Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1433 E. 2023/804 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1433
KARAR NO: 2023/804
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/1278
KARAR NO: 2019/823
DAVA TARİHİ: 29/12/2015
KARAR TARİHİ: 01/10/2019
DAVA: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı yan arasında ticari iş ilişkisi kurulduğunu, enjektör test ürününün klinik çalışmalarını konu alan 31/10/2013 tarihli Klinik Çalışma Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren 35 hafta sonunda tamamlanıp raporun müvekkili şirkete sunulması gerekirken, müvekkilinin müteaddit sözlü uyarıları ve 101 hafta geçmesine rağmen davalı yanın yükümlülüğünü yerine getirmediğini, sözleşmenin 5.maddesi uyarınca gecikme nedenlerini müvekkili şirkete bildirmesi gerekirken bu bildirim yükümlülüğüne de uymadığını ve müvekkil şirketin ağır zarara uğradığını, Sağlık Bakanlığı nezdinde zor durumda kaldığını, sözleşmede öngörülen sürenin yaklaşık 3 katı süre geçmesine ve defalarca uyarılara rağmen davalı yanın sözleşmenin 2.maddesi gereğince klinik çalışmanın başlatılması için gerekli olan etik kurul onayını dahi almayarak, edimini hiç ifa etmeyerek temerrüde düştüğünden süre verilmesine gerek bulunmaması nedeniyle müvekkil şirket tarafından keşide edilen ihtarname ile sözleşmenin feshedildiği bildirilerek … kodlu araştırma nedeniyle ödenen 27.300 Euro+KDV ile KC-13-0010 kodlu araştırma nedeniyle ödenen 13.300 Euro+KDV olmak üzere toplam 40.600 Euro+KDV’nin ödeme tarihi olan 14/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte Euro para birimi olarak veya ödeme günündeki TCMB Euro kurunun TL karşılığı tutarının 7 gün içinde müvekkili şirkete ödenmesinin istenildiğini, davalı şirketin cevabi ihtarnamesi ile maddi ve hukuki dayanağı olmayan nedenler ileri sürerek ödemeleri iadeye yanaşmadığını, davalı şirket cevabi ihtarnamesinde sözleşmeye istinaden yükümlülüklerini yerine getirdiğini ileri sürmüşse de klinik çalışmaların başlanması için ön koşul mahiyetindeki sözleşmenin 2. maddesinde ve ekinde taahhüt edilen T.C. Sağlık Bakanlığı Etik Kurul Onayı’nı dahi almadığını ve hiçbir klinik çalışma yapılmadığını, bunun üzerine müvekkil şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, ancak davalı yan herhangi bir borcu bulunmadığından bahisle icra takibine itiraz ettiğini ve takibin durdurulduğunu belirterek, itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket ile müvekkil şirket arasındaki sözleşmenin mahiyeti; bir işçi işveren benzeri bağımlılık ilişkisi olmaması nedeniyle hizmet sözleşmesinden, müvekkili şirketin bir sonuç taahhüt etmemesi nedeniyle eser sözleşmesinden ayrıştığını, klinik araştırma yapılmasının bu araştırma ile kesin bir sonuç taahhüdünde bulunulduğu anlamını taşımadığını, müvekkili bu araştırma sonucunda belirli aşamalardan geçtikten sonra bir rapor hazırladığından ve bu raporun davacı şirket lehine olumlu olarak sunulacağına dair bir sonuç taahhüdü olmadığından taraflar arasındaki mevcut ilişkinin bir vekalet ilişkisi olduğunu, davacı şirket dava konusu uyuşmazlığı müvekkil şirketin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemiş olmasına dayandırmakta ise de; iddiaların gereçeği yansıtmadığını, davacı şirket araştırmaların toplam 35 haftada tamamlanması gerekirken müvekkili şirketin kusuru sebebiyle 101 hafta sürdüğünü ve müvekkil şirketin buna rağmen yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia etmekte ise de taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 11.maddesinde davacı şirketin sözleşmeden doğan ödeme yükümlülüğünü fatura tarihinden itibaren 10 gün içinde yerine getirmekle mükellef olduğunun düzenlendiğini, sözleşme ekinde yer alan ödeme planında, her iki çalışma içinde ilk ödemelerin sözleşmenin imzalanmasından sonra yapılması gerektiğini, müvekkil şirketin sözleşmeye istinaden ilk ödeme için düzenlediği 12/11/2013 tarihli fatura bedelinin, davacı şirket tarafından 10 gün içinde ödenmesi gerekirken, 14/01/2014 tarihinde havale yolu ile ödendiğini, dikkat edileceği üzere başlangıçta sözleşmeye aykırı davranarak peşinen 9 haftalık gecikmeye bizzat davacının sebebiyet verdiğini, ödemenin yapılmasının ardından ise davacı taraftan istenilmesine rağmen doküman listesinin verilmediğini, sorulan sorulara yanıt verilmediğini, numune ürün miktarı konusunda bilgi verilmediği, davacının sorulara cevap vermeksizin numuneleri 18/04/2014 tarihinde gönderdiğini, davacı şirket yetkilisinin 08/07/2014 tarihinde ise 120 adet araştırma ürününü değiştirmek üzere geri istediğini, değiştirmek istediği ürünleri ise 15/10/2014 tarihinde müvekkiline ulaştırdığını, ifade edilen uzamaların tamamının davacı taraftan kaynaklandığını, müvekkilinin Etik Kurulu onayını aldığını, üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin Etik Kurulu onayını müteakiben ödenecek bedele de hak kazandığını, davacı taraftan alacaklı olduğu ancak bu bedelin ödenmediğini beyan ederek, davanın reddi ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Somut olayda; davacı yan, davalı yanın edimini hiç ifa etmeyerek temerrüde düştüğünden bahisle süre verilmesine gerek olmaksızın sözleşmenin feshedildiğini ve sözleşmeden dönüldüğünü iddia ederek davalıya araştırma için ödemiş olduğu bedelin iadesini talep etmiştir. Ancak; Davacı iş sahibi her ne kadar davalının ifada temerrüde düştüğünü, işin sözleşmede belirlenen süre içerisinde yapılmadığı ve davalı yanın edimini hiç ifa etmeyerek temerrüde düştüğünü iddia etmişse de; sözleşmenin icrası sırasında davacı yanın iddia ettiği süre aşımlarında davalı yana herhangi bir bildirim, karşı koyma ya da ihtarda bulunmadığı, sözleşmeye aykırılık iddiasının sözleşme süresince ileri sürülmediği, sözleşmede çalışma tasarımlarında betimlenen sürelerin tarafların zimni iradesiyle uzatıldığı, dolayısıyla davalı yüklenicinin süre aşımına yönelik temerrüde düştüğünün somut olay açısından iddia edilemeyeceği, taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin bakanlık onay aşamasına kadar olan süreci davalı yüklenici tarafça ifa edildiği, bu aşamadan sonra davacı iş sahibinin sözleşmeden dönerek ödemiş olduğu bedelin iadesini talep edemeyeceği anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra taraflar arasındaki sözleşmede yapılacak iş ve ödemelerin belirli fazlar halinde düzenlendiği, davacı tarafın sözleşmede belirtilen ilk ödeme yükümlülüğünü 14.01.2014 tarihinde yerine getirdiği, davalının almış olduğu 40.600,00-EUR+ KDV’lik ödeme gereği; dosya kapsamına alınan her iki bilirkişi raporunda da hesap edildiği gibi; Klinik Çalışma Sözleşme’sinin, EK-l’inin 2.sayfasında verilmiş olan ödeme planına göre; … kodlu Klinik Çalışma için “Çalışma Sözleşmesi’nin imzalanması sonrasında” davalı tarafa ödenen 27.300,00-EUR + KDV’lik meblağa; gerek taraflar arası sözleşmenin EK-l’indeki ödeme planı 1.basamak şartı sağlandığı için, gerekse yaptığı çalışmalar, masraflar ve de Etik Kurul Onayı’nın alınması (Bakanlık Onayı Hariç) için yapılan hazırlık, sarf edilen emek ve mesai göz önüne alındığında davalı tarafın hak kazandığı, ek olarak; … kodlu çalışmada; EK-l’nin 4.sayfasında yer alan 1., 1.1, 1.2, 1.3, 1.4, 1.5 ve 1.6 alt basamaklarını tamamladığı göz önüne alınarak, mezkur sayfada belirtilen basamaklar için toplam (5.000+1.500+2.500+6.000 EUR + KDV) 15.000,00-EUR + KDV’lik meblağa davalının hak kazandığının belirlendiği, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2018/2642 Esas ve 2018/4205 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; eser sözleşmesi hangi nedenle fesh edilirse edilsin taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona ereceği, bu durumda ise yüklenicinin yaptığı iş bedelinin hesaplanmasında sözleşmenin feshi nedeniyle hangi tarafın kusurlu olduğunun öneminin bulunmadığı, ekonomik değerinin bulunması şartıyla yüklenicinin fesih tarihine kadar yaptığı işin bedelini talep edebileceği (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 16.06.2015 gün ve 518-3395 sayılı kararı), kaldı ki davacı yanca yapılan 14.01.2014 tarihli ödemenin gerektirdiği sözleşmesel edimin davalı tarafça yerine getirildiği ve bu hususun bakanlık onayının alınması şartına bağlanmadığı, yine dosya kapsamına alınan her iki bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi; davalı yanca onay için idareye yapılan başvurunun usulünde de bir sorun bulunmadığının belirlendiği, ayrıca eldeki davanın, davacı yanca ödenen taraflar arasındaki sözleşmeye ilişkin ödeme planının bir numaralı fazına ilişkin bedelin iadesi istemine ilişkin itirazın iptaline yönelik olup, Mahkememizce incelemenin de bu doğrultuda yapıldığı ve bu bağlamda bakiye kısmın huzurdaki davanın konusunu oluşturmadığı anlaşılmış, açıklanan tüm bu sebeplerle; davalı yanın ifaya hazırlık sürecindeki çalışmaları sebebiyle ödeme planında hak kazandığı ödemeleri iade etmekle sorumlu olamayacağı anlaşılmış ve davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı yan her ne kadar kötüniyet tazminatı talep etmişse de; davacı yanın takipte ayrıca kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davalı yanın kötüniyet tazminatı talebinin de reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek, 07/05/2019 tarihli son bilirkişi raporunda ve 11/10/2017 tarihli uzman görüşünde müvekkili şirket haklı bulunduğu halde, yerel mahkemece tarafsızlığı ve yetkinliği bulunmayan ve İstanbul Bölge Bilirkişi listesinde kayıtlı olmayan ilk bilirkişi heyeti raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunu düzenleyen heyette yer alan …’in müvekkil şirket ile ticari rakip konumunda olan ve hali hazırda Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/57 E., Ankara 3 Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/155 E. vs. davalar sebebiyle müvekkili şirket ile husumeti bulunan … Tic. A.Ş.’de 2011 yılından beri yönetici olarak çalıştığını ayrıca bu bilirkişi ile heyette yer alan diğer bilirkişilerin dava konusu klinik çalışma raporu eser sözleşmesiyle ilgili herhangi bir uzmanlıklarının bulunmadığını, Müvekkili tarafından Prof.Dr. …’dan alınan ve müvekkilinin haklılığını açıklayan uzman görüşünün, mahkemece gerekçeli kararda değerlendirilip tartışılmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarında da uzman görüşünün değerlendirilmesi gerektiğinin ifade edildiğini, Son bilirkişi raporunda davalının sözleşmenin ifasında kusurlu olduğunun açıkça ifade edildiğini, gerek uzman görüşü gerekse 07/05/2019 tarihli bilirkişi raporu ile yerel mahkemenin kararına dayanak yaptığı önceki kök ve ek raporlar arasında tam bir çelişki doğduğundan, mahkemece bu çelişkinin giderilmesi gerekirken, çelişki giderilmeden davanın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Taraflar arasındaki sözleşme eser sözleşmesi olduğundan, davalı tarafça sözleşme konusu eser olan “klinik çalışma sonuç raporunun” teslim edilmesi gerektiğini, eserin kısmi teslim edilmesi gibi bir hususun söz konusu olmadığını, zira sözleşme konusu eserin bölünebilir bir edim olmadığını, yapılan ödemeler sözleşme ve ekindeki ödeme takvimine göre avans niteliğinde olup Mahkemenin kararına dayanak yaptığı bilirkişi ek raporunda ifade edildiğinin aksine işin basamaklanması ya da eserin kısmi tesliminin söz konusu olmadığını, klinik çalışma sözleşmesi gereğince temerrüde düşen, ortaya çıkaracağı tek eser borcu klinik çalışma raporunu gerçekleştirmeyen davalının olayda tam kusurlu olduğunu, bu nedenlerle davalıya ödenen 40.600 EUR+KDV’nin sebepsiz zenginleşme kurallarına göre müvekkiline iadesi gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, taraflar arasında 11/11/2013 tarihinde imzalanan Klinik Çalışma Sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında; davacı tarafından 47.908,00 Euro asıl alacak (40.300,00 Euro + KDV) ve 2.559,57 Euro işlemiş faiz (14/01/2014-26/10/2015 arası yıllık %3) olmak üzere toplam 50.467,47 Euro tutarında alacağın, takip tarihinden fiili ödeme tarihine kadar Euro alacak için işleyecek yıllık %3 Euro mevduata Kamu Bankalarınca fiilen uygulanan azami yıllık faiz ve değişen oranlardaki faizi ve fiili ödeme günündeki döviz alış kuru üzerinden tahsil talebiyle 28/10/2015 tarihinde davalı … Tic. Ltd. Şti. ve … hakkında başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emrinin borçlulara 12/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlular tarafından icra takibine 16/11/2015 tarihinde itiraz edildiği, davanın İİK’nın 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Sözleşme; Taraflar arasında imzalanan Klinik Çalışma Sözleşmesinde, davacı “DESTEKLEYİCİ”, davalı “…” adıyla anılmakta olup, sözleşmede “DESTEKLEYİCİ” davacının Türkiye’de kendi adına yeni ürünler geliştiren, üreten ve pazarlayan bir ilaç kuruluşu olduğu, “…” yani davalının ise yerel ve uluslararası pazarlarda faaliyet gösteren ilaç geliştirme, klinik araştırmalar ve ruhsatlandırma alanında uzman bir danışmanlık ve sözleşmeli araştırma kuruluşu olduğu belirtilmiştir. Sözleşme içeriğinde sözleşmenin 31/10/2013 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girdiği ifade edilmiştir. Ancak davalı yetkilisinin 31/10/2013, davacı yetkilisinin 11/11/2013 tarihlerini yazarak sözleşmeyi imzaladıkları anlaşılmıştır. Sözleşme hükümleri incelendiğinde;”1-Bu sözleşme hükümleri çerçevesinde DESTEKLEYİCİ, …’yi Ek-1’de belirtilen klinik çalışmaların yapılması ile görevlendirmiştir. Bu sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olan Ek-1 tarafların net olarak tanımlanmış sorumluluklarını, çalışma takvimini, belgeleme ve raporlama yükümlülüklerini içermektedir. 2-…, birinci maddede belirtilen ve Ek-1’deki ayrıntıları tanımlanmış görev ve sorumlulukları yerine getirmeyi ve bir sonuç raporu hazırlamayı taahhüt eder. DESTEKLEYİCİ, sonuç raporunun kendisine verilmesinden itibaren 30 gün içinde incelemeyi taahhüt eder. Eğer DESTEKLEYİCİ 30 gün içinde herhangi bir itirazda bulunmazsa sonuç raporu onaylanmış kabul edilir. …’nin bu sözleşme ile üstlendiği tüm sorumluluklar (T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından istenilen bilgilerin temin edilmesi dahil), rapor bakanlık tarafından onaylanana kadar devam edecektir. 3-…, bu araştırma sırasında elde edilecek tüm bilgileri DESTEKLEYİCİ’ye bildirecek ve sonuç raporunda belirtecektir. 4-…, bu araştırma sırasında DESTEKLEYİCİ adına yaptığı güncel resmi yazışmaları DESTEKLEYİCİ’ye iletecektir.5-Taraflar çalışma içinde yer alan her aşamanın başarıyla tamamlanması için birbirlerine yardımcı olacaklar, eğer gerekirse diğer yöntem ve kaynaklardan yararlanarak elde edilecek bilgilerle çalışmaların başarıyla tamamlanmasını sağlayacaklardır. Taraflar çalışmaların herhangi bir aşamasının sözleşmede belirtilen şekilde ve zamanında tamamlanmasını engelleyecek her türlü durumu gecikmeden birbirlerine bildireceklerdir.6-DESTEKLEYİCİ, …’ı … ile ilişkilerin düzenlenmesi ve yürütülmesi ile görevlendirmiştir. … sonuç raporlarını almaya ve …’nin sorumluluklarını yerine getirdiğini ve sonuç raporunun uygun olduğunu onaylamaya yetkilidir.7-TNC’nin bu projelerdeki Koordinatörü ve Sorumlusu Prof. Dr. …’dır. 8-Ciddi advers olayların tamamı … tarafından DESTEKLEYİCİ’ye acil olarak, ayrıntılı raporu ise sekiz gün içerisinde ilgili Kuruma bildirecektir. Acil raporda ve bunu izleyen diğer raporlarda çalışmaya iştirak eden gönüllüler için tek bir kod numarası kullanılacaktır. 9. … Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik, DSÖ ve EMA tarafından yayınlanmış geçerli yönetmelik ve kılavuzların hükümlerine tamamen uyacaktır. 10. Taraflardan her biri, diğer Taraf’ın Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik’in 15.maddesi tahtında sorumlu olduğu hususlar ile ilgili olarak üçüncü kişiler ve/veya Çalışma’ya katılan gönüllüler veya kanuni temsilcileri tarafından öne sürülen talepler veya açılan davalar sonucu herhangi bir tazminat ve/veya ceza ödemesi durumunda, ödemiş olduğu bedeli diğer Taraf’a rücu etme hakkını haizdir. 11….’nin bu sözleşmede üstlendiği görev ve sorumlulukları yerine getirebilmesi için DESTEKLEYİCİ’nin yapacağı ödemeler EK-1’de belirtilmiştir. Ödemeler fatura tarihinden itibaren 10 gün içinde DESTEKLEYİCİ tarafından …’nin bildireceği banka hesabına ödenecektir. 15. DESTEKLEYİCİ araştırmanın herhangi bir aşamasında o zamana kadar üzerine düşen yükümlülüklerin tamamını yerine getirmek şartı ile araştırmayı durdurabilir. Bu durumda …’nin yazılı bildirimi ile o zamana kadar yapılmış çalışmalarla ilgili tüm ödemeleri 30 gün içinde yapacağını taahhüt eder. 16. Bu sözleşme tarafların imzalanması ile başlar ve sonuç raporumun verilmesinden itibaren 30 gün içinde DESTEKLEYİCİ’nin herhangi bir itirazı olmaması durumunda sona erer. 19. Bir taraf diğer tarafa karşı yükümlülüklerin karşılanmasındaki hata veya gecikmelerde, grev, lokavt, tabi afet, isyan, savaş, yangın, sel, ambargo, enerji kaybı, merkezi veya yerel makamların işlemleri gibi kontrolü dışındaki hallerde veya bunların benzerlerinde sorumlu olmayacaktır. Mücbir sebebe maruz kalan taraf diğer tarafı derhal bu gecikmenin nedenleri ve sonuçları hakkında bilgilendirecek ve mümkün olan en kısa zamanda söz konusu nedenleri ortadan kaldırıp, yükümlülüklerini yerine getirmeye yeniden başlayabilmek için elinden gelem azami gayreti gösterecektir. Mücbir sebepten kaynaklanan şartların 2 (iki) ay veya daha uzun bir süre devam etmesi halinde her iki taraf o zamana kadarki yükümlülüklerini ve yapılması gereken ödemelerin tamamını yerine getirmek şartıyla sözleşmeyi tamamen veya kısmen feshetmeye yetkili olacaklardır.20.İşbu Sözleşme, Taraflardan hiçbirini, hiçbir amaç altında diğerinin vekili veya yasal temsilcisi haline getirmez. Aksi diğer Tarafça yazılı olarak kabul edilmediği sürece işbu Sözleşme’nin herbangi bir Taraf’ı, herhangi bir şekilde diğer Taraf üzerinde herhangi bir yükümlülük veya sorumluluk oluşturacak veya bunların diğer Tarafça üstlenilmesi sonucunu doğuracak herhangi bir hak veya yetkiyi, kendi adına veya hesabına, açıkça veya zımnen diğer Taraf’a tanımamaktadır. İşbu Sözleşme’nin Tarafları, haklarını, görevlerini ve yükümlülüklerini birer bağımsız yüklenici gibi yerine getirecektir ve işbu Sözleşme, Taraflar arasında bir takımlaşma, ortaklık, tröst, acentelik, ortak girişim veya başkaca bir anlaşma olarak yorumlarımayacaktır ve Taraflar, işbu Sözleşme’nin yalnızca Çalışma’nın ortaya konulması amacını taşıdığını açıkça kabul etmektedir.” hükümlerine yer verilmiştir. EK-1 Sözleşmenin eki niteliğinde olan EK-1 incelendiğinde, davalının görevlendirildiği klinik çalışma; “… ml kullanıma hazır enjektör, …, klinik PK/PD çalışması, … Aynı özelliklere sahip enoksaparin içeren iki ürünün terapötik eşdeğerliğinin değerlendirildiği sağlıklı gönüllülerde yapılan açık etiketli, randomize, tek doz, iki periyotlu, çapraz tasarımlı klinik PK/PD çalışması … ml kullanıma hazır enjektör, …, etkililik ve güvenlilik çalışması, … Aynı özelliklere sahip enoksaparin içeren iki ürünün seçilmiş tromboemboli riski taşıyan hastalarda etkililiğinin ve güvenliğinin araştırılması. Tek merkezli, randomize, çift-kör, paralel grup, etkililik ve güvenlilik çalışması” olarak ifade edilmiş, İş; klinik çalışmaların çalışma protokollerine, mevcut yasal mevzuata, çalışma takvimine ve sözleşme şartlarına uygun olarak gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmış, Devamında tarafların görev ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Davalının görev ve sorumlulukları; … ve … araştırma kodlu çalışma protokollerini, bütçelerini hazırlamak, Etik Kurul ve Bakanlık dosyalarını hazırlamak ve onaylarını almak, ilgili formları hazırlamak ve imzalarını sağlamak, testleri temin etmek ve uygulamak, analiz yapmak, rapor hazırlamak, gerekli durumlarda destekleyiciyi ve resmi makamları bilgilendirmek, çalışmaların protokollere ve iyi klinik uygulama kurallarına tam uyumlu olarak tamamlanmasını sağlamak, veri toplamak, değerlendirme yapmak, sonuç raporunu hazırlamak, araştırmaların biyoanalitik bölümlerini yapmak, sağlıklı gönüllülerde farmakokinetik/farmakodinamik çalışmalarını yapmak olarak açıklanmıştır. Davacının ise; ödemeleri, bütçe ve çalışma takvimine uygun olarak zamanında yapmak, çalışma ilaçlarını temin etmek, çalışmaların çalışma protokolüne uygun olarak yapıldığını kontrol etmek ve sonuç raporunu onaylamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Ek-1’in 2.sayfasında Ödeme Planı; “… için; 1-Çalışma sözleşmesinin onaylanması sonrasında %10’u olan 27.300,00 Euro+KDV 2-Etik Kurul onayı sonrasında %30’u olan 81.900,00 Euro+KDV 3-Klinik çalışmanın tamamlanması %20’si olan 54.600,00 Euro + KDV 4-Analitik çalışmanın tamamlanması %30’u olan 81.900,00 Euro+KDV 5-Çalışma sonuç raporunun Destekleyici tarafından onayı %10’u olan 27.300,00 Euro+KDV olmak üzere toplam 273.000,00 Euro + KDV ” “… için; 1-Çalışma sözleşmesinin onaylanması sonrasında %10’u olan 13.300,00 Euro+KDV 2-Etik Kurul onayı sonrasında %30’u olan 39.900,00 Euro+KDV 3-Klinik çalışmanın tamamlanması %20’si olan 26.600,00 Euro + KDV 4-Analitik çalışmanın tamamlanması %30’u olan 39.900,00 Euro+KDV 5-Çalışma sonuç raporunun Destekleyici tarafından onayı %10’u olan 13.300,00 Euro+KDV olmak üzere toplam 133.000,00 Euro + KDV ” şeklinde oluşturulmuş, Ek-1’in 4.sayfasında ise; … için toplam 273.000,00 Euro’yu oluşturan kalemler ve bedelleri ayrı ayrı gösterilmiştir. Buna göre; 1.Çalışma tasarımı, biyoistatistik ve raporlama toplam 16.300,00 Euro olup bu kalemi oluşturan işlem ve bedelleri ise; 1.1. Çalışma protokolü “5.000,00 Euro” 1.2.Olgu rapor formu tasarımı ve basımı “dahil” 1.3.Proje yönetimi “1.500,00 Euro” 1.4.Biyoistatistiksel analiz ve raporlama “2.500,00 Euro” 1.5.Sonuç raporu “6.000,00 Euro” 1.6.Kalite güvence “dahil” 1.7.Etik Kurul onayı (gönüllü olur formu ve gönüllü bilgilendirme dokümanının hazırlanması Etik Kurul/Bakanlık dosyası başvuruları ve onayları) “1.300,00 Euro” olarak belirtilmiş, 2.Klinik çalışma 81.000,00 Euro 3.Gönüllü sigortası 5.600,00 Euro 4.anti-Xa, anti-lla ve tissue factor pathway inhibitör (TFPI) aktivite analizleri 170.100,00 Euro olarak tabloda gösterilmiştir. Yine benzer tablo … için Ek-1’in 6.sayfasında oluşturulmuş, Ayrıca … için 18 hafta … için 35 hafta toplam çalışma süresi öngörülmüştür. Etik Kurulu ve T.C.Sağlık Bakanlığı TİTCK kararı; Davalı tarafından Etik Kurulu’na hangi tarihte başvuru yapıldığı dosya kapsamından tespit edilememekle birlikte, Etik Kurulu’ndan … için 06/03/2015 tarihinde onay alındığı anlaşılmaktadır. Sağlık Bakanlığından gelen başvuru dosyası incelendiğinde ise; davalı tarafından 26/03/2015 tarihinde klinik araştırma izin başvurusunda bulunulduğu, 01/06/2015 tarihli Kurum yazısıyla araştırmada kullanılacak …’ın ülkemizde ruhsatlı olduğu görüldüğünden, Faz 1 çalışma için yapılan başvurunun gerekçesinin detaylı olarak açıklanmasından sonra başvurunun değerlendirileceği yönünde davalı tarafa yanıt verildiği, davalı tarafça 05/06/2015 tarihinde sponsor firmanın ilgili ürünü Avrupa Birliği ülkelerinde de ruhsatlandırmak üzere Avrupa İlaç Kurumu’na başvurmayı planladığının ifade edildiği, bunun üzerine Kurum tarafından 02/07/2015 tarihinde gerekçenin uygun bulunmadığı yönünde yanıt verildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporları ve Uzman Görüşü; 1-Mahkemece Farmakolog …, Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. … ve Yeminli Mali Müşavir …’dan alınan 13/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacının öncelikli olarak beklediği ve davalının sözleşme gereği sunması gerekli olan edim “bir araştırmanın sonucu olan bilgi” olduğu için burada, davalının asli yükümlülüğünün sözleşme çerçevesinde, sadece davacının işinin görülmesinden ziyade, bir araştırma yapıp, bu araştırma sonucunun rapor halinde davacıya sunması olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin salt bir vekalet sözleşmesi değil, araştırma sonucunun bir rapor halinde sunulması sonucunun taahhüdü nedeniyle eser sözleşmesi olarak nitelendirilebileceği, Somut dosyada davalı tarafın, sözleşmenin taahhüt edilen zamanda tamamlanması için gerekli çabayı sarf ettiği, davacıya yapılması gereken bildirimleri zamanında ve/veya kabul edilebilir bir süre içerisinde yaptığı, davacının Klinik Çalışma’nın konusu olan ilaçları farklı bir lot (seri) ile değiştirerek çalışma süresinin uzamasına ve gecikmeye sebebiyet verdiği, ayrıca yaptığı yazışmalarda davacının bu önemli değişikliğin sebebini açıklamadığı ve bilimsel bir dayanak göstermediği, bu gerekçeyle borcun ifasında gecikme olduğundan bahsedilemeyeceği ve borçlu temerrüdünün gerçekleşmeyeceği kanaatine varıldığı, Davalının … kodlu çalışma için Etik Kurulu’nun onayını aldıktan sonra gecikmeksizin T.C. Sağlık Bakanlığı’na onay almak için başvurduğu, Bakanlığın istediği açıklamayı yaptığı ancak açıklamanın uygun bulunmadığı ve klinik çalışmaların durma noktasına geldiği, konu ile ilgili olarak davacının gecikmeksizin bilgilendirildiği, bu süreç değerlendirildiğinde öncelikle Bakanlığın açıklamayı uygun bulmayışının hatalı bir karar olduğu, bu hatalı karar üzerine davalının sözleşmesinin 19.maddesine uygun hareket ettiği ancak davacının herhangi bir yardımda bulunduğuna dair bir yazışma olmadığı, davacı tarafın Bakanlığın yazısına karşı idari dava açabileceğini davalı tarafa bildirmediği, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olması ve sözleşmenin 20.maddesi bir arada değerlendirildiğinde davalının idari dava açılması hususunda bir sorumluluğunun olmadığı gibi davacının davalıyı bu konuda vekil olarak göremeyeceği, T.C. Sağlık Bakanlığı nezdinde tek muhatap ruhsat sahibi yada ruhsat başvurusu yapan firma yani davacı olduğundan, idari dava açılması sorumluluğunun davacıya ait olduğu, Bakanlıktan onay alınmaması nedeniyle borcun ifasının, borçlunun kusuru olmaksızın imkansızlaşması halinin söz konusu olduğu, bu durumda TBK 136.maddesi uyarınca borç sona ereceğinden, borcunun alacağını evvelce tahsil etmiş olması halinde, elde ettiği kazanmayı sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde iade etmesi gerekeceği, imkansızlığa alacaklının sebep olması halinde ise TBK’nın eser sözleşmesine münhasır 485.maddesi de dikkate alındığında davalının gereği gibi yerine getirdiği ifaya hazırlık sürecindeki çalışmaları sebebiyle ödeme planında hak kazandığı ödemeleri iade etmekle sorumlu olmayacağı, Klinik Çalışma Sözleşme’si Ek-1 ödeme planına göre … kodlu Klinik Çalışma için “Çalışma Sözleşmesinin imzalanması sonrasında” davalı tarafa ödenen 27.300 Euro + KDV’lik meblağa, gerek sözleşmenin EK-1’indeki ödeme planı 1.basamak şartı sağlandığı için, gerekse yaptığı çalışmalar, masraflar, Etik Kurul Onayı’nın alınması (Bakanlık Onayı Hariç) için yapılan hazırlık, sarf edilen emek ve mesai göz önüne alındığında davalı tarafın hak kazandığı, … kodlu Klinik Çalışma için “Çalışma Sözleşmesinin imzalanması sonrasında” davalı tarafa ödenen 13.300 Euro + KDV’lik meblağa, sözleşmenin EK-1’indeki ödeme planı 1.basamak şartı sağlanmış ise de davalının bu ödeme için elle tutulur bir çalışma, masraf ve emek sarf etmediği tespit edildiğinden, bu ödemeye hak kazanamadığı, Klinik Çalışma Sözleşmesi EK-1’in 2.sayfasında verilmiş bulunan ödeme planlarına göre davalı 2.basamak olan Etik Kurul Onayı sonrasında ödenmesi gereken … ve … çalışmaları için sırasıyla 81.900 Euro + KDV ve 39.900 Euro + KDV ödeme talep etmekte ise de; … no.lu çalışma yönünden ödemeye hak kazanamadığı ancak … no.lu çalışma yönünden EK-1’in 4.sayfasında yer alan 1.3, 1.4, 1.5 ve 1.6 alt basamaklarını tamamladığı göz önüne alınarak, mezkür sayfada belirtilen basamaklar için üzerinde taraflarca anlaşılan ve sağdaki sütunda belirtilen meblağlar toplamı 15.000 Euro + KDV’lik meblağa hak kazandığı, Bu durumda 27.300 Euro – 13.300 Euro + 15.000 Euro = 1.700,00 Euro + KDV yönünden davalının alacaklı olduğu mütalaa edilmiştir. 2-Aynı bilirkişi heyetinden alınan 22/09/2017 tarihli bilirkişi ek raporda özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olarak nitelendirilebileceği, davalının ifada gecikmesine davacının sebebiyet verdiği, borcun ifasında gecikme olmadığından borçlu temerrüdünün gerçekleşmeyeceği, Bakanlıktan araştırma için onay alınamamasının borçlunun kusuru olmadan ifanın imkansızlaşması olarak değerlendirileceği, bununla birlikte hukuka aykırı düşünülen onay vermeme kararının iptali için İdare Mahkemesine dava açmamasının sorumluluğunun davacı tarafta olacağı, ilk ihlimalde davalının almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade etmesi gerektiği, ikinci ihtimalde ise gereği gibi yerine getirdiği ifaya hazırlık sürecindeki çalışmaları sebebiyle davalının ödeme planında hak kazandığı ödemeleri iade etmekle sorumlu olamayacağı, bu durumda neticeten davalının hak ettiği ancak ödemesini alamadığı tutarın 1.700,00 Euro+KDV olduğu mütalaa etmiştir. 3-Aynı bilirkişi heyetinden alınan 30/11/2018 tarihli bilirkişi 2.ek raporda; Kök ve ek rapordaki tespit ve değerlendirmelerin aynen korunduğu ifade edilmiştir. 4-Davacı tarafça talep edilmesi üzerine Prof. Dr. … tarafından tanzim olunan 11/10/2017 tarihli uzman görüşünde; Dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında akdedilen 31/10/2013 tarihli Klinik Çalışma Sözleşmesinin geriye etkili olarak feshine dayalı bedel iadesine ilişkin olduğu, Sözleşme konusu işin birtakım ön koşulların ilgili kurum ve idari mercilerden onay alınması hususunun yerine getirilmesiyle birlikte, klinik çalışmalar sonucunda hazırlanacak bir rapor olduğu ve Türk Borçlar Kanunu anlamında eser sözleşmesi niteliği taşıdığı, Sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilememesinde davalı yanın sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir hukuki sebebin bulunup bulunmadığının saptanması gerektiği, zira normal şartlarda, davalı yanın belirli süreye bağlanan edimini süresinde ve hiç ifa edemediği, Davacı yanın cevap vermediği veya geç verdiği hususlarını ileri süren davalı yanın, haftalarca sessiz kaldığı süre aralıklarının, kendisi tarafından sunulan e-posta yazışmalarından kolayca tespit edilebildiği, sözleşme konusu işi gereği gibi yerine getirmekle ve sözleşmeye uygun eser oluşturmakla/nihayetinde de davacı yana teslimle yükümlü olan davalı yanın, davacının işi geciktirdiğine ve bu gecikmenin yazışmalara geç cevap verilmesinden veya cevap verilmemesinden ötürü olduğuna dair beyanının dikkate alınabilecek bir yönünün olmadığı, sözleşme gereği 18 hafta ve 35 hafta süreyle edimini tamamlama taahhüdü veren davalı yanın gerek Kanun, gerekse sözleşme düzenlemesi kapsamında geçerliliği bulunmayan e-posta yoluyla ilettiği soru ve taleplerine cevap alamamasını veya geç cevap almasını, üstelik kendi anlatımlarından dahi tespit edilebilecek şekilde, davacı yandan ilk talebinin dahi haftalar sonra olması, sonraki haftalarda sessiz ve hareketsiz kaldığı süreçlerin de bulunması gözetilerek, temerrüde engel bir durum olarak gösteremeyeceği, Bakanlık tarafından verilen ret kararının, ifa imkansızlığı oluşturmaya yeterli bir husus olmadığı, davalı yanın sözleşmeden doğan yükümlülüğünün kapsamına bahsi geçen onayların alınmasının da girdiği, onayın alınamaması durumunda bunun için gerekli idari yollara başvuru yapması gereken tarafın da davalı yan olduğu, gerekli onayın alınamaması ve bunun için gerekli idari yollara başvurulmaması sebebiyle ortada bir ifa imkansızlığından bahsetmenin mümkün olmayacağı, Davalı yanın sözleşmeye konu sonuç raporuna esas ilk olarak alınacak olan Etik Kurul Onayı için yaptığı başvurunun dahi, sözleşmeyle belirlenen sürelerden, sözleşmenin yürürlük tarihinden 35 hafta sonra gerçekleştiği, Bakanlık tarafından verilen ret cevabının bir ifa imkansızlığı olduğu kabul edildiğinde de davalı yanın kendi kusuruyla sözleşmede kararlaştırılan sürelere uymaksızın ifada geciktiği ve temerrüde düştüğü ve işbu temerrüt halinden sonra ifa imkansızlığı oluştuğu için davacı yana karşı sorumluluğunun ortadan kalkmayacağı, bedel iadesi yanında, uğranılan zararları da tazmin yükümü altına gireceği ve herhangi bir zarar iddiasında ve talebinde bulunamayacağı,Olayda bir ifa imkansızlığından bahsedilecek olsa dahi, icra takibi ve dava konusu talebin, TBK m. 136 çerçevesinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak kabulü gerekeceği, Ayrıca dava konusu talebin, davacı yanca, davalı yana yapılan sözleşme bedeline yönelik bir kısım ödemenin iadesine ilişkin olduğu, bu ödemelerin “avans” niteliğinde olduğu, TTK’nda da yer bulan avans ödemesi, davalı tarafından üstlenen sözleşme konusu ifanın TBK.m.479’da açıklandığı gibi bir bütün halinde tamamlanmamasına -klinik araştırma ve çalışmaların yapılmasına ve bir sonuç raporu hazırlanıp davacı yana teslim edilmemesine- rağmen ödenmiş olmakla, TBK.m.479’da açıklandığı gibi sözleşme konusu edim hiç ifa edilmediğinden, davacı yanca verilen ancak davalı yanca sözleşme bedeline hak kazanılamadığı gibi hak kazanılamayan “avans” niteliğindeki bedelin, bu yönden de iadesi gerektiği, diğer taraftan somut olayda; sözleşmede davalının ediminin eseri “Klinik Çalışma Sonuç Raporu” nu tamamlayıp teslim etmek olduğu, sözleşmede parça parça teslim edilmesi gereken bir eserin bulunmadığı, eserin parça parça teslimi mümkün olmadığından sözleşmede eserin parça parça tesliminden veya parça bedelinden söz edilmediği, eserin yani Klinik Çalışma Sonuç Raporunun bölünmesinin mümkün olmadığı, davalı yanın hiçbir şekilde eserin bir kısmını teslim etmediği, klinik çalışmanın yapılmadığı, davalının harcadığı iddia edilen emek ve mesaisi nedeniyle davacının herhangi bir kazanımının olmadığı ifade edilmiştir. 5-Mahkemece Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. …, Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. … ve Yeminli Mali Müşavir Dr. …’den alınan 09/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; İlaç sektörü açısından, davacının ürün değişikliği talebi borçlu temerrüdüne ilişkin değerlendirildiğinde; Çalışmanın başlaması için Kurum’un onayının alınmasının şart olduğu, henüz Kurum onaylama aşamasından önce (onay öncesi) yapılan ürün değiştirme talimatının çalışma takviminde gecikmeye sebep olmayacağı, gecikmeye sebebiyet verecek bir durum olsaydı davalının bu durumu gecikmeksizin davacıya ve Kurum’a bildirmesi gerektiği, ürün değişiminin bu olay için gecikmeye sebep olmadığı ancak klinik çalışmaları başladıktan sonra ürün değiştirilmesi talimatı söz konusu olsaydı, klinik çalışma süresinin uzamasına (dolayısıyla işin ifasında uzamaya) kesin olarak yol açacağı, taraflar arasındaki ihtilafın ana nedeninin Bakanlığın gerekçesiz olarak red cevabı vermesi ve … firmasının da danışmanlık şirketine ödeme yapmaması sebebiyle şirketin çalışmayı askıya alması olduğu, ilaç sektörü açısından davalının hazırlık sürecinde aksamaya sebebiyet verdiği, edimlerini sözleşmede belirtilen sürelerde yerine getirmediği ve çok geciktiği, Ek-1’de belirtilen çalışma takvimindeki ilk başlangıç anının, sözleşmenin yürürlüğe girmesi anı olduğu ve davalının gecikmesinin davacıdan da kaynaklanmadığı kanaati halinde 11/11/2013 tarihinden itibaren (… için) 18. haftanın, (… için) 35. haftanın dolmasıyla birlikte belirli vade dolmuş olacağından, TBK md.l17 gereğince ihtara gerek kalmaksızın davalının temerrüde düşmüş olacağı ve bu durumda davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanabileceği ancak çalışma takvimindeki ilk başlangıç anının, sözleşmenin yürürlüğe girmesi anı olmadığı veya vadenin başlangıç anının tarafların anlaşmasıyla değiştirilmiş olduğu ve davalının gecikmesinin davacıdan kaynaklandığı kanaati halinde, borçlu temerrüdünün şartlarının gerçekleşmemiş olacağı,Her iki ihtimal açısından, Bakanlık onayının alınamamış olmasının doğuracağı sonuçların değerlendirilmesi gerektiği, 13/04/2013 tarih ve 28617 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İlaç ve Biyolojik Ürünlerin Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri incelendiğinde, “Araştırma Başvurusu ve İzni” başlıklı 12. maddesinde;”(1) Bu Yönetmeliğin kapsamındaki klinik araştırmalara izin almak için etik kurul ile Kuruma eş zamanlı başvuru yapılabilir.(2) Araştırma başvuru dosyası, İyi Klinik Uygulamaları Kılavuzu ve diğer kılavuzlar çerçevesinde, Kurumun internet sitesindeki başvuru formu ve eklerine göre hazırlanır.(3) Çok merkezli klinik araştırmalarda tek etik kurul kararının bulunması yeterlidir.(4) Araştırma başvurusu, gerçek veya tüzel kişilerden oluşacak destekleyici tarafından ya da destekleyicinin görevlendireceği Türkiye’de ikamet eden sözleşmeli araştırma kuruluşu tarafından etik kurula ve Kuruma yapılır. Destekleyicinin, Türkiye’de yerleşik temsilcisi bulunmuyor ise araştırma başvurusunu Türkiye’de ikamet eden bir sözleşmeli araştırma kuruluşu aracılığı ile yapmak zorundadır.(5) Başvurunun usûlüne uygun olarak yapılması, başvuruda bulunması gereken bilgi ve belgelerde eksiklik bulunmaması ve etik kurul kararının sunulması hâlinde başvurunun Kurum tarafından incelenerek otuz gün içinde sonuçlandırılması esastır.(6) Kurum araştırmanın yürütülmesine dair olumsuz bir karar vermişse, bunu gerekçeli olarak destekleyiciye bildirir. Destekleyici bir kereye mahsus olmak üzere kararda belirtilen hususlarda gerekli değişiklikleri yaparak tekrar başvuruda bulunabilir veya karara gerekçeli olarak on beş gün içinde itiraz edebilir. Bu süreçte inceleme süresi durdurulur. Talep edilen değişiklikler yerine getirilmediğinde veya bu konuda kabul edilebilir bir gerekçe sunulamaması hâlinde Kurum araştırmayı reddedebilir.” hükümlerinin bulunduğu,İlaç sektörü açısından değerlendirme yapıldığında; başvurunun usulünde bir sorun bulunmadığı, Bakanlığın çalışma ile ilgili olarak gerekçe gösterilmesini talep ettiği, sunulan gerekçe Bakanlık tarafından uygun bulunmadığı için başvurunun reddedildiği, Bakanlık tarafından yukarıdaki yönetmelik hükmüne göre uygun sürede cevabın verildiği ancak Bakanlık’ın bu red cevabına ek olarak “gerekçe” sunması gerekirken bu gerekçenin sunulmadığı, yine davalı danışman firma (TNC) tarafından, davacı destekleyici Koçak firmasına sadece e-posta ile red cevabı geldiği bildirilmesine rağmen akabinde bu durumda ne yapılması gerektiği hakkında bilgi verilmediği, bu karara 15 gün içerisinde itiraz edilmesi, akabinde ise Bakanlığa dava açılması hususunda davacının uyarılması gerektiği, TİTCK’nın başvuruya neden red cevabı verdiğinin somut olaydan anlaşılamadığı, dava dosyasında bu gelişmeler sonrası durum hakkında bir yazışma görülemediği, Yönetmeliğin 12/6 maddesi uyarınca, ilaç sektörü açısından değerlendirme yapıldığında; davalının başvuruda bulunması, bu başvuru sonrasında Bakanlık’tan red kararı verilmesi halinde davacı firmanın mahkemeye başvurması gerektiği, ilgili Yönetmelik hükümlerine göre, Bakanlığın red kararı üzerine itirazın destekleyici (davacı) tarafından yapılması gerektiği, ancak sözleşmeye göre ve işin doğası gereği bu itirazı yapmakla ve itirazın reddi üzerine ilgili davayı açmakla destekleyici yükümlü olsa da her iki aşamada da sözleşmeli araştırma kuruluşunun (davalı) ona yardımcı olmakla yükümlü olduğu, aralarındaki sözleşmenin de bunu gerektirdiği, Bakanlık red kararı vermiş ise, ilgili maddeye göre destekleyicinin yani davacının bu karara karşı adli yargıya başvurması ve bu süreçte hem davalı hem de davacının işbirliği içerisinde argümanlarını oluşturmaları gerektiği, Burada varılan sonuçlara göre davacının karşı edimi ifa etmekle yükümlü olup olmadığı değerlendirildiğinde; davalının borçlu temerrüdüne düştüğü, borcun ifasının sonradan imkansızlaştığı, davalının borcun ifasının imkansız olmasından dolayı sorumlu olduğu, özen borcuna aykırı davrandığı kanaatine varılması durumunda davacının karşı edimi ifa etmekten kaçınabileceği ancak aksine borçlu temerrüdünün şartlarının gerçekleşmediği, borcun ifasının imkansızlaşmasında borçlunun sorumlu olmadığı, aksine davacının sorumlu olduğu kanaati halinde ise, davalının talep edebileceği karşılığın TBK md.483/f.2 veya md.485 gereğince belirleneceği, TBK md.483/2’nin iş sahibi (davacının) talimatı nedeniyle eserin telef olması ve yüklenicinin doğabilecek olumsuz sonuçları zamanında bildirmiş olması halinde yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin ödenmesini isteyebileceği gibi iş sahibinin kusuru varsa tazminat da talep edebileceği, TBK md.485 ise, iş sahibi ile ilgili sebepler yüzünden yüklenicinin eser meydana getirme borcunun imkansızlaşmasını düzenlediği, bu durumda yüklenici yaptığı işin değerini, bu değere girmeyen giderlerin ödenmesini ve ayrıca uğradığı zararın giderilmesini talep edebileceği, Borçlunun temerrüde düşmediği, ifa imkansızlığından ne davacının ne de davalının sorumlu olmadığı kanaati halinde ise, TBK md.136 gereği sebepsiz zenginleşme kuralları uygulanarak; borç ilişkisinin tasfiye ilişkisine dönüşeceği, bu takdirde imkansızlaşan borcun sona ereceği, borçlunun karşı edimi talep edemeyeceği, daha önce ifa edilmiş edimlerin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade edileceği,İlaç sektörü açısından yapılan değerlendirmeler nazara alınarak mali değerlendirme yapıldığında;İlk ihtimalde davalının almış olduğu 40.600 Euro + KDV’yi sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade etmesi gerektiği; ikinci ihtimalde ise gereği gibi yerine getirdiği ifaya hazırlık sürecindeki çalışmaları sebebiyle ödeme planında hak kazandığı ödemeleri iade etmekle sorumlu olamayacağı, Klinik Çalışma Sözleşmesi EK-1’in 2.sayfasında verilmiş bulunan ödeme planlarına göre davalı 2.basamak olan Etik Kurul Onayı sonrasında ödenmesi gereken … ve … çalışmaları için sırasıyla 81.900 Euro + KDV ve 39.900 Euro + KDV ödeme talep etmekte ise de; … no.lu çalışma yönünden ödemeye hak kazanamadığı ancak … no.lu çalışma yönünden EK-1’in 4.sayfasında yer alan 1.3, 1.4, 1.5 ve 1.6 alt basamaklarını tamamladığı göz önüne alınarak, mezkür sayfada belirtilen basamaklar için üzerinde taraflarca anlaşılan ve sağdaki sütunda belirtilen meblağlar toplamı 15.000 Euro + KDV’lik meblağa hak kazandığı kanaatine varılabileceği yönünde görüş bildirilmiştir. Değerlendirme; Davacı; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin eser sözleşmesi olup davalının ediminin sözleşmede belirtilen sürelerde sonuç raporu düzenlemekten ibaret olduğunu, sözleşme uyarınca davalıya avans niteliğinde bedel ödendiği halde edimin sözleşmede öngörülen süre ve koşullarda yerine getirilmediğini, sözleşmede belirlenen sürenin 3 katı süre geçmesine rağmen davalının klinik çalışmaların başlaması için gerekli Etik Kurulu raporunu dahi almadığını, edimini ifa etmediğini, hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenlerle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini iddia ederek, ödemiş olduğu bedelin iadesi için başlattığı icra takibine vaki itirazın iptalini talep etmektedir.Davalı ise, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin vekalet sözleşmesi olduğunu, müvekkilinin yükümlülüğünün klinik araştırma sonunda rapor düzenlemek olup raporun davacı lehine olumlu sonuçlanacağına dair bir taahhüdünün olmadığını, sözleşme konusu çalışmalara davalıdan kaynaklanan nedenlerle geç başlandığını, bu nedenle süre aşımının müvekkilinin kusurundan kaynaklanmadığını, sözleşme konusu edimlerin yerine getirildiğini savunmaktadır.İhtilaf, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin niteliği, davalının ödenen bedellere hak kazanıp kazanmadığı ve bu bağlamda davacı tarafça başlatılan takibin haklı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. İş sahibinin ödemeyi borçlandığı bir bedel karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirip teslim etmeyi üstlendiği sözleşmelere, eser sözleşmesi denir. Eser sözleşmesi, niteliği itibariyle tam iki tarafa borç yükleyen ivazlı, rızai ve ani edimli bir sözleşmedir (Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Prof. Dr. Fikret Eren, 9. Baskı s.596). Eser sözleşmesinin en tipik unsuru “eser” unsurudur…yüklenici, maddi bir eser meydana getirmeyi üstleneceği gibi maddi olmayan, mesela fikri bir eser meydana getirmeyi de borçlanabilir (s. 600). TBK m. 470’te “meydana getirme” deyimi kullanılmıştır. Meydana getirme deyiminin içine, yeni bir eser meydana getirme girdiği gibi, mevcut bir eseri değiştirme ve hatta mevcut bir eseri ortadan kaldırma da girer. Eser meydana getirme her şeyden önce maddi ve maddi olmayan yeni bir eser meydana getirmeyi kapsar. Burada yüklenici böyle bir eseri ilk defa meydana getirir. Bir bina veya makine yada elbise veya ayakkabı yapılması, bu anlamda yeni bir eser meydana getirmeyi ifade eder… Mevcut bir eserin şeklinin değiştirilmesi de bir eser meydana getirmedir. Bir arabanın veya binanın tamir edilmesi, bir elbisenin kuru temizlemeye verilmesi, bir duvarın veya kumaşın boyatılması mevcut bir eserin değiştirilmesidir… Mevcut bir eserin ortadan kaldırılması da meydana getirme kavramı içinde yer alır. Bir binanın yıktırılması, ağaçların kestirilmesi bu anlamda eser meydana getirmektir (s. 606, 607).Hizmet sözleşmesi de eser sözleşmesi gibi bir başkası ad ve yararına bir işgörme edimini içeren, iki tarafa tam borç yükleyen, ivazlı bir sözleşmedir. Ancak hizmet sözleşmesinde işçi sadece belirli veya belirsiz bir süre için “zaman” itibariyle işverene bağımlı olarak bir hizmet sunmayı üstlenirken, eser sözleşmesinde yüklenici esas itibariyle bir eser meydana getirmeyi, bir bütün oluşturan çalışma ürünü bir sonuç ortaya koyup, bunu teslim etmeyi borçlanır. Bu sonuç meydana gelmediği ve teslim yapılmadığı takdirde, yüklenici ne kadar özenli ve dikkatli çalışmış olursa olsun borcunu yerine getirmemiş, ifada bulunmamış sayılır. Oysa hizmet sözleşmesinde işçinin hizmet edimini özenli bir şekilde yerine getirmesi borcun ifası için yeterlidir. Bu sözleşmede işçiye sonuçtan bağımsız olarak sadece gördüğü hizmet karşılığında ücret ödenir. Bu bakımdan eser sözleşmesinde edim sonucu, hizmet sözleşmesinde ise edim fiili borçlanılmış olur… Hizmet sözleşmesinde işçi kusuruyla sebep olduğu zararlardan sorumlu iken (TBK m. 400), eser sözleşmesinde yüklenici, sonucu yani eseri garanti ettiği için kusurlu olsun olmasın eserin ayıplarından sorumludur (TBK m. 475)… Hizmet sözleşmesi tipik sürekli sözleşmeler arasında yer alır. Oysa eser sözleşmesi ani edimli bir sözleşmedir. Hizmet sözleşmesinde işçi hizmet edimini sunarken işverene hukuki ve ekonomik yönden bağımlı olup, onun emir ve talimatı altında çalışır… Oysa eser sözleşmesinde yüklenici bazı talimatları dışında işsahibine bağımlı değildir; onun emrinde, gözetim ve denetimi altında çalışmaz, kendi sorumluluğu altında eseri bağımsız bir şekilde meydana getirir (s. 610, 611).Vekalet sözleşmesinde vekil bir işi belirli yönde görüp, yürütmeyi üstlenir. Burada ne hizmet sözleşmesinde olduğu gibi zaman ve bağımlılık unsuru ne de eser sözleşmesinde olduğu gibi sonuç (eser) unsuru önemlidir. Vekalet sözleşmesinde de vekilin yüklendiği iş nedeniyle belli bir sonucun doğması mümkündür. Ancak vekil sözleşme ile bu sonucu borçlanmadığı gibi garanti de etmez; işin görülmesi sonunda bu işle ilgili bir sonuç doğabilir. Ancak böyle bir sonuç meydana gelmediği takdirde vekil bundan sorumlu olmaz. Vekilin üstlendiği edim, sonucu değiştirmek, bir eser meydana getirmek değil, bir faaliyette bulunmak, bir edim fiilini, bir işi özenle yürütmektir… Vekalet sözleşmesinde, vekil gördüğü iş nedeniyle sebep olduğu zarardan ancak kusurlu olduğu takdirde sorumlu olur (TBK m. 506). Oysa yüklenici kusursuz olsa bile teslim ettiği eserdeki ayıplardan sorumludur (TBK m. 475)… Haklı sebeplerle fesih yönünden de iki sözleşme arasında fark vardır. Vekalet sözleşmesinde vekil sözleşmeyi feshederse ilke olarak sorumlu olmaz (TBK m. 512); buna karşılık eser sözleşmesinde sözleşmeden dönen işsahibi yüklenicinin uğradığı zararın tamamını tazmin etmek zorundadır (TBK m. 484)… Eser sözleşmesi daima ivazlı bir sözleşme iken, vekalet sözleşmesi ücretli veya ücretsiz, dolayısıyla ivazsız da olabilir. Ancak, ivazlı vekalet sözleşmesinde vekil üstlendiği işi, edim fiilini özenle yerine getirdiği takdirde, bundan beklenen sonuç meydana gelmese bile kararlaştırılan ücrete hak kazandığı halde, yüklenici üstlendiği sonucu meydana getirmezse, herhangi bir bedel isteyemez. Vekalet sözleşmesinde vekaletin her zaman geri alınması mümkün olduğu halde, eser sözleşmesinden taraflar diledikleri zaman dönemezler. Eser sözleşmesinden dönme daha sıkı şartlara bağlanmıştır (s. 612, 613).Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde ise; davalı, sözleşme konusu işin hazırlık çalışmaları nedeniyle (misal olarak gerekli onayların alınması) vekil olarak hareket etmiş ise de sonuç itibariyle … ve … no.lu testlerin gruplara uygulanması, analiz yapılması, veri toplanması, değerlendirme yapılması ve sonuç raporun düzenlenmesi, karşılığında ise davacı tarafça bedel ödenmesi şeklinde edimler içeren sözleşmenin eser sözleşmesi mahiyetinde olduğu açıktır. Nitekim gerek bilirkişi raporları, gerek uzman görüşü, gerekse mahkemenin kabulü de bu yöndedir.Sözleşme tarihi 11/11/2013 olup, davalı tarafından ihtilafa konu fatura 12/11/2013 tarihinde düzenlenmiş ve davacı tarafından 14/01/2014 tarihinde ödeme yapılmıştır. Davalı tarafça sözleşme konusu işin yapılması için talep edilen bilgi ve belgelere yönelik taraflar arasında 27/01/2014, 17/02/2014, 25/02/2014, 27/02/2014 tarihlerinde yazışmalar yapılmış, davacı 08/07/2014 tarihinde test değişikliği talebinde bulunmuş, yeni testler 15/10/2014 tarihinde gönderilmiştir. Protokol tarihi 13/02/2015 olup, Etik Kurula başvuru yapıldıktan sonra Etik Kurul Kararı 06/03/2015 tarihinde verilmiştir. Davalı tarafça 26/03/2015 tarihinde TİTCK’na başvuru yapılmış, 01/06/2015 tarihli Kurum yazısıyla araştırmada kullanılacak …’ın ülkemizde ruhsatlı olduğu görüldüğünden, Faz 1 çalışma için yapılan başvurunun gerekçesinin detaylı olarak açıklanmasından sonra başvurunun değerlendirileceği yönünde davalı tarafa yanıt verilmiş, 05/06/2015 tarihinde davalı tarafça sponsor firmanın ilgili ürünü Avrupa Birliği ülkelerinde de ruhsatlandırmak üzere Avrupa İlaç Kurumu’na başvurmayı planladığı yönünde yanıt verilmiş, bunun üzerine Kurum tarafından 02/07/2015 tarihinde gerekçenin uygun bulunmadığı belirtilerek başvuru reddedilmiş, davalı tarafça aynı tarihte e-mail ile davacıya bildirilmiştir. Kurum kararına karşı itiraz ileri sürülmediği gibi dava da açılmadığından taraflar arasındaki süreç bu evreden ileriye gitmemiştir. Ancak bu tarihe kadar davacı tarafça, süre aşımı ileri sürülerek davalı tarafa bir bildirim yapılmadığı da açıktır. TBK’nın 485.maddesinde “Eserin tamamlanması, işsahibi ile ilgili beklenmedik olay dolayısıyla imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini isteyebilir.” hükmü yer almaktadır. Davalı tarafından … no.lu çalışma için Etik Kurul Kararını aldıktan sonra TİTCK’na yapmış olduğu başvurunun usulünde bir sorun bulunmadığı her iki bilirkişi raporu ile belirlenmiştir. TİTCK tarafından yapılan inceleme neticesinde, davalı tarafça yapılan çalışmalar yönünden değil, davacıya ait “…” yönünden başvuru gerekçesinin açıklanması istenilmiş, davalı tarafından gerekli yanıt verilmiş ancak Kurum tarafından gerekçelendirilmeksizin sadece “uygun bulunmadığı” belirtilerek başvuru reddedilmiştir. Ret kararı ise aynı gün davacıya bildirilmiştir. Bilirkişi raporunda da yer verilen yönetmelik hükümlerine göre ret kararına karşı idari yargıda davanın, davacı tarafça açılması gerekmektedir. Ancak davacı bu karara karşı dava yoluna gitmemiştir. Bu durumda, eserin tamamlanmasının davalıdan kaynaklanmayan bir sebeple imkansızlaştığı anlaşılmaktadır. Nitekim taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 19.maddesinde de “Bir taraf diğer tarafa karşı yükümlülüklerin karşılanmasındaki …merkezi veya yerel makamların işlemleri gibi kontrolü dışındaki hallerde veya bunların benzerlerinde sorumlu olmayacaktır.” hükmüne yer verilmiştir. Yapılan açıklamalar çerçevesinde, davalının bu aşamaya kadar yaptığı edimlerinin karşılığını alması gerektiği kanaatine varılmıştır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ekinde yer alan ödeme planı uyarınca; … no.lu çalışma için; “Çalışma sözleşmesinin onaylanması sonrasında %10’u olan 27.300,00 Euro+KDV”, … no.lu çalışma için; “1-Çalışma sözleşmesinin onaylanması sonrasında %10’u olan 13.300,00 Euro+KDV” şeklinde ödemeler davacı tarafından yapılmıştır. Ancak bu bedeller ödeme planı uyarınca “avans” niteliğinde olup, çalışma sözleşmesinin imzalanması ile davalının bu bedellere hak kazanacağını göstermemektedir. Nitekim gerek bilirkişi raporlarında gerekse mahkeme kararında davalının KC-13-0010 için herhangi bir çalışması bulunmadığından, bu bedelin davacıya iadesi gerektiği açıklanmıştır. Eğer “Çalışma sözleşmesinin onaylanması” sonrasında bu bedellere hak kazanılacak olsa idi, bu durumda davalının … için ödenen bedele de hak kazanması gerekirdi. Bu noktada bilirkişi heyetinin ve mahkemenin hatalı değerlendirmesi ise davalının … no.lu çalışma için hem “Çalışma sözleşmesinin onaylanması sonrasında %10’u olan 27.300,00 Euro+KDV” bedele hak kazandığı, hem de … no.lu çalışma yönünden “EK-1’in 4.sayfasında yer alan 1.3, 1.4, 1.5 ve 1.6 alt basamaklarını tamamladığı” gerekçesiyle mezkür sayfada belirtilen basamaklar için tarafların anlaştıkları ve sağdaki sütunda belirtilen meblağlar toplamı 15.000,00 Euro + KDV’lik meblağa hak kazandığı tespitidir. Zira ödeme takviminde belirtilen “Çalışma sözleşmesinin onaylanması sonrasında %10’u olan 27.300,00 Euro+KDV” bedel, EK-1’in 4.sayfasında ayrıntıları belirtilen ve toplamı 273.000,00 Euro (KDV hariç) olan bedele dahildir. Yani davalının … no.lu çalışma için EK-1’in 4.sayfasında yer alan 1.3, 1.4, 1.5 ve 1.6 alt basamaklarını tamamladığı tespit edilmekle hak kazanacağı bedel 15.000,00 Euro + KDV’dir ve bu miktarın avans niteliğinde ödenen 27.300,00 Euro+KDV’den düşümü yapılarak geri kalan bedele hak kazanamadığının tespiti gerekirken hatalı değerlendirme yapıldığı açıktır. Bu durumda davalıya yapılan 27.300,00 Euro + 13.300,00 Euro = 40.600,00 Euro ödemeden, davalının hak ettiği 15.000,00 Euro’nun düşümü ile bakiye 25.600,00 Euro’nun davacıya iadesi gerektiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından icra takibin başlatılmadan evvel ödenen bedellerin iadesi talebiyle Bakırköy … Noterliğinden 02/10/2015 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname keşide edilerek, 40.600 Euro + KDV’nin ödeme tarihi olan 14/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte 7 gün içerisinde ödenmesi talep edilmiştir. Ancak ihtarnamenin davalı tarafa hangi tarihte tebliğ edildiğine dair dosyada bir kayıt bulunmamaktadır. Mahkemece ihtarnamenin tebliğ evrakı getirtilerek temmerrüt tarihinin belirlenmesi gerekmektedir. İcra takibi Euro üzerinden başlatılmış ayrıca işlemiş faiz talep edilmiştir. Ancak yine dosya kapsamında işlemiş faiz talebinin hesaplanmasına yarar bir veri bulunmamaktadır. Mahkemece temerrüt tarihi tespit edildikten sonra kamu bankalarına müzekkere yazılarak temerrüt tarihinden icra takibindeki faiz talep tarihi olan 26/10/2015 tarihine kadar Euro cinsi bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranları sorularak işlemiş faiz miktarı hesap edilmeli ve 25.600,00 Euro + KDV asıl alacak miktarı ile hesap edilecek işlemiş faizle birlikte oluşan alacak yönünden takibin devamına yönelik karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksiklikler ikmal edildikten gerekirse hesaplama yönünden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2019 tarihli 2015/1278 E. 2019/823 K. sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/05/2023