Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1635 E. 2023/906 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1635
KARAR NO: 2023/906
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1098
KARAR NO: 2020/152
DAVA TARİHİ: 23/11/2018
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki 20/07/2016 tarihli Layer Fason Bakım ve Yumurta Üretim Sözleşmesi gereği davalı yüklenicinin edimlerini üretim dönemlerinde tam ve eksiksiz olarak ifa edemeyeceğini beyan etmesi, üretim dönemi içinde fazla hayvan ölümüne sebebiyet verilmesi ve az yumurta teslim edilmesi üzerine işbu sözleşmenin ve taraflar arasında daha önce yapılmış 12/10/2016 tarihli Yemeklik Yumurta Tasnif ve Paketleme Sözleşmesi’nin tarafların müşterek mutabakatı ile 30/06/2017 tarihli fesih protokolü kapsamında feshedildiğini, sözleşmeye aykırı bakım ve üretim yapılması nedeniyle davalı yüklenici tarafa hak ediş ve ceza bedeli olarak toplam 351.593,59 TL + KDV tahakkuk ettirildiğini ancak yapılan ihtara rağmen bedelin ödenmediğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle 351.593,59 TL + KDV alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı şirketin 2010 tarihinden itibaren Layer Fason Bakım ve Yumurta Üretim Sözleşmesi ve Yemeklik Yumurta Tasnif ve Paketleme Sözleşmesi dahilinde ticari ilişki içinde olduklarını, davaya dayanak 20/07/2016 tarihli sözleşmenin ise sözleşme koşullarının ağırlaştırılması nedeniyle müvekkili tarafından kabul edilmediğini ve imzalanmadığını, bu nedenle dava konusu sözleşmedeki imzaya itiraz ettiklerini, diğer yandan fesih protokolünde hak ediş ve cezaların davacı tarafça hesaplanıp müvekkiline bildirileceği hususunda hüküm bulunmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin fesih protokolü ile rızai olarak sona erdirildiğini ancak, davacı tarafça cezai şarta ilişkin haklarının saklı tutulmadığını, bu nedenle cezai şart talep edilemeyeceğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava; taraflar arasındaki 30/06/2017 tarihli fesih protokolünde atıf yapılan 20/07/2016 tarihli “Layer Fason Bakım ve Yumurta Üretimi Sözleşmesi” gereği hesaplanan hakediş ve ceza koşulu alacağının (toplam 351.593,59 TL + KDV) faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf, tarafların kabulünde olan fesih protokolünün atıf yaptığı 20/07/2016 tarihli sözleşmeye aykırılığı ileri sürmek suretiyle sözkonusu sözleşme kapsamında hesaplanan hakediş ve ceza koşulunu talep etmiş; karşı taraf ise bahse konu sözleşmenin taslak aşamasında kaldığını, sözleşmenin imzalanmadığını, diğer bir anlatımla anılan sözleşmenin bulunmadığını savunmuştur. Davacı taraf dilekçesinde davaya dayanak sözleşmeyi “eser” sözleşmesi olarak nitelendirmiş ise de; iddianın ileri sürülüş biçimine göre varlığı ileri sürülen 20/07/2016 tarihli sözleşme, tacirler arası hizmet alım sözleşmesi niteliğindedir. Kural olarak, niteliği itibariyle taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya O’nun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Ayrıca yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar, yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir. Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK’nın 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK’nın 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. Somut olayda taraflar arasındaki ticari ilişki her iki tarafın kabulüne ise de; davacı taraf davasında, karşı tarafa keşide ettiği Beyoğlu … Noterliğince gönderilen 25/10/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameyle 20/07/2016 tarihli sözleşme gereği hesaplanan hakediş ve ceza koşulunu istediğine ve karşı tarafça da sözkonusu sözleşme inkar edildiğine göre; davacı taraf, anılan sözleşmenin varlığını ve varlığı halinde de hakedişlerini ve kararlaştırdığı ileri sürülen ceza koşuluna ilişkin düzenlemeleri yukarıda değinildiği üzere kesin kanıtlarla kanıtlamak zorundadır. Davacı tarafça davaya dayanak olarak gösterilen 20/07/2016 tarihli sözleşme aslı dosyaya sunulamamış, fotokopisi sunulmuştur. Bilindiği üzere fotokopi; HMK hükümleri gereği belge olmadığı gibi, yasal delil başlangıcı da değildir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde iddianın ileri sürülüş biçimine göre kanıt yükü kendisinde olan davacı tarafça talep edilen hakedişin ve ceza koşulunun kararlaştırılıp buna göre hesaplanan sözleşme hükümlerinin, HMK’nın 200.vd.maddeleri gereğince kanıtlanamadığı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek, her ne kadar sözleşme aslı sunulmadığından davalı tarafça inkar edilmiş ise de fesih protokolünde 20/07/2016 tarihli Layer Fason Bakım ve Yumurta Üretim Sözleşmesinin ve taraflar arasında yürürlükte bulunan sair sözleşmelerin 03/07/2017 tarihi itibariyle tarafların ortak mutabakatıyla sona erdirildiği yönünde açık hüküm mevcut olduğunu, dava konusu olan tazminat tutarı 20/07/2016 tarihli sözleşmeden kaynaklanmakla birlikte 30/06/2017 tarihli fesih protokolünde belirtilen üretim dönemini kapsamadığından fesih protokolünün işbu tazminat hakkını hükümden düşürmediğini, davalı tarafından aynı tarihli başka bir sözleşmenin dosyaya sunulamadığını, bu nedenle ileri sürülen hususların TMK’nın 2 Maddesi ilgili hükmü gereğince dürüstlük ilkesine aykırı olduğunu, fesih protokolünün adi senet vasfında ve kesin delil niteliğinde olduğunu, 20/07/2016 tarihli fotokopi sözleşmenin yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olduğunu ve yerleşik Yargıtay uygulamasına göre işbu sözleşme üzerinde davalı şirketi temsilen atılan imzanın Adli Tıp Kurumunca grafolojik incelemeye tabi tutulması gerektiğini, dava konusu sözleşmenin müvekkili tarafından matbu olarak tanzim edilip tüm ilişkilerde kullanıldığını ve emsal sunulan sözleşmede de “sevkıyat tarihi ve adetler” dışında hak ediş ve ceza bedelleri dahil hükümlerin aynı olduğunu, taraflar arasında da ticari ilişkinin 2010 yılından itibaren süregeldiğini, mahkemece güven ilişkisinin göz ardı edildiğini, yazılı delil başlangıcı mahiyetinde belgeler değerlendirilmeden tanık dinletme taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasında imzalandığı ileri sürülen 20/07/2016 tarihli “Layer Fason Bakım Ve Yumurta Üretim Sözleşmesi” kapsamında, davalı tarafından edimlerin gereği gibi ifa edilmediği iddiasıyla hak ediş ceza bedeli olarak toplam 351.593,59 TL + KDV bedelin tahsili istemine ilişkindir. Sözleşme; Davacı tarafından fotokopisi sunulan 20/07/2016 tarihli Layer Fason Bakım Ve Yumurta Üretim Sözleşmesinde davacının “Firma”, davalının “Yüklenici” olarak anıldığı, Sözleşmenin Konusu başlıklı 2.maddesinde; “Bu sözleşme FİRMA ile YÜKLENİCİ arasında yukarıda belirtilen adresteki kayıtlı taşınmazda, aşağıda belirtilen genel ve özel şartlara göre yumurta tavuklarının fason bakımı ve üretilen yumurtaların FİRMA tatafindan alınması karşılığında, aşağıda belirtilen fiyattan hizmet bedelinin FİRMA tarafından ödenmesi ile ilgili kuralları ve karşılıklı yükümlülükleri belirler.” hükmü yer almaktadır. Sevkiyat Tarihi ve Adetler başlıklı 3.maddesinde; 85.000 adet Süpernick Yarka 25-28/07/2016 ve 33.000 adet … 04/08/2016 tarihinde teslim edileceği, belirtilen yarka adetlerinde teslimat esnasında (+/- %5) farklılık olabileceği belirtilmiştir. Devamında “Bu sözleşme; … Tic. A.Ş. ile yukarıda açık unvanı ve adresi bulunan Yüklenici arasında 20/07/2016 tarihinde karşılıklı mutabakata varılarak kaleme alınmış ve imzalanmıştır.” hükmüne yer verilmiş, devamında genel ve özel şartlar düzenlemiştir.Sözleşmede davacı tarafın imzasının bulunmadığı, davalı kaşe ve imzasının yer aldığı anlaşılmıştır. Davalı taraf ise, sözleşmenin kendilerine gönderildiğini fakat önceki sözleşme hükümlerine göre şartların ağırlaştırılması nedeniyle imzalanmadığını, imzaya itiraz ettiklerini ifade etmiş, imza incelemesi yapılmasını talep etmiş, davacı tarafça sözleşme aslı ibraz edilememiştir. Fesih protokolü; Fesih Protokolünün ise 30 Haziran 2017 tarihinde imza altına alındığı anlaşılmakla, “1-Taraflar arasında imzalanmış bulunan 20.07.2016 tarihli Layer Fason Bakım ve Yumurta Üretim Sözleşmesi ile 12.10.2016 tarihli Yemeklik Yumurta Tasnif ve Paketleme Sözleşmesi ve yürürlükte bulunan sair sözleşmeler 3 Temmuz 2017 tarihi itibariyle Taraflar’ın ortak Mutabakatıyla sona erdirilmiştir.2-Taraftar arasındaki Sözleşmeler’in sona ermiş olması nedeniyle Yüklenici’nin Değirmenaltı Mevkii Ilıpınar Köyü Foça adresindeki kümesinde bulunan mükkiyeti İş Sahibi’ne ait yumurtacı tavukların tamamı İş Sahibi tarafından 7 Temmuz 2017 tarihinde teslim alınacaktır. 3-Taraflar arasındaki sözleşmelerin sona ermiş olması nedeniyle İş Sahibi Yüklenici’nin bu sözleşmelerden kaynaklanan hakediş hesaplamalarını Sözleşme şartlarına göre yaparak Yüklenici’ye bildirecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İhtarnameler; Davacı vekili tarafından Beyoğlu … Noterliğinden keşide edilen 25/10/2017 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile; taraflar arasında 20/07/2016 tarihli Layer Fason Bakım ve Yumurta Üretim Sözleşmesi gereği mülkiyeti müvekkili şirkete ait 118.000 adet supernick cinsi yarkaların fason bakımı ve yumurta üretimi hizmetinin davalı tarafından üstlenildiği, sözleşmenin hakediş ve ceza hesaplamasına ilişkin hükümlerine istinaden müvekkili şirketin 351.593,59 TL + KDV ceza bedeli alacağı mevcut olduğu belirtilerek, bu bedelin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde ödenmesi aksi taktirde yasal yollara başvurulacağı ihtar edilmiştir. Davalı vekili tarafından Karşıyaka … Noterliğinden keşide edilen 06/11/2017 tarih ve … yevmiye no.lu cevabi ihtarname ile; Beyoğlu … Noterliğinden keşide edilen 25/10/2017 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamede 20/07/2016 tarihli sözleşmeden bahsedilmekte ise de taraflar arasında bu tarihte imzalanan bir sözleşme bulunmadığı ayrıca talep edilen bedelin ne şekilde hesaplandığının belli olmadığı, davacı tarafından gönderilen yarkaların standartlara uygun olmadığı, yemlerin düşük kalitede olduğu, yarkalarda hastalık tespit edildiğini, bu nedenlerle müvekkilinin kusurlu olmadığı, yumurtacı tavukların 80.haftada teslim alınması gerekirken 64.haftada karşılıklı onayla çıkartıldığına dair zorla belge imzalatıldığı ve imzalanmaması halinde cezai işlem uygulanacağının belirtildiği, müvekkilinin 250.000,00 TL + KDV zarar ve kar mahrumiyeti bulunduğu ifade edilerek, bu bedelin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde ödenmesi aksi taktirde yasal yollara başvurulacağı ihtar edilmiştir. Davacı vekili tarafından Beyoğlu … Noterliğinden keşide edilen 14/11/2017 tarih ve … yevmiye no.lu cevabi ihtarname ile; Karşıyaka … Noterliğinden keşide edilen 06/11/2017 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamede ifade edildiğinin aksine 20/07/2016 tarihli sözleşmenin her iki tarafça imzalandığı, ihtarnamede iddia edilen hususların mesnetsiz olduğu, tarafların aralarındaki sözleşmeyi ortak mutabakat ile feshettikleri, fesih protokolünün zorla imzalatıldığı iddialarının kötüniyetli olduğu belirtilmiştir. Dava konusu sözleşmenin davalı tarafça inkar edilmesi ve sözleşme aslının davacı tarafça sunulamaması nedeniyle söz konusu fotokopi belge senet niteliğine haiz olmadığından, yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre “belge”dir (m. 199). Kanundaki anlamıyla her belge, ispat konusu vakıayı temsil eden dar anlamda delildir. Ancak, hukukumuzda senet dışındaki belgeler, sadece delil başlangıcı (m. 202) olarak değerlendirilebilir. (Pekcanıtez Usul, Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Muhammet Özekes, Doç.Dr.Hülya Taş Korkmaz, Doç.Dr.Mine Akkan, Cilt.II, s.1738) Senetle ispatı gereken bir hukuki işlem hakkında delil başlangıcı varsa o hukuka işlem tanık dinlenerek de ispatlanabilir (m. 202/1). Delil başlangıcının varlığı halinde hakim, hem delil başlangıcı hem de dinlenen tanık veya diğer takdiri delilleri serbestçe değerlendirerek bir karar verecektir. Bir belgenin, delil başlangıcı olabilmesi için, 202. maddenin ikinci fıkrasına göre üç şartın birlikte bulunması gerekir: Delil başlangıcı için ilk olarak bir “belge” bulunmalıdır. Belgenin tanımı 199. maddede yapılmıştır… İkinci olarak, belge, kendisine karşı (aleyhine) ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş ya da gönderilmiş olmalıdır (m. 202/2). Kendisine karşı kullanılmak istenen kişi tarafından gönderilmiş olan bir belge de elden verilmiş bir belge ile aynı değerdedir… Üçüncü olarak, delil başlangıcı, iddia edilen hukuka işlemi tam olarak ispat edememekle beraber, o işlemi muhtemel göstermelidir. Delil başlangıcı senetten farklı olarak, ispatı istenen hukuka işlemin varlığı hakkında tam bir kanaat edinilmesine elverişli olmasa da, iddia edilen işlem hakkında az da olsa yeterli bilgiyi içermelidir. Ayrıca, bir belgenin delil başlangıcı olarak kabul edilmesi için iddia edilen vakıanın gerçekliğine işaret etmesi gerekir. Burada aranan basit bir ihtimalin varlığı olmayıp o vakıanın gerçek olma ihtimalinin yüksek olasılık olduğunu göstermesi gerekir. Ancak, her durumda delil başlangıcı ihtilaflı vakıanın gerçekliğini tartışmasız olarak ispat etmeye yeterli olmadığı için, delil başlangıcı yanında iddia konusu hukukî işlemin ispatı için tanık da dinlenebilecektir. Görüldüğü gibi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 202. maddesinde bir belgenin delil başlangıcı olabilmesi için aranan şartlar, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 292. maddesinde öngörülenlerle örtüşmektedir. O itibarla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde “yazılı delil başlangıcı” teşkil eden bütün belgeler bugün Hukuk Muhakemeleri Kanunu yönünden de delil başlangıcı teşkil edecektir. Ancak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kabulüyle birlikte “yazılılık” şartı kaldırıldığı için, yukarıdaki unsurları taşıyan ve 199. madde bağlamında belge olarak değerlendirebilecek diğer bilgi taşıyıcılarına da delil başlangıcı olarak dayanılabilecektir. (Pekcanıtez Usul s.1841, 1842, 1843, 1844, 1845) Delil başlangıcına ilişkin olarak 202. maddede getirilen yeni düzenlemeyle hukukumuzdaki senetle ispat zorunluluğu önemli ölçüde yumuşatılmıştır. Zira 199. maddede tanımlanan türden bir belgede, ispat konusu hukuki işlemin varlığı veya içeriği konusunda yeterli bilgi mevcut ise o hukuki ilişkinin varlığını iddia eden taraf, o belgenin karşı taraf ya da temsilcisi tarafından kendisine verildiğini ya da gönderildiğini ispat edebildiği taktirde delil başlangıcına dayanarak tanık dinletebilecektir. Bu bağlamda, önemle vurgulamak gerekir ki delil başlangıcı taraflar arasındaki ihtilaflı vakıayı tek başına ispat etmeye yetmez. Delil başlangıcına dayanan taraf senetle ispat kuralının uygulandığı bir davada tanık dinletme ve diğer takdiri delillere başvurma hakkını kazanır. Bir tarafın elinde delil başlangıcı olması o tarafın iddiasını ispat ettiği anlamına gelmez. Davaya bakan hâkimin de tanıkları dinlemeden, münhasıran delil başlangıcına dayanarak hüküm tesis etmesi mümkün değildir (Pekcanıtez Usul s.1849). Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 16/02/2023 tarihli 2022/5323 E. 2023/623 K. sayılı; “…Somut olayda; taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde müteahhidin binanın müteahhitliğini başkasına devredemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Davacı, her ne kadar asıl dosya davalısı arsa sahibinin sözleşmenin devrine 07.12.2010 tarihli “Muvafakatname” ile onay verdiğinden bahisle asıl davayı açmış ise de, asıl dosya davalısı arsa sahibi vekili 20.06.2012 tarihli dilekçesinde; 07.12.2010 tarihli muvafakatnamenin kendilerine tebliğ edilmediğini, dosyadan fotokopi aldıkları tarih olan 13.06.2012 tarihinde belgeden haberdar olduklarını, sözü edilen belgenin davalı arsa sahibi tarafından imzalanmadığını, gerekirse aslı temin edilerek imza incelemesi yapılmasını talep etmiş, fakat mahkemece imza incelemesi yapılmadan karar verilmiştir. Bu durumda sözleşmenin devrine arsa sahibince onay verilip verilmediği ve devrin arsa sahibini bağlayıp bağlamadığı araştırılmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; 07.12.2010 tarihli “Muvafakatname” adlı belgenin aslının davacı tarafından dosyaya ibraz ettirilip, asıl dosya davalısı arsa sahibinin imza incelemesine yönelik imza örnekleri getirtilip, mümkünse asıl dosya davalısı arsa sahibinin imza örneklerinin de alınıp imza incelemesi yaptırılması, belgenin aslı ibraz edilmez ise, diğer tarafça kabul edilmeyen fotokopi belge üzerinde imza ve yazı incelemesi yapılamayacağından (Yargıtay HGK’nın 16.03.2005 gün, 2005/13-80 Esas ve 2005/149 Karar sayılı ilâmı) ve yine altındaki imzası inkâr olunan fotokopi belge yazılı delil başlangıcı kabul edilemeyeceğinden, bu belgeye dayanılmak suretiyle tanık dinlenemeyeceğinden (Yargıtay HGK’nın 21.04.1993 gün, 15-17/1170 sayılı ilâmı) ve aslı sunulup yapılan inceleme sonucunda imzanın davalı arsa sahibine ait çıkmaması durumunda arsa sahibinin devre muvafakat vermediği anlaşılacağından asıl davanın reddine, imza incelemesi sonucu imzanın asıl dosya davacısı arsa sahibine ait çıkması halinde ise sözleşmenin devrine arsa sahibinin muvafakat verdiği kabul edileceğinden iki adet daire bedelinden davalı arsa sahibinin de ilk yüklenici ile birlikte sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken, arsa sahibinin imza inkarına rağmen imza incelemesi yaptırılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.” şeklinde kararı ile imzası inkar olunan fotokopi belge üzerinde imza incelemesi yapılamayacağı gibi yazılı delil başlangıcı da olmayacağı ifade edilmiştir. Somut olayda; dava konusu 20/07/2016 tarihli Layer Fason Bakım Ve Yumurta Üretim Sözleşmesi davalı tarafça inkar edilmekle, sözleşme aslı davacı tarafça ibraz edilmediği için imza incelemesi mümkün olmadığı gibi fotokopi sözleşmenin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olmadığı açıktır. Davacı tarafından 20/07/2016 tarihli sözleşme aslı sunulamamış ise de, Fesih Protokolünde “1-Taraflar arasında imzalanmış bulunan 20.07.2016 tarihli Layer Fason Bakım ve Yumurta Üretim Sözleşmesi … 3 Temmuz 2017 tarihi itibariyle Taraflar’ın ortak Mutabakatıyla sona erdirilmiştir.” hükmüne yer verilmiştir. Davalının Fesih Protokolüne bir itirazı olmamakla birlikte, mahkemece 27/06/2019 tarihli celsede “Davalı tarafa, fesih protokolünün 1.maddesinde zikredilen ve davacı tarafın davaya dayanak yaptığı ancak, kendilerince kabul edilmeyen sözleşme dışında, fesih konusu olduğunu savunduğu var ise aynı tarihli 20/07/2016 tarihli Layer Fason Bakım ve Yumurta Ür. Sözleşmesinin aslını sunmak üzere 2 haftalık süre verilmesine” karar verilmiş ancak davalı tarafça 20/07/2016 tarihli başka bir sözleşme ibraz edilmemiş, davalı vekili “…karşı tarafın dava konusu yaptığı 20/07/2016 tarihli bir sözleşme yoktur, müvekkilimce böyle bir sözleşme imzalanmamıştır, fesih protokolü ise fesih tarihine kadar süre gelen taraflar arasındaki uzun süreli ticari ilişkinin sonlandırılması amacı ile yapılıp imzalanmıştır…” şeklinde beyanda bulunmuştur. Fesih protokolünde açıkça “Taraflar arasında imzalanmış bulunan 20.07.2016 tarihli Layer Fason Bakım ve Yumurta Üretim Sözleşmesi” ifadesine yer verildiğinden yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece bu hususta değerlendirme yapılması gerekirken, eksik inceleme neticesinde karar verildiği anlaşılmaktadır.Ayrıca davacı delil listesinde yemin deliline dayanmıştır. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (YİBK’nun 03/03/2017 tarihli ve 2015/2 E. 2017/1 K. sayılı kararı). Yemin delili, kesin deliller içerisinde yer almakta olup, hakimi bağlamaktadır. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, diğer delilleriyle iddiasını veya savunmasını ispatlamaya çalışıp bunu başaramadığı taktirde son çare olarak yemin deliline başvurur. Somut olayda, davacı açıkça yemin deliline dayandığından, iddiasını başka delillerle kanıtlayamaması durumunda yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, HMK’nın 225. vd. maddeleri hükümleri de dikkate alınarak oluşacak uygun sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.Diğer bir husus ise davacı tarafça hak ediş ve ceza bedeli olarak toplam 351.593,59 TL + KDV talep edilmiş, KDV yönünden miktar bildirilmemiş, harç 351.593,59 TL üzerinden yatırılmıştır. Mahkemece davacıya KDV yönünden talebi olup olmadığı hususunda açıklama yaptırılarak, talebi var ise miktarının bildirilmesi ve eksik harcın ikmal edilmesi için süre verilmeli ayrıca 351.593,59 TL bedelin nasıl hesaplandığı yönünde de açıklama yaptırılmalıdır.Mahkemece açıklanan hususlar dikkate alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1098 E. 2020/152 K. sayılı 13/02/2020 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/06/2023