Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1410 E. 2021/37 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1410
KARAR NO: 2021/37
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/384
KARAR NO: 2019/649
KARAR TARİHİ: 12/09/2019
DAVA: SİGORTA (Mal Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 20/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdinde … numaralı poliçeyle sigortalı bulunan …’ın maliki bulunduğu gayrimenkulde davalı tarafından çekilen ana hat kablosunun panoya giriş yapılmadan önce patlaması nedeniyle gerçekleşen yangın sonucu meydana geldiğini beyan ettiği hasar kapsamında müvekkili şirket tarafından sigortalıya ödenen 8.355,63 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle huzurdaki davayı ikame etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yangına ilişkin olay yeri incelendiğinde elektrik bağlantı noktasının ilgili adresin bahçesinde bulunduğunun görüldüğünü, Dağıtım Tesisi Sınırı Yönetmeliği’nin 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde dağıtım sistemine bağlı tüketiciler açısından bağlantı noktasından kullanım yerine kadar olan tesis ve teçhizatın tüketicinin mülkiyetinde olduğunu, bu nedenle davacı sigorta şirketi tarafından ödendiği iddia edilen bedelin istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin sorumluluk alanının bağlantı noktasından sonra bittiğini beyanla husumet itirazıyla davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…HMK 266-(1) maddesince teknik yönden yapılan bilirkişi incelemesinde rücuen tazminat istemine konu olan yangın olayının dava dışı sigortalının da dairesinin bulunduğu B1-2 blok bodrum katta yer alan ana besleme kablosundan çıktığı, bu hususun tereddüte yer vermeyecek düzeyde saptandığı, keza konuyla ilgili daha öncesinden yangın uzmanı bilirkişi … tarafından alınan rapor dahilinde de yangının çıkış yeri ve sebebinin elektrik dağıtım panosuna gelen besleme kablosunun panoya giriş noktasında kısa devre izleri görülüp yangının panonun üst tarafında bulunan giriş noktasında herhangi bir sebeple kısa devre oluşması suretiyle meydana geldiğinin bildirildiği, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve Elektrik Piyasası Dağıtım Yönetmeliği hükümleri dahilinde davalı …’ın elektriğin dağıtım sistemine girişinden tüketim noktasına iletilmesine kadar koruyucu bakım, onarım hizmetlerinin planlanması ile uygulanması konularında gerekli alt yapıyı kurmakla yükümlü olduğu, bu minvalde yangının meydana gelmesinde tüm sorumluluğun yetki alanları itibariyle kontrol ve denetim görevinin yapılmamasından kaynaklı olarak davalı …’a ait olduğunun kabulü gerektiği, bu noktada hazırlanan heyet raporu ve öncesinde alınan yangın raporunda yangının çıkış noktası ve sorumluluk alanları açıkça belirtilmekle bu yöndeki davalının sair itirazların geçerli olmadığının takdiriyle ek veya yeni rapor alınmasına gerek ve yer bulunmadığı, dosya nazarında dava dışı sigortalıya atfı kabil müterafik kusur unsuruna tesadüf edilmeyip raporda da bu yönde kusur tayinine gidilmediği, eksper bilirkişinin tespiti dahilinde sigortalıya ödenen hasar bedelinin talep olunan miktarla uyumlu gerçek hasar bedeli olduğunun teknik açıdan ortaya konulduğu, zararın ayrıca sigorta poliçesi dahilinde kaldığı da sabit olmakla davanın KABULüne karar verilmiş, dava dışı sigortalıya yapılan ödemelerin ödeme tarihleri itibariyle talep gereği işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı, davalı tarafa herhangi bir kusur izafe edilemeyeceği, meydana geldiği iddia olunan zararların kalem kalem emsal piyasa fiyatları da gösterilmek suretiyle denetime elverişli şekilde sunulması gerektiği belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, 01.04.2016 tarihinde meydana gelen yangın sonucunda dava dışı sigortalının konutunda oluşan hasar bedelinin … nolu poliçeye istinaden ödenmesi nedeniyle, ödenen bedelin davalıdan rücuen tazmini istemine ilişkindir. 30.10.2015-30.10.2016 dönemlerinin kapsar şekilde düzenlenen Güneşli Ev Sigorta Poliçede asansörlü ve /veya kaloriferli konutun sigortalandığı sigortalının … olarak belirtildiği anlaşılmaktadır. Davaya konu hasar nedeniyle düzenlenen ekspertiz raporu, hasar dosyası, yangın raporu dosya arasına alınmak suretiyle bilirkişi heyetinden rapor alınmış olup; elektrik – elektronik mühendisi, makine mühendisi ve sigorta bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyetince düzenlenen raporda özetle, yangının B1-2 blok bodrum katta yer alan ana dağıtım pano öncesinde ana besleme kablosunda herhangi bir nedenle meydana gelen kısa devre sonucu meydana geldiği, davalının sorumluluk bölgesi kapsamında yer alan ana kolon kablo kaynaklı yangının meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu bulunduğu, sigortalı dava dışı …’ın davacı şirket tarafından 30.10.2015-30.10.2016 tarihleri arasında Güneşli Ev Sigorta poliçesi kapsamında sigortalı olduğu, daire içerisinde tespiti yapılan 1.910,00 TL tutarındaki hasarın giderilmesine yönelik yapılan harcama ile ortak alanlardaki hasar kapsamında sigortalı payına düşen 6.445,63 TL hasar onarım bedelinin olay tarihi itibariyle piyasa rayicine uygun hasar bedeli olduğu belirtilmiştir. Davaya konu edinilen yangın sebebiyle düzenlenen yangın raporu ve davacı sigorta şirketince düzenlenen ”yangın hasar ekspertiz raporu” nda dava dışı sigortalının hasar tazminat bedeli ödenen dairesinin kullanım amacının ikametgah olarak belirtildiği anlaşılmaktadır. TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi kapsar. Tüketici ise ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 3. maddesinde de “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra, hukuken sigortalının yerine geçerek, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacının, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilecektir. Bu durumda da görevli mahkeme, dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki içeriğine göre belirlenecektir. Somut olayda; dava dışı sigortalı tarafından konut olarak kullanılan dairede meydana geldiği iddia olunan hasarın, davalı tarafından çekilen ana hat kablosunun panoya giriş yapılmadan önce patlaması nedeniyle gerçekleşen yangının sirayet etmesi sonucu oluştuğu nazara alındığında; dava dışı sigortalı ile davalı arasında uyuşmazlık tüketici işlemi olmadığı ve davacının sigortalısının tacir olmadığı, davanın sigorta sözleşmesinden değil, davalının kusuru ile gerçekleşmesine sebebiyet verdiği iddia edilen haksız fiilden kaynaklandığı anlaşılmakla, davaya bakma görevinin genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu bu nedenle de HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde işin esasının incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Sonuç olarak; mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a3 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, Dairemiz kararına uygun bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf talebinin esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜ ile, HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2017/384 Esas, 2019/649 Karar ve 12/09/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 2-HMK’nun 114/1-c maddesindeki görev dava şartı yokluğundan HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca görevsizlik (davanın usulden reddi) kararı verilerek dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi kararı verilmek üzere mahkemesine İADESİNE 3- Davalı tarafça başvuru tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca yatırmış olduğu istinaf başvuru harcının HAZİNEYE irat kaydına, 4-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından talep halinde kendisine iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 7-HMK’nun 362/1-c maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/01/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.