Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1424 E. 2023/684 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1424
KARAR NO: 2023/684
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/427
KARAR NO: 2019/978
KARAR TARİHİ: 09/10/2019
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında kurulan 24/08/2016 tarihli Web Sitesi tarasım sözleşmesi uyarınca davacının üzerine düşen edimleri yerine getirmesine rağmen davalı borçlu tarafından eksik ödeme yapıldığı beyanla hizmet fatura bedelinin tahsili için başlatılan takibe vaki olmuş itirazın iptali ile takibin devamını, asgari %20 icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişkinin 24/08/2016 tarihinde değil yaklaşık olarak … tarihinde ilişkilerinin başladığını, takip konusu faturanın 24/08/2016 olduğunu, aynı tarihte fatura konusu edimlerinin yapılmasının mümkün olmadığını, ayrıca belirlenen 16.000,00-TL hizmet bedelinin içerisinde sadece internet sitesi tasarımı olmadığını, ayrıca marka tescili, araç giydirme, web şablonu etiket çalışması ve hosting işlerinin de bulunduğunu, ancak bu işlerin eksik kaldığını davacının yapmış olduğu işe nazaran ücretinin ödendiğini ancak bakiye tutarın istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Yapılan muhasebesel incelemede davaya konu 24/08/2016 düzenleme tarihli … seri numaralı faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmektedir. Fatura içeriğinin incelenmesinde hizmet kalemleri içinde web sitesinin yanı sıra dilekçelerde bahsi geçen Hosting, Seo, Marka Tescil edimlerine ilişkin unsurlarının da yer aldığı anlaşılmaktadır. Tespit edilen bu maddi olgu karşısında HMK’nın 200. maddesi uyarınca hizmetin alınmadığı ya da eksik alındığı yönündeki ispat külfeti davalı tarafa geçecektir. Zira, faturaya 8 gün içerisinde itiraz edilmemesi salt bedel içeriğini ve faturadaki nitelik ve niceliği kesinleştirmekte ise de, bunun yanı sıra faturanın deftere de kaydedilmesi durumunda ise faturada bahsedilen hizmetlerin alınmış olduğu yönünde davalı aleyhine karine tecelli edecektir. Somut uyuşmazlıkta hizmetin alınmadığına dair iade faturası davalı borçlu tarafından 4 ay 6 gün sonra düzenlendiği gibi davacıya tebliğ edildiği de ispatlanamamıştır. İade faturasındaki bedelin mahsubu bu nedenle mümkün değildir. Kaldı ki, iade faturası davacı defterlerinde de kayıtlı değildir. Dolayısıyla, herşeyden önce ticari defterdeki mevcut durum uyarınca davalı aleyhine delil teşkil eden kendi defterine göre fatura konusu 16.000,00-TL bedelin tamamının davalı tarafından ödenmesi gerektiği, hizmetin alınamadığına ilişkin aksine bir delil söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.Davalı kayıtlarında yapılan kredi kartı ödemesi 1.700 TL’nin de dava dışı … kanalıyla havale edildiği görülmüştür. Ancak davalının ödemesinin dayanakları mevcut değildir. Havale içeriğinde de herhangi bir şey yazmamaktadır. Diğer yandan telefon ileti yazışmaları başlı başına ödeme olgusunda delil olarak kabul edilmez. Nitekim Davalı defterlerinde görülen bu ödeme davacı kayıtlarında bulunmadığı gibi bunun dayanağı da sunulmuş değildir. Bu nedenle bilirkişi raporundaki mahsup fikrine mahkememizce iştirak edilmemiştir.” gerekçesiyle davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; zımmen iade faturasının davacıya tebliğ edildiğinin ispatlandığını, fatura ile aynı gün yapılamayacak hizmetlerin bedelinin tahsil edilmeye çalışıldığı, bilirkişi raporuna itirazların hiç değerlendirilmediği, web sitesinde inceleme yapılıp eksikliklerin olup olmadığının, hali hazırda çalışıp çalışmadığının, şifrelerin neler olduğunun ve kimde olduğunun netleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesine dayalı olarak davalı taraf aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. sayılı takip dosyasında, davacı tarafça davalı aleyhine 24.08.2016 tarihli fatura alacağına dayalı olarak alacağından kaynaklı olarak 8.550,00 TL alacağın tahsili talepli takip başlatılmış olup, 06.03.2017 tarihli itiraz dilekçesinde borca ve feri’lerine itiraz edilmiştir. Takibe konu “… seri numaralı web sitesi, hosting, seo, marka tescil” açıklamalı toplam 16.000,00 TL bedelli faturanın taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesi uyarınca davacı tarafça düzenlendiği ve iş bu faturadan kaynaklı olarak,-18.11.2016 tarihinde banka üzerinden 2.000,00 TL -30.12.2016 tarihinde banka üzerinden 4.700,00 TL -31.12.2006 tarihinde 300,00 TL nakit 16.02.2017 tarihinde banka üzerinden 450,00 TL olmak üzere toplam 7.450,00 TL ödeme yapıldığı belirtilerek bakiye bedelinin tahsili talepli davalı aleyhine takip başlatılmış olup, uyuşmazlığa konu davada işbu takibe yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istenilmiş ve davalı tarafça taraflar arasında ki ticari işin tam ve eksiksiz ifa edilmediği ileri sürülmüştür. Teknik Bilirkişi Yrd. Doç. Dr. … ve mali müşavir … tarafından düzenlenen 01.11.2018 tarihli raporda; tarafların ticari defterlerini incelenmesinde davacının ibraz olunan ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin tam olduğu, davalı tarafça ticari defterlerin ibraz edilmediği, davacının ticari defterlerine göre takipteki asıl alacak miktarı kadar davalıdan alacaklı olduğunun gözüktüğü, ”…” sözcüğünün marka hizmetini yapmadığını tespit edildiğinden raporun tespit ve değerlendirme kısmında yapılan açıklamalar nazara alındığında, davalı tarafından davacı adına düzenlenen 31.12.2016 tarih ve … sıra numaralı KDV dahil 2.000,00 TL tutarındaki iade faturası tutarını takip konusu yapılan asıl alacaktan düşülmesi gerektiği kanaatine varıldığı ve bu haliyle davacının takip tarihi itibariyle talep edebileceği asıl alacak miktarının 8.550,00-2.000,00=6.550,00 TL olduğu, iş bu miktara takip tarihi itibariyle avans faiz oranının yürütülebileceği sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Bilirkişi heyetince düzenlenen 24.04.2019 tarihli ek raporda ise, davalının ek rapor aşamasında ibraz ettiği belgelere göre 1.700,00 TL ödemenin dava dışı … isimli şahsın hesabından davacıya ödendiği ve bu nedenle 6.550,00 TL tutarından 1.770,00 TL nin tenzil edilmesi gerektiği, bu haliyle davacının talep edebileceği asıl alacak tutarının toplamda 4.850,00 TL olduğu belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair karar verilmiş olup davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Yargıtay HGK. 25/05/2016 tarih ve 2014/19-861 Esas, 2016/632 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde tacir olmanın bağlandığı genel hükümler düzenlenmiş olup, tacirler arasındaki ihbar veya ihtarların ne şekilde yapılacağı bu genel hükümler arasında yer almaktadır. 6762 sayılı TTK’nin 20/3. fıkrasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya sözleşmeyi fesih yahut ondan rücu amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için bu işlemlerin noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır. Taraflar TTK 16. madde hükmünce tacir olduğundan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 13/10/2015 tarih ve 2015/8094 Esas, 2015/12630 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere ayıp ihbarının TTK’nin 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde yapılması gerektiği gözetildiğinde, davalının ayıp iddiasını ve ayıp ihbarının yasal süre içerisinde ve TTK’nin belirttiği şekilde geçerli olarak yapıldığını kanıtlaması gereklidir. 6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “… Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyette olup, mahkemece yapılacak yargılamada belirtilen bilgiler doğrultusunda davacının alacağını ispatla yükümlü olduğu anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamı yukarıdaki bilgiler ışığında birlikte değerlendirildiğinde, her ne kadar cevap dilekçesinde davacı tarafça işin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği iddiasında bulunulmuş ise de, davalının ayıp iddiasını ve ayıp ihbarının yasal süre içerisinde ve TTK’nin belirttiği şekilde geçerli olarak yapıldığını kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda, davacının ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin tam olduğu ve sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davacının ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle takipteki alacak miktarı kadar yani 8.550,00 TL bedel nispetinde davalı taraftan alacaklı olduğu tespit edildiği belirtilmiştir. Mahkemece, davalı tarafça düzenlenen ve hizmetin alınmadığına ilişkin iade faturasının 4 ay 6 gün sonra düzenlendiği ve davacıya tebliğ edildiğinin ispatlanmadığı, davacı tarafın ticari defterinde de kayıtlı olmadığı nazara alınarak fatura konusu bedelin tamamının davalı tarafça ödenmediği yönündeki tespitin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 121,30 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 146,01 TL harcın mahsubu ile bakiye 33,89 TL’nin istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye GELİR KAYDINA,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu (harç yönünden) ile karar verildi.03/05/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.