Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1341 E. 2023/758 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1341
KARAR NO: 2023/758
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/610
KARAR NO: 2019/317
KARAR TARİHİ: 19/03/2019
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 10/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı arasındaki hizmet ilişkisi kapsamında davalı şirketin almış olduğu hizmetlerin karşılığı olan bedelleri uzun bir süre ödememesi sebebiyle davacı şirket tarafından davalı şirketteki alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalı borçlu şirket tarafından işbu takibe haksız surette kötü niyetli olarak itirazda bulunduğunu, takibin durdurulduğunu, borçlu ile davalı şirket arasında hizmet alımından kaynaklı ve icra takibine dayanak faturalarda detaylandırılmış ticari hizmetler sebebiyle ve bu ticari ilişki gereğince davacı şirketin davalı şirketten dava konusu takibe konu alacağı olduğunu, uyuşmazlığa davada davalının faturanın davalıya ulaşmasından itibaren 8 gün içinde faturaya itiraz etmediğini ve işbu faturaları da ticari kayıtlarına işlemek suretiyle, fatura borcun ve içeriğini kabul ettiği belirtilerek itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen ve icra konusu yapılan alacağa kanıt olarak gösterilen, 31.07.2008 tarihli … ve … sayılı … San ve Tic. A.Ş. faturalarının, içerik açısından gerçeği yansıtmadığını, bu faturaların davalı … A.Ş. yöneticilerinin bilgisine sunulmadığını, kabul ve onayı yapılmadığını ve varlığından ilk defa, düzenlendikten 7 yıl sonra icra dosyası ekinde … A.Ş.’ye iletiğinde haberdar olunduğunu, bu faturaların açıklama bölümünde yer alan işlerin hiçbirisinin adı geçen müşteri projesi ile ilgili işyerlerinde … tarafından gerçekleştirilmediğini, davacı ile davalı şirketlerin aynı adreste muhkim olduğunu, diğer şirketler ile de birlikte birbirleri ile hem ortaklık, hem yönetim, insan kaynakları, finansman açılarından aleni veya örtülü olarak grup şirketlerini oluşturmakta olduğunu, dava konusu faturaları davacı adına düzenleyen ve davalı adına kabul edip kayda almakla birlikte 7 yıl boyunca kötü niyetle gizleyen muhasebe yöneticisinin aynı kişi … olduğunu, diğer taraftan davacı ile davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanın da aynı kişi olmasına rağmen, bu faturanın varlığının kendisinden gizlendiğini, onayının alınmadığını, … ve … aynı muhasebe yönetmeliğini uygulamakta olduğunu, bu prosedürler ISO 2009 yönetim sistemine göre yazılı olarak tanımlandığını, muhasebe yönetmeliğine … tarafından fatura düzenlenmesi açısından müşterinin siparişi ve … yetkilisinin sipariş onayı aranacağını, daha sonra sipariş konusu edilen işin tamamlandığı ile uyuşmazlığa üç faturada da hizmet tanımlarının, kopyala yapıştır yöntemi ile çoğaldığının anlaşıldığını, her bir proje dosyası ve detayları uzman kişi tarafından, incelenen faturalarda tanımlanan işler ile yapıldığı iddia edilen işlerin uyuşmazlık konusu hemen tespit edilmesinin mümkün olacağını belirterek davanın reddine, icranın kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… taraf iddia ve savunmaları ile alınan bilirkişi raporları doğrultusunda; taraflar arasında mühendislik ve montaj işine dair yazılı olmayan hizmet alım satımına ilişkin ticari ilişki kurulduğu, davalı tarafından takibe dayanak fatura konusu işlerin davacı tarafından yapılmadığı, taraflar arasında organik bağın var olduğu ve şirket ortağının muhasebe çalışanlarını kullanmak suretiyle usulsüz kayıtların kurulmasına ilişkin talimat verdiği hususlarının iddia edildiği, sunulan deliller kapsamında davalı organik bağ/grup şirket olgusunu ispat edemediği, alınan bilirkişi heyet raporunda her iki taraf ticari defterlerinin sahipleri lehine delil vasfına haiz olduğu, davacının defterlerine göre davalı şirketten takip tarihi itibari ile 193.122,09 TL alacaklı olduğu, davalının cari hesap ekstrelerini inceleme sırasında hazır etmediği dolayısı ile sadece 2008-2009 yılları ticari defter ve kayıtları incelendiği ve davacıya herhangi bir borcunun olmadığının tespit edildiği, bu halde alacağının varlığını ispat yükünün davacıda olduğu, davacının alacağının varlığını ticari defter ve kayıtları ile birlikte hizmetin verildiğini de ispat ederek yerine getirmesi gerektiği, ancak davacı tarafça hizmetin verildiğini ispat eder bir delilin dosyaya sunulmadığı gibi yerleşik içtihatlar kapsamında usulüne uygun olarak yapılan hatırlatmaya rağmen başvurduğu yemin deliline dayanmaktan vazgeçmesi ve davalının yemini eda etmeye hazır olduğunu bildirmesi hususu da dikkate alınarak davacının davasını ispat edemediği ve itirazın iptali isteminin reddi gerektiği kanaatine varılarak davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalının gerçek dışı beyan ile gerçeği gizlemek ve kendi kayıtlarında var olan alacağı gizlemek için cari hesap hareketlerini sunmaktan imtina ettiği, davacı kayıtlarının HMK 22 maddesi uyarınca kesin delil gücüne haiz olduğu, faturalarda yapılan işin niteliklerinin davalı tarafça hangi projede kullanıldığının belirtildiği, faturaların davalı tarafın ticari kayıtlarında olması nedeniyle icra takibine konu faturaların içeriği hizmetin alınmadığı ispat külfetinin davalı tarafa düştüğü, ispat yükü davalı tarafta olacağından yemin deliline başvurmaktan vazgeçtikleri belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklı olarak davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında, ”… Seri numaralı fatura, … seri numaralı fatura, … seri numaralı fatura alacağı, 02.07.2008 tarihli 5.000,00 TL virman yapıldığını gösteren banka ekstresi ve banka dekontunu alacağı, nihayetinde cari hesap ekstresi bakiye alacağın”a dayalı olarak 193.122,09 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi yaptığı, davalının süresi içerisinde, borca, faize ve fer’ilerine itirazı nedeniyle takibin durdurulduğu ve davacı tarafından takibin devamının sağlanması amacıyla İİK. 67. maddesinde belirtilen 1 yıllık hak düşürücü süre içinde, itirazın iptali davası açtığı anlaşılmıştır. Prof. Dr. …, Prof.Dr. … ve mali müşavir … tarafından düzenlenen bilirkişi heyet raporunda özetle; sadece davacının usulüne uygun tuttuğu ticari defter ve kayıtlara itibar edilmesi halinde davacının davalıdan aralarındaki akdi ilişki ve buna dayalı cari hesap ilişkisinden dolayı takip tarihi itibariyle 192.877,60 TL tutarında alacaklı olduğunun kabul edilebileceği ancak buna karşılık mahkemece sadece davacının ticari defter kayıtlarına itibar edilmeyip ayrıca davacı defterlerinde kayıtlı olan 3 adet faturada yazılı olan işlerin yapıldığının davacı tarafından gerekli deliller (iş teslim belgeleri v.s.) ile ispat edilmesi gerektiği ve davacı defterlerinde virman açıklamasıyla kayıtlı olan 5.000,00 TL’lik davalı borcunun varlığının da gerekli deliller (borç belgesi gibi) ile ispat edilmesi gerektiği kabul edilecek olursa davacının davalıdan takip tarihi itibari ile alacaklı olmadığının (zira bu alacağın varlığını gerekli deliller ile ispat edemediğinin) kabul edilebileceği görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda da tespit edildiği üzere, tarafların 2008 ve 2009 yıllarına ait ticari defter ve yardımcı kayıtları incelemeye tabi tutulmuştur. Mali yönden yapılan incelemede, davacı şirketin incelemeye ibraz ettiği 2008 ve 2009 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve yevmiye ile envanter defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunduğu ve bu nedenle incelenen ticari defterlerin lehlerine kesin delil vasfına haiz olduğu, davalı şirketin cari hesabının 120 alıcılar hesabında izlendiği, – Takibe konu olan 02.07.2008 tarihli davacının davalı hesabına virman açıklamalı yapılan 5.000,00 TL tutarındaki borç kaydının davacının ticari defterlerinde … yevmiye numarasında kayıtlı olduğu, – 31.07.2008 tarihli ”… Araç İml.” açıklamalı .. numaralı ve 127.552,10 TL tutarındaki faturanın davacının ticari defterlerinde … yevmiye numarasında kayıtlı olduğu – 31.10.2008 tarihli, … numaralı ve 44.887,20 TL tutarındaki faturanın davacının ticari defterlerinde … yevmiye numarasında kayıtlı olduğu, – 31.10.2008 tarihli, … numaralı ve 16.307,60 TL tutarındaki faturanın davacının ticari defterlerinde … yevmiye numarasında kayıtlı olduğu ve buna göre 31.12.2009 tarihi itibariyle davacının ticari defterlerine göre 192. 877,60 TL tutarındaki alacağın raporlandığı tespit edilmiştir. Davalı tarafından ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede ise, ibraz edilen 2008 ve 2009 yılı ticari defterlerinin açılış ve yevmiye ile envanter defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunduğu görüldüğünden bu nedenle incelenen ticari defterlerin lehlerine kesin delil vasfına haiz olduğu, davalı şirketin inceleme esnasında sadece ticaret defterini ibraz edip muhasebe kayıtlarının davacının bünyesinde bulunduğunu beyan ederek, davacı şirkete ait cari hesap hareketlerinin olmadığını beyan ettiğinden, davalının ticari defterlerinde davacı ile olan cari hesap ilişkisinin ne şekilde kayıt altına alındığının belirlenemediği, davalının ticaret defterlerini sunmuş ise de cari hesap ekstrelerini sunmamış olduğundan ve dolayısıyla ticaret kayıtlarına gereği gibi ibraz etmemiş olduğundan davalının ticari defterlerinde davacının ne miktarda alacaklı göründüğünün tespit edilemediği belirtilmiştir. Davaya konu uyuşmazlıkta, takibe konu alacağın hizmet sözleşmesinden kaynaklı faturalardan oluştuğu belirtilmiş olup taraflar arasında imzalanmış yazılı bir hizmet sözleşmesinin sunulmadığı görülmüştür. Takibe konu faturalar yönünden yapılan incelemesinde ise açıklama kısmında “imalat planını oluşturma mühendisliği, eletrik montaj işçiliği, mekanik montaj işçiliği, ses izalasyonu montaj işçiliği , yangın sistemi işçiliği, yakıt sistemi işçiliği, motor bağlantı sistemi işçiliği, egzos sistemi işçiliği, havalandırma sistemi işçiliği, soğutma suyu sistemi işçiliği” yazılıdır. Davalı tarafça sunulan cevap dilekçesinde takibe konu faturada da belirtilen işlerin davacı tarafça yapılmadığını ve faturaların usulsüz düzenlendiğini, davacının defterlerinde virman açıklamasıyla kayıtlı olan 5.000,00 TL’lik davalı borcu kaydının da usulsüz olduğunu, bu usulsüzlerinin ise ortakları birbiriyle ilişkili grup şirket durumunda olan davacı ve davalı şirketin nakit ve finansman ihtiyacının dengeleyebilmek, birbirlerine fon aktarabilmek amacıyla şirket muhasebelerinde çalışan kişilerin her iki şirketin de ortağı durumunda olan kişilerin talimatı doğrultusunda şirket defterine usulsüz borç ve alacak kayıtları yapmış olmalarından kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Mahkemece 09.10.2018 tarihli celsenin 1 no lu ara kararı ile ”… Davacı vekiline dava konusu ettiği hususlarda usulüne uygun yemin metnini hazırlamak ve davalı tarafa tebliğ etmek üzere 2 haftalık kesin süre verilmesine, metnin sunulması halinde mahkememizce denetlenerek davalı şirket yetkilisine tebliğine, çıkartılacak ihtaratta davetin yapıldığı gün yemin için hazır olmaz ise veya hazır olup ilgili hususlarda yemin etmez ise metin içindeki hususları kabul etmiş sayılacağının ihtarının yazılmasına,” dair karar verilmiş ve davacı vekili 19.03.2019 tarihli celsede alınan imzalı beyanında yemin deliline dayanmaktan vazgeçtiklerini belirtmiştir. Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara yönelik davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İspat; 6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Bilirkişi heyet raporunun 4. sayfasında ”Davalı Tarafın Ticari Defter ve Kayıtları Üzerinde Yapılan İnceleme” kısmında davalı şirketin inceleme sırasında sadece ticari defterlerinin ibraz edilip, muhasebe kayıtlarının davacı bünyesinde olup, cari hesap hareketleri sunulmadığından davalının, ticari defterlerinde davacı ile olan cari hesap ilişkisini ne şekilde kayıt altına aldığının belirlenemediği belirtilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda, faturaya dayalı hizmetin verildiğini ispat yükünün davacıya ait olduğu ancak sunulan deliller ve bilirkişi tespit raporu nazara alındığında, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı yani davacı tarafça kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 121,30 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL’nin istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye GELİR KAYDINA, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/05/2023