Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1267 E. 2023/456 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1267
KARAR NO: 2023/456
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/1156 Esas
KARAR NO: 2018/1058
KARAR TARİHİ: 24/10/2018
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalının … Adapazarı ve Çatalağzı tesislerinin çevrenin temizliği, bakımı, sosyal hizmetleri, yemek pişirme ve yemek servisi yapılması işi için 24/12/2012 tarihinde sözleşme akdedildiğini, davalı … işçilerinden … tarafından kıdem tazminatının ödenmemesi nedeniyle müvekkil kurum aleyhine ve davalı aleyhine alacak davası açıldığını, dava sonucunda ise ödenmeyen kıdem tazminatın mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıyla müvekkili kurum ile davalı …’den tahsiline karar verildiğini, bunun üzerine müvekkili kuruma Sakarya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra emri gönderildiğini, bu itibarla icra dosyasına 18.905,78 TL – 396,65 TL’de karar harcı olmak üzere toplamda 19.302,43 TL müvekkili kurumca ödeme yapıldığını ancak; davacı ile davalı arasında akdedilen 24/12/2012 tarihli sözleşme ve sözleşmenin eki niteliğinde olan hizmet işleri genel şartnamesine ve diğer ek belgelere göre müvekkilinin işçi alacaklarından 3 aylık ücret alacağı dışında sorumluluğunun bulunmadığını belirterek ödenmiş olan toplam 19.302,43 TL’nin davalıdan rücuen tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ödediği miktarın tamamında rücu hakkına sahip olmadığını, alt işverenin işçilerine karşı asıl işverenin sorumluluğunun müteselsil sorumluluk olduğunu, bu konunun Borçlar Kanunu’nda düzenlendiğini, dolayısı ile kusur oranlarının dikkate alınması gerektiğini, yeni Borçlar Kanunu’nun 62. madde ile 61. madde. gerekçesinde bu durumun izah edildiğini, davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararın oluşmasında tek başına sorumlu olduğunu, işçiye zarar veren eyleme katkı sağlayan birden fazla işverenin olduğu durumlarda işverenlerin kusur oranlarının tespit edilemediği hallerde her birinin bu zarardan eşit derecede sorumlu olacağını, iş akdi feshedilen işçilerin bizzat davacı tarafından seçilmiş ve istihdam ettirilmiş olduğunu ve yine işten çıkarılmasının da davacı tarafından yapıldığını, davacının rücu talebinin kabul görmesinin kötü niyetin himaye edilmesi anlamına geleceğini, bu sebeple kusursuz olan müvekkiline yöneltilen rücu talebinin reddini, bu talebin kabul görmemesi halinde sorumluluğun %50’den fazla olamayacağını, faiz başlangıç tarihinin ise dava tarihinden itibaren olacağını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Sakarya İş Mahkemesinin 10/02/2015 tarih 2014/35 Esas ve 2015/177 Kararı ile 3. Kişi lehine hüküm altına alınan işçi hakkı, yasa koyucu tarafından, 1475 sayılı yasanın 14/2.bendinde ile evlilik nedeniyle sözleşmenin feshi ve kıdem tazminatından sorumluluğun işverene ait olduğuna dair bir kusursuz sorumluluk hali olduğundan ve yürütülen iş bakımından esasen sorumluluk üst iş verene it olduğundan ve sözleşme ve ihale dokümanı ile de iş sözleşmesinden kaynaklanan ve işverenin kusursuz sorumluluk hallerinden kaynaklanan işçi haklarının alt işveren temlik edildiği sabit olmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Dosya üzerinden hukukçu öğretim görevlisi bilirkişi …’den alınan 11/07/2018 tarihli bilirkişi raporu ile; davacının ilama dayalı olarak Sakarya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına mahsuben 22/09/2017 tarihinde 18.905,78 TL ve 396,65 TL ise harç olmak üzere toplam 19.302,43 TL ödeme yaptığı, ödenmiş bulunan bu miktar paradan dolayı davacı ile davalı arasındaki iç ilişkiden kaynaklanan sorumluluğun doktrin tarafından kısmi borçluluk ilişkisi olarak Yargıtay uygulaması itibariyle de iş kanunun m.2 kapsamında birlikte sorumluluk olarak kabul edildiği ve kusur oranlarını belirleme imkanı olmadığından yarı yarıya sorumluluğun esas alınmasının gerektiğinin kabul edildiği, bu uygulama doğrultusunda davacının davalıdan rücu suretiyle talebi mümkün alacak miktarının 19.302,43/2=9.651,22 TL olduğu tespit edilmiş ise de yukarıdaki gerekçeler ile rapora itibar edilmemiştir.Tüm bu nedenlerden dolayı 3.kişi işçi tarafından talep edilipte davacı üst işveren tarafından ödenip, ödemenin alt işverene rücu sureti ile tahsili niteliğindeki davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; uygulanması gereken yasal durumun “… 11.09.2014 tarihli 6552 sayılı İş kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması ile bazı alacakların yeniden yapılandırılmasına dair kanunundur. Kanunun 8. maddesi bu konuya ilişkin düzenlemeyi içermektedir. Bu madde kapsamında kanun uygulanmasına dair Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yönetmelik çıkarma yetkisi verilmiştir. İlgili kurum ve kuruluşların görüşü alındıktan sonra söz konusu maddenin (8. madde) son fıkrası uyarınca Kamu İhale Kanunu’na Göre İhale edilen personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımları kapsamında istihdam edilen işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmesi hakkında yönetmelik 08.02.2015 tarih ve 29261 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş” belirtilerek ilgili yasanın yürürlüğünden önce iş akdi feshi yapılmış olan işçilere ilişkin ödeme yapılamayacağını belirtmekle, bu duruma göre davanın kabulünün gerekeceği, aksi taktirde en azında 1/2 oranında kabulü yönünde karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava; taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesine dayalı olarak davacının, alt işveren sıfatıyla davalı şirkette çalıştırılan dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatının davalı alt işverenden rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı, Sakarya İş Mahkemesi’nin 10/02/2015 tarih 2014/35 E. ve 2015/177 K. sayılı kararına dayalı olarak dava dışı … tarafından davalılar aleyhine Sakarya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını ve 19.302,43 TL ödeme yaptıklarını, ancak sözleşmenin eki niteliğindeki Hizmet İşleri Genel Şartnamesine göre İşçi alacaklarından 3 aylık ücret alacağı dışında sorumluluklarının bulunmadığı belirtilerek ödenen miktarın rücu sureti ile tahsilini talep etmiştir. Sakarya İş Mahkemesi’nin 10/02/2015 tarih 2014/35 Esas ve 2015/177 Karar sayılı kararı incelendiğinde, davacı …’ın alt işveren sıfatıyla davalı … Ltd. Şti. ve üst işveren sıfatıyla da … A.Ş. aleyhine kıdem tazminatının tahsili davası açtığı ve mahkemenin davacının 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesi yollamasıyla yürürlükte bulunan 1475 sayılı yasanın 14. maddesinin 1. fıkrası kapsamında davacı bayan işçinin evlendiği tarihten bir yıl içinde evlilik sebebiyle iş sözleşmesini feshetmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanacağı düzenlemesi nedeniyle, davacı işçinin 02/06/2013 tarihinde evlenmesi ve 09/06/2013 tarihli işten ayrılış bildirgesinde de çıkış kodunun bildirilmiş olması karşısında, 7.900,81 TL brüt kıdem tazminatının sözleşmenin feshinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsili suretiyle davacıya verilmesine karar verdiği, Sakarya İş Mahkemesi’nin 10/02/2015 tarih 2014/35 Esas ve 2015/177 Karar sayılı kararının Sakarya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası üzerinden icraya konduğu ve kıdem tazminatı, işlemiş faiz, ilan ve kart ücreti ve yargılama giderinden oluşan toptan 12.439,65 TL’nin tahsilini talep edildiği, 17.08.2017 tarihinde icra müdürlüğünce düzenlenen kapak hesabında bu tarih nazara alınarak borç miktarının 3.992,59 TL olarak belirtildiği ve 05.09.2017 işlem tarihli havale ödemesi ile bu miktarın davacı tarafça ödendiği, 10.03.2015 tarihinde de 14.913,19 TL’lik teminat mektubunun sunulduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; davacının toplamda 19.302,43 TL ödeme yaptığı, taraflar arasında düzenlenen hizmet alımı sözleşmesinin atıf yaptığı genel şartnamede tarafların imzasının bulunmadığı, bu şartnamenin davacı idare tarafından tek taraflı düzenlendiği, bu sebeple genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi gereği, dolayısıyla iç ilişkideki sorumluluğunu doktrin tarafından kısmi borçluluk ilişkisi olduğu ve Yargıtay uygulaması bakımından İş Kanunu 2. madde kapsamında birlikte sorumluluktan kaynaklandığının kabulü ile kusur oranlarını belirleme imkanı mevcut olmadığından yarı yarıya sorumluluğun esas alınması gerektiği dolayısıyla, davacının davalıdan rücu edebileceği kısmın 19.302,43/2=9.651,22 TL olduğu, hizmet alımı sözleşmesinin 22. maddesinde atıf yapılan genel şartnamenin kabulü halinde ise; iç ilişkide rücu edilebilecek kısmı buna göre belirlenerek dava dışı 3. kişinin son brüt maaşından tespit edilmesi ve bir hesap uzmanı bilirkişi tarafından bunun üç katının – ödenmiş kısımdan mahsup edilmek üzere sonuca gidilmesi gerektiğini görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı ile davalı arasında 24/12/2012 tarihinde 2012/157198 ihale kayıt numaralı iş kapsamında “… Adapazarı ve Çatalağzı (Zonguldak) tesisleri ile çevresinin temizliği, bakımı, sosyal hizmetleri, yemek pişirme ve yemek servisi yapılması işi” için ihale lehtarı davalı ile hizmet alım sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin 8.2. maddesiyle ihale dökümanının bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olarak kabul edildiği, ihale dökümanının idareyi ve yükleniciyi bağlayacağı sözleşme ile ihale dökümanı arasında farklılık olması halinde ihale dökümanında yer alan hükümlerin esas alınacak olduğu, bu kapsamda ihale dökümanının, hizmet işleri genel şartnamesi, idari şartname, sözleşme tasarısı, birim fiyat tarifleri, özel teknik şartname, teknik şartname ve açıklamalardan oluştuğu görülmektedir. Sözleşmenin 22.1. maddesinin “yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyerek emredici hükümleri ve genel şartnamenin 6. bölümünde belirlenmiş olup yüklenici bunları aynen uygulamakla yükümlüdür.” şeklindedir.Hizmet işleri genel şartnamesinin 38. maddesinde ise ”Yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin, işi yapılmakta olduğu bir iş kolu veya meslekte aynı tipteki bu iş için mevzuatla kabul edilenden daha az elverişli olmayan şartlarda çalışmalarını ve ücret almalarını sağlayacaktır. Ücret, yan ödeme ve çalışma şartlarının toplu sözleşme veya mevzuatla tespit edilmemiş olması halinde yüklenici, en yakın ve uygun bir bölgedeki işkolu veya meslekteki aynı bir iş için mevzuatla tespit edilenlerden daha elverişli olmayan ücret, yan ödeme ve çalışma şartlarını sağlayacaktır. Yüklenici, varsa alt yüklenicilerin bu çalışma şartlarına uymalarını sağlamak için gerekli tedbirleri alacaktır. Personel alacakları, hak ediş raporunun düzenlendiği tarihten önceki (için ücretleri ödeme günü öncesindeki) günleri için belirlenmiş sayılır. Bu tür alacakların üç (3) aylık tutarından fazlası hakkında idareye herhangi bir sorumluluk yüklenemez” hükümleri yer almaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacağından hangi tarafın ne oranda sorumlu olduklarına ilişkin olup uyuşmazlığın çözümünde yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre ihtilafın çözümlenmesi gerekmektedir.Dava konusu olayda davacı ile davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusudur ve işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla getirilmiş olan sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanunun 146. maddesinde “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Ve hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ile diğerlerine rücu hakkını haizdir. Birinden tahsili mümkün olmayan miktar, diğerleri arasında mütesaviyen taksim olunur.” (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. maddesi “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.”) şeklindeki hükümde de müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Dosyada bulunan sözleşmeler incelenmiş olup, mevcut sözleşmelerin 22. maddesi ile yüklenicinin çalıştıracağı personele ilişkin sorumluluklarının genel şartnamenin 6. bölümünde belirlendiği belirtilmiştir. Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede, çalışan işçilerin hak ve alacaklarından hangi tarafın sorumlu olacağının açıkça düzenlenmiş olması halinde tarafların serbest iradeleri ile imzalamış oldukları sözleşme ve şartname hükümleri, tacir sıfatına haiz her iki tarafı da bağlayacağından, dava dışı işçiye ödenen bedellerden hangi tarafın sorumlu olduğunun tespiti için öncelikle dava dışı işçinin tabi olduğu tüm hizmet alım sözleşmeleri ve genel, idari, teknik şartnameler getirtilerek incelenmesi gerekmektedir. Sözleşme ve şartnamelerde, işçilere ödenen bedellerden alt yüklenicilerin sorumlu olacağı belirlendiği takdirde, her bir alt işveren kendi dönemi ile sınırlı olacak şekilde hesaplanacak olan bedelden tam olarak sorumludur. Eğer sözleşmede ve şartnamelerde bir hüküm yer almıyorsa bu durumda her bir alt işverenin sorumlu olduğu hesaplanan bedelden, davacı alt işverenlerle birlikte yarı oranında sorumludur. Bu nedenle dava dışı işçinin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak ödenen bedellerin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 23/03/2021 tarihli 2021/616 E. 2021/1083 K. sayılı ilamında; “… Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.” şeklindedir. Emsal ilamda ifade edildiği üzere yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatının iş akdini haksız olarak fesheden işverenden tahsili gerektiği için, bu kalemlerden fer’ileri ile birlikte (takip tarihine kadar işlemiş faiz, ödeme tarihine kadar işlemiş faiz, icra ve mahkeme harçları da dahil) sadece son işveren sorumludur. Ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da davalı aleyhine hükmedilecek işçilik alacağı miktarına göre oranlama yapılarak hesap edilmesi gerekmektedir.Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ihale sözleşmelerinin tamamen tek taraflı bir şekilde genel işlem koşullu mahiyetinde düzenlendiği belirtilmiştir. O halde, mahkemece, dava dışı işçinin çalışma dosyası ve Sakarya İş Mahkemesi’nin 2014/35 Esas ve 2015/177 Karar sayılı dosyası getirtilmeli, davacı alt işveren nezdinde çalıştığı dönemler tespit edilerek, yukarıda ifade edildiği gibi, mahkeme kararında hükmedilen kıdem tazminatından davalı alt işverenin kendi çalıştırdığı dönemle sınırlı sorumlu olmak üzere, ayrıca yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de davalı alt işverene rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının sorumlu olduğu miktar belirlenmelidir. Mahkemece dava dışı işçinin davalı şirket bünyesinde çalıştığı dönem tespit edilerek sorumlu olduğu miktarın hesaplanması için bilirkişi raporu alınmalı sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nin 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2017/1156 Esas, 2018/1058 Karar sayılı ve 24/10/2018 tarihli kararının HMK’nin 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine iadesine,4-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacıya İADESİNE, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22.03.2023