Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1656 E. 2023/993 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1656
KARAR NO: 2023/993
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/647 Esas
KARAR NO: 2019/263 Karar
KARAR TARİHİ: 20/03/2019
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkil şirketin, davalı şirkete muhtelif tarihlerde güvenlik hizmeti verdiğini, bir kısım alacaklarının ödenmediğini, dava konusu hizmet sunumu alacağına ilişkin olarak en son düzenlendiği 30/11/2016 tarih ve … seri nolu, 2.877,55-TL meblağlı fatura ile birlikte muhtelif tarih, seri no meblağlardaki 45 ayrı faturaya konu cari hesap bakiyesi alacağının 65.113,65-TL olduğunu, müteaddit sözlü ve yazılı taleplere rağmen, davalı borçlunun borcunu ödemediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalı-borçlunun haksız ve müstenidatsız olarak takibe ve borca itiraz ettiğini ileri sürerek; davalı-borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına yaptığı tümüyle haksız ve müstenidatsız itirazının iptaline ve takibin devamına, davalı- borçlunun müvekkili şirket lehine %20’den aşağıda olmamak üzere haksız itiraz tazminatına mahkum edilmesine ve tüm masraf ve vekaleti ücretin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; her ne kadar müvekkili şirket ile davacı şirket arasında düzenlenmiş bir hizmet sözleşmesi bulunsa da aslında davacı şirketin, doğrudan müvekkili şirket ile bir hukuku bulunmadığını, davacı şirketin müvekkili şirketin de içinde bulunduğu iştirak şirketlerinden biri konumunda olduğu … Grup bünyesinde başkaca bir şirketin, davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının bu aşamada fatura ettiği hizmetin müvekkili şirket tarafından alınmadığını, bir an için davacı şirketin güvenlik hizmeti verdiği kabul edilse dahi bu hizmetin müvekkili şirkete değil, … Grup bünyesindeki başkaca bir şirkete verildiği sabit olduğundan haksız davanın reddinin gerektiğini, davacı şirket tarafından kesilen faturaların ya sehven ya da kötü niyetli şirket yöneticileri tarafından bilinçli olarak sonradan düzenlendiğini ileri sürerek; davacının alacağının %20 ‘den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “…Davalı şirketin bağlı bulunduğu Maslak Vergi Dairesi’nden Mahkememize gönderilen davalı şirketçe beyan edilmiş takibe dayanak faturaların düzenlendiği yıllara ve aylara ilişkin BA formları, dava ve takip konusu faturaların davalıya teslim / tebliğ edilmediği yönünden incelendiği, buna göre davacının takibe dayanak faturalarının 152.745,77-TL’lik kısmının davalının kendi özgür iradesiyle vergi dairesine beyan ettiği alımlarına ilişkin BA formu içeriklerinin netlik kazandığı, bir kısım faturanın ise BA beyan sınırı altında kaldığından BA formlarında beyan edilmediği, davacının listesi yapılan faturalarının ticari defterlerine kayıtlı oldukları tespit edilmekle, takibe dayanak faturaların davalı aleyhine borç doğurduğu anlaşılmakla 58.401,93-TL alacaklı olunduğu ” gerekçesiyle davalının itirazının iptali ile davacının davasının kısmen kabulüne, icra takibinin 58.401,93 tl üzerinden devamına, asıl alacak miktarı üzerinden takip tarihinden itibaren %11,75 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair taleplerin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Davalı taraf, ticari defterlerini dahi bilirkişi incelemesine sunmadığını, mahkemece bilirkişi raporuna göre karar verdiğini, müvekkil davacının zarara uğratıldığı açık olup bunca zaman oyalayarak borcunu ödemeyen davalı borçlunun, şirketin malvarlıklarını elinden çıkararak, şirketin aktifini boşalttığını, bu nedenle yerel mahkeme kararının kaldırılarak, talebimiz gibi karar verilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olacağını ileri sürmüştür. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Bilirkişi raporunun karara esas teşkil etmesi hukuka aykırı olduğunu, rapordaki hesaplamaların dayanağı olan davacının ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin yaptırılmamış olması nedeniyle kesin delil vasfı bulunmadığını, bu nedenle davacının ticari defterlerindeki kayıtların hiçbir bağlayıcılığı olmadığını ve davacı lehine delil olarak değerlendirilemeyeceğini, takibe dayanak yapılan faturaların müvekkil şirkete tebliğ edildiğine, müvekkil şirket tarafından kabul edildiğine ilişkin, dosya münderecatında mevcut herhangi bir bilgi yahut belge olmadığını, faturaların müvekkil şirketçe kabul edildiği hususu ispatlanamadığını, dosyaya giren Ba-Bs formlarından bilirkişi raporunda yer alan ve karara esas teşkil eden bir genelleme yapılması mümkün olmadığnı, zira bilirkişi raporu incelendiğinde de görüleceği üzere 58.401,93-TL alacak doğurduğu iddia edilen faturalar BA formlarında yer almadığını, başkaca faturaların bulunduğundan bahisle 58.401,93-TL alacak doğurduğu iddia edilen faturalara ilişkin hizmetin alındığı da varsayımsal olarak kabul edilmesi hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan faturalara başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının 45 adet faturaya istinaden cari hesap dökümü bakiyesinden doğan toplam 65.113,65 TL asıl alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre; davalıya ait işletmeye güvenlik hizmeti verilmesi konusunda taraflar arasında 07/05/2010 tarihli özel güvenlik hizmeti sözleşmesi imzalandığı, 30/11/2011 tarihli süre uzatım protokolü ile sözleşmenin en son 30/04/2012 tarihe uzatıldığı görülmüştür. Mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup mali müşavir bilirkişisince düzenlenen 12/02/2016 tarihli raporda ; “…Davacı şirketin defterleri incelendiğinde, davalı şirket cari hesabına 44 adet fatura tanzim edildiği, davalı adına 211.573,81-TL borç kaydı yapıldığı, buna mukabil 25 ayrı ödeme hareketi ile toplamda 153.171,88-TL tahsilat yaparak davalı hesabına alacak kaydı yaptığı böylece davacının 58.401,93-TL kaydi olarak davalıdan alacaklı olduğu tespit edildiği, davacının en son davalı adına 30/11/2013 tarihli ve … nolu faturayı tanzim ettiği dolayısıyla Kasım 2013’ten sonra taraflar arasındaki hizmet ilişkisinin sona erdiği, davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmediği, davacının ticari defterlerinde takibe dayanak faturaların kayıtlı olduğu, davacının ticari defterlerindeki kaydi verilere göre davacının dava ve takip tarihi itibariyle 58.401,93-TL davalıdan alacaklı olduğu, davacının takibe dayanak faturasının davalıya teslim / tebliğ edildiğinin ispata muhtaç olduğu, bu nedenle aksi başkaca bir delille ispat edilmedikçe davacının takip konusu alacak iddiasının ispata muhtaç olduğu, davacının alacak iddiası hususunda nihai takdirin sayın Mahkemeye ait olduğu” yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı vekilince rapor itiraz edilmesi üzerine davalı şirketin 2010- 2011-2012-2013- 2014 dönemlerine ilişkin BA Form Bildirimlerin ilgili kurumlardan celbi sonrasında yeni bir bilirkişiden alınan raporda, ” ek rapor aşamasında dosyaya giren BA formlarına göre davalı aleyhine borç doğurduğu, bu itibarla ticari defter kayıtları ve takibe dayanak faturaların davalı aleyhine borç doğurduğunun tespiti üzerine davacının takip ve dava tarihi itibarıyla 58.401,93-TL davalıdan alacaklı olduğu ” kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Somut olayda; davacı taraf, davalı ile 07/05/2010 tarihli özel güvenlik hizmeti sözleşmesi imzalandıktan sonra verilen hizmete karşılık Mayıs 2010 döneminden- Ekim 2013 dönemi arasında davalı adına toplam 45 adet fatura düzenlediği, cari hesap dökümü bakiyesinden doğan toplam 65.113,65 TL alacağın tahsili amacıyla takip başlatıldığı görülmüştür. Davacı taraf her ne kadar 45 adet faturaya istinaden takip başlatmış ise de 31/05/2012 tarihli 2.052,29 TL bedelli faturanın üzeri iptal kaydı düşüldüğü görülmüştür. Öte yandan söz konusu faturaların davalıya tebliğine ilişkin herhangi bir belge dosyaya sunulmamış ise de Vergi Dairesinden celpedilen BA formlarından anlaşıldığı üzere davacının takibe dayanak faturalardan, Ağustos 2010 döneminden başlamak üzere en son Ağustos 2013 dönemi arası muhtelif tarihlerdeki toplam 24 adet faturaya ilişkin 152.745,77-TL’lik kısmın davalı tarafça Vergi Dairesine beyan edildiği, kalan toplam 64.350 tutarlı 20 adet faturanın BA beyan sınırı olan 5.000,00 TL tutarın altında olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, davalı tarafça BA formu düzenlenen faturalar ile birlikte sözleşme ilişkisinin devam ettiği süre boyunca BA beyan sınırı altında kalan tüm faturalardan doğan alacak da kabul edilmiş ise de BA beyan sınırı altında kalan faturalar incelendiğinde; Eylül 2013 dönemine ait 2.589,73 TL, Ekim 2013 dönemine ait 3.668,89 TL faturaların da bulunduğu, halbuki 30/11/2011 tarihli süre uzatım protokolü ile sözleşmenin en son 30/04/2012 tarihine uzatıldığı, akabinde ticari ilişkisinin fiilen devam ettiği ancak hangi tarihte son bulduğu anlaşılamamıştır. Buna göre davalı tarafça en son BA formunun düzenlendiği Ağustos 2013 dönemine kadar ticari ilişkinin devam ettiği, davacının edimini ifa ettiği kabul edilerek, Ağustos 2013 döneminden sonra düzenlenen faturalar yönünden davacının faturaya konu hizmeti verdiğini ispatlaması gerekmektedir. Ancak 2013 Eylül-Ekim dönemini ait faturaların davalıya tebliğine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığı gibi, faturalara konu hizmetin ifa edildiği davacı tarafça ispatlanamadığından söz konusu faturaların alacağa dahil edilmesi hatalı olmuştur. O halde, davacının, takibe dayanak yapılan; ticari ilişkinin başladığı Mayıs 2010 – davalı tarafça en son BA formu düzenlenen Ağustos 2013 dönemine kadar toplam 42 faturadan dolayı ( BA formu ile kabul edilen 152.745,77 + BA beyan sınırı altında kalan 64.350,50 TL’den 2013 Eylül ve Ekim dönemine ait faturalar mahsup edildiğinde bakiye 58.091,83 olmak üzere) 210,873,60 TL alacağı bulunduğu, davalı tarafça yapılan 153.171,88-TL ödeme mahsup edildiğinde takip tarihi itibariyle bakiye 57.665,72 TL alacağı bulunduğu, bu miktar üzerinden takibinin devamına karar verilmesi gerekirken davacının ticari defterlerinde kayıtlı alacak miktarına göre karar verilmesi hatalı olmuştur. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilmesi cihetine gidilmiştir.Açıklanan tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 bendi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 bendi gereğince ESASTAN REDDİNE, davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/647 Esas, 2019/263 Karar sayılı ve 20/03/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, A-Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibinin 57.665,72 TL üzerinden DEVAMINA, asıl alacak miktarı üzerinden takip tarihinden itibaren %11,75 ve değişen oranlarda avans faizi İŞLETİLMESİNE, asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya dair istemin reddine b-Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli olan 3.939,10 TL karar ilam harcından peşin alınan 786,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.152,60 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, c-Davacı tarafça yapılan 786,50 TL peşin harç giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bunun dışında davacı tarafından ilk derece mahkemesinde sarfedilen başvurma ve vekalet harcı; 29,00 TL tebligat, posta gideri; 291,00 ve bilirkişi ücreti; 1.340,00 olmak üzere toplam 1.660,00 TL yargılama giderinin kabul-red oranı üzerinden hesaplanan 1.470,10 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, ç-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 9.226,40 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 7.447,93 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-HMK 333 mad gereği karar kesinleşince, kullanılmayan gider avansından, tebliğ masrafı düşüldükten sonra kalan kısmın davacıya iadesine, İstinaf giderleri yönünden; 3-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL’nun istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davalının istinafı yönünden davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 999,40 TL harcın mahsubu ile arta kalan 819,50 TL’nin karar kesinleştiğinde davalı tarafın istemi halinde iadesine, 6-Davalı tarafından sarf edilen 328,50 TL istinaf harçları ile 32,50 istinaf posta tebligat gideri olmak üzere toplam 361,00 istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davacı tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/06/2023