Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1371 E. 2023/620 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1371
KARAR NO: 2023/620
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/05/2019
ESAS NO: 2016/111
KARAR NO: 2019/453
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 03/02/2016
KARAR TARİHİ: 12/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalıdan cari hesap bakiyesi olan 5.081,96 TL alacağının tahsili maksadıyla davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 11.12.2015 tarihinde takip talebinde bulunduğunu, davalının bahsedilen icra takibine davacıya 935,82 TL borcu bulunduğu, bu borcu dışında kalan 4.866,14 TL’lik kısmına itiraz ettiğini, müvekkili tarafından davalıya icra takibine konu olan alacak için 7.301,96 TL tutarlı 2 adet fatura düzenlendiğini, bu tutara karşılık davalı tarafından 04.09.2014 tarihinde 1.500,00 TL kısmi ödeme yapıldığını, bu sebeple cari hesap bakiyesinin 5.801,96 TL kaldığını, bu alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının cari hesap ekstresindeki borcun zamanında ödenmemesinden dolayı temerrüt olgusunun gerçekleştiğini, davalı tarafından takibe yapılan itirazın haksız ve kötü niyetle olduğunu ileri sürerek kısmi itirazın iptaline takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında söz konusu makinenin bakımının yapılması ve makinenin çalışma sisteminin öğretilmesi amacıyla anlaşıldığı, bu anlaşma sonucunda yapılan iş karşılığı davacı tarafından müvekkili adına 06.05.2014 tarihli 2.435,82 TL bedelli fatura düzenlendiğini, buna karşılık müvekkili tarafından 1.500,00 TL ödendiği ve bu nedenle icra takibinde belirtilen borcun 935,82 TL kısmının kabul edildiği, kalan 4.866,14 TL borca itiraz edildiğini, davacı tarafından iş yapılmamasına rağmen 04.09.2014 tarihli 4.866,14 TL bedelli fatura düzenlendiğini, söz konusu bu fatura ve içeriğini davalının kabul etmediğini, bu faturada ki hiçbir mal ve hizmetin alınmadığını, davacının 06.05.2014 tarihli faturadaki işleri bile düzgün yapmadığını, bakımdan sonra makinenin arıza verdiğini, başka bir usta bulunarak makineye bakım yaptırıldığında davacının elemanlarının makineye yanlış yağ koyduğunu, bu nedenle makinenin çalışmadığının tespit edildiğini, davacının düzenlediği 04.09.2014 tarihli 4.866,14 TL bedelli faturayı kabul etmediklerini, söz konusu fatura içeriğindeki işlerin yapılmadığını beyan ederek davanın reddine ve %20 den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Davacı tarafından açılan dava, İİK 67.maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 29.08.2014 tarihli servis raporuna istinaden 04.09.2014 tarihli ve 4.866,14TL bedelli faturaya konu hizmetin alınıp/alınmadığı hususundadır. Somut olayda, davalı tarafça hizmetin alınmadığı ileri sürüldüğünden ispat yükü yer değiştirerek davalı borçluya geçmiştir. Taraflar arasında ticari mal alım satımı ve hizmet ifasından dolayı ticari ilişkinin bulunduğu, davacı tarafın defter kayıtlarına göre satılan mal ve/veya hizmet bedeli olarak davalı adına düzenlenen faturaların kayıtlara işlenmesi ile, davalının 04.09.2014 tarihi itibariyle borç bakiyesinin 7.301,96 TL’ye ulaştığı, bu borca karşılık davacının kayıtlarına göre davalıdan 1.500,00 TL tutarlı tahsilat /ödeme yapıldığının tespit edildiği, bu nakit ödemeden sonra 04.09.2014 tarihi itibariyle (7.301,96-1.500,00=) 5.801,96 TL davalının borçlu göründüğü, davacı tarafından davalı adına düzenlenen 04.09.2014 tarih ve … sayılı 4.866,14 TL tutarlı fatura ile ilgili bir kayda davalının dosya içerisinde bulunan yevmiye defteri kayıtlarında rastlanılmamış olup davalının 31.12.2014 tarihli yevmiye defteri kapanış maddesinde davacının 935,82 TL alacaklı olarak göründüğü, davalının da icra takibine yaptığı kısmi itirazında davacıya 935,82 TL borcu olduğunu kabul ettiği, davacı tarafından adına düzenlenen 04.09.2014 tarih ve … sayılı 4.866,14 TL tutarlı faturayı ve içeriğini kabul etmediğini beyan ettiği, söz konusu 04.09.2014 tarih ve … sayılı 4.866,14 TL tutarlı faturayı kayıtlarına işlemediği tespit edildiğinden tarafların kayıtları arasında 4.866,14 TL fark bulunduğu, tanık …’ın ” ben … Mobilya şirketinde 2015 yılında çalışmaktaydım. Davacı şirket ise punch tamiri için gelmişti. Tam tarihini hatırlamıyorum. Ancak tamir edemediler. Gece saat 11 de tamir işine başladılar 12 ye kadar uğraştılar ancak tamir edemediler. Daha sonra otele geçtiler. Ertesi gün öğlen saatlerine kadar uğraştılar tamir edilemedi. Daha sonra iş verenimiz başka bir arkadaşını çağırdı ve o tamir etti. Davacı şirket ile ne kadara anlaştılar ne kadara fatura edildi bu konu hakkında bilgim yoktur. Ancak 5000 TL sözünü duymuştum. İş verenim tamir edemedikleri için ödeme yapmayacağını söyledi ” şeklindeki beyanlarından dava konusu faturaya dayalı hizmetin verildiğinin deyimlendiği, hizmetin alınmadığının kanıtlanamadığı anlaşılmış, mahkememizce talep edilen miktar üzerinden davanın kabulü ile, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın 4.866,14 TL asıl alacak yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, davacı alacaklının tazminat istemini dava dilekçesinde açıkça talep etmiş olması ve takip konusu alacağın miktarının belli (likit) olması dikkate alınarak borçlunun itirazının haksız olması nedeniyle takip konusu asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle;Müvekkil ile davacı, müvekkile ait yeni bir makinenin bakımının ve çalışma sisteminin yapılması amacıyla anlaşmıştır. Bu anlaşmaya ilişkin olarak da 06.05.2014 tarihli ve 2.435,82 TL bedelli fatura düzenlenmiştir. Bu fatura bedelinin 1.500,00 TL’si müvekkil tarafından ödenmiştir. Kaldı ki icra takibine konu 935,82 TL’lik kısma itiraz etmemiş olup iş bu tutar 06.05.2014 tarihli faturadan kalan bakiye borçtur. Ancak davacı tarafından başlatılan icra takibine 04.09.2014 tarihli olduğu bildirilen 4.866,14 TL bedelli fatura da dahil edilmiştir. Müvekkil firmanın söz konusu faturadan ve dolayısıyla borçtan haberi icra takibi ile olmuştur. Dolayısıyla tarafımızca müvekkilin borçlu olmadığı tutar olan 4.866,14 TL’lik kısma itiraz etmiştir.Davacı tarafın, faturaya itiraz edilmediği iddiası asılsızdır. İş bu davada davacı tarafından düzenlenmiş olan faturada müvekkil şirket yetkilisinin imzası bulunmadığı gibi müvekkil şirkete söz konusu faturalar tebliğ de edilmemiştir. Tarafımızca davacı tarafa sözlü ayıp ihbarında bulunulmuş olup nitekim davacı taraf tanık … da beyanında açıkça değinmiştir. Tarafımızca ayıp ihbarında bulunulmuş ve bunun üzerine birkaç kez de tamir için davacı taraf çalışanları tarafından gelinse de söz konusu tamirat gerçekleştirilememiştir. Herhangi bir şekil şartı taşımayan ayıp ihbarı tarafımızca yapılmış olup davacı taraf kötüniyetle bu durumu kabul etmemektedir. Yerel mahkeme kararında ise tanık beyanına dayalı olarak hizmetin alındığı şeklinde çıkarımda bulunulmuştur, yalnız tanık ifadesinde de açıkça beyan edildiği üzere “Ancak tamir edemediler.” denilmek suretiyle söz konusu hizmetin alınmamış olduğu ispat edilmiştir. Ticari hayatın olağan akışı gereği bir kimse onarım/tamirat konsunda herhangi bir anlaşma yapıyor ise bu anlaşma sorunun giderilmesine ilişkin bir anlaşmadır. Müvekkil firma davacı taraf ile 06.05.2014 tarihli fatura ve faturaya konu hizmet karşılığı anlaşmış ve nitekim buna ilişkin toplam 2.435,82 TL bedelin 1.500,00 TL’sini ödemiş ve bakiye 935,82 TL’nin de şirkete ait borç olduğunu kabul etmiştir. Ancak davacı taraf söz konusu anlaşma gereği yapması gereken onarım ve tamiratı gerçekleştirmemiş ve tanık beyanları ile de anlaşıldığı üzere anlaşmaya aykırı davranmıştır. Müvekkil onarımın gerçekleştirilmemesi neticesinde davacı firma ile yeniden bir fatura ve tamirat/işlem gerçekleştirmemiştir. Davacı taraf üzeri imzasız ve teslimsiz bir şekilde fatura ve servis formu düzenleyerek yapmamış olduğu bir işlem için müvekkil şirket adına borç kaydı ve icra takibi başlatmıştır. Davacının başlatmış olduğu icra takibi ve açmış olduğu dava hukuka ve ahlaka aykırıdır, reddi gerekmektedir. 04.09.2014 tarihli faturaya ilişkin davacı taraf müvekkil lehine herhangi bir işlem gerçekleştirmemiş ve nitekim bunu ispat edememiştir.’ şeklinde beyanda bulunarak kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 11/12/2015 tarihinde 5.801,96 TL cari hesap alacağının tahsili amacı ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 21/12/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 23/12/2015 tarihli kısmi itiraz dilekçesinde özetle; alacaklı tarafa sadece 935,82 TL borcu bulunduğunu, kalan 4.866,14 TL’lik bir borca ve ferilerine itiraz ettiklerini ileri sürdüğü, davanın bir yıllık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davalının defterlerinin incelenmesi için talimatla aldırılan bilirkişi raporunda özetle ile, davalı taraf kayıtlarına göre 31/12/2014 tarihi itibariyle davalının davacıya 935,82 TL borçlu olduğu, davacının dosyaya yansıyan ticari defter kayıtlarına göre davacının 5.801,96 TL davalıdan alacaklı gözüktüğü, davalı kayıtlarında davacı tarafından düzenlenen 29/08/2014 tarihli servis raporuna istinaden 04/09/2014 tarihli ve 4.866,14TL bedelli faturanın davalı kayıtlarında yer almadığı, 2014/09 dönemi Ba bildirimlerinin de yapılmadığı, itiraza konu rakamın bu fatura bedelinden kaynaklandığı, davacı tarafın dosyaya sunduğu servis forumları ve faturalar birlikte değerlendirildiğinde 24/04/2014 tarih … Seri No lu Servis Raporunda (Hizmet Teslim Belgesi) davacı taraf şirket servis mühendisi ile davalı taraf firma yetkilisi imzaları mevcut iken, uyuşmazlık konusu olan 29/08/2014 tarih … Seri No lu Servis raporunda (Hizmet Teslim Belgesi) sadece davacı taraf şirket servis mühendisinin imzasının bulunduğu, davalı taraf firma yetkilisinin (teslim alan) imzasının bulunmadığı, bu durumda davacının 29/08/2014 tarih … Seri No lu servis raporuna konu edilen hizmetin yapılıp yapılmadığını kanıtlanması gerektiği beyan edilmiştir. Talimatla aldırılan bilirkişi raporunun ardından davacı defterlerinin incelenmesi ve talimatla aldırılan bilirkişi raporu da değerlendirilerek uyuşmazlık konularında rapor düzenlenmesi için bilirkişiden aldırılan 29/11/2018 tarihli raporda özetle; davacının incelenen 2014 yılı ticari defterlerinde davalı … Tic. Ltd. Şti. ile aralarında ki ticari ilişkinin ve icra takibinin dayanağı olan 06.05.2014 tarih ve … sayılı 2.435,82 TL, tutarlı faturanın 06.05.2014 tarih ve 147 madde numarası ile ve 04.09.2014 tarih ve … sayılı 4.866,14 TL tutarlı faturanın da 04.09.2014 tarih ve 313 madde numarası ile davacının defter kayıtlarında davalı adına borç olarak kaydedilmiş olduğu, bahsedilen faturaların kayıtlara işlenmesi ile davalı-borçlunun 04.09.2014 tarihi itibariyle 7.301,96 TL toplam borcunun bulunduğu, 04.09.2014 tarihinde 43 nolu tahsilat makbuzu ile 1.500.00 TL tahsilat yapıldığı ve Davalı adına alacak olarak kaydedilmiş olduğu, bu nedenle de 04.09.2014 tarihi itibariyle cari hesap bakiyesinin (7,301.96-1.500,00=) 5.801,96 TL kaldığı, tarafların 2014 yılı defter kayıtlarının birbiri ile örtüşmediği beyan edilmiştir. İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda 187/1.maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, 6. b., 2.c., s.1972). 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamında; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.). Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Taraflar arasında ihtilaf konusu olan fatura, 28/08/2014 ve 29/08/2014 tarihlerinde punch için verilen hizmete yönelik davacı tarafından düzenlenen servis raporu ve bu rapora istinaden düzenlenen 04/09/2014 tarihli 4.866,14 TL bedelli faturadan kaynaklanmaktadır. Raporda yapılan işlemler belirtilmiştir. Fatura içeriği; servis ücreti, servis ücreti (mesaili), yol masrafı, mühendis masrafı, konaklama gideri şeklindedir. Her ikisinde de davalı yetkilisinin imzası bulunmamaktadır. Taraflar arasında daha önce punch için 24/04/2014 tarihinde servis hizmeti alındığı, servis raporunun davalı yetkilisince imzalandığı, bu rapora yönelik düzenlenen 06/05/2014 tarihli 2.435,82 TL bedelli faturanın da davalı tarafça imzalandığı, davalının kısmi ödeme yaptığı, 935,82 TL borcu olduğunu kabul ettiği anlaşılmaktadır. Davalı tanığı …, ”ben … şirketinde 2015 yılında çalışmaktaydım. Davacı şirket ise punch tamiri için gelmişti. Tam tarihini hatırlamıyorum. Ancak tamir edemediler. Gece saat 11 de tamir işine başladılar 12 ye kadar uğraştılar ancak tamir edemediler. Daha sonra otele geçtiler. Ertesi gün öğlen saatlerine kadar uğraştılar tamir edilemedi. Daha sonra iş verenimiz başka bir arkadaşını çağırdı ve o tamir etti. Davacı şirket ile ne kadara anlaştılar ne kadara fatura edildi bu konu hakkında bilgim yoktur. Ancak 5000 TL sözünü duymuştum. İş verenim tamir edemedikleri için ödeme yapmayacağını söyledi. Benim bildiklerim bunlardan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Uyuşmazlık konusu 04/09/2014 tarihli 4.866,14 TL bedelli fatura, irsaliyeli fatura olup, davalı tarafça teslim alındığına dair fatura üzerinde bir kayıt (teslim alan isim ve imzası) bulunmamaktadır. Davacı tarafça bu faturanın tebliğ edildiğine dair bir kayıt sunulmamıştır. Davalının, ihtilaf konusu faturaya ilişkin hizmet verilmediği savunması, dava konusu faturanın davalının usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespiti ile yukarıda yer verilen emsal ilamlar nazara alındığında, somut olay yönünden hizmetin verildiği ve fatura nedeniyle alacaklı olduğu hususunda ispat yükü davacı üzerindedir. Davacı taraf, hizmet verdiğini kanıtlayamamıştır. Mahkemece ispat yükü tersine çevrilerek hatalı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.HMK’nin 353/(1)-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında …” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nin 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/111 E. 2019/453 K. sayılı 13/05/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2- Davanın REDDİNE, 3-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden, a-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 332,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 152,50 TL’nin istemi halinde davacı tarafa iadesine, b-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, c-Davalı taraf, vekille temsil olunduğundan, karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT 13/2 maddesi gereğince 4.866,14 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, d-HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri yönünden, a-Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, b-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafça yatırılan 332,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 152,50 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, c-Davalı tarafın yapmış olduğu 301,20 TL (istinaf başvuru ve karar harcı toplamı) ile istinaf posta masrafı 66,20 TL olmak üzere toplam 367,40 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara karar kesinleştğinde ilk derece mahkemesince iadesine, d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.12/04/2023