Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1225 E. 2023/252 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1225
KARAR NO: 2023/252
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/319
KARAR NO: 2019/424
KARAR TARİHİ: 22/05/2019
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı banka ile davalı … AŞ arasında akdedilen 01/12/2014 tarihli “Ekspertiz Hizmet Alım Sözleşmesi” gereğince davalı firmanın banka müşterileri tarafından kullanılan kredilerin teminatını oluşturan taşınır ve taşınmaz malların bağımsız ve tarafsız olarak rayiç değerlerinin belirlenmesi görevini üstlendiğini, sözleşme gereğince davacı bankanın Dörtyol/Hatay Şubesi müşterisi … Tic. Ltd. Şti’nin kullanacağı kredilerin teminatlarını teşkil edecek olan taşınmazların ekspertiz işlemlerinin davalı … AŞ’ne tevdi edildiğini, davalı şirket tarafından hazırlanan raporda belirlenen ekspertiz değerleri göz önünde bulundurularak krediler kullandırıldığını, borçlu firma teminatında bulunan Osmaniye İli, Merkez İlçesi, … Mah., … ada, … parsel … nolu bağımsız bölümdeki taşınmaza 16/05/2014 tarihinde davalı şirket tarafından yaptırılan ekspertiz raporunda yasal durum değerinin 2.630.000,00 TL olarak tespit edildiğini ve davacı banka tarafından bu rapora istinaden kredi kullandırıldığını, akabinde borçlu firmanın sözleşme hükümlerine uymaması üzerine hakkında icra takibi başlatıldığını ve davalı şirket tarafından ekspertiz incelemesi yaptırılan taşınmazların Döryol İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, takibe konu taşınmazların değer tespitinin Osmaniye …İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasından yapıldığını ve taşınmazların değerinin 1.685.775,00 TL olarak tespit edildiğini, davalı şirket ile icra müdürlüğü tarafından yapılan ekspertiz değerleri arasında fahiş derecede fark oluştuğunu, davalı şirket tarafından yapılan ekspertiz raporuna göre davacı bankanın borçlulara yüksek tutarda kredi kullandırdığını, davalı şirketin hazırlamış olduğu ekspertiz raporu nedeniyle davacı bankayı yanılttığını ve zarara uğramasına sebep olduğunu, bu nedenle davalı bankanın uğramış olduğu zarardan davalı şirketin sorumlu olduğunu, davalı ekspertiz şirketinin yaptığı tüm işlemlerde basiretli davranması gerektiğini, kendisine tevdi edilen işi hatalı yapmış olmasının basiretli bir tacirden beklenen özeni göstermediğini ortaya koyduğunu, davalı … Sigorta Şirketinin ise davalı şirket ile arasında 01/08/2014 başlangıç ve 01/08/2015 bitiş tarihli sigorta poliçesi bulunduğunu ve teminat altına alınan mesleki sorumluluk tutarının olay başına 500.000,00 TL olarak belirlendiğini, davalı …AŞ tarafından hazırlanan rapor nedeniyle davacı bankanın zarara uğraması sebebiyle davalı sigorta şirketinin poliçe limiti olan 500.000,00 TL ile davacı bankanın zararından sorumlu olduğunu, anılan nedenlerle davanın kabulü ile 500.000,00 TL’sinin davalı sigorta şirketin sorumlu olması kaydıyla toplamda 694.225,00 TL bedelin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH Davacı vekili ıslah dilekçesi ile; mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi sonucu 23/11/2015 tarihinde dava konusu taşınmazın değerinin 1.251.536,00 TL olarak belirlendiğini, bu nedenle dava değerinin 434.239,00 TL arttırıldığını beyan ederek; toplam 1.128.464 TL’nin davalılardan (… Sigorta AŞ 500.000 TL’sinden ve dava tarihinden itibaren işleyecek fazinden sorumlu olmak kaydıyla) alınarak davacıya ödenmesine, bu bedelin 694.225,00 TL’sine dava tarihinden, 434.239,00 TL’sine ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi tarafından diğer davalı şirketin 01/08/2014-2015 vadeli bir yıllık mesleki mesuliyet poliçesi ile sigortalandığını, bir tazminat talebinin sigorta kapsamında sigortacı tarafından karşılanabilmesi için poliçede belirtilen sigorta süresi içinde veya geriye dönüş tarihinden önce olmamak kaydı ile poliçe başlangıç tarihinden önce gerçekleşen ve sigortalının sorumluluğunu gerektiren bir olay dolayısıyla poliçe süresi içinde meydana gelmiş olan bir zararla ilgili olması ve sigorta şirketine iadeli taahhütlü mektupla yazılı olarak bildirilmiş olmasının şart olduğunu, bu koşullarının tamamının gerçekleşmediği sürece sigortalının sorumluluk sigortası kapsamında hiçbir ödeme yükümlülüğünün doğmayacağını, söz konusu poliçenin talep/ihbar esaslı olarak çalışan bir poliçe olduğunu, davacı tarafın sigortalı diğer davalı tarafahasar ile ilgili ilk talep tarihinin 20/05/2016 olduğunu, bildirim tarihinin poliçe vadesi dışında gerçekleştiği durumlarda talep/ihbar maddesi esaslı olarak çalışan dava konusu poliçenin işlerlik kazanmayacağını, bu nedenle talebin teminat dışı olduğunu ve davalı sigorta şirketinin dava konusu hasar nedeniyle hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, hasarın teminat dışı olduğuna ilişkin beyanları saklı kalmak kaydı ile dava konusu poliçede olay başına verilen azami sorumluluk teminatının 500.000,00 TL olduğunu ve her bir hasarda 30.000,00 TL tenzili muafiyet uygulanacağının belirlendiğini, teminat limitini bildirmenin hçbir kabul teşkil etmemek üzere yapılacak yargılamada teminat limitinin ve muafiyet rakamının dikkate alınması gerektiğini, yine davalı sigorta şirketini hatalı değerlemelere teminat verdiğini, gayrimenkulün icra kanalı ile daha az bedele satılmış olmasının mesleki mesuliyetin sonucu değil İİK’nın ilgili maddesinin sonucu olduğunu, bu noktada davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edilen poliçenin icra kanalı ile yapılan her satışta ilk satışı bedeli yada ikinci satış bedeli arasında oluşan farka hizmet etmeyeceğini, bu nedenle de davalı sigorta şirketi açısından davanın reddi gerektiğini, anılan nedenlerle dvanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Davalı … Danışmanlık AŞ tarafından davaya cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Dava, davacı ile davalı … Danışmanlık AŞ arasında akdedilen “Ekspertiz Hizmet Alım Sözleşmesi” gereğince davalı şirket tarafından Hatay Dörtyol’da bulunan taşınmazın değerlemesinin yanlış yapılması sebebiyle davacı bankanın uğramış olduğu zararın davalı değerleme şirketi ve davalı değerleme şirketinin sigortacısı olan davalı sigorta şirketin tahsiline yönelik tazminat davasıdır. Davacı banka tarafından borcun ödenmemesi sonrasında başlatılan icra takibinde yaptırılan Osmaniye …İcra Müdürlüğü’nün değer tespit raporunda, davaya konu taşınmazın değeri 1.685.775,00 TL olarak tespit edilmiştir. Mahkememizce yaptırılan ve talimatla aldırılan raporda ise değerlemenin yapıldığı 16/05/2014 tarihindeki taşınmazın değeri 1.054.284,00 TL olarak hesaplanmış olup, her ne kadar her iki rapor arasında değer konusunda fark var ise de, Osmaniye …İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasında 23/11/2015 tarihli kıymet takdir raporunda taşınmazın değeri 1.685.775,00 TL olarak tespit edilmiş, mahkememizce yaptırılan talimatın ise 21/06/2018 tarihinde yaptırıldığı, bu süreç içerisinde Ortadoğu’da meydana gelen karışılıklar, Suriye ve Kuzey Irak’ta yaşanan olaylar, ülkemizin ekonomik durumunda meydana gelen kötüleşme gibi sebeplerle taşınmaz değerlerinde düşme olabileceği, her ne kadar 21/06/2018 tarihli raporda taşınmazın 16/05/2014 tarihli değerinin tespit edildiği belirtilmiş ise de Osmaniye ..İcra Müdürlüğü’nün 23/11/2015 tarihinde yapılan … Talimat sayılı dosyasından düzenlenen kıymet takdir raporunda taşınmaza biçilen 1.685.775,00 TL’lik değerin mahkememizce daha objektif olduğu, bu kapsamda davacı bankanın zararı hesaplanırken bu miktarın esas alınması gerektiği kanaati hasıl olmuş, bu kapsamda ekspertize konu taşınmazın ekspertiz tarihinde davalı … Danışmanlık A.Ş tarafından yapılan ekspertiz değeri olan 2.630.000,00 TL’den, taşınmazın Osmaniye ….İcra Müdürlüğü’nün 25/11/2015 tarih, … Talimat sayılı dosyasından aldırılan rapordaki ekspertiz değeri olan 1.685.775,00 TL düşüldüğünde (2.630.000,00 TL – 1.685.775,00 TL = 944.225,00 TL) davacı bankanın zararının 944.225,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu bedelden davalı … Danışmanlık A.Ş tarafından verilen teminat mektubu bedeli düşüldüğünde (944.225,00 TL – 250.000,00 TL = 694.225,00 TL) davacı zararı 694.225,00 TL olarak bulunmuştur. Borçlar Kanunu 50/2 ve 52.maddeleri uyarınca müterafık kusur indirimi ve davacı bankanın meydana gelen olayda kusurunun bulunup bulunmadığı hususundaki takdir mahkememize ait olduğundan, davacı bankanın Osmaniye İl Merkez İlçedeki bir taşınmazın 2014 yılında 2.630.000,00 TL yapmayacağını basiretli bir tacir olarak değerlendirmesi ve bu kapsamda taşınmazın değeriyle ilgili gerekirse piyasadan bilgi alması yada başka bir değerleme şirketinden (borç ödenmeyince değerinin tespiti amacıyla yaptırdığı ekspertiz benzeri) yeni bir ekspertiz incelemesi yaptırması gerektiği halde, doğrudan davalı şirkete yaptırılan değerleme raporuyla ve teminat açığı oluşturacak şekilde yüksek miktarda kredi vermesi suretiyle müterafık kusurlu davrandığı, bu kapsamda söz konusu müterafık kusurun bir güven kurumu olan bankanın aynı zamanda basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü göz önüne alındığında, söz konusu olayda davacı bankanın %20 oranında müterafık kusurunun bulunduğu hususunda mahkememize kanaat gelmiş, bu kapsamda zarar miktarı olan 694.225,00 TL’den, 138.845,00 TL indirim yapılarak davacı zararı 555.380,00 TL olarak takdir ve tayin edilmiş, bu miktarın davalı … Danışmanlık A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. Davacı banka tarafından, dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmamıştır. Her ne kadar davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesinde dava değeri 694.225,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi, ıslah edilen tutara ise ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi hususunda talepte bulunulmuş ise de, yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre dava tarihinde faiz talep edilmemiş olması ve hakkın saklı tutulması halinde ıslah ile faiz talebinde bulunulabileceği, ancak mahkemece ıslahla dava tarihinden itibaren faize hükmedilebilmesi için, davacı tarafın dava tarihi ile ıslah tarihi arasındaki talep ettiği faiz miktarını hesaplayıp, bu faiz miktarına ilişkin harcı da yatırarak ıslah ile istenen faiz miktarını somutlaştırması ve müddeabih haline getirmesi gerekmekte olup, sadece ıslah dilekçesi ile dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi şeklindeki bir ıslah talebinin usulüne uygun bulunmadığı, mahkememizce hükmedilen tazminat miktarının, dava dilekçesinde belirtilen miktarı aşmaması göz önüne alındığında ve davacı tarafça fazlaya ilişkin hakları saklı tutulması sebebiyle kabul edilen dava değeri olan 555.380,00 TL’nin davalı … Danışmanlık A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve davacının kabul edilen kısma yönelik faizi saklı tutması sebebiyle, bu kısma ilişkin faiz hakkı saklı tutularak kalan kısımlar yönünden davanın reddine karar verilmiş, yine davalı … Sigorta AŞ aleyhine açılan dava yönünden ise, söz konusu zarar miktarının sigorta genel şartlarının A.1.maddesinde belirtilen sözleşme süresi içerisinde usulüne uygun şekilde, davalı sigorta şirketine yapılmış bir başvuru ve ihbar bulunmadığı, bu kapsamda zararın poliçe kapsamında kalmadığı anlaşıldığından bu davalı hakkında açılan davanın reddine …” karar verilmiş, “1-Davacının davalı … Danışmanlık A.Ş. aleyhine açmış olduğu davanın KISMEN KABUL – KISMEN REDDİ ile,A) 555.380,00 TL’nin davalı … Danışmanlık A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, B) Kalan kısımlar yönünden kabul edilen kısım yönünden dava dilekçesi ile işlemiş faiz talep edilmediğinden işlemiş faiz yönündeki dava hakkı saklı tutulmak sureti ile kalan kısımlar yönünden davanın REDDİNE, 2-Davalı … Sigorta A.Ş yönünden açılan davanın REDDİNE” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece … Sigorta A.Ş yönünden mesleki sorumluluk sigortası genel şartları A-1.b maddesinde belirtilen şartlara uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, bu hususta hükme esas alınan bilirkişi raporunda mesleki sorumluluk sigortası genel şartları A-1.b maddesinde; “Sözleşme yapılmadan önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen bir olay nedeniyle, sadece sözleşme süresi içinde sigortalıya karşı ileri sürülebilecek taleplere karşı sözleşmede belirtilen miktara kadar isteme ilişkin makul giderleri de içerecek şekilde teminat verilir.” hükmüne havi olup, davaya konu ekspertiz raporunun 16/05/2014 tarihli olduğunu, bu halde raporun 01/08/2014 başlangıçlı poliçeden önce tanzim edildiğini ve sigorta kapsamında olduğunu, bilirkişi raporunda zararın doğduğu tarih olarak 16/05/2014 ekspertiz rapor tarihi baz alınıp … Sigortanın sorumluluğunun ancak zarar gören müvekkili Bankanın zarar ihbarını 01/08/2015 tarihine kadar yapması halinde doğacağı belirtilmiş ise de burada zararın oluştuğu tarih olarak öğrenildiği tarihin dikkate alınması gerektiğini, müvekkili Bankanın dava konusu taşınmazın değerinin ekspertiz değerine göre çok düşük olduğunu Osmaniye … İcra Müdürlüğü’nün … Tal. sayılı dosyasından yaptırılan 23/11/2015 tarihli kıymet takdir raporu ile öğrendiğini, zararın kesinleştiği tarih ise söz konusu icra dosyasından 05/05/2016 tarihinde taşınmazın alacağa mahsuben satın alınması ve teminatın borcu karşılamaması ile kesinleştiğini, bu kapsamda bilirkişiler tarafından eksik ve hatalı değerlendirme yapıldığını, Bilirkişiler tarafından 16/05/2014 tarihi öğrenme tarihi olarak dikkate alınmış ise de müvekkili bankanın o tarih itibariyle zararın oluştuğunu bilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zira o tarihte zararının oluştuğunu bilseydi söz konusu rapor doğrultunda kredi kullandırılmayacağını, Sigorta poliçesinin “teminat” başlıklı maddesi, Bankalara Değerleme Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesi Ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmeliğin 16.maddesi dikkate alındığında zararın sigorta şirketi tarafından tazmin edilmesi gerektiğini, mesleki sorumluluk sigortalarına ilişkin olarak TTK’nın 1473. maddesinin 1 fıkrası gereğince de sigorta şirketinin sorumlu olduğunu, Kredi verilirken ve ipotek tesis edilirken basiretli bir tacir gibi davranıp konusunda uzman olduğu düşünülen davalı şirkete değerleme raporu hazırlatarak, taşınmazların hali hazırdaki durumunu ve değerini tespit ettiren müvekkili Bankaya kusur izafe etmeye çalışmanın hayatın olağan akışına, hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle mahkemece %20 oranında müterafik kusur atfedilmesini kabul etmediklerini, Mahkemece faizin hesaplanarak harcının yatırılmaması nedeniyle faiz talepleri hakkında karar verilmediğini, dava tarihinden itibaren faiz talebinde bulunularak ıslah dilekçesi ile harçların yatırıldığını, her iki dilekçe arasındaki istemler arasında bir çelişki söz konusu olur ise hakimin HMK 31.maddesi çerçevesinde talebi açıklattırma yoluna gitmesi ve harcın tamamlatılması hususunda süre vermesi gerektiğini, bu nedenle davada kabul edilen kısım yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesine karar verilmesini ayrıca ıslah taleplerinin kabulünü,Davalı … Değerleme ve Danışmanlık AŞ kendisini vekille temsil ettirmemesine rağmen lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, taraflar arasında imzalanan ekspertiz hizmet sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.Davacı banka ile davalı … A.Ş. arasında 01/02/2014 tarihinde Ekspertiz Hizmet Sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin 9.8. maddesi; “FİRMA ve eksperleri ekspertiz sürecinde BANKA’ya ve 3.şahıslara vereceği her türlü zarardan sorumludur. FİRMA gerçeğe aykırı bir değer takdiri yapılması halinde, ortaya çıkan zarardan sorumludur. FİRMA, BANKA’ya bu konuda hiç bir sorumluluk yüklenemeyeceğini peşinen kabul eder. FİRMA, bu zarar ve ziyanın kendisine hiçbir ihtar ve ihbara gerek olmaksızın teminatından kesilmesini, BANKA nezdindeki her türlü hak ve alacağına takas ve mahsup edilmesini de kabul ve taahhüt eder”, Sözleşmenin 10. maddesinde; “Teminat 250.000 TL ve süresizdir. FİRMA, sözleşme imzalandıktan sonra 10 iş günü içerisinde süresiz teminatı BANKA’ya verir.” Sözleşmenin 11. maddesinde; “FİRMA’nın BANKA için yaptığı iş nedeni ile BANKA’ya ve 3. şahıslara vereceği her türlü zarar ve ziyanda, her türlü hata ve ihmal nedeniyle BANKA’nın uğrayacağı her türlü zarar ve ziyanda ayrıca protesto çekmeye, ilam almaya gerek kalmaksızın, teminat BANKA tarafından gelir kaydedilir.” Sözleşmenin 14.3 maddesinde; “FİRMA’nın hazırladığı ekspertiz raporunda takdir edilen değerin BANKA tarafından yapılan kontrollerde tespit edilen piyasa rayicinden eksik, hatalı ve/veya kabul edilebilir sınırlar dışında olduğuna kanaat getirirse, BANKA aynı gayrimenkule ilişkin başka bir Firmadan yeni bir değerleme raporu hazırlatmasını talep edebilir. “Yeniden İnceleme Taleplerinde” BDDK tebliğindeki hükümler doğrultusunda hareket edilecek olup farklı bir firmaya ikinci bir rapor hazırlatabileceği, ilk rapor ile ikinci rapor arasındaki değer farkının %20’den fazla olması halinde üçüncü bir firmaya yeni bir rapor daha yaptırılacak olup, hazırlanan 3 rapor arasında birbirine değer olarak en yakın olan 2 rapordan düşük değerde olan rapor esas alınacak olup, hatalı düzenlenen rapor iptal edilecek ve ücreti ödenmeyecektir.” Sözleşmenin 16. maddesinde; “…FİRMA BANKA’nın değerleme raporlarında gerçeğe aykırı bir değer takdiri yapılması ya da değeri etkileyecek bir bilginin verilmemesinden ötürü doğacak zararlar nedeniyle uğrayacağı zararların teminatını karşılamak üzere olay başı en az 500.000 TL ve toplamda yıllık 5.000.000 TL teminat limiti üzerinden BANKA tarafından uygun görülecek bir firmaya, işbu sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde mesleki sorumluluk sigortası yaptırmayı taahhüt eder…” hükümlerine yer verilmiştir.Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “A.1. Sigortanın Konusu” başlıklı maddesinde; “Bu sigorta sözleşmesi ile sigortalının poliçede belirtilen ve ilgili taraflarca konusu tarif edilerek sınırları çizilen mesleki faaliyeti ifa ederken;a) Sözleşme süresi içinde meydana gelen olay sonucu doğan ve sorumluluk hükümleri uyarınca tazmini sözleşme süresi içinde ya da sonrasında talep edilen zararlara karşı veya,b) Sözleşme yapılmadan önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen olay nedeniyle, sadece sözleşme süresi içinde sigortalıya karşı ileri sürülebilecek taleplere karşı, sözleşmede belirtilen miktara kadar isteme ilişkin makul giderleri de içerecek şekilde teminat verilir. Taraflar, (a) ve (b) bentlerinden birini içerecek şekilde sözleşme yapabilecekleri gibi, her ikisini içerecek şekilde desözleşme yapabilir.” hükmü yer almaktadır. … Sigorta A.Ş tarafından 01/08/2014-2015 tarihlerini kapsar şeklinde “Mesleki Sorumluluk Sigorta Poliçesi” düzenlenmiştir. Davalı ekspertiz şirketinin sigortalı olarak yer aldığı poliçede olay başı 500.000,00 TL teminat belirlenmiş, her bir hasarda 30.000,00 TL tenzili muafiyet uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir. Poliçenin “Teminat” başlıklı maddesi; “Bu sigorta ile sigortacı; ilgili mevzuat çerçevesinde hazırlamakta olduğu değerleme raporlarında gerçeğe aykırı bir değer takdiri yapılması ya da değeri etkileyecek bir bilginin verilmemesinden ötürü doğacak zararlar nedeniyle üçüncü şahıslar tarafından kendisine karşı ileri sürülecek tazminat taleplerinin sonuçlarına karşı sigortalıyı poliçede belirtilen teminat limitine kadar aşağıda yazılı özel şartlar ile ekli Mesleki Sorumluluk Sigorta Türk Genel Şartları’nın 1.maddesi (b) fıkrası hükümlerine göre sigorta eder.Teminat Şartları; 1-Bir tazminat talebinin bu sigorta kapsamında sigortacı tarafından karşılanabilmesi için poliçede belirtilen sigorta süresi içinde veya geriye dönüş tarihinden önce olmamak kaydı ile poliçe başlangıç tarihinden önce gerçekleşen ve sigortalının sorumluluğunu gerektiren bir olay dolayısıyla poliçe süresi içerisinde meydana gelmiş olan bir zararla ilgili bulunması ve sigorta şirketine iadeli taahhütlü mektupla yazılı olarak bildirilmiş olması zorunludur. Bu koşulların tamamı hep birlikte gerçekleşmediği sürece sigortacının sorumluluk sigortası kapsamında hiç bir ödeme yükümlülüğü doğmaz. 2-Geriye dönüş tarihi, yeni düzenlenen poliçelerde poliçe başlangıç tarihinden 12 AY ÖNCESİ, ara vermeden yenilenen poliçelerde ise, … Sigorta A.Ş.’den yenilenen tüm poliçelerin mesleki sorumluluk sigortası genel şartlarının A.1 maddesi (b) fıkrası hükümlerine göre düzenlenmiş olması kaydıyla, ilk düzenlenen poliçenin başlangıç tarihinden 12 ay öncesidir…” şeklinde düzenlenmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/03/2021 tarihli 2017/11-412 E. 2021/296 K sayılı ilamında; “…Dava, mesleki sorumluluk sigortası sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Sözleşme tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı TTK) sorumluluk sigortalarına ilişkin genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak 6762 sayılı TTK’nin değişik maddelerinde; örneğin yangından doğan hukuki sorumluluğun sigorta ettirilebileceği (m. 1309), hırsızlıktan zarar gören kimselere ve hırsızlık sebebiyle hukuki sorumluluğa maruz kalan kimselere teminat sağlamak maksadıyla hırsızlık sigortası yaptırılabileceği (m. 1320), bir kişinin sebep olduğu kaza sebebiyle ödemeye mecbur olacağı kaza tazminatı veya zarar gördüğü kaza nedeniyle ortaya çıkan zararlarının giderilmesi maksadıyla kaza sigortası yaptırılabileceği (m. 1335) öngörülmüştür. Bunun dışında sorumluluk sigortalarına Sigorta Genel Şartları uygulanacaktır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) ise sorumluluk sigortaları ayrı bir başlık altında detaylı olarak düzenlenmiştir.Sorumluluk sigortaları, sigorta ettirene veya başkası lehine sigorta hâlinde sigortalıya, zarar gören kişi tarafından tazminat istemi yöneltilmesine karşı koruma sağlayan sigortalardır. Sigortacı koruma sağlama edimi gereğince sigorta ettirenin mal varlığında gerçekleşen ve gerçekleştiği öne sürülen belirli bir sorumluluk sebebi dolayısıyla ortaya çıkmış olan parasal yükü karşılamaktadır. Başka bir deyişle zarar sigortası niteliğinde olan sorumluluk sigortalarında da sigortacı ancak sigorta ettirenin malvarlığında bir kötüleşmeye veya kötüleşme tehdidine maruz kaldığı takdirde koruma edimini yerine getirecektir.Tüm sigorta sözleşmelerinde olduğu gibi sorumluluk sigortası sözleşmesinde de riziko; gerçekleşip gerçekleşmeyeceği veya ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan, ancak gerçekleşmesi hâlinde zarar veya ekonomik bir ihtiyaç doğuran olaydır. Rizikoyu teşkil eden olay, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olamaz (6762 sayılı TTK, m. 1277). Ancak sorumluluk sigortalarında rizikonun tespiti diğer sigortalara nazaran daha karmaşık bir yapıya sahiptir; zira sorumluluk sigortalarında riziko, sigorta koruması altına alınan kişinin sıfatı, etkinlikleri ve özellikleri gibi hususlar dikkate alınarak belirlenir. Bu yüzden sorumluluk sigortaları en fazla çeşidi bulunan sigorta olup, çok farklı gereksinimler için farklı ürünler ortaya çıkmıştır (Ünan, Samim: Türk Ticaret Kanunu Şerhi Sigorta Hukuku C. II, İstanbul, 2016, s. 267).Bütün sorumluluk sigortalarında sigorta teminatı belirli bir süre ve belirli bir coğrafya ile sınırlı olarak verilmektedir. Başka bir deyişle sigorta korumasından yararlanabilmek için rizikonun sözleşmede öngörülen süre zarfında ve yine sözleşmede öngörülen coğrafi sınır dâhilinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu kapsamda sorumluluk sigortaları alanında rizikonun zaman bakımından sigorta korumasına dâhil sayılmasına ilişkin değişik esaslar ortaya çıkmıştır. Bunların arasında ülkemizde de yaygın şekilde kullanılan “olay”, “zarar” ve “talep” esaslarına tabi sözleşmeler ön plana çıkmaktadır (Ünan, Samim: Türk Ticaret Kanunu Şerhi Sigorta Hukuku C. II, İstanbul, 2016, s. 268).Olay esasına göre kurulmuş sorumluluk sigortası sözleşmelerinde sigortacının koruma sağlama edimi olayın (sigorta ettirenin sorumluluğuna yol açan veya açtığı öne sürülen hukuka aykırı davranışın) sigorta süresi içinde meydana gelmiş olmasına; zarar esasına göre kurulan sözleşmelerde ise zararın sigorta süresi içinde ortaya çıkmış bulunmasına bağlıdır. 6762 sayılı TTK’de düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nin 1473/1 maddesinde taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, sorumluluk sigortalarında riziko anı için olay esasını benimsemiştir. Anılan madde; “Sigortacı sorumluluk sigortası ile sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere olay esaslı sigortalarda zararın ne zaman gerçekleştiği önem taşımamakta, sadece zarara sebep olan olayın sözleşme süresi içinde (veya geçmişe etkili sigorta teminatı söz konusu ise olayı bilmemek kaydıyla bu süre içinde) meydana gelmesi aranmaktadır. Başka bir deyişle olay esaslı sorumluluk sigortalarında olay sözleşme süresi içerinde gerçekleşmiş ise zarar ve tazminat talebi sigorta sözleşmesinin süresinden sonra söz konusu olsa dahi teminat kapsamında kalmaktadır. Bu aşamada vurgulanması gerekir ki; sorumluluk sigortasında rizikonun gerçekleşme anı “olay”, “zarar” veya “talep” esaslarından biri üzerine kurulmuş olabileceği gibi karma şekilde de sözleşme içeriğine dâhil edilmiş olabilir. Talep esasına (claims made) göre kurulan sorumluluk sigortası sözleşmelerinde riziko, zarar gören tarafından sigorta ettiren aleyhine talepte bulunulduğu anda gerçekleşmiş sayılmaktadır. Bu sözleşmelerde sözleşme süresi içinde sigorta ettirene karşı ileri sürülmüş olan talebin sözleşme kurulmadan önce meydana gelen bir olay veya zararla ilgisi olması mümkündür. Bu sözleşmelerde yıllar önce gerçekleşen bir olaydan dolayı yıllar sonra ortaya çıkan zarar nedeniyle sigorta ettirenden sözleşme süresi içinde talepte bulunulması imkânı vardır. Bu durum sigortacı açısında öngörülemezlik içerdiği için bu tür sorumluluk sigortalarında zarar ve zararı doğuran olay bakımından “geçmişe etki tarihi” öngörülmekte ve sigortacı bu tarihten daha önceki olaylarla ilgili talepleri koruma dışında bırakmaktadır. Geçmişe etki tarihi, talep (yani burada riziko) bakımından değil sadece sorumluluğa yol açan olay veya zararlar bakımından rol oynamakta geçmişe etki tarihi içinde ve fakat sözleşme kurulmadan önce ileri sürülen talepler (rizikolar) koruma dışında kalmaya devam etmektedir. Bu açıdan sadece sorumluluğa yol açan olay ve zararlara ilişkin olarak geçmişe etkili tarihi içeren talep esasına dayalı sorumluluk sigortaları “geçmişe etkili sigorta” olarak nitelendirilemez (Ünan, Samim: İsteğe Bağlı Genel Sorumluluk Sigortasında Riziko, İstanbul, 1998, s. 32). Talep esasına göre kurulan bu sözleşmelerde zararın mutlaka sigorta ettirenden ihtar, icra takibi veya mahkeme yoluyla talep edilmesi gerekmemektedir. Zarar gören sözlü olarak da zararını talep edebileceği gibi, zarar görenin olayı ve zararı sorumlu olduğundan bahisle sigorta ettirene bildirmesi de zararın talep edildiği anlamına gelmektedir. …Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.1.a. maddesinde olay esaslı yapılan sigorta sözleşmeleri ile “sözleşme süresi içinde meydana gelen olay sonucu doğan ve sorumluluk hükümleri uyarınca tazmini sözleşme süresi içinde ya da sonrasında talep edilen zararlara karşı” teminat sağlanmakta; A.1.b. maddesinde ise talep esaslı yapılan sigorta sözleşmeleri ile “sözleşme yapılmadan önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen bir olay nedeniyle, sadece sözleşme süresi içinde sigortalıya karşı ileri sürülebilecek taleplere karşı sözleşmede belirtilen miktara kadar isteme ilişkin makul giderleri de içerecek şekilde” teminat sağlanmaktadır. Taraflar bu iki durumdan birini içerecek şekilde sözleşme yapabilecekleri gibi her ikisini içerecek şekilde de sözleşme yapabilirler.” şeklinde mesleki sorumluluk sigortasına ilişkin genel bilgiler açıklanmıştır. Olay esasına göre kurulmuş bulunan sorumluluk sigortası sözleşmelerinde, sigortacının koruma sağlama edimi olayın (sigorta ettirenin sorumluluğuna yol açan veya açtığı öne sürülen hukuka aykırı davranışın) sigorta süresi içinde meydana gelmiş olmasına; zarar esasına göre kurulan sözleşmelerde zararın sigorta süresi içinde ortaya çıkmış bulunmasına ve talep (istem) esasına göre kurulan sözleşmelerde de tazminat talebinin sigorta süresi içinde (veya-eğer kararlaştırılmışsa-bunu izleyen ek bir süre içinde) sigorta ettirene yöneltilmiş bulunmasına bağlıdır. Olay esaslı sorumluluk sigortalarında zarar ve tazminat talebi; zarar esaslı sorumluluk sigortalarında da tazminat talebi sigorta süresinden sonra söz konusu olabilir. Buna karşılık, zarar esaslı sorumluluk sigortalarında sigorta ettirenin sorumluluğunu gerektiren hukuka aykırı davranış; talep esaslı sorumluluk sigortalarında da olay ve zarar yine sigorta süresi öncesinde gerçekleşmiş bulunabilecektir. Bu sayılan hususların sözleşme öncesinde gerçekleşmiş olması durumunda, sigorta ettiren bunları (sigortacının o sözleşmeyi yapıp yapmama konusundaki kararını etkileyecek “önemli husus” niteliğini taşımaları açısından) sözleşme yapıldığı sırada bildirmesi gerekecektir (Prof Dr. Samim Ünan, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Altıncı Kitap Sigorta Hukuku Cilt II, S. 268). Davacı banka ile davalı ekspertiz şirketi arasında imzalanan sözleşmeye istinaden davalı şirket tarafından verilen hizmet kapsamında, Osmaniye … Mah. … ada … parsel … no.lu bağımsız bölüm yönünden 16/05/2014 tarihinde düzenlenen ekspertiz raporunda taşınmazın değeri 2.630.000,00 TL olarak tespit edilmiştir. Davacı Banka’nın Dörtyol İcra Dairesi’nin … E. nolu dosyası ile kredi borçluları hakkında 20/10/2015 tarihinde 2.894.642,09 TL asıl alacak, 582.356,41 TL işlemiş faiz, 29.117,78 TL faizin gider vergisi olmak üzere toplam 3.506.981,51 TL üzerinden, dava konusu taşınmazın da aralarında bulunduğu 5 adet taşınmaz için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattığı, dava konusu olmayan taşınmazların 75.630,00 TL, 60.000,00 TL, 170.000,00 TL ve 291.000,00 TL üzerinden davacı bankaya alacağına mahsuben satıldığı, dava konusu Osmaniye … Mah. … ada … parsel … no.lu bağımsız bölümün ise Osmaniye … İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasında 23/11/2015 tarihli kıymet takdir raporunda değerinin 1.685.775,00 TL olarak tespit edildiği, 850.000,00 TL bedel ile davacı bankaya alacağına mahsuben satıldığı tespit edilmiştir. Taşınmazların satışı akabinde İcra Müdürlüğünce 23/11/2016 tarihinde 3.384.698,00 TL tutarlı “Kesin Rehin Açığı Belgesi” düzenlediği, bu belgede borç miktarının 4.835.698,00 TL rehinli malların kıymetinin 2.673.427,00 TL, satış tutarının 1.451.000,00TL olarak yer aldığı anlaşılmıştır. Eldeki davada; davacı ile davalı … Danışmanlık AŞ arasında akdedilen 01/02/2014 tarihli Ekspertiz Hizmet Alım Sözleşmesi gereğince, davacı banka müşterisi … Tic. Ltd. Şti’nin kullanacağı kredilerin teminatını teşkil etmek üzere Osmaniye … Mah. … ada … parsel … no.lu bağımsız bölüme ilişkin davalı şirket tarafından verilen ekspertiz değerleme hizmetinin gereği gibi ifa edilmediği, bankanın zarara uğradığı iddiası ile zararın davalı değerleme şirketi ve davalı değerleme şirketinin sigortacısı olan davalı sigorta şirketinden tahsili talep edilmektedir. Kredi alacağının asıl sorumlusu kredi borçlusu olup, kredi alacağının kredi borçlusundan tahsil olanağının kalmaması halinde davacı zararının doğduğunun kabulü gerekmektedir. Davacı tarafça ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılmış ise de, alacağın tahsili yönünde diğer takip yollarının tüketilip tüketilmediğine dair dosya kapsamında bir belge bulunmamaktadır. Nitekim aşağıda yer verilen emsal ilamlarda da bu hususa işaret edilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/05/2022 tarihli 2020/6855 E. 2022/4075 K sayılı ilamında; “…Dava, davacı bankanın dava dışı …’e kullandırdığı/kullandıracağı krediye/kredilere teminat olarak üzerine ipotek tesis ettirdiği taşınmazların değerinin davalı tarafından eksik tespit edildiği, bu sebeple dava dışı …’e fazla kredi kullandırıldığı iddiasına dayalı açılan alacak davasıdır. Somut uyuşmazlıkta, davacı bankanın davalıdan iddia ettiği alacağını talep edebilmesi için ilk aşamada taraflar arasındaki sözleşmeden bağımsız olarak alacağını tahsil etmek için tüm yolları tüketmesi ve ancak yine de alacağını tahsil edememesi gerekmektedir. Başka bir deyişle davacı banka, alacağını tahsil edebilmek için kredi müşterisine, her tür şahsi ve ayni teminatlara başvurmalı, buna rağmen alacağını tahsil edemezse davalıdan talepte bulunmalıdır. Bu durumda mahkemece davacı bankanın alacağını tahsil etmek için tüm yolları tüketip tüketmediği araştırılıp sonucuna göre eldeki davanın erken açılan bir dava olup olmadığı değerlendirilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.” Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25/03/2019 tarihli 2019/1325 E. 2019/3912 K. sayılı ilamında “davacı banka hatalı ekspertiz raporu nedeniyle uğradığı zararı, davalı eksperden talep edebilmesi için öncelikle teminat olarak alınan ipoteği paraya çevirmesi ve satıştan sonra ödenmeyen bir alacağının kalması halinde bunun için kesin veya geçici rehin açığı belgesi (İİK m.152, 150/f) alınması, ayrıca asıl borçlu hakkında tüm takip yolları tüketilmesine rağmen, tahsil edilemeyen bakiye alacak için aciz vesikası alınması (İİK m.105) zorunludur. Zira ödenmeyen kredi borcunun, rehin paraya çevrilerek veya asıl borçludan tahsili halinde, eldeki davanın konusuz kalacağı açıktır. Bu nedenle, asıl borçlu hakkında aciz vesikası ve rehin açığı belgesi alındıktan sonra eldeki davaya devam edilmesinde davacının hukuki yararının olduğu kabul edilmelidir.” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 25/11/2020 tarihli 2017/3117 E. 2020/3832 K. sayılı ilamında; “…Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı şirketin işi görürken benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir ekspertiz şirketinin göstereceği ihtimamı göstermemek suretiyle sözleşme ile üstlendiği kanunen de yerine getirmek zorunda olduğu özen borcunu ihlal ettiği ancak davacının tazminat alacağının doğabilmesi için davalı şirketin kusurlu davranışıyla bir zarara sebebiyet vermiş olması gerektiği, davacı bankanın 700.000,00 TL olan kredi alacağının 416.423,64 TL’sini davaya konu ipotekli taşınmazın satışı ile temin ettiği, kalan meblağın halen derdest olan ve temlik edilen icra dosyasında temlik alanca tahsil edilme ihtimali bulunduğu, davanın açıldığı tarih itibari ile davacı bankanın doğmuş bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine İstanbul BAM 17. Hukuk Dairesince sözleşme gereğince, hatalı ve yetersiz rapor hazırlanmasından dolayı davacı bankanın uğrayacağı her türlü kayıp, zarar ve ziyadan eksperin sorumlu olduğu ancak davalının hatalı rapor düzenlemesinin tek başına yeterli olmayıp davacının mevcut bir zararınında olması gerekeceğinden mahkemenin bilirkişi raporu doğrultusunda vermiş olduğu karar yerinde kabul edilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı süresinde davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.” şeklindedir. Yapılan açıklamalar ve emsal ilamlar uyarınca kredi alacağının asıl sorumlusu kredi borçlusu olup, alacağının kredi borçlusundan tahsil imkanının kalmaması halinde davacı zararının doğduğunun kabulü gerekmektedir. Ancak Mahkemece sadece davacı Banka’nın, kredi borçluları hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatmış olduğu Dörtyol İcra Dairesi’nin … E. nolu dosyası değerlendirilmiş, davacının alacağını tahsile yönelik kredi borçluları hakkında diğer takip yollarına başvurup başvurmadığı araştırılmamış, davacı bankanın, dava tarihi itibariyle alacağın asıl sorumlularından tahsil etme imkanı olup olmadığı, zararının doğup doğmadığı incelenmemiştir. Bu durum karşısında mahkemece öncelikle, davacı bankanın alacağını tahsil etmek için tüm yolları tüketip tüketmediği, tahsil edilemeyen alacak yönünden aciz vesikası alıp almadığı araştırılıp, sonucuna göre eldeki davanın erken açılan bir dava olup olmadığı değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca, davalı … Danışmanlık AŞ vekil ile temsil edilmemesine rağmen hükmün 6.maddesinde “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği kabul ve ret oranına göre hesap ve takdir olunan 36.873,36 TL ücreti vekaletin davacı bankadan alınarak davalı … Danışmanlık AŞ’ne verilmesine” şeklinde hüküm tesis edilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksiklikler ikmal edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin sair istinaf sebepleri şimdilik incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 355 ve 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/319 E. 2019/424 K. sayılı 22/05/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/02/2023