Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1630 E. 2023/934 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1630
KARAR NO: 2023/934
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/1220 Esas
KARAR NO: 2020/145
KARAR TARİHİ: 18/02/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı şirket arasında 01.02.2015 tarihinde İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri kapsamında imzalanan protokol (hizmet sözleşmesi) gereğince, müvekkilinin davalı şirkete 1 yıl süreyle aylık 7.000 TL +KDV karşılığında hizmet vereceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalı şirketin noter kanalı ile müvekkiline göndermiş olduğu 27.10.2015 tarihli İhtarname ile hizmet protokolünü haksız olarak feshettiğini, taraflar arasında yapılan protokolün 12. maddesi gereğince kalan aylar için ödenecek ücretlerin muaccel hale geldiğini, muaccel hale gelen Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak aylarına ait alacağın ödenmesi için davalıya ihtarname keşide ettiklerini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosya ile icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu iddia ederek, davalı şirketin vaki itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, ayrıca yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın, söz konusu protokol gereği üstlenmiş oldukları edimleri gereği gibi yerine getiremediklerinden dolayı müvekkili şirket tarafından Ekim 2015 sonu itibariyle haklı sebeple akdin feshedildiğini, müvekkilinin davacı tarafın bakiye ve hak etmiş oldukları döneme ilişkin alacaklarını Ekim ayı dâhil olmak üzere ödeyerek protokolü feshettiğini, fesihten önce davacı şirket yetkililerinin e-mail yolu ile hizmetlerin aksatılmaması konusunda uyarıldığını, yapılan uyarıya rağmen hizmetin aksatıldığını bu nedenle feshin haklı olduğunu, müvekkilinin protokol fesih tarihi itibariyle davacı tarafa bakiye herhangi bir borcu bulunmadığını, takibe konu alacak kalemlerinden olan ve protokol fesih tarihinden çok sonra 12.11.2015 tarihinde kesilmiş olan 3.835,00 TL bedelli faturanın kayıtlarında olmadığını ve müvekkilinin böyle bir borcunun bulunmadığını, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu savunarak, davanın reddine ve davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmesi nedeniyle sözleşme sonuna kadar olan alacağını talep ettiği anlaşılmıştır. davalı davacıya gönderdiği ihtarname ile haklı sebeple sözleşmeyi fesih talebinde bulunduğunu bildirmiştir. Sözleşme 12.madde uyarınca sözleşmenin bitim tarihinden önce haklı bir neden olmadan işveren tarafından tek taraflı olarak feshedilmesi durumunda sözleşmenin kalan süresine ilişkin ücretin muacceliyet kesbedeceği kabul edilmiş, bilirkişi tarafından 21.000 TL olarak hesaplanmıştır. Ortada haklı bir fesih nedeni bulunmadığından davacının sözleşmenin 12 maddesinde dayalı olarak talepte bulunabileceği, ancak bu tutar için düzenlenmiş bir fatura olmadığından KDV talep edemeyeceği kabul edilerek davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasında itirazının 21.000 TL üzerinden iptali ile takibin bu tutar üzerinden devamına, 3.835,00 TL bedelli faturanın ise davadan önce ödenmiş olmasından dolayı talep edilmesinde hukuki bir yararın olmadığı dolayısıyla bu kısma ilişkin talebin hukuki yarar yokluğundan reddine, davalı takibe itirazında haksız olsa da sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığının tespiti ve dolayısıyla alacak yargılamayı gerektirdiğinden davacının inkar tazminatı talebinin reddine dair” davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazınınkısmen iptaline, takibin 21.000,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %10,5 oranında ve değişen oranlarda avans faiz işletilmesine, bakiye talebin hukuki yarar yokluğundan reddine, alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde;Davacı şirket ile müvekkil şirket arasında akdedilen sözleşmeye istinaden davacı şirketçe görevlendirilen iş güvenliği uzmanının 12.10.2015-16.10.2015 ve 19.10.2015-23.10.2015 tarihleri arasında gerçekleştirmesi gereken ziyaretleri gerçekleştirmediği ve hukuki yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediği dosyaya sunulan Bilirkişi Raporu ile de sübuta erdiğini, taahhüt edilen hizmetin aksaması hususu yalnızca ekim ayına özel bir durum olmayıp; benzer sorunlar bir önceki aylarda da yaşandığını, 15.09.2015 tarihli e-mail ile davacı şirket uyarılarak aksayan hizmetin gereği gibi yerine getirilmesi ve ivedilikle bir iş yeri hekimi görevlendirilmesi talep edilmiş olup yazışmalara ilişkin detaylar gerek davaya cevap gerek ise ikinci cevap dilekçelerimizde mahkemeye sunulduğunu, bu doğrultuda, uyuşmazlığın yalnızca 2015 ekim ayında yaşanan aksamalara ilişkin olduğu ve sözleşmenin, ikinci sözleşme döneminde aksatılmadığına ilişkin bilirkişi tespitlerinin yerinde olmadığını, kronolojik olarak anlatmak gerekirse; 2015 yılında eylül ayının ortasına gelinmesiyle beraber davacı şirket tarafından görevlendirilen uzmanların işyeri ziyaretlerini gerçekleştirmemesi (istifa ve sair sebeplerle) üzerine müvekkil şirketçe gönderilen ihtar içerikli e-mail sonucunda yeni uzmanlar olarak … ve … görevlendirildiğini, bu noktada eylül ayı ziyaretlerinin de eksik ve aksamalı olarak gerçekleştirildiği açık olduğu, takip eden ekim ayında … işten ayrıldığını, … ise yıllık izne çıktığını, nihayetinde ekim ayının son haftasına gelindiğinde hem hizmet gerektiği gibi yerine getirilmemiş hem de yapılması gereken ziyaretler eksik yapıldığını, bütün bunlara rağmen bilirkişilerce davacı şirketin sözleşmeyi 27 Ekim 2015 tarihinde feshetmiş olmasının, davacı şirketin edimlerini yerine getirme imkânını elinden aldığı kanaatine varılmış olması hatalı olduğunu, nitekim 28/29/30/31 Ekimin 1.5 gününün resmi tatile denk geldiği de göz önünde bulundurulduğunda belirtilen 4 gün içerisinde gerçekleştirebileceğine itibar etmek, ticari hayatın olağan akışı içerisinde pek de mümkün görülmediğini, dolayısıyla müvekkil şirket tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini belirterek hukuka aykırı mahkeme kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmet sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı feshi nedeniyle, sözleşmesinin 12. Maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği noktasındadır. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, 01/02/2015 tarihli sözleşme ve 12/11/2015 tarihli faturaya istinaden sözleşme gereği muaccel hale gelen aylara ilişkin alacak : 21.000,00 TL, faturaya dayalı cari hesap alacağı : 3.835,00 TL, işlemiş faiz : 7,14 TL olmak üzere toplam 24.842,14 TL alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda; taraflar arasında imzalanan 04/02/2014 tarihli bir yıllık sözleşmenin bitimine müteakip 01/02/2015 tarihinde, davacı şirketin, davalı şirkete iş sağlığı ve güvenliği kapsamında muhtelif hizmetlerin verilmesi konusunda ikinci defa sözleşme imzalanmış, hizmet bedelinin, “İş Güvenliği Uzmanı + İşyeri Hekimi + Diğer Sağlık Personeli + Denetim ve Gözetim Hizmetleri” için aylık 7.000,00 TL + KDV” olarak belirlenmiş, sözleşmenin 12. Maddesinde, davalının sözleşmeyi süresinden önce haklı sebebe dayanmaksızın feshetmesi halinde kalan aylar için muaccelliyet kesbedeceği, sözleşmenin bir yıl süreli olup, süre sonunda ancak tarafların mutabakatı ile yenilenebileceği kararlaştırılmıştır.Davalı şirketin, Kartal 12.Noterliği aracılığıyla davacı şirkete keşide etmiş olduğu 27.10.2015 tarihli ihtarnameyle, “01.02.2015 tarihli hizmet protokolü kapsamında iş güvenliği uzmanı tarafından işyeri ziyaretlerinin gerçekleştirilmemesi ve firmanın üstlendiği edimleri gereği gibi yerine getirmemesi” sebepleriyle haklı sebeple feshedildiğinin ihtar edildiği, ihtarnamenin ekinde fesih gerekçesi olarak gösterilen “iş güvenliği uzmanınca işyeri ziyaretlerinin yapılmadığının tespitine” ilişkin tutanakların suretlerinin yer aldığı, buna mukabil olarak davacı şirketin davalı şirkete, Bakırköy …Noterliği vasıtasıyla 13.11.2015 tarihli cevabı ihtarnamesi ile İş güvenliği uzmanınca yapılamayan işyeri ziyaretlerinin neden yapılamadığının sebeplerinin anlatıldığı ve taraflarına bu hususta telefonla bilgi verildiği belirtilerek taraflar arasında yapılan sözleşmenin 12.maddesi gereğince haksız yapılan fesih nedeniyle sözleşmenin kalan ekim-kasım-aralık-ocak aylarının muaccel hale geldiği, muaccel hale gelen bedellerin 3 iş günü içinde ödenmesi talep edilmiştir.Somut olayda; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedildiği kabulü halinde sözleşmenin 12. Maddesi uyarınca muaccel hale gelen aylara ilişkin davacının talep edebileceği alacak tutarı 21.000,00 TL olduğu ancak 3.850,00 TL cari hesap alacağının, dava tarihi öncesi banka EFT’si ile davacı şirkete ödenmiş olduğu görülmüştür.Sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği konusunda mahkemece, dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup mali müşavir ve iş güvenliği uzmanı bilirkişilerden alınan 26/11/2019 tarihli müşterek raporda ” taraflar arasındaki sözleşmenin ” İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin” tabi olduğu kanun ve yönetmelik esaslarına göre incelenmesi gerektiği, davacı firmanın gerek 13 Kasım 2015 tarihli ihtarnamesinde gerekse de cevaba cevap dilekçesinde, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri yönetmeliği gereği yıllık izinde olan isg uzmanının yerine başka birisini görevlendirilmesinin yasal olarak mümkün olmadığını iddia etmiş ise de İş Sağlığı Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği ( 29/12/2012 Resmi Gazete, sayı : 28512) 14/2. Maddesi, “İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması amacıyla işyerlerinde görevlendirilen kişilerin, doğum, hastalık ve yıllık izin gibi zorunlu nedenler sebebiyle değiştirilmesi ve değişiklik süresinin 30 günü geçmesi halinde, durum Genel Müdürlüğe bildirilir. İş Kanunundaki çalışma süreleri saklı kalmak kaydıyla, kamu kurum ve kuruluşları hariç diğer işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetinin sunulması için hesaplanan zorunlu süre bölünmek suretiyle birden fazla kişi görevlendirmesi yapılamaz.” şeklinde düzenlendiği, anılan yasaya göre, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesi esnasında görevlendirilen kişilerin hastalık ve yıllık izin gibi nedenlerle değiştirilmesi her zaman mümkün olup ve görevlendirilmeside gerektiği, yasa nedeniyle yıllık izinde olan bir uzmanın yerine başka birisi görevlendirilemez yada başka biriyle değiştirilemez diye bir sey söz konusu olmadığı, yasa sadece bu görevlendirme süresinin 30 günü geçmesi halinde durumun genel müdürlüğe bildirilmesini şart koştuğu, dolayısıyla davacı şirketinin “yıllık izinde olan isg uzmanının yerine başka bir uzman görevlendirmemiz yasa gereği mümkün değildir” şeklindeki savunması yerinde olmadığı, davacı firmanın, davalı şirkette görevlendirmiş olduğu iş güvenliği uzmanı …’nun 8-25 ekim 2015 tarihleri arasında izinde olmasında dolayı protokole göre haftada 6 saat olmak üzere 4 hafta yapmaları gereken hizmetin ilk haftasında bu hizmeti verirken, 12 Ekim ve 19 Ekimde başlayan haftalarda bu ziyareti gerçekleştiremediği, ancak 27 Ekim’de, davalı şirketin ihtarname çekerek sözleşmeyi feshetmesi üzerine davalı firmanın, ayın kalan günleri olan 28-29-30-31 Ekim günleri bu çalışmayı telafi edebilecekken kendi iradesi dısında gerçekleşen bu fesih nedeniyle protokole göre vermesi gereken hizmeti verilemediği şeklinde olup ekim ayı henüz bitmediği için davacı firmanın taaahüte aykırı davrandığını ve sözleşmeyi ihlal ettiğini söyleyebilmek mümkün görülmediği, Davacı şirketinin çok sık isg uzmanı değiştirmesi hizmetin sürekliliği göz önüne alındığında iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri esasları dahilinde bir hizmet kusuru olup davalı şirketin haklı olduğu tartışmasız olduğu ancak söz konusu şikayetler 1. Sözleşme dönemine ait olup dava konusu olan 2. Sözleşmede başka şikayetler olmasına rağmen tekrar ettiğine dair herhangi bir bilgi olmadığı, bu sözleşmenin 1/2/2015 tarihli yeni bir protokole tekrar yenilendiği, başka bir deyişle davalı firmanın, davacı şirketinin hizmet kusuruna rağmen sözleşmeyi feshedebilecekken şartları zımni olarak kabul etmiş ve tekrar yeni bir sözleşme imzalayarak hizmet alımına devam ettiği ve bu dönemde bahsedilen şikayetle ilgili bir tespit bulunmadığı, dolayısıyla davalı tarafın geçmiş sözleşme döneminde gerçekleşmiş bir hizmet kusurunu öne sürerek başka bir sözleşme döneminde bunu gerekçe göstermesi hususunda Bilirkişi heyetimiz şikayeti değerlendirmek ve yorumlamakla birlikte uyuşmazlığı sadece dava konusu olan 01-02-2015 tarihli sözleşme ve yeni 2. Dönem hizmet koşulları ve değerlendirmeleri üzerinden sınırlandırarak incelemeye almak durumunda olduğu, Davalının 8 eylül 2015 ve 15 eylül 2015 tarihli mail yazısmaları (ek5) ve buna karşılık davacı firmanın 15 eylül tarihli cevap mailine bakıldığında bu konuda hizmet veren davacının hizmet süreci boyunca bir takım aksaklıkların olduğu ancak ziyaret yapmayı aksatan işyeri hekiminin yerine hemen ertesi günü yeni bir hekim gönderileceği gibi karşılıklı yazışmalar yoluyla sorunun çözülmesi için girişimlerin yapıldığı görüldüğü, davacının, hizmet kalitesinde düşme olması ve eleman göndermede organizasyonel aksaklıklar yaşanması hizmetin verilmemesinden değil gecikmeli ve kalitesiz verilmesinden kaynaklandığı, dolayısıyla davacının hizmet aksaklıkları her ne kadar müşteri memnuniyetsizliği yaratsada taraflar arasında yapılan hizmet protokolunun iptali için yeterli olmadığı” şeklinde görüş bildirilmiştir. Somut olayda; davalı taraf, davacı şirketçe görevlendirilen iş güvenliği uzmanı tarafından iş yeri ziyaretlerinin gerçekleştirilmemesi ve davacının sözleşme gereği üstlendiği edimleri gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini iddia etmiştir. Davacı şirket tarafından tutulan 16/10/2015 ve 23/10/2015 tarihli tutanaklarda, 12/10/2015 – 16/10/2015 ila 19/10/2015 -23/10/2015 haftasında iş güvenliği uzmanı tarafından iş yeri ziyaretleri ve denetimi gerçekleştirilmediği, belirtilen tarihlerde ( 08/10/2015-26/10/2015 günü) iş güvenliği uzmanın yıllık izne ayrıldığı, 27.10.2015 tarihinde sözleşmenin tek taraflı davalı tarafça feshedildiği görülmüştür. Her ne kadar haftada 6 saat olmak üzere 12 Ekim ve 19 Ekim’ de başlayan haftalarda iş güvenliği uzmanının yıllık izne ayrılması nedeniyle taahhüt edilen iş yeri ziyaretleri ve denetimi gerçekleştirilmemiş ise de söz konusu protokolün 11.3 bendinde, kontrol ve denetim amacıyla uzman ve hekimlerin, planlanan programların haricinde, şirketi ziyaret edebileceği, 11.8 bendinde, işbu sözleşme hükümlerine göre davacının, zaten bir ay içerisinde toplam 24 saat davalıya hizmet vermekle yükümlü olduğu gözetildiğinde, Ekim son haftası da dahil 3 haftaya tekabül eden 6×3 = 18 saatlik ziyaret ve denetimlerin 28-30 ve 31 ekim günleri, günlük 6’şar saatten davacı tarafça telafi edilebilmesi mümkün ise de davacı tarafça dosyaya sunulan 8 Eylül ve 15 eylül 2015 tarihli e-mail yazışmalarından anlaşıldığı üzere, öncesinde de haftalık iş yeri hekimleri ziyaretlerinde aksamalar olduğu, gecikmeler yaşandığı, davacı bünyesinde çalışan iş yeri hekiminin ayrılması nedeniyle haftalık rutin ziyaretleri aksatmayacak bir işyeri hekimi ataması yapılması ve ilk sözleşme döneminde yaşanan sıkıntıların tekrarlanmaması talep edildiği görülmüştür. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifade edildiği gibi, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde düzenli hizmet esas olup işyeri hekimi yada isg uzmanın hizmet vermek üzere yapacağı ziyaretlerini aksatması yada özellikle isg uzmanının sık sık değişmesi hizmet veren firma için katlanılmaz bir durum oluşturmaktadır. Zira isg uzmanının sağlıklı hizmet verebilmesi için iş yerindeki potansiyel tehlikelere, yerleşik düzene, çalısma rutinlerine, hakim olması gerekmektedir. Öte yandan her işyerinin karakteristiği farklı olup işyerinde bulunan üretim makinaları, ekipmanlar ,çalışma sahaları herbirisi farklı karakteristikde potansiyel tehlikeler barındırdığından .sg uzmanının çalıştığı işyerini tanımak ve alınması gereken önlemleri saptamak için belli bir zamana ve o işyerinde gecirilecek asgari bir süreye ihtiyacı vardır. Bunun yanında her işyeri için tesbit edilen aksaklıklar, alınması gereken tedbirler ancak o işyerinde belli bir süre çalısılması ve gözlem yapılmasıyla verimli ve etkili hale gelir. Dolayısıyla hizmet alan firmalar için işyerindeki görevli personelin mecburiyet söz konusu olmadıkça değiştirilmemesi ve aksatılmadan ziyaretlerin yapılması gerekmektedir. Bu nedenle ilk yapılan sözleşmede devam eden sorunların halen devam etmesi, işyeri hekimi değişikliği nedeniyle ziyaretlerde aksamalar ve gecikmeler yaşanması, hizmetin kalitesinin düşmesine ve yetersizliğine yol açması nedeniyle sözleşmenin devamı davalı tarafça beklenemeyeceğinden haklı nedenlerle sözleşmenin tek taraflı feshedildiği kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1220 E. 2020/145 K. sayılı ve 18/02/2020 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2-Davanın REDDİ ile;a-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 424,36 TL harcın mahsubu ile arta kalan 244,46 TL nın karar kesinleştiğinden istemi halinde davacı tarafa iadesine, b-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, c-Davalı tarafından yapılan 69,70 TL yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, e-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, f-HMK 333 mad gereği karar kesinleşince, kullanılmayan gider avansından, tebliğ masrafı düşüldükten sonra kalan kısmın davacıya iadesine,
İstinaf Giderleri Yönünden; 3-Davalı tarafından yatırılan başvurma harcının Hazineye irat kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf maktu karar harcının davalı tarafından yatırılan 358,63 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 178,73 TL harcın karar kesinleştiğinden davalıya iadesine, 5-Davalı tarafça sarf edilen 328,50 TL istinaf harcı, 54,50 TL posta davetiye gideri olmak üzere toplam 383,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilemesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.07/06/2023