmenin 2. maddesinde sözleşme konusu ve danışmanın komisyon oranı belirtilmiştir. Anılan sözleşmenin 2. maddesinin 3. Bendinde ”DANIŞMANIN Alacak yönetimine ilişkin sunduğu tüm danışmanlık ve hizmet bedeli, tahsil edilen veya ayni (kurtarılan tutar) üzerinden aşağıdaki komisyon oranlarına göre hesaplanacaktır: DANIŞMAN’ın yetkilendirilmiş olduğu dosyalar için anlaşılan komisyon oranı 1 sene boyunca aşağıdaki komisyon tablosunda yer alan oranlarda olacaktır.” Sözleşmenin 3. maddesinin 5. bendinde “alacak yönetimi sürecinde ALACAKLI, DANIŞMAN’ı yetkilendirdiği herhangi bir dosyayı durdurma, geri çekme ve sonlandırma talebinde bulunduğu takdirde, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça ALACAKLI iş bu dosyaya ilişkin komisyon ve hizmet bedelinin tamamını ödemek yükümlüdür.”Sözleşmenin 5. maddesinde sözleşmenin süresi ve fesih düzenlenmiş olup buna göre “sözleşme tanzim ve imza edildiği tarihten itibaren 1 yıl geçerlidir. Bir yılın bitiminde 60 (altmış) gün öncesinden yazılı ihbar edilmek kaydı şartıyla sözleşme taraflardan herhangi bir tarafından tespit edilebilir. Feshedilmediği takdirde aynı şartlarda 1 yıl daha uzamış sayılır. …. Sözleşme ALACAKLI tarafından tek taraflı ve haksız olarak fesih edilirse DANIŞMAN ,yetkilendirildiği tüm dosyalara ilişkin komisyon ücretinin tamamına hak kazanır” hükümleri yer almaktadır. Davaya konu uyuşmazlıkta, davacı tarafça yukarıda belirtilen ve taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye istinaden takibe konu faturanın düzenlendiği belirtilmiş ve sunulan cevap dilekçesinde, davalının dava dışı … Endonezya dosyası kapsamında yapılan (06.04.2018 tarihinde 24.975,00 USD + 03.05.2018 tarihinde 24.975,00 USD) tahsilatların dava şirket yetkililerinin ve şirket sahibinin şahsi çabaları sonucunda gerçekleştiği bu nedenle davacı şirketin herhangi bir komisyona hak kazanmadığı iddia edilmiştir. Takip konusu komisyon faturasına dayanak dosyaya sunulan yazışmalardan; 16/05/2018 tarihi saat 09.39’da davacı şirket çalışanı tarafından “Uzun bir süredir ulaşmaya çalıştığımız … Bey’e bu sabah itibariyle ulaştık. Nisan ayında 25.000,00 USD + Mayıs başında 25.000,00 USD ve bu hafta içerisinde 14.000 USD olmak üzere toplam 64.000,00 USD tutarında ödeme yaptığını belirtti.” şeklinde mail gönderildiği, davalı şirket çalışanı tarafından bu maile cevap olarak 16/05/2018 tarihi saat 10.04’te “Hesabımıza gelen bedel bilgisi aşağıdaki gibidir: …, … 24.975 USD …BANK 06.04.2018, …9 24.975,00 USD … BANK 03.05.2018, Bilgilerinize” şeklinde cevap verildiği tespit edilmektedir. Mali bilirkişi, sektör bilirkişisi ve hukukçu bilirkişi tarafından düzenlenen 31.07.2019 tarihli kök raporunda özetle; “Dava dosyasında yer alan … Yön. Dan. Ltd. Şti.’ye ait dava konusu fatura bedelinin KDV dahil 33.616,36 TL olduğunu, dava konusu faturanın davacının tasdikleri zamanında yapılmış ticari defterlerine usulüne uygun olarak kayıt ettiği tespit edilmiştir. Davacının ticari defterlerine göre davacının davalıdan 33.616,36 TL alacağı olduğu görülmüştür. Dava konusu faturanın davalının kayıtlarında yer almadığı tespit edilmiştir. 21/05/2018 oluşturma tarihli 2018 yevmiye defteri açılış beratı … no ile, 2018 büyük defter açılış beratı … no ile, 06/05/2019 oluşturma tarihli 2018 yevmiye defteri kapanış beratı … no ile, 2018 büyük defter kapanış beratı … no ile alınarak e-defter şeklinde tutulan ticari defter açılış ve kapanış onayları yapılmıştır. İncelemeye sunulan cari hesap dökümlerinde dava konusu faturanın kayıtlarda bulunmaması nedeniyle, davalı şirketin davacı şirkete borcu görünmemektedir. Taraflar arasında 16/11/2016 tarihinde imzalanan Danışmanlık ve Hizmet Sözleşmesi’nin 2.8. Md. göre, davalının davacıyı yetkilendirmiş olduğu tüm dosyalarda davacının alacak yönetimiyle ilgili yetkili tek temsilci tayın edildiği; 3.5 maddesine göre alacak yönetimi sürecinde davalı, davacıyı yetkilendirdiği herhangi bir dosyayı durdurma, geri çekme veya sonlandırma talebinde bulunduğu takdirde, taraflarca aksi kararlaştırılmamış ise ödemekle yükümlü olduğu; yine 5.2 maddesine göre madde 3.5 hükmü saklı kalmak kaydıyla davalı, davacıyı yetkilendirdiği bir ya da birden fazla dosya ile ilgili olarak, işten feragat eder ya da davacıya işi takip olanağı vermezse veya sözleşme ile yüklendiği vecibeleri yerine getirmezse, davacı yetkilendirildiği bilcümle dosyalarla ilgili komisyon ücretinin tamamını isteme hakkına sahip olduğu; hakeza, sözleşmenin 5.3 maddesinde ise, sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı ve haksız olarak fesih edilir ise davacının, yetkilendirildiği tüm dosyalara ilişkin komisyon ücretinin tamamına hak kazanacağı hüküm altına alınmıştır. Sözleşmenin 2.3 maddesinde davacının yetkilendirilmiş olduğu dosyalar için anlaşılan komisyon oranı tablo halinde gösterilerek, bu oranın 1 sene boyunca uygulanacağına hükmedilmiş, ancak 1 sene sonra hangi oranın uygulanacağı belirtilmemiş, 1 sene geçtikten sonra taraflar arasında yeni oranlar üzerinden yapılmış herhangi bir ek anlaşma/protokol dava dosyasına taraflarca ibraz edilmemiştir. Bu nedenle, mevcut sözleşme üzerindeki oranlar ile 1 sene geçildikten sonra fiilen çalışılmaya devam edildiği anlaşılmaktadır. Yine sözleşmenin 5.1 maddesine göre, sözleşmenin tanzim ve imza edildiği tarihten itibaren 1 yıl geçerli olduğu, bir yılın bitiminden 60 gün öncesinden yazılı ihbar edilmek kaydı şartıyla sözleşmenin taraflardan herhangi biri tarafından fesh edilebileceği, feshedilmediği takdirde aynı şartlarla 1 yıl daha uzamış sayılacağına hükmedilmiştir. Dava dosyasında bulunan evraklar arasında sözleşmenin fesh edildiğine dair bir belge bulunmadığından, sözleşmenin aynı şartlarla 1 yıl daha uzadığı anlaşılmaktadır.” görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ek rapor ise ; “Davalının ve davacının önceki dilekçelerinde kolaylıkla görülebileceği gibi, davalının müşterisi … Endonezya’dan 06/04/2018 tarihinde 24.975,00 USD ile 03/05/2018 tarihinde 24.975 USD olmak üzere 2 adet tahsilat gerçekleştirilmiş olduğu, her iki tarafça çekişmesiz olarak kabul ve beyan edilmiştir. “Davacı tarafça tahsil edildiği iddia edilen miktarlar hesabımıza girenden farklıdır.” şeklinde, kök raporumuz çıktıktan sonra itiraz eden, davalı vekilinin cevap dilekçesinin 2. sayfasının alt kısmında bu tutarlar kendilerince de yazılmış ve bu konuda daha önce bir çekişme olmadığı, sonradan ortaya atılan bu yeni iddianın, ilk incelememizden farklı bir talep teşkil ettiği kanaati oluşmuştur.” şeklindedir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair karar verilmiş olup, davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Sunulan istinaf sebeplerinin incelenmesi ve değerlendirilmesi: Hukuki uyuşmazlıkta nazara alınması gereken kanun amir hükümleri incelendiğinde; 6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nin 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Davaya konu somut olayda, takip dosyasına konu edilen faturaların usulüne uygun tutulan davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda tespit edilmiştir. Taraflar arasında 16.11.2014 tarihinde danışmanlık ve hizmet sözleşmesi düzenlenmiş olup, iş bir sözleşmenin 2.8 maddesi gereğince davalının yurtdışı alacaklarının takibi ve tahsilatının sağlanması yönelik hizmetlerin sunulduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığa konu 16.05.2018 tarih ve … seri numaralı 33.616,36 TL miktarda fatura alacak yönetimi ve danışmanlık hizmet bedeli açıklaması ile düzenlenmiştir. Düzenlenen sözleşmenin 3.5 maddesi uyarınca, davalının davacıyı yetkilendirdiği dosyayı durdurma ,geri çekme veya sonlandırma talebinde bulunduğu takdirde komisyon ve hizmet bedelini tamamını ödemekle yükümlü olduğu açıktır. Tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda, uyuşmazlığa konu edilen faturanın tasdiklerinin zamanında yapıldığı, davacı ticari defterlerine göre usulüne uygun olarak kayıt edildiği, davalının ise kayıtlarında yer almadığı mali bilirkişi raporunda belirtilmiştir. Dosyaya sunulan bilgi, belgelerden faturanın aynı zamanda davalı tarafça davacı muhatap kılınmak suretiyle iadesine yönelik Kartal … Noterliği aracılığıyla 11.06.2018 tarihinde ihtarname düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, borçlunun, (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle) kabul etmemesi halinde hizmetin verildiğini alacaklının kanıtlaması gerekmektedir. Tarafların ticari defterinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporundaki yer alan tespitler, davacının düzenlenen sözleşme kapsamında yükümlendiği edimi ifa etmesi sonucunda dava dışı yabancı şirketten tahsilatların yapıldığı, ayrıca dava dışı Endonezya şirketinden davalının tahsil ettiği bedelleri davacı ile e mail ortamında paylaştığı ve bu haliyle; davacı şirketin, takip konusu faturalara dayanak teşkil eden hizmetin verildiğini ispatladığı ve aksi yöndeki istinafın yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 148,60 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 1.854,42 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 1.584,57‬TL’nin karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu (harç yönünden) ile karar verildi. 13/09/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçları’nın III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nin 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına” dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.