Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1397 E. 2023/611 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1397
KARAR NO: 2023/611
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/212
KARAR NO: 2019/740
KARAR TARİHİ: 10/09/2019
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili şirketin faturaya dayalı alacağı için davalı aleyhine takip başlattığı, davalının takibe itiraz ederek ederek takibin durduğunu, davalı ile müvekkilinin 7-10 Eylül 2017 tarihinde Tüyap Kongre ve Fuar Merkezinde düzenlenen “… 2017, … İstanbul … Fuarı” na katılım için sözleşme akdettiklerini, fuar alanında yer kiralama karşılığı bedel için 07/09/2017 tarihli 26.035,52 TL bedelli faturanın düzenlenerek davalıya tebliğ edildiğini, davalı şirketin borcunu ödemediğini, müvekkiline başlatılan takibe haksız olarak davalıca itiraz edildiğini beyan ederek; itirazın iptaline, takibin devamına ve davacı müvekkili lehine %20 oranı üzerinden tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil ile davacı arasında 07-10 Eylül 2017 tarihleri arasında düzenlenecek olan fuara katılım için 10/01/2017 tarihinde katılım sözleşmesi imzaladığını, davacı yanca bildirilen katılımcıların müvekkili ile aynı sektörde iştigal ediyor olması nedeniyle müvekkilinin sözleşmeyi imzalandığını ancak sözleşme öncesinde bildirilen katılımcılar ile sözleşme imzalanmasından sonra bildirilen katılımcıların farklı olduğunu, müvekkilinin iradesinin davacı tarafın hileli davranışı ile sakatlandığını, bu nedenle müvekkilinin sözleşmeyi Malatya … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshettiğini, davacının buna rağmen müvekkilinden ödeme talep ettiğini, davacının müvekkiline kiraladığını iddia ettiği … nolu standı “… adlı firmaya kullandırdığı için müvekkilinin fuara katılmamasından dolayı zararının oluşmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “..Taraflar arasında akdolunan sözleşmenin 3.maddesinde; .., serginin ticari başarısı, ziyaretçilerin ve katılımcıların niteliği ve sayısı konusunda katılımcıya herhangi bir taahhütte bulunmamaktadır.” düzenlemesine yer verilmiştir. 4.maddesinde ise; Bu sözleşmeyi imzalayarak sergi ve fuara katılmayı kabul eden katılımcının sözleşmenin imzasından sonra cayma iradesi sözleşmesi bedelinin ödenmesine engel olmaz. Ayrıca katılımcı fesih sebebiyle …’un uğrayacağı zararları ödemekle yükümlüdür.” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede davalının iddiaları doğrultusunda davacı tarafından katılımcıların niteliği belirtilen bir hüküm olmadığı, davacının katılımcıların niteliği belirtilerek sözleşmeyi imzalattırdığı konusunda yani davalının esaslı hataya düştüğünü davalının usulünce kanıtlayamadığından ve yine sözleşmede davalıya tek taraflı yani haklı neden olmaksızın fesih yetkisi veren bir hükümde bulunmadığı görülmüştür. Davacının söz konusu alanı başkasına kiraya verdiği görülerek davacının haksız fesih nedeni ile uğradığı zararın davalı tarafça sözleşmede kararlaştırılan miktar ile dava dışı 3.kişi ile davacı arasında kararlaştırılan miktarın arasındaki fark kadardır. Alınan bilirkişi raporunda da anlaşılacağı üzere davacı ile davalı taraf arasındaki sözleşmenin bedeli 26.035,52TL olup, 3.kişi arasındaki sözleşmenin bedeli 15.368,03TL olup; aradaki fark olan 10.667,49TL davacının talep edebileceği zarar miktarıdır. (nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2013/1277 Esas ve 2013/5637 Karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.) Davacı tarafın alacağının likit olması nedeni ile hükmedilen alacağın %20 si olan icra inkar tazminatına hükmedilmiş olup…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3 ve 4.7 maddesi uyarınca müvekkilinin fuarın genel bütünlüğü bakımından yer değişikliği yapabileceği hatta katılımcının bu sebeple herhangi bir tenkisat talebinde bulunamayacağının açıkca düzenlendiğini, davalı şirketin haksız ve dayanaksız olarak fuara katılım sağlamaması nedeniyle fuar alanının orta yerinde boş alan kalmaması amacıyla yer değişikliği yapıldığını, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda dahi dava dışı 3.kişi konumunda olan firmaya davalı şirketin yerinin satılmış olduğuna dair beyan olmadığı gibi aynı yer olup olmadığının tespit edilemediğinin de belirtildiğini, söz konusu dava dışı 3.kişi konumundaki şirketin ise zaten müvekkili şirket ile sözleşme imzalamış bulunan katılımcılar arasında yer aldığını, bu nedenlerle söz konusu yerin başkasına kiraya verildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulünün hatalı olduğunu beyan ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrar ederek, bilirkişi raporları yeterli inceleme ile hazırlanmadığı gibi itirazlarının da dikkate alınmadığını, eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini, sözleşmeden keyfi olarak caymadıklarını, hile, aldatma vs. bir husus var ise fesih ya da cayma halinde bedel iadesi istenebileceğini, davacı tarafın aldatması sonucu sözleşmenin imzalandığını, irade fesadı ile sözleşmesinin imzalatıldığı olayda cayma halinde de ödeme yapılacağı yönündeki hükmün geçersiz olduğunu, bilirkişi raporunda faturanın müvekkili defterlerinde kayıtlı olmadığının tespit edildiğini, söz konusu faturanın bu itibarla müvekkili yönünden aleyhe delil teşkil etmeyeceğini, bu nedenle tarafların ticari defter ve kayıtları birbirleri ile uyuşmadığı açık olmasına rağmen ek raporda ısrar ile davacının defter ve kayıtlarına itibar edilerek rapor düzenlendiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, fuar katılım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … E sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından 26.035,52 TL (fuar katılım sözleşmesi nedeniyle düzenlenen 07/09/2017 tarih ve … no.lu fatura) alacağın takip tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili istemiyle 21/09/2017 tarihinde takip başlatıldığı, ödeme emrinin 29/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 02/10/2017 tarihinde yasal süre içerisinde takibe itiraz edildiği, davanın İİK 67.maddesi uyarınca bir yıllık hak düşürücü sürede açıldığı tespit edilmiştir. Taraflar arasında fuar katılım sözleşmesi imzalandığı, davacı tarafça düzenlenen faturanın ödenmediği, sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği ihtilafsızdır. Uyuşmazlık; sözleşmenin davalı tarafından, davacının aldatması ve hileli davranışları nedeniyle imzalanıp imzalanmadığı ve fuar katılım sözleşmesi kapsamında davacının alacaklı olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasında imzalanan 10/01/2017 tarihli Worldfood İstanbul 2017 Katılım Sözleşmesine göre, fuar katılım bedeli 26.035,52 TL olup, 31/03/2017 tarihinde 435,52 TL ve 28/04/2017, 31/05/2017, 30/06/2017, 28/07/2017, 31/08/2017 tarihlerinde 5.100,00 TL taksitler halinde ödeneceği belirtilmiştir. Sözleşmenin …’un yükümlülükleri başlıklı 3.maddesinde; “…, serginin ticari başarısı, ziyaretçilerin ve katılımcıların niteliği ve sayısı konusunda katılımcıya herhangi bir taahhütte bulunmamaktadır…”, Sözleşmenin Katılımcının Yükümlülükleri başlıklı 4.maddesinde; “4.1. Sözleşmeyi imzalayarak sergi ve fuara katılmayı kabul eden katılımcının sözleşmenin imzasından sonra cayma iradesi sözleşme bedelinin ödenmesine engel olmaz. Ayrıca katılımcı fesih sebebiyle …’un uğrayacağı zararları ödemekle yükümlüdür… 4.7. Katılımcı, kendisi veya yetkili kıldığı stant imalatçı firması aracılığıyla işbu sözleşmede belirlenen stant alanını, fuar veya sergi açılışından, özel dekorasyon yaptırıyorsa 48 saat, standlı katılım yapacaksa 18 saat önceden teslim alacak ve stant yapımına, montajına ve diğer hazırlıklarına başlayacaktır. Katılımcı, fuar veya serginin açılışından bir (1) gün önce en geç saat 20:00’a kadar standını teslim almış, dekorasyonunu tamamlamış, mallarını sergilemeye hazır hale getirmiş olacak ve teknik ve ticari bilgi verebilecek yeterlilikte bir temsilcisini sergi süresince standında mutlaka hazır bulunduracaktır.Aksi halde, … herhangi bir bildirimde bulunmasına gerek kalmaksızın söz konusu standda tasarruf edebilme, başkasına kullandırma ve stant değişikliğini gerçekleştirme hakkına sahiptir. Böyle bir durumda, Katılımcı katılım ücretinde tenkisat yapılması talebinde bulunmayacağını kabul ve taahhüt eder.” Sözleşmenin Ücret başlıklı 6.maddesinde; “Sözleşme’nin 1. sayfasında belirlenen katılım ücreti, bu sözleşmenin yine 1. sayfasında belirlenen şartlarla …’a ödenecektir. Katılımcı, katılma ücreti ile ilgili şartlara uymadığı ve/veya daha sonra sipariş ettiği elektrik, su, ilave stant malzemesi gibi servislerin ücretini fuardan önce ödemediği takdirde … Katılımcı’nın fuara katılımını engelleyebilir. Böyle bir durumda … fuar katılımını engelleyecek tüm önlemleri almakta ve standı tamamen kapatmakta muhtardır. Bu çerçevede … katılımcının elektriğini, suyunu ve verilen sair hizmetleri ihtar keşidesine gerek kalmaksızın kesebilecektir. Bu nedenle katılımcı …’tan herhangi bir şekilde tazminat talep edemez. Sözleşmenin Muacceliyet başlıklı 7.maddesinde; “Katılımcı, işbu sözleşmenin 1. sayfasında kararlaştırılan vadelerde ödemesi gereken taksitlerinden herhangi birini ödemediği ve bu gecikmenin 30 günü geçmesi halinde katılım bedelinin tamamı muaccel hale gelecektir. Söz konusu durumda, Katılımcı hiçbir ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşmüş olup, …’un her türlü yasal yollara başvurma hakkı doğacaktır.” hükümlerine yer verilmiştir. Davalı şirket vekili tarafından, davacı şirkete keşide edilen Malatya 3. Noterliği’nin 28/08/2017 tarih ve… yevmiye no.lu ihtarnamesi ile; müvekkilinin uğraş alanı şekerleme ağırlıklı olup bu sektörde iş yapan firmaların fuara katılacağı sözleşme tarihinden önce müvekkiline bildirildiği için sözleşmenin imzaladığını ancak fuara katılacağı bildirilen müvekkili ile benzer alanda faaliyet gösteren birçok firmanın fuara katılmayacağının sözleşmenin imzalanmasından sonra öğrenildiğini, davacının fuar katılımcıları yönünden müvekkilini aldattığını, aynı sektördeki firmaların fuara katılmaması nedeniyle müvekkilinin katılmasına da gerek kalmadığını ayrıca müvekkilinin fuara katılmayacağını 21/08/2017 tarihinde bildirmesine rağmen kendisinden ödeme talep edildiğini belirterek, hile ile sakat olan sözleşmeyi feshettiklerini ve ödeme yapmayacaklarını ihtar etmiştir. Davalının istinaf sebepleri incelendiğinde; Davalı, sözleşmeyi davacının aldatması sonucu imzaladığını savunmaktadır. Bir sözleşme yapılırken taraflardan birinin işlem iradesinin oluşum veya beyanı aşamasında ortaya çıkan sakatlıklara irade bozukluğu denir. Bu tanım geniş anlamda irade bozukluğunu ifade etmektedir. Aslında dar ve teknik anlamda irade bozukluğu yalnız işlem iradesinin oluşumu safhasında ortaya çıkan bozukluklarla ilgilidir. Oysa geniş anlamda irade bozukluğunun içine irade beyanındaki bozukluklar da girmektedir. Doktrin ve uygulamada irade bozukluğu kavramı geniş anlamda kullanılmaktadır… İradeyi oluşum ve beyan safhasında sakatlayan bozukluklar, taraf ve taraflarca ya bilinçli bir şekilde istenerek meydana getirilebilir yada taraflarca istenmeden meydana gelir… Geniş anlamda irade bozukluğu birbirinden ayrı iki olguyu içine almaktadır. Bunlardan birincisi teknik ve gerçek anlamdaki irade bozukluğudur. Bu tür irade bozukluğunda işlem iradesi daha oluşum safhasında sakatlanmaktadır. Başka bir deyişle burada taraflardan birini belirli bir sözleşme yapmaya sevkeden iradenin kendisi sakat ve bozuk bir şekilde oluşmaktadır. Söz konusu bozukluk işlem iradesinin oluşumunda olabileceği gibi, beyan iradesinin oluşumunda da olabilir. İradenin oluşumundaki bozukluk genel olarak saik yanılması, aldatma, korkutma gibi hâllerde görülür. Bu tür bozuklukta iradesi sakatlanan kişinin beyanı, iradesine uygundur. İrade ile beyan arasında bir uygunsuzluk söz konusu değildir… Türk Borçlar Kanunu m.30’un genel başlığı “irada bozuklukları” adını taşımaktadır. TBK m.30 vd’da irada bozukluğu olarak üç durum hükme bağlanmıştır. Bunlar yanılma, aldatma ve korkutmadır. Yanılma, aldatma ve korkutma gerçekleşime biçimleri yönünden birbirinden farklıdırlar. Yanılma, saik yanılması ve beyan yanılması olmak üzere ikiye ayrılır. Beyan yanılmasında yanılanın beyanının içeriği, gerçek iradesine uymamaktadır. Saik yanılmasıyla aldatma ve korkutmada ise beyan iradeye uymakla birlikte, irade oluşum safhasında bazı sebeplerle sakatlanmaktadır. (Prof. Dr. Fikret Eren, Dr. Ünsal Dönmez, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Cilt I, s. 832, 833, 834). Türk Borçlar Kanunu 36/1’e göre taraflardan biri, diğer tarafın aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile sözleşme ile bağlı değildir. Burada taraflardan biri sözleşmeyi yapmak için aldatılmıştır. Bir kimseyi bir irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten yanlış bir kanaat uyandırma veya esasen mevcut olan yanlış kanaati koruma yada sürdürme fiiline aldatma denir. Aldatan taraf, aldatma fiiliyle aldatılan tarafta bir saik yanılmasına sebep olmaktadır. Böylece aldatılan, sözleşmeyi aldatmadan kaynaklanan saik yanılması sonucu yapmaktadır… Aldatmanın sebep olduğu irade bozukluğu, irade beyanında değil, iradenin oluşumunda meydana gelmektedir. (Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Cilt I, s. 882, 883). Aldatmanın söz konusu olabilmesi için, aldatanın olumlu yada olumsuz bir davranışı olması, bu davranışın aldatılanı sözleşme yapmaya sevk etmek amacıyla yapılması ve sözleşmenin aldatmanın etkisi nedeniyle yapılmış olması gerekmektedir. Somut olayda, davalının savunması, aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların fuara katılım sağlayacağı yönünde davacının aldatması sonucu sözleşmeyi imzaladıkları ancak sözleşme imzalandıktan sonra bir çok firmanın fuara katılmayacağını öğrendikleri yönündedir. Dosya kapsamında yer alan kayıtlar incelendiğinde; davalının savunmasına konu firmaların fuara katılacağı yönünde davacı tarafından verilen bir taahhüt olmadığı gibi sözleşmenin 3.maddesinde de bu hususun açık olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafın savunmalarını destekler mahiyette somut delil sunmadığı, davacı tarafından aldatıldığını ve sözleşmeyi bu aldatma nedeniyle imzaladığını ispatlayamadığı anlaşılmakla istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacının istinaf sebepleri incelendiğinde; Taraflar arasında 07-10/09/2017 tarihleri arasında yapılacak fuar için 10/01/2017 tarihli sözleşme ile akdedilmiş, davalı tarafça sözleşmenin feshedildiği 28/08/2017 tarihli ihtarname ile bildirilmiştir. Sözleşmenin 4.1.maddesinde sözleşmeyi imzalayan katılımcının cayma iradesinin sözleşme bedelinin ödenmesine engel olmayacağı hükmü mevcuttur. Taraflar tacir olup tacirler 6102 sayılı TTK’nun 18/2. maddesi anlamında basiretli bir işadamı gibi hareket etmek zorundadırlar. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkanlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir. Sözleşme imzalandığı tarih, fesih tarihi, sözleşme hükmü ve yasal düzenleme bir arada değerlendirildiğinde; davalının sözleşme bedelinin tamamından sorumlu olduğu kanaatine varıldığından, davacı vekili istinaf talebinde haklıdır. Bu durumda, davalının icra takibine vaki itirazının iptaline ayrıca İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” düzenlemesi uyarınca alacak likit ve belirlenebilir olduğundan 26.035,52 TL’nin %20’si oranında hesap edilen 5.207,10 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulü hatalı olup, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek davanın kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş, davalı vekilinin istinaf talebi ise HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/212 E. 2019/740 K. sayılı ve 10/09/2019 tarihli kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİS EDİLMESİNE,a-Davanın KABULÜNE,b-Davalının İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyasına vaki İTİRAZININ İPTALİNE ve TAKİBİN AYNI ŞARTLARLA DEVAMINA,c-Alacak tutarı 26.035,52 TL’nin %20’si oranında hesap edilen 5.207,10 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden;a-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.778,48 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 314,45 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.464,03 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,b-Davacı tarafından başlangıçta yapılan 333,55 TL gider ile yargılama aşamasında yapılan 595,00 TL davetiye ve posta gideri, 750,00 TL bilirkişi ücreti toplamı olan 1.678,55 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Davalının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,ç-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,d-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemizin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca tayin ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-İstinaf yargılama giderleri yönünden; a-Taraflarca ayrı ayrı yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,c-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 183,00 TL’den mahsubu ile bakiye 3,10 TL harcın istemi halinde davalı tarafa iadesine, ç-Davacı tarafça toplamda sarf edilen 121,30 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,d-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin, davalı üzerinde bırakılmasına,e-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,f-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,g-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere, istinaf karar harcı yönünden oy çokluğu, esasa yönelik ve sair incelemeler yönünden oybirliği ile karar verildi.12/04/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi’nce HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına” dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.