Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1597 E. 2023/922 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1597
KARAR NO: 2023/922
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2020
ESAS NO: 2018/762
KARAR NO: 2020/91
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 08/08/2018
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili, davalı ile müvekkili şirket arasında yıllardır süren ticari ilişki bulunduğunu,davalının zemin etüdü işlemleri yaptığını ve bu işlemler için müvekkilinden hizmet satın aldığını, müvekkili tarafından yapılan bütün iş ve işlemlerin resöi kayıtlara bağlı olduğunu, her bir deney için bakanlıktan proje numarası almak zorunda olduğunu, müvekkilinin davalıdan cari hesap alacağı bulunduğunu, davalının bir kısım borcunu ödemediğini, sebepsiz zenginleşmenin de söz konusu olduğunu, davalı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyası ile icra takibi yaptıklarını, davalının kısmi itirazı ile durduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı vekili, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili kayıtlarında müvekkilinin davacıya 19.996,72 TL borcunun gözüktüğünü ve bu miktarın masrafları ile birlikte davacı şirkete ödendiğini, başka bir borcunun da kalmadığını, davacı ile çalışılan dönemde davacının fatura ettiği ve müvekkilince ödenmemiş bir borç kalmadığını, davacının kötüniyetli olduğunu savunarak davanın reddi ile %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Dava, Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali davasıdır. Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere; Davacının davalı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyası ile 247.099,64 TL asıl alacak için bakiye alacak açıklamasıyla icra takibi yaptığı, davalının süresinde kısmi itirazda bulunarak takip konusu alacağın 19.996,72 TL’sini kabul ile bakiye kısmına itirazda bulunduğu, davacının da kısmi itiraza uğrayan kısım için iş bu davayı süresinde açtığı anlaşılmaktadır.Tarafların bildirdikleri deliller toplanmış; iddia ve savunmaların irdelenip değerlendirilmesi bakımından bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi kurulu raporunda özetle:” davacının incelenen ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalının incelenen ticari defterlerine göre davalının davacıya takip tarihi itibariyle 19.896,72 TL borçlu olduğu; davalının incelenen ticari defterlerinin de usulen uygun tutulduğu, incelenen davalı ticari defter kayıtlarına göre davalının davacıya takip tarihi itibariyle 19.996,72 TL borçlu bulunduğu, taraf ticari defterlerindeki 100,00 TL’lik farkın önceki yıllardan geldiği, davalının kısmi itirazda bulunduğu ve kısmi itiraz konusu yapmadığı kısmı icra dosyasına ödediği, teknik açıdan davacının davalıya yaptığı hizmetler nedeniyle 159.759,54 TL alacaklı olduğu” bildirilmiştir.Taraf ticari defterlerindeki kayıtlar birbirini doğruladığından davacının takip tarihi itibariyle kendi kayıtlarına göre 19.896,72 TL alacağı bulunduğu, bu kaydın kendi aleyhine delil kabul edilmesi gerektiği, bu miktar alacağın da takip sırasında davalı tarafından kabul edildiği, itiraza uğrayan kısım için davacının bir alacağı bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bilirkişi raporunda bu yöndeki görüş kabul edilmiş; ancak teknik yönden yapılan değerlendirmeye katılmak mümkün bulunmamıştır. Hal böyle olunca tarafların iddia ve savunmalarına, taraf ticari defter kayıtlarına ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkil tarafından yapılan tüm iş ve işlemler resmi kayıtlara bağlı işlemlerdir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı prosedürleri kapsamında, müvekkil şirket, laboratuvarda yaptığı her deney için bakanlıktan bir proje numarası almak zorunda olup, bu proje numarasını (Bakanlık kayıt numarası) ve laboratuvarında yaptığı deney sonucunu hazırladığı bakanlık ve Türkak antetli deney föylerine yazmak zorundadır. Yani davalı şirkete yapılan her iş bakanlık arşivinde kayıtlı olduğu gibi müvekkil şirket arşivlerinde de on yıl süreyle saklanmak zorundadır. nitekim bilirkişi raporunun teknik kısmında davalıya sunulan tüm hizmetlere dair dökümler bakanlığın resmi sitesi üzerinden bilirkişi tarafından tek tek denetlenmiş ve hizmetin sunulduğu rapora aktarılmıştır. bilirkişi raporu ile 159.759,54-TL alacaklı olduğumuz sonucuna ulaşılmıştır. Bilirkişi raporuna itirazın değerlendirilmeksizin bir anda davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup kararın ortadan kaldırılmasını gerektirmektedir. Müvekkilimin yasal alacağının hiçbir gerekçe belirtilmeden red edilmesi, İİK 68/1 maddesi hükümlerine, BK ve yasalara aykırıdır. Her ne kadar mahkeme kararında müvekkil şirket kayıtlarında alacak görünmediği belirtilmiş ise de alacak bulunduğu hem bilirkişi raporu ile hem de şirket kayıtlarındaki cari açık kısmında sabittir. davalıya sunulan hizmete dair tüm belgeler, deliller dosyada mübrezdir. yine ekli klasörlerde mevcut numune sipariş-teslim formlarında imzası yer alan , … ismindeki şahıslar bizzat davalı çalışanlarıdır. Bu husus bile araştırılmamış, bu çalışanların sigorta dökümleri istenmemiş ve beyanlarımız denetlenmeden eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuş olup bu yönden de karar usul ve yasaya aykırıdır. taraflar arasındaki ticari teamüle göre, Davalı şirketin talimatı ile müvekkile ödeme yapılacak tarih ve tutarın bildirilmesi üzerine faturalandırılan ödemeler yapılmıştır. Hatta bazı dönemlerde davalıyı ödemeye icbar etmek için fatura kesilerek gönderildiğinde, bu faturalar müvekkile davalı şirket tarafından iade edilmiş ve ödeme yapılacağı bildirilmeden fatura kesilmemesi istenmiştir. Bu yolda elektronik ortamda yürütülen yazışmalar mevcut olup tüm mailleşmeler ekli klasörde sunulmuştur. Ticari işlerde fatura kesilmesi alacağı göstermekle beraber, ihtilaf halinde faturanın tek başına alacağı kanıtlamaya yeterli olmadığına dair sayısız içtihat mevcuttur. bu içtihatların mefhum-u muhalifine göre de fatura olmaması alacak olmadığı anlamına gelmez! Neticede fatura tek taraflı düzenlenen bir belge olup ihtilaf halinde karşı tarafı bağlamayacaktır. Son olarak alıntılanan kararda sadece sevk irsaliyesinde davalıya ait çalışanın imzasının bulunması bile davalıyı bağlayıcı unsur sayılarak akdi ilişkinin ve işin yapıldığının kabulü gerektiği sonucuna ulaşılması karşısında 8 klasör halinde sunulan davalı çalışanlarının imzasını taşıyan teslim belgelerinin, tüm irsaliyelerinin, mail yazışmalarının bir kısım ödemelere dair faturaların, dekontların, bakanlık arşivinde sabit olan hizmet belgelerinin akdi ilişkiyi ve işin görüldüğünü kanıtlamaması düşünülemez. Hal böyle iken geriye kalan tek sorun; ödenen bedelin, görülen işi kaşrılayıp karşılamadığıdır ki, karşılamadığı da bilirkişi raporunda alacak tespiti ile sabittir. Yorum yaparak beyan etmekteyiz ki, yerel mahkemece alacak bulunmadığı sonucuna, Davalının bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde 2016 itibariyle mutabakata varıldığını beyan etmesi ve bu nedenle davanın reddi gerektiği yolundaki beyanlarına itibar edilerek ulaşıldı ise, bu beyanlar hukuka uygun düşmemektedir. Müvekkil şirket yetkilisinin böyle bir mutabakattan haberi bulunmadığı gibi mutabakatta yer alan imzanın da kendisine ait olmadığını düşünmektedir. Böyle bir belgenin varlığı halinde sayın mahkemece mutabakatın yasal şartları taşıyıp taşımadığı üzerinde durulması gerekecektir.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, davalıya zemin ve kaya mekaniği deneyleri yapma, arazi plaka yükleme, zeminde çökme, oturma, heyelan gibi problemleri çözme, heyelanları izlemek iöin boru satışı yapma hizmetleri verildiği iddiasıyla, ödenmeyen cari hesap alacğının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Bakırköy … İcra Dairesi … sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacı tarafça davalı aleyhine ”2010-2017 yılı arası dönemde taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan ödemeler düşüldükten sonra bakiye kalan alacak” açıklaması ile 247.099,64 TL asıl alacağın tazmini talepli 16/03/2018 tarihli ödeme emrine davalı tarafça süresinde kısmen itiraz edildiği, kabul edilen 19.996,72 TL’nin ödendiği anlaşılmaktadır.Mali müşavir ve jeoloji mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda: ”Mali açıdan değerlendirme: Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı şirketin ticari defterlerinde davalı şirketin takip ve dava tarihi ile yılsonu itibariyle 19.896,72 TL borçlu olduğu, davalı şirketin ticari defterlerinde ise davacı şirketin 19.996,72 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasında 100,00 TL cari hesap farkı bulunmaktadır. Tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, Davacı şirket vekilinin takibe konu ettiği alacak miktarının kendi ticari defter kayıt ve belgeleri ile uyumlu olmadığı, Tarafların karşılıklı olarak düzenlediği tüm faturalar ile ödeme/tahsilat belgelerinin ticari defterlerine işlendiği ve birbirleriyle mutabık olduğu, Taraflar arasında sadece 100,00 TL cari hesap farkı bulunduğu ve bu farkın 2016 yılı öncesinden geldiği, mali yönden yapılan inceleme neticesinde, takip ve dava konusu alacağın davalı şirket vekili tarafından takip dosyasına ödendiği ve davalı şirketin borcu kalmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Teknik açıdan değerlendirme; Davacı tarafın yaptığı zemin analizlerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ilettiğini ve ıslak imzalı Arazi Deney Formlarını görmek üzere 17/06/2019 tarihinde Geolab Şirketi merkezinde Davalı taraf vekili ve yetkilisinin de olduğu inceleme yapılmış ve tutanak imzalanmıştır. Sondaj usulü yapılan inceleme de yapılan analizlerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ilettiği görülmüş ve birkaç örnek ekran görüntüsü alınmış ve dosyaya konulmuştur. Bu aşamadan tarafımıza iletilen flash bellek içeriğindeki tüm analizler tek tek taranmış ve toplam 47.886 adet zemin analizi, 3476 adet arazi deneyi yapıldığı ve 1813 m inklinometre boru satışı yapıldığı tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar rapor ekinde sunulmuştur. Laboratuvar deneyleri sonucu bulunan sayısal değerler, davacı firmanın dosyaya sunduğu hakkediş rakamlarındaki birim fiyatlar üzerinden hesaplanmıştır. Ancak 2010 ve 2011 yıllarında birim fiyat rakamlarına rastlanılmadığından bu yıllara ait hesaplamalar en yakın yıl olan 2012 yılı biri fiyatları baz alınarak hesaplanmıştır. Zaten 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında hep aynı birim fiyatlarla analiz yapılmıştır. Arazi deneylerinde günlük olarak verilen fiyatların çok farklılıklar göstermesi nedeni ile yapılan analizler tek tek sayılarak hepsi adet olarak değerlendirilmiş ve adet üzerinden hesaplanmıştır. 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarını kapsayan bu analizlerin bedelleri, zemin analizleri için 415.300,03 TL, Arazi deneyleri ve inklinometre boru için 411.841,12 TL, TOPLAM 827.141,15 TL olarak hesaplanmıştır. Davacı vekili tarafından sunulan belgelerden 2010-2018 davalı şirket tarafından davacı şirkete 623.700,37 TL ödeme yapıldığı ve 43.681,24 TL iade faturası düzenlediği tespit edilmiştir. Yukarıda tespit edilen davacı şirket tarafından davalı şirkete verilen hizmet ve mal satış bedeli olan 827.141,15 TL’den 623.700,37 TL ödeme ve 43.681,24 TL iade fatura bedelinin düşülmesi sonrasında davalı şirketin davalı şirkete 159.759,54 TL borçlu olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. ” şeklinde mütalaa olunmuştur.Davacı vekili, bilirkişi raporuna yönelik beyan dilekçesinde; ”Dava dilekçemizde ve diğer tüm beyanlarımızda davalı şirkete yapılan işlerin davalı şirketin aylık ödeme durumunu ve ödeme tutarını bildirmesine göre fatura kesilmektedir. Müvekkilin davalıyı ödemeye icbar etmek için kestiği faturalar dahi davalı tarafından iade edilerek ” bu ay ödeme durumumuz yoktur neden size bildirilmeden fatura kestiniz” denilerek müvekkile iptal ettirilmiştir. Taraflar arasındaki mail yazışmalarında da, iptal faturalarından da bu durum açıkça anlaşılmaktadır.” şeklinde beyanda bulunarak, bilirkişi tarafından hesaba eklenmesini ve yeniden alacak bakiyesinin tespit edilmesini istediği hususları saymıştır. Davalı vekili, bilirkişi raporuna yönelik beyan ve ıslah dilekçesinde; ”Taraflar arasında 2016 yılı sonu itibarıyle hesap mutabakatına varıldığı defterlerde yer almış olmasına karşın bilirkişinin yapmış olduğu hesaplama yerinde değildir. Taraflar arasındaki ilişkide, fiyatlandırma deney ve yapılan iş başına olmayıp götürü olarak toplam deney olarak fiyatlandırılıp faturalandırılmaktadır. Kaldı ki, inceleme sırasında bilirkişilere belirttiğimiz üzere, düzenlenen faturalarda yapılmış olan deney ya da işin ayrıntılı olarak belirtilip belirtilmediği bilirkişilerce açıklanmamıştır. Eğer bu husus açıkca belirtilmemiş ise her işi için tek tek fiyatlandırma yapılması açıkça yasaya aykırıdır. Taraflar arasında her yapılan iş için faturalandırma yoksa bilirkişinin bu yönde bir sisteme girmesi ve hesaplama yapması mümkün değildir kabul edilemez. Bilirkişinin 2010 yılı fiyatlandırması için 2012 yılı fiyatını da baz alması kabul edilebilir şey değildir. Çünkü taraflar arasındaki ilişkide 2012 yılından sonraki fiyatların aynı olması bu fiyatların 2010 yılı için de cari olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki bilirkişi 2010 yılına ait faturayı görmeden bu fiyatlandırmayı yapması ve görüş belirtmesi incelemenin eksik ve hatalı olduğun ortaya koymaktadır. Islah talebimizle birlikte zamanaşımı itirazımız vardır. Bilirkişi tarafından yapılmış olan hesaplamada 2010 yılından itibaren hesaplama yapılmış olmakla ve alacağın miktarı inceleme ile ortaya çıkmış olmakla, diğer itirazlarımıza halel gelmemek ve dava talepleri kabul anlamına gelmemek koşulu ile davacının alacağı zamanaşımına uğramıştır. Bu nedenle bilirkişinin zaman aşımına uğramış alacaklarını hesaplayarak rapor tanzimi de yasaya aykırıdır.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Mahkemece tarafların bilirkişi raporuna itirazları değerlendirilmeden davanın reddine karar verilmiştir. Somut olayda, her ne kadar davacı taraf, ticari defterlerine göre alacaklı değilse de dava konusu hizmeti davalı tarafa sunduğunu kanıtlamak için deliller sunmuş, teknik olarak yapılan incelemede hizmeti verdiği, alacaklı olduğu, davalı tarafın kısmi ödeme yaptığı tespit edilmiştir. Davalı vekili, rapora karşı beyan dilekçesinde 2016 yılında mutabakat sağlandığını iddia etmiş, davacı taraf bu hususu kabul etmemiştir. Dosyaya ibraz edildiği belirtilen mutabakata ilişkin belge dosya arasında bulunmamaktadır. Mahkemece bu belge de temin edilerek, davacının beyan ettiği her bir analiz/deney hizmeti için ilgili resmi kurumdan numara alınarak deney/analiz yapıldığı belirtildiğinden; davacının, öncelikle verdiği hizmet kalemleri ve sayısının tespiti ile taraflar arasında teamül haline gelmiş her bir işe göre belirlenen birim fiyat varsa o esas alınarak; yoksa işin yapıldığı tarih itibari ile serbest piyasa fiyatının tespiti ile davacının alacaklı olduğu miktarın belirlenmesi ve tarafların bilirkişi raporuna karşı ileri sürdüğü itirazların değerlendirilmesi için ek rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, mahkemece ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi ve davalının ıslah yoluyla ileri sürdüğü zamanaşımı definin de değerlendirilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/762 E. 2020/91 K. Sayılı 31/05/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/06/2023