Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1253 E. 2023/278 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1253
KARAR NO: 2023/278
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1184
KARAR NO: 2019/586
KARAR TARİHİ: 26/06/2019
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalı firma aleyhine İstanbul … icra Müdürlüğü nezdinde … E. numaralı dosya üzerinden başlatılan icra takibine davalı firmanın haksız ve dayanaksız itirazı neticesinde icra takibinin durduğu, müvekkili firmanın genel olarak müşterilerine yemek kartı ve yakıt kartı hizmeti olmak üzere 2 tür hizmet verdiğini, firmaların çalışanlarının işbu kartları üye işyerlerinde bedel ödemeksizin yemek almakta kullandıklarını ve araçlarına üye akaryakıt istasyonlarında bedel ödemeksizin yakıt aldıklarını, firmaların da çalışanlarının her ay bu kartlar ile yaptığı harcamalar için müvekkili şirkete toplu ödemeler yaptığını, … yemek kartlarının kullanılması nedeniyle davalı borçlunun, müvekkili şirkete ödenmemiş 79.632,50 TL borcu bulunduğunu, davalı tarafça itiraz edilmeyen faturaların metinlerinde de aylık vade farkının (gecikme faizi) %2.5 olarak öngörüldüğünü ve icra takibinde bu oranın uygulandığını, … yakıt kartlarının kullanılması nedeniyle davalı borçlunun, müvekkili şirkete ödenmemiş 949,42 TL borcu bulunduğunu, bununla birlikte taraflar arasında akdedilen sözleşmede aylık vade farkının (gecikme faizi) %3 olarak öngörüldüğünü ve icra takibinde bu oranın uygulandığını, davalının itirazının haksız olduğunu beyan ederek; davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmesini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkili icra dairesinin müvekkilinin adresi itibariyle Bakırköy İcra Daireleri olduğunu, müvekkili şirketin davacıya belirtilen miktarda borcu bulunmadığını, işbu davaya konu icra takibinde davacı şirket tarafından talep edilen meblağın müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları ile uygunluk arz etmediğini, bu sebeple takibe yapılan itirazın yerinde olup usul ve yasaya aykırı açılan davanın ve icra inkar tazminatı isteminin reddi gerektiğini, faiz oranının yüksek olduğunu, beyan ederek, davanın reddi ile müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin icra dairesinin yetkisine yapmış olduğu yetki itirazının reddine dair karar verilmiştir. …Taraflar arasındaki ticari ilişkiden dolayı kaynaklanan icra takibine yapılan süresinde itiraz ile icra takibinin durmuş olduğu, davacı alacaklının itirazın iptali davsı açtığı, defter incelemene dair belirlenen günde davalının defterlerini bilirkişi incelemesine sunmadığı, davacının defterlerini bilirkişi incelemesine sunduğu, davacı şirketin 2018 yılı defterlerinin ve belgelerinin usule ve kanuna uygun olarak tutulduğu, lehine delil vasfı taşıdığı, davacı tarafın incelemelere göre davalıdan 18/06/2018 tarihi itibarıyla 80.581,81-TL alacaklı olduğu, tebliğ edilen faturalara davalı tarafından 8 gün içinde itiraz edilmediği, faturaların davalı tarafa tebliğ edilmesi ve itirazın olmaması ile dava konusu ticari işin yapıldığına karine teşkil ettiği, taraflar arasındaki işin ticari iş olmasından dolayı avans faizine hükmedilmesi gerektiği, bilirkişi raporunun hükme esas alındığından, Davalının itirazının iptali ile davacının davasının kabulüne, icra takibinin kaldığı yerden devamına, asıl alacaklar toplamı 79.632,50-TL + 949,42-TL: 80.581,92 TL asıl alacağın %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıya belirtilen miktarda borcu bulunmadığını, davacı firmanın ticari defterlerinde yer alan alacak-borç kayıtlarında eksik bilgiler yer aldığını, müvekkili şirket tarafından davacı firmaya yapılan kısmi ödemelerin hesaplara işlenmediğini, takibe konu edilen edilen miktarın asıl borcu yansıtmadığını, dava konusu alacak müvekkili şirket kayıtları ile uygunluk göstermediği için takibe yaptıkları itirazın haksız olmadığını ayrıca alacak likit olmadığından icra inkar tazminatının reddi gerektiğini, bilirkişi raporunun hükme esas teşkil edebilecek nitelikte olmadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafça 07/01/2005 tarihli sözleşme gereği 79.632,50 TL asıl alacak, 9.543,13 TL aylık %2,5 vade farkı, 11/10/2017 tarihli sözleşme gereği 949,42 TL asıl alacak, 126,12 TL aylık %3 vade farkı olmak üzere toplamda 90.251,17 TL üzerinden takip başlatıldığı, davalı borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine süresi içerisine itiraz edildiği ve davanın İİK 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında müşteri tanıma sistemi sözleşmesi ve hizmet satış sözleşmesi imzalanmış, bu kapsamda yemek kartı ve yakıt kartı hizmeti verilerek, takibe konu faturalar düzenlenmiştir. Faturaların, e-fatura olarak düzenlendiği, davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafından yasal süre içerisinde itiraz edilmediği, hizmet ilişkisinin inkar edilmediği, hizmet alındığı kabul edilerek, talep edilen miktarda borçlu olunmadığı iddiasıyla icra takibine itiraz edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan mail yazışmaları ile de faturaların davalı tarafa tebliğ edildiği sabittir. Mali müşavir bilirkişiden alınan raporda özetle; davacı şirkete ait 2018 yılı Ticari defter ve belgelerinin Elektronik Defter Genel Tebliği usul ve esaslarına göre tutulduğu, sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, davalı şirket ticari defterlerini ibraz etmediğinden dolayı davacı yanın düzenlediği faturaların ticari defterlerinde kayıt altına alınıp alınmadığına dair tespit yapılamadığı, davalı yanın faturalara 8 gün içerisinde itiraz etmediği ve e-faturanın davalı şirketin elektronik mail adresine gönderilerek davalı yana tebliğ edildiği dolayısıyla dava konusu olan ticari işin yapıldığı kanaatine varıldığı, davacı şirketin dava ve icra takibine konu ettiği faturaları ticari defterlerinde kayıt altına aldığı ve davacı şirketin icra takip tarihi olan 24/09/2018 tarihi itibariyle davalı şirketten 80.581,81 TL tutarında alacağının olduğu, taraflar arasında bulunan sözleşme gereğince, gecikmede olan her fatura için %2,5 oranında aylık vade farkı uygulanacağı kararlaştırıldığından, davacı şirketin sözleşme hükümleri gereğince icra takip tarihi öncesinde 11.719,70 TL işlemiş faiz talep edebileceği, davacı yanın icra takip tarihi itibariyle 80.581,81 TL asıl alacak, 11.719,70 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 92.301,51 TL alacağının bulunduğu yönünde görüş sunulmuştur. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır… Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Somut olayda da, davacı tarafından hizmetin verildiği sabit olup, davalı şirketin faturaya süresi içerisinde itiraz etmediği, ödeme yapıldığı ve takip talebine konu miktar kadar borcu olmadığı yönündeki savunmasını ispatlayamadığı anlaşılmakla, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. Takibe konu alacak, faturaya dayalı likit bir alacak olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 1.541,26 TL’den mahsubu ile bakiye 1.361,36 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/02/2023