Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1488 E. 2020/106 K. 14.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1488
KARAR NO: 2020/106
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/455 Esas
KARAR NO: 2019/1007
KARAR TARİHİ: 15/10/2019
DAVA: TAZMİNAT
KARAR TARİHİ:14/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacı şirkette sigortalı …’nun … Hastanesindeki tedavisine ilişkin 21.695,71 TL’yi 27/11/2017 tarihli fatura ile hastane provizyon onayı verilerek ödendiğini, davacı şirket tarafından ödenen 21.695,71 TL’nin %50’lik kısmı olan 10.847,86 TL sağlık sigortası genel şartları müşterek sigorta madde 12 uyarınca tedavi masraflarının birden fazla sigortacı tarafından temin edilmiş olunması durumunda bu masrafların sigortacılar arasında teminatları oranında paylaştırılacağı bildirilmiş ise de davalıya yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını bildirmekle 10.847,86 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile yargılama gider ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılarak tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının sigortalısının tedavisi için yapılan harcamaları müşterek sigorta hükümlerine göre rücu etmek hakkının bulunmadığını, davacının ödediği tazminatın geçirilen operasyonlarla uyumlu ve rayice uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini ve bu nedenle %50 oranında rücu taleplerinin miktar bakımından kabul edilebilir olmadığını, sigorta tazminatı ödeme yükümlülüğünün ancak sigorta şirketine yapılan ihbardan 45 gün geçmekle muaccel olacağını bildirmekle davanın reddini, yargılama gider ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI “Dosyamız kapsamında alınan 17/04/2019 tarihli sigorta uzmanı bilirkişi raporuna göre, davacı ve davalının her ikisinin de dava dışı … için hastane masrafları konusunda tam sigorta teminatı verdiği, sigortalının sadece davacı … teminatı kapsamında hastane giderlerini 03.11.2017 tarihli fatura karşılığı ödettiği, bu ödemeden önce 31.10.2017 tarihinde fiyat ve ödeme konusunda … numaralı poliçe kapsamında davacıdan provizyon alındığı, tüm ödemenin davacıya fatura edilmesi konusunda sağlık kuruluşu ile davacı arasında mutabakat sağlandığı, gerek davacının, gerekse sigortalının davalıya müracaat ederek, davalının sigorta teminatını işletmek yönünde provizyon, tedavi ve fatura düzenlenmesi ile ödeme sürecinde bir irtibat ve ödeme talebinin olmadığı, davacının aldığı ibraname ile tüm ödemeyi sigortalısı için yaptığı ve bunu yansıtmak konusunda her hangi bir temlik almadığı, sağlık sigortasında tedavi giderini ödeyen davacının yasal halefıyeti hakkını kazanmadığı; kaldı ki sigortalının halefi olsa da bunun davalıya tazminatın yansıtılması hakkı vermeyeceği, Sağlık Sigortası Genel Şartları gereği davacının davalı ile hastane giderlerini paylaşması hususunun hastaneden provizyon alınması, tedavi kurumu ile görüşme ve fatura tanzimi aşamasında davacı tarafından veya sigortalısı tarafından talep edilmesi gerekirken, davacının Genel Şartlara dayanarak tazminatı paylaşma talep edemeyeceği yukarıda ayrıntılı dökümü yapılan irdeleyici ve hükme elverişli bilirkişi raporundan anlaşılmakla davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; TBK 61 ve 62 maddesi uyarınca davacı ve davalının müteselsil sorumlu olduğu, sigorta ettirenin uğradığı zararı bunların hepsinden veya birinden tazmin etme hakkına haiz olduğu, dosyanın tevdi edildiği bilirkişinin ehil olmadığı, müşterek poliçe kapsamı ve müteselsil borçluluk değerlendirmesinin Borçlar Hukuku ve Sigorta Hukuku kapsamına girdiği TTK 1466. madde, TBK 61 ve 62. madde uyarınca ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, müşterek sigorta kapsamında ödenen tedavi gideri bedelinin, ödeyen sigorta şirketi tarafından, müşterek sigorta şirketinden rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sağlık sigortasında tedavi giderini ödeyen davacının yasal halefiyete hak kazanmadığı, halefiyet olması durumunda dahi bunun davalıya yansıtılması hakkı vermeyeceği, Sağlık Sigortası Genel Şartları uyarınca davalının davacı ile hastane giderini paylaşması hususunda hastaneden provizyon alması gerektiği , tedavi kurumu ile görüşme ve fatura tanzimi aşamasında davacı tarafından veya sigortalısı tarafından talep edilmesi gerektiği ve bu haliyle davacının Genel Şartlara dayanılarak tazminat talebinde bulunamayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK ‘nun 1466. maddesinde ”Bir menfaat birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsi, ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılır. Bu taktirde sigortacılardan herbiri, sigorta bedellerinin toplamına göre sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olur. Sözleşmelere göre sigortacılar müteselsilen sorumlu oldukları taktirde, sigortalı uğradığı zararlardan fazla bir para istemeyeceği gibi, sigortacılardan her biri yanlız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olur. Bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedeller oranındadır.” belirtilmektedir. 6098 sayılı TBK ‘nun 62/2 maddesinde ”Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur” hükmü yer almaktadır. İstinaf eden vekilince her ne kadar 6102 sayılı yasanın 1466. Maddesinin 6098 sayılı borçlar kanunun 61 ve 62. Maddelerince değerlendirilmesi ve buna göre de talebinin kabulü yönünden talepte bulunmuş ise de; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466 maddesinin TTK nun 2. Kısım Sigorta Türlerine İlişkin Özel Hükümler Birinci Bölüm – Zarar Sigortaları Başlığı altındaki A ) Mal Sigortaları kısmında düzenlendiği, genel hükümler kısmında yer almadığı, oysa dava konusunun 6102 sayılı yasanın İkinci Kısmın İkinci Bölümü – Can Sigortalarının C) Hastalık ve Sağlık Sigortası kısmına ilişkin 1511 ila 1520. Maddeleri arasında düzenlenen Sağlık Sigortasına ilişkin olduğu ve 6102 sayılı yasanın 1519. Maddesindeki Hastalık ve Sağlık Sigortasında Uygulanacak Diğer Hükümler başlığı altında sayılan maddeler içerisinde 1466. Maddenin yer almadığı yasada yer verilmeyen bu hükmün bu nedenle Sağlık Sigortaları yönünden uygulanma imkanının olmadığı, ancak: Davacı tarafın, davalı taraf ile doğrudan bir ilişkisinin bulunmaması kendi sigortalısına Hastalık Sigortası Poliçesinden kaynaklı yapmış olduğu hastahane masrafları ödemesinden dolayı genel hüküm içeren Borçlar Kanunun 61 ve 62. Maddelerinin müteselsil sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündeki istinaf talebi de dikkate alındığında ödeme yapmış olduğu kendi sigortalısına halefen talepte bulunduğu buna göre de işletilmesi gereken halefiyet kuralı olacağı sabittir. Yasal düzenleme bir bütün halinde değerlendirildiğinde, TBK 62. maddede yer alan düzenlemede, müteselsil sorumlunun kendi payına düşenden fazlasını ödemesi halinde, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olmakla birlikte, zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlemesi, sigorta poliçesindeki sigortalının tüketici olup olmadığının değerlendirilmesi gerekliliğini gösterdiği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiş ise de; bu hükmünde Zarar Sigortaları bölümünde düzenlendiği, genel hükümler içinde yer almadığı ve 6102 sayılı yasanın 1519. Maddesinde de 1472. Maddesinin uygulanacağına dair herhangi bir atıf bulunmadığı buna göre de bu maddeye atfen bir değerlendirme yapılamayacağı ancak Borçlar Kanunu 61 ve 62 maddesi dikkate alınarak ve yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında kararındaki “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklindeki düzenlemede dikkate alınarak görevli mahkeme yönünden değerlendirme yapılması gerekmiştir. 6102 sayılı TTK ‘nun 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Satıcı; Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi kapsar. Tüketici ise ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 3. maddesinde de “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. Dosya davacısı sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra, Borçlar Kanunu 61 ve 62. Maddeleri yönünden müteselsil sorumluluğa istinade davalıdan talepte bulunmuş olup, aralarında doğrudan 6102 sayılı yasanını 4. Maddesinde tanımlanan şekilde bir ticari ilişkinin bulunmadığı sabittir. Açıklanan nedenlerle 6098 sayılı TBK’nun 62.maddesi, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uyarınca dava dışı sigortalı gerçek kişi ile davalı … arasındaki ilişki bir tüketici işlemi olduğundan, görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Açıklanan bu gerekçelerle, davaya bakma görevi … Tüketici Mahkemesine ait olup, kararı veren ilk derece mahkemesinin görevsiz olduğu ve HMK 114/1.c ve 115 maddeleri uyarınca görev dava şartı yokluğundan davanın usülden reddi kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm vermiş olması yerinde görülmemiş bu nedenle HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı tarafın istinaf talebinin esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜ ile, HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/10/2019 tarih, 2018/455 esas 2019/1007 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-HMK’nın 114/1-c maddesindeki görev dava şartı yokluğundan HMK’nın 115/2.maddesi uyarınca görevsizlik kararı (davanın usulden reddi) verilerek dosyanın görevli … Tüketici Mahkemesine gönderilmesi kararı verilmek üzere mahkemesine İADESİNE 3- Davacı tarafça başvuru tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca yatırmış olduğu istinaf başvuru harcının HAZİNEYE irat kaydına, 4-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından talep halinde kendisine iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 6-HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 14/10/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.