Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/152
KARAR NO: 2021/114
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1113 Esas
KARAR NO: 2017/1015
KARAR TARİHİ: 07/12/2017
DAVA: TAZMİNAT (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklı Rücu )
KARAR TARİHİ: 03/02/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili tarafından verilen 11/11/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; /Müvekkili idareye bağlı İstanbul Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü ile davalılar arasında 07.01.2002 tarihli sözleşme imzalandığını,İşbu sözleşme kapsamında; davalı şirketler personeli olarak çalışan dava dışı 25 işçi tarafından haksız fesih iddiası ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsili istem ile kuruluşları ve davalı şirkeler aleyhine İstanbul 5. İş Mahkemesinde 25 ayrı dava ikame edildiğini, anılan mahkeme tarafından davaların kabulüne karar verildiğini, kararların tarafınca temyiz edilmesi neticesinde kararların Yargıtay tarafından onandığını, dava dışı işçilerin vekili tarafından işbu kararlar ile hüküm altına alman alacaklarının tahsilini teminen Bak. … İcra Müd.’nün 25 ayrı dosyası üzerinden kuruluşları aleyhine icra takipleri başlatılmış olup, kuruluşlarınca dosya borçlarının tamamının dava dışı dosya alacaklılarına ödendiğini, anılan dava devam ederken müvekkili kuruluşça, dava ve temyiz gideri olarak listede belirttikleri yargılama masraflarının yapıldığını, dilekçeleri ekinde belirtilen 25 ayrı iş mahkemesi dosyasında verilen kararların alacaklılar vekilince icraya konulması üzerine yine ek listede belirtilen 25 ayrı icra dosyasına ödemek zorunda kaldıkları meblağlar ve iş davası dosyalarına yaptıkları masraflar dahil olmak üzere toplam 461.973,88 TL’nin her birinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizleri ile birlikte davalılardan rücuen tahsili ile tarafına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; yetkiye ve zamanaşımına itiraz ettiklerini, davacı kurumun dava konusu işçiye muvazaalı işlem yaptığı ve bu nedenle ücret fark alacağı ve bunun gibi işçi alacaklarından sorumlu olduğunun Yargıtaydan geçerek kesinleşen mahkeme kararı ile sabit olmasına rağmen davacı kurum tarafından açılan bu davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalının kabul anlamına gelmemek üzere; davaya konu işçiye ödenen ücret fark alacağının nedeninin davacı kurumun muvazaalı işlem yapmış olmasının ve işçinin başlangıçtan itibaren işvereni olarak kabul edilmiş olup, iş bu davanın kabulü halinde dahi ücret fark alacağının müvekkili şirketten rücuen talep edilemeyeceğini , îş bu davada muvazaanın kabul edilmemesi halinde dahi ücret fark alacağı dışında kalan alacaklar bakımından ; davacı idare tarafından müvekkili şirkete hiçbir ödeme yapılmadığı halde rücu edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının, kendisinden talep edilen alacağı süresinde ödemeyerek miktarın artmasına kusuru ile neden olduğunu, davacının kusuru ile artan bedelden müvekkili şirketi sorumlu tutmasının, hukuka aykırı olduğunu, işçilerin sevk ve idaresi, idareye ait olup, işçilerin işe alınması ve işten çıkarılmasının da idare tarafından yapıldığını, teknik şartnamelerin, yanlı ve şart işlem niteliğinde idari bir işlem olduğunu, tamamen idarenin tek yanlı iradesi ile düzenlendiğini, teknik şartname hükümlerinin tamamının taraflar arasındaki sözleşmedeki hükümlerin idarelerce tek yanlı hazırlanan sözleşme hükümleri olup tarafların karşılıklı görüşmeleri sonucu belirlenmiş olmadığını, ihale süresinin sonunda hangi personellerin işe devam edeceğini idare belirlemekte olduğunu, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini,Öncelikle husumet yokluğu nedeniyle açılan davanın reddine, davanın eğer zamanaşımı ve husumet itirazlarının sayın mahkeme tarafından kabul görmez ise açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Dava konusu uyuşmazlık davacı ile davalılar arasında 2002 yılında akdedilen sözleşmeden kaynaklandığı, davacının rücuen alacak iddiasına dayanak yaptığı 25 adet işçinin alacağı da işe girdikleri 2002 yılı ile işten ayrıldıkları 16/10/2003 yılları arasındaki işçilik alacaklarından kaynaklandığı, İstanbul 5 İş Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda işçilerin PTT işçisi olduğu, olayda 4857 sayılı yasanın 2/7 maddesinde öngörülen muvazaa olgusunun gerçekleştiğinin kabul edildiği, bu kabulün Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği, her ne kadar Mulga 5584 sayılı Posta Kanunu’nun 10.maddesinde PTT idaresinin postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla 3.şahıslara gördürebilmesi mümkün ise de; Posta Kanunu’nun 10 maddesinin 2.fıkrasının 5893 sayılı yasanın 1.maddesi ile 29/04/2009 tarihinde eklendiği, yasanın yürürlüğe girdiği 29/04/2009 tarihinden sonraki dönemde Posta Kanunu’nun 10/2 maddesi uyarınca PTT idaresi tarafından postaların ayrım ve dağıtım işlerinin ihale yoluyla 3.şahıslara gördürülebileceğinin kabul edildiği, dava konusu olayın 29/04/2009 tarihinden önceki döneme ilişkin olduğu, iş mahkemesinin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş kararı doğrultusunda davalılara husumet yöneltilemeyeceğinin açıklığa kavuştuğu, anlaşıldığından davalılar aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalıların rücu davasına sebep olan iş davalarındaki işçilerin işvereni olduğu, iş mahkemelerinde görülen davalarla ilgili olarak iş mahkemelerinde muvazaa nedeniyle sorumluluğun sıfat nedeniyle asıl iş verenin sorumlu tutulduğu zamanlarda bile bunun taşeron firma ve asıl iş veren arasındaki sözleşmeye etki etmeyeceği, asıl işverenin sözleşmeye dayalı olarak iş mahkemesince muvazaaya dayalı olarak karar verilmiş olsa bile taşeron firmadan iş davaları nedeniyle ödemek zorunda kaldığı meblağı isteyebileceği ve son taşeron firmanın asıl iş verene işçilik tazminatlarından sorumlu olduğunun orta çıktığı , davacının ödediği meblağın, faizinin ve dava masraflarının son iş veren olan davalı yüklenici firmalardan alınması gerektiği belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, dava dışı 25 işçi tarafından işçilik alacaklarının tahsili talepli açılan davalar sonucunda verilen mahkeme ilamlarının icraya konulması nedeniyle davacı tarafça ödene bedel ve yargılama giderlerinin sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirketin sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekilince sunulan dava dilekçesi ile İstanbul 5.İş mahkemesinde görülen 25 ayrı (2004/81 E ….2014/105E) dava sonucu verilen kararların alacaklılar vekilince icraya konulduğu ve Bakırköy …İcra Dairesinin 25 ayrı icra dosyasına ödeme yapılmak zorunda kalındığı belirtilmiş ve taraflar arasında düzenlenen 01.07.2002 tarihli sözleşme uyarınca ödenen bedel ve yargılama giderinin davalılardan rücuen tazmini talep edilmiştir. Posta Tekeli Dışında Kalan Gönderilerin Taşınması ve Dağıtımına İlişkin teknik Şartname , müteahhit tarafından çalıştırılacak dağıtım elemanlarında aranan şartlar, kullanılacak araçların nitelikleri, çalışma gün ve saati, görev yeri( Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü Eminönü grubu 12 PTT Merkezi) posta gönderilerin taşınması ve dağıtımı ile ilgili hususlar , PTT tarafından yapılacak kontrol ve denetimin nasıl olacağı belirlenmiştir. Davacı vekilince sunulan ”mukavele” başlıklı belgenin incelenmesinde ise; 12 PTT merkezindeki tekel dışı posta gönderilerinin merkezince belirtilecek güzergaha toplam 82 şoförlü araç ve 350 yaya elemanla taşıttırılıp dağıtımının 1 yıllık süre ile KDV hariç 2.306.815.680.000 TL bedelle yapılmasının kabul ve taahhüt edildiği belirtilmiş ve iş bu belgenin taraflarca imzalandığı anlaşılmaktadır. Dava dışı işçiler tarafından işçilik alacaklarının tahsili için açılan davalar; İstanbul 5.İş Mahkemesi davaya konu işçilik alacağına ilişkin ilamların incelenmesinde ; mahkemece PTT yönünden açılan davanın kısmen kabulüne , … Şti ile … Şti yönünden ise davanın husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE dair verilen kararların Yargıtay 9.Hukuk Dairesince onandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacıların PTT Genel Müdürlüğü işçisi oldukları halde muvazaalı olarak sözleşmelerle diğer davalıların işçisi gibi gösterildiği, işçilerin PTT ye ait posta dağıtım işini yaptığı, PTT nın kendi çalışanlarıyla birlikte aynı işi yaptığı, emir ve talimatı PTT yetkililerinden aldığı, araç ve gereçlerin PTT tarafından sağlandığı ve bu haliyle PTT işçisi olduğu kanısına varılmakla 4857 sayılı yasanın 2/7 maddesinde öngörülen muvazaa olgusunun gerçekleştiği kabul edilerek PTT dışındaki şirketlerin iş verenlik olgusu bulunmadığından bahisle davanın bu davalılardan yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine dair karar verildiği , mahkeme ilamlarının gerekçe kısmında belirtilmiştir.Bilirkişi raporu: Taraflar arasında düzenlenen şartname, mukavele, mahkeme kararları ve ödemeler ( bakiye karar harcı:5.634,29 TL, onama harcı: 6.081,30 TL, mahkeme masrafı: 7.767,30 TL, icra dosyalarına ödenen: 442.553,99 TL olmak üzere toplam 461.973,88 TL) nazara alındığında , dava dışı işçiye karşı asıl iş veren olarak ödeme yapmak zorunda kalan davacının davalı ortaklığa rücu edebileceği tutarın 461.973,88 TL olduğu belirtilmektedir.Davacı, hizmet alım ihalesinin davalı tarafından üstlenildiğini, ihale şartnamesine göre, davalı yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin iş hukukundan doğan her türlü işçilik hakları ile ilgili ücret ve tazminatlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, dava dışı işçinin işçilik alacaklarının tahsili için, davacı aleyhine açtığı dava sonunda hesaplanan miktarın davacıdan tahsiline karar verildiği ve icra takibi sonunda da davacı tarafından ödendiği ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatı ve ihbar tazminatından hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Davacı taraf idari ve teknik şartname uyarınca ödenen bedellerden davalının sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı ise asıl işverenin davacı olması sebebiyle davacının sorumluluğunun bulunduğunu, davalıya ödenen sözleşme bedelinde kıdem tazminatı, ihbar tazminatı alacağının sözleşme gideri olan bedeller arasında yer almadığı için davalının sorumlu olmadığını savunmuştur. Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusudur ve işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla getirilmiş olan sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanunun 146.maddesinde “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Ve hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ile diğerlerine rücu hakkını haizdir. Birinden tahsili mümkün olmayan miktar, diğerleri arasında mütesaviyen taksim olunur.” (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 167. maddesi “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.”) şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Ayrıca, İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Posta Kanunun 10. maddesinde PTT İdaresinin posta ulaştırmalarını düzenlemek için gerçek ve tüzel kişilerle ve taşıma ortakları ile sözleşme yapabileceği, PTT idaresinin postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla 3. şahıslara gördürebileceği düzenlenmiştir. Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede,5584 Sayılı Posta Kanunun 2,10 ve 16. Maddeleri dayanılarak PTT Genel Müdürlüğü Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü Eminönü bölgesi 12 PTT merkezine ait posta tekeli dışında kalan gönderilerin ihale yoluyla gerçek ve tüzel kişilere (müteahhide) taşıttırılması ve dağıttırılması hizmetinin 17.07.2001 tarih, 24465 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ve yürürlüğe giren PTT Genel Müdürlüğü Alım ve Satım Yönetmeliğine göre pazarlıksız ihaleye çıkılmak suretiyle yaptırılmasını kapsadığı belirtilmektedir. Teknik Şartnamenin 29. Maddesinde ”Elemanların İş Kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından müteahhit sorumludur.” 8 . Maddesinde tekliflerin hazırlanmasında yol bedeli, yemek bedeli, iş kıyafet bedeli, fazla mesai ücreti, asgari ücret, SSK ve işsizlik sigortası gibi işçilik alacakların nasıl ve hangi oranda hesaplamaya dahil edileceği belirlenmiştir.Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede, çalışan işçilerin hak ve alacaklarından yüklenicinin yani davalının sorumlu olacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümleri, tacir sıfatına haiz her iki tarafı da bağlayacağından, davacı Bakırköy İstanbul 5.İş mahkemesinde görülen 25 ayrı (2004/81 E ….2014/105E) mahkeme ilamı gereğince ödemiş olduğu miktarın tamamını, davalılardan sözleşme uyarınca rücuen tahsilini talep hakkına sahiptir.Bilirkişi heyet raporunda mukavele, şartname ve mahkeme kararları kapsamında davacının davalı ortaklığa rücu edebileceği tutarın 461.973,88 TL olarak belirtilmiş ise de; her bir iş mahkemesi dava dosyasında yapılan masrafların tarafların sorumlulukların başladığı ve sona erdiği tarihler nazara alınmak suretiyle ayrı ayrı hesaplanmadığı anlaşılmaktadır. Bilir kişi heyet raporunda sözleşmenin tarafların hangi alacak kaleminden , hangi dönemler kapsamında ve hangi oranda sorumlu olduklarının tespit edildikten sonra davacının rücu edebileceği nihai miktar belirtilmelidir. Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, bilirkişi heyetinden ek rapor alınmak suretiyle yukarıdaki belirtilen bilgiler ışığında davalılara rücu edilebilecek miktarın denetime açık bir şekilde her bir davalı yönünden alacak kalemleri de nazara alınmak suretiyle ayrı ayrı hesaplanması gerekmekle; davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle kararın 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2016/1113 Esas, 2017/1015 Karar ve 07/12/2017 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 .TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 .TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/02/2021