Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1248 E. 2023/258 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1248
KARAR NO: 2023/258
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/505
KARAR NO: 2019/654
KARAR TARİHİ: 01/07/2019
DAVA: İtirazın İptali (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Rücu)
KARAR TARİHİ: 15/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete İşyeri Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalı … San. Tİc. Ltd. Şti.’nin depo ve showroom olarak işlettiği İstanbul Bahçelievler … Mah. … Cad. (A) ve (B) Blok, No:.. adresindeki işyerinde 17/03/2016 tarihinde üst kattaki davalı işyerinin tesisat tamiri esnasında sigortalı yere ait bulunan ve sigortalı tarafından kapalı tutulan su vanalarını açılarak tesisata su verilmesi ve devamında da vanaların açık unutulması dolayısıyla akan sular nedeniyle sigortalı değerlerin hasarlandığını, hasar nedeniyle yapılan ekspertiz incelemesinde hasar tazminatı olarak saptanan 12.302,86 TL’nin poliçe özel ve genel şartları gereği 19/12/2016 tarihinde sigortalıya ödendiğini, böylece müvekkili sigorta şirketinin sigortalısını haklarına halef olduğunu, davalının %100 kusurlu ayrıca yapı maliki olmak suretiyle su sızmasına neden olan tamirat faaliyeti esnasında sigortalı firmaya ait kullanım dışı tesisata ait vanayı açmak ve kapatmamak suretiyle kusursuz sorumluluğu ve ihmali olduğunu, bu nedenle ödenen hasar tazminatının tahsili amacıyla Bakırköy … İcra Müdürlüğü nezdindeki … E. no.lu dosyasıyla ilamsız takip başlatıldığını beyan ederek, itirazın iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu su basması olayıyla ilgili ekspertiz incelemesi yapılmış ise de eksperin sadece sigortalı işyerinin yetkilileriyle görüşüp tek taraflı olarak hazırladığı ve müvekkili şirketi sorumlu tutan raporu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, bahsi geçen olayda müvekkili şirkete atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, raporda müvekkili şirket adına tesisat tamiri için gelen ustaların yanlış vanayı açtıkları ve sonra da kapatmadıkları şeklindeki sonucun neye istinaden bulunduğu, bu konuda kimlerden ne şekilde bilgi alındığı hususlarının açıklanmadığını, illiyet bağının ispatlanması gerektiğini, ekspertiz raporundaki hasarın oluşum şekline itibar edilse dahi vanası açıldığında doğrudan su boşaltmayacak şekilde kapalı tutulan bir musluk veya kör tapa bulundurulmaması hasarın oluşmasına sebep olduğundan sigortalının tam kusurlu olduğunu, kusurun müvekkiline yüklenemeyeceğini ve olayda illiyet bağının kesildiğini, davacı … şirketinin müvekkili şirkete rücu hakkı bulunmadığını beyanla, haksız ve mesnetsiz davanın reddini ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, hükme alınan 28.12.2018 tarihli bilirkişi raporu, tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, İşyeri Paket Sigorta Poliçesi’nden kaynaklı alacağın rücuen tahsili amacıyla takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiş davalı ise zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Hükme esas alınan 28.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda zararın oluşumunda davalının %50 oranında kusuru olduğu ve zarar miktarının 12.302,82 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı zararın miktarını (12.302,82 TL) ve zarar veren davalının kusurunu TBK 50. Maddesi çerçevesinde ispatlamıştır. TBK 51. Maddesi ‘Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.’ hükmü gereği zarar miktarından davalının kusuru %50 oranında indirim yapılarak davacının davalıdan 6.151,43 TL asıl alacağı ve davalının ödeme tarihinden itibaren temerrüde düştüğü gözöne alınarak 721,36 TL işlemiş faiz alacağı bulunduğu kanaati mahkememizde hasıl olmuştur. Tüm bu nedenlerle; Davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 6.151,43 TL asıl alacak,721,36 TL işlemiş faiz, asıl alacağa yıllık 9,75 ve değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, alacak miktarının davalı tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı bu nedenle de alacağın likit olmadığı nazara alınarak icra inkar tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; sigortalının söz konusu yerde kiracı olup boru uçlarına musluk ya da kör tapa taktıracak olanın mal sahibi olduğunu, tadilat tamirat yapıldığında olası aksaklıkları da düşünmesi gerekenin davalı şirket olduğunu, taşınmazda kiracı olarak bulunan sigortalının, davalı şirket ve mal sahibi tarafından yapılması gereken bir husustan sorumlu tutulamayacağını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, su basması olayı ile müvekkil şirket arasında illiyet bağının nasıl kurulduğunun davacı şirket tarafından tek taraflı olarak hazırlatılan ekspertiz raporu dışında başkaca delillerle ispatlanması gerektiğini, bir an için sigortalıya ait vanayı müvekkili şirketin tadilat işlerini yapan ustanın yanlışlıkla açtığı varsaydığında ekspertiz raporunda “sigortalı iş yerinin depo olarak kullanılan 1. normal katında atıl halde bulunan (musluk bulunmayan) vana tesisatından suların sızması sonucu (hasarın) meydana geldiği” tespitinin yer aldığını, yani dava dışı sigortalı şirketin kiracı olarak kullandığı işyerinin depo kısmındaki tuvalette ucundaki musluk sökülmüş bir su borusu bulunmasının olaya sebebiyet verdiğinin açıkça belirtildiğini, bu açıklamaya itibar edilirse tesisatın, merdiven boşluğundaki ana vanası açıldığında doğrudan su boşaltmayacak şekilde kapalı tutulan bir musluk veya kör tapa bulundurulmamasının hasarın oluşmasına tek başına bir sebebiyet verdiğini, sigortalının bu ihmal ve kusurunun ise müvekkili şirkete yüklenen ana vananın açılması ve işyerini su basması ile ilgili illiyet bağını kestiğini, sigortalı işyerinde tuvalet olarak kullanılan odadaki su borusunun ucunda bir musluk veya kör tapa olsaydı hasarın gerçekleşmeyeceğini, yine ana vananın yanlışlıkla açılmasını engelleyecek bir mekanizma, mesela mühür veya bir kelepçe ana vanaya takılmış olsaydı, ya da ana vananın ucundaki şapka tabir edilen açıp kapatmaya yarayan kırmızı renkli aparat sökülseydi bu olayın meydana gelmeyeceğini, hangi vananın hangi işyerine ait olduğunu gösteren bir etiket takılmasının bile karıştırılmasının önüne geçebileceğini, tüm bu tedbirleri almayan, basiretli davranmayan dava dışı sigortalı şirket meydana gelen hasarda tam kusurlu olduğunu ve davacı … şirketinin rücu hakkı bulunmadığını, müvekkilinin de olay nedeniyle kusurlu olduğu kabul edilse dahi kusur oranının dağılımının hatalı olduğunu, yetersiz, kendi içinde tutarlı olmayan, çelişkiler barındıran raporun hükme esas alınamayacağını, kötü niyet tazminatının reddedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesi uyarınca davacı … tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet verdiği iddia edilen davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında; Davacı davacı tarafından 12.302,86 TL asıl alacak ve 1.442,72 TL işlemiş faiz olmak üzere 13.745,58 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin 12/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 17/03/2018 tarihinde yasal sürede itiraz edildiği, davanın 1 yıllık yasal sürede açıldığı görülmüştür. Davacı ile dava dışı sigortalı … San. Tİc. Ltd. Şti. arasında 30/09/2015-14/09/2016 tarihlerini kapsayan İşyerim Paket Sigorta Poliçesi düzenlendiği, dava konusu yangının 17/03/2016 tarihinde meydana geldiği, davacı … tarafından sigortalısına 19/12/2016 tarihinde 12.302,86 TL hasar ödemesi yapıldığı dosya kapsamında yer alan poliçe ve ödeme kayıtlarının tetkiki ile tespit edilmiştir. Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Dosya kapsamında yer alan sigorta sözleşmesi ve ödeme belgesi dikkate alındığında, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır. Ekspertiz raporunda özetle; sigortalı iş yeri yetkilileri ile yapılan görüşme ve yazılı beyanlarında 17/03/2016 tarihinde iş yerlerinin depo ve showroom bölümlerine, binada üst katta bulunan komşularının tesisat tamirinden kaynaklı olarak depolarında atıl durumda bulunan tesisata su verilmesi ve vananın gece açık bırakılmasından dolayı muhtelif su hasarları oluştuğunu belirttikleri, hasarın oluş şekli incelendiğinde 17/03/2016 tarihinde bir üst katta olan … şirketinin faaliyet gösterdiği işyerinde yapılan tadilat sırasında, tadilat yapan ustaların yanlış (sigortalıya ait) vanayı açmaları ve iş bitiminde de açık unutarak ayrılmaları akabinde, sigortalı işyerinin depo olarak kullanılan 1.normal katında atıl halde bulunan (musluk olmayan) vana tesisatından suların sızması sonucu hasarın meydana geldiği, hasarın poliçede yer alan dahili su teminatı kapsamında olduğu ve tazminat tutarının 12.302,86 TL olduğu belirtilmiştir. Keşfen yapılan inceleme neticesinde makine mühendisi …, inşaat mühendisi … ve sigorta uzmanı … tarafından düzenlenen 28/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; -Davacı … şirketinin sigortalısı … San. Tİc. Ltd. Şti.’nin kiracı olduğu keşif mahallinden taşındığı ve söz konusu işyerinin “… Tekstil” isimli farklı bir firma tarafından kiralanarak depo olarak kullanıldığı ancak kilitli olduğu için inceleme yapılamadığı, bu nedenle su basmasının meydana geldiği belirtilen WC yerine aynı konumdaki bir üst kattaki WC gezilerek incelendiği, söz konusu binanın temiz su ana kolon hattının demir boru olduğu, demir boruların eskimesi nedeniyle temiz su ana kolon tesisatının 17/03/2016 tarihinde bina maliki tarafından plastik boru ile yenilendiği, yenileme öncesi kapalı vaziyette bulunan 1.kattaki su sayacı vanalarının yenileme sonrası sehven açık konuma getirildiği, depo olarak kullanılan 1.kattaki işyerinde bulunan WC deki lavabonun kırık vaziyette ve musluk yuvasının boş olduğu (Ekspertiz tespit fotoğraflarına göre), yani boru ucunda musluk veya kör tapa bulunmadığı, 1.kat temiz su giriş vanalarının yanlışlıkla açılması neticesinde 1.katın kullanılmayan tesisatına su gelmeye başladığı, lavabo musluk borusunun ucunun açık olması nedeniyle tesisata gelmeye devam eden temiz suyun açık vaziyetteki musluk borusundan akarak kırık lavabodan işyeri zeminine su basmasına ve burada bulunan sigortalı kıymetlerin hasarlanmasına sebep olduğu, birinci katı su basmasını müteakip alt kata yani showroom olarak kullanılan zemin kata da suların tavandan sızarak burada bulunan sigortalı kıymetlerin hasarlanmasına sebebiyet verdiği, -Olayın meydana gelmesindeki asıl unsurun lavabo musluğunun takılı olmaması nedeniyle boru ucunun açık bir vaziyette bulunması olduğu, eğer söz konusu boru ucunda bağlı bir musluk mevcut olsa veya en azından açık vaziyetteki boru ucunu kapatan bir kör tapa takılmış olsa, kullanılmayan tesisata yanlışlıkla su verilse dahi tesisata dolan suyun boru içinde hapsolarak işyerini su basmasından söz edilemeyeceği, bu nedenle işyerini kullanan şirketin dışarıda merdiven boşluğunda herkesin kolaylıkla müdahale edebileceği bir vaziyette bulunan vanaların bilerek veya bilmeyerek açılabileceğini ön görerek gerekli önlemi alması, işyerindeki tesisatta açık olan boru uçlarını kapatması, bozuk olan muslukları ya iptal ederek yerine kör tapa takması yada sağlam musluk takması gerektiği, bu önlemi alma sorumluluğunu yerine getirmese dahi sehven vanaların açılmasını önlemeye yönelik tedbirleri örneğin vanalara kilit vurarak istenmeyen kişilerce açılması önleyebileceği veya en azından vanalar kapalı vaziyette iken vana başlıklarını çıkararak vanalara müdahale edilmesini engellenebileceği, tüm bu önlemlerden birini dahi almayarak adeta işyerini su basması için davetiye çıkaran davacı şirket sigortalısının asli kusurlu olduğu, -Dava konusu hasarın vuku bulduğu bina malikinin davalı … olduğu ve bina temiz su ana kolon hattının davalı firma yetkililerince yenilendiğinin iddia edildiği, temiz su ana kolon hattı bina malikinin sorumluluğunda bulunan bir demirbaş olması hasebiyle söz konusu tesisatın bakım ve onarım sorumluluğunun da bina maliki uhdesinde olduğu, bina maliki istediği zaman bu tesisatta bakım ve tadilat yapma salahiyetine sahip ise de bu yetkisini kullanmadan önce binadaki diğer sakinlere gerekli bildirim ve duyuruyu yaparak, ortaya çıkabilecek olumsuzluklara karşı tedbir almak zorunda olduğu, tadilat bina maliki olmayan biri örneğin bir kiracı tarafından yapılacaksa öncelikle bina malikinden onay alınması ve binadaki diğer sakinlere tadilat hakkında bilgi ve uyarı yapılması gerektiği, keşif esnasında yapılan bilgi alışverişinden ve dava dosyasındaki bilgi, belge ve tarafların iddia ve savunmalarından anlaşıldığı üzere tadilatı yapan kişi veya kişilerin, bina temiz su kolon hattının tadilatı hakkında, binada kiracı olarak bulunan dava dışı sigortalıya gerekli bildirim ve uyarıyı yapmadığı, tadilatı yapan veya yaptıran tarafından su basması hadisesinin meydana geldiği birinci katta kiracı olarak bulunan sigortalıya gerekli uyarı yapılmış olsaydı bu firma çalışanlarınca dairenin tesisat durumunun tadilatı yaptıranlara anlatılacağı, gerekli tedbirler alınacağından dava konusu hasarın meydana gelmeyeceği, binadaki daire içi tesisatın durumunu bilmediği halde bina temiz su ana kolon hattını tedbirsiz ve denetimsiz bir şekilde değiştiren (veya değiştirten) kişilerin dava konusu hasarın meydana gelmesinde bina maliki ile birlikte asli kusurlu olduğu, -Sonuç olarak davalı … şirketinin bina maliki ve/veya binanın temiz su ana kolon hattındaki tadilatı yaptırmış olması durumunda sigortalı … San. Tic. Ltd. Şti. ile müştereken %50’şer oranında sorumlu olacağı, davalı … şirketinin bina maliki olmaması ve binanın temiz su ana kolon hattındaki tadilatı yaptırmamış olması durumunda ise bina malikinin ve/veya bina temiz su ana kolon hattını tadil ettiren kişi veya kişilerin sigortalı ile müştereken %50’şer oranında sorumlu olacağı, ekspertiz raporunda hesaplanmış 12.302,82 TL hasar bedelinin yapılan piyasa araştırması neticesinde kadri maruf olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Alınan ek raporda ise kök rapor sonuç ve kanaatinin aynen devam ettiği, değiştirilecek ve/veya ilave edilecek hiçbir hususun bulunmadığı bildirilmiştir. Somut olayda davacı … şirketinin iddiası, üst kattaki davalı işyerinin tesisat tamiri esnasında, tamiri gerçekleştiren ustaların, yanlışlıkla sigortalı işyerine ait olan ve sigortalı tarafından kapalı tutulan su vanalarını açarak tesisata su vermesi ve vanaların açık unutulması nedeniyle hasarın meydana geldiği yönündedir. 6098 sayılı TBK’nın 66.maddesinde; “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.” hükmü yer almaktadır. Adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Kanun koyucu TBK m.66’da adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklemiştir. Sorumluluğun kaynağı, adam çalıştıranın özen yükümlülüğünü yani çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlal etmesine dayanmaktadır… Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu değildir. Zira burada adam çalıştıranın sorumluluğu, kendisinin veya emrinde çalıştırdığı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Gerçekten sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir (Fikret Eren, Ünsal Dönmez, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Cilt II, s. 1479, 1480). Davacının iddiasının ispatı halinde, davalının sorumluluğunun TBK’nın 66.maddesinde düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğu hükümleri çerçevesinde incelenmesi gerekmekle birlikte öncelikle ispat hususu incelenmelidir. İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda 187/1.maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, 6. b., 2.c., s.1972). Somut olayda üst kattaki davalı işyerinde tesisat tamiri esnasında ustaların, yanlışlıkla sigortalı işyerine ait olup sigortalı tarafından kapalı tutulan su vanalarını açarak tesisata su vermeleri neticesinde meydana geldiği iddia edilmekte ise de ekspertiz raporundaki tespit, sigortalının beyanına dayalı olarak yapılmıştır. Ancak dosya kapsamında bu iddianın ispatına yönelik sigortalı beyanı dışında bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda hasarın davalıdan kaynaklandığı kesin olarak ispat edilemediğinden, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olup, açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin ise HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE,3-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/07/2019 tarihli 2018/505 E. 2019/654 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİS EDİLMESİNE,a-Davanın REDDİNE, 4-İlk Derece Mahkemesi yönünden;a-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,70 harçtan, davacı tarafça yatırılan 166,02 TL’nin mahsubu ile bakiye 13,88 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, c-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,ç-Yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,6-İstinaf incelemesi yönünden; a-Taraflarca yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,c-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davalı tarafından yatırılan 105,05 TL’nin mahsubu ile bakiye 74,85 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,ç-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,d-Davalı tarafından yapılan 226,35 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, e-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, f-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,g-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 15/02/2023