Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1351 E. 2021/165 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1351
KARAR NO: 2021/165
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/725
KARAR NO: 2019/787
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/02/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili şirketle davalı şirket arasında akdedilen 01/08/2009 imza tarihi mobil pazarlama ve 19/12/2011 imza tarihli haber paketi sözleşmeleri davalı şirket tarafından 14/03/2016 tarihli yazı ile feshedildiğini, müvekkili şirketin davalı şirkete mobil pazarlama sözleşmesi ve haber paketi sözleşmesi süresince vermiş olduğu hizmet neticesinde oluşan 28 adet faturalardan dolayı cari hesap bakiyesi toplam 165.488,99-TL olduğunu, davalının borcunu ödememesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının itirazında kötü niyetli ve haksız olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile haksız itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesi ile; Söz konusu uyuşmazlığın 01.08.2009 tarihli mobil pazarlama ve 19.12.2011 tarihli Haber Paketi Sözleşmelerinden kaynaklandığını, mezkur sözleşmenin süresinin imza tarihinden itibaren 1 yıl olduğunu, süresi geçen sözleşmelerde geçen yetki kaydı anlaşmalarının bir hükmü kalmadığının açıkça ortada olduğunu, 2004 sayılı İİK ve 6100 sayılı HMK uyarınca yetkisiz yerde başlatılan takip yönüyle davacının haksız ve hukuka aykırı yetki itirazı talebinin reddi gerektiğini, Süresi sonlanan sözleşmelere istinaden takip konusu yapılan alacakların zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı bakımından da davanın reddi gerektiğini, Bahsi geçen sözleşmeler kapsamında gelir elde etmeyi hedefleyen ve … GSM şirketi uygulamalardan pay alarak bu hedefini davacı şirket aracılığıyla gerçekleştiren müvekkili şirketin GSM şirketinin müşterilerine sağladığı ücretli uygulamaları ücretsiz hale getirmesi karşısında davacı şirket açısından tek taraflı menfaat ilişkisi halini alan sözleşmelerin fiilen de sonlandığını, hal böyleyken kesilmeye devam eden faturaların müvekkili şirket tarafından kabul edilebilir olmadığını, Davacı şirket tarafından gösterilen 12.02.2016 tarihli hesap mutabakatı konulu yazının müvekkili şirket tarafından cevaben gönderilen 10.03.2016 tarihli itiraz yazısı ile kabul görmediğini, bu sebeplerle açılan davanın reddini ve davacı karşı taraf aleyhine dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Taraflar arasında akdedilen 01/08/2009 imza tarihi mobil pazarlama ve 19/12/2011 imza tarihli haber paketi sözleşmelerinin davalı şirket tarafından 14/03/2016 tarihli yazı ile “Bahsi geçen sözleşmeler kapsamında gelir elde etmeyi hedefleyen ve … GSM şirketi uygulamalardan pay alarak bu hedefini davacı şirket aracılığıyla gerçekleştiren müvekkili şirketin GSM şirketinin müşterilerine sağladığı ücretli uygulamaları ücretsiz hale getirmesi karşısında davacı şirket açısından tek taraflı menfaat ilişkisi halini alan sözleşmelerin fiilen de sonlandığı ” gerekçesi ile feshedildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 8 maddesinin 8.3 bendinde; sözleşmenin feshi için “bir ay önceden yazı ile bildirilmesine” ifadesi mevcut olup bu sürede her hangi bir yazılı bildirim davalı tarafından yapılmadığı, ibraz edilen sektör bilirkişi raporu ile davalı tarafın feshe dayanak iddiasının davacı şirketin hizmeti sunan … GSM şirketi nezdinde hiçbir şekilde kararlarına müdahil olamayacağı, … GSM şirketinin müşterilerine sağladığı ücretli uygulamaları ücretsiz hale getirmesinin firmanın kendi tasarrufu altında olması nedeni ile yerinde olmadığının belirtilmesi durumu karşısında haksız fesih olup, fesih süresine de riayet edilmediğinden ve verilen hizmet hususunda da ihtilaf bulunmadığından, davacı tarafça sözleşme tarihi ile sözleşme feshi tarihi arasında verdiği hizmet karşılığı düzenlenen faturaların ödenmediğinden bahisle başlattığı takipte haklı olduğu, bilirkişi marifeti ile davacının sunulan ticari defter kayıtları ,davalının talimat raporuyla alınan defter kayıtları ,talimat raporunda belirtilen davacının davalı tarafından kayıtlara alınan faturalar ile ilgili tespitler nazara alınarak davacının takip tarihinde davalıdan 148.684,42 TL alacaklı olduğu , takibe kadar sözleşmenin 4.1. maddesi kapsamında her ayın 5. günü ödenmesi gereken aylık ücretlerin 16.625,68 TL faiz talep edebileceği sonucuna varılmış ,anılan durum karşısında takip konusu alacağın likit ve hesap edilebilir nitelikte olması nedeniyle davalı-borçlunun İİK’nın 67/2. maddesine göre hükmolunan alacağın %20 oranı üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatından da sorumlu olması gerektiği” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili tarafından cevap dilekçesindeki nedenler tekrarlanarak istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava taraflar arasındaki Hizmet Sözleşmesinden kaynaklanan hizmet bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Her ne kadar hüküm davalı tarafından istinaf edilmiş ise de; dosyanın istinaf incelemesi için Dairemizde bulunduğu dönemde davacı ve davalı vekili tarafından UYAP sistemi aracılığıyla gönderilen dilekçeler ile taraflar arasında sulh protokolü imzalandığı, dava konusu borcun protokol gereği sona erdiği ve işbu davanın konusuz kaldığı bildirilmiş olup, tarafların karşılıklı olarak yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmedikleri anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 313. maddesinde, (1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir.(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir. 314/1. maddesinde, sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. 6100 sayılı HMK’da 28/07/2020 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı HMK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 30.maddesi ile HMK 314/2 maddesinde, “Sulh, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesince veya bölge adliye mahkemesince sulh doğrultusunda ek karar verilir” 314/3. maddesinde, (Ek:22/7/2020-7251/30 md.) Sulh, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı sulh hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir. 315. maddesinde, (1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir. (2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir. Düzenlemeleri yer almaktadır. Somut olay incelendiğinde; davacı vekili, tarafların sulh protokolü düzenlediğine, protokol hükümleri uyarınca borcun sona erdiğine, davanın konusuz kaldığına, karşı taraftan yargılama gideri vekalet ücreti talep etmediklerine yönelik dilekçe ve ekinde sulh protokolü sunduğu ve davacı vekilinin vekaletnamesinde sulh konusunda özel yetkisi bulunduğu, davalı vekili de, davacının sunduğu sulh protokolünü kabul ettiğini, davanın konusuz kaldığını, karşılıklı olarak yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediklerini beyan ettiği, sulh sözleşmesine konu uyuşmazlığın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklardan olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle; hükmün verilmesinden sonra tarafların haricen anlaşması nedeniyle taraflar arasında yapılan sulhün HMK 313-315.maddeleri çerçevesinde bu davaya etkisi değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, diğer istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davanın yeniden görülerek sonucuna göre bir karar verilmesi için karar veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin 07/12/2020 tarihli dilekçeleri ile haricen tarafların anlaştığı anlaşılmakla davacının sulh beyanı hakkında 6100 sayılı kanunun 7251 sayılı Kanunla değişik 314/2 maddesine göre ek karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 2-Davalı tarafça yatırılan istinaf harcının istemi halinde iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 352. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.