Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1526 E. 2023/674 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1526
KARAR NO: 2023/674
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/05/2019
ESAS NO: 2017/719
KARAR NO: 2019/579
DAVA: İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/08/2017
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili kooperatifin ortağı olan davalının bir kısım aidat borcunu ödememesi üzerine, aidat borcunun tahsili amacıyla Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe vaki itirazın haksız olduğunu, davalının genel kurul kararıyla belirlenen 2002 ocak ayı ile 2015 Aralık aylarına ilişkin 4.391,90 TL aidat alacağı ile genel kurulca belirlenen aylık %4 oranındaki temerrüt faizine göre belirlenen 8.084,56 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.084.56 TL borcu bulunduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece incelenen Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davacı tarafça, davalının genel kurul kararı uyarınca ödemesi gereken 5.743,10 TL aidat ve 8.084,56 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 13.827,66 TL’nin tahsili talep edildiği, ödeme emrinin 10/02/2017 tarihinde tebliği üzerine süresinde 10/02/2017 tarihinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu, itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.Mahkememizce davalı kooperatifin ana sözleşmesi, yönetim planı ve genel kurul tutanakları getirtilerek aidatla ilgili alınan kararlar incelenmiştir. Mahkememizce davalının aidat borcu bulunup bulunmadığı, varsa miktarının belirlenmesi amacıyla oluşturulan bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır. Hükme esas alınan 08/04/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporuna, davalının, davacı kooperatifin 137 nolu ortağı olduğu ve kooperatifçe kendisine 17 nolu iş yerinin tahsis edildiği, genel kurulca belirlenip ödenmeyen aidat aslının 4.061,50TL, kanuni faizin bir katına göre temerrüt tarihi itibariyle işlemiş faizin ise 1.539,19TL olduğu belirlenmiştir. Davalı vekili rapora itiraz etmiş olup, itirazını genel olarak temerrüde ilişkin olması ve genel kurul kararıyla belirlenen aidatın miktarı, muacceliyeti, ve ortaklar açısından bağlayıcı olup olmadığı hususunun hukuki değerlendirmeyle çözülebilecek olması nedeniyle bilirkişiden yeniden rapor alınmamıştır.Her ne kadar genel kurulda aylık %4 faiz alınmasına karar verilmiş ise de, bu tarihten sonra yürürlüğe giren TBK’nın 120.m ve yürürlük kanunu birlikte değerlendirildiğinde, faizin azami, kanunin faizin bir katı olarak uygulanabileceği dikkate alınarak faizin fazla kısmı uygulanmamıştır.Davalı vekili, temerrüt oluşmadığının bu nedenle takip öncesi işlemiş faize yönelik davanını reddine karar verilmesini talep etmiş ise de, kooperatif genel kurul kararlarının iptal edilmediği sürece tüm ortaklar açısından bağlayıcı olduğu bu nedenle genel kurul kararıyla belirlenen aidatın muaccel olduğu tarihten itibaren, aylık bir bildirime gerek kalkmaksızın muaccel olacağı düzenlenmiştir. Davalı, davacı kooperatifin ortağı olup aidat borcundan sorumludur. 1163 sayılı kooperatifler kanunun 1. Maddesinde, kooperatif tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortakların belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olduğu belirlenmiştir. Ortağın kooperatife karış asli edim yükümlülüğü aidat borcunun ödenmesidir. Anılan kanunun 42. Maddesinde kooperatif genel kurulunun yetkileri belirlenmiş olup işletme hesabıyla bilanço ve gerektiğinde gelir gider farkının bölüşülmesi hakkında karar almak genel kurulun münhasır yetkileri arasında sayılmıştır. Kooperatifin ortaklarından talepte bulunması için kural olarak genel kurulca alınmış bir aidat kararın bulunması gerekir. İncelenen genel kurul kararları ile, kooperatifçe aidat kararı alındığı, bilirkişinin denetime el verişli raporundan, davalı ortağı aidat borcunun 4.061,50TL’lik kısmını ödemediği, 1163 sayılı Kanunun 23.maddesi gereğince ortaklar hak ve yükümlülükte eşit olmaları nedeniyle, davalının aidat borcunun ödemekle yükümlü olduğu, ancaak genel kurulca alınan aylık %4 oranındaki temerrüt faizinin, TBK’nın 88-120 maddelerindeki sınırları içerisinde uygulanabileceği ve aylık faiz miktarın %1.5 olarak kabulü gerektiği anlaşılmakla davacının davasının kısmen kabulüne, davalının 4.061,50TL asıl alacak, 1.530,19TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.600,69TL’lik kısma yönelik itirazın iptaline, alacak likit olduğundan %20 oranında icra inkar tazminatın davalıdan tahsiline ilişkin karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; ”icra takibine müvekkili temsilen avukat olarak tarafımızca itiraz edilmiş olmasına rağmen davacı taraf ve Mahkemece sehven dava dilekçesi müvekkile gönderilmiştir.Bilindiği üzere kendisini avukat ile temsil eden kişilere gönderilecek tebligatlar asilin kendisine değil vekiline yapılmalıdır.Kaldı ki asile yapılan tebligat da 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’na aykırı olduğundan usulsüzdür. Şöyle ki; Mahkeme tarafından dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat, öncelikle davalının bilinen adresine yapılmadan doğrudan 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre davalının MERNİS adresine yapılmıştır. Oysa ki ilgili hükümde açıkça düzenlendiği üzere hükmün uygulanabilmesi için öncelikle davalının MERNİS adresine normal tebligat yapılması gerekmekte olup, muhatap gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse o zaman ikince defa çıkarılacak tebligat Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre tebliğ edilebilecektir. Ancak yerel Mahkeme tarafından MERNİS adresine normal (şerhsiz) tebligat gönderilmeden müvekkilin MERNİS sistemine kayıtlı adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre tebligat gönderilmiştir. Usulsüz tebligat sebebiyle müvekkil davadan haberdar olamamış ve yargılamaya yokluğunda devam edilmiş, müvekkilin hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiştir. Davacı tarafından dosyaya sunulan belgelerden görüleceği üzere davalının icra takibine dolayısıyla davaya konu ettiği faturalar … ve … olacak şekilde iki farklı kişinin adına düzenlenmiştir. Müvekkil şirketin kiracısı olan … şirketi adına düzenlenen faturalardan sorumlu tutulması kanuna aykırılık teşkil etmektedir.Müvekkil, … şirketi adına düzenlenen faturalardan sorumlu olmayacağı gibi kendi adına düzenlenen faturalar kendisine tebliğ edilemeden, müvekkilin temerrüde düştüğünün kabulü hukukun genel ilkeleri ve hakkaniyet ilkeleri ile de bağdaşmayacaktır. Müvekkil faturalardan haberdar olmadığından ve takipten önce de temerrüde düşürülmediğinden gecikme faizinin ödeme emrinin tebliğ edildiği günden itibaren hesaplanması gerekmektedir. Zira kooperatif aidatlarının ödenmesinde temerrüt faizi temerrüde düşen üyelerden talep edilebilir. Müvekkil aleyhine takip yapılmadan önce herhangi bir ihtar yapılmamış ve müvekkil temerrüde düşürülmemiştir.osya kapsamında ana taşınmazın yönetim planı bulunmamakla; ilgili tapu müdürlüğünden ana taşınmazın yönetim planının celbedilmesi gerekmektedir. Ayrıca Yerel Mahkeme tarafından her ne kadar müvekkil aleyhine icra inkar tazminatı hükmedilmiş ise de icra inkar tazminatının hükmedilebilmesi için gerekli şartlar oluşmamıştır. İcra inkar tazminatına sadece asıl alacak üzerinden hükmedilmelidir. İşlemiş faiz üzerinden de icra inkar tazminatına hükmedilmesi hukuka aykırıdır.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. Maddesi’ndeki; “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, kooperatif aidat borcundan kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Tebligat Kanunu, 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanununun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. Tebligat Kanununda değişiklik öngören maddelerin gerekçelerine göre, tebliğ işleminin iki veya üç tebligatla yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Tebligat Kanununda yapılan değişiklikten sonraki hükümlerde ve bu değişikliğe uygun olarak çıkarılan uygulama yönetmeliği hükümlerinde, muhatabın sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde ilk tebliğin 21/2’ye göre yapılacağına imkan tanınmamış, aksine bildirilen adres, adres kayıt sistemindeki adres olsa dahi tebligatın 10/1 ve 21/1 maddelere göre yapılacağı, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, ikinci tebliğin 21/2’ye göre yapılabileceği belirtilmiştir.Ayrıca Yönetmeliğin 16. maddesinde, Kanunun 21/2. maddesine göre çıkarılacak tebligatların açık mavi renkli zarflarla yapılacağı belirtilerek, bu usulün hemen başvurulacak bir yol olmadığına, istisna olarak ve belirli şartların oluşması halinde başvurulacak bir tebligat şekli olduğuna da işaret etmektedir. İlk defa bildirilen adres, adres kayıt sistemindeki adres olsa dahi, tebliğ evrakının Kanunun 10. maddesine göre normal bir şekilde çıkarılması, Kanunun 20 ve 21. maddesinin birinci fıkrası ile Tebligat Yönetmeliğinin 29. maddesince muhatap lehine olan araştırmalar yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işlemlerinin yerine getirilmesi gerekir.Tebligat Kanununun 21. maddesinin birinci fıkrasına göre kendisine tebligat yapılacak kimse veya onun adına tebligatı almaya kanunla yetkili kılınanlardan hiç birisi gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden çekinirse tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine yada memuruna imza karşılığı teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır.Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbirinin gösterilen adreste sürekli olarak bulunmaması durumunda tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekeceği; ikinci fıkrasında muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten sürekli olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilememişse tebligat evrakının, tebligatı çıkaran mercie geri gönderileceği belirtilmiştir.Somut olayda; davalıya dava dilekçesi, tensip zaptı ve duruşma günü, doğrudan mernis adresine, ”mernis adresidir 7201 sayılı Tebligat Kanunu 21/2 maddesi gereğince tebliği rica olunur” ibaresi ile çıkarılmış, adres kapalı olduğundan tebligat, Tebligat Kanunu 21/2 maddesine göre yapılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar gereğince tebligat usulsüzdür.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı şekilde yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasının engellenmesi, açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğurur. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru hukuki dinlenilme hakkıdır. Anayasamızda yer alan hak arama hürriyetinin kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi ancak yargılamanın her iki tarafına da iddia ve savunma haklarını yeterince ve tam olarak kullanmalarına imkan tanınması halinde mümkündür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile, mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi, ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden sonra karar verilmesi gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemdir. Bu nedenle 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri tamamen şekli olup kanunun amacı, tebliğin muhatabına ulaşması sonucu tebliğin konusu ile ilgili olarak muhatabın bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Bu itibarla; Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak, davalı tarafa dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ ettirilip, dosyada taraf teşkili tamamlandıktan ve savunma ve delillerini bildirme olanağı tanındıktan sonra işin esasına girilip hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili yöntemince tamamlanmadan, hukukî dinlenilme hakkı göz ardı edilerek, davalının savunma ve delillerini bildirmesine olanak tanınmadan, Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkını kısıtlayacak biçimde işin esasına girilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Tüm bu açıklamalara göre, Mahkemece dava dilekçesi, doğrudan Tebligat Kanunu 21/2 maddesine göre tebliğ edilip, yargılama yürütülmek suretiyle, davalının Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının bir unsuru olan HMK’nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiştir. O halde, Mahkemece yapılacak iş; davalıya, usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve eklerinin tebliğ edilmesi, cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği edilmesi, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m. 140) ile taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşmaktan ibarettir. Bu açıklamalar ışığında, davanın görülüp sonuçlandırılabilmesi için usuli koşullar tamamlanmadan verilen ve bu nedenle usul hatası içeren ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, eksiklikler tamamlanmak suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın, ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/719 E. 2019/579 K. Sayılı ve 14/05/2019 karar tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nrn 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davalı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davalı tarafından yatırılan 96,00 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/05/2023