Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1474 E. 2023/771 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1474
KARAR NO: 2023/771
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/150 Esas
KARAR NO: 2019/1026
KARAR TARİHİ: 09/12/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca, müvekkilinin üzerine düşen tüm sorumlulukları eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini, borcunu layığına uygun bir şekilde ifa ettiğini, fakat buna rağmen davalının verilen hizmet karşılığından müvekkili tarafından kesilen fatura bedellerini ödemediğini, her seferinde farklı bahaneler ileri sürerek işi yokuşa sürdüğünü, icra takibine konu faturanın 14/04/2017 tarihli ve … nolu KDV dahil 60.000.00 TL bedelli fatura olduğunu, faturanın davalı tarafa tebliğ edildiğini, davalı tarafın faturaya karşılık 03/04/2017 tarihinde 18.000.00 TL, 29/05/2017 tarihinde 20.000.00 TL, 14/04/2017 tarihinde 7.333.00 TL olmak üzere toplam 45.333.00 TL ödeme yaptığını, kalan 14.667,00 TL bakiyeyi davalının ödemediğini bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün dosyası ile takip başlattıklarını, davalı tarafın kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini, bu nedenlerle davalı tarafın kötü niyetli itirazının iptali ile takibin devamına, yargılama giderteri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; husumet itirazında bulunduklarını, sözleşmenin tarafının Türkiye Hemofili Derneği olduğunu, fakat davanın …ne açıldığını, Türkiye Hemofili Derneği ile …nin ayrı tüzel kişilik olduğunu, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, davacı tarafın sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini, edimini ifa ettiğini ispat etmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın usul ve esastan reddine, davacı tarafın %20 ‘sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karara verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Tacir tarafından işletilen ticari işletmenin, bizatihi kendisinin hukuki bîr varlığı yoktur. Önemli olan işletmeyi kendi adına işleten kimsenin yani tacirin kim olduğudur. Bu yönüyle Derneklere baktığımızda, Türk Ticaret Kanununun yukarıda tam metni verilen 16. Maddesine göre yasal olarak tacir olarak kabul edilen kişilik, Dernek tüzel kişiliğinin bizzat kendisidir. Demekler tarafından kurulun İktisadi işletmelerin tüzel kişiliği olmadığı gibi derneklerin iktisadi işletmeleri kanunen tacir sayılmamakta, tacir sıfatı ve ticari faaliyetlerden doğan sorumluluklar, asıl tüzel kişiliğe haiz olan derneğe verilmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E. 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi takdirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.T.C.Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2018/154E., 2019/2795K. kararında; Faturaların karşı yana tebliğ edilip edilmemesi temerrüdün oluşması bakımından önemli olup, somut olayda dava konusu faturaların davalıya tebliğ edilmemiş olmaları aleyhe takip yapılmasına engel olmadığı, ancak mahkememiz dosyasında davalı tarafın davacıya 45.333,00 TL ödeme yaptığı ödemelerinden sonra davacı tarafın 14.667.00 TL alacaklı göründüğü, bu işlemlerin davalı tarafın faturadan haberdar olduğunun kanıtı olacağının tespit edildiği, açıklanan nedenler, Mahkememizce iddia, savunma, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın takip tarihi olan 02/02/2018 tarihi itibari ile 14.667.00 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olduğu” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 14.667,00 TL alacak üzerinden aynen devamına, 2.933,40 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Mahkemenin, bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazı dikkate almadan ve başkaca hiçbir araştırma yapmayarak bilirkişi raporuna göre hüküm kurduğunu ancak ‘’Türkiye Hemofili Derneği’’ Bakanlar Kurulu kararıyla 24/11/1997 tarihinde kamu yararına çalışan dernek statüsüne haiz olduğundan müvekkilinin TTK 16/2. Maddesi hükmü gereğince tacir sayılmayacağını, dolayısıyla hem bilirkişi hem de mahkeme, müvekkil derneğin statüsü hususunda eksik değerlendirme yapmış olduğunu, davacı taraf icra takibini Türkiye Hemofili Derneği’ne karşı başlatmış ancak yapmış olduğumuz itiraz neticesinde bu kez itirazın kaldırılması davasını …’ne karşı açtığını, yerel mahkemede bulunduğumuz husumet yokluğu iddiamız ne yazık ki dikkate alınmadığını, ayrıca dosyada mevcut olan deliller doğru saptanmadan ticari defterler araştırılmadan bilirkişinin vermiş olduğu eksik ve hatalı rapora göre karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacı tarafından Türkiye Hemofili Derneği aleyhine 1 adet faturaya istinaden 14.667,00 TL bakiye asıl alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Tarafların istinaf sebeplerinin incelenmesinden, taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Tacir, TTK’nın 12/1. maddesinde “Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” şeklinde tanımlanmıştır. Tacir, gerçek kişi olabileceği gibi, tüzel kişide olabilecektir. Tüzel kişi tacir, TTK’nın 16. maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanımda ilk olarak ticaret şirketleri yer almaktadır. Ticaret şirketlerinin yanı sıra amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağı düzenlenmiştir. Ancak aynı maddenin 2. fıkrasında devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıfların, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletmesine rağmen kendilerinin tacir sayılmayacağı hususu açık bir şekilde açıklanmıştır. Somut olayda; Bir sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Hemofili Derneği, hemofili hastalarının yaşam kalitesinin yükseltilmesi, nedeni ne olursa olsun Hemofili hastalarının her türlü sorunları ve ihtiyaçlarıyla olanakları ölçüsünde ilgilenmek ve çözüm bulmak amacıyla 1992 yılında ilk olarak Hemofili Derneği adı altında bir grup doktor tarafından kurulduğu, 17 Ağustos 1995 tarihinde adını Türkiye Hemofili Derneği olarak değiştirdiği, 24 Kasım 1997’de ise Bakanlar Kurulu kararı ile “kamu yararına çalışan dernek” statüsüne haiz olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, uyuşmazlık konusu hizmet sözleşmesi kapsamında hemofoli hastaları ve hasta yakınlarının tedavileri, hastaların sosyal ve ekonomik yaşamdan beklentileri, hemofili hastalığının bireylerin duygusal durumlarına etkisine dair derneğin yürütmeyi arzu ettiği araştırma çalışması kapsamında davacı tarafından verilecek hizmetin, her ne kadar davacı şirketin ticari işletmesiyle ilgili olduğu konusunda hiç bir tereddüt bulunmasa da davalı kurumun ticari işletmesiyle ilgili olarak değil kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirmiştir. Kaldı ki TTK’nın 16/2. maddesi uyarınca devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakfılar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletenler, kendileri tacir sayılamayacağından davalının tacir olarak kabulü de mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalı kurumun tacir sıfatı bulunmadığı gözetildiğinde davanın TTK ve bazı kanunlarda belirtilen mutlak veya nispi ticari davalardan olmadığı, dolayısıyla görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu açıktır. Açıklanan nedenlerle, somut uyuşmazlıkta görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri olup, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmış olması nedeniyle davalı vekilinin sair istinaf sebepleri şimdilik incelenmeksizin, kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.3 bendi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun sair istinaf sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemenin 2018/150 E. 2019/1026 K. sayılı 09/12/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3 ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/05/2023