Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1601 E. 2023/933 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1601
KARAR NO: 2023/933
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1229 Esas
KARAR NO: 2019/761
KARAR TARİHİ: 04/11/2019
DAVA: TAZMİNAT
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; Müvekkillerinin murisi …’ün … Bankası Kartal/Soğanlık şubesinden 15.01.2015 ve 08/01/2016 tarihlerinde 20.000,00 TL tutarında 36 ay vadeli iki ayrı kredi kullandığını, bu esnada kredinin teminatını oluşturmak üzere aynı tarihli iki ayrı kredili hayat sigorta poliçesi düzenlendiğini, sigorta primlerinin peşin olarak ödendiğini, kredili hayat poliçesi ile teminat altına alınan kredi ödemeleri devam ederken müvekkillerin murisi …’ün 11.04.2016 tarihinde vefat ettiğini, murisin vefatından sonra sigorta poliçesi ile teminat altına alınan kredi miktarlarının dava dışı bankaya ödenmesi için murisin mirasçıları olan müvekkilleri tarafından davalı sigorta şirketine başvuru yaptıklarını, davalının 27/05/2016 tarihli cevabı yazısında, murise sigorta başlangıç tarihinden önce kalp hastalığı teşhisi konduğu ve bunun başvuru formunda beyan edilmediği anlaşıldığından gerçek dışı beyan nedeniyle taleplerinin yerine getirilemeyeceğinin belirtilmesi üzerine bakiye kredi ödemelerinin murisin vefatından sonra dava dışı … Bankasına müvekkilleri tarafından ödenmeye devam edildiğini, müvekkiller tarafından işbu krediler sebebiyle şimdiye kadar 15/01/2015 tarihli kredi için 4.810,00 TL, 08/01/2016 tarihli kredi için ödendiğini, 5.877,00 TL ödendiğini, ancak müvekkillerinin murisi …’ün 1954 doğumlu olup sözleşmenin imzalandığı tarihte 61 yaşında olduğunu, banka görevlileri tarafından her iki kredi içinde kredili hayat sigorta poliçesi imzalattırdığında müvekkilden sağlık raporu istenmediği gibi hastalıklarının olup olmadığının dahi sorulmadığını, poliçede yer alan sağlık beyanı kısmındaki boşlukların da banka görevlilerince doldurulduğunu, poliçedeki boşlukların murisin imza attığı kalem ile doldurulmadığının çıplak gözle bile görüldüğünü, banka görevlilerinin murisi bilgilendirmeden söz konusu poliçeleri düzenlediğini, fazlaya ilişkin tüm haklan saklı kalmak kaydı ile 15.01.2015 ve 08.01.2016 tarihli kredilerin bakiye taksitlerinin davalı sigorta şirketince ödenmesine, müvekkiller tarafından ödenen 4.818,00 TL ve 5.877,00 TL tazminatın dava tarihinden dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili şirket ile … arasında iki adet tüketici kredilerine yönelik azalan teminatlı hayat sigortası sözleşmeleri aktedildiği, sigortalı …’ün 11.04.2016 tarihinde “Kroner Arter Hastalığı” sebebiyle vefat ettiğini, sigortalının sigorta poliçesinin imzalanmasından evvel mevcut olan hastalığı hakkında bilgi vermeyerek, müvekkili şirkete gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, SGK İlaç raporları incelendiğinde sigortalının 27.12.2014 tarihinden beri kronik ıskemik kalp hastalığı, aterosklerotik kalp hastalığı, diabetis mellitus, Arteriyel Hipertansiyon rahatsızlıklarının bulunduğunun tespiti üzerine poliçe sebebiyle 6102 sayılı TTK hükümleri uyarınca herhangi bir tazminat ödemesi yapılmadığını, sigortalının sözleşmenin yapılması sırasında müvekkili şirketin bilmesi gereken tüm önemli hususları bildirmekle yükümlü olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Kredi sözleşmesinde müteveffanın hayat sigortası yaptıracağının düzenlenmiş olması ve kredi sözleşmesinin yapıldığı banka şubesi tarafından düzenlenen kredi hayat sigortaları başvuru formunun matbu olarak düzenlenerek müteveffanın kimlik bilgileri dışında diğer kısımların doldurulmamış olması da değerlendirildiğinde sigorta ettirenin ihtiyaçlarından ziyade kredi veren kurumun, bankanın ihtiyaçları ve zorlaması ile ortaya çıkan bir sözleşme söz konusu olduğundan sözleşmelerde görülen irade özgürlüğü bulunmadığı, ayrıca eksik beyanda bulunulması halinde sigortalının hangi yaptırımlara maruz kalacağının kendisine bildirilmemesinin bilgilendirme yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği kanaatiyle davalı yanca müteveffanın bildirim sorumluluğuna ilişkin yapılan savunmaya itibar edilmemiştir. Davacı Banka kredi için uygun gördüğü teminatlar tesis etmeden kredi kullandırma zorunluluğu bulunmamaktadır. Kredi Hayat Sigortası da bir kredi teminatıdır. İsteğe bağlı sigorta olan Kredi Hayat Sigortası da kredi alanın ölümü üzerine, kredi borçlarının ödenmesini sağlayan, özel bir sigorta türüdür. Kredi veren açısından kredi hayat sigortası, verilen kredinin taksitlerinin vadesinde ödenmesini garanti ederek kredinin geri ödenmeme riskini azaltır Kredi alanın ölümü nedeniyle kredinin geri ödenmeme riski, bu sigorta ile sigortacılara yüklenerek kredinin geri ödenmesi garanti altına alınmaktadır. Kredi hayat sigortası, kredi vereni, Kredi alanın ölümü durumunda, mirasçıların ekonomik durumunun belirsizliği, gelecekte kredinin geri ödenmesini zorlaştıracak bu tür olumsuz durumlara karşı korumaktadır. Ancak belli bir prim ödeme borcu getirmekle birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında sigortalının da bir menfaatinin olduğu açıktır. Davacı bankanın kredi borçlusunun hayat sigortası yapılmasındaki asıl amacının kredi borcunun teminat altına alınması olduğu muhakkaktır. Dosya kapsamı itibariyle davacıların miras bırakanına ait olan kredilere ilişkin olarak … numaralı krediye istinaden davacılar tarafından toplamda; 22.268,01 TL, … numaralı krediye istinaden yine davacılar tarafından 15.049,88 TL ödeme yapıldığı sabit olmakla; davacı yanca ıslah ile son olarak talep edilen 34.285,54 TL miktar üzerinden ve temerrütün 10.687,00 TL yönünden dava tarihinde, 23.598,54 TL yönünden ıslah tarihinde oluştuğu, alacağın ticari bir alacak olmadığı, yasal faiz uygulanması gerektiği ” gerekçesiyle davanın kabulü ile 34.285,54 TL nin, 10.687,00 TL sine dava tarihi olan 21/12/2016 tarihinden 23.598,54 TL’sine ıslah tarihi olan 19/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili tarafından cevap dilekçesindeki nedenler tekrarlanarak istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, müteveffa sigortalı tarafından çekilen tüketici kredisine bağlı olarak müteveffa sigortalı ile davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen “… Sigortası Poliçesi ” kapsamında poliçe teminatının tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, müteveffa sigortalı … ile ile davalı şirket arasında müteveffa sigortalının kullandığı 15.01.2015 ve 08/01/2016 tarihli 20.000,00 TL tutarındaki 36 ay vadeli iki ayrı tüketici kredisinin teminatı olarak aynı tarihli “Azalan Teminatlı Kredi Hayat Poliçesi” akdedildiği, sigortalı murisin 11/04/2016 tarihinde vefat ettiği, murisin ölüm nedenini geçmişte bildirmediği hastalıktan kaynaklandığı gerekçesiyle teminat bedelinin ödenmemesi nedeniyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde, taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve tüketici kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir. Davacılar, davalı şirket ile bireysel sigorta sözleşmesi imzalayan murisin mirasçılarıdır. Somut olayda uyuşmazlık, bir tarafı tüketici olan tüketici işlemi niteliğindeki sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup dava 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 21/12/2016 tarihinde açılmıştır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır. Açıklanan nedenlerle mahkemece, tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c, 115/2. maddesi uyarınca davanın, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğundan, usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi hatalı olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun sair hususlar incelenmeksizin HMK 353/1.a.3 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1229 Esas, 2019/761 Karar, 04/11/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 2-HMK’nın 114/1-c maddesindeki görev dava şartı yokluğundan HMK’nın 115/2.maddesi uyarınca görev dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi kararı verilerek dosyanın görevli Tüketici Mahkemesine gönderilmesi kararı verilmek üzere mahkemesine İADESİNE, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 362-1-c maddesi uyarınca oy birliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.07/06/2023