Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1571 E. 2023/965 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1571
KARAR NO: 2023/965
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/891
KARAR NO: 2019/71
DAVA TARİHİ: 02/09/2015
KARAR TARİHİ: 29/01/2019
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücu)
KARAR TARİHİ: 14/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı işçi … tarafından sayaç okuma işçisi olarak aralıksız çalıştığı iddiasıyla, işten çıkarılması sebebiyle ödenmeyen işçi alacağının tahsili için İstanbul 13. İş Mahkemesinin 2012/136 E. no.lu dava açıldığını, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 18/03/2014 tarih ve 2014/153 K. sayılı karar ile davanın kısmen kabulüne ve alacakların müvekkili ile davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, bunu üzerine yapılan takip konusu tüm bedelin müvekkili idarece ödendiğini, müvekkili ile davalı arasında akdedilen sözleşme gereği müvekkilinin yapmış olduğu ödemeden davalı şirketin sorumlu olduğunu beyan ederek, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili tarafça ödenmek zorunda kalınan toplam 41.776,78 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “… Somut olayda dava konusu alacağın ne şekilde sorumlulara rücu edileceğine ilişkin sözleşmelerde açık bir hüküm bulunmamaktadır. Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin ödemelerin tamamının rücu edilebileceği yönünde kararlan bulunduğu gibi, Ödenen tutarın yansırım rücu edilebileceği ilişkin kararlan da mevcuttur. Bilirkişice 1. seçenek olarak belirlenen ve mahkememizinde kabulünde bulunan ödemenin tamamının rücu edilebileceği kanaatine varılmıştır. Davanın konusu, davacı asıl işveren tarafından, davalı alt işverenler nezdinde çalışana ödenen kıdem ve ihbar tazminatı, izin ücreti ile ücret alacağından kaynaklanmaktadır. Kıdem tazminatı ile izin ücreti tüm çalışma süresi dikkate alınarak işçinin son ücretine göre belirlenmektedir. Bu durumda da işçinin her bir alt işveren nezdinde geçen çalışma sürelerinin tamamı kıdem tazminatı ile izin ücreti hesabında dikkate alınmakta ve alacak tutarına etki etmektedir. Bu durumda da sonuçta çalışmaya bağlı olarak biriken borcun ve ferilerinin her bir alt işverenin (yüklenicinin) toplam çalışma süresinin kendi dönemlerinde geçen çalışmaya orantılanması suretiyle sorumluluğu ayrı ayrı belirlenecektir. Çalışanın ücret alacağı sadece davalı nezdinde geçen çalışma süresine isabet ettiğinin ücret alacağı ile bunun ferilerinden sadece son işveren sorumlu tutulacaktır. İstanbul 13.İş Mahkemesinde açılan davada alacak hesabma esas alman 22.12.1999 -15.03.2010 tarihleri arası geçen 10 yıl, 3 ay, 23 günlük( 10×360+2×30+23 = 3.683 günlük) dönemde alt işverenleri ile bunlar nezdinde geçen çalışma süreleri 3.683 gün olarak belirlenmiştir. Davacı tarafından ödenen toplam 41.776,78 TL nin hesaba esas alınacak dökümü bilirkişi raporunda belirlenen Hesap esas alınacak alacak dökümü 37.177,57- TL Kıdem tazminatı + faizleri + yargılama ve icra giderleri toplamı 2.702,34-TL İhbar tazminatı ve faizleri + 1.896.86 TL ücret alacağı ve faizleri ile birlikte toplam 41.776,78 TL olarak bulunmuştur. Bu durumda davacının ödediği tutarın tamamını rücu hakkının bulunduğundan davacının davalıdan talep edilebilir alacak tutarının aşağıdaki gibi olduğu; Dava dışı …Tic.Ltd. ile … A.Ş ortaklığı 30.999,82 -TL Davalı … San. ve TİC. A.Ş (6.177,76 + 2.702,34 + 1.896,86)= 10.776,96 -TL olarak bulunmuştur. Taraflar tacir olduklarından ilişkilerinde faiz esas olup, önceden kararlaştırılmasa bile faiz istenebilir. Bir alacağa faiz istenebilmesi için, ödeneceği tarihin net olarak belli olması veya belli değilse alacaklı tarafından çekilerek bir ihtar veya ihbar ile borçlunun temerrüde düşürülmesi veya icra takibine başvurulması gerekir. Dosyamızda davalının temerrüdüne dair bir belge ve iddia yoktur. Bu nedenle temerrüt dava tarihinde oluşmuştur. Tüm bu açıklamalardan belirlendiği üzere davanın kısmen kabulü ile 10.776,96-TL nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek, dava dışı işçiye ödenen 41.776,778 TL bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili talebiyle dava açılması zarureti hasıl olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda yıllık izin ücreti yönünden bir değerlendirme yapılmadığını, ödenmek zorunda kalınan bedellerin tamamından davalının sorumlu olduğunu beyan ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılan işçiye ödenen işçilik alacaklarından sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirketin sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Dava dışı işçi … tarafından işçilik alacaklarının tahsili talebiyle davacı … ve davalı …A.Ş. hakkında açılan dava neticesinde İstanbul 13. İş Mahkemesi’nin 18/03/2014 tarihli 2012/136 E. 2014/153 K. sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulü ile,”1-Kıdem Tazminatı talebinin kabulü ile, 14.196,54 TL’nin iş akdinin fesih tarihi olan 15/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 2-İhbar Tazminatı talebinin kabulü ile, 2.200,92 TL’den, 1.000,00 TL’sine dava tarihi olan 11/01/2012 tarihinden itibaren bakiye miktarına ıslah tarihi olan 13/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 3-Yıllık İzin Ücreti alacağı talebinin kabulü ile, 6.440,99 TL’nin, 1.000,00 TL’sine dava tarihi olan 11/01/2012 tarihinden itibaren bakiye miktara ıslah tarihi olan 13/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 4-Ücret alacağı talebinin kabulü ile, 1.500,00 TL’nin, 1.000,00 TL’sine dava tarihi olan 11/01/2012 tarihinden itibaren bakiye miktara ıslah tarihi olan 13/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 22/06/2015 tarihli 2014/19639 E. 2015/22479 K. sayılı ilamı ile onandığı anlaşılmıştır.Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Dosyasında, dava dışı işçi tarafından İstanbul 13. İş Mahkemesi’nin 18/03/2014 tarihli 2012/136 E. 2014/153 K. sayılı kararına istinaden hükmedilen alacaklar; 14.196,54 TL kıdem tazminatı ve 5.324,29 TL işlemiş faizi =19.520,83 TL2.200,92 TL ihbar tazminatı ve 255,59 TL işlemiş faizi=2.456,51 TL6.440,99 TL yıllık izin ücreti ve 414,51 TL işlemiş faizi= 6.855,50 TL 1.500,00 TL ücret alacağı ve 229,32 TL işlemiş faizi =1.729,32 TL 2.920,61 TL ilam vekalet ücreti ve 41,05 TL işlemi faizi= 2.961,66 TL 896,07 TL yargılama gideri ve 12,59 TL işlemiş faizi= 908,66 TL Olmak üzere toplam 34.432,48 TL’nin tahsili talebiyle 14/05/2014 tarihinde icra takibi başlatılmıştır. Davacı tarafından 14/08/2015 tarihinde 8.460,04 TL ve 20/08/2015 tarihinde 33.316,74 TL olmak üzere toplam 41.776,78 TL ödeme yapılmıştır. Ödenen miktara ilişkin hesap tablosu incelendiğinde; takipte kesinleşen miktar 34.432,48 TL, takip sonrası asıl alacak işlemiş icra faizi 2.754,58 TL, takip sonrası masraf vs. işlemiş faizi 445,14 TL, icra masrafı 57,00 TL ve icra vekalet ücreti 4.087,57 TL’dir Mahkemece alınan bilirkişi raporunda özetle; dava dışı işçinin 22/12/1999-03/07/2008 tarihleri arasında 8 yıl 6 ay 11 gün = 3.071 gün dava dışı … ve … şirketlerinde, 03/07/2008-15/03/2010 tarihleri arasında 1 yıl 8 ay 12 gün = 612 gün davalı şirkette çalıştığı, toplam çalışma süresinin 3.683 gün olduğu, davacı tarafından yapılan 41.776,78 TL toplam ödemeden ihbar tazminatı ve faizleri toplamının 2.702,34 TL, ücret alacağı ve faizleri toplamının 1.896,86 TL, kıdem tazminatı, faizleri, yargılama ve icra giderleri toplamının ise 37.177,57 TL olduğu, bu bedellerin 30.999,82 TL’sinin … ve … şirketlerinde çalışma süresine tekabül ettiği, kalan 10.776,96 TL’nin (ihbar tazminatı ve faizleri toplamı 2.702,34 TL, ücret alacağı ve faizleri toplamı 1.896,86 TL ve 6.177,76 TL diğer alacaklar ve fer’ileri) ise davalının sorumlu olduğu döneme denk geldiği, davalının bu bedelin tamamından sorumlu olduğu kanaatine varılması halinde 2.182,40 TL’sinin 14/08/2015 tarihinden, 8.594,56 TL’sinin ise 20/08/2015 tarihinden tahsili gerektiği, yarı oranında sorumlu olduğu kanaatine varılması halinde 1.091,20 TL’sinin 14/08/2015 tarihinden, 4.297,28 TL’sinin ise 20/08/2015 tarihinden tahsili gerektiği yönünde kanaat bildirilmiştir.Davacı, hizmet alım ihalesinin davalı tarafından üstlenildiğini, sözleşme ve teknik şartname hükümlerine göre davalı yüklenicinin çalıştırdığı işçinin iş hukukundan doğan her türlü işçilik hakları ve tazminatlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup işçilik alacaklarının icra takibi neticesinde ödendiği ihtilafsızdır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen bedelden hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduğuna ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusudur ve işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla getirilmiş olan sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. maddesi “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklinde düzenleme mevcut olup, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu durumda, uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, teknik şartname ve genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin, ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve taraflar arasında karşılıklı düzenlenen diğer belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı yoktur. Sözleşme değerlendirilirken işçinin çalıştığı dönemlere ilişkin sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır. Buna göre, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı dikkate alınmalı ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemleri ile ilgili talep edebileceği miktar açıkça belirlenmelidir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 24/05/2018 tarihli 2015/38873 E. 2018/6205 K., yine aynı Daire’nin 31/05/2018 tarihli 2016/2779 E. 2018/6452 K., 11/05/2017 tarihli 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları) Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 25/01/2021 tarihli 2019/2330 E. 2021/175 K. sayılı kararı; ”İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır. İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır. İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de ayrı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir. Yükleniciler aleyhine açılan rücü davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.” şeklindedir. Emsal kararda da ifade edildiği gibi yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatından son yüklenici sorumlu iken, diğer alacaklardan ise her bir yüklenici işçiyi çalıştırdıkları süreyle sınırlı olacak şekilde sorumludur. Ücret alacağı yönünden de sorumluluk son işverene aittir. Bu ücretlerden asıl işveren ve alt işverenin sorumlulukları yönünden ise Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7 ve 14. Hukuk Daireleri arasında çıkan uyuşmazlıkta Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 05/05/2023 tarihli 2023/1118 E. 2023/1683 K sayılı kararı ile; “…Somut olaya gelince; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7’nci Hukuk Dairesi ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14’ncü Hukuk Dairesi arasındaki uyuşmazlık, az yukarıda yer verilen emsal Yargıtay ilâmı doğrultusunda giderilmelidir. Dairemiz’in istikrar kazanan uygulamalarında da belirtildiği gibi, hizmet alımına ilişkin sözleşmelerde, hizmetin yüklenicinin (alt işveren) işçileri tarafından yerine getirilmesi kabul edildiğinden, asıl işverenin yüklenicinin (alt işveren) işçileri ile herhangi bir organik bağı bulunmamaktadır. Hizmet alımına ilişkin tip sözleşmelerde, işçilik ücretleri arasında işçilere ait özlük haklarının tümü belirlenmekte ve bu şartlarla sözleşme imzalanmaktadır. İş Kanunu’nda, işçiyi korumak amacıyla düzenlenmiş olan asıl işveren ve alt işverenin (yüklenici) müteselsil sorumluluğuna ilişkin düzenlemenin taraflar arasındaki hizmet sözleşmelerinde iç ilişki bakımından uygulanması mümkün değildir. Hizmet alım sözleşmelerinde, işçilerin özlük hakları ile ilgili olarak yüklenici (alt işveren) lehine herhangi bir hüküm bulunmaması durumunda, yüklenicinin (alt işveren) işçisi ile organik bir bağı olmayan asıl işveren, işçilerin özlük haklarından sorumlu tutulmamalıdır. Bu itibarla, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7’nci Hukuk Dairesi ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14’üncü Hukuk Dairesi arasındaki uyuşmazlığın, asıl işverence yüklenicinin (alt işveren) işçilerine ödenen ücretlerden yükleniciyi (alt işveren) tamamen sorumlu tutan Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin uygulaması doğrultusunda giderilmesi gerekmiştir…” şeklindeki uyuşmazlığın giderilmesine karar verilmiştir. Emsal karar, TBK’nın 167. maddesinde yer alan “…borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça…” hükmü çerçevesinde değerlendirildiğinde, kararda da ifade edildiği gibi hizmet alımına ilişkin tip sözleşmelerde, işçilik ücretleri arasında işçilere ait özlük haklarının tümü belirlendiği ve bu şartlarla sözleşme imzalandığı için sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça asıl işverenin sorumluluğuna gidilemeyecektir. Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmeleri, eki niteliğinde şartnameler incelendiğinde; işçiye ödenen dava konusu bedellerden asıl işverenin de sorumlu olduğuna dair bir hüküm yer almadığı anlaşılmakla, bu durumda davalının ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacağından tamamen, kıdem tazminatından ise işçiyi çalıştırdığı süreyle sınırlı olmak üzere sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan raporda hesaplamanın hatalı olduğu, yıllık izin ücreti, takip sonrası işlemiş faiz, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve masraflar yönünden sorumluluğunun kıdem tazminatına eklenip oranlama yapılmak suretiyle hesaplandığı, raporun hükme elverişli olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle Dairemizce yeniden hesaplama yoluna gidilmiştir. Dava dışı işçinin 22/12/1999-03/07/2008 tarihleri arasında 8 yıl 6 ay 11 gün = 3.071 gün dava dışı … ve … şirketlerinde, 03/07/2008-15/03/2010 tarihleri arasında 1 yıl 8 ay 12 gün = 612 gün davalı şirkette çalıştığı, toplam çalışma süresinin 3.683 gün olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda yer alan açıklamalar uyarınca; 14.196,54 TL kıdem tazminatı ve 5.324,29 TL işlemiş faizin toplamı olan 19.520,83 TL’nin (19.520,83 TL X 612 / 3.683) 3.243,75 TL’sinden,2.200,92 TL ihbar tazminatı ve 255,59 TL işlemiş faizin toplamı olan 2.456,51 TL’nin tamamından,6.440,99 TL yıllık izin ücreti ve 414,51 TL işlemiş faizin toplamı olan 6.855,50 TL’nin tamamından,1.500,00 TL ücret alacağı ve 229,32 TL işlemiş faizin toplamı olan 1.729,32 TL’nin tamamından sorumludur. Yani bu kalemlerin toplamı 30.562,16 TL olup davalının sorumlu olduğu miktar 3.243,75 TL + 2.456,51 TL + 6.855,50 TL + 1.729,32 TL = 14.285,08 TL’dir. Yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden ise yukarıda belirtilen alacakların toplamı olan 30.562,16 TL’nin, davalının sorumlu olduğu miktar olan 14.285,08 TL’ye oranlanmasında, davalının sorumluluğunun toplam alacağın % 46,74’üne tekabül ettiği, Bu durumda 2.961,66 TL (2.920,61 TL ilam vekalet ücreti ve 41,05 TL işlemiş faiz) + 908,66 TL (896,07 TL yargılama gideri ve 12,59 TL işlemiş faiz) = 3.870,32 TL’nin %46,74’ünden yani 3.870,32 TL X 46,74 / 100 = 1.808,98 TL’sinden davalının sorumlu olduğu hesap edilmiştir. Yine 2.754,58 TL (takip sonrası işlemiş icra faizi) + 445,14 TL (takip sonrası masraf vs. işlemiş faizi) + 57,00 TL (icra masrafı) + 4.087,57 TL (icra vekalet ücreti) = 7.344,29 TL’nin %46,74’ünden yani 7.344,29 TL X 46,74 / 100 = 3.432,72 TL’sinden davalının sorumlu olduğu hesap edilmiştir. Yapılan hesaplamalar uyarınca, davalının 14.285,08 TL + 1.808,98 TL + 3.432,72 TL = 19.526,78 TL’den sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/04/2021 tarihli 2021/892 E. 2021/1923 K. sayılı kararı; “…dava dışı işçinin işçilik alacaklarının tahsili istemiyle iş mahkemesinde açmış olduğu davanın davalı şirkete ihbar edilmiş olması nazara alınarak davalı şirketin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmediği, bu sebeple hükmedilen tazminata ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken aksi gerekçe ile dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru görülmemiştir…” şeklindedir. Mahkemece dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş ise de, İstanbul 13. İş Mahkemesi’nin 2012/136 E. sayılı dosyasında davalı taraf olup bu durumda davacının ödeme yaptığı tarihlerden itibaren faiz talep hakkı bulunmaktadır. Davacı tarafından 14/08/2015 tarihinde 8.460,04 TL ve 20/08/2015 tarihinde 33.316,74 TL ödendiğinden, davalının sorumlu olduğu 19.526,78 TL’nin 3.952,81 TL’sinin 14/08/2015 tarihinden, 15.573,97 TL’sinin ise 20/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece verilen karar hatalı olduğundan, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde yeniden hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE, 2-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/01/2019 tarihli 2015/891 E. 2019/71 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve DAİREMİZCE YENİDEN HÜKÜM TESİS EDİLMESİNE, a-Davanın KISMEN KABULÜ ile 3.952,81 TL’nin 14/08/2015 tarihinden, 15.573,97 TL’nin ise 20/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, b-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,c-Alınması gerekli 1.333,87 TL karar ilam harcı ile 44,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 1.378,27 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,ç-Davacı tarafından yapılan 724,60 TL yargılama giderinden, davanın kabul/ret oranına göre hesaplanan 338,68 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-Davacı taraf kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e- Yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 3-İstinaf incelemesi yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile arta kalan 125,50 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,c-Davacı tarafça sarf edilen 242,70 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilemesine, ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 14/06/202