Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1287 E. 2023/448 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1287
KARAR NO: 2023/448
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2019
ESAS NO: 2016/1296
KARAR NO: 2019/243
DAVA: Menfi Tespit (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 05/12/2016
KARAR TARİHİ: 22/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Müvekkili ile davalı şirket arasında 01/04/2014 tarihinde Lojistik Hizmet Sözleşmesi imzalandığını, süreç içinde müvekkili ile davalı arasında tarafları sıkıntıya sokan envanter sorunu olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirketin önerilerini kabul etme kararı aldığını, gelişen bu olayların sunulan e-maillerden açıkça anlaşıldığını, … tesislerinde bulunan 1.345 adet hasarlı ürünün … Deposuna çektirildiğini, neticede … de hasarlı ürün bırakılmadığını, ancak bir süre sonra 755 adet hasarlı ürün tespit edildiğini, … tesislerinde tüm hasarlı ürünlerin çektirildiği halde bu 755 adet hasarlı ürünün nasıl ve neden oluşmuş olduğu hususunun davalı şirket tarafından açıklanmadığını, müvekkili tarafından … den kaynaklı kayıp olduğu inancıyla …’e geri fatura edilmesinin belirtildiğini ve müvekkili tarafından …’e kesilecek faturanın 46.638,52 TL olacağının belirtildiğini ve gerekirse mutabakat yapılabileceği bilgisi verildiğini, müvekkili ile … arasındaki anlaşmazlığın temelinin stok sayımından kaynaklanan eksiklik/fazlalık olmayıp, tamamen müvekkilinin satılan mallarının yollarda kaybolması, hasara uğraması şeklinde olduğunu, müvekkil şirkete ait kayıpların telafisi için 20/11/2015 tarihinde … yetkilileri ile toplantı yapıldığını, davalının kabul ettiği iade faturalarının 30/11/2015 tarihinde …’e kesildiğini, müvekkilinin 01/04/2014 imza tarihli sözleşmeyi 01/06/2016 tarihinden geçerli olmak üzere 1 yıl süre ile yenilemek istediğini ihtarname keşide ederek bildirdiğini, ihtarnamede ayrıca önceki sözleşmenin fiyat artış şartlarına sadık kalınması halinde sözleşmenin uzatılması iradesinin ortaya konduğunu, davalı … tarafından gelen fiyat tekliflerinin yaklaşık % 40 lara varan artış gösterdiği görüldüğünden Lojistik Hizmet Sözleşmesi’nin yenilenmesi iradesinin ortadan kalktığını, müvekkili tarafından 01/04/2014 tarihinde imzalanan sözleşmenin 01/06/2016 tarihinden geçerli olmak üzere feshedildiğini, müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmamasına rağmen davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 56.642,10 TL talepli takip başlatıldığını, oysa taraflar arasında borç-alacak ilişkisi kalmadığını, açıklanan nedenlerle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinin durdurulmasına, müvekkili şirketin davalı şirkete borcu olmadığının tespitine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı şirkete ait malların depolama ve dağıtım işini üstlenmiş olup, davacıya verilen hizmet ve cari hesap ilişkisi nedeniyle 09/05/2016 tarihli … nolu 46.637,88 TL hasarlı kayıp ürün ücreti faturasını, 09/05/2016 tarihli … nolu 10.004,18 TL hasarlı kayıp ürün ücreti faturasını düzenlediğini, müvekkilinin bu iki faturadan toplam 56.642,10 TL alacağı bulunduğunu, davacının borcunu ödemekten kaçınması üzerine alacağın tahsili için davacı aleyhine takibe geçildiğini, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmesine rağmen davacının herhangi bir itirazının olmadığını, ancak işbu davayı açtığını, davacı vekilinin dilekçesin dava öncesi görüşmelerde sorunun müvekkili şirket tarafından iyi niyetli olarak çözümlenmesi nedeniyle haksız olduğunu iddia ettiğini, bu durumun yeni 6100 sayılı HMK na aykırı olup taraflarını bağlamadığını, 6100 sayılı HMK 188/3 md sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz şeklinde olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bu yönde kararı olduğunu, anılan Yargıtay kararı gereği davacının bu yöndeki iddialarının haksız ve mesnetsiz olup idda konusu faturaların usulüne uygun olduğunu ispatlayamadığını, davanın bu aşamasından sonra davacının yeni delil sunmasına muvafakatlerinin bulunmadığını, müvekkili tarafından davacı ile akdedilen lojistik hizmet sözleşmesine uygun olarak faturalar düzenlendiğini, taraflar arasında 01/04/2014 tarihinde akdedilen Lojistik Hizmet Sözleşmesi envanter ve sayı sorumluluğu başlıklı 6 md. 3 paragrafında … piyasa değerine bakılmaksızın tüm ürünler için % 99,5 oranında envanter doğruluğunu taahhüt etmektedir, … her bir envanter sayımında iş sahibinin ithal ürünler için maliyet yerli ürünler için ikame bedelleri sayım anında depoda bulunan emtianın envanter bedelinin % 0,5 inden yüksek envanter kaybından sorumlu olacaktır, dendiğini, bu madde hükmüne göre davacının kayıp ve veya hasar olduğu iddiası ile müvekkiline düzenlediği faturanın hükümsüz olduğunu, işbu nedenle davacı adına düzenlenen 09/05/2016 tarihli … nolu 10.004,18 TL bedelli faturanın usulüne uygun olduğunu, yine davacı tarafından sözleşmeye aykırı olarak düzenlediği faturaya karşılık müvekkili şirket tarafından 09/05/2016 tarihli … nolu 46.637,88 TL hasarlı kayıp ürün ücreti faturasının usulüne uygun düzenlediği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2009/14025 E 2011/7958 K sayılı 30/06/2011 tarihli kararında belirtildiği gibi davacı borçlu şirketin huzurdaki davayı açmakla haksız ve kötü niyetli olduğundan % 20 den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile takibin devamına haksız davanın reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”taraflar arasında lojistik hizmet sözleşmesi başlıklı sözleşme imzalandığı, sözleşmenin kapsamının depolama hizmetleri, sekonder ambalajlama ve iş sahibi tarafından yönlendirilen dağıtım yönetimi olduğu, sözleşmenin envanter ve sayım sorumluluğunu düzenleyen 6. Maddesinde tarafların envanter sayımı sonuçlarını ilgili sistemlerinden güncelleyecekleri ve iş sahibinin envanter sayımını, kendi personeli veya bağımsız 3. Taraflar kanalıyla 7 gün öncesinden bildirimde bulunarak gerçekleştirebileceği, davalı …’un piyasa değerine bakılmaksızın tüm ürünler için % 99,5 oranında envanter doğruluğunu taahhüt ettiğini ve ithal ürünler için maliyet, yerli ürünler için ikame bedelleri sayım anında depoda bulunan emtianın envanter bedelinin % 0,5 inden yüksek, envanter kaydından sorumlu olacağının düzenlendiği, sözleşmenin süresini düzenleyen 13. Maddede fesih tarihinden en az 90 gün önce iş sahibinin …’e sözleşmeyi bir yıl yenilemek istediğini bildireceği, böyle bir durumda söz konusu yeniden ödemenin başlaması öncesinde tarafların yenileme süresinde hizmetlerin verileceği fiyatları gözden geçirecek ve anlaşmaları durumunda sözleşme ilişkisini devam ettirecekleri yönünde maddeler içerdiği, taraflar arasındaki ihtilafın lojistik hizmet sözleşmesinden kaynaklı olarak davalı tarafından davacıya karşı düzenlenen faturalar nedeniyle başlatılan ve kesinleşen İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosya borcundan davacıyla davalı arasında yapılan sulh görüşmeleri sırasında davalının davacı tarafından düzenlenen iade faturalarını kabul etmiş olduğu iddiasına dayalı olarak dava konusu takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik açılan menfi tespit davası olduğu sabit olup, alınan bilirkişi raporunda davalı tarafından düzenlenen faturaların taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık içermediği, davalının sorumluluğunun sözleşmenin 6. Maddesinde davalının sorumluluğuna belli yüzdelerle sınırlama getirildiği, sulh görüşmeleri sırasında planlanan dopalama ve nakliye sürecinin devamını sağlama adına kayıp ve/veya hasarla ilgili herhangi bir tutanak bulunmadığı halde taşıyıcının depoladığı veya naklinin üstlendiği emtia için adına düzenlenen hasar bedeli yansıma faturasını, sulh görüşmeleri sırasında kabul etmiş olduğu, dosya kapsamında çekinceli taşıma belgesini hasar veya kayıp tutanaklarına dayanmayan bu faturaların fiili durumu yansıtmadığı, sulh görüşmesinde davacı ve davalının hedeflenen amacının sözleşmeyi uygun koşullarda uzatmak olduğu, davalının sözleşmenin uzatılma ihtimaline binaen davacı tarafından düzenlenen iade faturalarını kabul etmiş olduğu dosya kapsamından ve tarafların dava ve cevap dilekçelerinden anlaşılmakla HMK’ nın 188/3. maddesinde; sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrarın tarafları bağlamayacağı düzenlenmiş olup, davacı, davalının iade faturalarını sulh görüşmeleri sırasında kabul ettiğini, beyan ederek borçlu olmadığının tespitini istemiş ise de HMK 188/3 maddesindeki düzenleme karşısında davalının faturaları sulh görüşmeleri kapsamında kabul ettiği, ancak sulh görüşmelerinin sonuç vermemesi üzerine takibe konu faturaları düzenleyerek icra takibine geçtiği, icra takibine konu ettiği faturaların taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olarak düzenlendiği ve sözleşme kapsamında takip tutarı kadar davacıdan alacaklı olduğunun bilirkişi marifetiyle yapılan defter incelemesi sonucu sabit olduğu, mahkememizce davacı talebi üzerine icra dosyasına giren paranın davalıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmiş olması verilen tedbirin uygulanması nedeniyle dava değerinin %20’si olarak hesap edilen tazminatta davacının sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla ”açıkça görüleceği üzere, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında yapılan görüşmelerin tarihi dava tarihinden aylar öncesine aittir. dolayısıyla dava öncesinde yapılan bu görüşmelerin ve müvekkil şirket ile davalı şirket arasında varılan ” mutabakatın”, yerel mahkeme tarafından ”sulh görüşmesi” olarak nitelendirilmesi ve hmk m.188/3’de belirtilen ”sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz” hükmüne atıf yapılarak; delillerimiz arasında yer alan ve davalı şirketin haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlattığını ortaya koyan mutabakat metninin ve maillerin yerel mahkeme tarafından görmezden gelinerek hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. hmk m.313’te açıkça belirtildiği üzere ”sulh görüşmesi” ancak görülmekte olan bir davada söz konusu olabilir; dolayısıyla ortada herhangi bir dava söz konusu değilken müvekkil şirket ile davalı şirket arasında yapılan görüşmeler sonucunda varılan ”20/11/2015 tarihli mutabakatın”; yerel mahkeme tarafından yanlış bir şekilde ”sulh görüşmesi” olarak nitelendirilmesi ve bu sebeple haklı davamızı reddetmesi hukuka aykırıdır! Ortada bir mutabakat vardır ve taraflar bu mutabakat neticesinde zaten aralarında anlaşmışlardır. mutabakat neticesinde zaten müvekkil şirket tarafından davalıya fatura kesilmiştir. Bu husus sabittir. Sulh görüşmesi olarak lanse edilen durum aslında anlaşma ile sonlanan bir mutabakattır. Buna rağmen davalı tarafça haksız ve hukuka açıkça aykırı olarak menfaat sağlama peşine düşülmüştür. Bu durumun tarafımızca kabulü mümkün değildir. Diğer bir husus olarak; denetime elverişsiz, taraflı ve gerekçeli olmayan bilirkişi heyeti raporlarına dayanılarak hüküm tesis edilmesinin kabulü mümkün değildir. Müvekkil şirket ile davalı şirket arasında alacak-borç ilişkisi kalmamıştır. Dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğumuz ayrıntılı cari hesap ekstresinden de müvekkil şirketin davalı şirkete borçlu bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, lojistik hizmet sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Davaya konu İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı takip alacaklısı tarafından davacı takip borçlusu hakkında cari hesap alacağı açıklamasıyla 56.642,10 TL için 17/11/2016 tarihli icra takibi başlatıldığı görülmektedir. Mahkemece mali müşavir ve nakliyat uzmanı bilirkişilerden oluşan heyetten rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler 06/04/2018 tarihli raporlarında özetle; dosyaya sunulan e-postalardan taraflar arasında 2015 yılı Kasım ayında bir takım toplantıların yapıldığı 20/11/2015 tarihinde yapılan toplantıda bir sonuca varıldığı, bazı envanter noksanlıkları için davacı tarafından davalıya faturalar kesilmesi konusunda anlaştıkları, söz konusu faturaların davacı tarafından davalıya kesildiği, davalının bu faturaları ticari defterlerine kayıt ettiği, ancak daha sonra söz konusu faturaların iade edildiği ve davalı tarafından davacı tarafa takip konusu 46.637,88 TL ve 10.004,18 TL bedelli, faturaların kesildiğinin anlaşıldığını, davalının taraflar arasındaki sulh görüşmelerin yapıldığını kabul ettiğini ancak sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrarın tarafları bağlamayacağını belirterek sonucuna itiraz ettiğini, taraflar arasında yapılan lojistik hizmet sözleşmesinin 6. Maddesinde stok sayımındaki eksiklik dolayısıyla davalının sorumluluğuna belli yüzdelerle sınırlama getirildiğinin sabit olduğu, davacı ile davalı arasındaki anlaşmanın esasen stok sayımındaki eksiklik/fazlalıktan değil, davacıya ait malların bir kısmının nakliye sürecinde kaybolması ve-veya hasara uğramasından kaynaklandığı öne sürülmüş ise de taraflar arasında yapılan sulh görüşmelerinde davalının kabul ettiği, 30/11/2015 tarihli iade faturasının örneğinin dosyada mevcut olmadığı, bir başka ifadeyle süreklilik arz etmesi planlanan depolama ve nakliye sürecinin devamını sağlama adına kayıp ve/veya hasarla ilgili herhangi bir tutanak bulunmadığı halde taşıyıcının depoladığı veya naklini üstlendiği emtia için adına düzenlenen yansıtma faturasını sulh yoluyla kabul etmiş olmasının bu faturanın fiili durumu yansıttığını söylemenin dosya münderecatı yönünden mümkün olmadığını, davalının davacı adına düzenlediği iki faturanın taraflar arasında akdedilen lojistik hizmet sözleşmesinin herhangi bir maddesiyle çelişmediği yönünde rapor tanzim edilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporunda dosya kapsamında olmadığı anlaşılan iade faturasının denetime elverişli okunaklı örneğini sunması için davacıya süre verilmiş, davacı iade faturalarını dosyaya sunmuş ve mahkemece iade faturaları da nazara alınarak ve tarafların rapora karşı itirazlarını karşılayacak şekilde ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişiler 26/11/2018 tarihli ek raporlarında özetle, kök raporda süreklilik arz etmesi planlanan depolama ve nakliye sürecinin devamını sağlama adına kayıp ve/veya hasarla ilgili herhangi bir tutanak bulunmadığı halde taşıyıcının depoladığı veya naklinin üstlendiği emtia için adına düzenlenen hasar bedeli yansıma faturasını, sulh yoluyla kabul etmiş olmasından hareketle çekinceli taşıma belgesini hasar veya kayıp tutanaklarına dayanmayan bu faturaların fiili durumu yansıttığını denetime elverişli bir şekilde söylemenin mümkün olmadığını, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin 6. Maddesinde davalının sorumluluğuna belli yüzdelerle sınırlama getirildiği, yine davacının kök rapora itiraz dilekçesi ekinde sunulan iki adet iade faturasının denetime elverişli durumun dava dosyasında mevcut olmadığı yönünden rapor tanzim edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 01/04/2014 tarihli lojistik hizmet sözleşmesi şu şekilde düzenlenmiştir. ”2. Sözleşmenin Kapsamı: …, İŞ SAHİBİ tarafından kendisine yazılı olarak bildirilen tamamlanmış haldeki ürünler ile İş Sahibinin bağlı şirketlerinin üretim tesislerinden Türkiye’ye ithal edilen farmasötik ürünlerinin -Depolama hizmetlerini -Ambalajlama -İş sahibi tarafından yönlendirilen dağıtım yönetimini İşbu sözleşme ve eklerinin koşullarına göre gerçekleştirecektir. 3.1. İŞ SAHİBİ, Tedarikçileri ve Müşterileri ile … arasında organizasyonel birimler nezdinde koordinasyonu sağlamak ve İŞ SAHİBİ’ne bilgi verecek olan müşteri temsilcilerini tayin etmek, 3.2. Ürünlerin, tüm yasalara ve yönetmeliklere uygun olarak, ancak, yazılı kurallara ve Bölgedeki hükümet birimlerinin gerekliliklerine ve belediye denetmenlerinin taleplerine göre ve yine, İŞ SAHİBİ’nin, …’e bildireceği koşullara göre depolanmasını temin etmek, 3.3.Ürünlerin envanter kontrolü ve envanter yönetimini gerçekleştirmek, 3.4. Ürünlerdeki açık hasarı kontrol etmek ve hasar durumunda hasar tutanağı düzenlemek, 3.5. İŞ SAHİBİ’nin yazılı izni şartı ile ürünlerin piyasadan iade alınması, İŞ SAHİBİ ile anlaşma halinde ayrı bir talimat verilinceye kadar alınan iade Ürünlerin ayrı bir “iade Ürünler” alanında, muhafaza edilmesi, 3.6. Ürünlerin depolanması; İŞ SAHİBİ’nin talimatlarına göre siparişlerin hazırlanması, nakliyeye hazır hale getirilmesi, 3.7. Ürünlerin, yasal belgeleri ile İŞ SAHİBİ’nin teslimat bildirimi ve faturasına uygun olarak nakli, 3.8. Aylık sistematik stok karşılaştırmasını ve envanter kontrolünü, yılda iki defa, masrafları İŞ SAHİBİ’ne ait olmak üzere gerçekleştirmek ve sonuçları İŞ SAHİBİ’ne bildirmek, 4 .İş_ Sahibinin Sorumlulukları: 4.1. İŞ SAHİBİ tarafından …’e, belirtilen Hizmet yükümlülüklerinin yerine getirilmesi için gönderilen verilerin (Ürünlerin kabulü için ön bilgiler, sipariş bilgileri, ürün tanımları, sevkiyat adresleri vs.) tamamıyla hatalı eksik yanlış olması durumunda, İŞ SAHİBİ, bu zararları, zararı kanıtlayıcı belgelerin kendine sunumu üzerine tazmin edecektir, ancak …, bu zararları , zararı kanıtlayıcı belgelerin kendine sunumu üzerine tazmin edecektir, ancak …, bu zararları asgari düzeye indirmek için azami gayret sarf edecektir. 4.2. İŞ SAHİBİ Sözleşmenin feshi tarihinden itibaren 7 iş günü içerisinde (veya, taraflar arasında anlaşmaya varılan diğer süre içerisinde) ürünlerini geri alacaktır, ürünlerin, 7 iş gününden fazla bir süre depoda kalması durumunda, İŞ SAHİBİ, depolama ücretini %50 fazlası ile ödeyecektir. 4.7 İŞ SAHİBİ sonraki yıl için tahmini hacimlerini ve mevsimlik program değerlerini …e en geç içinde bulunulan yılın Kasım ayının sonundan önce teslim edecektir. 6. Envanter ve Sayım Sorumluluğu: … yılda iki defa Haziran ve Aralık aylarında envanter sayımı gerçekleştirecektir. … ve İŞ SAHİBİ envanter sayımının sonuçlarını ilgili sistemlerinde güncelleyeceklerdir. ‘ … piyasa değerine bakılmaksızın tüm ürünler için %99,5 oranında envanter doğruluğunu taahhüt etmektedir, … her bir envanter sayımında iş sahibinin ithal ürünler için maliyet, yerli ürünler için ikame bedelleri sayım anında depoda bulunan emtianın envanter bedelinin %0,5 inden yüksek envanter kaybından sorumlu olacaktır. 12. Ödeme ve Faturalama: Depo hizmetlerinde 01.04.2014 tarihinde imzalanmış olan işbu sözleşmede belirtilen fiyatlar 31.12.2014 tarihine kadar sabit tutulacaktır ve 01.01.2015 tarihinde bu fiyatlar 01.04.2014 ile 31.12.2014 tarihleri arasındaki TÜİK (TÜFE*ÜFE) 2 oranında revize edilecektir. 13.Sözleşmenin Süresi: İşbu sözleşme imzalanması ile birlikte geçerli olacak (Geçerlilik Tarihi) ve de ürünlerin ilk olarak … deposuna yerleştirilmesi ile yürürlüğe girecektir. Yürürlük tarihini takip eden 24 ayın son gününden önceki güne kadar yürürlükte kalacaktır. Fesih tarihinden en az 90 gün önce İŞ SAHİBİ, …e sözleşmeyi bir yıl yenilemek istediğini bildirecektir, böyle bir durumda söz konusu yenileme döneminin başlaması öncesinde taraflar, yenileme süresinde hizmetlerin verileceği fiyatları gözden geçirecek ve anlasmaları durumunda sözleşme ilişkisini devam ettireceklerdir.” Davacının 01.04.2014 imza tarihli sözleşmeyi 01.06.2016 tarihinden geçerli olmak üzere 1 yıl süre ile yenilemek istediği ihtarname keşide ederek …e bildirdiğini, İhtarnamede ayrıca önceki sözleşmenin fiyat artış şartlarına sadık kalınması halinde sözleşmenin uzatılmasını kabul edeceğini …e bildirdiği, Davalı … tarafından gelen fiyat tekliflerinin yaklaşık %40 lara varan artış gösterdiği görüldüğünden davacı İş Sahibinin sözleşmeyi yenilemekten vazgeçtiği, Davacı tarafından 01.04.2014 tarihinde imzalanan sözleşmenin 01.06.2016 tarihinden geçerli olmak üzere sözleşmenin feshedildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki mail yazışmalarından; 2015 yılı Kasım ayında bir takım toplantılar yapıldığı, 20.11.2015 tarihinde yapılan toplantıda bir sonuca varıldığı bazı envanter noksanlıkları için davacı tarafından …’e faturalar kesilmesi konusunda anlaştıkları, davacının 30/11/2015 tarihli 966 adet stok farkı bedeli, 757 adet stok hasar bedeli, 757 adet stok hasar bedeli, mutabakat ceza bedeli açıklamalı toplam 46.637,88 TL bedelli ve yine 30//11/2015 tarihli ceza bedeli açıklamalı 526,66TL bedelli e-faturalar düzenlendiği, bu faturaların davalı tarafından iade edilerek davacıya takip konusu 09.05.2016 tarihli hasar kayıp ürün açıklamalı 46.637,88 TL ve yine 09.05.2016 tarihli 10.004,18 TL bedelli (toplamda 56.642,06 TL) e-faturaların kesildiği anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır… Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Yasal düzenlemeler uyarınca faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek kullanan kimse, bu faturanın ticari defterlerine kaydı gereken bir belge olduğunu, mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini, mal yada hizmeti aldığını kabul etmiş sayılır. Somut dosyada; davacının alacağını oluşturan faturaların, davalıya tebliğ edilmekle birlikte, davalı tarafından süresinde iade edilmediği ve davaya konu faturaların düzenlediği anlaşılmaktadır. Emsal ilamlarda belirtildiği gibi HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca davacının borçlu olmadığını ispatladığı anlaşılmakla, mahkemece bu husus dikkate alınmaksızın sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrarın tarafları bağlamayacağı şeklinde hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında, sulh konusuna da değinmek gerekmektedir. Sulh, HMK 313 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, bulunduğu üçüncü bölüm itibariyle davayı sona erdiren taraf işlemlerindendir. Bu bağlamda davalı tarafın dile getirdiği HMK 188/3 maddesinde düzenlenmiş olan ”ikrarın davalıyı bağlamadığından” söz edebilmek için, ister mankeme içi isterse de mahkeme dışı sulh olsun, yapılan ikrarın bir dava esnasında sulh amacıyla yapılmış olması gerekir. Oysa davalının savunmasının aksine, henüz ortada bir dava bulunmadan çok önceki bir tarihte tarafların bir araya gelerek yaptıkları görüşmelerdeki kabul/ikrar beyanlarının bağlayıcı olmamasını gerektirir bir dava süreci söz konusu değildir. Taraflar arasında bu manada görüşmelerdeki kabullerin veya ikrarların, sözleşmenin yenilenmemesi/uzatılmaması hallerinde geçersiz olacağına dair bir şart da öngörülmemiş olduğundan; mahkemenin davalının savunmasına itibar ederek davayı red etmesi, usulüne uygun olarak düzenlenmiş ve tebliğ edilmekle, davalı tarafından defterlerine kaydedildikten sonra itiraz süresinden çok sonraki bir tarihte iade ettiği faturaları dikkate alarak davayı HMK 188/3 maddesindeki düzenleme uyarınca reddetmesi doğru bulunmamıştır. HMK’nin 353/(1)-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında …” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nin 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca kararın kaldırılarak davanın kabulüne ve davalının kötüniyeti kanıtlanamadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜ ile, 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1296 E. 2019/243 K. Sayılı 12/03/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2- Davanın KABULÜNE, a-Davacının, davalının başlattığı İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinden dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, b-Davalının kötüniyeti kanıtlanamadığından, kötüniyet tazminatı talebinin reddine 3-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden, a-Alınması gereken 3.869,22 TL karar harcından peşin yatırılan 967,31 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.901,91 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, b-Davacı tarafça sarf edilen 967,31 TL peşin harcın davalıdan alınıp davacıya iadesine, bunun dışında başvurma ve vekalet harcı 33,50 TL bilirkişi ücreti 1.500,00-TL ile posta masrafı 185,50-TL olmak üzere toplam 1.719,00-TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri yönünden, a-Davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, b-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davacı tarafça yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, c-Davacı tarafın yapmış olduğu 165,70 TL (istinaf başvuru ve karar harcı toplamı) ile istinaf posta masrafı 75,00 TL olmak üzere toplam 240,70 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara karar kesinleştğinde ilk derece mahkemesince iadesine, d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğihne, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/03/2023