Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1543 E. 2023/760 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1543
KARAR NO: 2023/760
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/860
KARAR NO: 2020/39
KARAR TARİHİ: 21/01/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı firmanın catering faaliyeti yürütmekte olduğunu, bu faaliyeti sırasında davalı tarafın müvekkilinden hazır yemek alımına başladığını, müvekkili firmanın davalı tarafın Sancaktepe’deki projesine mal tesliminde bulunduğunu, davalı firmanın kendisine teslim edilen ve fatura karşılığı olan mal bedellerini ödemekte iken sonraki dönemlere ait toplam 22 adet fatura bedelini ödemediğini, bu faturalara ilişkin malların davalı tarafa teslim edildiğini, sevk irsaliye ve faturaların mevcut olduğunu, bu faturalara ilişkin bedellerin davalı taraftan ihtarname ile talep edildiğini ancak davalı tarafın karşı ihtar ile taleplerini reddettiğini, davacının alacağının sabit olduğunu, davalı taraftan tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takip başlatıldığını, davalı tarafından 21.05.2018 tarihinde borçlu olduğunu bildiği halde kötü niyetli olarak takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu belirtmiş olup, davalarının kabulü ile davalı tarafın icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline, asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davalı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, davaya konu icra takibinde dava dilekçesinde alacağın kaynağı olarak ifade edilen faturalara dayanılmadığını, işbu davada ileri sürülen faturaların hükme esas alınmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının itirazın iptali davasına konu takibi mücerret bir alacak tanımına ilişkin olduğunu, aynı takibe ilişkin itirazın iptali davasında takip talebinde dayanılmayan faturalardan bahsedilmesinin takip hukukunun temel ilkesine aykırı olduğunu, bu sebeple davacı tarafından bu aşamada dile getirilen faturaların hükme esas alınmamasını ve dosyada mübrez delilleri doğrultusunda davanın reddine, davacı yanın alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Tarafların dosyaya sunduğu belgelerden davalının komisyon ücreti kapsamında kestiği 46.090,80 TL faturaya davacı tarafından noter aracılığı ile itiraz edildiği görülmüştür. Davalı aralarındaki iş birliği protokolünü ispat edemediği gibi bu savunmayı davacı red etmiştir. 40.090,80 Tl lik fatura içeriği hizmetin ispat yükü davalıda olduğu ve davalının sunduğu belgelerden bu husus ispat edilemediğinden itirazın haksız ve alacağın likit olduğu ve tarafların tacir oldukları da nazara alınarak davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 1-Davanın kabulü ile; davalının İstanbul Anadolu … İcra Müd. … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin 66.336,30- TL üzerinden devamına, 2-Alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, 3-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacağın %20 ‘si oranındaki 13.267,26-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacının iddiasını ispatlayan herhangi bir delil ileri süremediğini, davacının davalıya komisyon ödemesi yaptığı dava dışı firmaların davacıdan yemek hizmeti alıp almadıklarına dair müzekkere yazılması talep edilmiş ise de bu talebin mahkeme tarafından haksız yere reddedildiğini, bilirkişi incelemesinin haksız ve hatalı olduğunu, davalının davacıya ürün satışı yapmadığını, davacının kullanımı için tahsis edilen yerde yine davalı tarafından masa, sandalye ve malzemenin kullanımının sağlandığını yani ürün satışı yapılmadığını, hizmet sağlandığını, bu konuların araştırılmadan hüküm tesis edildiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasında düzenlenen 04.08.2016 tarihli sponsorluk sözleşmesinden kaynaklı düzenlenen fatura bedelinin tazmini talepli davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacı tarafça davalı aleyhine toplam 22 adet ”öğle yemeği-akşam yemeği” açıklamalı faturalara dayalı olarak 66.336,30 TL alacağın tazmini talepli 18.05.2018 tarihli ödeme emrine yönelik davalı tarafça itiraz edildiği anlaşılmaktadır. Kadıköy … Noterliği’nin 12.03.2018 tarih ve … yevmiye numaralı davacı tarafça davalıya gönderilen ihtarnamesinde, e-posta yolu ile 06.03.2018 tarihli ve … numaralı faturanın tebliğ edildiğini ancak faturada bahsi geçen herhangi bir hizmet alınmadığı gibi herhangi bir mal da alınmadığı ve bu faturayı itiraz edilerek iade edildiği belirtilmiştir. İstanbul … Noterliği’nin 16.03.2018 tarih ve … yevmiye numaralı davalı tarafça davacıya gönderilen ihtarnamede, şirketin … Mahallesi … Caddesi … Sokak No:… Sancaktepe/İstanbul adresinde bulunan film stüdyolarında faaliyet gösteren prodüksiyon şirketlerine, yeme-içme hizmeti verilmek üzere davacı şirkete tahsis edildiği belirtilen yemekhane, yemekhaneye ait masa sandalye ve malzemelerin kullanımı (elektrik ve su dahil) nedeniyle düzenlendiği belirtilen 06.03.2018 tarihli ve … numaralı faturanın gönderildiğini ancak bedelin henüz ödenmediğini ve bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde 1 adet fatura bedeli olan 46.090,80 TL borcun ödenmemesi halinde yasal yollara başvurulacağı belirtilmiştir. Mali müşavir bilirkişi … tarafından düzenlenen 15.05.2019 tarihli kök raporda özetle, taraftarın ticaret defterlerinin TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, davacı tarafından davalı ile ticari ilişkiden dolayı bir kısım fatura olan tanzim edildiği ve fatura içeriğinde malın teslimine yönelik faturalarını teslim alan bölümlerinde isim ve imza bulunmasa da, takip konusu davacı faturaların her iki şirketin defterinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından tanzim edilen 06.03.2018 tarihli ve … numaralı faturanın ”tahsis edilen yemekhane, yemekhaneye ait masa, sandalye ve malzemelerinin kullanımı (elektrik ve su dahil) olmak üzere” kaynaklanmış olduğu ancak bu faturanın davacı kayıtlarında ve imzalanan yazılı bir sözleşmede yer almadığı gibi içeriği malların davacıya teslim edildiğine ilişkin dava dosyasında somut herhangi bir belgenin de bulunmadığı ve davacı şirketin borcunu ödediğine ilişkin bir delil de sunmadığı nazara alındığında, davacının 11.05.2018 takip tarihi itibari ile 66.336,30 TL alacağının bulunduğu, tarafların taciz olması ve ticari iş olması sebebiyle takip sonrasında asıl alacağı ilişkin 3095 s.k. M.2/2 kapsamında avans faiz talebinin yerinde olduğu ve icra inkar tazminatı yönünden mahkemenin takdir yetkisinin bulunduğu belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair karar verilmiş olup davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Hukuki uyuşmazlıkta nazara alınması gereken kanun amir hükümleri incelendiğinde;6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Davaya konu somut olayda, takip dosyasına konu edilen faturalarım usulüne uygun tutulan tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda tespit edilmiştir. Davalı tarafça düzenlenen 06.03.2018 tarihli ve … numaralı faturanın incelenmesinde ise, bu talebin takas/mahsup olduğunun tespiti gerekmektedir. Mahsup, bir alacağın gerçek miktarının belirlenebilmesi amacıyla alacak miktarında indirim yapılmasıdır yani alacağın net miktarının bulunması için yapılan bir hesap işlemidir.Mahsup bir itiraz niteliğinde olduğundan davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmaz.Mahsup, bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı külfetlerin bu alacaktan indirilmesini ifade eder. Örneğin bir malı sahibine iade ile yükümlü zilyedin o mal için yaptığı bazı masraflar, o maldan elde ettiği semerelerin bedeline mahsup edilir. Bunun gibi haksız fiilden zarar gören kimsenin bu fiilden elde ettiği bir menfaat olmuşsa, böyle bir menfaat uğranılan zarara mahsup edilir. Görüldüğü gibi bu olaylarda karşılıklı alacaklar bulunmamaktadır (Akman S./Burcuoğlu H./Altop A.:Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 1013). ”… Mahsup yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olmayıp sadece alacağın gerçek miktarını belirlemek üzere yapılan bir işlemdir. Burada ayrı ve müstakil iki alacak bulunmamaktadır. Mahsup savunmasını, alacak miktarının indirilmesinde yararı olan herkes ileri sürebilir ve borcu sona erdiren durum olması nedeniyle hâkim tarafından resen nazara alınır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 1.4.2019, 2017/2073 E 2019/479 K sayılı ilam) Takas ise; TBK m.139/1 maddesine göre 2 kişi karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise iki tarafın her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Bunun sonucunda her iki borç takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer. Takasın koşulları (olumlu) incelendiğinde ise; -Takas edilebilecek borçlar karşılıklı olmalı, -Takas edilecek borçlar para borcu veya özdeş borç (aynı türden borç) olmalı, -Takas edilecek borçlar muaccel olmalı. Takas için iki borcun da muaccel olması şart değildir. Takas edilecek borcun muaccel olması buna karşılık diğer borcun sadece ifa edilebilir bulunması yeterlidir. -Takas edilecek borç dava edilebilir borç olmalıdır. Takasın olumsuz koşulları ise; tarafların takas hakkını sözleşme ile ortadan kaldırmış olmaması ve kanunun takas hakkını ortadan kaldırmış olmaması gerekmektedir. Davaya konu somut olayda ,davalı … tarafından davacının kullanımına tahsisi edildiği belirtilen yemekhanede, yine davalı tarafından tahsisi edilen masa, sandalye ve malzemeler kullanılmak suretiyle dava dışı üçüncü kişilere (prodüksiyon şirketlerine) yemek hizmeti verildiği ve taraflar arasındaki bu ticari ilişki kapsamında, davacının, davalı şirket tarafından tahsisi edilen yemekhane, masa, sandalye, elektrik, su gibi malzemelerin kullanımı nedeniyle ”komisyon ödemesi” yapmasına karar verildiği ve 06.03.2018 tarihli ve … numaralı fatura düzenlendiği belirtilmekle, bu talebin mahsup talebi olduğu açıktır. Davaya konu somut olayda tarafların 2017-2018 yılı ticari defterlerinin TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, davacı tarafça İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayıda takip dosyasını konu ettiği 22 adet faturanın her iki şirket defterinde de kayıtlı olduğu, davalı şirket tarafından davacı şirket adına düzenlenen 06.03.2018 tarihli ve … numaralı hizmet faturasının davacı şirket kayıtlarında yer almadığı gibi, fatura içeriğine konu hizmetin davacıya verildiğinin de davalı tarafça ispatlanmadığı anlaşılmıştır. Bu haliyle, davacının takip tarihi olan 11.05.2018 tarihi itibariyle 66.336,30 TL alacaklı olduğuna dair mahkeme tespitinin yerinde olduğu ve aksi yöndeki istinaf talebinin dosya kapsamına uygun olmadığından reddine dair karar vermek gerekmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne dair karar verildiği belirtilmiş ise de, gerekçeli kararda maddi hata sonucunda ”davanın reddine” ibaresinin yazılı olduğu anlaşılmakla bu hususla ilgili olarak eleştiri yapılmakla yetinilmiştir. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 148,60 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 1.132,85 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 952,95 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile (harç yönünden) karar verildi. 10/05/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir.Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına” dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.