Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1466 E. 2023/819 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1466
KARAR NO: 2023/819
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/754 Esas
KARAR NO: 2019/1225
KARAR TARİHİ: 22/10/2019
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 17/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı … ile sigorta ettiren dava dışı … A.Ş. arasında … Sağlık Sigorta Sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşme ile dava dışı sigortalı …’ın menfaatlerinin poliçede yer alan teminatlar dahilinde poliçe genel ve özel şartları kapsamında teminat altına alındığı, 04/03/2013 tarihinde meydana gelen haksız fiil sonucunda dava dışı sigortalının yaralandığı ve tüm tedavi giderlerinin poliçe kapsamında davacı … şirketince karşılandığı yapılan ödemelerin tazmini talepli davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığı ancak davalının sigorta şirketine ödeme yapmadığı ve icra dosyasına itiraz ettikleri belirtilerek itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; davanın öncelikle zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği, tedavi masrafları yönünden SGK’nın sorumlu olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı SGK vekili cevap dilekçesi ile; işbu davada görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğu, aynı zamanda talebin zamanaşımına uğradığı belirtilerek önce davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği, aksi halde 6111 sayılı yasada yapılan değişiklikler de nazara alınarak davanın esastan reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı …’e dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmiş olmasına rağmen davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …öncelikle görev ve zamanaşımı itirazları değerlendirilmiş, 23/05/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında dava konusu kazanın 04/03/2013 tarihinde meydana gelmesi, icra takibinin 04/03/2015 tarihinde yapılması, kaza nedeni ile davacı … şirketinin sigortalısına 30/03/2013 tarihinde ödeme yapmış olması nazara alındığında zamanaşımı definin reddine, hak düşürücü süre itirazının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/11/2013 gün ve 11-360/1605 karar sayılı içtihadı ile reddine ve mahkememizin ihtisas mahkemesi olması nedeni ile görev itirazının da reddine karar verilmiştir. Trafik bilirkişisince düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; sürücü …’ın % 25 sürücü …’ın ise % 75 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporları ve taraf vekillerince sunulan deliller bir bütün olarak birlikte değerlendirildiğinde yukarıda belirtilmiş olduğu üzere ilk itirazların değerlendirilmesi sonucunda zamanaşımının gerçekleşmediği ve mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/6775 esas, 2015/9800 karar sayılı ilamında da belirtilmiş olduğu üzere KTK 98 maddesi gereğince 6111 sayılı yasa kapsamında rücuen tazmini talep edilen tedavi giderlerinin belgeli, faturalı olması halinde işbu giderlerden SGK’nın sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Davalılardan … ve …. yönünden faturalanmış tedavi giderinin rücuen tazmini talepli açılan işbu davada KTK 98 maddesi, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/15695 esas, 2017/518 karar sayılı ilamları da nazara alındığında husumetin yöneltilemeyeceği anlaşılmaktadır. İşbu nedenle bu davalılar yönünden husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davalılardan SGK yönünden ise doktor bilirkişisince düzenlenen rapordan da anlaşılacağı üzere trafik kazasından kaynaklı ve makul olduğu anlaşılan 18.346,87 TL. asıl alacağın dava dışı sigortalının %25 kusuru oranında mahsup yapılmak suretiyle toplamda 13.760,00 TL. asıl alacaktan ve yine kusur oranı nazara alındığında 15/09/2014 tarihinden işleyen yasal faiz göz önüne alınarak 576,79 TL. işlemiş faizden davalı SGK’nın sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Bu haliyle bu miktar yönünden davalı tarafça yapılan itirazın iptaline karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar davacı tarafça icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiş ise de 5510 sayılı yasanın 88. maddesi nazara alındığında davacı tarafın icra inkar tazminat taleplerinin de reddine karar vermek gerekmiştir ” gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddi ile davalılardan … Sigorta ve …’e açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine, davalılardan SGK’ya açılan davanın ise kısmen kabulü ile ; davalı tarafça (SGK) İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasında 13.760,00 TL. Asıl alacak, 576,79 TL. İşlemiş faiz olmak üzere toplamda 14.336,79 TL. Alacağa yönelik yapılan itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren bu miktar nazara alınmak suretiyle yasal faiz işletilerek takibin devamına, 5510 sayılı yasanın 88. maddesi nazara alındığında davacı tarafın icra inkar tazminat taleplerinin reddine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı SGK vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; öncelikle görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olması nedeniyle davanın görev yönünden reddi gerektiğini, davacının sigortalısının trafik kazası nedeni ile almış olduğu sağlık hizmetinden müvekkil kurumun SUT kapsamı ile sorumlu olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; dava dışı sigortalının meydana gelen trafik kazasında kusuru bulunmamakla birlikte kusura ilişkin itirazlarımız saklı kalmak kaydıyla, SGK’nın sorumluluğu kusura bağlı olmayıp kusur indirimi yapılması hatalı olduğunu, tüm davalıların, dava konusu tedavi giderlerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, “… Sağlık Sigorta Poliçesi” kapsamında trafik kazası nedeniyle karşılanan tedavi giderinin rücuen tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, davacı … ile sigorta ettiren dava dışı … A.Ş. arasında sigorta ettirenin çalışanları lehine 12/01/2012-2016 döneminine ait … Sağlık Sigorta Sözleşmesi düzenlendiği, dava dışı sigortalı çalışanın 04/03/2013 tarihli çift taraflı trafik kazası sonucu yaralandığı, tedavisinin gerçekleştirildiği hastaneye, davacı … şirketinin poliçe kapsamında 30/04/2013 tarihinde 18.346,87 TL ödeme yaptığı ve ödediği bedellerin rücuen tazmini amacıyla davalılar aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası ile 18.346,87 TL asıl alacak 4.183,21 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 22.530,08 TL tutar üzerinden, ilamsız takip başlatıldığı, davalıların ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal süre içinde borca ve ferilerine itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğu, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. Dava, rücuan tazminat istemiyle açılmış olup, rücu ve halefiyet Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; davacı … şirketinin sigortalısı hangi görevli ve yetkili mahkemede dava açacak idi ise, sigorta şirketinin de halefiyet gereğince, aynen sigortalı gibi o mahkemede dava açabileceğine işaret edilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/6949 Esas, 2017/6806 Karar sayılı ve 2019/18 Esas, 2019/11892 Karar sayılı ilamlarında; “…Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, sosyal güvenlik kurumunun taraf olduğu tüm davalarda ya da 5510 sayılı Yasadan kaynaklanan bütün hukuki uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin görevli olduğunu düşünmek doğru olmadığı gibi 5510 sayılı Yasanın 67. maddesinde 6111 sayılı Yasanın 36. maddesi ile eklenen “Trafik kazası halleri” ibaresinden yola çıkarak iş mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varmak 5521 sayılı Yasanın 1. maddesi ile 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi karşısında mümkün değildir. Hal böyle olunca, dava konusu uyuşmazlığın 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi (6111 sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile değiştirilen hali) uyarınca ve haksız fiile dayalı rücuen tazminat davası olduğu, 5521 sayılı Yasa uyarınca iş mahkemesinin görevine giren bir hukuki uyuşmazlık olmadığı gözönüne alınarak davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekir.” denilerek görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna işaret edilmiştir. Bu itibarla davalı SGK ile gerçek şahıs … yönünden görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Ancak davalı … şirketi yönünden ZMMS poliçesinden kaynaklı açılan davanın zorunlu sigorta trafik sigorta poliçesine dayandığı, zorunlu sigortanın 6102 sayılı TTK düzenlemesine ve aynı kanunun 4. Maddesi uyarınca bu kanunda düzenlenen işlerinden kaynaklanan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmesi nedeniyle Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Birden fazla sorumluluğa dayalı açılan davada, birden fazla mahkemenin görevli olduğu durumlarda yargılamanın özel mahkemede görülmesi gerekmektedir. Asliye Ticaret Mahkemesi, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk mahkemesine göre ihtisas mahkemesi olduğundan yargılamanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Sigorta uzmanı ile doktor bilirkişisinin sunmuş olduğu müşterek raporda, trafik kazasından kaynaklı tedavi giderlerinin faturalı gider olması nedeni ile kaza tarihindeki yasal mevzuata göre faturalı giderleri SGK Başkanlığından talep edilebileceği, kaza tarihinin yasal değişikliğinden önce olması dikkate alındığında SUT’un uygulama alanı olup olmayacağının mahkemenin takdirinde olduğu, faiz yönünden ise davacının SGK’ya gönderdiği 03/09/2019 tarihli rücu yazısının 09/09/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olması nazara alındığında ve bu yazıda 15/09/2014 tarihine kadar mehil verildiği göz önünde bulundurularak yasal faizin 769,06 TL olarak hesaplandığı, bu haliyle toplamda 19.115,93 TL.nin talep edilebileceği davalı … ve araç malikine husumet yöneltilemeyeceği belirtilmiştir. 6111 sayılı Yasa, 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup somut olayda kaza 18/06/2018 tarihinde meydana gelmiş, dava 28/09/2020 tarihinde açılmıştır. 2918 sayılı Yasanın 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Yasanın 59. maddesinde, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın “Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür. Bu düzenlemeler ile trafik kazasından kaynaklanan ve KTK’nun 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri bakımından, trafik sigortacısı ile sorumluluğunu üstlendiği araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu son bulmuştur. (Yargıtay 17 Hukuk Dairesi 22/10/2020 tarih 2020/28 Esas 2020/6095 Karar) Öte yandan, 27.08.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. bendinde de; “trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları tedavinin gerektirdiği tüm sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Kurum tarafından Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer alan hükümler doğrultusunda karşılanır” düzenlemesi getirilmiştir. Söz konusu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 4. maddesinin 1. Fıkrasının iptali istemiyle Danıştay 15. Dairesi 2013/7713 Esas sayılı dosya ile dava açılmış, Danıştay 15. Dairesince “2918 sayılı Kanun’un 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren değişik 98. maddesinde, trafik kazaları sebebiyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağının belirtilmesine rağmen, dava konusu Yönetmelik hükmüyle, tedavi giderlerinin, Kurumun sosyal güvenlik politikaları uyarınca belirlemiş olduğu Sağlık Uygulama Tebliğinde yer alan hükümler doğrultusunda karşılanacağı yönünde kısıtlama getirilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle; Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. bendinde yer alan “Kurum tarafından Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer alan hükümler doğrultusunda” ibaresinin 14/11/2013 tarihinde yürütmesinin durdurulmasına, 16/03/2016 tarihinde de “Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. bendinde yer alan “…Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer alan hükümler doğrultusunda” ibaresinin iptaline karar verilmiş olmakla trafik kazalarına bağlı acil hal teşkil eden tedavi giderlerinden özel veya devlet hastanesi ayrımına gidilmeksizin ve SUT konusunda bir değerlendirme yapılmaksızın “tüm” tedavi giderleri Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanacağı anlaşılmış olup Danıştay 15. Dairesinin verdiği yürütmeyi durdurma kararından sonra 23/04/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6645 sayılı Kanunun 60. maddesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinin birinci fıkrasına “kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın” ibaresinden sonra gelmek üzere “genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde” ibaresi ile “Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, bu kapsama girenler yönünden genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmetlerine ilave sağlık hizmetlerini belirler, protez ve ortezler için farklı birim fiyatı tespit eder. Bu sağlık hizmetleri sağlık uygulama tebliğindeki istisnai sağlık hizmetleri kapsamına dâhil edilmez.” cümlesi eklenmiş ve ödeme kıstası tekrar belirlenmiş ise de sorumluluğun belirlenmesinde kaza tarihindeki kanun hükümleri nazara alınması gerektiğinden, 6111 sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinin değişiklikten önceki hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Kaldı ki 6111 sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinin değişiklikten sonraki hükümlerinde SUT kapsamında bir ayrıma gidilmemiştir. Somut olayda; 04/03/2014 tarihinde meydana gelen çift taraflı yaralanmalı trafik kazasında dava dışı sigortalının tedavisi için yapılan harcamaların tamamının söz konusu kazadan kaynaklanan belgeli giderler olup dönemin özel hastane ederleri içerisinde makul olduğu anlaşılmakla davaya konu belgeli tedavi giderlerinin tamamından 2918 sayılı Kanunun’un 98. maddesi kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu bulunduğundan davalı SGK vekili ile davacı vekilinin araç işleteni ile zorunlu sigortacıya yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Ancak SGK’nın, zarar gören sigortalının kusuruna bağlı olmaksızın yasada belirtildiği şekilde kazadan kaynaklanan tüm belgeli tedavi giderlerinden sorumlu olmasına rağmen kusur indirimi yapılması hatalı olmuştur. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden usulü kazanılmış haklar gözetilerek hükmün düzeltilmesi cihetine gidilmiştir.Davacı vekili, işlemiş faiz yönünden hesaplanan bilirkişi raporuna bir itirazı bulunmadığından, bilirkişi raporu doğrultusunda faize hükmedilmiştir. Açıklanan nedenlerle davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 bendi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kusur indirim yönünden kısmen kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 bendi gereğince ESASTAN REDDİNE, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kusur indirim yönünden KISMEN KABULÜ ile, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/754 Esas, 2019/1225 Karar sayılı ve 22/10/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, a-Davalılardan … Sigorta ve …’e açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine, b-Davalılardan SGK’ya açılan davanın ise KISMEN KABULÜ ile; c-Davalı SGK’nın İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 18.346,87 TL Asıl alacak, 769,06 TL İşlemiş faiz olmak üzere toplam 19.115,93 TL miktar üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacağa yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ç-5510 sayılı yasanın 88. maddesi nazara alındığında davacı tarafın icra inkar tazminat taleplerinin reddine, d-Davalı … Başkanlığı, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan 272,11 TL peşin karar harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, e-Davacı tarafından yapılan 33,50 başvurma ve vekalet harcı, bilirkişi ücreti ile tebligat ve müzekkere gideri, 2.363,90 TL olmak üzere toplam 2.397,40 TL yargılama giderinden, kabul red oranına göre 2.034,10 TL’nin davalı SGK’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, f-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar bakımından hesap ve taktir olunan 9200,00 TL vekalet ücretinin davalı SGK dan alınarak davacıya verilmesine, g-Davalı SGK kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddedilen miktar bakımından hesap ve taktir olunan 3.414,15 TL vekalet ücretinin davalı SGK dan alınarak davacıya verilmesine, ğ-Red sebebi ortak olan davalılardan … ve ….’ye kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddedilen miktar bakımından hesap ve taktir olunan 9200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, h-HMK 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde artan gider avansının yatıranlara resen iadesine, 4-İstinaf giderleri yönünden; a)Davacının istinaf yargılama aşamasında yaptığı istinaf başvurma ve karar harcının davalı SGK harçtan muaf olması nedeniyle karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, b) Davalı … Başkanlığı, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, c)Davalı SGK tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, ç)Davacı tarafın istinaf aşamasında yapmış olduğu 110,20 posta gideri giderinin davalı SGK’dan alınarak davacıya iadesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/05/2023