Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1295 E. 2023/340 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1295
KARAR NO: 2023/340
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/751
KARAR NO: 2019/956
KARAR TARİHİ: 17/07/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında akdedilen 01/11/2016 tarihli sözleşme ile davalı şirketin 3 yıl boyunca 5 kullanıcı için … Satış Bulutu Kurumsal Sürüm Hizmetini satın aldığını, 30 Aralık 2016 da …’a 2 Ek Kullanıcı, 31.03.2017 günlü Lisans Sipariş Formu ile de 3 Ek Kullanıcı Kurumsal Sürüm Salesforce Satış Bulutu daha talep ederek sisteme eklettiğini ve 10 kullanıcılı sisteme çıkarmış olduğunu, 30.12.2016 ve 31.03.2017 günlü ek hizmet sipariş formları ile hizmetin devamını talep edenin ayıplı hizmet iddiası samimi olmadığını, bu nedenle ihtarında modülün çalışmadığı ve ayıplı olarak ileri sürdüğü sistemin ayıplı ve kullanılamaz olduğu iddiaları süregelen talepleri ve kullanımları nedeniyle haksız ve dayanaksız olduğunu, 07.02.2017 günlü kabul sertifikası ile ürün ve hizmetin kabul edildiği yadsınamaz olduğunu, 2017 yılı Salesforce Lisans bedeli ve Salesforce Danışmanlık ve Geliştirme bedellerinden bakiye kalan 2.664 USD ile 2018 yılı için yenileme bedeli olan 15.717,60 USD ve faizleri ile toplam 18.441,15 USD bedelin bugüne kadar tüm sözlü ve yazılı uyarılarına rağmen ödenmemiş olup Kadıköy …. Noterliğinin 28 Mart 2018 günlü ve … günlü ihtarnamesi ile ayıplı hizmet verildiği ve davacının yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesi ile kendi yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınma sebebi yaratmak için akdi haklı nedenle fesih ettiklerini taraflarına bildirmişler ise de bu fesih haklı olmadığından (ayıplı mal ve hizmet söz konusu olmadığını) taraflarından kabul edilmediği Kartal …Noterliğinin .. yevmiye sayılı 05.Nisan 2018 günlü ihtarnamesiyle davalı şirkete bildirilmiş olduklarını, bu itibarla verilen Salesforce Satış Bulutu Kurumsal sürüm hizmetinin 3 yıl süreli olması nedeniyle 2019 yılı hizmet bedellerinin henüz muaccel olmadığından buna ilişkin taleblerini saklı tutarak, 2017 yılı Salesforce Lisans Bedeli ve Salesforce Danışmanlık ve Geliştirme bedellerinden bakiye kalan 2.664 USD ile 2018 yılı için yenileme bedeli olan USD 15.717,60.nın ve faizleri ile toplamı olan USD 18.441,15 bedeli üzerinden başlatılan takibe yapılan itirazının iptali ve takibin devamına, alacak faturaya dayalı olup likit alacak bulunduğundan takip alacağının %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; imza tarihinden sonra sözleşmeye dair tüm ödemeler eksiksiz olarak yapılmış olmasına rağmen davacı vermesi gereken hizmeti sunmamış olduğunu, sözleşme başlangıcında 3 aylık geliştirme ve destek süresi içerisinde tek bir işlem dahi yapmayan davacının, yeterli eğitimi de sağlamamış olduğunu, sözleşme imza tarihinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçmiş olmasına rağmen muhatap tarafından kurulan sistem tam olarak çalışmadığını, fesih tarihine kadar muhatapla iletişim kurulduğunda yeterli destek de sağlanmamış olduğunu, gerek kurulum aşamasında gerekse sonrasında muhatap tarafından yapılması gereken testler yapılmadığını ve ayıplı hizmet verilmiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …davalının savunması verilen hizmetin ayıplı olarak verildiği iddiasının da değerlendirilmesi konusunda sektör bilirkişisi bilişim ve yazılım uzmanı ile yerinde inceleme yapılmış ve düzenelenen usulüne uygun rapordan taraf ticari defterlerinin TTK 64 ve devamı ile V.U.K hükümlerine göre usulüne uygun olarak tutulduğu,HMK 222 maddesi anlamında delil niteliğinde bulunduğu, takip konusu faturaların taraflar arasında imzalanan 01.11.2016 tarihli sözleşme gereğince USD olarak düzenlendiği TCMB satış kuru ile karşılıklarının hesaplandığı,davalı tarafından davacı tarafından verilen sistemin eksik ve ayıplı olduğu iddiasının incelenmesinden davacı tarafından satılan sistemin hizmetin internet üzerinden online olarak çalışan ve davalıya özgü olarak davacı tarafından geliştirilmiş bir sistem olduğu ve halen güncel olarak yayında olduğu, en son verilerin inceleme gününden 1 gün önce olduğu aktif olarak verilerini almaya devam edildiği,bilişim uzmanı tarafından verilen rapor ve değerlendirmesinde; davalının davacıdan almış olduğu sistemi daha önce kullandığı sistem ile entegrasyonunda sağlanmış olduğu ve davalının aktif olarak sistemi kullandığı, davalının sistemin eksik ve ayıplı olduğu iddiasının yerinde olmadığı, defter kayıtlarına göre davacının davalıdan 17.980,19 USD alacaklı olduğu ” gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalının İstanbul And. …. İcra Md. nün … E. sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın 17.980,19 USD’ye takip tarihinden itibaren kamu bankalarının 1 yıllık mevduata uyguladığı en yüksek faiz uygulanarak ve fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı üzerinden itirazın iptaline, fazlaya ilişkin itirazın iptali isteminin reddine, davalının İİK 67/2 md. gereğince 17.980,19 USD nin takip tarihindeki TL karşılığı 72.280,36 TL nin %20 si oranında tazminat ile mahkumiyetine davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; hükme esas alınan bilirkişi raporuna yönelik itirazların mahkemece haksız şekilde reddedildiğini, bilirkişi incelemesi esnasında herhangi bir test yapılmadığını, yalnızca sistemin, inceleme esnasında çalışıp çalışmadığı kontrol edilerek buna ilişkin ekran görüntüleri alındığını, müvekkil şirketin bu sistem üzerinden 01.11.2016 tarihinden bu güne kadar yalnızca 10 adet sözleşme düzenlediklerine, ancak bu sözleşmelerin de sistemsel sorunlar sebebiyle tamamlanmadığına, yine bu sözleşmelerden en son tarihli olanın ise 2017 ya da 2018 senesine ait olduğuna ilişkin alınan ekran görüntüleri bilirkişi raporunda yer almadığına, raporda “ilgili sistem fesih edildiği tarihten sonra dahi davalı tarafça kullanıldığı anlaşılmıştır” denilmiş olmasına karşın tarafımızca yalnızca franchise ofislerinin kullanmaya çalıştığına, fakat yalnızca deneme aşamasında kaldığına yönelik itirazların değerlendirilmediğini, bilirkişi incelemesi esnasında … adındaki sistemin entegrasyonu ile de sorunlar olduğu görüldüğü ve hatta … adlı sisteme geçiş sağlanamamış olmasına rağmen, bilirkişi incelemesi esnasında yalnızca davacı tarafça gösterilen kayıtlar incelendiği ve tüm sistem davacı tarafından bilirkişiye sunulduğu, bilirkişi bu sunum esnasında detaylıca bir inceleme yapmamış olup, yalnızca davacı tarafından kendisine iletilen ekran görüntüleri ile raporunu oluşturduğunu, bu nedenle bilirkişi raporuna itirazlarımızın değerlendirilmemiş olması nedeniyle hukuki dinlenilme hakkımızın ihlal edildiğini, davacı ile müvekkil şirket arasında akdedilen sözleşmeden sonra müvekkil şirket tarafından sistem üzerinden yalnızca 10 tane sözleşme girildiğini, hatta bu sözleşmelerin yalnızca hazırlanma aşamasında kalınmış olması, sistemin düzgün çalışmadığının, davacı tarafından herhangi bir destek verilmediğinin, eğitimlerin gereği gibi verilmediğinin en büyük göstergesi olduğunu, Müvekkil şirketin davacı ile yaptığı görüşmelerde hizmete ilişkin ayıplar bildirildiğini, davacı şirket, işbu bildirimler karşısında daima varolan ayıbı gidereceğini taahhüt ettiğini, ancak nihayetinde, müvekkil tarafından sözleşmeden kaynaklı her bir ödeme zamanında ve eksiksiz olarak yapılmış olsa dahi, cevap dilekçesinde de beyan edildiği gibi, sözleşme başlangıcındaki geliştirme ve destek süresi içerisinde tek bir işlem dahi yapmadığını, sağlaması gereken eğitimi sözleşmeye uygun olarak sağlamadığını, aynı zamanda, sonrasında da başlangıçtan itibaren sözleşmeye uygun olarak işlemesi gereken sistem, satın alınan hizmetten beklenen yararı sağlamadığını, gerek kurulum aşamasında gerekse sonrasında davacı tarafından yapılması gereken testler gereğince yapılmamış, hizmet ayıplı olarak verildiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının 2 adet faturaya istinaden 18.381,60 USD asıl alacak, 59,55 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 18.441,15 USD alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Tarafların ticari defter ve kayıtları ile hizmetin ayıplı verilip verilmediğine ilişkin sistem üzerinde yerinde inceleme yapılarak bir mali müşavir bir yazılım uzmanı bilirkişisinden alınan 24/06/2019 tarihli raporda özetle ” Davacının yasal ticari defter kayıtlarına göre 31.12.2017 tarihi itibarı ile davalıdan 67.644,20 TL alacaklı olduğu, davalının 2017 yılı yasal ticari defter kayıtlarına göre davacıya 56.521,81 TL borcu olduğu tespit edildiği, dava konusu faturaların taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği hem USD olarak tanzim edildiği, TCMB Döviz Satış Kuru ile TL karşılıkları hesaplandığı, uyguladıkları Döviz Kurlarını içeren muavin defter dökümü olduğu, davacının nezdinde tutulan davalı TL cari hesabının da tespit edilen USD cinsinden hesaplanarak gösterilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, davacının, davalı yanın hizmetleri almış olduğu tespit edildiği takdirde 17.980,59 USD alacaklı olacağı, davalının nezdinde tutulan davacıya ait cari hesabının USD cinsinden hesaplandığında davacıya olan borcunun USD cinsinden 14.837,06 USD olacağı, davalı ile davacı cari hesaapları karşılaştığında, davalının dava konusu 30.12.2016 tarih 136525 seri nolu 11.122,40 TL tutarlı (2.664,00 USD +KDV 479,52 USD toplam 3.143,52 USD fatura haricinde mutabık oldukları kanaatine varıldığı, Teknik İncelemede; davalı tarafça beyan edilen iddialardaki davacı tarafça yapılan sistemin eksik ve kusurlu/ayıplı çalıştığının beyanı üzerine tarafların katılımıyla yapılan inceleme esnasında davalının sistem eksikleri konusunda detaylar sorulmuş olup, dava konusu bahsi geçen eksiklikler ile ilgili testler yapılarak ilgili ekran görüntüleri ve detayları aşağıda detaylıca sunulduğu, dosya kapsamında belgeler incelendiğinde davalı tarafça 28 Mart 2018 tarihinde sözleşmeyi ayıplı mal nedeniyle feshettiğini bildirmiş olduğu anlaşıldığı, bu kapsamda ilgili sistemin değerlendirmeler alanında yapılan bir veri incelendiğinde ilgili verinin son değişiklik tarihinin 10.04.2018 olduğu ve yine Kumanda Panelleri alanı incelendiğinde 24 Nisan 2018 tarihinde panelin yenilenmiş olduğu görülmüş olup ilgili sistem fesih edildiği tarihten sonra dahi davalı tarafça kullanıldığı anlaşıldığı, Yerinde inceleme esnasında öncelikle taraflar arasındaki dava konusu anlaşmazlığın detayları dosyada belirtilmediğinden dolayı sorulmuş ve davalı tarafça, davacı tarafından hizmet satın aldığı esnada davalı firmanın ilgili sistem ile ilgilenen ve takibini yapan çalışanların işten ayrıldıktan sonra davalının sistemine hakim olan başkaca kimsenin olmadığı belirtildiği ve anlaşıldığı, dava konusu ilgili eksikliğin davalı çalışanlarının işten ayrılmadan önce sözleşmeler ile ilgili dava dışı başka firmanın geliştirmiş olduğu “…” adında bir sistem ile entegrasyonu yapılmış olunduğu, davalı vekili tarafça beyan edilmesi üzerine, sistemin ilgili sözleşmeler alanının çalışıp çalışmadığı kontrol edildiği ve bahsi geçen sözleşmeler alanından “…” davacının geliştirmiş olduğu sistemden veri çekerek sözleşme içeriğini sistem tarafından veri aktarım sağlandığı anlaşıldığı ve görüldüğü, davacı sistemi ile 3. Firma tarafından “…” olarak entegre edilen sistemin kayıtları incelendiğinde 18 Mayıs 2017 tarihinde davalı tarafından test aşamalarının yapılmış olunduğu görüldüğü, ilgili test kayıtları detaylıca kontrol edildiğinde eksik olarak beyan edilen alanların sorunsuz çalıştığı görüldüğü ve ilgili ekran görüntüleri aşağıdaki gibi olduğu, Dosya kapsamında incelendiğinde, Davalı şirketin 01.Kasım 2016 günü 5 adet kullanıcı lisansı aldığı, 30 Aralık 2016 da 2 Ek Kullanıcı Lisansı daha almış olduğu ve 31.03.2017 günü 3 Ek Kullanıcı Lisansı almış olduğu ve toplamta 10 kullanıcı lisansı olarak hizmetten yararlandığı anlaşıldığı, davalının lisansları sürekli olarak artırması sistemden memnun kaldığı anlamı taşımadığı, aksi takdirde sistemden memnun kalmaması veya eksik kusurlu olması durumunda EK kullanıcı alması hayatın olağan akışına ters bir davranış olduğu, gerek davalı tarafça ek kullanıcı lisanslarının alınması ve gerekse dosyaya sunulan tarafları arasındaki E-posta yazışmaları incelendiğinde sistemin eksikliğinden hiç bahsedilmediği ve bu iddialarını destekleyecek her hangi bir delil sunmadıkları görüldüğü, Genel itibariyle davacının davalıya özgü geliştirmiş olduğu sistemin çalışır durumda olduğu, davalının ilgili sistem ile ilgilenen çalışanların işten ayrılmasından dolayı geliştirilen sisteme diğer çalışanların hakim olmamasından kaynaklandığı ” görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davalının, davacının geliştirdiği yazılım hizmeti ile ilgili 01/11/2016 günü 5 adet kullanıcı lisansı aldığı, akabinde 30 Aralık 2016 ‘da 2 ek kullanıcı, 31/03/2017 günü 3 Ek kullanıcı lisansı daha alarak toplamda 10 kullanıcı lisansı hizmetinden yararlandığı, her ne kadar davalı tarafça hizmetin ayıplı verildiği iddiası ile 28/03/2018 tarihinde sözleşme feshedilmiş ise de denetime açık hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporuna göre hizmetin ayıplı verildiği iddiasının yerinde olmadığı görülmüştür. Nitekim davalı taraf ayıp iddiasında bulunmuş ise de sözleşmenin feshedildiği 28/03/2018 tarihine kadar ayıp iddiasını destekleyecek herhangi bir delil de sunmamıştır. Yargıtay HGK. 25/05/2016 Tarih ve 2014/19-861 Esas, 2016632 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde tacir olmanın bağlandığı genel hükümler düzenlenmiş olup, tacirler arasındaki ihbar veya ihtarların ne şekilde yapılacağı bu genel hükümler arasında yer almaktadır. 6762 sayılı TTK’nin 20/3. fıkrasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya sözleşmeyi fesih yahut ondan rücu amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için bu işlemlerin noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır. Taraflar TTK 16. madde hükmünce tacir olduğundan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 13/10/2015 tarih ve 2015/8094 Esas, 2015/12630 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere ayıp ihbarının TTK’nin 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde yapılması gerektiği gözetildiğinde, davalının ayıp iddiasını ve ayıp ihbarının yasal süre içerisinde ve TTK’nin belirttiği şekilde geçerli olarak yapıldığını kanıtlaması gereklidir. Bu itibarla davacının yükümlendiği ediminin gereği gibi ifa edilmediği davalı tarafça, iddia edilmiş ise de bu iddianın somut verilerle ispatlanamadığı, nitekim ayıp ihbarı konusunun da yukarıda belirtildiği ve yasanın aradığı koşullarının mevcut olmadığı, davalı tarafından süresi içerisinde davacıya herhangi bir ihbar veya ihtarda bulunulduğunun kanıtlanmadığı ve davalıya yasal süresi içerisinde ayıp ihbarı yapıldığına dair bir belgenin sunulmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. TBK’nın 99. maddesi “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” düzenlemesi yer almıştır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 1.750,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.570,10 TL’ nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.01/03/2023