Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1558
KARAR NO: 2023/770
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/138 Esas
KARAR NO: 2019/1181
KARAR TARİHİ: 20/11/2019
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkil şirket ile davalının, 2013 yılında davalının kefir üretimi ve satımı yapmak için kendisine yol gösterici birini araması üzerine tanıştığını, müvekkil şirket isim, logo, afiş, sunum, pazar, müşteri çevresi, satış teknikleri gibi konularda davalıya yardımcı olduğunu ve yol gösterdiğini, bu ilerleyişe paralel olarak tarafların sözlü akitlerini 16.04.2015 yılında bir araya gelerek, 5+5 yıllık “Sözleşme“ başlıklı sözleşmeyi imzalayarak yazıya çevirdiklerini buna bağlı olarak müvekkilin tüm bu hizmetleri karşılığında davalının, aylık cirosunun % 7,5 hizmet bedeli olarak müvekkile ödemesini kararlaştırdıklarını ancak ilerleyen zamanlarda davalının bu miktarı bazen ödeyip bazen de belli bir miktarı ödediğini, taraflar arasında tutulan cari hesap ekstresinde davalının borcunun arttığını, Eylül ayında ise davalının kötü niyetle, müvekkil fatura düzenleyemesin diye satış raporu göndermeyi bıraktığını, bunun üzerine davalıya ihtar çekildiğini ve davalının ihtara cevaben sözleşmeyi feshettiğini belirttiği, müvekkilin üstüne düşen yükümlülüklerin tümünü yerine getirdiğini, müvekkilin, davalının cirosunun % 80’ni oluşturan … marketler zinciri ile davalının çalışmasını sağladığını, bununla sınırlı kalmayarak … Süpermarketler zincirini ve … Marketlerini de davalıya yönlendirdiğini, satışını ve tanıtımını bu anlamda arttırdığını, müvekkilin fatura borçlarının yanında davalı tarafça sözleşmenin feshi dolayısıyla müspet zararının doğduğunu, davalı borcunu gereği gibi yerine getirmediğinden ve haksız olarak sözleşmeyi feshettiğini beyan ettiğinden müvekkil tarafından iadeli taahhütlü yolla kendisine ihtar çekilerek 8,40 TL masraf yapılmak zorunda kalındığını, müvekkilin sözleşme devamı boyunca elde etmeyi beklediği kar/kazanç da “yoksun kalınan kar” adı altında müspet zararın içinde olduğunu, ayrıca müvekkilinin, davalıya 27.09.2017 tarihinde göndermiş olduğu ihtar ile sözleşmeye aykırılıklar açısından cezai şart belirlemesi yapılarak şu zamana kadar ihlal edilen her bir yükümlülük açısından 5.000 TL’lik (BeşBinTürklirası) cezai şartlar işbu bildirimle muaccel hale geldiğini, müvekkilin gönderdiği ihtarda 5.000 TL’lik cezai şart müspet zararın içinde olmakla birlike müspet zararın sadece bir kısmını oluşturduğu, dolayısıyla, dava konusunun uzmanlık gerektiren bir konu olması sebebiyle, bu zarar kaleminin net miktarının alınacak bilirkişi raporunda belirleneceğinden şimdilik 5.000,00 TL olmak üzere fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla ihtar masrafı ile birlikte şimdilik 5.008,40 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek olan avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davalı taraflara yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 09/07/2019 havale tarihli ıslah dilekçesi ile, bilirkişi raporu doğrultusunda alacak talebinin 212.229,51 TL bedele yükselttiğini beyan ederek süresinde harcını yatırmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının, sözleşme süresi içinde yerine getirmekle yükümlü olduğu edimleri yerine getirmemesi, içinde bulunduğu durum ve takındığı tutumdan ötürü de müvekkil tarafından kendisine süre verilmesinin etkisiz ve yararsız kalacağını, bu kapsamda sözleşmenin Beşiktaş …. Noterliği’nin 06.10.2017 tarih, … yevmiye sayılı ihtarname ile haklı nedenle feshedildiğini, davacının yan dava dilekçesinde neyi talep etmiş olduğunu net bir şekilde açıklayamadığını, müspet zarar ile cezai şart alacaklarını birbirine karıştırarak belirsiz muğlak bir netice-i talep ile hukuki ve yasal dayanağı bulunmayan iddialarda bulunmuş olduğundan haksız davasının reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafından edimlerin yerine getirilmediğini, yerine getirildiğine ait olarak tek bir delil/belge dahi davacı tarafından sunulmadığını, müvekkil tarafından taraflar arasındaki sözleşme haklı nedenle ve davacının kendi kusuru nedeni ile feshedildiğinden cezai şart muğlak, geçersiz ve fahiş olduğundan davacı yanın uğramış olduğu menfi zarar veya hak kazanmış olduğu herhangi bir cezai şart alacağının bulunmadığını, marka ile ilgili olarak her türlü iş ve işlemin müvekkil tarafından bizzat gerçekleştiğini, zincir marketlerde ürünlerin tanıtımının müvekkil tarafından yapıldığının ve marketlerde yaşanılan sorunlarla da yine müvekkilinin ilgilendiğini, davacı taraf müvekkilin içerisinde bulunduğu zor durum halinden faydalanarak marketlere mal satımının durdurulması tehditleri ile lehine düzenlenen birçok hüküm ve cezai şart içeren bir sözleşmeyi imzalamaya mecbur bıraktığını, sözleşmenin müvekkil tarafından haklı nedenle feshedilmiş olduğunu savunarak haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davacı tarafa yükletilmesini istemiştir. Davalı vekili karşı dava dilekçesinde özetle; davacının taraflar arasındaki sözleşmenin feshinde tam kusurlu olduğunu, müvekkilin sözleşmeye inanarak ciddi masraf ve yatırımlar yaptığından sözleşmeye aykırı şekilde faturalar keserek müvekkilden haksız kazançlar elde etmesi ve edimlerin yerine getirilmemesine rağmen ayrıca davacıya ciro üzerinden bedel ödenerek zarara uğranılmış olduğunu, sözleşmenin feshedilmesi amacıyla masrafların da yapılmış olması dolayısıyla müvekkilin uğramış olduğu tüm bu zararların fazlaya ilişkin dava ve talep hakkımız saklı kalmak kaydı şimdilik 5.000 TL’lik kısmının 10.10.2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile müvekkile ödenmesine ilişkin karşı davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Sektörel reklamcı bilirkişi tarafından davacı reklamcının tam hizmet ajansının gerektirdiği hizmetleri verdiği ve sözleşmeye uygun davrandığı” yönündeki tespit dikkate alındığında, davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı nedene dayanmadığı bu nedenle davacının uğramış olduğu zararların tazmin edilmesi gerektiği yine davalının karşı davadaki taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanacağından sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi sonucu, oluşan bütün zararların, müspet ve menfi zarar kapsamında davalıdan talep edilebileceği kanaatine varılmıştır.Kök raporda tespit edildiği üzere sözleşmenin feshi ile davacının aylık 6.898,03 TL gelirden kayba uğradığı, kalan süre için toplam kaybının 212.229,51 TL olacağı, “reklamcı davacının aynı nitelikte ve aynı şartlarda 5 yıl + 5 yıllık ya da sadece 5 yıllık bir sözleşmeyi bir daha bir başka müşteriyle kolayca yapacağı şeklindeki beyanına itibar edilemeyeceği, reklamcı davacının işlem hacminin % 10,7’yi geçmediği halde % 30 tenzilat yapılmasına karşı itirazının reklamcılık sektörünün niteliği bakımdan yerinde olmadığı” yönündeki reklamcı bilirkişi tespitleri dikkate alınarak mahkememizce yapılan değerlendirmede hesaplanan 212.229,51 TL’lik alacağın tamamının davacıya ödenmesi gerekeceği gözetilerek, davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı nedene dayanmadığı, bu nedenle davacının uğramış olduğu zararların tazmin edilmesi gerektiği, yine davalının karşı davadaki taleplerinin yerinde olmadığı, sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle ile davacının aylık 6.898,03 TL gelirden kayba uğradığı, kalan süre için toplam kaybının 212.229,51 TL olduğu hükme elverişli kök ve ek raporlardan anlaşılmakla davacının kısmi dava olarak açtığı davada sunmuş olduğu ıslah dilekçesi dikkate alındığında asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile 57.943,48 TL’nin 5.008,40 TL’sine dava tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 52.935,08 TL’sine ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişin talebin reddine, karşı dava yönünden davanın reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı- karşı davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Sözleşmenin 4. Maddesi gereği davacı gerçekleştirmesi gereken hizmet edimlerini yerine getirmediğini, İDM gerekçesinde “Sektörel reklamcı bilirkişi tarafından davacı reklamcının tam hizmet ajansının gerektirdiği hizmetleri verdiği ve sözleşmeye uygun davrandığı yönündeki tespit dikkate alındığında, davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı nedene dayanmadığı” hususuna dayanarak sözleşmenin haksız fesih edildiğinden bahisle hesaplamalarda kısmen kabul yoluna gidildiğini oysa ki bilirkişiler hizmet edimine ilişkin bir açıklama dahi getirmeksizin hizmet yerine getirilmişcesine rapor tanzimine gittiklerini, raporda belirtilen söz konusu mail yazışmalarının tamamı sözleşme öncesi tarihlere ilişkin olduğunu, bu durumda davacı iddiasını ispat edemediğini, ayrıca ” aylık cironun 200.000 TL olması ve 2 farklı perakende satış firması ile anlaşma sağlanması şartının sözleşmeye esas olmayacağı ve sözleşmenin feshine gerekçe olamayacağı” gerekçesi kabul edilebilir olmadığını, bu şart sözleşmede öngörülmüş olmakla yerine getirilmemiş olması taraflardan biri için sözleşmeyi çekilmez hale getirdiğini, bu nedenle davacının hizmet edimini yerine getirmemiş olması ve davalının feshinin haklı olması sebebiyle davacı herhangi bir tazminata hak kazanmadığını, Dava konusu alacağın doğduğunu kabul etmemekle birlikte bilirkişilerce zararın hesaplanmasında TTK 122/2.maddesinde düzenlenen denkleştirme tazminatı doğrultusunda sözleşmenin geçerli olduğu 30 (otuz) aylık süre içerisinde yapılan ortalama aylık komisyon tutarının hesaplanması hususu göz ardı edilerek yalnızca son 8 (sekiz) ayda yapılan satışlar üzerinden aylık ortalama gelirin hesaplandığını, denkleştirme gereği doğru hesaplama yapılmış olsaydı aylık komisyon tutarının 4.234,78-TL olabileceği hususu görüleceğini, bu nedenle hesaplama şekli hüküm kurmaya elverişli olmayıp bilirkişilerce eksik ve hatalı inceleme sebebi ile aylık 6.898,03-TL olarak hesaplandığını, Taraflar arasında sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça sözleşmedeki bedelin içerisinde KDV’nin de bulunduğu tartışmasız şekilde açıkken cironun %7,5 luk kısmına KDV eklenmek sureti ile hesaplama yapılması usul ve yasaya aykırı olduğunu, Kök ve ek bilirkişi raporları arasında tenzilat açısından çelişki mevcut olup İDM tarafından %30 tenzilat oranı dikkate alınarak kök rapor doğrultusunda 1 yıllık seçenek üzerinden karar verildiğini, %30 tenzil bedelinin yanı sıra, davacı/karşı davalının yeni bir firma ile kısa sürede sözleşme imzalaması halinde elde edeceği ciddi gelir, sözleşme edimlerini gereği gibi yerine getirmemesi ve aylık hedeflenen ciroya ulaşılamamış olması sebepleri bir bütün olarak değerlendirildiğinden tenzil bedelinin en az %50 olarak belirlenmesi gerektiğini, ayrıca davacının yeni bir danışman bulması için 1-2 ay gibi bir süre makul olup, 1-2 ay içerisinde bulunulamamış olması da müvekkilin sorumluluğunda olmadığını, nitekim diğer sözleşme türlerinde de yeniden benzer mahiyette bir sözleşme yapılabilmesi için makul sürenin 3 (üç) ay olduğu kabul edildiğini belirterek asıl dava yönünden kısmen kabule ve karşı dava yönünden davanın reddine ilişkin kararının müvekkil lehine ortadan kaldırılmasına, davacı yan istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshi nedeniyle uğranılan müspet zararın talep edildiği asıl davamızın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiği bilirkişi raporlarıyla ve hatta gerekçeli kararda da açıkça belirtildiğini, gerekçeli karar, bilirkişi raporunda bir takım yanlış alıntılar dışında aslında tamamen lehe yazıldığını, nitekim bilirkişi heyeti ek raporunda “sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle ile davacının aylık 6.898,03 TL gelirden kayba uğradığı, kalan süre için toplam kaybının 212.229,51 TL olduğu ” hesaplanmış ve bu rapor baz alınarak hüküm tesis edilmişken zannediyoruz sehven yapılan birtakım hata ile aslında tümden kabul edilmesi gereken asıl davanın kısmi kabul edildiğini belirterek asıl davanın kısmen değil tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Asıl ve birleşen dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde; sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedildiği iddiasına dayalı açtığı kısmı davada, talep ettiği zarar kalemleri; 8,40 TL ihtarname masrafı ile müspet zarar adı altında yoksun kalınan kar kaybı ile cezai şart alacağı olarak söz konusu zarar kalemlerinin net miktarının alınacak bilirkişi raporu ile belirleneceğinden şimdilik 5.000,00 TL talep edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; cezai şart alacağı yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadan, sözleşmenin feshi ile davacının aylık 6.898,03 TL gelir kaybı üzerinden kalan süre için toplamda 212.229,51 TL yoksun kalınan kar hesaplanması üzerine davacı vekili sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile Bilirkişi Raporu’nda tespit edilen 212.229,51 TL’nin müspet zarar olarak tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 297/2 bendinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesi yer almaktadır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce taleplerden her biri hakkında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hüküm kurulması gerekmekte olup bu husus kamu düzenine ilişkindir.Her ne kadar dava dilekçesinde; müspet zarar adı altında yoksun kalınan kar kaybı ile cezai şart alacağı olarak şimdilik 5.000,00 TL talep edilmiş ise de talep edilen alacak kalemleri birbirinden farklı alacak konusunu oluşturduğundan öncelikle alacak kalemleri ayrıştırılarak kısmi talep edilen 5.000,00 TL ‘den ne kadarının cezai şart ve yoksun kalınan kar kaybı olduğu hususu davacı vekiline açıklattırılarak, talep sonucu ile bağlı kalınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Kabule göre de; sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle davacının aylık 6.898,03 TL gelirden kayba uğradığı, kalan süre için toplam kaybının 212.229,51 TL olduğu yönündeki bilirkişi heyeti raporu hükme kurmaya elverişli kabul edilmesine rağmen davanın 57.943,48 TL miktar üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesi, HMK’nın 298/2. maddesindeki “gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı” düzenlenmesine aykırılık oluşturmuştur..Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 08/03/2023 tarih 2022/704 E. 2023/946 K sayılı ilamında, kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemeyeceği, kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkı ilkesine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine açıkça aykırı olduğu ifade edilmiştir. Açıklanan nedenlerle davalı…karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun şimdilik incelenmeksizin davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının açıklanan gerekçeler doğrultusunda HMK’nun 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, HMK’nın 297 ile 298/2 maddelerine uygun ve dosya kapsamı ile uyumlu şekilde yargısal denetime elverişli, hüküm ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturmayacak şekilde ve yukarıda belirtilen hususlara riayet edilmek suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı…karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu şimdilik incelenmeksizin, davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2018/138 Esas, 2019/1181 Karar sayılı ve 20/11/2019 tarihli kararının HMK’nin 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine,4-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacıya İADESİNE, 5-Davalı…karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvuru ve karar harcının istemi halinde iadesine,6-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/05/2023