Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1468 E. 2023/716 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1468
KARAR NO: 2023/716
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/137
KARAR NO: 2019/934
KARAR TARİHİ: 15/10/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı tarafın toptan elektrik alımı gerçekleştirdiği ticari işlemlerinde müvekkil şirketin danışmanlık hizmetini yürüttüğünü, müvekkilinin yürüttüğü faaliyet çerçevesinde ücret alacağı doğduğunu müvekkili şirketin alacaklarına karşılık 15.05.2017 tarihli 31.605,12 TL, 31.05.2017 tarihli 33.304,32 TL, 22.02.2017 tarihli 49.480,00 TL, 23.03.2017 tarihli 58.112,64 TL, tutarlı fatura düzenlediğini, bu faturalara karşılık davalı şirketin 48.480,00 TL’lık kısmını ödediğini, bakiye kalan kısmını ödemediğini, bu nedenle müvekkili tarafından davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nde … Esas Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin bahse konu icra takibine itiraz ettiğini, kötü niyetli davranarak müvekkili şirketin alacağını tahsil etmesini geciktirmiş olduğunu, davalı şirketin mal kaçırma ihtimalinin güçlü olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere davalının icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davacının davaya konu ettiği faturalara itiraz edilerek davacı şirkete iade edildiğini, davacı şirketin bahse konu faturaları tekrar gönderdiğini, bunun üzerine anılan faturaların kabul edilmediği hususunun davacı tarafa ihtar edildiğini, davacı şirketçe İstanbul … İcra Müdürlüğü’nde … Esas Sayılı dosyası ile haksız bir takip yapıldığını, müvekkili şirketin süresi içinde itiraza konu ettiğini, davacı şirketle müvekkili şirket arasında yazılı bir sözleşme olmadığını, davacı şirketin 01.11.2017-31.12.2017 tarihleri arasında sözleşme dışı danışmanlık hizmetleri verdiğini, ücretinin davacı şirkete ödendiğini, bundan sonraki döneme ilişkin taleplerinin herhangi bir hizmet vermemelerinden dolayı yersiz ve mesnetsiz olduğundan kabulünün mümkün olmadığını, ihtiyati haciz-tedbir gibi davalı şirket aleyhine bir kısıtlamaya gidilmemesini, bu nedenlerle, haksız mesnetsiz davanın reddine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; taraflar arasında elektrik alım satım ilişkisi bulunmakta olup davalı tarafın toptan elektrik alım gerçekleştirmede davacı şirketin danışmanlık faaliyeti yürüttüğü, taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin mevcut olmadığı, davacı defter kayıtlarına göre; davalı şirketin 31.12.2017 tarihi itibariyle 123.022,8 TL borçlu olduğu, anılan tutarın takibe konu edildiği, davalı muavin dökümüne göre; alacağa dayanak gösterilen tüm davacı faturalarının davalı kayıtlarına alındığı, 123.022,08 TL tutarındaki bakiyede tam mutabakat bulunduğu, 26.12.2017 tarih, 501526 sayılı “İade Faturası” nedeniyle davacı cari hesabına 123.022,08 TL borç kaydedildiği, davacı şirket bakiyesinin kapatıldığı, 22.02.2017 tarih, 88 sayılı davacı faturasının “Kasım-Aralık Komisyon Bedeli” olarak düzenlendiği ve davalı tarafça ödendiği, İhtilaflı 23.03.2017, 15.05.2017 ve 31.05.2017 tarihli davacı faturaları ise “Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayı Komisyon bedeli” olarak düzenlenip fatura tarihlerinde davalı kayıtlarına alındığı, bu faturaların iadesi nedeniyle düzenlenmiş olan 26.12.2017 tarih, … sayılı ve 123.022,08 TL tutarlı fatura 27.12.2017 tarihli yazı ekinde davacı şirkete gönderilmiş ise de, davacı tarafından düzenlenen 29.12.2017 tarihli yazı ekinde davalı şirkete iade edilmiş bunun üzerine; davalı şirketçe keşide edilen Beşiktaş … Noterliği’nin 08.01.2018 tarih, .. yevmiye num.aralı ihtarnamesi ile itiraz ettiği, Davalının, hizmet alınmadığını iddia ettiği dönemlere ait faturalardan ilkine 9 ay, İkincisine 8 ay, son iki faturaya da 5 ay sonra düzenlemiş olduğu 26.12.2017 tarihli iade faturası ile itiraz etmiş olduğu, faturaları kayıtlarına aldıktan uzun süre sonra iş veya hizmetin verilmediğini iddia ederek iade faturası düzenlenmesinin dürüstlük kuralına uymadığı, bu nedenle davalı savunmasına itibar edilmediği ve itirazın haksız olup iptali gerektiği kanaatine varılmış, Anılan durum karşısında takip konusu alacağın likit ve hesap edilebilir nitelikte olması nedeniyle davalı-borçlunun İİK’nın 67/2. maddesine göre hükmolunan alacağın %20 oranı üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatından da sorumlu olması gerektiği hususu da göz önünde bulundurularak ” davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı dosyası ile başlatılan takibe yönelik itirazın iptali ile takibin takip koşulları ile devamına, davalının likit ve muaccel alacağa itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği anlaşılmakla alacağın %20 si olan 24.604,41-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili tarafından cevap dilekçesindeki nedenler tekrarlanarak istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, danışmanlık hizmetinden kaynaklanan faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının cari hesap alacağına dayalı 123.022,08 TL asıl alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Gerek mahkemece gerekse talimat mahkemesi aracılığı ile davacı ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup alınan raporlarda, alacağa dayanak gösterilen tüm davacı faturaların, tarafların ticari defterlerinde kayıt altına alındığı, ihtilaf konusu edilmeyen “Kasım-Aralık Komisyon Bedeli” açıklamalı 22/02/2017 tarihli 49.480,00 TL bedelli faturanın davalı tarafça ödendiği, 31/05/2017 tarihi itibariyle davacının davalıdan 123.022,08 TL alacağı bulunduğu, ancak ihtilaflı olan “Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayı Komisyon bedeli” olarak düzenlenen 23.03.2017, 15.05.2017 ve 31.05.2017 tarihli davacı faturaların ise davalının ticari defterlerine kayıt altına aldıktan sonra davalının, hizmet alınmadığını iddia ettiği dönemlere ait faturalardan ilkine 9 ay, ikincisine 8 ay, son iki faturaya da 5 ay sonra düzenlemiş olduğu 26.12.2017 tarihli iade faturası ile itiraz ettiği tespit edilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2015 tarih 2014/7976 Esas 2015/4126 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere ” YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın karşı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü faturayı gönderen tarafta olup, faturayı gönderenin bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, karşı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi (TTK’nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur.” Somut olayda; davalının toptan elektrik alımı gerçekleştirdiği ticari işlemlerinde davalı şirketin danışmanlık hizmeti sunması konusunda taraflar arasında ticari ilişki kurulduğu, 2017 yılı Kasım-Aralık dönemine ait verilen hizmete ve düzenlenen faturaya davalının itirazının bulunmadığı görülmüştür. Davalı taraf her ne kadar dava konusu faturaların danışmanlık hizmeti verilmeyen döneme ait olduğunu ileri sürmüş ise de söz konusu faturaların davalının ticari defterlerine kayıtlı olması ve TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturalara itiraz edilmemesi nedeniyle söz konusu hizmetin verildiği karine olarak kabulü, aksi davalı tarafça ispatlanması gerekmektedir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamı ve Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. Sayılı benzer mahiyette ilamları) Bu nedenle aksi davalı tarafça ispatlanamadığından söz konusu faturalar yönünden yapılan itirazın iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine dair karar vermek gerekmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 2.145,31 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.965,41 TL harcın karar kesinleştiğinde istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu (harç yönünden) ile karar verildi..03/05/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi’nce HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına” dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde ölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.