Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/153 E. 2021/88 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/153
KARAR NO: 2021/88
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2017
NUMARASI: 2015/943 Esas – 2017/1066 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/02/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 27/01/2014 tarihinde akdedilen Yeminli Mali Müşavirlik Denetim ve Tasdik Sözleşmesi kapsamında hizmet verildiğini, bunun yanı sıra davalı şirketin önceki dönemlerdeki vergisel sorunları kapsamında mali danışmanlık hizmeti verildiğini, bu hizmet kapsamında özel bir sözleşme düzenlenmediğini, hizmet bedelinin olay bazında belirleme şeklinde uygulama yürüttüklerini, son olarak şifahi mutabakat ile davalı firmanın 2011 dönemine ilişkin olarak nev’i değişikliği nedeniyle vergi dairesiyle ortaya çıkan KDV iadesi ihtilafı nedeniyle Maliye Bakanlığından görüş alınmasına yönelik olarak davalı şirkete 30.000,00 TL ücret karşılığı mali danışmanlık hizmeti verildiğini, verilen hizmetin sonunda önceden varılan mutabakata uygun olarak 30/12/2014 tarihinde 10.000,00 TL + KDV bedelli fatura kesildiğini, kalan 20.000,00 TL + KDV tutarındaki faturanın gerek bu firmanın gerekse diğer grup firmaların tam tasdik hizmetinden doğan diğer borçları zamanında ödememesi nedeniyle geciktirilerek 02/02/2015 tarihinde düzenlendiğini, davalı borçlu hakkında yasal takip başladıktan sonra 1.800,00 TL’yi 27/03/2015 tarihinde ödediğini ancak 02/02/2015 gün … sıra sayılı 20.000,00 TL + KDV olmak üzere 23.600,00 TL tutarlı faturanın tebliğ edilmesine rağmen ödemediğini belirterek, davalının Ankara … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 23.600 TL ana para ve bu tutara tekabül eden işlemiş faiz tutarı için iptali ile davalı borçlunun 23.600,00 TL’lik borcunun %10,50 avans faizi ile birlikte tahsili için takibin devamına, davalının % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesinde dava değeri 23.600,00 TL olarak belirtilmiş, bu bedel üzerinden harç yatırılmıştır.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibin Ankara’da başlatıldığını, icra takibine yetkili dairenin İstanbul Anadolu İcra Dairesi olduğu yönünde itiraz ettiklerini, yetki itirazı kabul edilmediğine göre davanın da Ankara’da açılması gerektiğini bu nedenle İstanbul/Anadolu adliyesinde itirazın iptali davasının görülmesinin mümkün olmadığını, davacıyla müvekkili arasında mukteza alınması ve buna karşılık 30.000,00 TL ücret ödeneceği yönünde anlaşma bulunmadığını, davacı şirketten sözleşme dışı mali danışmanlık hizmeti alınarak bedeli olan 10.000,00 TL + KDV’nin fatura karşılığı ödendiğini, mukteza alınması konulu ikinci bir sözlü anlaşma bulunmadığını, dosyaya sunulu 27/01/2014 tarihli sözleşmenin ise dava konusuyla ilişkili bulunmadığını kaldı ki, yazılı sözleşmeden doğan borç ödenmiş olduğundan bu yönde de taraflar arasında ihtilaf olmadığını, Maliye Bakanlığı’ndan görüş alınmasına karşılık 30.000,00 TL gibi yüksek bir bedel ödenmesinin kararlaştırıldığı iddia edilmekle beraber, alınan muktezaya ve müvekkili şirkete sağlanan menfaate ilişkin herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığını, kargoyla gönderildiği iddia edilen mahiyeti anlaşılamayan teslimatların müvekkili şirketin adresine değil, şirkete dışarıdan mali müşavirlik hizmeti veren, şirket adına işlem yapma yetkisi olmayan, şirket yetkilisi/temsilcisi olmayan kişinin adresine gönderildiğini, müvekkili şirket kayıtlarında da böyle bir fatura bulunmadığını, ilk faturayla sonradan takibe konu yaptığı fatura arasındaki açıklamaların davacı iddialarını desteklemediğini, davacının iddiasına dayanak gösterdiği … tarafından atılan mailin takipten sonra olmadığını, tarafların icra takibinden aylar önce birbirlerine mail attığını öte yandan faturanın da hizmetin verilmesini müteakip 7 gün içinde düzenlenmesi gerektiğinden, davacı iddiası doğru olsaydı hizmetini tamamlayan davacının 10.000,00 TL değil 30.000,00 TL tutarında fatura kesmesi gerektiğini, davacı şirketle olan müşavirlik sözleşmesinin yeni dönemde yenilenmemesi üzerine davacının tepki olarak mesnetsiz faturayı düzenleyerek tahsil etmeye çalıştığının düşünüldüğünden bahisle yerinde olmayan davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/943 E. 2017/1066 K. sayılı 15/11/2017 tarihli kararı ile; “…Takip konusu alacağın faturaya ilişkin olduğu ve HMK 10.madde ile 6098 TBK’nın 89.maddesi uyarınca davacı şirket merkezinin bulunduğu yer yetkili olacağından davanın yetki itirazının reddine karar verililerek yargılamaya devam edildi. Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; Taraflar arasında yeminli mali müşavirlik denetim ve tastik sözleşmesinin yapıldığı, bu sözleşme doğrultusunda yeminli mali müşavirlik hizmeti verildiği, Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ödeme emri gönderildiği, borçlunun süresi içinde itiraz ettiği uyuşmazlık dışı olup uyuşmazlık bu sözleşme gereğince fatura ve cari hesap bakiyesinden kaynaklanan alacağın bulunup bulunmadığı, davalının itirazında haklı olup olmadığı şeklinde tespit edildi. Tarafların delilleri toplanarak Mahkememizce alınan rapor, talimatla alınan 31/03/2017 ve 31/07/2017 tarihli bilirkişi raporları tanzim ettirilmiş davacı defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu davacı defterlerine göre düzenlenen faturanın kayıtlı olduğu ancak davalıya teslimine ilişkin bir kayıt ve belge bulunmadığı, davalı defterlerinin de TTK 64-84-85 maddeleri gereğince usulüne uygun tutulduğu ve HMK 222 maddesi gereğince delil niteliğinde olduğu davalı defterlerine göre davalı tarafından alınan hizmet bedellerinin ödendiği ve davacıya bir borcunun bulunmadığı, taraflar arasında 27/01/2014 tarihli sözleşmenin imzalandığı hususu tartışmasız olup, davalı tarafından sözleşme gereği hizmet bedellerinin ödendiği davacı tarafından sözleşme gereğince ödenmesi gereken bedeli değil ayrıca verildiği iddia edilen Maliye Bakanlığından Mükteza alınması karşılığında kesilen 23.600,00 TL bedelin takip konusu yapıldığı söz konusu bu fatura içeriğine konu hizmetin verildiğine ilişkin bir delil bulunmadığı gibi yalnızca davacı defterlerinde kayıtlı faturanın teslimine ilişkin bir kayıtda bulunmadığı anlaşılmakla davacının itirazın iptali talebinin reddi ile davacının haksız ve kötüniyetli olarak takip yaptığına dair delil bulunmadığından davalının İİK 67 maddesi gereğince talep ettiği tazminat talebinin de reddi gerektiği” gerekçesiyle, “Davalının Yetki itirazının BK 89 maddesi gereğince reddine, Davacının İspatlanamayan itirazın iptali davasının da reddine, Davalının şartları bulunmayan İİK 67/2 maddesi gereğince talep edilen tazminat talebinin de reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili 30/01/2018 tarihinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirketin mali müşaviri …’ın, davalı şirketle müvekkili arasındaki ilişkilerde davalı şirketin fiilen temsilcisi olarak rol aldığını, davalı şirkete karşı kesilen bütün faturaların …’ın adresine gönderildiğini ve icra takibine konu fatura haricindeki diğer faturaların davalı şirket tarafından ödendiğini, bu nedenle Yargıtay 15. HD’nin 01/03/2011 tarih, 2010/7028 E. ve 2011/1216 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere mali müşavir …’ın davalı şirketin temsilcisi ve mümessili olarak hareket etmesine yetki ve icazet verildiğinin sabit olduğunu, cevaba cevap ve 25/07/2017 tarihli beyan dilekçeleri ekinde sunulan …’ın davalı şirket yetkililerine hitaben yazdığı 21/11/2014 tarihli mail ile “davalı şirketin müvekkil şirket ile Maliye Bakanlığından alınan görüş için 30.000-TLye anlaşıldığı, 31/03/2014 tarihinde görüşün alındığı ve bakiye 20.000-TL+KDV ile daha önce ödenen 10.000-TLnin KDVsinin ödenmediğinin” açıkça davalı şirket yetkililerine bildirildiğini, bu mailin bir kopyasının da müvekkiline gönderilmesine rağmen davalı şirketin herhangi bir itirazının olmadığını, böylece davalı şirketin borçlu olduğunun, davalı şirket müşavir ve bağımsız denetçisi … tarafından ortaya konulduğunu, Yargıtay 13. HD’nin 03/04/2014 T. 2014/5149 E. ve 2014/10114 K. sayılı kararında “…mail ve telefon mesajlarının HMK m. 199 kapsamında belge olarak kabul edildiği, bu tür belgelerin yazılı delil başlangıcı yapılarak tanık deliline başvurma imkanı getirildiği ve bu delillerin değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” açıkça vurgulandığından, … tarafından gönderilen mailler ve Yerel Mahkemeye sunulan belgeler delil başlangıcı olarak sayılarak …’ın tanık olarak dinletme taleplerinin kabul edilmesi gerekirken reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 31/07/2017 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünün 1. maddesinde; “…değerlendirme başlığı altında (2) sayılı bentte davacının hizmetine konu yaptığı işlemin esaslarının tanıtıldığı; bu kapsamda hizmet verildiğinin dosyadaki beyanlardan anlaşıldığı…” şeklinde tespit ile müvekkili şirketin davalı şirkete mukteza alınması konusunda hizmet verdiğinin açıkça beyan edildiğini, yine raporda, “tam tasdik sözleşmesinin kapsamı dışında yapılan iş olması nedeniyle müvekkil şirketin ücrete hak kazanacağı” da vurgulanarak talep konusu miktarın belgelenmediğinin belirtildiğini, buna rağmen Yerel Mahkemece “fatura içeriğine konu hizmetin verildiğine ilişkin bir delil bulunmadığından” bahisle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararının ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında davacı tarafından 25/03/2015 tarihinde 25.400,00 TL asıl alacak 479,09 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 25.879,09 TL alacağın tahsili için başlatılan icra takibinde, borç sebebi sözleşmeden kaynaklanan 30/12/2014 tarih ve … nolu 18.880,00 TL bedelli, 30/12/2014 tarih ve … nolu 11.800,00 TL bedelli, 02/02/2015 tarih ve … nolu 23.600,00 TL bedelli 3 adet fatura ve cari hesap bakiyesi alacağı olarak belirtilmiştir. Davalı tarafça süresi içerisinde davalı şirket adresi itibariyle yetkili icra dairesinin İstanbul Anadolu icra dairesi olduğu belirtilerek yetki itirazı ile borca ve işlemiş faize ilişkin itiraz dilekçesi sunulmuştur. Davalı tarafça icra takibine itiraz dilekçesinde icra dairesinin de yetkisine itiraz edildiği ancak İlk Derece Mahkemesince bu itiraz yönünden bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi de İİK 50. maddesinin yollaması ile HMK genel hükümlerine göre belirlenecektir. HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili icra dairesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı Kanunun 10. maddesine göre ise sözleşmeden doğan takiplerde, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkilidir. Bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Takip davacının seçimine göre genel ve özel yetkili yerde başlatılabilir. Takibin konusu para borcu olduğundan davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 89. maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir. Davanın dayanağı icra takibine konu para alacağı olup, talep edilen borç TBK 89. maddesi uyarınca götürülecek borçlardandır. İİK 50 ve TBK 89 maddeleri gereğince, para borcunun ifa yeri alacaklının yerleşim yeri olduğundan davalının icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazı yerinde değildir. Takibe dayanak olan 30/12/2014 tarih ve … nolu faturanın müşavirlik ücreti açıklamasıyla 16.000,00 TL + 2.880,00 TL KDV = 18.880,00 TL bedelli, 30/12/2014 tarih ve … nolu faturanın danışmanlık ücreti açıklamasıyla 10.000,00 TL + 1.800,00 TL KDV = 11.800,00 TL bedelli, 02/02/2015 tarih ve 091538 nolu faturanın Maliye Bakanlığından Mükteza alınması açıklamasıyla 20.000,00 TL + 3.600,00 TL KDV = 23.600,00 TL bedelli olduğu anlaşılmıştır. Takip tarihinden sonra dava tarihinden önce davalı tarafça 1.800,00 TL ödeme yapılması akabinde dava, 02/02/2015 tarih ve … nolu Maliye Bakanlığından mukteza alınmasına ilişkin düzenlenen 20.000,00 TL + 3.600,00 TL KDV = 23.600,00 TL bedelli faturadan kaynaklı 23.600,00 TL asıl alacak üzerinden (işlemiş faiz talebi yönünden harç yatırılmamış) ve İİK 67. maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açılmıştır. İlk Derece Mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, davalı şirket kayıtları üzerinde SMM bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesinde sunulan 02/01/2017 tarihli raporda; davalı şirkete ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davalı defterlerinde 2015 yılına devreden borç miktarının 13.180,00 TL olduğu, 30/12/2014 tarih, … nolu danışmanlık ücreti açıklamasıyla KDV dahil 11.800,00 TL bedelli faturanın defterlerde kayıtlı olduğu, 26/01/2015 tarihinde 1.380,00 TL ve 10.000,00 TL, 27/03/2015 tarihinde ise 1.800,00 TL’nin ödenmesi ile bakiye borcun kalmadığı, 02/02/2015 tarih, … nolu Maliye Bakanlığından mukteza alınması açıklamasıyla KDV dahil 23.600,00 TL bedelli olarak düzenlenen faturanın ise davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacı tarafça sunulan Erenköy Vergi Dairesinin 31/03/2014 tarihli yazısının YMM … adına düzenlendiği, davacı şirket yetkilisi YMM … isminin geçmediği, bu nedenle KDV iadesine ilişkin taleplerin davacı şirket tarafından yapılmadığı, … davalı şirket yetkilisi olmadığından faturanın davalı şirkete tebliğ edildiğinin kanıtlanamadığı yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Davacı şirket kayıtları üzerinde SMM bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesinde sunulan 31/03/2017 tarihli raporda; davacı şirkete ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacı defterlerinde 2015 yılına devreden alacak miktarının 13.180,00 TL olduğu, 30/12/2014 tarih, … nolu danışmanlık ücreti açıklamasıyla KDV dahil 11.800,00 TL bedelli faturanın defterlerde kayıtlı olduğu, davalı tarafından 26/01/2015 tarihinde 1.380,00 TL ve 10.000,00 TL ödeme neticesinde alacak bakiyesinin 1.800,00 TL olduğu, 02/02/2015 tarih, … nolu Maliye Bakanlığından mukteza alınması açıklamasıyla KDV dahil 23.600,00 TL bedelli olarak düzenlenen faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olup, bu fatura ile alacak bakiyesinin 25.400,00 TL’ye ulaştığı, icra takibinden sonra 1.800,00 TL ödeme yapılması akabinde alacağın 23.600,00 TL olduğu, faturanın …’a gönderildiğine ilişkin kargo teslim belgesi sunulmuş ise de gönderinin faturaya ilişkin olup olmadığının tespit edilmediği, …’ın davalı şirket yetkilisi yada çalışanı olmayıp dışarıdan mali müşavirlik hizmeti verdiği, mail yazışmalarında da davacı ile davalı arasında vergisel konularda köprü işlevi gördüğü yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Hukuk bilirkişisinden alınan 31/07/2017 tarihli raporda ise; dosya kapsamında yer alan kayıtlara göre davacı tarafın danışmanlık hizmeti verdiği sonucu çıktığı ancak hizmet bedelinin 30.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı yönünde bir delil bulunmadığı, yeminli mali müşavirlik ücret tarifesine göre arızi danışmanlık ve standart dışı işlemlerde saatlik ücretin büroda 190,00 TL, ilgili işletmede 280,00 TL olarak belirlendiği, dava konusu işin arızi nitelikte olması sebebiyle ayrıca 10.000,00 TL ödeme yapıldığı da kabul edildiğinden, talep edilen bakiye tutarın tarifede belirtilen tutarların çok üzerinde olduğu yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Taraflar arasında imzalanan Yeminli Mali Müşavirlik Denetim ve Tasdik Sözleşmesine konu hizmet davacı tarafından verilmiş ve bedeller davalı tarafından ödenmiş olup, taraflar arasında bu sözleşme yönünden bir ihtilaf bulunmamakla birlikte, ihtilaf ise sözleşme haricinde 30.000,00 TL ücret karşılığında Maliye Bakanlığından görüş alınmasına yönelik taraflar arasında sözlü anlaşma olup olmadığı, hizmetin davacı tarafından verilip verilmediği, 30/12/2014 tarih, … nolu danışmanlık ücreti açıklamasıyla KDV dahil 11.800,00 TL bedelli ve 02/02/2015 tarih, … nolu Maliye Bakanlığından mukteza alınması açıklamasıyla KDV dahil 23.600,00 TL bedelli olarak düzenlenen faturaların bu hizmete ilişkin olup olmadığı, hizmet verilmiş ise fatura bedeliyle uyumlu olup olmadığı, faturanın davalı şirket mali müşaviri …’a gönderilmiş olduğu iddia edilmekle bu kişinin davalı şirket temsilcisi olarak hareket etmesi yönünde yetki ve icazet verildiğinin kabul edilip edilemeyeceği, Ümit Aladağ tarafından davalı şirket yetkililerine gönderilen mailin yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olup olmadığı ve bu kapsamda davacının tanık deliline dayanıp dayanamayacağı, davacının takibe konu fatura nedeniyle alacaklı olup olmadığı ve alacağın miktarı noktalarında toplanmaktadır. Davacı tarafça hizmetin verilmesi yönünde sözlü anlaşıldığı ve faturanın davalı şirket mali müşaviri olan …’a gönderildiği iddiasına karşılık, davalı tarafça sözleşme dışı mali danışmanlık hizmeti alınarak bedeli olan 10.000,00 TL + KDV’nin fatura karşılığı ödendiği, bunun haricinde anlaşma olmadığı ve hizmet alınmadığı, faturanın gönderildiği iddia edilen mali müşavirin davalı şirket temsilcisi/yetkilisi olmadığı savunulmaktadır. HMK’nun 199.maddesinde “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” düzenlemesi ile mail ve telefon mesajları da belge olarak kabul edilmiştir. HMK’nun 202.maddesinde de; “Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklinde düzenleme getirilerek bu tür belgeler yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme mevcut olmadığından, hizmetin verildiği iddiası davalı tarafça inkar edildiğinden, davacı tarafça hizmetin verildiği alacağın miktarına göre yazılı belge ile ispatlamalıdır. Tanık dinlenmesini mümkün kılan haller söz konusu değildir. Ancak yukarıda ifade edildiği gibi HMK’nın 202. maddesine göre, senetle ispatı gereken hallerde delil başlangıcı bulunduğu takdirde tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu işlemin tamamen ispatına yetmemekle beraber, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. Bir belgenin delil başlangıcı sayılabilmesi için diğer şartlar yanında aleyhine ileri sürülen taraftan sadır olmuş (onun tarafından verilmiş) bulunması da gerekmektedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2017/394 E. 2018/3129 K. sayılı 10/09/2018 tarihli ilamında “…Dava, eser sözleşmesinden doğan iş bedeli alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir… Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir. Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir… Dava sözleşme ilişkisine dayalı olarak açılmış olup yazılı olarak sözleşme yapıldığı kanıtlanmamıştır. Sözlü eser sözleşmesi kurulduğu da miktar itibarıyla tanıkla kanıtlanamaz. Sözleşme ilişkisini ispatlayan yazılı belge bulunmadığı gibi, tanık dinlenmesini mümkün kılacak delil başlangıcı niteliğinde belge de bulunmadığından davalının dinlenmesine açıkça muvafakat etmediği tanık beyanı esas alınarak sözleşme ilişkisinin ispatlandığı kabul edilemez. Davalı ticari defterleri ile uyumlu olmayan kendi ticari defterleri ile de davacı davasını ispatlayamamıştır…” şeklindedir. Somut olayda, senetle ispat zorunlu olup, davacı tarafça sunulan yazışmalar ise davacı ile davalı şirketi temsile yetkili olmayan, şirket çalışanı olmayan, davalı şirketin dışarıdan hizmet aldığı mali müşaviri … arasında yapılmış olmakla, yazılı delil başlangıcı olarak kabulü mümkün değildir. Erenköy Vergi Dairesinin 31/03/2014 tarihli yazısının YMM … adına düzenlendiği, davacı şirket tarafından verilen hizmete dair bir yazı olmadığı, … tarafından 21/11/2014 tarihinde davacı şirket yetkililerine gönderilen e-mailde de “Terminal Maliye Bakanlığı görüş alımı için 30.000 TL’ye anlaştık. 10.000 TL’yi 15/11/2013 tarihinde gönderdik, 20.000 TL, 10.000 TL’nin KDV’si ve 20.000 TL’nin KDV’si borcumuz olarak duruyor. Görüş 31/03/2014 tarihinde alındı.” ifadesi ile Erenköy Vergi Dairesinin 31/03/2014 tarih YMM … adına düzenlediği yazıdan bahsedildiği, bu yazının düzenlenmesi yönünde davacı tarafından ne şekilde hizmet verildiğine dair bir kaydın da bulunmadığı, yine … tarafından davacı şirkete 12/06/2014 ve 26/06/2014 tarihlerinde gönderilen mailler sunulmuş ise de, davacı şirket tarafından hangi işlemlerin yapıldığının belgelendirilmediği, faturaya konu hizmeti verdiğine dair bir kayıt ibraz edilmediği de tespit edilmiştir. Davacı davasını ispat edemediğinden İlk Derece Mahkemesince davanın reddi kararı yerindedir. Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına göre İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygun olup, resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.l bendi gereğince REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan, davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/02/2021