Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1566 E. 2023/921 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1566
KARAR NO: 2023/921
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
ESAS NO: 2018/1068
KARAR NO: 2019/900
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 09/11/2018
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından yapılan proje takibi sonucunda 27.10.2017 tarih, 013638 numaralı ve 17.786 TL bedelli fatura düzenlendiğini ve davalı/borçlu şirket’e teslim edildiğini, ancak tüm görüşmelere rağmen davalı/borçlu tarafından fatura bedeli ödenmediğini, bunun üzerine davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsil edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili firma ile davacının, bugüne kadar çeşitli işlerde proje bazlı olarak birlikte çalıştığını ancak davaya konu fatura alacağına ilişkin olarak davacının hukuken talep edebileceği bir alacağının bulunmadığını, aksine davacı ile müvekkili şirket ile birlikte çalıştıkları ve faturaya konu olduğu anlaşılan komisyon proje takibi işin sebebiyle ve davacının bu süreçteki davranışları sebebiyle müvekkili ciddi anlamda ticari zarara uğradığını, dava dilekçesinde her ne kadar faturaya itiraz edilmediğinden bahisle içeriğinin kabul edilmiş sayıldığı iddia edilmişse de, Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre keşide edilen faturaya itiraz edilmemiş olması halinde fatura münderecatının kabul edilmiş sayılacağı hükmü ancak taraflar arasında faturanın keşide edilmesine neden olan akdi ilişkinin ispat edilmesi durumunda geçerli olduğunu, davacının fatura alacağının dayanağını ispatlaması gerektiğini savunarak haksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin de davalı tarafa yüklenmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Dava; davacının faturaya dayalı alacağını icra takibine koyması üzerine davalı borçlu şirketin borca, faize ve ferilerine itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Davacının 2017 ile 2018 yılları arası ticari defterlerine göre, davacının 28.06.2018 takip tarihi itibariyle kaydi olarak 17.786,00 TL (takipteki asıl alacak miktarı kadar) davalıdan alacaklı göründüğü, davacının takibe konu alacağının faturaya dayandığı, davalı vekili defter ibrazında bulunmamış olup 04.04.2019 tarihli dilekçesi ekinde davacı şirkete yapılan ödemelere ilişkin 2 adet dekont örneklerini dosyaya sunduğu, banka dekontlarına göre 17.08.2017 tarihinde 2.000 € ve 18.08.2017 tarihinde 2.000 € olmak üzere toplamda 4.000 € tutarında davalının hesabına ödeme yapıldığı, ancak ödemenin ne için yapıldığına ilişkin bir açıklamanın bulunmadığı gibi ödemelerin yapıldığı tarih 17.08.2017 olduğu, takibe dayanak faturanın ise 27.11.2017 tanzim tarihli olduğu, dolayısıyla takibe dayanak faturanın düzenleme tarihinden 3 ay 10 gün önce yapılan ödemenin takibe dayanak faturaya istinaden yapılmadığı anlaşılmıştır. Dosyamız kapsamında verilen ara karar uyarınca taraflara bilirkişi inceleme günü tebliğ edilmiş olup, davalı tarafça inceleme gününde de herhangi bir mazeret bildirilmeden incelemeye katınılmadığı gibi yasal ticari defter ve kayıtlarında incelemeye ibraz edilmediği, davacı tarafından sunulan ticari defter ve kayıtların incelenmesi neticesinde yukarıda ayrıntılı olarak dökümü yapılan hükme elverişli mali bilirkişi raporuna göre, davacı tarafından ibraz olunan ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin tam olduğu, ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfının olduğu, davacının takibe dayanak faturasının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının ticari defterlerine göre davacının 17.786,00 TL davalıdan alacaklı olduğu, davalı şirketin vekilinin 04.04.2019 tarihli dilekçesinde, davaya konu fatura alacağını da kapsamak üzere davacının hesabına 17.08.2017 tarihinde 2.000 € ve 18.08.2017 tarihinde 2.000 € olmak üzere toplamda 4.000 € tutarında ödeme yapıldığını beyan etmiş olmakla davalının takibe dayanak fatura borcunun kabul edilerek faturanın davalı aleyhine borç doğurduğu kanaatine varılmıştır. Davalı taraf takip öncesinde temerrüte dürüşülmediğinden davacının takipte işlemiş faiz talebinde bulunamayacağı anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile takibin 17.786,00 TL üzerinden devamına, 17.786,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %8,75 ve değişen oranlarla reeskont avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan alacağın %20’si oranındaki 3.557,20 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalı olarak iddiamız ve borca itiraz gerekçemiz süregelen ticari ilişki sonucunda taraflar arasında borç- alacak ilişkisi kalmadığı ve davacı şirketin kötü niyetli ve haksız olarak bir fatura düzenlemesidir. Toplamda 4.000 Euro tutarında davalının hesabına yapılan ödemenin takibe dayanak faturaya istinaden yapılmadığına kanaat getiren Sayın Mahkeme daha sonra ” davaya konu fatura alacağını da kapsamak üzere davacınn hesabına 4.000 Euro tutarında ödeme yapıldığını” beyan etmiş olduğumuzdan takibe dayanak fatura borcunu kabul ettiğimiz yönünde tespitte bulunmuştur. Eğer Mahkeme, müvekkil tarafından yapılmış olan ödemeleri fatura tutarı ile bağdaştırıyor ise ödeme günü itibariyle kur hesabı yapılarak yapılan ödemenin dikkate alınması ve buna göre bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla Mahkemenin değerlendirmesine göre yapılan ödeme borca ilişkin olamıyor ancak aynı zamanda söz konusu borca konu faturanın kabul edildiği anlamına geliyor. İstinafa başvuru gerekçelerimizden ilki bu bariz çelişkinin giderilmesidir. Yargıtay’ın güncel kararlarında da belirtildiği gibi salt fatura düzenlenmesi ve faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ispat yükü üzerinde olan davacı bakımından hizmetin verildiğini ispat anlamına gelmemektedir. Bu durumda müvekkile tebliğ edildiği ispatlanamayan ve hukuka aykırı olarak düzenlenen faturanın borç doğurmadığı aşikarken inceleme yapılmaksızın davacı lehine hüküm kurulması kabul edilemez. ” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağına yönelik başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi taleplidir. Davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında fatura alacağının tahsili amacıyla 17.786,00 asıl alacak ile 1.159,26 TL faizden oluşan toplam 18.945,26 TL bedelinin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibin dayanağının 27/10/217 tarihli komisyon proje açıklamalı 17.786,00TL bedelli fatura olduğu, davalı vekilinin takibe, borca, faize ve tüm ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğu, süresinde de işbu davanın açıldığı tespit edilmiştir. Davalı taraf, taraflar arasında ticari ilişki olduğunu ancak borçlarının olmadığını, faturaya itiraz edilmemiş olması halinde fatura münderecatının kabul edilmiş sayılacağı hükmünün ancak taraflar arasında faturanın keşide edilmesine neden olan akdi ilişkinin ispat edilmesi durumunda geçerli olduğunu, davacının fatura alacağının dayanağını ispat etmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı taraf, yargılama aşamasında davacı şirkete yapılan ödemelere ilişkin 2 adet dekont örneğini dosyaya sunmuştur. Dekontlarına göre 17.08.2017 tarihinde 2.000 € ve 18.08.2017 tarihinde 2.000 € olmak üzere toplamda 4.000 € tutarında ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır ancak ödemelerin yapıldığı tarih 17.08.2017 ve 18.08.2017 olup takibe dayanak faturanın tanzim tarihinden 3 ay 10 gün önce yapılmıştır. Bu bağlamda mahkemece ödemelerin hükme esas alınmamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmasına karar verilmiş olup, alınan bilirkişi raporunda; ”davacının 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfında olduğu, davalı taraf belirlenen inceleme gün ve saatinde ticari defter ibrazında bulunmamıştır. Davacının 28.06.2018 takip tarihi itibariyle kaydi olarak 17.786,00TL (takipteki asıl alacak miktarı kadar) davalıdan alacaklı göründüğü, davacının takibe konu alacağının özü itibariyle faturaya dayandığı, davalı vekili her ne kadar defter ibrazında bulunmamış ise de 04.04.2019 tarihli dilekçesi ekinde davacı şirkete yapılan ödemelere ilişkin 2 adet dekont örnekleri sunulduğu, söz konusu banka dekontlara göre 17.08.2017 tarihinde 2.000€ ve 18.08.2017 tarihinde 2.000€ olmak üzere toplamda 4.000€ tutarında davalının hesabına ödeme yapıldığı, ancak yapılan ödemenin ne için yapıldığına ilişkin bilgi bulunmadığı, ayrıca söz konusu ödemelerin yapıldığı tarih 17.08.2017 olup, takibe dayanak fatura 27.11.2017 tanzim tarihli olduğu, bu takibe dayanak faturanın tanzim tarihinden 3 ay 10 gün önce yapılan ödemenin takibe dayanak faturaya istinaden yapılmadığı tespit edilmiştir.” şeklinde mütalaa olunmuştur.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/1354 esas 2015/7562 karar sayılı ilamı) Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Dava konusu fatura üzerinde teslim alındığına dair imza bulunmamakla, faturanın davalıya teslim edilip edilmediği araştırılmamıştır. Mahkemece davacıya bu hususta delillerini sunması için süre verilmelidir. Ayrıca mahkemece ticari defterlerle bağlı kayıt niteliğinde olan tarafların ilgili yıllarda bağlı oldukları vergi dairesine sundukları BA-BS formlarının da celbi gerekmektedir. Mahkemece gerekli araştırma yapıldıktan sonra; birinci ihtimalde; Davacı tarafından tanzim edilen takip ve dava konusu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının faturaya konu hizmetin verildiği hususunda ispat yükünün davacı üzerinde olduğu savunmasında bulunduğu, davacının hizmetin verildiği olgusunu, davalının ticari defterleri ve BA-BS kaydı ile ispat edebileceği, davalıya fatura teslim edilmiş ise veya davalının BA-BS kayıtlarında ilgili fatura kayıtlı ise ispat yükünün yer değiştireceği, söz konusu fatura için BA-BS Formu düzenleyen davalının 8 günlük faturaya itiraz süresi içinde faturaya itirazının olduğu yönünde bir delil de bulunmaması, davalının fatura konusu hizmet ilişkisini kabul etmemesi ve bu nedenle borcunun bulunmadığını ileri sürmesi, herhangi bir ödeme itirazında bulunmaması, her ne kadar defterlerin ibrazına yönelik ihtar usulüne uygun değilse de; davalı defterlerinin mazeretsiz olarak sunulmaması karşısında, HMK’nun 198 maddesinde ifadesini bulan hakimin delilleri serbestçe değerlendireceği ilkesi de nazara alınarak, mevcut delillerle davanın aydınlatılmış olması ve davalı defterlerinin incelenmesinin sonuca etkili olmaması nedeniyle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.İkinci ihtimalde; Dava konusu faturalar davalıya teslim edilmedi ise veya davalının BA-BS kayıtlarında ilgili faturalar kayıtlı değil ise; davacının her iki tarafın ticari defterlerini delil olarak bildirdiği dikkate alındığında; mahkemece, HMK’nın 220’nci maddesi uyarınca, davalı şirkete ticari defterlerini sunması için kesin mehil verilmesi, kendisine verilen sürede defterlerini ibraz etmez ve aynı sürede delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ise duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanının kabul edilebileceğinin usulüne uygun olarak ihtar edilmesi, davalının defterlerini ibraz etmemesinin davacı aleyhine sonuç doğurmayacağının gözetilmesi, ayrıca gerektiği takdirde davacı tarafa yemin delili hatırlatılarak neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle mahkemece, faturaların davalıya teslim edilip edilmediğinin araştırılması, tarafların BA-BS formalarının ilgili vergi dairesinden celbi, gerektiği takdirde usulüne uygun ihtarları içerir defter inceleme kararı verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1- Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,2- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2018/1068 Esas, 2019/900 Karar sayılı ve 02/10/2019 tarihli kararının HMK’nin 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine iadesine,4- Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davalıya İADESİNE, 5- Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6- İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/06/2023