Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1325 E. 2020/76 K. 07.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1325
KARAR NO: 2020/76
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/594
KARAR NO: 2019/1036
KARAR TARİHİ: 24/10/2019
DAVA: Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)
KARAR TARİHİ: 07/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkil şirketin, … şirketinden olan alacakları için Küçükçekmece … İcra Dairesinin …, … ve … Esas sayılı dosyalarıyla icra takibi yapmışsa da borçlu şirketin iflasına karar verilmesi nedeniyle, bu üç icra dosyasından kaynaklanan toplamda 404.678,86T’ lik alacağın …’nın iflas işlemlerini yürüten Bakırköy … İcra ve İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyasına kaydı talep edildiğini, Bakırköy … İcra ve İflas Müdürlüğü … İflas sayılı dosyasından 22/01/2018 tarihinde düzenlediği sıra cetveli ve aynı tarihli kararıyla 404.678,86’lik alacağın tamamının kabulüne karar verildiğini, sıra cetvelinin kesinleştiğini, dolayısıyla, müvekkili …’ dan kesinleşmiş ¨404.678,86 alacağının bulunduğunu, müvekkilinin bu kere de …’ dan olan alacaklarından, şirket ortakları, faaliyet konusu, adresi gibi hususlarda organik bağı bulunan … şirketinin de sorumlu olması nedeniyle, ¨404.678,86’lik alacağının … şirketinin iflas işlemlerini yürüten Bakırköy … İcra ve İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyasına kaydını talep ettiğini, Bakırköy … İcra ve İflas Müdürlüğü … İflas sayılı dosyasından 17/04/2019 tarihinde düzenlediği sıra cetveli ve aynı tarihli kararıyla, alacağın dayanağı olan belgelerin müflis şirketle ilgisi olmaması nedeniyle, alacak kayıt talebinin reddine karar verildiğini, müvekkili 06/05/2019 tarihinde Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/306 Esas sayılı dosyası ile kayıt kabul davası açtığını ancak mahkeme 04/07/2019 tarihli kararıyla arabulucuya başvurulmamış olması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verdiğini, bunun üzerine müvekkilinin 09/07/2019 tarihinde arabulucuya başvurduğunu, ancak karşı tarafın toplantıya gelmemesi nedeniyle 07/08/2019 tarihinde toplantı anlaşamama ile sonuçlandığını, bunun üzerine işbu davayı açtıklarını, sonuç olarak … ile … arasındaki organik bağın ve …’ nın borçlarından …’ın sorumlu olduğunun tespitini, müvekkilinin, ¨404.678,86 alacağının Bakırköy … İcra ve İflas Müdürlüğü’nün … İflas sayılı dosyasında masaya kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı iflas idaresi cevap dilekçesi sunmamış, duruşmaya da katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, ” 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunu’nun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmü “Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” şeklinde olup buna göre hak düşürücü süreye tabi bir davayı açacak kişi öncelikle arabuluculuk sürecini başlatması gerekli olduğu, huzurdaki davada davacı vekili iflas idaresi tarafından reddedilen alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü için Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/306 esas sayılı dosyasında süresi içinde dava açtığı, bu mahkemenin 04/07/2019 gün ve 2019/306 esas, 2019/773 karar sayılı ilamı ile davanın arabuluculuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verildiği, davacı vekili de 07/08/2019 tarihinde mahkememize arabuluculuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığının tamamlandığından bahisle iflas idaresi tarafından reddedilen alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü için iş bu davayı açtığı, buna göre davacılar vekili hak düşürücü süre içerisinde, arabuluculuk sürecini başlatmadan usulden reddedilen davayı açtığını, arabuluculuk süreci hak düşürücü süre içerisinde başlatılmadığından kanunen belirlenen 15 günlük süre yukarıda anılan 6325 sayılı Kanun’un 16/2 nci maddesi uyarınca durmadığını, buna göre dava hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, kayıt kabul davasının arabuluculuğa tabi olup olmadığı hususu da somut uyuşmazlıkta önemli olmamakla birlikte Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23 ncü Hukuk Dairesi’nin 11/09/2019 gün ve 2019/1896 esas,2019/1304 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi kayıt kabul davası arabuluculuğa tabi bir dava olmadığını, bu nedenlerle davacının hak düşürücü süre geçtikten sonra açtığı kayıt kabul davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili yasal süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; süresi içerisinde açılan ilk davanın, arabuluculuğa başvurulmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddedilmesinin ardından yasal ek süre içerisinde ikinci dava açılmasına rağmen davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 158. maddesindeki, “Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.” düzenlemeye göre, düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması nedeniyle davanın reddi halinde, davacıya yeni dava açmak için altmış günlük ek süre tanındığını, bir an için somut olayda Türk Borçlar Kanununun 158. maddesinin uygulanmayacağı düşünüldüğünde; bu kere de müvekkilin ilk davayı süresinde açtığı, bu dava henüz kesinleşmeden arabulucuya başvurduğu, yine ilk dava kesinleşmeden ikinci davanın açıldığı, dolayısıyla açılan ikinci davanın ilk davanın devamı niteliğinde olduğu kabul edilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK.’nun 235. maddesine göre, alacağın iflas masasına kayıt ve kabul istemine ilişkindir. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Öncelikli iflas sıra cetveline itiraz davasının dava şartı arabuluculuk kapsamında olup olmadığı değerlendirmek gerekir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, 07.06.2012 tarihinde kabul edilerek, 22.06.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Kanunun amacı ve kapsamı 1. maddede, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemek olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise, bu kanunun yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanacağı, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıkların arabuluculuğa elverişli olmadığı belirtilmiştir. Yasanın, ikinci bölümünde “ Arabuluculuğa İlişkin Temel İlkeler “ üst başlığı altında, “3” . maddede “ İradi olma ve eşitlik “ başlığı ile, tarafların, arabuluculuğa başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbest oldukları, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A madde hükmünün saklı olduğu ifade edilmiştir. Yasanın 18/A bendinin başlığı, “ Dava şartı olarak arabuluculuk” tur. İlk fıkrada, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine uygulanması gereken hükümlerin devam eden fıkralarda düzenlendiği vurgulanmış, 2. fıkranın son cümlesinde ise, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usülden red kararı verileceğine yer verilmiştir. Söz konusu yasal düzenleme, 06.12.2018 tarihinde kabul edilerek, 19 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Yasal düzenleme, 7155 sayılı “Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun “ un 23. maddesi ile getirilmiştir. Aynı yasanın 20. maddesinde ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinden sonra gelmek üzere “3.Dava şartı olarak arabuluculuk “ maddesinin eklendiği belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK ‘nın 5/ A maddesinde, bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Somut olayda dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp masaya kayıt davasıdır. Kayıt kabul davaları alacağın iflas masasına kaydı istemine ilişkin olup, belirli bir miktarın tahsiline yönelik olmadığından, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Nitekim doktrinde de sıra cetveline itiraz davasının, iflas idaresi tarafından düzenlenen sıra cetveline karşı tanınmış bir kanun yolu olduğu ve yalnızca sıra cetvelinin düzeltilmesi amacını taşıdığı; bu dava ile alacaklının, iflas idaresinin bir alacağı kabulü veya reddi, miktarı ve sırası ile sınırlı bir aynî hakkın mevcudiyeti ve mahiyeti hakkında vermiş olduğu kararın doğru olmadığını ileri sürerek, iflas alacaklılarından birinin maddî hukuka uygun bir şekilde garameye dâhil edilip edilmemesini talep ettiği kabul edilmektedir. Bu dava ile güdülen amaç, alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağıdır. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece sıra cetvelinin düzeltilmesi sonucunu doğurur. (Ankara 23. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 tarih 2020/416 Esas 2020/464 Karar sayılı ilamında atıf yapılan, Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, kn.1). Yargıtay uygulaması da aynı yönde olup, bu tür davaların maddi hukuk ilişkilerine etkisi olan bir takip hukuku davası olduğu, alacaklı ile borçlu arasında geçen gerçek anlamda bir eda davası olmadığı, dava sonunda verilen hükmün, yalnız derdest iflas davası bakımından, alacağın müflisin aktifinin paylaştırılmasında hesaba katılıp katılmayacağı veya ne miktarda sıra cetveline dahil edileceğini belirlediği, davanın bu niteliği gereği alacak davalarından farklı olarak, alacak tutarı üzerinden nispi harç ve vekalet ücretine değil maktu harç ve vekalet ücretine hükmedileceği ilkesi benimsenmiştir.(Yargıtay 11. HD.’nin 08.02.1988 T., 1987/5894 E., 1988/605 K. sayılı kararı.) Benzer yönde 11. HD. 08.02.1988 T., 1987/5895 E., 1988/606 K.; 11. HD. 01.02.1988 T., 1987/7817 E., 1988/424 K.; 11. HD. 03.02.1988 T., 1987/7982 E., 1988/525 K. sayılı kararlar da mevcuttur. (Doç. Dr. Yavuz N. OKÇUOĞLU.Yargıtay Kararları ve Karşıoylarım. Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü-1991. Sayfa 431 ve 432) Öte yandan, İcra ve İflâs Kanunu’nun 226’ncı maddesine göre; iflas idaresi masanın yasal temsilcisi olup bu temsil yetkisi, masanın menfaatlerinin gözetilmesi ve tasfiye ile sınırlıdır. İflas idaresi, davayı organ olarak takip ettiği için, dava ile ilgili bütün işlemleri yapabilir. Yani, bütün özel yetkilere (karş: HMK. m.74) sahiptir. Ancak, İcra ve İflas Kanunu sıra cetvelinin nasıl düzenleceği hususunda hükümler sevk etmiştir. İflas idaresi bu hükümlere uymak zorundadır. Bu itibarla, iflas idaresinin sulh ve tahkim yetkisi sınırlandırılmıştır (İİK. m. 226/II). Şöyle ki; iflas idaresi, belli bir miktara kadar olan alacaklar (mal varlığı hakları) hakkında, doğrudan doğruya sulh olabilir ve tahkim (sözleşmesi) yapabilir. İflas idaresinin belli bir miktardan fazla alacaklar hakkında sulh olabilmesi veya tahkim (sözleşmesi) yapabilmesi için, ikinci alacaklılar toplanması tarafından, iflas idaresine bu konuda özel bir yetki verilmiş olması gerekmektedir (İİK. m. 226/II). Bu hükümde sadece sulhtan söz edilmekte ise de; kabul (HMK. M. 308 ) ve feragat (HMK. m. 307) bakımından da, iflas idaresinin yetkisinin sulhtaki gibi (belli bir miktar ile) sınırlı olduğu sonucuna varılmalıdır (Prof. Dr. Baki Kuru: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, 2013, s: 1303-1305); bu tasarruflar ikinci alacaklılar toplantısının kararını istihsal etmek zorundadır. Diğer yandan kayıt kabul davası sonunda verilecek hükmün sonucu sadece davacı alacaklı ile müflis borçlunun haklarını etkilemeyip, masada kayıtlı olan veya olacak olan ve işbu davanın tarafı da olmayan dava dışı alacaklı 3. kişilerin de haklarını etkileyeceğinden arabuluculuk görüşmeleri sonunda yapılacak anlaşmada yine dava dışı işbu 3. Kişi alacaklıların maddi hukuktan kaynaklanan hak ve alacaklarını yani masadaki paylarını doğrudan etkileyecektir. Açıklanan nedenlerle kayıt kabul davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerini içermediğinden, kayıt kabul davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulması yönünde bir dava şartı bulunmadığı gibi iflas idaresinin de arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisi de bulunmamaktadır. Ne var ki, bir çok mahkeme tarafından yasanın farklı yorumlanması neticesinde bu konuda farklı kararlar çıktığı ve buna dair çelişkilerin giderilmediği de bir gerçektir. 6102 sayılı TTK ‘nın 5/A maddesinde düzenlenen “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk”, 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile düzenlenmiş ve aynı yasanın 26/1-a bendi gereğince 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Açılan kayıt kabul davası ise, yaklaşık beş ay sonra yani uygulamanın henüz yeni başladığı bir dönemde açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde; hak arama hürriyetine yer verilmiştir. Maddede, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin birçok emsal kararında, 36.maddenin ihlali, mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere, farklı uygulamar neticesinde, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuranlar yönünden, mahkemeye erişim hakkının ihlali gibi bir sonuçla karşılaşmamak ve hak kaybının önüne geçilmesi açısından, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında sürelerin değerlendirilmesi isabetli ve hakkaniyetli olacaktır. “6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun, dördüncü bölümünde, “ Arabuluculuk Faaliyeti “ üst başlığı ile 13. maddede, arabuluculuğa başvurma vd maddelere yer verilmiştir.16. maddesi “ Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi “ dir. 16/2. fıkrada “ Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz “ dır. Arabuluculuk sürecinin başlamasıda 16/1. fıkrada düzenlenmiş ve arabuluculuk sürecinin, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, devamında ise dava açılmasından sonraki süreç belirtilmiştir. 6325 sayılı yasanın beşinci bölümünde ise “ Dava Şartı Olarak Arabuluculuk “ başlığı ile 18/A maddesinde, “1” .fıkrada ifade edildiği üzere, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise sürecinde hangi hükümlerin uygulanacağı 20 fıkra şeklinde ifade edilmiştir. 18/A -15. fıkrada, 16/2. fıkraya benzer şekilde “ Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez “ düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda, dava şartı olarak arabuluculuğa dair 18/A-15. fıkranın uygulanması isabetli olacaktır. 6098 sayılı TBK ‘nın 158. maddesinde ise, davanın reddinde ek süre düzenlenmiştir. Maddede, dava veya def’i, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa alacaklının altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabileceği belirtilmiştir.Adalet Komisyonu değişiklik gerekçesinde, düzeltilmesi mümkün bir hata sebebiyle davanın usülden reddinde zamanaşımı için tanınan fırsatın hak düşürücü süre için dahi tanınmasının hem hakkın doğası ve hemde adil yargılama hakkının doğal gereği olması, ayrıca maddedeki ifade bütünlüğünün sağlanması amacıyla 158. maddenin kabul edildiği belirtilmiştir. Diğer yandan, hak kaybının önüne geçmek ve mahkemeye erişim hakkının ihlalinin önlenmesi bakımından, TBK 158. madde kapsamında, davadan önce dava şartı olarak arabuluculuğa gidilmesinin, düzeltilecek bir yanlışlık olarak değerlendirilmesi ve 60 günlük ek süreninde tartışılmasında da bir isabetsizlik olmayacaktır. ” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 09/07/2010 tarih 2019/3473 E. 2020/1504 K. Sayılı kararı) Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyası ile ilgili vermiş olduğu 16/08/2019 tarihli cevabı yazıda, müflis … A.Ş. hakkında iflas kararı verildiği, davacının alacak kaydı için masaya başvurduğunu, başvuru sırasında tebliğ gideri için masrafı yatırdığını, alacağa dayanak belgelerin müflis şirketle ilgisi olmaması nedeniyle alacağın tamamı reddedildiği, ek sıra cetveli davacı alacaklı vekiline 27/04/2019 tarihinde e-posta yoluyla tebliğ edildiği, ayrıca ek sıra cetveli 20/04/2019 tarihli … Gazetesi’nde ilan edildiği, masraf yatırıldığından dolayı sıra cetveline itiraz davası açma süresi, tebligat tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı gözetilerek tebliğ tarihi tarihi 27/04/2019 gününden itibaren itibaren yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde 06/05/2019 tarihinde Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/306 esas sayılı dosyasında kayıt kabul davasının açıldığı mahkemece zorunlu arabulucuya başvurulmamış olması sebebiyle 04/07/2019 günü dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiği, verilen karar sonrası Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağının incelenmesinden, müflis şirkete karşı arabuluculuğa başvurduğu, arabuluculuk sürecinin başlama tarihinin 09/07/2019, arabuluculuk sürecinin bittiği tarihin 07/08/2019, son tutanağın düzenlendiği tarih 07/08/2019 olduğu, işbu davanın açıldığı tarih 07/08/2019 olduğu anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere davacı, iflas masasına yaptığı başvurunun reddedilmesi neticesinde 15 günlük yasal süresi içinde mahkemeden kayıt kabul talebinde bulunmuş ise de; mahkemece, yasanın farklı yorumlanması ile hukuka aykırı olarak zorunlu arabulucuya başvurulmadan davanın açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemenin kararı üzerine 15 günlük süre içerisinde bu sefer arabulucuya başvurmuş, arabuluculuk sürecinin bittiği gün işbu davayı açmıştır. Kısaca, davacı yasal süre içerisinde işbu davayı açmasına rağmen mahkemenin hatalı değerlendirmesi neticesinde arabulucuya başvurmak zorunda kalmıştır. Bu nedenle ilk açılan kayıt kabul davasının yasal süresi içerisinde açılmış olduğu ve mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine dava şartı olarak arabuluculuğa gidilmesinin, TBK 158. madde kapsamında, düzeltilecek bir yanlışlık olarak değerlendirilmesi ve 60 günlük ek süreninde uygulanması gerektiği ayrıca 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince son tutanağın düzenlendiği 07/08/2019 tarihine kadar hak düşürücü süre işlemeyecek olması ve davacı kayıt kabul davasını, aynı gün 07/08/2019 tarihinde açmış olmasına göre davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olduğunun kabulü uygun düşecektir. Açıklanan nedenlerle davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6 bendi gereğince dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/594 E. 2019/1036 K. 24/10/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Başvuru tarihinde yürürlükte bulunan harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 68,20 TL’den peşin yatırılan 44,40 TL’in mahsubu ile bakiye kısmı 121,30 TL olarak yatırmış olan nispi harçtan karşılanmasına ve HAZİNEYE irat kaydına 4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcından peşin harçtan başvuru harcına kesinti yapılan 28,30 TL mahsup edildikten sonra bakiye kalan 97,50 TL peşin karar harcının talep halinde davacıya İADESİNE, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/10/2020