Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1546 E. 2023/981 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1546
KARAR NO: 2023/981
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/883
KARAR NO: 2019/849
KARAR TARİHİ: 24/09/2019
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı-karşı davalı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; davacı şirket taşıma ve nakliyat işiyle uğraştığı ve davalı … San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin davacı firmayla mallarının nakliye ve ardiye işleri için anlaşmış olduklarını, böylece davalının nakliye işlemlerinin yapıldığını ve müvekkili şirket antreposunda davalı şirkete ait malların aylarca depo edildiğini, işbu dava tarihinde dahi depo edilmeye de devam edildiğini, verilen bu hizmetlerin karşılığı olarak faturalar düzenlenmiş olduğunu, takip tarihi itibariyle 2016 yılına ait fatura bakiyesinin 4.196,61 TL ve 2017 yılına ait fatura bakiyesinin ise 3.136,17 TL olduğunu, Fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine müvekkil şirket alacağını temin için davalı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı takip dosyası ile ilamsız takip başlattıklarını, söz konusu takibe borçlu “Alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcum yoktur.ldiğini, işbu dava tarihinde dahi depo edilmeye de devam edildiğini, verilen bu hizmetlerin karşılığı olarak faturalar düzenlenmiş olduğunu, takip tarihi itibariyle 2016 yılına ait fatura bakiyesinin 4.196,61 TL ve 2017 yılına ait fatura bakiyesinin ise 3.136,17 TL olduğunu, Fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine müvekkil şirket alacağını temin için davalı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü 2017/20077 E. sayılı takip dosyası ile ilamsız takip başlattıklarını, söz konusu takibe borçlu “Alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcum yoktur.” gerekçesi ile itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazında haksız olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı-karşı davalı karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; Davalı-Karşı Davacı taraf karşı davasını Gümrük Şirketi’ne değil Lojistik şirketine karşı açtığını, söz konusu iddiaların asıl muhatabının Gümrük Müşavirliği olduğunu, karşı davacı tarafın iddiasının aksine, Gümrük Müdürlüğü’nde yaşanan olayların tüm sorumluluğunun kendisine ait olduğunu, zira ambarlı gümrüğünde aynı konteynerde birden fazla konşimento muhteviyatı ürün olması sebebiyle 79 gün bekleyen eşyalarda müvekkil şirketten kaynaklı veya Gümrük müşaviri olarak beyanname üzerinde yapılmış herhangi bir hata mevcut olmadığını, burada firmanın eksik bilgilendirmesinden kaynaklı olarak söz konusu konteynerde ikinci bir yükleme olduğuna dair herhangi bir bilgi paylaşılmadığını, öncelikle ifade etmek gerekirse aynı firmanın bir konteynerde iki farklı yük ve iki farklı konşimento bulundurması asıl değil istisnai bir durum olduğunu, davalı taraf hem karşı dava açmak suretiyle hem mevcut borçlarına ilişkin faturaları sonradan iade etme suretiyle borçlarını ödememe gayretine giriştiğini, borçlu olduğu halde kendisi adına kesilmiş faturaları iade ettiğini, bu kapsamda; noter aracılığıyla faturaların iade edilerek muhasebe hesaplarına alınmadığını, bu nedenlerle karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı-karşı davacı vekili vekili asıl davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından takibe konu edilen e- faturaların antrepo ve ardiye bedeline ilişkin faturalar olduğunu, aynı mala ilişkin kesildiği iddia edilen faturalar incelendiğinde görülebileceği üzere faturalar birbiri ile çelişki içerisinde olduğunu, hiçbir bedelin birbirini yakından uzaktan tutmadığını, neye göre kesildiği belli olmayan mesnetsiz faturaların söz konusu olduğunu, bahse konu antrepo ve ardiye bedeli taraflar arasındaki sözleşmeye ve emsal bedellere uygun olmadığını, bu sebeple de ne esas alınarak kesildiği belli olmayan faturaların kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte her halükarda işbu davaya ilişkin icra inkar tazminatı talebi haksız bir talep olduğunu, davaya ilişkin bedel tek taraflı olarak tespit edildiğini ve müvekkil şirket tarafından onaması yapılabilecek bir tespitte olmadığını, ihtilaflı takibe esas faturalara müvekkil şirket tarafından itiraz edildiğini ve iade edildiğini, ortada likit bir alacağın söz konusu olmadığını, bu nedenlerle, huzurda açılmış olan davanın tamamı ile haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davalı karşı dava dilekçesinde özetle; davacı/karşı davalı taraf ile çalışılan süre boyunca davacı tarafın basiretsiz şekilde, işin gereklerini bilmeden yapmış olduğu işlemler sebebiyle müvekkil şirketi devamlı şekilde zarara uğrattığını, davacı/karşı davalı tarafın defaatle vermiş olduğu hatalı beyannameler sebebiyle müvekkili şirketin taraflar arasındaki ticari ilişkiyi haklı nedenle sonlandırdığını, CE serisi olan ürünlerin iki farklı sipariş olarak aynı konteynırda taşınmak üzere ayarlandığını, davacı tarafta akreditif evraklarını bankadan teslim aldıktan sonra onay almaksızın ithalat işlemine başladığını, oysaki davacı/karşı davalı tarafın öncelikle müvekkil şirketten gerekli onayları almasının gerektiğini, peşin ödeme siparişi olan evrakları da temin ettikten sonra işlemlere başlamasının gerektiğini, taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı şekilde yapılan bu işlemin nihayetinde ürünlerin 79 gün gümrükte beklemek zorunda kaldığını, bu sürecin sonunda tamamen davacı/karşı davalı tarafın hatası sebebiyle demuraj ve ardiye bedeli ödenmesinin yanı sıra müşterilerin iptalleri nedeniyle de ayrıca zarara uğrandığını, davacı/karşı davalı taraf mesleki olarak yapması gerekenleri eksik yaptığından ithal konusu yükün geç teslimine ve ekstra maliyete sebep olduğunu, davacı/karşı davalı taraf OB …-…-…-…25 kodlu iki adet ürün faturada Dekorative Tray şeklinde belirtilmesine rağmen Mobilya tarifesinden beyan etmiş GTİP de %50 ilave gümrük vergisine tabi olan bu ürün için şirkete 01.04.2016 tarihinde ceza kesildiğini ve iki adet 663,00 USD değerindeki ürün tasfiyeye kaldığı için şirketin teslim almadığı ürün bedeli üzerinden de ayrıca zarara uğradığını, edimlerin gereği gibi ifa edilmediği, bu nedenlerle Karşı dava yönünden; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan rutin denetim neticesinde ortaya çıkan hatalı beyannamelere fazlaya ilişkin delil sunma ve talep haklarını da saklı tutarak cari hesap ekstresinden doğan şimdilik 5.000,00 TL alacaklarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… davacı tarafın 28.025,00 TL alacağının 20.09.2016 tarihinde defaten ödenmesi, bakiye 15.000,00 TL alacağın ise olası gümrük cezası ve sair gümrük şirketi riskleri için teminatta kalması kararlaştırıldığı ve ihtilafın ve borç alacak ilişkisinin tamamlandığı ve bundan sonra da ticari ilişkinin sürdürüldüğü, Davalının süregelen ticari ilişkide iade faturası şeklinde düzenlediği hesaplaşma faturalarını bir anlaşmaya dayandığı sabit olmadıkça hesaptan düşemeyeceği, davalının tek yanlı düzenlediği iade faturalarının dikkate alınmaması gerektiği hizmet faturalarına göre davacının asıl davasında, teminat olarak tutulması kararlaştırılan alacağın düşülerek (22.232,78 TL – 15.000,00 TL)= 7.232,78 TL üzerinden takibe girişmekte haklı olduğu, davacının takibe konu ettiği faturalar toplamı 7.332,78 TL hesaplanmakta ise de, davacı ticari defter kayıtlarında alacağının 7.232,78 TL hesaplanmasında 100,00 TL’lik maddi hata olduğu bu nedenle asıl davanın 7.332,78 TL üzerinden devamına karar vermek gerekmiştir. Asıl dava yönünden Anılan durum karşısında takip konusu alacağın likit ve hesap edilebilir nitelikte olması nedeniyle davalı-borçlunun İİK’nin 67/2. maddesine göre hükmolunan alacağın %20 oranı üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatından da sorumlu olması gerektiği ayrıca Davacının takipte işlemiş faiz talep etmiş ise de davacının davalı muhatabını temerrüde düşürdüğünü gösteren herhangi bir ihtarname ya da ödeme şartlarını düzenleyen yazılı bir metin bulunmadığından takipte işlemiş faiz talebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı-karşı davacın zarar ziyanı için dava ve talep kapsamı gözetildiğinde bu dava ve taleplerinin davacıya değil; dava dışı … Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti.’ne karşı ikame yöneltilmesi gerektiği görülmekle karşı davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı-karşı davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; likid bir alacak bulunmadığı, icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği, karşı dava yönünden de davacı tarafın basiretsiz şekilde yaptığı işlemler nedeniyle davalının zarar uğradığı, kanunen belirlenen tarifelere aykırı şekilde beyanname verildiği, demuraj adı altında fatura kesilerek ürünlerin tasfiyeye kaldığı, asıl davada işlemiş faiz hüküm altına alınmadığından davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Asıl Dava, hizmet sözleşmesine dayalı olarak davalı taraf aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine, karşı dava ise davacının edimlerini gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle oluştuğu iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkindir. İstanbul …. İcra Dairesi’nin.. E. sayılı takip dosyasında, davacı tarafça davalı aleyhine 4.196,61-TL faturadan doğan cari hesap alacağı, 258,09-TL işlemiş faiz, 3.136,17-TL faturadan doğan cari hesap alacağı ve 57,24-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.648,11-TL asıl alacağın tahsili amacıyla 13/06/2017 tarihinde 7 örnek nolu ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin tebliğ edildiği, davalı borçlunun borca itiraz ettiği, davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar ve dava dışı … Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti. arasında düzenlendiği anlaşılan 26.08.2016 tarihli ”mutabakatname” başlıklı belgede davalının halihazırda, -… Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti.’ne 3.576,19 TL +118 USD -Davacıya 39.214,19 TL borçlu olduğunun kabul ve beyan edildiği, söz konusu borcun 15.000,00 TL’si düzeltme beyannamelerinin teminatı olarak davalının uhdesinde kalacağı ve kalan 28.025,00 TL’nin işbu mutabakatnamenin imzalanması anında nakden, defaten ve tamamen ödeneceği belirtilmiştir. Muhasebe Finans Uzmanı Bilirkişi … ve Sigorta, taşıma ve Lojistik Uzmanı Bilirkişi … tarafından sunulan 27/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacının kendi kayıtlarına nazaran davalı yandan 14.06.2017 takip tarihi itibarıyla 22.232,78-TL alacaklı olduğu, ancak takibin 7.332,78-TL üzerinden başlatıldığı, davalının kendi kayıtlarına nazaran davacı yandan 14.06.2017 takip tarihi itibarıyla 10.391,93-TL alacaklı olduğu, davacının asıl davasında, teminat olarak tutulması kararlaştırılan alacağın düşülerek (22.232,78 TL – 15.000,00 TL)= 7.232,78 TL üzerinden takibe girişmekte haklı olduğu, davacının takibe konu ettiği faturalar toplamı 7.332,78 TL hesaplanmakta ise de, davacı ticari defter kayıtlarında alacağının 7.232,78 TL hesaplanmasında maddi hata olduğu hususunun mahkemece gözetilmesi gerektiği, zira faturalar toplamının ticari defterlerde 100,00 TL eksik tespit edildiği, davalı-karşı davacın zarar ziyanı için dava ve talep kapsamı gözetildiğinde bu dava ve taleplerinin davacıya değil; dava dışı … Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti.’ne karşı ikame yöneltilmesi gerektiği, ispatlanan zararı için öncelikle davacının 15.000,00 TL alacağını mahsup hakkı olacağı, aşan miktarı olursa da yine adı geçen şirketten talep edebileceği, davalının süregelen ticari ilişkide iade faturası şeklinde düzenlediği hesaplaşma faturalarını bir anlaşmaya dayandığı sabit olmadıkça hesaptan düşemeyeceği, davacının takipte işlemiş faiz talep ettiği görülmekle, dava dosyasında davacı yanın davalı muhatabını temerrüde düşürdüğünü gösteren herhangi bir ihtarname ya da ödeme şartlarını düzenleyen yazılı bir metne rastlanmadığından davacı yanın takipte işlemiş faiz talep edemeyeceği belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda asıl dava yönünden davanın kabulüne, karşı dava yönünden ise, pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair karar verilmiş olup davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “… Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyette olup, mahkemece yapılacak yargılamada belirtilen bilgiler doğrultusunda davacının alacağını ispatla yükümlü olduğu anlaşılmaktadır. Asıl dava dosyası yönünden inceleme: davacının davalıya lojistik ve ardiye hizmeti sağlayarak fatura düzenlediği, davacının ticari defterlerinde/takip tarihi olan 14.06.2017 itibariyle davacının davalı dan 22.232,78 TL alacaklı olduğu, takipten sonra da ticari ilişki devam ettiği ve dava tarihi itibari ile davacının 24.289,11 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre ise takip tarihi itibariyle davalının davacıya 17.914,42 TL borçlu olduğu, dava tarihi itibariyle ise 10.391,93 TL alacaklı olduğu, yukarıda belirtilen mutabakatname göre davacının alacaklarından 15.000,00 TL kısmının dava dışı … Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti.’nin gümrük işlemlerinde vermesi muhtemel zararların teminatı olarak davacı tarafından teminat olarak bırakıldığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin takip tarihinden sonraki dönemde de devam ettiği, davalı yan kayıtlarında görünen; -13.07.1017 tarihli … sıra numaralı 638,82 TL tutarlı,-14.08.1017 tarihli … sıra numaralı 20.646,44 TL tutarlı,-19.08.1017 tarihli … sıra numaralı 659,35 TL tutarlı, -19.08.1017 tarihli… sıra numaralı 634,26 TL tutarlı, -19.08.1017 tarihli … sıra numaralı 7.659,91 TL tutarlı, -23.09.1017 tarihli … sıra numaralı 658,16 TL tutarlı yansıtma faturaların davacı kayıtlarında yer almadığı, davalı şirketin söz konusu yansıtma faturalarını davacı tarafa takip tarihinden sonra keşide ettiği, bilirkişi heyet raporunda da belirtildiği üzere davalının tek taraflı düzenlediği iade faturaların dikkate alınmaması nazara alındığında asıl dava dosyasında, teminat olarak tutulması kararlaştırılan alacağın tenzili ile, davacının asıl dava dosyasında (22.232,78 TL-15.000 TL) bakiye 7.232,78 TL yönünden alacağının bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. sayılı takip dosyasında, asıl alacak ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.648,11-TL asıl alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine takip başlatılmış ise de; istinafa konu iş bu itirazın iptali davasında harca esas değerin asıl alacak miktarı olan 7.332,78 TL olduğu ve mahkemece bu miktar yönüyle davanın kabulüne karar verildiği sabit olmakla, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebinin dosya kapsamına uygun olmadığına karar vermek gerekmiştir. -İcra inkar tazminatı yönünden ise; Genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez (YHGK 14.07.2010 gün ve 2010/19-376 Esas 397 K.sayılı ilamı). Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla, borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip, bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır (Yılmaz, age s. 737, 740). Davaya konu edilen tazminat fatura alacağına dayanmakla, icra inkar tazminatı şartlarının oluştuğu ve aksi yöndeki davalı-karşı davacı vekilince sunulan istinaf başvuru sebebinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Karşı dava dosyası yönünden inceleme: Davalı- karşı davacı ithal ettiği gümrük işlemlerindeki eksikliklere dayalı olarak davalı tarafa Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan ek gümrük vergileri ve cezalar tahakkuk ettirildiği, hatalı beyannamelerin tespiti ile eksik maliyet hesabı yapıldığı, ve bazı ürünlerin zararına satıldığı belirtilerek uğranıldığı iddia olunana zararın tazmini talep edilmiştir. Davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacıya lojistik ardiye hizmeti sağladığı, 26.08.2016 tarihli ”mutabakatname” başlıklı belgenin 1. maddesinde, …… A.Ş.’ye ait ithal malların gümrük işlemleri nedeniyle verilen beyannamelerde oluşan hataların düzeltilmesi amacıyla dava dışı … Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti. tarafından ilgili beyannamelere ilişkin … A.Ş.’nin bilgisi dahilinde düzletme talebi verilerek uzlaşma yoluna gidileceğinin belirtildiği nazara alındığında, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, karşı dava yönünden davanın gümrük şirketine yöneltilebileceği ve bu nedenle davanın husumet yönünden reddine dair karar verilmesinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı-karşı davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı karşı davacı istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalı karşı davacı tarafından ayrı ayrı yatırılan 148,60 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince ayrı ayrı alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 179,62‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 180,18 TL’nin istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye GELİR KAYDINA,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile (harç yönünden) karar verildi. 14/06/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçları’nın III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nin 344. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.