Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1244 E. 2023/231 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1244
KARAR NO: 2023/231
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/05/2019
ESAS NO: 2017/584
KARAR NO: 2019/639
DAVA: Tazminat (Hizmet Bedeli – Mahrum Kalma Kar Bedeli)
DAVA TARİHİ: 24/05/2017
KARAR TARİHİ: 15/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı ile dava dışı … Ortaklığı AŞ’ye ait taşınmazın 6306 sayılı yasa kapsamında yıkılması, maliklerden oluşan yönetim kurulunun istekleri doğrultusunda imar durumunun izin verdiği ölçüde ve yönetmeliklere uygun olarak yeni proje tasarımının yapılması işine teklif vermek için anlaşılmış olduğunu, bu teklifin tamamen öngörüsel olarak hazırlanması gerektiğini, söz konusu işle ilgili keşif ve teklif çalışmalarının davacı müvekkili tarafından hazırlandığını, dava dışı … tarafından tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında düzenlenen toplantılara iştirak edilmiş olduğunu, teklif revizelerinde ve işin sözleşme taslağına müdahil olunduğunu, sözleşme taslağının son aşamasına gelindiğinde müvekkili davacının devre dışı bırakıldığını ve davalı ile … arasında imzalanan sözleşmenin son hali konusunda bilgi sahibi olunmadığını, davalı ile aralarında yazılı bir sözleşme imzalanması için 19.9.2016 tarihinde elektronik posta yoluyla sözleşmenin davalıya gönderilmiş olduğunu ancak yazılı sözleşme yapma taleplerinin cevapsız bırakıldığını, dava dışı … ile yapılan son toplantıda müvekkili şirketin yetkilisi …’ndan sözleşme taslağının gözden geçirmesinin istendiğini ve bu kapsamda görüşmeler yapıldığını ancak sonrasında müvekkil şirketin davalı ile … arasındaki sözleşme hakkında bilgi sahibi olmasının mümkün olmadığını, bu hukuksuzluğun davalı tarafa noter kanalıyla bildirilmiş olduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasında … ile davalı arasında sözleşme imzalanması durumunda- hâsılat paylaşımı usulü ile sözleşme kurulduğunun açık olduğunu, sonuçta davalı şirket ile aralarındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan mühendislik hizmet bedeli için şimdilik kaydıyla 10.000 TL’nin temerrüt tarihinden İtibaren işleyecek faiziyle tahsilini ve taraflar arasındaki hasılat paylaşımı usulü inşaat yapım anlaşması gereği mahrum kalman kazancının şimdilik kaydıyla 30.0000 TL’sinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsilini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile hiçbir ticari ilişkilerinin söz konusu olmadığını, davalı şirketin dava dışı …’dan davet almış olduğunu, bunun üzerine anlaşmanın sağlandığım ve … ile sözleşme imzalanarak taşınmazın ilgili kanunlar gereği yapım işinin üstlenilmiş olduğunu, Dava dışı …’nun davalı şirket yetkilisi … ile tanıştığını, …’nun kızının müvekkil şirkette staj yaptığını, …’nun da bu vesile ile şirkete gelmeye başladığını, davalının … ile sözleşme imzalaması aşamasında …’nun keşif ve metraj çalışması yapmış olduğunu, bu sırada davalıya bir şirket çalışanı olduğuna dair bilgi vermemiş olduğunu, keşif raporunun hazırlanması aşamasında …’nun yer aldığını ve kendisiyle bilgi alışverişi yapıldığını ve toplantılara katıldığını, bu aşamada gerçek kişi olarak …’undan hizmet alındığını, davacı tüzel kişinin adının dahi geçmediğini, davacı şirketin, dava dışı … ile davalı arasındaki sözleşmenin tarafı olmadığından bu sözleşmeden doğan bir alacağının olmasının mümkün olmadığını, …’na hizmetleri karşılığı ödenecek ücretin … tarafından kabul edilmediğini ve işe ortak olma talebinin davalı tarafından kabul edilmediğini, bunun üzerine …’nun davacı şirketle ile birlikte ihtar keşide ederek davalıya göndermiş olduğunu, bu ihtarda hiçbir adresin yer almadığını, bu nedenle cevabi ihtarın davacıya tebliğ edilemediğini, davacı tarafın sunduğu e-posta yazışmalarının …’na ait kişisel e-posta üzerinden yapıldığını, bu yazışmalarda …’nun kendi adına hareket ettiğini, davacı şirketin bu aşamadan sonra davalıya hayali bir sözleşme örneği göndermiş olduğunu ancak bu sözleşmenin davalı tarafından dikkate dahi alınmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Dava hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı Mühendislik hizmet bedeli ile mahrum kalınan kar bedeline yönelik tazminat talebine ilişkindir. Taraflar arasında uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriğine göre; davacı Mühendislik Mimarlık konusunda faaliyet gösteren şirketin davalı … Şirketi ile dava dışı … Ortaklık A.Ş.ye ait taşınmazın 6306 Sayılı yasa kapsamında yıkılarak maliklerden oluşan yönetim kurulunun istekleri doğrultusunda proje tasarımının yapılması işine teklif vermek için anlaştıkları, bununla ilgili keşif ve teklif çalışmalarının tamamlandığı hatta … tarafından tekliflerin değerlendirilmesi toplantılarına iştirak edildiği ve sözleşme taslağına müdahil olunduğu, taslağın son aşamasına gelindiğinde kendilerinin devre dışı bırakıldığını iddia ederek Mühendislik Hizmet bedeli ile yapılması hedeflenen işten kaynaklı mahrum kalınan kar bedeli istenmiştir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı anlaşılmaktadır. TBK hükümleri gereğince sözleşme şekle bağlı değildir. Ancak davacı taraf bu sözleşmenin varlığını ispatlamalıdır. Davacının davalıyla anlaşma yaptığını belirttiği gerçek kişi dava dışı … davacı şirketin temsilcisi değildir. Yapılan yazışmalar ve e-postalar davacı şirket tarafından yapıldığı yada gönderildiği ispat edilememiştir. Yine dava dışı …’nun yetkisiz temsilci olarakta hareket edip davalıyla yaptığı bir anlaşma da sunulamamıştır. Keza dava dışı gerçek kişi … tarafından yapılan yazışma ve işlerin davacı tarafından yetkilendirildiği yada davalıyı bu yönden bağladığının kanıtı sayılamaz. Ayrıca her ne kadar yetkisiz temsilci olarak dava dışı …’nun davacıyı temsilen yapmış olduğu sözleşmeye onay verildiği kabul edilecek olsa dahi bu konuda yazılı ispat vasıtası sunulmamıştır. Bu kanaat çerçevesinde taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, dava dışı …’nun yetkisiz temsilci olarak hareket ettiğine dair ve davalıyla yapılan sözlü yada yazılı sözleşmenin ispatlanmadığı, bu nedenle davacının davalıya Mühendislik hizmeti verdiği ve sözleşmenin yerine getirilmediğinden kaynaklı mahrum kalınan kar bedeli istemine ilişkin taleplerinin ayrı ayrı reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; ”tarafımızca sunulan yazışmalar ve sözleşme taslağı davalı kabulünde olup; inkar edilmemiştir. Bunların yazılı delil başlangıcı oldukları noktasında bir duraksama da bulunmamaktadır. Buna göre; bu husustaki taleplerimizden olan tanık dinletme talebimiz Sayın İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmemiştir. Sayın Başkanlığınızca; tanıklarımız dinlenildiğinde; yargılama konusu durum net bir şekilde anlaşılmış olacaktır. Bu bakımdan; Sayın Ilk Derece Mahkemesince işbu tanıkların dinlenilmeksizin dosyanın karara çıkarılmış olması bakımından kararın kaldırılması gereklidir. Davacı … A.Ş.’nin %51 hisseye sahip … San. Tic. Ltd. Şti’nin Genel müdürü ve şirketin yaklaşık %70 hissesine sahip … dava dışı olarak değerlendirilmiştir. Davalı tarafla yapılacak ortak iş iradelerin karşılıklı ortaya konularak örtülü irade beyanıyla yapılan bir anlaşma üzerinden yürütülmesi, iş davetiyeli iş olması hasebiyle işin sadece davalı … şirketi üzerinden alınması ve idareyle sadece davalı şirketin muhatap alınması gibi istisnai bir durum söz konusudur. Hal böyle iken; değerlendirmede bu hususlar dikkate alınmadığı gibi yapılan tüm işlemlerde yetki ve bağlayıcılık aranması doğru değildir. Davanın asıl konusu TMK m.2 gereği dürüstlük ilkesinin ihlal edilmesidir.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirket ile dava dışı … Ortaklık A.Ş.ye ait taşınmaza ilişkin proje tasarımının yapılması işine teklif vermek için anlaştıklarını, bununla ilgili keşif ve teklif çalışmalarının tamamlandığını hatta … tarafından tekliflerin değerlendirilmesi toplantılarına iştirak edildiğini ve sözleşme taslağına müdahil olunduğunu, taslağın son aşamasına gelindiğinde kendilerinin devre dışı bırakıldığını iddia ederek mühendislik hizmet bedeli ile yapılması hedeflenen işten kaynaklı mahrum kalınan kar bedelini talep etmiştir.Davalı taraf ise, dava dışı …’ndan keşif ve metraj çalışması hizmeti aldıklarını, davacı tüzel kişinin adının dahi geçmediğini, davacı şirketin, dava dışı … ile davalı arasındaki sözleşmenin tarafı olmadığından bu sözleşmeden doğan bir alacağının olmasının mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı taraf, delil olarak davalı ile dava dışı … arasındaki ihaleye ilişkin belgeleri ve dava dışı …’nun davalı ve dava dışı … ile olan mail yazışmalarını sunmuştur. Mail yazışmalarından dava dışı …nun ihaleye ilişkin teklifte düzenlemeler yaptığı, eksikleri tamamladığı, revize ettiği, revize edilmiş teklifi dava dışı …’ya ilettiği, … ile yapılan toplantılara katıldığı, …’nun yetkilisi ile istişare ettiği, toplantıya davet edildiği anlaşılmaktadır. Davacı tüzel kişiye ait dosyada mevcut ticaret sicil bilgileri incelendiğinde; şirketin 27.5.2015 tarihinde tescil edildiği, kurucularının …, … ve … Ticaret Ltd olduğu, … ve …’nun yönetim kurulu üyesi olduğu, şirketin yönetim ve temsilinin yönetim kuruluna ait olduğu görülmektedir. Yine bu belgeler incelendiğinde davacı tüzel kişinin davalı tüzel kişi ile sözleşme yapıldığını iddia ettiği Mayıs- Ekim 2016 tarihlerinde davacı tüzel kişinin yönetim kurulu başkanının … olduğu, yönetim kurulu üyelerinin … ve … olduğu görülmektedir. Dava dışı …, davacı şirketin kurucularından … Sanayi ve Ticaret Ltd’nin kurucusudur.Davacı tarafın davalıya mail olarak gönderdiği ve davalının mail gönderildiğini kabul ettiği sözleşme taslağı Proje Ortaklığı sözleşmesi başlıklı olup 4. Maddesinde inşaat yapım ve harcama yetkisinin davacı … Aş. adına proje müdürü olarak … tarafından… TL maaş karşılığı yürütüleceği ve …’nun tarafların yönetim kurulunun vereceği kararlar ve talimatlara uygun olarak projeyi yöneteceği düzenlenmiştir.Borçlar hukuku öğretim üyesi ve mimarlık fakültesi öğretim üyesinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından alınan raporda; “davacı ile davalı arasında yazılı bir sözleşmenin olmadığının her iki tarafın beyanıyla da sabit olduğu, davacının sunduğu e-posta yazışmalarının ve sözleşme taslağının dava dışı gerçek kişi … ile davalı tüzel kişi arasında yapılmış olduğu ve bunların taraflar arasında sözlü bir sözleşmenin varlığını ispatlamaya yeterli olmadığı, bu yazışmaların sadece davacı dışı gerçek kişi … ile davalı tüzel kişi arasındaki bir sözleşmeyi ispatlayabileceği, mahkemece bu yazışmaların sözlü bir sözleşmenin varlığını ispatladığı sonucuna varılacak olursa HMK m. 200 gereği sözleşmeden kaynaklanan alacak iddiası 3.660 TL’lik parasal sınırın üstünde olduğundan ancak yazılı delille ispatlanmasının gerektiği, dosyada bu yönde yazılı delilin olmadığı, mahkemece yazışmaların HMK m. 202 gereği delil başlangıcı niteliğinde olduğu kabul edilecek olursa bu defa da tanık delili olmaksızın alacak hakkının ispatının mümkün olmadığı,” mütalaa olunmuştur.Türk Borçlar Kanunu 1.madde uyarınca “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması açık veya örtülü olabilir.” Davacı ve davalı tüzel kişiler arasında yazılı olmayan örtülü irade beyanıyla kurulmuş ve tüzel kişileri bağlayan bir sözleşmeden bahsedebilmek için bu örtülü irade beyanlarının tüzel kişiyi temsile yetkili kişiler tarafından yapılmış olması gerekir.Somut olayda dava dışı … davacı tüzel kişinin şirket yetkilisi olmadığı gibi davalı tüzel kişinin şirket yetkilisi ile yapılan tüm yazışmalar …’nun şahsi e-posta hesabı üzerinden yapılmıştır. İki tüzel kişi arasında kurulduğu iddia edilen sözleşmenin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişilerin irade beyanı ile kurulması gerekir. Dolayısıyla dava dışı gerçek kişi … tarafından davalı tüzel kişi için bir takım işlemlerin yapılmış olması, …’na ait şahsi e- posta yoluyla bir takım yazışmaların yapılmış olması iki tüzel kişi arasında sözleşme ilişkisi kurulduğunun kanıtı olamaz. Davacı kendisinin belli bir aşamadan sonra devre dışı bırakıldığını ve dava dışı …’ya süreçle ilgili bilgi almak için başvurulduğunu belirtmiştir. Bu başvuru dilekçeleri davacı tarafından dosyaya sunulmuş olup dilekçelerin … tarafından şahsen kaleme alınarak ve imzalanarak dava dışı …’ya verildiği sabittir. Bu husus da dava dışı …’nun davacı tüzel kişi adına değil şahsı adına hareket ettiğini, davacı ve davalı arasında sözleşme ilişkisinin olmadığının bir diğer kanıtı niteliğindedir. Davacının iddiasına rağmen dava dışı …’nun davacıyı temsilen hareket ettiğine dair sunulmuş bir delili yoktur. Dolayısıyla davacının iddia ettiği gibi dava dışı … vasıtasıyla davalıya mühendislik hizmeti verildiği ve …’nun şirketi temsilen gerek davalı gerekse de dava dışı … ile gelir paylaşımlı işe ilişkin bir kısım işler yapıp toplantılara katıldığı ispatlanamamıştır. Her ne kadar davacı taraf, sunduğu yazışmaların ve sözleşme taslağının yazılı delil başlangıcı olduğunu ve tanık dinlenmesi gerektiği yönünde istinaf itirazında bulunmuş ise de; bahse konu belgelerin davalıdan sadır olmadığı dikkate alınarak yazılı delil başlangıcı olarak kabulü söz konusu olmadığından bu yöndeki istinaf itirazının reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle davacı davasını ispatlayamadığından ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/02/2023