Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1273 E. 2023/304 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1273
KARAR NO: 2023/304
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2019
ESAS NO: 2018/1159
KARAR NO: 2019/861
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 26/11/2018
KARAR TARİHİ: 22/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki anlaşma gereği, davalı reklam ajansı, davacının sahibi olduğu, www…com.tr alan adlı internet adresinde müşterisi olan … SİGORTA ‘ya ait reklam yayını verdiği, Söz konusu yayınlara ilişkin görsellerin oluşturulması ve yayın aşamasına uygunluğu davalı şirket çalışanı … (…@…com) onaylanmış, taraflar arasında bu hususta mail trafiği yaşandığı, Verilen hizmet sonucunda 6.490,00 TL bedelli ve 31.05.2017 tarihli fatura düzenlendiği, davalı, kendisine … Kargo aracılığı ile gönderilen faturaları tebliğ aldığı ve fakat herhangi bir ödeme yapmadığı, bu sebeple borcun tahsili için Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya ile icra takibine başlandığı, davalının itirazı ile takibin durduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalının/borçlunun “Yetki, Asıl alacak, faiz, ferileri” hakkında kanun ve usul hükümlerine aykırı olarak kötü niyetle yaptığı ‘İtirazların İptali’ ile ‘Takibin Devamına’, ayrıca, %20 ‘den az olmamak üzere ‘İcra İnkar Tazminatı na dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Alacak ile ilgili olarak iki tarafın vardığı bir mutabakat olmadığını, alacağın likit olmadığını, bu nedenle icra takibi usule aykırı olarak yapıldığını, taraflar arasında karşılıklı mahsuplaşmaya ve mutabakata varılmamış, net alacak ortaya çıkartılmadığını, bu nedenle müvekkilinin yapmış olduğu itirazın haklı olduğunu, tahakkuk etmiş bir alacak olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…bilirkişi incelemesi yaptırılarak ticari ilişkinin konusu, fatura konusu hizmetin verilip verilmediği irdelenmiştir. Bilirkişi raporunda davacı tarafın verilen hizmete sonrasında davalı şirket adına fatura düzenlediği faturanın açık fatura olduğu ,faturanın 9.6.2017 tarihinde tebliğ edildiği, defterlerde ilgili faturanın kıydığının bulunduğu davalıdan defter kayıtlarına göre 6.490 TL alacaklı olduğu davalı defterlerinin ise sahibi lehine delil olma özelliğinde olmadığı, kendi kayıtlarına göre de davacıya 6.490 TL borçlu göründüğü anlaşıldığından haksız itirazın iptali, ve likit alacak nedeniyle de icra inkar tazminatına” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin adresinin Beşiktaş olduğunu, İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, yetkisiz mahkemenin karar verdiğini belirterek usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, reklam hizmetinden kaynaklı cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacının 6.490,00TL cari hesap alacağı için takip başlattığı, davalının süresi içerisinde borca itiraz ettiği, davacının ise süresinde işbu davayı açtığı görülmektedir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 11/03/2019 tarihli duruşmada davalı tarafça yapılmış olan yetki itirazın reddine ve12/07/2019 tarihli duruşmada davanın kabulüne dair karar verilmiş olup davalı tarafça yetki yönünden istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.2004 sayılı İİK’nin 50. maddesinde yetki düzenlenmiştir. Düzenlemede, para ve teminat borcu için takip hususunda usul kanununun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunacağı belirtilmiştir. Takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 6. maddesinde genel yetkili mahkeme düzenlenmiş ve genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu ifade edilmiştir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu, alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.Davaya konu alacak da taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden doğmaktadır. HMK 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağı, taraflarca inkar edilmeyen akdi ilişkiden kaynaklanan verilen hizmetin parasal karşılığı olup dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkindir. Diğer bir ifade ile davacının sözleşme kapsamında vermiş olduğu hizmet karşılığında davacının borcu para borcudur. TBK 89/1 maddesi uyarınca borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25/04/2018 tarih 2017-19-902 Esas 2018/973 Karar sayılı ilamında bu husus “HMK’daki yetki kuralları ilâmsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nin 6. maddesine göre ilâmsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı fatura konusu edilen malların teslim edildiği hâlde bedelinin ödenmediğini belirterek iddia ettiği alacağı için takip başlatmıştır. Davalıya ilâmsız icra takibine dayanak Örnek: 7 Ödeme Emri gönderilmiştir. İlâmsız icra takibi yalnız para alacakları için geçerli olacağından, davanın dayanağı icra takibinin de para alacağına ilişkin olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki akdi ilişki inkâr edilmemiş olup, dosya kapsamına göre sözleşmenin ifa edileceği yer de açıkça belirlenmediğinden davacı, yerleşim yeri olan icra dairesinde de takip yapabilecektir. Bu nedenle mahkemece, Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmelidir.Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde her alacağın sonuçta bir para ödemesine dayanabileceği, Borçlar Kanunu’nun 73/1. maddesinde getirilen düzenlemenin sadece karz (ödünç) akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulünün gerektiği, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda bu maddeye göre yetkili mahkeme ve icra müdürlüğünün tayini hâlinde; para borçlarıyla ilgi tüm ihtilâfların davacının ikametgâhında takibe ve davaya konu olması sonucunu doğuracağı, HMK ve İİK’da yer alan yetki ile ilgili kuralların da ihlal edilmiş olacağı, alacak talebinin konusunun teslim edilmiş mal olduğundan direnme kararının yerinde olduğu yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.” şeklinde ifade edilmiştir.Davalı vekili sunulan istinaf dilekçesinde ve cevap dilekçesinde davalının adresinin Beşiktaş/İstanbul olduğu belirtilerek yetki itirazında bulunmuş ise de; takip tarihi itibariyle davacı şirketin merkezi Küçükçekmece olduğundan Bakırköy mahkemelerinin de yetkili olduğu belirtildiğinden, yukarıda yer alan bilgiler ışığında istinaf itirazın yerinde olmadığına karar vermek gerekmiştir.Açıklanan nedenlerle HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 111,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 68,90 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/02/2023