Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/13 E. 2020/2 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/13
KARAR NO : 2020/2
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/118
KARAR NO : 2017/522
KARAR TARİHİ: 03/07/2017
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı arasında konferans ve etkinlik sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafından müvekkiline ait otele değişik tarihlerde gruplar getirildiğini, odaların gruplar tarafından kullanıldığını, konaklama ve hizmetler karşılığında 41.600,78 TL tutarında fatura düzenlenip teslim edildiğini, bakiye 25.782.-TL fatura bedelinin ödenmemesi üzerine giriştikleri icra takibine borçlu – davalının haksız yere itiraz ettiğini, itirazın iptali ile takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını, icra takibine yapılan itirazın haklı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacının, davalıya, sözleşme kapsamında konaklama hizmeti verdiği, bu hizmetten kaynaklanan 41.600,00 TL lik faturanın ödenmeyen bakiye kısmının 25.782,00 TL olduğu, rezervasyon sözleşmesine göre son ödeme tarihi 28.03.2015 olup takip tarihine kadar sözleşmenin ödeme koşulları maddesine göre aylık % 10 faiz kararlaştırılmış olmakla hesaplanan yıllık % 100 oranına göre işlemiş faiz de yerinde olduğundan davanın kabulüne karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davaya konu olan fatura bedelinin müvekkil şirketçe ödendiğini, ilamsız icra takibine konu olan borca ilişkin müvekkil şirketin, davacı şirkete karşı hiçbir borcu bulunmadığını, müvekkilinin ticari defterleri incelenmeden rapor tanzim edildiğini her ne kadar bilirkişi tarafından müvekkil şirketin merkez adresinde bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu kapsamda müvekkilimiz şirketin adresinin tespiti için Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılması yahut adresin bildirilmesi için süre verilmesi gerektiğini, tüm bu hususlar göz önünde bulundurulmaksızın yerel mahkeme tarafından yalnızca eksik değerlendirme ve incelemeler içeren bilirkişi raporunu esas alınarak hüküm kurulması hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava; tacirler arası hizmet alım ilişkisinden kaynaklanan faturaya bağlı alacağın ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, davalı aleyhinde 28/10/2015 tarihinde 25782,00TL asıl alacak, 879,43 TL islemiş faiz olmak üzere toplam 26.679,43 TL miktar üzerinden takip başlattığı, ödeme emri davalı tarafa 10/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafın 13/11/2015 tarihinde yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Tarafların dava ve cevap dilekçesinde dayandığı deliller dosyaya ibraz edilmiştir.Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup mali müşavir bilirkişisinden alınan 06/02//2017 tarihli raporda; davacı tarafından davalı adına 29/06/2015 tarihli 41.600,78 TL bedelli fatura düzenlendiği, davacının 31/12/2015 tarihi itibariyle ticari defterlerinde davalıdan 25.833,13 TL alacaklı göründüğü, davalı şirketin, şirket merkez adresinde bulunmadığı, bina sakinlerinden davalının taşındığı bilgisinin edinildiği, bu nedenle davalı şirkete ait ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yapılamadığı tespit ve görüşüne yer verilmiştir.Taraflar arasında akdedilen 20/02/2015 tarihli ” … İstanbul Konferans ve Etkinlik Sözleşmesi” incelendiğinde; Davacı firmanın “Otel” olarak, davalı firmanın ise “Müşteri” olarak anıldığı, konaklama detaylarında; konaklamaların 17.03.2015 – 28.03.2015 tarihleri arasında olduğu, oda fiyatının günlük 35 € olarak belirtildiği, toplam tutarın 14.000 € olarak hesaplandığı, bu fiyata % 8 KDV, büfe, kahvaltı ve internet kullanımının dahil olduğu, ödeme koşullarında, toplam 14.000 € ‘nun %50’sinin giriş gününden 15 gün önce, kalanın da otelden ayrılmadan önce ödeneceği, müşterinin talep edeceği ek hizmet bedellerinin tutara eklenerek çıkış gününden bir gün öncesine kadar otele ödeneceği, ödemede gecikme olması halinde, ödenecek toplam bedel üzerinden aylık %10 gecikme faizi uygulanacağı kararlaştırılmıştır.Somut olayda, sözleşme ilişkisi ve sözleşmeye konu hizmetin ifası, yanlar arasında çekişmesiz olup uyuşmazlık, takibe dayanak yapılan fatura bedelinin ödenip ödenmediği, davacının takip tarihi itibari ile davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Taraflar arasında, sözleşmeye konu hizmetin ifasına yönelik bir bir ihtilaf bulunmadığından ödeme iddiası yönünden ispat külfeti davalı üzerindedir. Davalı vekili istinafında, müvekkilinin ticari defterleri incelenmeden rapor tanzim edildiğini her ne kadar bilirkişi tarafından müvekkil şirketin merkez adresinde bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu kapsamda müvekkili şirketin adresinin tespiti için Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılması yahut adresin bildirilmesi için süre verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.Savunma hakkı, Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın, hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar. ( Yargıtay 22. H.D. 22/06/2020 tarih 2017/29720 E. 2020/6157 K. Sayılı ilamı)Somut uyuşmazlıkta, davalının hazır olmadığı ön inceleme duruşmasında mahkemece her iki yanın ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmiştir. Ancak ön inceleme duruşmanın görüldüğü tarihte yazılı yargılama usulünün de uygulandığı gözetildiğinde davalı vekiline tahkikat duruşması bildirir duruşma günü tebliğ edilmediği gibi, bilirkişi incelemesi için ticari defter ve kayıtlarını sunması için davalıya usulüne uygun ihtar da çıkartılmamıştır. Bu sebeple davalıya, bilirkişi incelemesi incelemesi için ticari defter ve kayıtlarını hazır etmesi yönünde usulüne uygun ihtar yapılmadan adresinde bulunamadığı gerekçesiyle davalının ticari defter kayıtları incelenmeden hüküm kurulması davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir.Açıklanan nedenlerle tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yönteminde usule aykırılık bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353.1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, bu aşamada esasa ilişkin itirazlar incelenmeksizin dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/118 E. 2017/522 K. 03/07/2017 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı davalı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 539,10 TL’ den mahsubu ile arta kalan 455,60 TL harcın talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,5-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf başvuru harcı 83,50 TL ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/09/2020