Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1507 E. 2023/680 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1507
KARAR NO: 2023/680
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2019
ESAS NO: 2017/1031
KARAR NO: 2019/788
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 15/11/2017
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 14/01/2014 tarihli “Tehlikeli” sınıf kapsamındaki 150 çalışan ve 01/10/2015 başlangıç tarihli “çok tehlikeli sınıf” kapsamındaki 10 çalışan için 2 ayrı yazılı sözleşme düzenlendiğini, 14/10/2014 tarihli sözleşme gereği 2016 yılı Ocak ayı itibariyle ödenmesi gereken hizmet bedeli KDV dahil aylık 3.545,20 TL, 01/10/2015 tarihli sözleşme gereği ödenmesi gereken hizmet bedelinin KDV dahil aylık 3.776,00 TL olduğunu, davalı şirket tarafından 28/03/2016 tarihli 3.545,20 TL bedelli ve 28/03/2016 tarihli 3.776,00 TL bedelli faturaların ödenmediğini, davalı tarafından müvekkiline gönderilen 26/03/2016 tarihli “31/03/2016 tarihi itibari ile tüm sözleşmelerimizin iptalini en kısa sürede yapılmasını arz ederiz” şeklindeki mail ile şözleşmelerdeki fesih usul ve süresine uyulmadan sona erdirildiğini, borcun ödenmemesi nedeniyle davalıya Beyoğlu … Noterliği’nin 18/05/2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, borcun ihtarnameye rağmen ödenmemesi nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalının itirazının borca yönelik olmayıp yetkiye yönelik olduğunu, yetki itirazının kaldırılması talebi ile İstanbul 22. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/1244 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemenin borca itiraz da içerdiği gerekçesi ile davayı reddettiğini, ihtilafların çözümü için İstanbul mahkemelerinin yetkili olarak belirlendiğini bu nedenlerle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Dava, İİK m.67’de düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Dava dosyasına celp edilen İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı/ borçlu aleyhine 19/10/2016 tarihinde ilamsız yolla 2 adet faturaya dayalı olarak, 29.977,20 TL asıl alacak, 1.303,78 TL işlemiş faiz, 1.498,86 TL cezai şart olmak üzere toplam 32.779,84 TL’nin takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %10.50 avans faizi ile birlikte tahsilini talep etttiği, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine davalı/ borçlunun süresinde olarak İstanbul Anadolu İcra Daireleri’nin yetkili olduğu nedeniyle yetkiye, borca, faize ve tüm ferilerine itiraz etmesi neticesinde icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği ve süresinde olarak işbu itirazın iptali davasının açılmış olduğu görülmüştür. İhtilaf, davacı alacaklının davalıdan takip sebebi itibariyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının tespiti konularından kaynaklanmakta olup ispat yükü davacıda bulunmaktadır. Takip 2 adet faturaya dayalı olarak yapıldığına göre davacı bu faturalara konu hizmeti sunduğunu ispat yükü altındadır. Ancak dosya kapsamı ile davacı hizmeti sunduğunu ispat edememiştir.
Bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere davacının ticari defter ve kayıtları davacının davalıdan olan alacağı bakımından yevmiye defterindeki kayıt ile defteri kebirdeki kayıtların tutarlı olmadığı tespit edildiğinden davacının defter kayıtlarının kendi içinde tutarlı olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle subut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; ”Taraflar arasında imzalanan sözleşmelere göre; müvekkilim şirket, davalı şirketin hizmet verdiği 3. Taraf şirketlerin şantiyelerinde de iş sağlığı ve güvenliği hizmeti vermekte idi. Şubat 2016 tarihinde, davalı şirkete mart programı başlıklı mail atılmıştır. Mart 2016 tarihinde de işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve sağlık personeli davalı şirkete hizmet vermiştir. Hizmetin verildiğine ilişkin muayene formları, tespit ve öneri defteri suretleri, iş güvenliği eğitim formlarını dilekçemiz ekinde ibraz ediyoruz. Ancak sözleşmenin feshinden önceki dönemde, müvekkilim şirketin iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi, davalı şirketin hizmet verdiği şantiyeye kasıtlı olarak alınmamaya başlanmış, hizmet verilmesi engellenmiştir (bu konu ile ilgili tanık dinletme talebimiz de vardır). Akabinde davalı şirket tarafından mart ayı sonu itibari ile sözleşmenin feshedileceğine ilişkin mail atılmış, ayrıca şifahen de sözleşmeyi sona erdirdikleri bildirilmiştir. Bu tarihten itibaren de davalı şirket tarafından hizmet alınmamıştır. Mart ayında hizmet verilmesi sebebi ile dosyada da mevcut olan 28.03.2016 tarihli 3.545,20 TL bedelli ve 28.03.2016 tarihli 3776,00 TL bedelli iki adet fatura tanzim edilmiş ve davalı şirkete tebliğ edilmiştir. Davalı şirketçe herhangi bir ödeme yapılmaması sebebi ile 18.05.2016 tarihinde toplam 7.321,20 TL nin gecikme cezası ve faizi ile birlikte tahsili ve sözleşmenin süresinden önce feshi sebebi ile bakiye aylık ücret bedeli olan 22.656,00 TL nin ödenmesi talep edilmiştir. Bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere; imzalanan sözleşmeye göre “sözleşmenin sona ermesinden önce hizmet alan tarafından sözleşmenin tek taraflı feshedilmesi halinde bakiye sözleşme süresi kadarki ücretlerin tümü tek sefer de hizmet verene ödenmek zorundadır. Yerel Mahkemece hizmetin verildiğinin ispat edilememesi gerekçesi ile davamız, usul ve yasaya aykırı olarak reddedilmiştir. Ancak dosyada mevcut ve dilekçemiz ekinde sunduğumuz belgelerden de görüleceği üzere ihtilafa konu olan Mart 2016 döneminde müvekkilim şirketçe hizmet verilmiştir. Ayrıca davalı şirketin bu yönde herhangi bir itirazı olmadığı gibi sözleşme süresince de buna ilişkin bir ihtar vs göndermemiştir. Yine Yerel Mahkemece defter ve belgelerin kendi içinde tutarlı olmadığı ve bu sebeple ibraz eden tarafından aleyhe delil sayılacağından taleplerimiz reddedilmiştir. Öncelikle belirtmemiz gerekir ki her ne kadar defterler usulüne uygun tutulmasa da cari hesap ekstresinden de görüleceği üzere davalı şirket, faturalara mahsuben kısmi ödemeler yapmış bunlara ilişkin herhangi bir itirazı olmamıştır. Müvekkilim şirket muhasebecisi tarafından düzenlenen defterler usulüne aykırı tutulmuş olsa da bu durum alacağı ortadan kaldıran bir husus değildir. Zira söz konusu alacaklar hizmetin ifası sebebi ile mevcuttur ve yukarıda bahsettiğimiz gibi hizmetin verildiği de sabittir. 17.04.2019 tarihli celsede Yerel Mahkemece davalı tarafa defter ve belgeleri ibraz etmesi için 2 haftalık kesin süre verilmiştir. Ancak verilen kesin süreye rağmen defter ve belgeler ibraz edilmemiştir. HMK M.222’ e göre; “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” Denmektedir. Buna göre ilgili mevzuat gereği davalı şirketin defterlerini ibrazdan kaçınması da kötü niyetli olup alacağımızın ispatının da kabulü gerekmesi sebebi ile Yerel Mahkeme kararının bu yönü ile de bozulması gerekmektedir. Ayrıca sözleşmenin süresinden önce feshi sebebi ile bakiye aylık ücretler yönünden yerel mahkemece karar verilmemiştir.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinin davalı tarafından erken ve usulsüz feshedilmesi nedeniyle, sözleşme süresi sonuna kadar ki ücretin tümü ve mart 2016 dönemine ilişkin 2 adet fatura bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine 19/10/2016 tarihinde 29.977,20 TL asıl alacak, 1.303,78 TL işlemiş faiz, 1.498,86 TL cezai şart olmak üzere toplam 32.779,84 TL’nin tahsili için takip başlatığı, takibin dayanağının 28/03/2016 tarihli 379137 sıra numaralı, iş güvenliği uzmanlığı hizmet bedeli, işyeri hekim hizmet bedeli, diğer sağlık personeli hizmet bedeli açıklamalı 3.545,20TL ve 3.776,00TL bedelli … sıra numaralı iş güvenliği uzmanlığı hizmet bedeli mart dönemi açıklamalı iki adet fatura ve sözleşmenin borçlu tarafından erken ve usulsüz feshi nedeni ile (2016/nisan-eylül) 6ay*3.776,00TL=22.656,00TL muaccel alacak olduğu, davalının süresinde itirazı üzerine işbu davanın açıldığı görülmektedir. Her ne kadar davalı taraf, icra takibine yaptığı itirazında icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş ise de; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 8. maddesinde ihtilafların çözümünde İstanbul mahkemeleri ile icra dairelerinin yetkili olduğu hüküm altına alındığından HMK 17. madde gereğince İstanbul mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğunun kabulü ile takibin yetkili icra dairesinde başlatıldığı ve dava şartının sağlandığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında en son imzalanan 01.10.2015 tarihli 10 çalışana ilişkin sözleşme gereği ödenmesi gereken hizmet bedeli Kdv dahıl aylık 3.776,00 TL’dir. Sözleşmenin ilgili maddeleri şu şekildedir: ”Madde 2 Konu Bu sözleşmenin konusu….yayınlanan ”işyeri hekimi ve diğer sağlık personelinin görev, yetki, sorumluluk ve eğitimleri hakkında yönetmelik” ….sayılı ”iş güvenliği uzmanlarının görev, yetki, sorumluluk ve eğitimleri hakkında yönetmelik” ve ”iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri yönetmeliği” ….sayılı ” iş güvenliği uzmanlarının görev, yetki, sorumluluk ve eğitimleri hakkında yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik” kapsamında belirtilen hizmetlerin bu sözleşmede belirtilen hükümler doğrultusunda verilmesi, hak ve yükümlülüklerin belirlenmesidir. Madde 6 Ücret 4) Faturalar ilgili ayın birinci ve sonuncu gününü kapsayacak şekilde düzenlenecek ve en geç takip eden ayın ilk 5 gününe kadar hizmet alan işyerinin ilgili birimine verilecektir. Ödemeler faturanın hizmet alan işyerine teslim edileceği son günden başlayarak her ayın ilk 5 günü içerisinde hizmet alan işyeri tarafından yapılacaktır. 5) Ödemesi geciken her ay için bir sonraki ay faturasına yansıtılmak üzere %5 gecikme faizi uygulanacaktır. Madde 7 Sözleşmenin süresi ve sona ermesi ve feshi1) Iş bu sözleşme tarafların onay tarihinden itibaren 1 yıl süre ile geçerlidir. Taraflardan biri, sözleşmeyi sona erdirmek istediğini, sözleşmenin bitim tarihinden en az 2 ay (iki ay) önce diğer tarafa yazılı olarak bildirmediği takdirde sözleşme 1 yıl daha uzatılmış olacaktır.3) Sözleşmenin sona ermesinden önce, hizmet alanın (davalının) süresinden önce sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmek istemesi halinde, sözleşme süresi sonuna kadarki ücretlerin tamamı hizmet verene (davacıya) ödenmek zorundadır.” Davalı tarafından davacıya gönderilen 26/03/2016 tarihli mail; ”31/03/2016 tarihi itibari ile tüm sözleşmelerimizin iptalinin en kısa sürede yapılmasını arz ederiz” şeklindedir. Davacı tarafından Beyoğlu (…) Noterliği’nin 18.05.2016 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilmiş; ve ihtarname; “14.01.2014 tarihli sözleşmenin 6) diğer hususlar” başlıklı kısmının 5.md. sine göre; sözleşme bitim tarihinden 2 ay önce taraflardan herhangi biri tarafından bildirim ile feshedilmediği sürece aynı koşullarla ve ücrette oluşacak değişiklikler saklı kalmak kaydı ile 1 takvim yılı daha uzayacaktır. Sözleşme, fesih şartına uygun olarak feshedilmediği için en son 14,01.2016 tarihinde yenilenmiştir. Yeni dönem ücreti. KDV dahit 3.545,20 TL. *9 ay (2016/Nisan- Aralık) 31.906,80 TL. müvekkil alacağı muaccel hale gelmiştir. 01.10.2015 tarihli sözleşmenin”7)Sözleşmenin Süresi sona ermesi ve Fesih” başlıklı kısmının İ.md.sine göre sözleşme -1- yıl içinde geçerli olup, yazılı bildirim ile sona ereceği; 3.md.sine göre, hizmet alanın (muhatabın) süresinden önce sözleşmeyi tek taraflı feshetmesi halinde sözleşme süresi sonuna kadarki ücretlerin tamamı hizmet veren keşideci şirkete ödenmek zorundadır. Sözleşme, fesih süresine ve şartına uyulmaksızın muhatap şirket tarafından fiilen sona erdirilmesi nedeni ile, KDV dahil aylık 3.776,00 TL.”6ay(2016/Nisan-Eylül)22.656,00 TL. müvekkil alacağı muaccel hafe gelmiştir. Keşideci müvekkil şirket tarafından sözleşmeler kapsamında verilen hizmete karşılık muhatap şirkete gönderilen faturaların bir kısmının ödenmemesi nedeni ile 7.321,20.-TL bakiye TL alacağımız bulunmaktadır. ….ayrıntısı yazılı alacaklarımızın ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde….hesabına ödenmesini aksi halde yasal işlemlere başlanacağını önemle ihtar ederiz” şeklinde düzenlenmiştir. İhtarname 24/05/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Mahkemece mali müşavir bilirkişiden alınan raporda; ” davacı şirket yasal defterlerinin süresinde açılış-kapanış tasdiklerinin yapılmış olduğu, lehine delil olma özelliğine haiz olduğu, davacı şirket, davalı şirketi 120.SE02 nolu Alıcılar hesabında takip etmektedir. Takip tarihi olan 19.10,2016 tarihinde davalı şirketten yevmiye defterine göre 7.321,20.-tl alacaklıdır. Bu tutar Defteri Kebirde 1.361,20.-TL olarak kayıtlıdır. Yani defteri kebire göre davacı, 1.361,20.-tl alacaklıdır. Kısacası, davacıya ait yasal defterler birbirini tutmamakta olup, sahibi lehine delil teşkil etmediği görülmektedir. Davalı taraf iddialara yanıt vermediği gibi, yasal defterlerini de sunmadığından inceleme olanağı bulunamamıştır. Ancak; yasal defterleri birbiri ile uyuşmayan davacı için, kanaatime göre davacının yasal defterlerinde mevcut ve iki farklı rakamdan düşük olan tutarın kabul edilmesi gerekir. Sözleşmeden Doğan Tazminat Alacağınım Hesaplaması; 01.04,2016 – 01.10.2016 tarihleri arasındaki -6- aylık süre için 3.776,00*6 =22.656,00 TL. hesaplanmaktadır.Davacı, davalı şirkete vermiş olduğu hizmet nedeniyle 2014 yılından bu yana hizmet faturaları düzenlemiş, davalı şirket de bu fatura bedellerini genellikle çek Ile ödemiştir. Davacı şirket, İş Yeri Hekimi Dr. … tarafından verilen hizmet 01.03.2016 ve 08.03.2016 tarihinde verildiği görülmekte olup; şirket kaşesi ile şirket yetkilileri tarafından imza altına alınmıştır. (dava dosyası içerişinde Ser Metal’e ait kaşe ve imzası alduğu düşünülen evraklar sunulmuştur.) Sözleşmeye göre %5 Cezai Şart Hesaplaması; Taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre, “Ödemesi geciken her ay için bir sonraki ay faturasına yansıtılmak üzere %5 gecikme faizi uygulanacaktır (Md 6)” hükmüne göre yapılacak hesaplama aşağıdaki gibi olacaktır. Rapor içerisinde detaylıca anlatıldığı üzere, davacı taraf yasal defterleri uyuşmadığı için Defteri Kebir de görünen bakiye tutar olan 1.361,20.-TL lçin; 1.361,20*%5=68,06.-TL hesaplanmaktadır. Faiz hesaplaması; 68,06.-TL (cezai şart bedeli)+1.361,20. -TL( cari hesap alacağı)+ 22.656.-TL (sözleşmeden doğan alacak)=24,085,26.-TL bakiye alacak için; 11.04.2016 tarihinde yapılan son ödeme tarihinden takip tarihi olan 19.10.2016 tarihine kadar geçen süre için, 1.067,01 TL faiz talep edebileceği hesaplanmıştır.” şeklinde mütalaa olunmuştur. Fatura alacağına yönelik iddianın değerlendirilmesinde; Taraflar arasındaki uyuşmazlık faturalara konu hizmetin verilip verilmediği ve hizmet karşılığı bedelin ödenip ödenmediği hususlarına ilişkindir. Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde öncelikle iddiaya konu hizmetin verildiğinin ispatı gerekmekte olup, ispat külfeti davacıya aittir. 6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “… Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyette olup, mahkemece yapılacak yargılamada belirtilen bilgiler doğrultusunda davacının alacağını ispatla yükümlü olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda, davalı taraf davaya cevap vermemiş, ihtara rağmen defterlerini ibraz etmemiştir. Her ne kadar davacının usulüne uygun tutulan defterleri birbirini doğrulamasa da mahkemece ispat bakımından sadece davacının ticari defter kayıtları ile sonuca gidilmesi, davacının delil olarak dayandığı ve dava dilekçesine eklediği tutanak ve belgelere itibar edilememesi hatalı olmuştur. Davacının sunduğu belgelerden 01/03/206-08/03/2016 tarihlerinde işyeri hekimi, diğer sağlık personeli, iş güvenliği uzmanı tutanaklarının davalı şirketçe kaşelenip imzalandığı görülmektedir. Davacı ile davalı arasında iş yeri sağlığı hizmeti verildiğinden davacının bu hizmeti verip vermediği ilgili SGK Müdürlüğünden sorulup, işyeri katip defteri incelenmelidir. Mahkemece kök rapor sunan mali müşavir ve sektörde uzman bir bilirkişiden oluşan heyetten rapor alınarak, davacının hakediş ve dolayısıyla fatura konusu hizmetleri verip vermediği, bu faturaların davalı tarafa usulüne uygun teslim edilip edilmediği, varsa bu konuda davacı delilleri sorulup araştırılması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur. Sözleşmeden Doğan Tazminat Alacağına yönelik talebin incelenmesine gelince; Taraflar arasında imza altına alınan yazılı sözleşmenin 1 yıl için geçerli olacağı, süre sonunda sözleşmenin sona ermesi için sürenin dolmasından 2 ay önce yazılı olarak bildirim yapılacağ şartı düzenlenmiştir. Sözleşme 01.10.2015-01.10.2016 tarihleri arasında geçerlidir. Sözleşmenin, 7/3 maddesinde “,.Sözleşmenin sona ermesinden önce, hizmet alanın (davalının) süresinden önce sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmek istemesi halinde, sözleşme süresi sonuna kadarki ücretlerin tamamı hizmet verene (davacıya) ödenmek zorundadır” şartını içermektedir. Sözleşme geçerli olup tarafları bağladığından; 01.10.2015 tarihli sözleşmenin davalı tarafından, 26/03/2016 tarihinde sözleşmenin süresine ve yazılı fesih usulüne uyulmaksızın tek taraflı ve filli olarak sona erdirilmesi nedeni ile davacı geriye kalan 6 aylık ücrete (3.776,00*6 =22.656,00 TL.) hak kazanmıştır. Mahkemece bu alacak talebine yönelik değerlendirme yapılmaksızın davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda yer alan gerekçeler doğrultusunda HMK’nin 353/1.a.6 bendi gereğince kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine iadesine dair karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1031 E. 2019/788 K. Sayılı 09/10/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/05/2023