Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1603 E. 2023/908 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1603
KARAR NO: 2023/908
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/263
KARAR NO: 2019/1216
DAVA TARİHİ: 13/03/2015
KARAR TARİHİ: 27/11/2019
DAVA: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin aydınlanma, akustik, ısı-nem, hava devinimleri, renk, güneş denetimi, güneş enerjisi ve benzeri yapı fiziği konularında konfor, verimlilik ve güvenlik sağlamak üzere çalışmalar yaptığı, davalının müvekkiline 09/12/2014 tarihinde müracat ederek … isimli aydınlanma armatürünün gireceği Karabük Üniversitesi ihalesi için Işık Yeğinliği Uzaysal Dağılımı Ölçmesinin Ve Yapı Fiziği Uzmanlık Uygulamaları Enstitüsünde yapılarak ihale şartı olan raporun verilmesini talep ettiğini, gerekli çalışmalar sonucu 09/12/2014 tarihli raporun davalıya teslim edildiğini, 26/01/2015 tarihinde Karabük Üniversitesi Yetkilisinin müvekkili firmayı arayarak açtıkları ihaleye katılan davalı firmanın verdiği ve müvekkili tarafından hazırlanan rapordan kendilerinin ve ihaleye katılan diğer firmaların kuşku duyduklarını, bu raporun gerçek olup olmadığını sorarak ayrıca bu raporu kendilerinin laboratuvarlarında teyit ve tetkik ettireceklerini beyan ettiklerini, Daha sonra davalının raporu ile müvekkili şirketin hazırladığı raporun karşılaştırıldığını, bu karşılaştırma sonucu orjinal rapor ile davalının sunduğu rapor arasında birtakım değişiklikler ve tahrifat yapıldığının görüldüğünü, Bütün bu süreçte müvekkili şirketin güvenilirliğini yitirme raddesinde itibar kaybına uğradığını, müvekkili şirket tarafından düzenlenen raporun içeriğinde kuşku yaratacak düzeyde bilimsellikten uzak veri değişikliği yapılması neticesinde müvekkilinin ihaleyi gerçekleştiren kurum tarafından aranmasıyla ilk yaranın alındığını, müvekkili kendi alanında ülke ve dış ülkeler çapında haklı bir üne sahipken bu eylem nedeniyle bir anda sıfırlanarak sahteci pozisyonuna düşürüldüğünü, Davalı bu gerekçeyle ihaleden elenmiş ise de tutanaklarda müvekkili şirket kaşesi ile sahte bir raporun sunulmuş olduğu hususunun kaydedildiğini, yapılan eylem ilk bakışta münferit bir olay gibi algılanabilir ise de müvekkilinin iştigal ettiği alanda faaliyet gösteren çok az sayıda uzman firma arasında olayın derhal duyulduğunu ve bu duyumu alan rakip firmalar tarafından müşteri çevresine duyurulmak suretiyle müvekkilinin elinden tüm ticari portföyünün alındığını, müşteri ve itibar kaybına uğradığını ayrıca ihalelerin neticelerinin ilan edilmesi nedeniyle de bu hususun tüm çevrelerde duyularak zararın artacağını beyan ederek, müvekkili şirketin ülke çapında ve hatta yurt dışında rencide olması nedeniyle şimdilik 200.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili şirketin olaydan dolayı müşteri kaybına uğraması nedeniyle şimdilik 100.000,00 TL maddi tazminat, olayın eylem tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; manevi tazminat davasının kısmi yada belirsiz dava olarak açılamayacağını, davacının iddia ettiği olayda müvekkili şirketin müdürlerinin ya da çalışanlarının bir eylemi olmadığından davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının akredite bir kuruluş olmadığını, bu durumun ise davacı şirketin yaptığı deney ve testlerin güvenilirliğini tartışma konusu haline getirdiğini, müvekkilinin Karabük Üniversitesi tarafından düzenlenen ihaleye herhangi bir resmi teklif sunmadığını, davacının tahrifat iddialarının gerçek olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla iddia edilen eylemin gerçekleştirilmesinin müvekkiline bir fayda sağlamayacağını, müvekkili şirketin tarafından aynı ürün ile ilgili olarak aynı test konusunda akredite bir kuruluş olan İstanbul Aydın Üniversitesinden beklenen değerlere sahip rapor alınmışken davacının iddiasına konu rapor üzerinde tahrifat yapmasının mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, iddia edilen eylem ile zarar arasında illiyet bağı bulunmadığını, davacının iddiasını ispatla mükellef olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “… davalının, davacıdan almış olduğu raporda tahrifat yaptığı ve raporu ihalede kullandığı, dolayısıyla davalının taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı bu bakımdan davacının uğramış olduğu maddi ve manevi zararları tazmin etmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Davalının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak davacıdan almış olduğu raporda tahrifat yapmış olması sonucu sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı anlaşılmıştır. Bu eylem sonucunda davacının uğramış olduğu maddi zarar miktarı 63.880,05 TL olarak teknik mali bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden davanın kısmen kabulü ile 63.880,05 TL nin 25/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar vermek gerekmiştir. Davacının diğer bir talebi de manevi tazminata ilişkindir. Manevi tazminatla ilgili TBK. m. 56 ve TBK. m. 58 hükümler uyarınca, manevi tazminat talebinin haklı görülebilmesi için davacının, davalının eylemi nedeniyle kişilik haklarının zedelenmesi gerekir. Davacının düzenlemiş olduğu raporda tarifat yapılarak olması gereken değerlerden daha iyi değerlere yer verilmesinin bir sahtecilik işi olduğu ve sahtecilik işinin davacı tarafından yapıldığı intibaını yarattağı açık olduğundan davacının kişilik haklarının ihlal edilmiş olduğundan manevi taziminata da hükmedilmesi gerekmiş olup davalı şirketin sahte raporu nedeniyle davacının diğer ihalelere katılamayarak ticari itibarının sarsıldığı, 2017 yılında tasfiyeye girdiği, gelirlerinde azalmanın meydana geldiği, davacı şirkete piyasada duyulan güvenin sarsılmasına neden olunduğu ve mali bilirkişi incelemesinde 2014 yılı sonrası gelirlerde meydana gelen düşüş miktarı hep birlikte dikkate alındığında takdiren davacı lehine 100,000 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılmış olup 100.000,00 TL manevi tazminatın 25/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiş, “1- Davanın KISMEN KABULÜNE, -63.880,05 TL’nin 25/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,-100.000,00 TL manevi tazminatın 25/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine” dair hüküm tesis edilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarının doyurucu ve tutarlı olmaması gözetildiğinde maddi tazminat talebinin tamamen reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin ayrıca tamamen reddi gereken manevi tazminat talebinin dava konusu tahrifat ile uyumsuz olacak şekilde orantısız ve fahiş miktarda belirlenmesinin, tahrifatın sabit olmadığının gözetilmemesinin mevzuat hükümleri ve içtihatlara aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava; davacı şirket tarafından hazırlanıp, davalı şirket tarafından Karabük Üniversitesine ibraz edilen raporun orijinal haliyle değil tahrif edilmiş haliyle sunulmuş olması nedeniyle davacının ticari itibarının sarsıldığı, müşteri kaybına uğradığı iddisıyla maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Karabük Üniversitesi’nin … sayılı ve 19/02/2016 tarihli yazı cevabında; Karabük Üniversitesi Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlınca 28/07/2013 tarihinde ihalesi yapılan Safranbolu Fethi Toker Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Binası Yapım İşi’nin 02/09/2013 tarihinde … Ltd. Şti. ile sözleşmesinin imzalandığı, Söz konusu yapım işi kapsamındaki aydınlatma armatürleri ile ilgili olarak yüklenici firma … Nak. Ltd. Şti.’nin idareye sözlü olarak aydınlatma armatürleri konusunda idarenin uygun görmesi durumunda … Tic. Ltd. Şti. veya … Paz. Ltd. Şti. ile çalışmak istediklerini sözlü olarak beyan ettiği, her iki firmanın da idareye tanıtım için çağırıldığı ve ilgili ürünlerin numunelerinin istenerek incelendiği, gerek yüksek verimli olan ürünün seçilmesi ve gerekse haksız rekabetin önlenmesi amacıyla yüklenici firmadan ilgili ürünler için verim raporu talep edildiği, İdarenin ve işin elektrik kontrol mühendisi …’a … Paz. Ltd. Şti. tarafından 25/12/2014 tarihinde, … Tic. Ltd. Şti. tarafından 05/12/2014 tarihinde mail ortamında armatür verim raporlarının gönderildiği, Elektrik kontrol mühendisi … tarafından her iki firmanın verim raporlarının mail ortamında gelmesi neticesinde, verim raporlarının hazırlandığı laboratuvarların telefon ile aranarak gerekli teyit işlemlerinin yapılmasının talep edildiği, Kontrol mühendisine mail yolu ile gelen … Paz. Ltd. Şti.’nin raporunun teyit amacıyla 26/01/2015 tarihinde raporu hazırlayan … San. ve Tic. A.Ş.’ye mail yolu ile gönderildiği, 28/01/2015 tarihinde … San. ve Tic. A.Ş.’nin mail yoluyla gelen rapor ile kendi raporlarının uyuşmadığını bildirdiği ve ilgili raporun onaylı suretini İdareden talep ettiği ancak 29/01/2016 tarihinde … Tic. A.Ş.’ne yazılan mailde ilgili raporun İdareye mail ortamında gelmiş olması ve aslının olmaması sebebiyle onaylayamayacağı ve raporun gerçeği yansıtmamış olduğunun teyidi ile gerek armatürün gerçek veriminin düşük olması ve gerekse haksız rekabetin önlenmesi amacıyla … Paz. Ltd. Şti.’nin ürünlerinin İdarece kabul edilmeyeceğinin belirtildiği, Diğer şirket … Tic. Ltd. Şti.’nin armatür verim raporunu hazırlayan İstanbul Aydın Üniversitesi Aydınlatma Test-Ölçüm ve Analiz Laboratuvarı tarafından raporun teyit edilmesi sonucu aydınlatma armatürlerinin … Tic. Ltd. Şti.’nden alınmasının idarece uygun görüldüğü belirtilmiştir. Mahkemece Dr. Öğr. Üyesi (YTÜ Elektrik Mühendisliği) … ve Dr. Öğr. Üyesi (İTÜ Elektrik Mühendisliği) …’dan alınan 17/08/2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacı …’nin (…) hazırladığı fotometrik rapor, davalı …nin (…) Karabük Üniversitesi ihalesine sunduğu fotometrik rapor, davalı … firmasının Aydın Üniversitesi’nden temin ettiği fotometrik raporun incelenmesi neticesinde, “Davacı … firmasının 09/12/2015 tarihinde sunmuş olduğu delillerden, 7 numaralı delilde sunulan orijinal rapora göre … tarafından ölçümü yapılan … isimli aydınlatma armatürü, 595 mm x 595 mm en ve boyda 53 mm yüksekliktedir, içinde 4 adet 14 W … fluoresan lamba bulundurur ve balast kaybıyla şebekeden 63 W güç çekmektedir. … Aydınlatmanın internet sitesinden 01/08/2018 tarihinde edinilen ve bu raporun EK-1’inde sunulan lamba katalog bilgilerine göre armatür içindeki her bir lambanın nominal ışık akısı değeri 1350 Im’dir. Lamba renksel geriverimi 80 ve üzeri, renk sıcaklığı ise 4000 K’dir Buna göre … firmasının 09/12/2015 tarihinde sunduğu 7 numaralı delil olan 09/12/2014 tarihli orijinal raporun 3. sayfasında sunulan 4 adet lamba için katalog ışık akısı değeri olan 5400 lm’lik ışık akısı değeri doğrudur. Ölçümler fotometrik koşullara uygun şekilde 840 cm mesafeden LMT B520 fotometre ile gerçekleştirilmiştir. Rapor verilerinin doğruluğunu tespit etmek için Karabük Üniversitesi Rektörlüğü Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığının 19/02/2016 tarihli yazısının 9 numaralı ekinde sunulan 25/12/2014 tarihli Renksan Armatür Raporundaki veriler incelenmiştir. Bu amaçla, rapor kapağı 1 numaralı sayfa kabul edilerek, raporun 8. ve 9. sayfalarında verilen 1000 lümene göre düzeltilmiş ışık şiddeti değerleri, armatür ışık dağılımı ölçümü bulunmayan düzlemlerde simetrik kabul edilerek, … Fotometrik Veri ve İlgili Bilginin Elektronik Transferi için ANSI Onaylı Standart Dosya Formatma uygun şekilde tarafımızca bilgisayar ortamına geçirilmiş ve elde edilen armatür ışık dağılım eğrisi dosyası (IES dosyası) Dialux Evo 8.0 aydınlatma simülasyon programına girilmiştir. Buna göre Şekil 1’de verilen kutupsal ışık dağılım eğrisi ve Şekil 2’de verilen lineer ışık dağılım eğrisi, raporun sırasıyla 6. ve 7. sayfalarında eğrilerle örtüşmektedir. Söz konusu veriler kullanılarak, simtilasyon programının hesapladığı ışık akısı değeri 3250 lm’e eşittir. Bu değer … firmasının 09/12/2015 tarihinde sunduğu 7 numaralı delil olan raporda verilen 3251 Im değerine ihmal edilebilir (10.000’de 3’lük) bir hata payıyla eşdeğerdir. … firmasının 09/12/2015 tarihinde sunduğu 8 numaralı deli olan ve … Firması tarafından tahrif edildiği iddia edilen raporda ise armatür ışık akısı değeri 4682 Im olarak görülmektedir. Hesaplanan 3250 Im’Iik ışık akısı ile 4682 Im’lik ışık akısı değeri arasında % 31 oranında kabul edilemez bir hata payı mevcuttur. Buna göre, Karabük Üniversitesi Rektörlüğü Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığının 19/02/2016 tarihli yazısının 9 numaralı ekinde sunulan 25/12/2014 tarihli … Armatür Raporu’ndaki ışık şiddeti değerleri ile … firmasının 09/12/2015 tarihinde sunduğu 8 numaralı delil olan ve … Firması tarafından tahrif edildiği iddia edilen raporda verilen 4682 Im’lik armatür ışık akısı değerinin sağlanması mümkün değildir. Ölçüm değerleri kullanılarak, armatür verimi % 60 olarak hesaplanmıştır. Bu değer de yine … firmasının raporunda sunduğu % 60,2’lik değere ihmal edilebilir bir hata payıyla eşdeğerdir. Armatür etkinlik faktörü (… raporunda ılıklık verimi olarak belirtilen büyüklük) balast kaybı dikkate alınmadım 4×14 = 56 W’lık lambalar üzerinden hesaplandığında 58 lm/W olarak bulunmaktadır. Bu değer yine … raporunda verilen 58,l’lik etkinlik faktörü değeri ile ihmal edilebilir bir hala payıyla eşdeğerdir. … Firmasının tahrif etliği iddia edilen raporda ise etkinlik faktörü değeri 83,6 lm/W olarak gözükmektedir. Hesaplanan değer ile tahrif edildiği iddia edilen rapordaki etkinlik faktörü değerleri arasında % 30,6 oranında kabul edilemez bir hata payı mevcuttur. Burada yapılan hesapta armatürün balast kaybını da dikkate almak ve toplam armatür gücünü 7 W’lık balast kaybı ile 63 W kabul etmek uygundur. Bu durumda etkinlik faktörü değeri 51,6 Im/W olarak hesaplanmaktadır. Bu değer sunulan 83,6 lm/W’lık değerden oldukça düşüktür. Yapılan incelemeler ve hesaplamalar, Karabük Üniversitesi Rektörlüğü Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığının 19/02/2016 tarihli yazısının 9 numaralı ekinde sunulan 25/12/2014 tarihli … Armatür Raporundaki etkinlik faktörü, armatür verimi ve ışık akısı değerlerinin, raporun devamındaki ışık şiddeti değerleri ile örtüşmediğini, … firmasının raporundaki değerlerin ise birbirleri ile tutarlı olduğunu göstermektedir. … Firmasının Karabük Üniversitesine sunduğu raporda tahrifat yapıldığı kanaatine varılmıştır. Davalı … Aydınlatma Firması’nın 10/04/2015 sayılı cevabında sunulan Aydın Üniversitesi’nden temin ettiği rapor incelendiğinde öncelikle armatür içinde kullanılan lambaların, … firmasının yaptığı ölçümdeki lambalarla aynı olmadıkları görülmüştür. Aydın Üniversitesi’nin ölçümündeki lambalar … Fluoresan lambalardır. Bu lambaların ışık akısı değeri … Firması’nın internet sitesinden 01/08/2018 tarihinde temin edilen ve bu raporun EK-2’sinde sunulan katalog bilgilerinden lamba başına 1100 lm olarak tespit edilmiştir. Buna ek olarak lamba renksel geriverimi 80 ve üzeri, renk sıcaklığı ise orijinal ölçümdeki lambadan farklı olarak 6500 K’dir. Armatürün toplam gücü, yine orijinal rapordaki armatürden farklı olarak 64 W olarak belirtilmiştir. Armatürün ölçülen toplam ışık akısı 4134 lm’dir. Bu değerden yola çıkarak, armatür verimi % 93.95, armatür etkinlik faktörü ise 64.59 W olarak hesaplanmakladır. Rapordaki etkinlik faktörü hesaplarla örtüşmekle birlikle, armatür verimi olan % 87.18 hesaplardaki değeri sağlamamaktadır. Tüm bu bilgilerin ışığında … firması ve Aydın Üniversitesi tarafından ölçüme alınan armatürlerin gerek ışık kaynaklarının farklı olması, gerek ışık dağılımlarının farklı formlarda olması sebebiyle eşdeğer olmadığı fikrine varılmaktadır. Bunlara ek olarak Karabük Üniversitesi Rektörlüğü Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı’nın 19/02/2016 tarihli yazısının 9 numaralı ekinde sunulun 25/12/2014 tarihli … Armatür Raporu’ndaki ışık akısı değeri 4682 lm iken. Aydın Üniversitesi’nin ölçtüğü ışık akısı değen 4134 Im’dir. Aradaki fark % 10.75’lik bir hata payı oluşturmaktadır. Benzer şekilde Aydın Üniversitesi Raporunda hesaplanan 64,59 lm/W’lik etkinlik faktörü değeri, Karabük Üniversitesi’ne sunulan rapordaki 83.6 lm/W’lık değerle % 22.74’lük bir hata payıyla örtüşmemektedir. Bu durumda Aydın Üniversitesi’nden alınan raporun 10/04/2015 tarihli davalı vekilinin cevabında belirtildiği üzere “beklenen değerlere sahip” kabul edilmesi mümkün değildir. Aydın Üniversitesi tarafından hazırlanan ölçüm raporu kendi içinde tutarlıdır fakat davaya mevzu bahis raporla teknik farklılıklar nedeniyle karşılaştırmaya dahi tabi tutulamayacak bir rapordur. Bilirkişi heyetimizce ilgili raporun, tamamen dava konusu dışındaki başka bir ışıklılığa ait bir rapor olduğu yönündeki görüş ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş bildirilmiştir. Mahkemece mali müşavir … ve ekonomi ve finans uzmanı hukukçu …’ten alınan 06/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın 2014-2015 yılı ticari defterlerinin tasdiklerinin süresi içerisinde yapıldığı HMK 222. maddesi kapsamında sahibi lehine delil vasfında olduğu, davalıya inceleme gün ve saati tebliğ edilmesine rağmen ticari defter ve kayıtlarını dosyaya sunmadığı, davacı kayıtlarına göre davalıdan cari hesap uyarınca borç alacağının olmadığı, davacı tarafından sunulan Kurumlar Vergisi beyannameleri uyarınca şirketin faaliyetleri ile ilgili ve faaliyet dışı gelirlerinin incelenmesi neticesinde davacının 2014 yılından itibaren gelirlerinde azalmanın mevcut olduğu, 2014 yılında %15, 2015 yılında %27, 2016 yılında % 44 ve 2017 yılında %51 oranında azalmanın meydana geldiği, davacının 2014 verileri kapsamında gelirlerinde zararının meydana geldiği, 2014 yılı esas alınarak sonraki yıllarda düşen gelir tutarının 2015 yılında 14.863,58 TL, 2016 yılında 32.571,89 TL olduğu, 2017 yılında şirketin tasfiyeye girdiği ve 43.821,74 TL olduğu, davacının 2014 yılında 54.717,84 TL tutarındaki gelirinin 2015 yılında %27 oranında ve sonraki yıllarda düşmeye devam etmesinin 2013 yılında belirtilen durum sebebiyle gerçekleştiği, davacının gelir kaybının toplam 91.257,21 TL olduğu ancak davacının kısmi hizmet vermeye devam ettiği, meydana gelen kayba ilişkin genel ekonomik verilere bağlı unsurların katkısının %30 olarak değerlendirilmesi neticesinde davacının davalıdan kaynaklı olarak maddi zararının 63.880,05 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Maddi zarar talebi yönünden değerlendirme;Somut olayda davacının iddiası, davalının savunması, Karabük Üniversitesinden gelen kayıtlar, teknik bilirkişi heyetinin hazırladığı rapor kapsamı değerlendirildiğinde; davacı tarafından yapılan ölçüm neticesinde hazırlanan rapor ile davalı tarafından Karabük Üniversitesine sunulan raporun aynı verilere sahip olmadığı, Karabük Üniversitesine sunulan raporda bazı değerlerde tahrifat yapıldığı, bu durumun Karabük Üniversitesinden gelen yazı cevabında ifade edildiği gibi raporun davacıya teyit amaçlı gönderilmesi ile ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Davacı oluşan bu durum nedeniyle müşteri kaybına uğradığını iddia etmekte olup zarar iddiası haksız fiile dayanmaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 49. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” hükmünü taşımaktadır. Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.TBK’nın “zararın ve kusurun ispatı” başlıklı 50. maddesinde ise “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır. Haksız fiil nedeniyle doğan maddi zarar, bir kimsenin mal varlığında rızası dışında meydana gelen eksilmedir. Mal varlığının zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durumla fiil sonucu aldığı durum arasındaki fark, zararı oluşturur (Tandoğan, Haluk: Türk Mes’uliyet Hukuku, İstanbul 2010, s. 63). Zarar, mal varlığı aktifinin azalmasından, mahrum kalınan kardan (kazançtan) veya pasifin artmasından ileri gelebilir. Bu itibarla maddi zarar, fiili zarar ve mahrum kalınan kar olmak üzere iki unsurdan oluşur. Fiili zarar ya mal varlığının aktif kısmında gerçek bir azalmanın meydana gelmesiyle ya da pasifteki borçların artmasıyla gerçekleşir. Mahrum kalınan kar (kar mahrumiyeti) ise, elde edilebilecek bir kazançtan yoksun kalmayı ifade eder. Örneğin; yaralanan kişinin veya atölyesi yakılan kişinin çalışmadığı günlerdeki gelir kaybı böyledir. Bu zarar, daha çok mal varlığının artmasına engel olunmasından kaynaklanır. (Oğuzman, Kemal/ Öz,Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt:II, İstanbul 2017, s. 41). Zararın belirlendiği tarihe kadar gerçekleşmiş olan zarara mevcut zarar denir. Zararın belirlendiği tarihe kadar henüz gerçekleşmemiş olan fakat başka bir maddi olgu eklenmeksizin olayın normal gelişimine uygun olarak gerçekleşmesi beklenen zarar ise müstakbel zarardır. Ayrıca henüz mevcut olmayan fakat riskli bir olgunun ilavesi ile gelecekte gerçekleşme ihtimali olan zarar ise muhtemel zarardır. Hukuk düzeni kural olarak mevcut zararın tazminini düzenlemiş, ancak bazı durumlarda, örneğin ölüm hâlinde destekten yoksun kalma zararı gibi müstakbel zararın tazminini de düzenlemiş bulunmaktadır. Buna karşılık muhtemel zararda ise riskli olgu gerçekleşmedikçe zararın tazmini mümkün değildir (Antalya, O. Gökhan; Borçlar Hukuku Genel Hükümler C. II, İstanbul 2007, s. 105). (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14/06/2022 tarih 2020/4-585 E. 2022/907 K.) Eldeki davada talebe konu zarar yoksun kalınan kardır. Yoksun kalınan kar, olayların normal akışına, genel hayat tecrübelerine göre malvarlığında meydana gelebilecek artışların zarar verici fiil nedeniyle kısmen veya tamamen önlenmesi sonucu meydana gelen azalmayı (zararı) ifade eder. Şu halde zarar, malvarlığında kesin olarak ya da büyük bir ihtimalle meydana gelebilecek artışın, kısmen veya tamamen önlenmesi yoluyla ortaya çıkmaktadır. Yoksun kalınan kar sonunda malvarlığının fiili (net) durumu artış göstermemekte, bir başka deyişle değişmemektedir. Buna karşılık, söz konusu olay malvarlığının gelecekteki muhtemel artışını önlemektedir… Zarar görenin, mahrum kalınan kar çerçevesinde istisnai bir kazancı talep edebilmesi ancak bu kazancın elde edilebilmesinin çok muhtemel olmasına bağlıdır. Bu nedenle yoksun kalınan karda zarar görenin önce zarar verici eylem olmasaydı bir gelir elde edeceğini, sonra da söz konusu eylemin bu gelirin elde edilmesini engellediğini ispat etmesi gerekir. Elde edilecek kazançla (karla) zarar verici olay arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir… Yoksun kalınan kar, farazi (ipotetik) ve geleceğe ilişkin bir zarar olduğu için zarar, yoksun kalınan kar anındaki gelir veya kazanca göre tespit edilmez. İleride gerçekleşecek gelir imkanları da göz önünde tutulur. Zira, zamanla zarar görenin gelir durumunda değişmeler ve özellikle artışlar olabilir (Fikret Eren, Ünsal Dönmez, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Cilt II, s. 1078,1079, 1080) Mali bilirkişi raporunda davacının 2014 yılından itibaren gelirlerinde azalma olduğu ifade edilmiş, meydana gelen azalmanın ise 2013 yılındaki dava konusu olaydan kaynaklandığı ifade edilerek, 2014-2017 yılları arasında oluşan gelir kaybının 91.257,21 TL olduğu, bu kayba %30 oranında genel ekonomik verilere bağlı unsurların etken olduğu, davalıdan kaynaklanan zararın bu durumda 63.880,05 TL olduğu yönünde rapor tanzim edilmiştir. Ancak Karabük Üniversitesinden gelen yazı ekinde yer alan e-mail yazışmaları incelendiğinde İdarenin elektrik kontrol mühendisi … tarafından teyit amacıyla davacı şirkete raporun 26/01/2015 tarihinde gönderildiği, davacı şirket tarafından 28/01/2015 tarihinde cevap verildiği, rapordaki tahrifatın bu yazışmalar neticesinde ortaya çıktığı yani olayın davacının gelirlerinde düşüş yaşanmaya başladığı 2014 yılında değil 2015 yılında gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda 2014 yılından itibaren davacının gelirlerinde meydana gelen düşüşün 2015 yılında meydana gelen dava konusu olaydan kaynaklanması mümkün değildir. Ancak 2015 yılından itibaren oluşan sürecin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hususta zarar tespitinin ise salt vergi beyannamesindeki bildirimlerin esas alınarak yapılamayacağı ve meydana gelen zararın tamamının davalıya bağlamayacağı açıktır. Davacının zarar verici olay olmasaydı bir gelir elde edeceğini ve dava konusu olayın bu gelirin elde edilmesini engellediğini ispat etmesi gerekmektedir. Bunun tespiti için olaydan önceki yıllarda davacının söz konusu raporlama işi nedeniyle müşteri çevresinin, yapmış olduğu iş miktarının yıllara göre tespiti, olaydan sonra müşterilerde ve vermiş olduğu hizmette azalma olup olmadığının belirlenmesi ve varsa zararının hesap edilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle raporun hükme elverişli olmadığı açıktır. Manevi zarar talebi yönünden değerlendirme; TBK’nın 58. maddesinde; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Tüzel kişiler de, niteliği gereği insana özgü olan kişisel değerler dışında, gerçek kişiler gibi kişilik hakkına sahiptirler; unvanları, şeref ve haysiyetleri, ticarî itibar ve kredileri, sır yaşamı gibi kişisel değerlerinin ihlali hâlinde kişiliğinin korunmasına ilişkin hükümlerden yararlanabilirler. Zira tüzel kişinin ekonomik faaliyetini yürütürken kazandığı saygınlık, onun kişisel değerleri içinde yer alır. Ticarî şeref ve haysiyetin çiğnenmesi, onun ekonomik yaşam içindeki yerini ve durumunu sarsabilir. Tüzel kişinin kişilik haklarından olan onur ve saygınlığı onun korunan değerlerinin başında gelir. Bu sebeple tüzel kişi onur ve saygınlığından vazgeçemeyeceği gibi, bu değerlerini hukuka ve ahlaka aykırı olarak da sınırlayamaz. Ekonomik itibar da tüzel kişinin şeref ve haysiyetinin bir görüntüsüdür. Tüzel kişinin ekonomik faaliyetleri de toplum tarafından değerlendirilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 22/01/2016 tarih 2014/4-213 E. 2016/70 K.). Tüzel kişilerin de kazandığı saygınlık ve ticari itibarı onun kişisel değerleri içinde yer alır. Bir tüzel kişinin kişisel haklarından olan (adı, şerefi, onuru ve itibarı gibi) varlıklarına yapılan saldırının; bu manevi değerlerinde bir eksilmeye (manevi zarara) sebep olacağı kabul edilmektedir. Genel kabul gören görüşe göre manevi tazminat; ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminat gerçek kişiler için kabul edilebilir olduğu gibi ticari itibarının sarsılması halinde tüzel kişiler için dahi uygun görülebilir. Mahkemece “…davalı şirketin sahte raporu nedeniyle davacının diğer ihalelere katılamayarak ticari itibarının sarsıldığı, 2017 yılında tasfiyeye girdiği, gelirlerinde azalmanın meydana geldiği, davacı şirkete piyasada duyulan güvenin sarsılmasına neden olunduğu ve mali bilirkişi incelemesinde 2014 yılı sonrası gelirlerde meydana gelen düşüş miktarı hep birlikte dikkate alındığında takdiren davacı lehine 100,000 TL manevi tazminata…” hükmedilmesine karar verilmiş ise de; sahte rapor nedeniyle davacının ihalelere katılamadığı yönünde dosya kapsamında somut delil olmadığı gibi olayın 2015 yılında meydana gelmesi nedeniyle 2014 yılı ve sonrası gelirlerde meydana gelen düşüşün ve tasfiye sürecine girmesinin başlı başına dava konusu olaya bağlanamayacağı açıktır. Raporda yapılan tahrifat nedeniyle davacı şirketin kişilik haklarının ihlal edildiği ve manevi zarara uğradığı tespiti yerinde yerinde ise de takdir edilen manevi tazminat miktarı fahiştir. Açıklanan edenlerle, maddi tazminat hesabı yönünden alınan rapor hükme elverişli olmadığından davacının maddi zararının tespiti yönünden yeniden rapor alınarak değerlendirme yapılması ve makul miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/263 E. 2019/1216 K. sayılı 27/11/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davalı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/06/2023