Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1615 E. 2023/859 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1615
KARAR NO: 2023/859
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/80
KARAR NO: 2019/1108
DAVA TARİHİ: 22/01/2018
KARAR TARİHİ: 09/12/2019
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARŞI DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 31/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 22/07/2016 tarihli “Lisanssız Elektrik Üretim RES&GES Hizmet Sözleşmesi” akdedildiğini, Sözleşmenin 4.maddesinde müvekkil şirket tarafından verilecek hizmetlerin kapsamının düzenlendiğini, 4.2.maddesine göre “ön fizibilite raporu” hazırlanması işinin müvekkili tarafından sözleşme kapsamında ifa etmesi gereken hizmetler arasında yer aldığını, sözleşmenin “Ödeme Şartları” başlıklı 6.maddesinde davalı şirket tarafından müvekkili şirkete yapılması gereken ödemelerin maliyet ve ödeme zamanına ilişkin detayların sözleşmenin ekinde maddeler halinde belirtildiğini, “Sözleşme Ek-1 Maliyet Cetveli”nin 2.maddesinde ön fizibilite raporu hazırlama hizmetine karşılık nüvekkiline 3.750,00 Euro+KDV ödeneceğinin belirtildiğini, müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirerek ön fizibilite raporunu hazırlayıp “Ön Fizibilite Raporu (Ünv. Onaylı) Hizmet Bedeli” işine istinaden 15/05/2017 tarihli, … numaralı ve 4.425,00 Euro bedelli fatura düzenleyerek faturayı davalı şirkete tebliğ ettiğini, davalı şirketin ise “Sözleşmenin 4.2. maddesinde yer alan ön fizibilite raporu hazırlama işinin müvekkili şirkete bildirilerek Sözleşme dışı bırakıldığı iddiası ile işbu Sözleşmeden kaynaklanan bir takım eksikliklerin müvekkili şirket tarafından yerine getirilmediğinden bahisle işbu eksikliklerin giderilmesi” ihtarını ihtiva eden Kartal … Noterliği’nin 26/10/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnameyi müvekkili şirkete gönderdiğini, davalı şirket tarafından gönderilen ihtarnamede yer alan iddiaların fiili ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira ön fizibilite raporu hazırlama işinin sözleşme kapsamı dışında bırakıldığı yönünde davalı şirket tarafından müvekkili şirkete herhangi bir yazılı ve/veya sözlü bildirimde bulunulmadığını, davalı tarafın müvekkili şirketin alacağını ödememesi üzerine davalı şirkete Ankara … Noterliği’nin 10/11/2017 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi gönderilerek dava konusu fatura bedelinin ödenmesi hususu ihtar edilmesine rağmen davalı tarafından ödememesi nedeniyle, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine ilamsız takip başlatıldığını davalının itiraz etmesi ile takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamı ile davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA Davalı / karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin lisanssız üretim tesisi kurmak istediğini, Res ve Çed başvurularının yapılması ile bu konuda danışmanlık hizmetlerinin verilmesi için davacı firma ile anlaştığını, sözleşmeye göre davacı ile yapılan sözleşme ekinde yer alan maliyet cetvelinde fizibilite raporu açıklanırken/tanımlanırken lisanssız üretim tesislerinde ön fizibilite raporunun istenmediğinin açıkça düzenlendiğini, 4.2.maddede ise ön fizibilite raporunun ödeme şekli “siparişte/peşin/havale” şeklinde belirtildiğini, bu açıklamalardan lisanssız üretim tesisi için ön fizibilite raporunun istenmediğinin anlaşıldığını, davacının her ücreti peşin almasına ve ödeme şeklinin de bu şekilde düzenlenmesine rağmen daha sonradan müvekkilinin istemediği ve lisanssız üretim tesisi için gerekli olmayan bir hizmet için fatura keserek haksız kazanç elde etmeyi amaçladığını, müvekkili şirketin maliyet cetvelinde yer alan verilecek hizmetlerin bedeli ve ödeme şekli başlığında zikredilen ön fizibilite raporunu davacıya bildirerek sözleşme dışında bıraktığını, devam eden süreçte müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirerek, nam ve hesabına yapılacak işler için davacıya vekaletname verdiğini, inşaat ruhsatı almak için gerekli belgeler listesinin 2017 Haziran ayında davacı firmaya gönderdiğini, inşaat için gerekli projelerin parasının ödendiğini ve projeleri çizen firmadan ruhsat alınabilmesi için davacıdan eksiklerin tamamlanmasının istendiğini, tamamlanmadığı için Kartal … Noterliği’nin 26/10/2017 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek eksikliklerin ihtarnamenin tebliğden itibaren 3 gün içerisinde tamamlanmasının talep edildiğini buna rağmen eksikliklerin yaklaşık 45 gün sonra tamamlandığını ve müvekkili firmanın 750.000 kwh enerji kaybı olduğunu, davacının borca aykırı davranışından dolayı sorumlu olup uzman bilirkişi marifetiyle müvekkili firmada yerinde inceleme yapılarak enerji kaybının oluşturduğu zararın hesaplanması gerektiğini, davacı karşı davalıdan işbu tespit edilecek bedelin ticari avans faizi ile tahsilini talep ettiklerini ileri sürerek asıl davanın reddi ile kötü niyetli davacı karşı davalı aleyhine takip miktarının yüzde yirmisinden az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, karşı davanın kabulü ile davacı karşı davalının borca aykırı davranışı nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL maddi zararın davacı karşı davalıdan faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP Davacı / karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin sözleşme ile yalnızca T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik Üretim Proje Onay Dosyası Hazırlanması ve Onay Takibi işini üstlendiğini, dolayısıyla sözleşmeden dolayı yalnızca proje onay dosyası hazırlanması ve onay sürecinin takibi hususunda sorumluluğu ve yükümlülüğü bulunduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin hiçbir maddesinde inşaat ruhsatı alımı hakkında müvekkili şirketin sorumluluğunun ve/veya yükümlülüğünün bulunduğuna dair herhangi düzenleme yer almadığını, inşaat ruhsatı alımı işi, bahsi geçen sözleşme kapsamının dışında bir iş olup, bu hususta müvekkili şirketle herhangi bir sözleşme akdedilmediğini, müvekkili şirketin sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini eksiksiz şekilde ve zamanında yerine getirdiğini ve hazırlanan projenin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 21/08/2017 tarihinde onaylandığını, sözleşmenin 4.3. maddesinde açıkça, “Proje fiyatlarına RAPSİM (Teknik Etkileşim Analiz Raporu (RES için), zemin etüdü, belediyelerdeki imar, ruhsat, harita, izin ve süreçleri, rüzgar türbini temel tasarımı (RES için) ve ödenecek resmi harçlar ve resmi proje onay bedelleri dahil değildir.” düzenlemesi yer aldığından müvekkilinin inşaat ruhsatı alınması ile ilgili olarak herhangi bir yükümlülüğü ve sorumluluğunun bulunmadığı hususunun sözleşme hükümleri ile de sabit olduğunu ayrıca davalı/karşı davacı taraf kendi nam ve hesabına yapılacak işler için müvekkili şirkete vekaletname verdiğini iddia etmişse de bu iddianın gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirkete inşaat ruhsatı alınması yönünde herhangi bir yetki verilmediği gibi, bu yönde bir vekaletname de tanzim edilmediğini ve söz konusu inşaat ruhsatının alınıp alınamaması tamamen davalı/karşı davacı tarafın sorumluluğunda olup, herhangi bir sebeple inşaat ruhsatı alınamamışsa ve bundan dolayı bir zarar meydana gelmişse dahi bu zararın müvekkili şirkete yükletilmesinin mümkün olamayacağını, müvekkili şirketin sözleşme kapsamında üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirerek davalı/karşı davacı tarafa elektrik tesisat projesi ile makine tesisat projelerinden iki nüsha teslim ettiğini, davalı/karşı davacı tarafça bahsi geçen proje örneklerinden üç nüsha daha talep edilmesinin herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığını ve bu tür işlerde 4 takım proje dosyası oluşturulduğunu, bir nüshanın Enerji Bakanlığı adına onay verme makamı olan …’ta, bir nüshasının müvekkili şirkette saklandığını ve iki nüshanın ise karşı tarafa verildiğini, davalı/karşı davacı taraf adına proje onayı alınırken de aynı prosedür yürütülerek davalı/karşı davacı tarafa iki nüsha proje dosyası teslim edilmesiyle müvekkili şirketin yükümlülüğünün de bu noktada sona erdiğini, davalı/karşı davacı tarafın eksikliklere ilişkin ihtarnameyi hem müvekkili şirkete hem de … A.Ş.’ye gönderildiğini, ihtarnamede ve işbu davada bahsi geçen eksikliklerin ise … A.Ş.’nin de yükümlülüğünde olmamasına rağmen insiyatif kullanılarak yine … A.Ş. tarafından davalı/karşı davacıya iletilmiş olabileceğini, davalı/karşı davacı tarafın bahsi geçen eksiklikler nedeniyle 750.000 kwh enerji kaybı oluştuğu yönündeki iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, zira bir elektrik üretim tesisisin devreye alınması ve resmi olarak üretime başlayabilmesi için öncelikle ilgili bakanlık tarafından sistem kabulünün yapılması gerektiğini, diğer bir deyişle resmi kabulü yapılmayan hiçbir sistemin şebekeye elektrik üretmesi mümkün olmadığından enerji kaybının oluşması da söz konusu olamayacağını beyan ederek, davalı-karşı davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Somut olayda, davalı/karşı davacı sözleşmeye göre davacı ile yapılan sözleşme ekinde yer alan maliyet cetvelinde fizibilite raporu açıklanırken/tanımlanırken lisanssız üretim tesislerinde ön fizibilite raporunun istenmediğinin açıkça düzenlendiğini ve davacının sözleşmeden kaynaklanan borçlarını yerine getirmediğini ileri sürdüğünden bu hususları ispat yükü davalı/karşı davacıdadır. 12.05.2019 30772 sayılı Resmi Gazete Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği madde 17 bağlantı anlaşması başlığı: Çağrı mektubu sonrası 180 gün içerisinde bağlantı anlaşması yapılır. İlk 90 günde bağlantı hattı projesi ve ekleri bakanlığa ve yetki verdiği kurumlara başvurularak onaylattırılır. 10. maddesinde ek 1 2 ve 3′ de ön fizibilite projesiyle ilgili herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde ön fizibilite raporunun lisansız elektrik üretim tesislerinde istenmediği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 4.2 Ön Fizibilite Hazırlanması Başlıklı Bölümü: “Mars Enerji 1MW veya 1 MW üstü GES veya RES projesinin tüm teknik ve finansal analizlerinin yapılabilmesi ve eğer proje için kredi kullanılacaksa bankaların kredi değerlendirmesi sırasında genellikle görmek istedikleri üniversite tarafından bir bölüm başkanı Prof. Dr. ve bir Doçent Dr. onayı ile oluşturulan fizibilite raporu hazırlayacaktır.” hükmü bulunmaktadır. Sözleşme hükmünde de açık şekilde ifade edildiği üzere, ön fizibilite raporunun sözleşme kapsamına alınmasının sebebi olarak finansal analizlerin yapılması ve bu şekilde banka kredisine başvurularda kullanılmasıdır. Mars şirketi proje lisans başvurularında kullanılmak üzere bu hizmeti verdiğini ifade etmemektedir. Bu sebeple başvurularda ön fizibilite raporunun kullanılmıyor olması, davalı tarafından alınan bu hizmetin geçersiz olduğu sonucunu doğurmamaktadır. Basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünde olan davalı şirket, ihtiyaç duymadığı bu sözleşme hükmünü sözleşmeden çıkararak ödeme yapma yükümlülüğünden kurtulabilecektir. Sözleşmenin bu hükmünün geçerli olması sebebiyle, davalı/karşı davacının davada itiraz sebeplerini, karşı davada davacının borca aykırılıkta bulunduğunu kanıtlayamadığı, davalı/karşı davacının sözleşme uyarınca yerine getirilen bu hizmetin karşılığı olan meblağı ödeme yükümlülüğü altında bulunduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın 4.425 EURO asıl alacak ve 8,52 EURO işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.433,52 EURO yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, geçerli bir ilamsız genel icra takibinin varlığı, borçlunun yedi günlük süre içerisinde ödeme emrine itiraz etmiş olması, bir yıl içinde açılmış bir itirazın iptali davası bulunması, davacı alacaklının tazminat istemini dava dilekçesinde açıkça talep etmiş olması ve takip konusu alacağın miktarının belli (likit) olması dikkate alınarak borçlunun itirazının haksız olması nedeniyle takip tarihindeki EURO kuruna göre hesaplanacak asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karşı davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı/karşı davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; cevap ve karşı dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, bilirkişiler tarafından eksik inceleme yapıldığını, yerinde inceleme yetkisi verilmesine rağmen bilirkişiler tarafından mail ile sadece bir kısım belgeler istenerek rapor düzenlendiğini, raporun hükme elverişli olmadığını, mahkemece taraflar arasındaki mail yazışmalarının ise değerlendirilmediğini, ön fizibilite raporunun sözleşme dışı bırakıldığını, müvekkili tarafından kredi kullanılırken de ön fizibilite raporunun kullanılmadığını, bu hususun bankadan sorulabileceğini, müvekkili defterlerine göre davacıya borçlu olmadığı tespit edildiğinden davacının alacak iddiasını ispat edemediğini, usulsüz kesilen faturanın iade faturasının da ibraz edildiğini, delillerin değerlendirilmesinde hata yapıldığını, karşı dava yönünden taleplerinin değerlendirilmediğini, bilirkişilerin yeterli uzmanlık ve bilgi birikiminin olmadığını, elektrik üretimine ilişkin kayıtların bilirkişilerce incelenmediğini, tahkikat aşaması bitirilmeden eksik incelemeyle karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını asıl davanın reddini, karşı davanın kabulünü talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Asıl dava; taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında, ön fizibilite raporu düzenlenmesi nedeniyle oluşan fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, Karşı dava ise; sözleşme kapsamında edimlerin yerine getirilmediği iddiasıyla tazminat istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında; asıl dosya davacısı tarafından 21/12/2017 tarihinde faturadan kaynaklanan 4.425,00 Euro fatura (20/11/2017 vade tarihli), 11,43 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.199,96 TL alacağın, asıl alacağın takip tarihinden itibaren yıllık %3 (en yüksek mevduat Euro) faizi ile birlikte tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 29/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 02/01/2018 tarihinde itiraz ettiği, davanın İİK’nın 67.maddesi uyarınca bir yıllık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Sözleşme; Taraflar arasında 22/07/2016 tarihli “Lisanssız Elektrik Üretimi GES ve RES Hizmet Sözleşmesi” imzalanmıştır. Sözleşmede davacı/karşı davalı “Danışman Firma – Mars Enerji”, davalı/karşı davacı “Sipariş Veren – Vatan Kablo” olarak anılmaktadır. Sözleşmenin 3.maddesi “Sipariş Konusu” başlıklı olup; “Vatan Kablo adına, Rüzgar ve/veya Güneş Enerjisi ile Lisanssız Elektrik Üretiminden yararlanmak için düşünülen, toplamda 1 MW’a kadar ve/veya 1MW üstü yatırımların geliştirilmesinde; sipariş verilmesini, hizmetlerin içeriğini ve bedellerini kapsamaktadır.” Sözleşmenin 4.maddesinde “Sipariş Kapsamında Verilebilecek Hizmetler”; “4.1. Arazi Analizi ve Şebeke Bağlantı Başvurusuna Kadar olan İşler; Müşterinin, elektrik tüketimi karşılamak ve/veya ürettiği elektriğin fazlasını şebekeye satmak amacıyla bildirdikleri illerde veya başka illerde planladığı yatırımlar için her 1 MW üstü sistem adına 1 adet Şebeke Bağlantı Başvurusu yapılacaktır. Bu kapsamda; *Arazi Rüzgar Türbini Yerleşim Uygunluğunun incelenmesi, (RES için) *Müşteri tarafından belirlenen arazilerin Trafo Dağıtım Merkezi kapasitelerinin kontrolü, *Arazi için en uygun Enerji Bağlantı Noktalarının kontrol edilmesi, *T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ÇED Gerekli Değildir belgesinin alınması, *T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan Arazi Marjinal Raporunun alınması(GES için), *İlgili … A.Ş.’ye Şebeke Bağlantı Başvuru Formunun Bağlantı Şekli, Coğrafi Arazi Koordinat Bilgileri analizleri ve tespitleri yapılarak hazırlanması, *Güneş Enerjisi ve Rüzgar Enerjisine dayalı Üretim Tesisi Temel Bilgi Formlarının T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı onayını alabilecek şekilde teknoloji türü, kurulacak tesis teknik detayları, kurulacak santral sahası UTM Köşe Koordinatları ve Dilim orta boylamlarının ED 50 DATUM 6 Dereceliğe göre hazırlanması, *Arazi görüntüleme sistemleri ile arazinin uydu üzerinden gösterimi ve santral sahasının gösterimi hazırlanması, *CBS metodu ile santralin bağlanacağı Enerji Nakil Hattı tespit edilip buna bağlı olarak elektrik bağlantı şeması hazırlanması, *Şebeke Bağlantı Başvurusu için gerekli teknik çizimlerin ve dosyanın hazırlanması * YEGM Teknik Değerlendirme Rapor Formunun Hazırlanması, * İlgili … A.Ş.’ye Şebeke Bağlantı Başvurusunun yapılması, * YEGM den Teknik Değerlendirme Rapor Onay sürecinin takip edilmesi, * Şebeke Bağlantı Başvuru sürecinin takibi 4.2 Ön Fizibilite Raporu Hazırlanması; MARS ENERJİ, 1 MW ve/veya 1MW üstü GES veya RES projesinin tüm teknik ve finansal analizlerinin yapılabilmesi ve eğer proje için kredi kullanılacaksa bankaların kredi değerlendirmesi sırasında genellikle görmek istedikleri Üniversite tarafından bir Bölüm Başkanı Profesör Doktor ve bir Doçent Doktor onayı ile oluşturulan Ön Fizibilite Raporunu hazırlayacaktır…” şeklinde düzenlemeye yer verilmiş, devamında hazırlanacak olan Ön Fizibilite Raporunda yer alacak hususlar detaylandırılmıştır. “4.3. T.C. Enerji Bakanlığı Elektrik Üretimi Proje Onay Dosyası Hazırlanması ve Onay Takibi; Her bir proje için Çağrı Mektuplarının alınmasının ardından T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Proje Onay ve izin süreçlerine başlanacaktır. Bu aşamada ilgili yönetmeliklerde istenen standartlara uygun teknik projeler … tarafından hazırlanacaktır. Hazırlanacak proje dosyası dahilinde; * Elektrik, * Makina, (RES için) * İnşaat, Klasörleri yer alacak, bu klasörler Elektrik & Elektronik, Makina ve İnşaat Mühendisleri ayrıca teknikerler tarafından gerekli tüm şartnamelere uygun olacak şekilde hazırlanacaktır. Proje hazırlanmasıyla ilgili detaylı şartname ektedir…” 4.4 Finansman Çözümünde Destek; Finansman ve kredi çalışmalarımız arasında farklı çözümler bulunmaktadır. Kredi Şart ve ödeme koşulları yatırımcının finansal durumu ile doğrudan İlgilidir. Banka ve yenilenebilir enerji fonlarının kullanılmasında yatırımcının finansal durumu belirleyici olacaktır. Verilecek yetkiden sonra Mars Enerji projelerin en uygun finansman modelini bulması için çeşitli finans kuruluşları ile alternatif teklifler hazırlattıracaktır. Hazırlanan teklifler müşterinin onayına sunulacak, hangi finans çözümünün kullanılacağı konusuna müşteri kendisi karar verecektir.” “4.5 EPC Hizmetleri ise A. Satın Alma Teklifi… B. Ürün Temini… C. Kurulum ve Montaj… D. Bakım ve İzleme (Monitoring)…” başlıkları altında ayrı ayrı açıklanmıştır. Sözleşmenin 5.maddesinde sözleşme bedelinin Ek-1’de yer alan maliyet tablosuna göre değerlendirilerek ödeneceği belirtilmiştir. Sözleşme Ek-1 Maliyet Cetveli incelendiğinde ise; “Ön fizibilite raporu; Detayları 4.2 numaralı maddede anlatılan bu hizmet için, Üniversite antetli imzalı, Prof. ve Doç. Dr. her bir arazi için (RES’te max 60, GES te max 40 dönüm) yapılacak olan Ön Fizibilite Raporu’nun bedeli 3.750 € + KDV. Ödeme; Siparişte peşin/havale” düzenlemesine yer verilmiş, yine sözleşme konusu diğer iş/işlemler için ayrı ayrı fiyat belirlenmiştir. Davacı tarafından ön fizibilite raporu hazırlanmış, icra takibine konu 15/05/2017 tarihli 3.750,00 Euro + 675,00 Euro KDV = 4.425,00 Euro bedelli fatura düzenlenmiştir. Davalı/karşı davacı tarafından gönderilen ihtarname; Davalı/karşı davacı vekili tarafından, davacı/karşı davalı şirket ile dava dışı … A.Ş.’ye Kartal … Noterliği’nden keşide edilen 26/10/2017 tarih … yevmiye nolu ihtarnamede; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin Ek-1 maliyet cetveli verilecek hizmetlerin bedeli ve ödeme şekli başlığında zikredilen ön fizibilite raporunun karşı tarafa bildirilerek sözleşme dışı bırakıldığı, müvekkilinin sözleşme kapsamında edimlerini zamanında ve eksiksiz ifa edilerek, nam ve hesabına yapılacak işler için vekaletname verdiği belirtilmiş, devamında bir kısım eksikliklerin olduğu ifade edilerek; “Sözleşme ve ekleri göre üstlenmiş olduğunuz; 1.Hizmetlerin raporlanması, 2.Müvekkil adına üretmiş olduğunuz aşağıda zikredilen eksiklerin derhal tamamlanmasını; A.Proje müellifi için gerekli; 1.Dilekçe 2.Fotoğraf (1 adet) 3.İkamet Belgesi
B.Yine ekte bulunan inşaat ruhsatı için gerekli belgelerde yer alan yeni kayıt için gerekli evraklar listesinden;1-Elektrik Proje Müellifi Taahhütnamesi + İkametgah + Tel No, 2-Makina Proje Müellifi Taahhütnamesi + İkametgah + Tel No, 3-Elektrik Tesisat Projesi (5 Takım 2 Takım Göndermişsiniz 3 Takım Daha Cbc Enerji Veya Sizden Gelmesi Gerekli), 4-Makina Tesisat Projesi (5 Takım 2 Takım Göndermişsiniz 3 Takım Daha Demre Veya Sizden Gelmesi Gerekli), 5-Bütün Projeleri Velimeşe Osb’ye Dijital Ortamda Verilecektir. (dwg Dosyası)”, eksikliklerin 3 gün içinde giderilmesi, teslim edilmesi gereken proje, rapor, bilgi ve belgelerin eksiksiz olarak teslim edilmesi aksi halde oluşacak müspet ve menfi zararların tazmini yoluna gidileceği ihtar edilmiştir. Davacı/karşı davalı tarafından gönderilen ihtarname; Davacı/karşı davalı tarafından Ankara … Noterliği’nden davalı/karşıcıya keşide edilen 10/11/2017 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamede; davalı/karşı davacının ihtarında belirtildiğinin aksine ön fizibilite raporunun sözleşme dışı bırakılmadığı, bu nedenle müvekkili tarafından bu edimin yerine getirildiği, raporun teslim edildiği ve fatura düzenlendiği ancak fatura bedeli ödenmediğinden ihtarname ekinde gönderilen faturanın 3 gün içerisinde ödenmesi gerektiği ihtar edilmiş ayrıca müvekkili tarafından sözleşme konusu edimlerin eksiksiz olarak ifa edildiği belirtilmiştir. İhtarname davalı/karşı davacıya 16/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bilirkişi raporu; Mahkemece Mali Müşavir …, Elektrik Mühendisi … ve Sözleşme Uzmanı Doç. Dr. …’dan oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda; taraflara ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, takibe konu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu ancak süresinde iade edildiği, davalı defterlerine göre davacıya borçlu olmadığı, davacının ise defterlerine göre davalıdan 17.246,00 TL alacaklı olduğu,12/05/2019 tarih ve 30772 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliğinin madde 17 bağlantı anlaşması başlığında; çağrı mektubu sonrası 180 gün içerisinde bağlantı anlaşması yapılır. İlk 90 günde bağlantı hattı projesi ve ekleri bakanlığa ve yetki verdiği kurumlara başvurularak onaylattırılır. denildiği, 10.maddesinde ek 1, 2 ve 3. lerinde ön fizibilite projesiyle ilgili herhangi bir ibare bulunmadığı, dolayısıyla ön fizibilite raporunun lisanssız elektrik üretim tesislerinde istenmediği ancak taraflar arasında imzalanan sözleşmede ön fizibilite raporunun düzenleneceği hükmüne yer verildiği, sözleşme kapsamına alınmasının sebebinin ise finansal analizlerin yapılması ve bu şekilde banka kredisine başvurularda kullanılması olduğu, davacı tarafından bu hizmet verildiği için bedele hak kazandığı belirtilmiş, 4.425,00 Euro bedelli fatura yönünden işlemiş faiz miktarı 8,52 Euro olarak hesap edilmiş, davalı/karşı davacı açısından, karşı davacının, borca aykırılık nedeniyle talep ettiği şimdilik 1.000,00 TL maddi zarar için ispata yarar belge sunmadığı yönünde görüş bildirilmiştir. Asıl dava yönünden;Sözleşme hükümleri uyarınca ön fizibilite raporu hazırlanması, davacı/karşı davalının sözleşme kapsamındaki yükümlülükleri arasındadır. Zira ön fizibilite raporuna taraflar arasında imzalanan sözleşmede özellikle yer verilmiş ve bu edim için ayrıca bedel de belirlenmiştir. Davalı/karşı davacı ise lisanssız üretim tesisi için ön fizibilite raporu gerekli olmadığından bu raporun sözleşme kapsamında olmadığını, ön fizibilite raporunun istenmediği hususunun karşı tarafa bildirildiğini ve ön fizibilite raporu düzenlenmeyeceği hususunda anlaşıldığını, buna rağmen rapor düzenlendiğini ileri sürmektedir.İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “ispatın konusu” 187/1.maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nun “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”, şeklinde düzenlenmiştir. Yine TMK’nın 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmü yer almaktadır. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır. (Kuru, s.1972)İspatın konusunu oluşturan vakıaların ispatı için delil gösterilir. İspat için başvurulan araçları ifade eden deliller ise 6100 sayılı HMK’da senet, yemin, tanık, bilirkişi, keşif ve uzman görüşü olarak sıralanmıştır. Ancak sayılan bu deliller sınırlayıcı (tahdidi) olmayıp, kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğu getirmediği hallerde taraflar kanunda düzenlenmemiş diğer delillere de dayanabilirler. Delillerin değerlendirilmesinde ise hakimin bağlılığı ve her bir delile bağlanan hukuki sonuçlar bakımından “kesin” ve “takdiri” deliller ayrımı esas alınarak incelenme yapılmaktadır. Kesin deliller hakimin bağlı olduğu ve takdir yetkisine sahip olmadığı delillerdir. Davacı/karşı davalının, delil listesinde yemin deliline dayandığı anlaşılmaktadır. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (YİBK’nun 03/03/2017 tarihli ve 2015/2 E. 2017/1 K. sayılı kararı). Yemin delili, kesin deliller içerisinde yer almakta olup, hakimi bağlamaktadır. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, diğer delilleriyle iddiasını veya savunmasını ispatlamaya çalışıp bunu başaramadığı taktirde son çare olarak yemin deliline başvurur. Somut olayda, davalı/karşı davacının, cevap ve karşı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı anlaşılmakla; ön fizibilite raporunun istenmediği hususunun karşı tarafa bildirildiği ve bu yönde karşı tarafla anlaştıklarına dair savunmasını kanıtlayamaması durumunda yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, HMK’nın 225. vd. maddeleri hükümleri de dikkate alınarak oluşacak uygun sonuca göre bir hüküm kurulması gerekmektedir. Karşı dava yönünden; Davalı/karşı davacı vekili, karşı davadaki talepleri yönünden bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. Bilirkişi raporu ve mahkeme kararı yukarıda özetlenmiş olup karşı dava yönünden bir inceleme yapılmadığı sabittir. Bilirkişi raporunda karşı dava yönünden “ispata yarar belge sunmadığı” ifadesi dışında bir değerlendirme yapılmamış, mahkeme kararında da sadece “karşı davada davacının borca aykırılıkta bulunduğunu kanıtlayamadığı” ifadesine yer verilmiştir. Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır. İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/02/2018 tarihli 2017/21-1721 E. 2018/345 K. sayılı ilamında; “…01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27’nci maddesi (Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 73’üncü maddesi) uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Buna göre mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukuki dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukuki dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. Anayasamızın 36’ncı maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde de hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27’nci maddesi hükmüne göre: “(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”. Hukuki dinlenilme hakkı olarak maddede ifade edilen ve uluslararası metinlerde de yer bulan bu hak, çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır. Bu hak, yargılamanın tarafları dışında, müdahiller ve yargılama konusu ile ilgili olanları da kapsamına almaktadır. Her yargılama süresi kendi hakkıyla bağlantılı ve orantılı olarak bu hakka sahiptir. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.Bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkıdır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. Bu hakkın üçüncü unsuru, tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesidir. Bu değerlendirmenin de kararların gerekçesinde yapılması gerekir (bkz. 6100 sayılı HMK’nın Hükümet Gerekçesi madde 32).Hukuki dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değildir. Tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukuki korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukuki uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır. Hukuki dinlenilme hakkına aykırılık bir istinaf gerekçesi ve temyizde de bozma sebebidir. Hakkın ihlalinin niteliğine göre, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilebilir. Ayrıca adil yargılanma ihlali çerçevesinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulabilir. Kanunda da açıkça belirtildiği gibi hukuki dinlenilme hakkının temel üç unsuru bulunmaktadır (6100 sayılı HMK madde 27/2). Bunlardan ilki “Bilgilenme hakkı” dır. Buna göre, hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır… Hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleşmesini sağlayacak en önemli ilke ise silahların eşitliği ilkesidir. AİHM’nin 6’ncı maddesinin 1’inci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHM’ye göre mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir… Bir diğer ön sorun temyize konu direnme kararının Anayasa’nın 141/3’üncü ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297’inci maddeleri anlamında, direnme gerekçesi ihtiva edip etmediği dolayısıyla usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususudur. Önsorunun çözümünde mahkeme kararlarının niteliği ile hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemenin değerlendirilmesi zorunludur. Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 297’inci maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır… Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru B./ Arslan R./ Yılmaz E.; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 472). Anayasa’nın 141’inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Hukuk Genel Kurulunun 19.06.1991 gün ve 323 E., 391 K.; 10.09.1991 gün ve 281 E., 415 K.; 25.09.1991 gün ve 355 E., 440 K.; 19.04.2006 gün ve 2006/4-142 E., 229 K.; 05.12.2007 gün ve 2007/3-981 E., 936 K.; 23.01.2008 gün ve 2008/14-29 E., 4 K.; 19.03.2008 gün ve 2008/15-278 E., 254 K.; 18.06.2008 gün ve 2008/3-462 E., 432 K.; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397 E., 453 K.; 24.02.2010 gün ve 2010/1-86 E., 108 K.; 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E., 238 K.; 22.06.2011 gün ve 2011/11-344 E., 436 K.; 29.02.2012 gün ve 2011/9-754 E., 2012/102 K. sayılı kararlarında da bu hususlar benimsenmiştir.Nitekim, 07.06.1976 gün ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3’üncü maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297’inci maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir…” Yapılan açıklamalar çerçevesinde karşı dava yönünden dosya değerlendirildiğinde; karşı davacı dava dilekçesinde, karşı davalının bir kısım edimlerini süresi içerisinde yerine getirmemiş olması nedeniyle zamanında üretime başlayamadığını ve bu nedenle zarara uğradığını iddia etmektedir. Ancak bu iddiası yönünden bir inceleme yapılmadığı gibi bilirkişi raporuna karşı sunmuş olduğu haklı itirazları mahkemece raporun yeterli olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Karşı dava yönünden bilirkişiler tarafından yeterli inceleme yapılmaması, itirazlarının mahkemece gerekçesiz olarak reddedilmesi, AİHS’nin 6.maddesine, Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36.maddesine, HMK’nın hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27.maddesine aykırıdır. Yine kararın gerekçesiz olması Anayasanın 141.maddesine, HMK’nın 297.maddesine aykırıdır. Karşı dava yönünden konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden, tarafların iddia ve savunmaları, sözleşme konusu edimler ve ifa zamanı hususlarının incelenerek değerlendirildiği, denetime elverişli rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.Açıklanan nedenlerle davalı/karşı davacı vekilinin, asıl ve karşı dava yönünden istinaf taleplerinin kabulü ile kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 ve 355. maddeleri gereğince kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı/karşı davacı vekilinin, asıl ve karşı dava yönünden istinaf başvurusunun AYRI AYRI KABULÜ ile İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/80 E. 2019/1108 K. Sayılı ve 09/12/2019 karar tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davalı/karşı davacı tarafça asıl ve karşı dava yönünden ayrı ayrı yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davalı/karşı davacı tarafından asıl ve karşı dava yönünden ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davalı/karşı davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/05/2023