Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/147 E. 2021/58 K. 27.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/147
KARAR NO: 2021/58
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/914 Esas
KARAR NO: 2017/909
KARAR TARİHİ: 04/10/2017
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/01/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile;müvekkili şirket ile davalı şirket arasında reklam amaçlı sms gönderimine ilişkin pakete dair sözleşme imzalandığını, sözleşmeye istinaden 30/11/2014 tarihli 7,999,42 TL fatura bedelinin davacı müvekkili tarafından davalıya 02/02/2015 tarihinde ödendiğini, ancak 01/05/2015 tarihi itibariyle Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ile müvekkili şirketin sözleşme kapsamındaki haklarını kullanamadığını, sms gönderimini durdurmak zorunda kaldığını, fatura konusu hizmetin ifasının imkansız hale geldiğini, konu ile ilgili davalı şirket yetkilileri ile görüşüldüğünü, bir sonuç alınmadığını, bu sebeple İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, borçlunun takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu beyanla, davalının itirazının iptaline, davalı aleyhine %20’den aşağı olamamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davacı şirketin tanıtım ya da bilgilendirme amaçlı sms/mms lerinin belirlediği kriterlere uygun kişilere gönderimi için davalı şirket ile 14/11/2014 günü taahhütname imzaladığını, taahhütnamenin 2.maddesine göre davacı şirketin davalı tarafından sms/mms gönderilecek olan hedef kitlenin belirlenmesi için gerekli olan kriterleri net olarak davalıya sağlayacağını taahhüt ettiğini, ne var ki davacının bu yükümlüğünü yerine getirmediğini, hedef kitle bilgilerini davalıya sunmadığını, davacının temerrüde düştüğünü, imza tarihinden itibaren 6 ay içinde hedef kriterleri belirleyerek gönderim talep etmesi gereken hizmeti bu sürede talep etmediğini, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun 23/10/2014 tarihli olduğunu, kanunun yürürlük tarihinin ise 01/05/2015 günü olduğunu, taahhütname tarihi olan 24/11/2014 günü yasanın esasen kabul edilmiş olduğunu, bu yasaya rağmen davacının taahhütname imzaladığını, yasanın yürürlük tarihine kadar da taahhütname gereği hedef kriterleri davacının davalıya bildirmediğini, kusurun tamamen davacıda olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiş, davacının icra takibinde kötü niyetli olduğunu beyan ederek davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen reklam amaçlı sms gönderimine ilişkin sözleşmenin 24/11/2014 tarihli taahhütname kapsamında davacının hedef kitle bilgilerini gönderme süresi olan 6 aylık süre 24/05/2015 günü sona erdiği, taahhütnamenin 16.maddesinde iş bu taahhütname kapsamında gönderilecek SMS/MMS adedi toplamının, herhangi bir nedenle taahhütname imza tarihinden itibaren 6 ay sonunda 27.586 adede ulaşamaması halinde 6 aydan sonra bakiye kalan SMS adedinin gönderimini talep etme hakkının kalmayacağı ve gönderilmeyen SMS/MMS ler için taahhütnamenin 19.maddesinde belirlenen bedelin iadesi ve tenkisinin talep edilemeyeceği taahhüt edildiği ancak 6563 sayılı yasanın 6.maddesi ile ticari elektronik iletilerin, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebileceği düzenlendiği, 6563 sayılı yasanın kabul tarihi 23/10/2014 olup 01/05/2015 günü yürürlüğe girdiğinden 01/05/2015 – 24/05/2015 arasındaki 24 gün için sözleşme başlangıçta objektif imkansızlık hali mevcut olup bu dönemde yasanın emredici hükmü nedeniyle sözleşme ifa edilemediği, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 2005/1974 Esas, 2006/2012 Karar sayılı ve 05/04/2006 günlü içtihadına göre de baştan itibaren sözleşmede objektif ifa imkansızlığı var ise sözleşme geçersiz olup sebepsiz zenginleşme ilkeleri doğrultusunda objektif imkansızlığa rağmen kendi edimi yönünden ifada bulunan taraf iade talep hakkı bulunduğu, oysa taahhüt tarihi olan 24/11/2014 ila 6563 sayılı yasanın yürürlük tarihi olan 01/05/2015 günü arasındaki sürede davacı taraf davalıya sms/mms gönderilecek hedef kitle bilgilerini bildirmediğinden davalının edimini yerine getiremediği, eşdeyişle davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle davalının edimini ifa edemediği, sözleşmenin 24/11/2014 – 01/05/2015 arası için objektif ifa imkansızlığı bulunmayıp objektif ifa imkansızlığının 01/05/2015 – 24/05/2015 arası için olduğu, objektif ifa imkansızlığı olan döneme tekabül eden ücretin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini talepte davacının haklı olduğu ve fakat objektif ifa imkansızlığı olmayan, edimin ifa edilebilir olduğu 24/11/2014 – 01/0572015 arası için davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğinden davalının ücrete hak kazandığı, bu dönem için iade talebinde davacının haksız olduğu, davacı tarafça alınmayan hizmet bedeli için peşin olarak ödenmiş olan 7.999.42 TL den doğru orantı kurallarına göre objektif ifa imkansızlığı olan dönem için hesap olunan 1.066.95 TL yönünden davanın kısmen kabulüne ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; sözleşmenin 24.11.2014 tarihinde yapıldığı ancak Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun 23.10.214 tarihinde kabul edilerek 05.11.2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandığı, sözleşmenin yapıldığı sırada yasa Resmi Gazete’de yayınlandığı, davalı şirket kasten ve bilerek ayıplı hizmeti kötüniyetle sattığını davacı şirketi uyarmadığını, davacı şirketin mesleki faaliyet konusu olmayan bu hizmete ilişkin yasa ve mevzuatı bilmesi mümkün olmayıp, bu hususta iyiniyeti suistimal edildiğini, sözleşmenin en son sayfasında tek suret düzenlendiği ve davacıya bir suretinin verilmediği, davacıya sözleşmenin verilmemesi de ayıplı ifa olup sözleşmede hizmete konu MMS kullanımı için süre sınırlaması konulmadığını, sözleşmenin sona ereceği bir süre veya sınırlama yapılmadığını, sözleşmede davacı şirketin bedelini ödediği sms&mms haklarını ne zaman kullanacağı yönünde bir kısıtlama getirilmediği, kısıtlama süre yönünden değil, adet yönünden olduğu bu nedenle davacı şirket bu haklarını dilerse sözleşmenin ilk gününde dilerse son gününde kullanma hakkına sahip olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; somut olayda ise sözleşmenin başlangıcında objektif ifa imkansızlığı olmadığını, 6 aylık sözleşmenin 5 ay süresi boyunca ifa mümkün olduğu ancak davacı talepte bulunmayarak müvekkil şirketin de borcunu ifa etmesine engel olduğunu, kısaca objektif ifa imkansızlığı değil, alacaklı temerrüdü söz konusu olduğunu, tüm işlemlerinde basiretli bir tacir olarak hareket etme zorunluluğu bulunan, davacı şirket kaşesi altında imzalayarak katıldığı taahhütnamenin fayda ve yükümlülükleri ile sözleşmeden önce yayınlanan elektronik ticaret düzenlenmesi hakkında kanunu bilebilecek durumda olduğu dolayısıyla davacı şirketin, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ile fatura konusu hizmetin ifasının imkansız hale geldiği iddiası tamamen gerçek dışı olduğunu, kendi sözleşme edimini ifa etmeyerek, müvekkilin ediminin ifa imkansızlığına neden olması ve sözleşme imzasıdan 1 ay önce yayınlanan yasayı bilmediğini iddia etmesi ve yasanın yürürlüğünden önce 5 ay süre ile beklemiş olması nedenleriyle davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini ayrıca davacı lehine icra inkar tazminatı talebi için yasal şartlar oluşmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesinin ifa imkansızlığından kaynaklanan ödenen hizmet bedelinin iadesi için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı aleyhine bir adet fatura bedelinin iadesine istinaden 7.999,42 TL asıl üzerinden ilamsız takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre; taraflar arasında, davalı şirketin kişisel bilgilerinin tanıtım ve bilgilendirme kapsamında kullanılması amacıyla 3. kişiler ile paylaşılmasına izin vermiş olan abonelerine, davacı şirketin belirlediği kişilere tanıtım ya da bilgilendirme amaçlı SMS/MMS gönderimi için anlaşma sağlandığı, davacı tarafından imza edilen 24/11/2014 günlü taahhütnamenin 15.maddesi uyarınca ” davalı şirket tarafından, SMS/MMS gönderimi yapılacak olan 27.586 adetlik hedef kitleyi, davacı tarafından kendisine iletilen kriterlere göre belirlemek suretiyle, tanıtım/bilgilendirme mesajı almaya ve bu amaçla kişisel bilgilerinin kaydedilmesine izin vermiş olan aboneleri arasından belirleyerek ve bu kişilere içeriği davacı şirket tarafından hazırlanmış 1 adet SMS göndereceği ” 16. madde de ” iş bu taahhütname kapsamında gönderilecek SMS/MMS adedi toplamının, herhangi bir nedenle taahhütname imza tarihinden itibaren 6 ay sonunda 27.586 adede ulaşamaması halinde 6 aydan sonra bakiye kalan SMS adedinin gönderimini talep etme hakkının kalmayacağı ve gönderilmeyen SMS/MMS ler için taahhütnamenin 19.maddesinde belirlenen bedelin iadesi ve tenkisinin talep edilemeyeceği ” taahhüt edildiği görülmüştür. Ancak, 23/10/2014 tarihinde kabul edilen 01/05/2015 yürürlük tarihli 6563 sayılı yasanın 6.maddesi ile ticari elektronik iletilerin, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebileceği düzenlenmiş olmakla, yasanın yürürlüğe girdiği 01/05/2015 ila sözleşmenin sona ereceği 24/05/2015 tarihleri arasındaki 24 gün için objektif imkansızlık hali mevcut olup bu dönemde yasanın emredici hükmü nedeniyle sözleşme ifa edilemediği anlaşılmaktadır. İfa imkansızlığı, TBK’nın 136. maddesinde düzenlenmiş olup, borcun ifasının borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsız olmasını ifade etmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 136/1. Maddesinde; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.” ve 138/1. maddesinde ise; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükümleri bulunmaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 12/05/2020 tarih 2019/2672 Esas 2020/1099 karar sayılı ilamında ifade edildiği gibi Borçlunun sorumlu olmadığı sonraki imkânsızlığın unsurları şunlardır: a)Borçlanılan edim sonradan imkânsız hale gelmelidir: Borçlanılan edimin yerine getirilmesinin sonradan ortaya çıkan olaylar nedeniyle objektif ve sürekli olarak mümkün olmamasına sonraki imkânsızlık denilir. Sonraki imkânsızlık da “fiilî imkânsızlık” şeklinde anlaşılmalıdır. İmkânsızlık, bir insan fiiline veya tabiat olayına dayanabileceği gibi, mantıki (tabiî), hukukî veya maddî sebeplere de dayanabilir. Edimin ifası, sözleşmenin kurulmasından önce imkânsız halde bulunmaktaysa, sonraki imkânsızlık değil, başlangıçtaki imkânsızlık söz konusu olur. Bu takdirde de borcun sona ermesinden değil, sözleşmenin butlanından söz edilir (TBK. m. 27/1). b)Edimin ifası objektif olarak imkânsızlaşmalıdır. Borçlanılan edim borçlu da dahil hiçkimse tarafından ifa edilemiyorsa, objektif imkânsızlık söz konusu olur. Borçlanılan edimin yalnız borçlu tarafından ifasının mümkün olmamasına, sübjektif imkânsızlık denir.Kişiye sıkı sıkıya bağlı edimlerde borçlunun edimi ifası imkânsız hale gelirse, sübjektif değil, objektif imkânsızlık söz konusu olur. c)Sonraki imkânsızlık sürekli olmalıdır. Geçici imkânsızlık borcu sona erdirmez. Sonraki imkânsızlık tam olabileceği gibi, kısmî de olabilir. d)Borçlu imkânsızlıktan sorumlu olmamalıdır: Borçlu, edimin imkânsız hale gelmesinden sorumlu olmamalıdır. Edimin imkânsızlaşmasına yol açan sebepler borçluya yükletilemediği takdirde, borçlu sonraki imkânsızlıktan sorumlu olmaz. Borçlu imkânsızlığa kendi kusuruyla neden olmuşsa, mutlaka sorumludur. Tüm bu anlatımlar ışığında somut olay incelendiğinde; taahhütname hükümleri uyarınca davacının yükümlülüğü, sözleşmenin kurulduğu 24/11/2014 tarihinden itibaren 6 ay içinde sms/mms gönderilecek hedef kitle bilgileri davalıya sunmak, davalı da buna göre sms/mms gönderimini gerçekleştirmektir. Ancak, 23/10/2014 tarihinde kabul edilen 01/05/2015 yürürlük tarihli 6563 sayılı yasanın 6.maddesi ile ticari elektronik iletilerin, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebileceği düzenlenmiş olmakla, yasanın yürürlüğe girdiği 01/05/2015 ila sözleşmenin sona ereceği 24/05/2015 tarihleri arasındaki 24 gün için objektif imkansızlık hali mevcut olup bu dönemde yasanın emredici hükmü nedeniyle sözleşmenin ifa edilemediği anlaşılmaktadır. Taahhütnamede kararlaştıralan 6 aylık sürede davacının ediminin ifası için herhangi bir süre sınırlaması bulunmamaktadır. Yani, davacı taraf, davalıya sms/mms gönderilecek hedef kitle bilgilerini sözleşmenin ilk 24 gününde bildirebileceği gibi son 24 günde bildirmesine engel bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin, “objektif ifa imkansızlığı olmayan, edimin ifa edilebilir olduğu 24/11/2014 – 01/0572015 arası için davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğinden davalının ücrete hak kazandığı, bu dönem için iade talebinde davacının haksız olduğu ” yönündeki gerekçesi isabetsizdir. O halde taahhütnamede kararlaştırılan 6 aylık sürede herhangi bir sınırlama olmadığı, taahhütnamenin son 24 günü dahi sözleşmenin ifa edilebileceği göz önüne alındığınında kısmı ifa imkansızlığından söz etmek mümkün değildir. Kaldı ki somut olayda TBK’nın 136. Maddesinin uygulama imkanı da yoktur. Sözleşmenin kurulduğu 24/11/2014 tarihinde sözleşmenin 6 aylık sürede ifasını imkansız hale getiren 6563 sayılı yasa kabul edilmiştir. Basiretli tacir gibi davranmak zorunda olan davalı Turkcell üstelik kendi faaliyet alanı ile ilgili yasanın yürürlüğe gireceği tarihi bilebilecek durumda olmasına rağmen sözleşmenin süresinin 6 ay olarak kararlaştırılmış olması, edimin ifasının, sözleşmenin kurulmasından önce imkânsız hale getirmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere edimin ifası, sözleşmenin kurulmasından önce imkânsız halde bulunmaktaysa, sonraki imkânsızlık değil, başlangıçtaki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda 6563 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce sözleşme ifa edilmediği takdirde sonraki dönem için borcun sona ermesi değil, sözleşmenin butlanı söz konusu olacaktır. Bu durumda davacı, geçersiz bir sözleşme uyarınca ödediği bedeli davalıdan talep etme hakkı bulunduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuş ise de verilen hükmün taraflarca istinaf edilebilmesi için kabul ve reddedilen miktarın, kararın verildiği tarihteki istinaf sınırının üzerinde olması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2.fıkrasında, miktar ve değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu düzenlenmiştir. Aynı yasanın, “ Parasal sınırların artırılması “ üst başlığı ile, ek madde 1’de, 200’üncü, 201’inci, 341’inci, 362’inci ve 369’uncu maddelerdeki parasal sınırların her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması süreti ile uygulanacağı, ikinci fıkrada, 341’inci, 362’inci ve 369’uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınılacağı ifade edilmiştir. İstinafa konu ilk derece mahkemesinin itirazın iptali kararının, davalı tarafından istinaf edilen kısmı, karar tarihi itibariyle 1.066.95 TL olduğundan HMK’nun 341/2 maddesi uyarınca kabul edilen miktar karar tarihi itibariyle geçerli olan kesinlik sınırı 3.110,00 TL olduğundan davacının istinaf talep hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekili istinaf başvurusunun kabul edilen miktar bakımından kesin nitelikte bir karara karşı istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşıldığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 352/1-b bendi gereğince miktar itibarı ile reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak dosyada eksiklik bulunmadığından, Dairemizce davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK’ nın 352/1.b Maddesi gereğince REDDİNE, 2-Davacı taraf yönünden istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/914 Esas, 2017/909 Karar sayılı ve 04/10/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2- Davanın KABULÜ ile a-Davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın İPTALİNE, takibin DEVAMINA, takip tarihinden itibaren asıl alacağı yıllık %10,50 oranını geçmemek üzere avans faiz işletilmesine, b-Asıl alacak tutarı 7.999,42 TL’nin %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, c-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 546,44 TL harçtan peşin alınan 136,62 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 409,82 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, d-Davacı tarafça yatırılan dava açılış gideri; 170,12 TL, davetiye posta gideri; 92,00 TL olmak üzere toplam 262,12 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, e-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden …Ü.T. ‘ne göre hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, h-HMK’nun 333. Maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde kalan gider avansının taraflara iadesine,
İstinaf İncelemesi Yönünden; 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcından davacı tarafça yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 27,90 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5-Davalı tarafça yatıran 35,90 TL karar harcın istem halinde iadesine, 6- Davacı tarafça sarf edilen 117,00 TL istinaf harcı, 93,50 TL posta davetiye gideri olmak üzere toplam 210,50 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilemesine, 7- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.27/01/2021