Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1336 E. 2020/260 K. 18.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1336
KARAR NO: 2020/260
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/165
KARAR NO: 2019/809
KARAR TARİHİ: 18/09/2019
DAVA: İflas (Alacaktan Kaynaklı İİK 177 Maddeye Dayalı)
KARAR TARİHİ: 18/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı şirket yetkilisi dava dilekçesi ile; dava dışı …Ltd..Şti.’ne sattığı mazot nedeniyle alacaklı olduğunu ve alacağının ödenmediğini, dava dışı bu şirketin davalı ile arasındaki ortaklık anlaşmasından kaynaklanan alacağının bulunduğunu, dava dışı bu şirketin davalıdan 6.560.000,00 TL alacaklarını 12/02/2015 tarihli adi yazılı temlik sözleşmesi ile kendilerine temlik ettiğini ve keyfiyetin noter aracılığı ile borçlu davalıya bildirildiğini ancak ödenmediğini ileri sürerek ihtiyati tedbir ile temlik konusu alacaktan fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 300.000,00 TL’lik kısmının davalıdan alınarak taraflarına verilmesini istediği, yargılama sırasında davacı şirket temsilcisinin 06/11/2015 tarihli ıslah dilekçesiyle davalının mal kaçırdığı iddiasıyla İİK 177/1. maddesi gereğince davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin davacıyı tanımadığını, davacının delillerini sunmadığını, davacının taraf ehliyetinin bulunmadığını, hukuki ve meşru yararı bulunmadığını, davanın temlik edene karşı da açılması gerektiğini, temlik eden ve alan arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının dayandığı ortaklık sözleşmesi ve temlik söleşmesi kapsamında bu sözleşmenin taraflarına herhangi bir borcunun bulunmadığını, buna mukabil müvekkilnin dava dışı … şirketinden alacaklı bulunduğunu, temlik sözleşmesinde adı geçen şirketlerin temlik sözleşmesinde imzalarının bulunmadığını, ortaklık sözleşmesine göre … şirketinin müvekkilinden talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” alınan bilirkişi kurulu raporunda; davacının temlik alacaklısı olduğu, temlik sözleşmelerinin geçerli bulunduğu, ancak temlik edenin davalı şirketten alacaklı bulunmadığı, aksine temlik edenin davalı şirkete borçlarının bulunduğu, davalı şirket yönünden iflas koşullarının bulunmadığı” bildirilmiş olup bilirkişi raporu gerekçesine nazaran kabule şayan bulunduğu ve hükme esas alındığını, davacının, doğrudan doğruya iflas talebinde bulunulması için davacının davalıdan muaccel olmuş bir alacağının bulunması şart olup alınan bilirkişi raporu kapsamında davacının davalı şirketten muaccel bir alacağının bulunduğu hususu ispat edilemediği, bir an davacının davalı şirketten belirli bir miktar muaccel alacağı bulunduğu kabul edilse bile İİK 177/1. maddesinde belirlenen doğrudan doğruya iflas nedenlerinden birinin gerçekleştiği hususu ispat edilemediğinden davanın reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı şirket yetkilisi yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; dava dilekçesini tekrar ederek davalıdan temlik sözleşmesi kapsamında bu tutarı talep etmeye hakkı olduğunu gerek davalı yan beyanlarının gerekse de sunulan bilirkişi raporunda belirtilen görüşün objektif kriterlere dayanmadığı ve her hali ile dosyanın tamamını oluşturan belge ve bilgilerin değerlendirilmediği izahtan vareste olup; ilk derece mahkemesi huzuruna gerek dava dilekçesinin gerekse de sonrasında sunmuş olduğu belge ve bilgiler kapsamında davanın haklılığının somut yargı kararları ve yargı mercilerince yapılan değerlendirmeler ile alacağımızı gösterir belge ve bilgilere dayandırdığını, davalılar tarafından gerçekleştirilen işlemlerin; ayrıntılı olarak incelendiğinde İcra İflas Kanunu kapsamında iflasa ilişkin şartları tamamı ile taşıdığının sabit olduğu açık olmakla bu yönde; raporun objektif esaslara dayanmadığı ve davaya ilişkin olarak verilen gerekçeli karara esas alınmayacağı, hukuka aykırı şekilde fiktif ve hileli kayıtlar ile oluşturulduğu dolayısıyla İİK madde 177 kapsamında oluşan şartlar gereğince davalı yanın iflasına karar verilmesi gerekmekteyken verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, alacağın varlığı sunulan bilirkişi raporu ile sabitken ve defterler kapsamında gerçekleştirilen usulsüz hususlar belirtilmişken alacaklı olmadığımızdan bahisle davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; 25.08.2014 tarihli ortaklık sözleşmesi, sözleşme metninden de açıkça anlaşılacağı üzere … Tic. A.Ş. ve … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. arasında akdedildiği, sözde ortaklık sözleşmesinin 1. maddesinin ilk cümlesi ‘… grubuna ait olan … A.Ş.’nin tüm hisseleri … A.Ş.’ye ya da belirleyeceği kişiye devredilecektir’ şeklinde olduğu, oysaki ne … firmasının ne de … firmasının … firmasında herhangi bir hissesi hiçbir zaman olmadığını, … firmasının sahibi ve yetkilisi görünen kişiler ile … ve … isimli şirketlerin sahibi ve yetkilileri de başından itibaren farklı kişiler olduğunu, ticaret sicil kayıtları incelendiğinde bu husus açıkça görüleceğini, ancak bilirkişiler ticaret sicil kayıtlarını incelemediğinden bu hususu göremediklerini, kendisini … ve … firma yetkilisi ve sahibi olarak tanıtan … isimli şahıs, … isimli firmada hisseleri bulunmadığını zaten bilmesine rağmen, sanki … isimli firmanın sahibiymiş gibi izlenim uyandırdığını, … firması üzerinde hiçbir hakkı, tasarruf yektisi ve ehliyeti bulunmayan … ve … isimli şirketlerin imza ettiği sözde ortaklık sözleşmesinin geçersiz olduğu, ölü doğduğu sabit olduğunu, … firması’nın hisseleri ne … A.Ş’ye ne de … A.Ş’nin göstermiş olduğu bir kişiye devredildiğini, hisse devrinin yapıldığı … ile müvekkil şirket arasında bir bağ bulunmadığını, dolayısıyla …’ye yapılan devrin … A.Ş’ye veya … A.Ş’nin göstermiş olduğu bir kişiye yapılmış olması için … A.Ş’nin …’ye satışın yapılmasını istediğine dair yazılı bir belgenin ibrazı gerektiğini, ancak dosya kapsamında böyle bir belgenin ibrazı söz konusu olmadığını, böyle bir belge olmamasına rağmen … A.Ş’nin ortaklık sözleşmesine taraf olduğunu söylemek hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için ortaklık sözleşmesinin geçerli olduğu kabul edilse bile mezkûr sözleşmede temlik yasağı bulunduğunu, her ne kadar ortaklık sözleşmesinin 3. maddesinde alacağın temliki kavramı kullanılmamışsa da gerek madde metninden gerekse sözleşmenin bütününden alacağın temlikinin de yasaklandığı anlaşıldığını, zira burada tarafların gerçek iradesi açıkça temlik yasağını da kapsadığını belirterek istinaf dilekçemizin kabulü ile hükme esas alınan bilirkişi raporuna itirazlarımızın yeniden değerlendirilerek hatalı bilirkişi raporlarına yönelik atıfların kaldırılmasını ve doğrudan iflas şartlarının oluşmamasından dolayı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, İİK 177. maddesi 1. bendi gereğince “borçlunun, alacaklıların, haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunması veya teşebbüs etmesi” nedenine dayalı doğrudan doğruya iflas davasıdır. Davacı, … şirketi ile … şirketi, aralarında bir ortaklık sözleşmesi akdederek … AŞ. ‘nin hisselerinin … şirketine devrinin sağlanması hususunda anlaşma sağlandığını, anlaşmaya göre şirketin tüm hissesi …’ün göstereceği kişiye devrolunacağını, nitekim şirketin kontrolü sözleşmenin imzasının hemen akabinde … şirketine geçtiği, bir süre sonra ticaret sicili nezdinde de …’in yetkililerinin yakınlarından birinin oğlu olan … hisseleri devraldığı ancak ortaklık sözleşmesinin akdinden itibaren devir tarihinden önce de sonra da şirketin kontrolü ve idaresi tamamen … yetkililerinin elinde olduğu, … isimli şahsın görünürde yetkilisi olduğu … firması ile devir tarihinden önce de sonra da hiçbir alakası olmadığını, bu hususun en önemli ispatı sundukları icra takiplerine karşı … firması tarafından yapılan itiraz ve şikayetlere ilişkin banka teminat mektuplarının … firmasının çalıştığı bankalardan ve …ün kefaleti ile alındığı, bu hususa ilişkin olarak ilgili bankalara yazılacak müzekkereler ile gerçek durum ortaya çıkacağını, ayrıca bu firma yetkilisi …’nin mahkemece isticvabı ve sosyal durumunun araştırılması halinde de bu şahsın ticaret erbabı olmadığı ve … ilgisinin olmadığı ortaya çıkacağını, devrolunan hissenin %50 kısmı … şirketinin …’e olan borcunun 4.000.000 TL’lik kısmına sayıldığı, kalan %50 hisse ise 2016 yılı itibarı ile … tarafından geri alınacağı dolayısıyla şirket hisselerinin o tarihteki değeri taraflarca 8.000.000 TL olarak kabul edildiğini, ortaklık sözleşmesine göre …, … firmasının tüm fınansal ve yönetimsel operasyonunu tek elden yöneteceğini, sözleşme tarihi itibarı ile şirketin piyasadan 2.000.000 TL cari hesap alacağı bulunduğunu, şirketin yetkilisi olan … ortaklık sözleşmesini bildiği halde hissedarı olduğu şirketi bu cari hesap alacağı kadar borçlandıran bir bono tanzim ederek …e verdiğini, … şirketi de bu bono üzerinden icra takibi yapmak sureti ile …’ nin içini boşalttığını, bu sözleşme gereği hisseleri 3. kişi üzerine devralan … şirketi, şirketi işletiyormuş gibi görünmesine rağmen aslında o tarihe kadar cari hesaptan dolayı üçüncü kişilerden olan 2.000.000 TL tutarındaki alacaklarım kendi uhdesine transfer ettikten hemen sonra … firmasını işlemez ve borca batık hale getirdiğini, … firması hali hazırda iflasa tabi ve tasfiye halinde bir şirket olduğunu, davalı … şirketi, ortaklık sözleşmesine aykırı davranarak bir taraftan yukarıda arz etmeye çalıştığımız işlemlerle devir tarihi itibarı ile 8.000.000 TL değer biçerek aldığını, … firmasını borca batık ve değersiz bir hale getirmiş bir taraftan da şirketin piyasadaki 2.000.000. TL tutarındaki nakdi varlığını kendi uhdesine transfer ettiğini, bu durumda temlik eden … firmasının sözleşmeye dayalı 10.000.000 TL talep hakkı bulunduğunu ki bu hak da şirketimize temlik edildiğini, ortaklık sözleşmesinin yanı sıra temlik eden … firması tarafından … şirketine 2.800.000 TL değerinde de çekler ciro edildiğini, davalı taraf bu çekleri tahsil edemeyince çeklerin keşidecisi ile yeni bir anlaşma yapmış bu çeklerin yerine yeni çekler aldığını, bu çekleri de tahsil etmek üzere olduğunu, bu durumda temlik eden şirkete olan borcuna bu çeklerin bedelleri de eklendiğinden temlik eden şirketin temlik borçlusundan olan alacağı toplam 12.860.000 TL olup temlik eden … firmasının davalı … firmasına olan borcu ise 6.300.000 TL mahsup edildiğinde davacının temlik aldığı 6.560.000 TL kısmı davalıdan talep etmek hakkı bulunduğunu, davalı şirketin hileli ve ticari güvene aykırı davranışları karşısında davalının İİK 177. Maddesi uyarınca iflasını talep etmiştir. Davalı, her ne kadar, ortaklık sözleşmesinde davalının, dava dışı grup şirketlerden tahakkuk eden tüm alacak miktarına yer verilmemişse de, davalı …’ün, ortaklık sözleşmesinde, … Grubu’ndan 4.000.000,00 TL’den çok daha fazla alacağı olduğu, 4.000.000.TL’ sı tutarında yazılan hisse bedeli olarak gösterilecek rakamdan ve bu rakamın kısmı olduğunun açıkça belirtilmiş olmasından dolayı netlik kazandığını, davalıya olan borçlarını ortaklık sözleşmesi yaparak yapılandırmak istediğini belirten … Grup Şirketleri bu amaçla davalı şirkete … grubu şirketlerinden biri olarak tanıttıkları … isimli şirkette hisse devri yoluyla ortaklık teklifinde bulunduğunu, dava dışı … Grup Şirketleri, ortaklık sözleşmesinde, aslında içi boşaltılmış olan …’ nın tüm hisselerini davalının istediği bir kişiye devredeceklerini, borçlarını ödedikten sonra ise, şirketin %50 hisse devrini iade alacakları hususunu davalı şirket, …’e taahhüt ettiğini, ortaklık sözleşmesinde kararlaştırılan ve … Grubu şirketlerinin borcunu ödemesini teminat altına alacağı varsayılan işbu hisse devrinden sonra, dava dışı … Grubu’nun, … isimli şirketin hisse devrini geri alabilmek için davalı şirkete olan borcunu ödeyeceği düşünüldüğü ancak, … isimli şirketin tüm boşaltan ve bu borca batık haliyle, hisse devri yapan … Grubu ve yetkilisi, bununla yetinmemiş davalı … isimli şirketin içi boşalan şirketi finanse etmesini de sağladığını nitekim, bu şirketin, borca batık durumunun gizlenmesi amacıyla, ticari defter ve kayıtlarının bir türlü hisse devri yapılan … isimli şahsa teslim edilmemiş oluğu hatta davacının da dahil olduğu bir çok kişinin … tarafından Cumhuriyet Savcılığı’na şikayet edilmiş olduğu öğrenildiğini, davalı şirket …, … Grubu tarafından alacağını tahsil sürecinde sürekli olarak oyaladığını tam tersi … Grubu ve yetkilisi tarafından … şirketinin içi boşaltılmış ve davalı …, büyük bir maddi zarara uğratıldığını, ortaklık sözleşmesinde, açıkça yazılı olduğu üzere, dava dışı … Grup Şirketlerinin ortaklık sözleşmesine göre, müvekkil … isimli şirketten talep edebileceği herhangi bir şey bulunmamadığını Nitekim, … Grubu’nun ancak 2016 yılı itibariyle, … isimli şirketin hisselerinin bedelsiz olarak iadesini talep edebileceği ve 2016 yılından önce borcunu tümüyle ödemiş olsaydı bile, …den hiçbir talepte bulunamayacağı hususları sözleşme metninde açıkça yazıldığını, ortaklık sözleşmesinin amacı, alacaklı davalı …ün alacağının, …’ Grubu’ nun gösterdiği grup şirketin hisselerinin devri yolu ile teminat altına alınması olup, ancak bu teminat, hisse devrine konu payların karşılığının varlığına ve hisse devri sırasında borçlu … Grubu’nun dürüstlük ve iyiniyet kuralına uygun davranışına bağlı olduğu, oysa borçlu şirketler grubu …, müvekkili aldatmaya yönelik olarak, bu şirketin ticari olarak borca batık olduğu gerçeğini davalıdan saklamış davalıya olan borcundan kurtulmaya dönük gizli amacına uygun davranışlara başladığını savunarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, alınan bilirkişi heyeti raporunda, ” davacı taraf, … Ltd Şti. İle … Ltd. Şti.& … Ltd. Şti. ve … ‘ın Davalı taraf … A.Ş’den 6.560.000 TL alacak bedelini temlik etmek suretiyle devir alındığını gösteren sözleşme düzenlemiş olduğu, davacı taraf temlik bedelinin, … A.Ş Hisse Bedeli : 8.000.000 TL, … tarafından ciro edilen çek bedelleri: 2.800.000 TL, …’in cari hesap alacaklarından tahsil edilen bedel: 2.060.000 TL olmak üzere toplam 12.860.000 TL, … ‘ün … Gruptan Alacak Bedeli: 6.300.000 TL mahsup edildiğinde temlik Konusu Alacak Tutarı 6.560.000 TL olarak hesaplandığı, ortaklık sözleşmesi şekil bakımından geçerli olup, şirket yetkilileri tarafından imzalandığı, imzaların yetkililere ait olmadığı hususunda herhangi bir itiraz mevcut olmadığı, … A.Ş’nin hisselerinin …’ün belirlediği …’ye devredildiği, devir işlemlerinin ticaret sicil gazetesinde tescil edildiği ayrıca şirket hisselerini devir alan …’nin …’ün eski ortaklarından … (Oğlu) ve … ile akrabalık ilişkisi tespit edildiğini, ortaklık sözleşmesinin 1. maddesinde, … A.Ş’ nin şirket hisselerinin belirlenen kişiye devir işlemlerinin tescilin ardından, … A.Ş. ‘nin … Grubunda bulunan alacak rakamının 4.000.000- TL’lik kısmı … A.Ş’nin %50 hisse bedeline karşılık olarak hesaplanacağı, hissenin gerçek değeri ise 2015 yılı sonunda oluşacak kar rakamının “5 ” çarpan ile çarpılması neticesinde tespit edileceği şeklinde düzenlenmiş olup, sözleşme metninde açıkça yazıldığı üzere başlangıç olarak hisse bedelinin devir işlemleri yapılması ile … grubunda bulanan alacak rakamının: 4.000.000,00 TL’Iik kısmının … dep. A.Ş’nin % 50 hissesine karşılık hesaplanmış olduğu, gerçek değerin ise 2015 yılı sonunda oluşacak kar rakamının ” 5 ” çarpan ile çarpılması neticesinde tespit edileceği şeklinde düzenlendiği buna göre şirket değerinin başlangıç olarak, 8.000.000,00 TL olarak belirlenmiş olduğu kabul edildiği, şirketin gerçek değerinin karının belirlenmesi ile, 2015 yılı fiili karının neticelenmesi sonucunda, fiili olarak gerçekleşen karın 5 katı olarak belirlenmiş olmasına karşın, dosya ve eklerinde 2015 yılı ile Kurum beyannamesi ve ekleri mevcut olmayıp şirketin gerçek değeri tarafımızca hesaplanamadığı gibi davalı ve davacı da şirketin gerçek değerinin ne olduğunu beyan etmedikleri, Davacı taraf … A.Ş’nin … firması tarafından …e ait aşağıda detayları bulunan, çeklerin iade edilerek yerlerine yeni çek verildiğini ve verilen yeni çeklerin … hesabına borç yazılması gerektiğini iddia etmiş ise de dosya ve eklerinde yapılan incelemede yukarıda açıklandığı üzere, bahse konu çeklerin … hesabına 2014 yılında alacak 2015 yılında borç yazılmak suretiyle kayıt altına alındığı, sonrasında ise karşılıksız çıkan tutarların şüpheli alacak hesaplarına kayıt edildiği tespit edildiği, davacı tarafın iddia ettiği gibi karşılıksız çıktığı gerekçesi ile iade edilen 2.800.000,00 TL’nin yerine yeni çekler verildiği iddiası kayıtlarda tespit edilemediğini dolayısı ile bu tutarın temlik alacağına dahil edilememesi gerektiği, Davacı taraf, davalı … A.Ş’nin hisse alımı yaptığı … A.Ş.nin 2.060.000,00 TL cari hesap alacağının … hesabına aktardığını iddia etmektedir. Defter ve belgelerde yapılan incelemelerde görüleceği üzere; … A.Ş ile … A.Ş arasında yapılan işlemlerin büyük çoğunluğunun parasal hareketlerden oluştuğu, … A.Ş’nin … A.Ş’den 3.296.008,02 TL para vs ile 83.871,42 TL satış olmak üzere toplam 3.379,879,44 TL tutarında alacaklı, buna mukabil … A.Ş’ne 972.535.23 TL para vs ile 177,00 TL satış olmak üzere toplam 972.712,23 TL tutarında borçlu, ayrıca … A.Ş’nin … A.Ş’den alacaklarının bir bölümünün 2015 yılında 914.485,24 TL ve 2016 yılında 140.967,17 TL olmak üzere Toplam 1.055.452,41 TL’sı icra daireleri kanalıyla tahsilatının yapıldığının tespit edildiği, yine … A.Ş’nin 2014 yılında tahsil ettiği üç adet 2.100.000 TL tutarında senetlerin 2015 yılında karşılıksız çıktığı gerekçesiyle iade edildiği görüldüğü, senet bedelleri hem alacak hem de borç şeklinde kayıt altına alındığı için alacak ve borç bakiyelerini etkilendiği, bu değerlendirmeler sonucunda; … A.Ş’nin Alacağından: 3.379,879,44 TL – 2.028.164,64 TL borç tutarının mahsup edilmesi neticesinde davalı firma … A.Ş’nin … A.Ş’den 1.351.714,80 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, Davalı …’ün dava dışı … ve … A.Ş. Arasında Alacak/Borç ilişkisinin tespitinde; … Şirketinden 3.089.878,99 TL, … şirketinden 4.170.435,05 TL olmak üzere davalı … A.Ş.’nin diğer davalılar … A.Ş, … Ltd. Şti.& … Ltd. Şii’nden 8.612.028,84 TL alacaklı olduğu tespit edildiği, davalı … A. Ş ile … arasında cari hesap ilişkisine rastlanılmadığı, Sonuç olarak: Ortaklık sözleşmesinin, alacağın temlik Sözleşmesinin hukuken geçerli olduğu, devir işlemleri yapılması ile … grubunda bulanan alacak rakamının 4.000.000,00 TL’lik kısmının … A.Ş’nin; % 50 hissesine karşılık hesaplanmış olduğu, gerçek değerin ise 2015 yılı sonunda oluşacak kar rakamının ” 5 ” çarpan ile çarpılması neticesinde tespit edileceği, şirket değerinin başlangıç olarak, 8.000.000,00 TL olarak belirlenmiş olduğu buna göre Davacı … Ltd. Şti.’ nin temlik alacağına konu ettiği diğer davalı … firmalarının … A.Ş’ den … A.Ş Hisse Bedeli olarak 8.000.000,00 TL alacağı olduğu, … tarafından Ciro edilen çek bedelleri ve …’ in cari hesap alacaklarından tahsil edilen bedel olmadığı,… ‘ün …tan Alacak Bedeli olarak 8.612.028,84 TL alacağı bulunduğu, bu nedenle davadışı temlik eden şirketlerin alacağın temlikine konu ettiği alacağının bulunmadığı, bakiye olarak 612.028,84 TL borçlarının bulunduğu, Davalı … A.Ş ‘ nin 612.028,84 TL alacaklı olduğu bu itibarla davalı … A.Ş. yönünden iflas koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığı” bildirilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK’nın 177.maddesinde, “Doğrudan Doğruya İflas Halleri” üst başlığı altında, “Evvelce takibe hacet kalmaksızın İflas, Alacaklının talebi” düzenlenmiştir. 117/1.fıkrada, aşağıdaki hallerde alacaklının evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasada belirtilen 4 bent ise sırasıyla; 1- Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308 inci maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılmıştır. Dosya kapsamından; davacının, dava dışı …Ltd..Şti.’den alacaklı olduğunu, alacağına karşılık dava dışı … şirketinin, davalı şirketten olan alacağın temlik edildiğini iddia etmiştir. Temlik ilişkisine konu alacak, borçlu … şirketi ile … arasında yapılan 25/08/2014 tarihli ortaklık sözleşmesine ve … tarafından ciro edilen çeklere dayanmaktadır. Davacı, İİK 177. maddesi uyarınca, davalının doğrudan iflasını talep edebilmesi için hem davalıdan alacaklı olduğunu hemde İİK’nun 177/1 maddesindeki iflas nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tek tek ele alınıp tereddüte yer vermeyecek şekilde ispatlanması gerekmektedir. Yani davacı, davalıdan alacaklı olduğunu ispatlasa dahi İİK’nun 177/1 maddesindeki iflas nedenlerinin gerçekleşiğini ispatlayamazsa davalının iflasını talep edemez. Her ne kadar mahkemece, alacak hesabı yönünden bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli bulunsa da, temlik sözleşmesinde alacağın dayanağını gösteren 25/08/2014 tarihli davalı ile dava dışı … şirketi arasında düzenlenen ortaklık sözleşmesinin konu … grubuna ait olan … A.Ş’nin tüm hisseleri … A.Ş’ye ya da belirleyeceği kişiye devredildiği yönündeki tespiti hüküm kurmaya elverişli olmadığı, bu konuda tarafların dayandığı tüm deliller değerlendirilmeden ve davalı tarafın, ne … firmasının ne de … firmasının … firmasında herhangi bir hissesi olmadığını, … firmasının sahibi ve yetkilisi görünen kişiler ile … ve … isimli şirketlerin sahibi ile yetkilileri de başından itibaren farklı kişiler olduğu, … firması üzerinde hiç bir hakkı, tasarruf yetkisi ve ehliyeti bulunmayan … ve … isimli şirketlerin imza ettiği sözde ortaklık sözleşmesinin geçersiz olduğu yönündeki savunması karşısında, mahkemece bu konuda bir araştırma yapılmadan davacının alacağının dayanağını oluşturan temlik sözleşmesine konu davalı ile dava dışı … ve … isimli şirketleri arasındaki alacak borç ilişkisinin tespiti mümkün değildir. Her ne kadar temlik alan davacının, davalıdan alacağı bulunup bulunmadığı tespit edilememiş ise de yukarıda açıklandığı üzere davalının iflasına karar verilebilmesi için davacının alacaklı olduğunun tespiti dışında İİK’nun 177/1 maddesindeki iflas nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tek tek ele alınıp tereddüte yer vermeyecek şekilde ispatlanması gerekmektedir. Davacı, davalı şirketin hileli ve ticari güvene aykırı davranışları karşısında davalının İİK 177. maddesi uyarınca iflasını talep etmiş ise de, bu konuda iddiasını ispatlayacak dosyaya herhangi bir delil sunmamıştır. Bu nedenle mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda alacağın tespiti noktasında yeterli araştırma yapılmamış ise de; İİK’nun 177/1 maddesindeki iflas nedenlerinin gerçekleştiği hususu davacı tarafça ispata elverişli yasal deliller ispatlanamadığından bu durum davanın sonucunu etkilemediği, dolayısıyla iflas şartları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle İİK 177/1 maddesindeki iflas şartları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından davacı şirket yetkilisinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca esastan reddine, davanın sonucunu etkilemeyen alacağın belirlenmesine ilişkin davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 bendi gereğince gerekçenin düzeltilmesi cihetine gidilerek ve usulü kazanılmış haklar gözetilerek esas hakkında hüküm tesis edilmesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Davalı tarafın istinaf başvurusunun gerekçenin düzeltilmesi suretiyle KABULÜ ile, Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/165 Esas, 2019/809 Karar sayılı ve 18/09/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 3-Davanın REDDİNE, a-Alınması gereken 44,40 TL karar harcının peşin alınan 5.123,25 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacıya iadesine, b-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, ç-Davalı tarafından yapılan 45,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
İstinaf Giderleri Yönünden; 4- Davacı tarafça yatırılan 121,30 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına, alınması gerekli olan 54,40 TL karar harcından davacı tarafça yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 10,00 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 5- Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına,alınması gereken 54,40 L karar harcının davalı tarafından peşin yatırılan 44,40 TL nin mahsubu ile bakiye 10 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irad kaydedilmesine , 6- Davacı tarafından istinaf yargılama yargılama aşamasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, 7- Davalı tarafından sarfedilen 121,30 TL başvuru 44.40 TL karar harcı ile istinaf yargılama aşamasında tebligat posta masrafından oluşan 50,00 TL masraf olmak üzere toplam 215,70 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 9Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1.b-2 bendi ile İİK 164 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Asıl hükümde yargılama gideri olarak hükme bağlanan vekalet ücreti , asıl hükme bağlı fer’i nitelikte bir karardır. Bu sebeple istinaf yasa yolu başvurulması sonucunda KALDIRILAN bir hükümde fer’i nitelikte olan vekalet ücreti usuli kazanılmış hak doğurmaz. Nitekim Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 19.07.2011, 2011/5512-9527 sayılı ilamında ”….mahkemece hükmün yedinci bendinde aynen ”bozmadan önce birinci kararla taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdir edilmediğinden bu konu da temyiz bulunmadığından ve taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğunda taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına aynı nedenle yargılama giderlerinin davacılar üzerine bırakılmasına ”denilmiştir. -Dairemizce , mahkemenin ilk kararı üzerine belirlenen bozma nedenleri ne göre yeni bir hüküm kurulması gerekeceğinden , bozma ilamı vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden taraflar lehine kazanılmış hak oluşturmamaktadır. Bu durumda, davaların kabul veya red durumuna göre taraflar lehine ve aleyhine olmak üzere vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken bu hususta yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir….” belirtilmektedir. Yargılama gideri arasında, yer alan vekalet ücreti Avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu halde, vekil ile müvekkilin kendi aralarında düzenlenen yazılı ücret sözleşmesi uyarınca belirlenen ücret değil, davadaki sonuçlara göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenmektedir. 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, Avukatlık Kanunun 168/3 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir. ” Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” Dairemizce ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılan inceleme sonucunda; mahkeme kararının KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verildiği göz önünde bulundurulduğunda; ilk derece mahkemesince verilen kararın ortadan kaldırılarak yeniden bir karar verildiğine göre, dairemizce kararın verildiği tarihteki geçerli tarifeye göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. İş bu nedenle kaldırılan ilk derece mahkeme kararının tarihi nazara alınmak suretiyle vekalet ücretinin belirlenerek hüküm oluşturulmasına dair sayın çoğunluğun görüşe katılmamaktayım.