Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1221 E. 2023/189 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1221
KARAR NO: 2023/189
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/52
KARAR NO: 2019/592
DAVA TARİHİ: 11/02/2014
KARAR TARİHİ: 27/06/2019
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kağıthane, … Caddesi, … kapı numaralı yerdeki Alışveriş Merkezi (AVM) inşaatının sahibi olduğunu, anılan inşaat işlerinin sigorta teminatı altına alınmasına ilişkin olarak davalı şirket ile 22/03/2011-31/10/2012 tarihleri arasında 588 günlük dönem için “İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesi” düzenlendiğini, AVM inşaatının betonarme perdesinin “diyafram perde” olarak oluşturulduğunu, hasar gören perdenin binanın iksa perdesi olmayıp, taşıyıcı perdesi olduğunu, binanın yapım yöntem raporuna göre ana çekirdek bina oluşturulduktan sonra kenar kısımların yapıldığını, kazanın oluştuğu 28/05/2012 günü betonarme yapının %83 oranında tamamlandığını, betonarme imalat ve ana çekirdek bina ile dış perde arasındaki alanın harfiyatının sallama kepçesi olan vinçle devam ederken vinç operatörünün duvardan sesler geldiğini duyduğunu ve şantiye yetkililerine haber verdiğini, bunun üzerine çalışmaların durdurulduğunu ve yapım-yöntem metoduna göre belli aralıklarla diyafram perdesine iç taraftan destek olması amacı ile dayandırılmış olan çelik borulara kaynakla takviye yapılmak istenildiğini, bu amaç doğrultusunda sepetli vinç çağrıldığını ancak vincin beklendiği sırada 12:00-12:30 sularında diyafram perdesi ile ana çekirdek bina arasına dayanmış olan birkaç borunun düştüğünün görüldüğünü, kısa aralıklarla diğer boruların da düşmeye başladığını ve devamında da diyafram duvarın içeriye doğru yattığını, oluşan açılmanın yaklaşık 50-60 cm ulaştıktan sonra diyafram perdesinin en son saat 13:00-13:30 gibi büyük gürültü ile yıkıldığını, bu hususa ilişkin saha mühendisi tarafından rapor tutularak durumun sigorta şirketine aktarıldığını ayrıca çekilen fotoğrafları dosyaya sunduklarını, binanın ana taşıyıcı perde duvarının müvekkili şirketin personeli çalışırken aniden şiddetli şekilde ve alınması gereken bütün önlemlere rağmen yıkılması sonucu meydana geldiğini, davalı … şirketinin hasarı 248.747,45 lira olarak kabul etmesine karşın meydana gelen hasarın toprak çökmesi sebebine dayandırarak poliçedeki % 5 muafiyet diliminin altında olduğundan bahisle tazminat ödemeyi reddettiğini, sigorta poliçesi incelendiğinde tenzili muafiyet hallerinin neler olduğu belirtildiğini, buna göre şantiyede medyana gelen olayın poliçede %5 muafiyet kaydına kesinlikle uymadığını, davalı … şirketinin zarar tutarını ödememe konusunda ısrarcı olduğunu, bunun yanında müvekkili şirketin uğradığı zararın toplamının davalı şirketin iddia ettiği gibi 248.747,45 TL olmayıp çok daha ciddi tutarlarda olduğunu, bu nedenle uğranılan zararın bu aşamada tespiti mümkün olmadığından ve yargılamayı gerektirdiğinden, tam olarak belirlenemeyen bir alacak mevzu bahis olduğu için HMK 109.maddesi uyarınca kısmen dava açma mecburiyeti hasıl olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin her türlü fer’ilerinin, olayın meydana geldiği tarihten hesaplanacak, kredilere uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalı … şirketinden tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH Davacı vekili 05/12/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile; 10.000,00 TL olarak açmış olduğu davasını 1.126.118,98 TL arttırarak, 1.136.118,98 TL olarak ıslah ettiğini belirterek, bu tutarın tamamına dava tarihinden itibaren kredilere uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden faiz işletilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu oluşan hasar için … numaralı hasar dosyasının açıldığını, hasarın %5 oranındaki tenzili muafiyet altında kaldığını, davacı şirketin hasarın oluş şekline ilişkin olarak tek yanlı almış olduğu teknik raporun geçerliliğinin bulunmadığını, hasarın bölgedeki yağışlarla birlikte biriken suların etkisi ile artan toprak itkisine bağlı olarak diyafram duvarının çökmesi suretiyle oluştuğunu, bu hususun eksper raporunda da tespit ve ifade edildiğini, sigorta poliçesinde yer alan “muafiyetler” başlıklı bölümde sel-seylap-her türlü çökme-yer kayması-heyelan teminatı %100 sigorta bedelinin %80’i sigortacı, %20’si sigortalı ve/veya sigorta ettiren tarafından karşılanmak üzere müşterek sigorta şeklinde verilmiş olup, sigortacının sorumluluğu her bir/hasar tazminatı tutarının %80 ile sınırlıdır” şeklinde hüküm bulunduğunu, %80 sigorta bedeli ürerinden %5 oranında tenzili muafiyet uygulanır denildiğini, eksper çalışmasında da ayrıntılı şekilde görüleceği üzere hasar tazminatının 310.934,31 TL olarak; poliçe içeriğine göre de müvekkili sigorta şirketinin %80 sorumluluğu gereği 248.747 TL olarak tespit edildiğini, hesaplanan hasar tazminatının %5 oranındaki muafiyet tutarının 2.520.000 (63.000.000 TL x %80 x %5) TL olması nedeni ile de hasar tazminatının muafiyet sınırın içinde kaldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte ve mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda istenilen faiz miktarına itiraz ettiklerini beyan ederek; haksız ve hukuka aykırı davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava; inşaat risk sigorta poliçesinden kapsamında inşaat duvarının çökmesinden kaynaklı hasar bedelinin tahsili isteminden ibarettir. Davalı yan; davanın reddini savunmuştur. Yanlar arasındaki uyuşmazlık; davalı … şirketince … sayılı ve 22.03,2011-31.10.2012 vadeli “İnşaat All Risks Sigorta Poliçesi” kapsamında 63.000.000 TL İnşaat sigorta bedeli üzerinden sigortalanan Kağıthane, … Caddesi, No:… adresindeki Alışveriş Merkezi (AVM) inşaatında 28.05.2012 tarihinde meydana gelen diyafram duvarının çökmesi/yıkılması sonrasında sigortalı kıymetlerde oluşan hasara ilişkin tazminatın sigorta poliçesi kapsamında tahsili talebinin yerinde olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.Dava konusu ”İnşaat Sigortası Genel Şartları (Bütün Riskler) A – Sigortanın Kapsamı başlıklı düzenlemesi uyarınca “Sigorta, konusunu teşkil eden değerlerin teminat müddeti içinde, inşaat sahasında bulunduğu sırada, inşaat süresinde bu poliçede gösterilen istisnalar dışında kalan, önceden bilinmeyen ve ani bir sebeple herhangi bir ziya ve hasara uğraması hali temin edilmiştir. Sigortacının poliçesi ile verdiği teminat kapsamını inşaat faaliyetlerinin başlangıcından bitimine kadar geçen süre içinde, inşaat faaliyetlerine özgü ani ve beklenmedik sebeplerle ortaya çıkacak hasarlar nedeniyle oluşabilecek risklere karşı proje güvence altına alınmıştır.Yine poliçede yer alan “muafiyetler” e ilişkin not /özel şart/ kloz uyarınca; sigortalı riziko adresinde meydana gelecek “sel-seylap-her türlü çökme-yer kayması-heyelan teminatı %100 sigorta bedelinin %80’i sigortacı, %20’si sigortalı ve/veya sigorta ettiren tarafından karşılanmak üzere müşterek sigorta şeklinde kapsam dahiline alındığı, ayrıca sigortacının sorumluluğu her bir/hasar tazminatı tutarının %80 ile sınırlı olduğu ve %80 sigorta bedeli üzerinden %5 oranında tenzili muafiyet uygulanacağı hususu belirtilmiştir. İlgili sigorta poliçesinin tanzimi aşamasında ayrıca “yer kayması hasarı” dışında “Enkaz Kaldırma Teminatı”nın Sigortacı tarafından mevcut riziko adresi için verilmediği görülmüştür.Davalı cevabında; sigorta poliçesinde her türlü çökmeden meydana gelen hasarın sigorta bedelinin %5’ni teşkil eden tenzili muafiyet sınırının altında kaldığından bahisle müvekkilinin sorumlu olmadığını savunmuştur. İncelenen poliçede; ilgili sigorta bedeline göre saptanan tenzilat muafiyeti sel, seylap, her türlü çökme, yer kayması, heyelan şeklinde doğa olaylarına ilişkin ifade söz konusu somut olayda ise; harfıyat çalışması sırasında destek demirlerinin kırılmasıyla olay meydana gelmiş, ayrıca harfıyat kazısı sırasında suyun tahliye edilememesi ve aşırı yük binmesi nedeniyle duvar yıkılmış doğa olaylarından kaynaklı çökme olarak nitelendirilemez ve bu sebeple sigorta bedelinin %5’ine tekabül eden tenzili muafiyet altında kalan hasar bedeli ödenmez şeklindeki poliçe muafiyeti somut olayda uygulanmaz. Bu sebeple meydana gelen zarar poliçe kapsamındadır. Tartışılması gereken diğer husus meydana gelen hasarın miktarına ilişkin olup raporlar arasında meydana gelen ve ek raporlarla giderilmeye çalışılan çelişkiler nedeniyle tam olarak raporlarla sonuca gidilememiş ve raporlarda yer alan maliyet hesaplarından yararlanmak suretiyle hasar bedelinin tespiti mahkememizce reesen yapılmıştır. Neticeten son raporda yapılan duvarın tekrar yapılması mümkün olmadığından istinat duvarının yapılması gerektiği tespit edilmiş ve eksper raporunda belirlenen 867.343,16 TL istinat duvarı maliyetinin kadri mağruf olduğunu rapor içeriğinde görüş olarak bildirilmekle; yine rapor içeriğinde eksik sigorta bulunduğu tespitine yer verilmiş ve inşaat maliyeti ile sigorta bedeli arasında fark olmakla bu farktan eksik sigorta oranı 0.9491 olarak tespit edilmiş olup inşaat bedeli 867.343,16 TL + %18 KDV 1023.464,93 TL’nin eksik sigorta oranı ile çarpımı sonucu 971.370 TL hasar bedeline ulaşılmıştır. Ek raporlarda da aynı bedel tespit edilmiştir. Bu bedelin %80’i sigortacı tarafından karşılanacağından 971.370 TL x %80 = 777.096,45 TL olup bu miktara faiz uygulandığında 777.096,45x9x558 gün (temerrüt ile dava tarihi arasındaki gün faizi ve ıslahla harçlandırılmış)=106.919,95 TL faiz + 777.096,45=884.016,40 TL hasar bedelinin talep edilebileceği belirlenmiştir. Davalı taraf somut olaya 1420. maddedeki 2 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanacağını beyanla; zamanaşımı definde bulunmuş ise de, somut poliçede gerek işveren gerekse 3. kişi zararlarının karşılanacağı düzenlemesi de bulunduğundan ve aynı zamanda poliçe sorumluluk poliçesi şeklinde şeklinde düzenlendiğinden, dolayısıyla TTK 1482. madde hükümleri uygulanacağından zamanaşımı süresi 10 yıl olmakla ıslah edilen kısma ilişkin zamanaşımı itirazı yerinde görülmemiştir. Dava konusu poliçede davacı taraf sigorta ettiren durumunda olup bilahare zeyilname ile dava dışı … Gayrimenkul sigortalı olarak eklenmiş olmakla adı geçenin ve ayrıca daini mürtehinin muvafakatları teminle dosyamız arasına katılmıştır. Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kısmen kabulü ile; 884.016,40TL’nin asıl alacak 777.096,45TL’sine dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece talepleri dikkate alınmaksızın yasal faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın faiz türü bakımından kaldırılmasını ve avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; ıslahla artırılan kısmın zamanaşımına uğradığını (TTK 1420), zeyilname gereğince sigortalı … San. ve Tic. A.Ş. olduğundan, TTK’nın 1454. maddesi gereği poliçeden doğan hakların sadece sigortalı tarafından talep edilebileceğini, … Tic. A.Ş.’nin taraf sıfatı bulunmadığından davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, muvafakatnamenin dava açmasına yeterli olmadığını, poliçedeki özel şart gereği “her türlü çökme” olayına ilişkin tenzili muafiyet uygulanması gerektiğini, bu nedenle hasar miktarının muafiyet altında kaldığını, 30/05/2016 tarihli bilirkişi raporuyla ortaya çıkan tespitlerin ise muafiyet altı kalması bir yana zararın zaten poliçe teminat kapsamına girmediğini göstermekte olduğunu (İnşaat Sigortası Genel Şartları A.4. Maddesi (ı) bendi), hüküm kurulan tutarın hasarın çok üstünde ve fahiş hesaplandığını, sigortacının ancak gerçek zararı gidermekle yükümlü olduğunu ancak zarar gören duvar iksa diyafram duvarı olmasına rağmen betonarme istinat duvarı üzerinden hesaplama yapıldığı beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, sigorta poliçesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Davalı … şirketince 25/03/2011 tarihinde … sayılı ve 22/03/2011-31/10/2012 vadeli İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesinin “… Avm Bina İnşaat İşi” için düzenlendiği, davacı …’nin sigorta ettiren ve sigortalı olarak yer aldığı, sigorta bedelinin 63.000.000,00 TL olduğu, “Özel Açıklamalar” kısmında “1-Poliçe Muafiyetleri; Her bir hasarda; sel/ selyap / her türlü çökme / yer kayması / heyelan teminatı % 100 sigorta bedelinin % 80’i sigortacı, %20’si sigortalı ve/veya sigorta ettiren tarafından karşılanmak üzere müşterek sigorta şeklinde verilmiş olup, sigortacının sorumluluğu her bir hasarda ödenecek tazminat tutarının azami %80’i ile sınırlıdır. Ayrıca her bir %80’lik sigorta bedeli üzerinden %5 oranında tenzili muafiyeti uygulanır.” şartına yer verildiği anlaşılmıştır. 18/01/2012 tarihinde ise “İsim Değişikliği Zeyilnamesi” düzenlenmiştir. Zeyilnamenin 17/01/2012-31/10/2012 vadeli olduğu, sigorta ettiren olarak davacı …’nin, sigortalı olarak dava dışı … San ve Tic. A.Ş.’nin yer aldığı anlaşılmıştır. Poliçede “Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan sigorta poliçesinde sigortalı unvanı 17/01/2012 tarihli yazılı talebe istinaden … San. ve Tic. A.Ş. olarak işbu zeyilname ile poliçeye kayıt ve not edilmiştir. Ayrıca Dain-i Mürtehin sıfatıyla ve ek sigortalı olarak … Bankası A.Ş. / Genel Müdürlük unvanı işbu zeyilname ile poliçeye ilave edilmiştir. İşbu zeyilname sigorta ettirenin beyanına uygun olarak numarası yukarıda yazılı poliçenin eki sayılmak, aynı hüküm ve şartları haiz olmak üzere İstanbul’da 18/01/2012 tarihinde üç nüsha olarak düzenlenmiştir.” ifadesi yer almaktadır. İnşaat Sigortası Genel Şartları (Bütün Riskler) A.1 maddesinde; “Bu sigorta, konusunu teşkil eden değerlerin teminat müddeti içinde, inşaat sahasında bulunduğu sırada, inşaat süresinde bu poliçede gösterilen istisnalar dışında kalan, önceden bilinmeyen ve ani bir sebeple herhangi bir ziya ve hasara uğraması halini temin eder” hükmü düzenlenmiştir. İnşaat sigortası bir mal sigortası olup, sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğünün doğabilmesi için sigortanın konusunu teşkil eden değerlerin sigorta süresi zarfında zıya veya hasara uğramış olması gerekir. Olaya ilişkin davacı delilleri arasında yer alan, saha mühendisi … tarafından düzenlenen tutanak; “28/05/2012 tarihinde ucunda sallama kepçesi olan vinç ile hafriyat yapılıyordu. O gün şantiyede şiddetli yağış sebebiyle hafriyat dışında bir çalışma yapılmamaktaydı. Diyafram perdesinin aşağısında bulunan ekskavatör toprağı gevşetiyor, sallama vinç de toprağı alıp kamyona dolduruyordu. Projeye göre ve yapım metoduna göre de belli aralıklarla diyafram perdesine iç taraftan destek olması amacıyla çelik borular dayanmaktaydı. O gün öğleden önce hafriyat devam ederken sallama vincin operatörü duvardan sesler geldiğini duymuş ve ofise gelerek şantiye yetkililerine haber vermiştir. Bunun üzerine çalışmalar durdurulmuş, borulara takviye yapmak gerektiğine karar verilmiştir. Bu amaç doğrultusunda sepetli vinç çağrılmıştır. Vincin gelmesi beklendiği sırada, öğle arası yemek saatine denk gelen bir zamanda, şiddetli bir gürültü duyulmuş ve diyafiam perdesine dayanmış olan birkaç borunun düşmüş olduğunu görülmüştür. Hemen akabinde kısa aralıklarla diğer borular da düşmeye bağlamış, bunun neticesinde diyafram duvar da içeriye doğru yatmaya yatmaya başlamıştır. Açılma yaklaşık 50-60 cm’ye ulaştıktan sonra da, diyafram perdesi en son saat 13:00-13:30 gibi büyük bir gürültüyle yıkılmıştır.” şeklindedir. Olay, hafriyat çalışmaları sırasında çevre toprağının kazı alanına akmaması için yapılmış iksa duvarının, mahaldeki mevcut toprak itki kuvvetini karşılayamaması sonucunda yıkılmasıyla meydana gelmiştir. Ekspertiz raporu; Mahallinde yapılan incelemede 28/05/2012 günü sahada yapılan gözlemlerde saat 13:30 sularında R köşesindeki diyafram duvarın P-R aks doğrultusunda hareketlenmeye başladığı ve saat 14:00 sularında P-R doğrultusunda 20 mt’lik kısmın çöktüğü ve diğer yönde 20 mt’lik kısmın da kısmen devrilerek hasar gördüğü, (21/06/2012 günü olay mahalline gidildiğinde duvarın (x) yönünde 23,50 mt, (y) yönünde 22,17mt kırıldığının görüldüğü), duvar arkasındaki sahada stoklanan bir kısım inşaat malzemelerinin (beton yüzey sertleşriricileri, parça demir) toprak altında kalarak hasar gördüğü, çöken duvar ve arkasındaki toprakların inşaat sahasına dolması nedeniyle bunların atılması ve yıkılan bölgenin yeniden yapılması gerektiği, olayın oluş şekli itibariyle kat dış duvarı olarak yapılmış olan diyafram duvar iç kısımda -9 kotuna inilmek üzere hafriyat çalışmaları yapılırken bu dönemde yörede yağan yağmurlar sonrasında duvar arkasına binen sular drene edilemediğinden duvar arkasındaki toprak itki kuvvetinin artmasına sebebiyet verdiği ve artan itki kuvvetinin etkisiyle duvarın -7 kotundan kırılarak çökmesine sebebiyet verdiği kanaatinin hasıl olduğu, hasarın 327.585,88 TL hesaplandığı ancak eksik sigorta olduğundan neticeten [63.000.000,00 (sigorta bedeli) x 327.585,88 TL / 66.373.861,05 TL (sigorta değeri)] 310.934,31 TL olduğu ancak poliçede yer alan muafiyet gereğince bu bedelin %80’si olan 248.747,45 TL, %5 muafiyet miktarı olan (63.000.000,00 TL x %80 x %5) 2.520.000,00 TL’nin altında kaldığı belirtilmiştir. Bilirkişi Raporları Ve Hukuki Mütalaa; 1-Bilirkişiler sigortacı …, hukukçu Doç.Dr. … ve mali müşavir …’dan alınan 18/02/2015 tarihli 1.heyet raporunda; Poliçede yer alan özel şart değerlendirildiğinde her türlü çökme için muafiyet şartı getirildiği, davacıya ait inşaatta 28/05/2012 tarihinde meydana gelen duvar yıkılmasının çökme olduğu ve poliçedeki muafiyet şartının uygulanması gerektiği, eksik sigorta nedeniyle hasarın 2.520.000,00 TL’yi aşması halinde davalının aşan kısım kadar sorumlu olacağı yönünde görüş bildirilmiştir. 18/05/2015 tarihli ek raporda ise; kök rapordaki kanaatlerinde bir değişiklik olmadığını ifade etmişlerdir. Kök raporda karşı davacı vekili tarafından, hasara konu olayın muafiyet kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle itiraz edilmiş ve Prof.Dr. … tarafından hazırlanan hukuki mütalaa sunulmuştur. 2-Prof.Dr. … tarafından hazırlanan 30/03/2015 tarihli hukuki mütalaada özetle; poliçede her bir hasarda sel / selyap / her türlü çökme / yer kayması / heyelan teminatı muafiyet şartı getirilmiş ise de; dava konusu olayın poliçede ifade edilen “çökme” kapsamında değerlendirilemeyeceği, poliçede geçen çökme ibaresini “topraktan, zeminden, yerden kaynaklı” bir çökme olarak nitelendirmek gerektiği, diyafram perdesinin yıkılması şeklinde gerçekleşen olayın ise tipik bir inşaat kazası olduğu, inşaat kazasının poliçede yer alan “çökme” ibaresi kapsamında değerlendirilmesi halinde sigortalının poliçeyi akdetmesinin hiçbir hukuki yararının kalmayacağı ifade edilmiştir. 3-Bilirkişiler mimar …, sigorta hukukçuları … ve …’ten alınan 07/09/2015 tarihli 2. heyet raporunda;
Hasarın oluş şekli incelendiğinde; Kazı çalışmaları için çevre toprağının kazı alanına akmaması için yapılmış iksa duvarının, mahaldeki mevcut toprak itki kuvvetini karşılayamaması sonucunda çökerek hasar gördüğü, bu tür olayların çökme hasarı olarak tanımlanmasının gerçekleşme biçimine uygun gözüktüğü, Ekspertiz raporundaki hesaplamanın riziko tarihi itibariyle piyasa rayici ve birim bedellerine uygun olup gerçek zararı yansıttığı ancak hasarın oluş biçimi ve gerçekleşme şartları dikkate alındığında diyafram perdesinin hasar görmesi teknik olarak ister yıkılma, ister çökme olarak nitelendirilsin davalı sigortacının tarafı olduğu poliçe muafiyet sınırı altında kaldığı yönünde görüş bildirilmiştir. Önceki raporu tanzim eden bilirkişilerden mimar …, sigorta hukukçusu …’ten oluşan heyete inşaat mühendisi … ve jeoloji mühendisi Prof. Dr. … dahil edilerek alınan 05/08/2016 tarihli ek raporda özetle; İnşaat sahasında meydana gelen olayın herhangi bir sel / seylap / her türlü çökme / yer kayması / heyelan hallerinden hiç birine girmediği, 02/04/2012 ve öncesinde başlayan bir dizi eksiklikler, yanlış uygulamalar neticesinde duvarın üst kısmında beton ve demirlerde meydana gelen, ani kırılma ve açılma sonucunda içeri doğru yatması ve yıkılması şeklinde gelişen, beklenmedik bir anda vuku bulan olayın bir “inşaat kazası” olduğu, diyafram perde üzerinde drenaj delikleri olsaydı ve destek boruları çalışsaydı, büyük ihtimalle yıkılma olmayacağı, bu nedenlerle hasarın poliçenin teminatı kapsamında olup tenzili muafiyet altı kapsamında olmadığı yönünde görüş sunulmuştur. Heyette yer alan bilirkişiler … ve … ise kök rapordaki görüşlerini koruduklarını beyan ederek ayrık rapor sunmuşlardır. 4-Bilirkişiler inşaat mühendisi … ve jeoloji mühendisi Prof. Dr. …’den oluşan heyete mali müşavir bilirkişi … dahil edilerek zarar hesabı yönünden alınan 21/04/2017 tarihli ek raporda özetle; Davacı tarafın zararı olan yıkılan duvarın yerine yapılacak olan betonarme istinat duvarının maliyetinin toplam 867.343,16 TL olduğu, bu tutara % 18 KDV ilavesi ile 1.023.464,93 TL tutarına ulaşıldığı, poliçeye göre, “Sigortacının sorumluluğu her bir hasarda ödenecek tazminat tutarının azami % 80 ile sınırlı” olduğundan 1.023.464,93 TL X % 80 = 818.771,94 TL’nin davalının ödemesi gereken tazminat tutarı olarak hesaplandığı, ekspertiz raporunun düzenlenmesinden (22/06/2012) itibaren 30 gün hesaplandığında 22/07/2012 tarihinden dava tarihi olan 11/02/2014 tarihine kadar geçen 558 gün için işlemiş yasal faiz tutarının 818.771,94 TL x 558 x 9/36500 = 112.654,05 TL olduğu, sonuç olarak davacının 1.023.464,93 TL anapara, 112.654,05 TL faiz olmak üzere toplam 1.136.118,98 TL tazminat alacağının bulunduğu şeklinde görüş bildirilmiştir. 5-Son olarak bilirkişiler inşaat mühendisi …, jeoloji mühendisi Prof. Dr. …, mali müşavir …, mimar …, sigorta hukukçuları … ve …’ten alınan 11/04/2019 tarihli raporlarda özetle; Sigorta Eksperi tarafından yerinde yapılan gözlem ve metraj çalışmaları neticesinde düzenlendiği anlaşılan ekspertiz raporunda yapılan hesaplamalarda kullanılan metrajların, hasarın oluştuğu tarihin hemen akabinde yerinde yapılan detaylı inceleme ve ölçümler neticesinde belirlendiği ve yine hesaplarda kullanılan birim fiyatların rapor tarihi itibariyle bölgenin rayiç bedellerine uygun birim fiyatlar olduğu, diyafram duvarı ve istinat duvarı ile ilgili olarak bilirkişi heyetince sunulan 18/04/2018 tarihli raporda; davacı tarafın zararının ekspertiz raporunda bölgenin rayiç piyasa fiyatlarına uygun olduğu anlaşılan yıkılan duvarın yerine yapılacak olan betonarme istinat duvarı maliyeti dikkate alınarak hesaplandığı, dava konusu inşaat kazası olayında olduğu gibi etraftaki zemini tutan diyafram duvarın içeriye doğru yatması/yıkılması olayı gerçekleştikten sonra (hafriyat aşamasında parça parça yapılan) söz konusu bu diyafram duvarın yeniden inşa edilmesi imkanı kalmadığından, sigorta eksperi tarafından yıkılan duvarın yerine yapılacak olan betonarme istinat duvarı maliyeti açıklaması ile yıkılan duvarın yerine (aynı işlevi görmesi amacıyla) yapılması gereken istinat duvarı maliyeti hesaplandığı, 0,9491 oranında toplam sigorta bedeli yönünden eksik sigorta bulunduğu, ekspertiz raporunda davacının hasarı sonrası nezdinde meydana gelen zarar ”Eksik Sigorta” müşterek sigorta ve maluliyet tenzili sonrasında 248.727,45 TL olarak tespit olunmakla işbu tespit olunan hasarın muafiyet altında kaldığı, dosyada mübrez kök ve ek raporlarda diyafram duvar yerine yapılması gereken yeni bu istinat duvarı maliyeti dikkate alınmış olduğundan dava konusu riziko dolayısıyla davacı yana karşı davalı sigortacının taraflar arasında münakit olup, hasar anına kadar taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan poliçe dolayısıyla sorumluluğu bulunmayacağı şeklinde görüş bildirilmiştir. İnceleme ve değerlendirme Poliçe tanzim tarihi 25/03/2011, hasar tarihi 28/05/2012 olup, poliçenin tanzim tarihi ve olay tarihi 6762 sayılı TTK’nın yürürlükte olduğu dönemde gerçekleştiği için somut uyuşmazlıkta 6762 sayılı TTK hükümlerinin nazara alınması gerekmektedir. Somut olayda ihtilaf; davacının aktif husumet ehliyetinin olup olmadığı, poliçede yer alan özel düzenleme nedeniyle meydana gelen olayın muafiyet kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, olay nedeniyle meydana gelen hasarın miktarı, ıslahla artırılan kısım yönünden zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı ve uygulanacak faizin türü noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle aktif husumet (sıfat) yönünden dosyanın incelenmesi gerekmektedir. Sıfat davanın esasına yani maddi hukuka ilişkin bir kavram olup dava konusu talep bakımından kimin hak sahibi, kimin yükümlü olduğunu ifade eder. Davada davacı ve davalı olarak yer almakla taraf olarak gösterilenlerin maddi hukuk bakımından gerçekten bu niteliği taşıyıp taşımamaları tümüyle birbirinden farklı kavramlardır. Sıfat, tarafın bir özelliği olmadığı gibi usule ilişkin bir kavram da değildir. Aksine sıfat, davanın taraflarının ihtilaflı maddi hukuk ilişkisinin gerçek süjesi olup olmadığı ile ilgilidir (Pekcanıtez Usul, S.607). Sıfat, nihai karar verildiğinde, davanın haklı veya haksız olduğunu ifade eder. Dava takip yetkisi ve sıfatın davadaki durumunu belirtmek bakımından, davanın yürütülmesi ve karara ulaşmasındaki sürecin dava takip yetkisini, bu sürecin sonunda maddi hukuka yönelik sonucun ise sıfatı karşıladığı söylenebilir (Pekcanıtez Usul, S.612). Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı, o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı (alacaklı) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir… Taraf sıfatı dava şartı değildir. Çünkü sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin, bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden gözetir (Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Prof. Dr. Baki Kuru, Av. Burak Aydın, C.I, S.332, 333, 334). Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2013 tarihli 2013/4270 E. 2013/20159 K. sayılı; “…Dava,“Makine Kırılması Sigorta Poliçesi” nedeniyle makinede meydana gelen hasar bedelinin davalı … şirketinden tahsiline ilişkindir. Davalı davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını savunmuştur. Davalının düzenlediği poliçede sigorta sahibi … Kiralama A.O, sigorta ettiren ise … olarak gösterilmiş olup, poliçenin tanzim edildiği tarih itibari ile yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 1446/2. maddesinde sigorta ettirenin sigortalının muvafakati olmaksızın, ödenecek paraları almaya ve sigortalının haklarını devretmeye ancak poliçe elinde bulunduğu takdirde salahiyetli olduğu belirtilmiştir. O halde, mahkemece davacının sigorta poliçesini elinde bulundurup bulundurmadığı veya sigortalının muvafakati olup olmadığı hususu üzerinde durularak, davacının aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı değerlendirilmek suretiyle karar vermek gerekirken, bu konuda yetersiz bilirkişi raporuna itibar ile hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, davalının zaman aşımı defi konusunda da olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/11/2015 tarihli 2015/4656 E. 2015/11568 K. sayılı; “…1-Dava, sigortalı emtiada meydana gelen hasarın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkindir. Davacı tarafından dosyaya sunulan poliçenin suret olup, poliçede sigortalı olarak T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın gösterildiği, davacının ise sigorta ettiren olduğu anlaşılmaktadır. Poliçenin tanzim edildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 1446/2. maddesinde sigorta ettirenin sigortalının muvafakati olmaksızın, ödenecek paraları almaya ve sigortalının haklarını devretmeye ancak poliçe elinde bulunduğu takdirde salahiyetli olduğu belirtilmiştir. O halde, mahkemece davacının sigorta poliçesini elinde bulundurup bulundurmadığı, sigortalının sigorta bedelinin davacıya ödenmesi yönünde muvafataki olup olmadığı hususları üzerinde durularak, davacının aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı değerlendirilmek suretiyle karar vermek gerekirken, anılan husus nazara alınmaksızın hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10/11/2015 tarihli 2015/4633 E. 2015/11788 K. sayılı; “…Dava, taraflar arasında düzenlenen inşaat all risks sigorta poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmişsede, poliçede sigortalı olarak Bayrampaşa Belediye Başkanlığı gösterilmiştir. Sigorta ettirenin haklarının açıklandığı mülga 6762 sayılı TTK’nın 1446. maddesi gereğince sigorta ettiren, sigortalının muvafakatı olmaksızın ödenecek paraları almaya ve sigortalının haklarını devretmeye ancak poliçe elinde bulunduğu takdirde yetkilidir. Buna karşın, sigortalının haklarının açıklandığı 6762 sayılı TTK’nın 1445. maddesine göre ise de, başkası hesabına yapılan sigortada, sigorta sözleşmesinden doğan haklar sigortalıya ait olmakla birlikte, poliçenin verilmesini, ancak sigorta ettiren isteyebilir. Sigortalı, sigorta ettirenin muvafakati olmaksızın ancak poliçe elinde bulunduğu takdirde hakları üzerinde tasarruf edebileceği gibi bu hakları mahkemede de iddia edebilir. Somut olaya davacı, dava dışı Bayrampaşa Belediye Başkanlığı adına sigorta akdini yapmış, poliçeye konu rizikonun gerçekleşmesi üzerine davalı … şirketinden hasarının ödenmesini talep etmiştir. Bu nedenle, yukarıda açıklanan yasa maddeleri ve davaya konu poliçe özel şartları birlikte değerlendirilerek, davacının dava dışı sigortalı kurumun muvafakatı ile hasar bedelini talep edip edemeyeceği hususları tartışılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde kararları mevcuttur. 6762 sayılı TTK’nın 1445.maddesi “Başkası hesabına yapılan sigortada sigorta mukavelesinden doğan haklar sigortalıya aittir. Bununla beraber poliçenin verilmesini, ancak sigorta ettiren istiyebilir. Sigortalı, sigorta ettirenin muvafakati olmaksızın ancak poliçe elinde bulunduğu takdirde hakları üzerinde tasarruf edebileceği gibi bu hakları mahkemede iddia edebilir.” 6762 sayılı TTK’nın 1446.maddesi; “Sigorta ettiren sigorta mukavelesinden sigortalı lehine doğan haklar üzerinde kendi namına tasarruf edebilir. Sigorta ettiren sigortalının muvafakati olmaksızın, ödenecek paraları almaya ve sigortalının haklarını devretmeye ancak poliçe elinde bulunduğu takdirde salahiyetlidir. Sigortacı, ancak sigorta ettiren, sigortalının sigortaya muvafakat ettiğini kendisine ispat etmek şartiyle, sigorta ettirene ödemede bulunmaya mecburdur.” şeklindedir. Ancak ilamlara dayanak olan 6762 sayılı TTK’nın 1445 ve 1446.maddesi “denizcilik rizikolarına karşı sigorta” hükümleridir. Nitekim 6102 sayılı TTK’nın “Başkası lehine sigorta” başlıklı 1454.maddesinin gerekçesinde; “Sigorta sözleşmesi, iki taraflı bir işlemdir. Ancak, taraflar yaptıkları sözleşme ile borcun alacaklıya değil de üçüncü kişiye ifasını kararlaştırabilir. Bu durumda başkası lehine sigortadan bahsedilir. Borçlar Kanununun 111 ve 112 nci maddelerinde düzenlenen üçüncü şahıs lehine sözleşmenin bir uygulaması niteliğindeki başkası hesabına sigortada, sigortadan doğan haklar sigortalıya aittir. Ancak, Borçlar Kanununun istisna gördüğü tam üçüncü şahıs lehine sözleşmeler 6762 sayılı Kanunda hayat sigortaları için açıkça kural hale getirilmişken diğer sigortalar için bu yönde belirleyici bir hükme yer verilmiştir. Sadece denizcilik rizikolarına karşı sigortada, 6762 sayılı Kanunun 1445 inci maddesinin ikinci fıkrasında sigorta poliçesinin sigortalının elinde olması kaydıyla sigortalının sözleşmeden doğan hakları üzerinde tasarrufta bulunabileceği ve bu hakları mahkemede iddia edebileceği hükme bağlanmıştır. Bu noktada, poliçenin sigortalıya verilip verilmemesine göre sözleşmenin tam veya eksik üçüncü şahıs olduğu tayin edilmektedir…” şeklinde, 6762 sayılı Kanunun 1445.maddesinin açıkça denizcilik rizikolarına karşı sigorta hükmü olduğu da belirtilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yukarıda yer verilen kararlarının içeriği denizcilik sigortası olmamasına rağmen, anılan maddelere dayanılmıştır. 6762 sayılı TTK’da sigorta hukukuna ilişkin genel hükümler ve mal sigortası hükümlerinde, TTK’nın 1445 ve 1446.maddesine atıf yapılmadığından somut olayda uygulanma imkanı yoktur. Yapılan açıklamalar uyarınca, yukarıda yer verilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2013 tarihli 2013/4270 E. 2013/20159 K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/11/2015 tarihli 2015/4656 E. 2015/11568 K. ve 10/11/2015 tarihli 2015/4633 E. 2015/11788 K. sayılı ilamları Dairemizce somut olaya emsal alınmamıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/05/2016 tarihli 2015/9123 E. 2016/5008 K. sayılı ilamı ise; “…Mahkemece, tüm dosya kapsamı ve uyulan bozma ilamı doğrultusunda, poliçe tanzim ve riziko tarihi itibariyle meriyette olan 6762 sayılı TTK 1270-3 bendi gereği mezkur poliçe ön yüzünde sigortalı ifadesi dışında ayrıca bu sözleşmenin de bir başkası nam ve hesabına açıkça yapıldığı, poliçede yer verilen şartlardan anlaşılmayan sigorta sözleşmesinin bunu yapmış olan kimsenin nam ve hesabına yapılmış sayılmasının somut olayının şartlarına uygun olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 52.891,10 TL alacağın davalıdan 09/09/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Dava, sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Dairemiz bozma ilamında “..Davacı taraf, mahkemece hükme dayanak yapılan poliçenin sigorta ettireni olup poliçenin sigortalısı dava dışı … Kiralama A.Ş’dir. Dosya içinde davacının bu poliçe nedeni ile talepte bulunmasına imkan verecek başkaca bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Bu husus, husumeti de etkileyeceğinden mahkemece davacının bu poliçe gereğince talepte bulunup bulunamayacağı üzerinde durulup bilahare uyuşmazlığın esasına girilmek gerekirken, bu hususta herhangi bir gerekçeye de yer verilmeden yazılı şekilde karar verilmesi” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda dava kısmen kabul edilmiştir. Ancak, Dairemiz bozma ilamında da belirtildiği üzere, mezkur sigorta poliçesinde sigorta ettiren davacı, sigortalı ise dava dışı … Kiralama A.Ş. olduğuna göre, mahkemenin 6762 sayılı TTK’nın 1270-3. maddesi gereğince mukavelenin diğer bir kimsenin nam ve hesabına yapıldığının mukavele şartlarından anlaşılmadığı ve bu sebeple sözleşmenin bunu yapmış olan kimsenin nam ve hesabına yapılmış sayılacağı gerekçesi kabul edilemez. Bu itibarla, mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamı doğrultusunda davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmekte olup, somut olaya uygulanma imkanı bulunmayan 6762 sayılı TTK’nın 1270-3. maddesi hükmü nazara alınarak davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü doğru görülmemiş, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.” şeklinde açıkça talep hakkının sigorta poliçesinde “sigortalı” olarak yer alan kişiye ait olduğu vurgulanmıştır. 6762 sayılı TTK’nın 1270. maddesi; “Bir kimse diğer bir kimsenin nam ve hesabına dahi sigorta akdedebilir; şu kadar ki; o kimse, nam ve hesabına hareket ettiği kimseyi temsile salahiyetli değilse sigorta priminden dolayı bizzat mesul olur. Nam ve hesabına sigorta mukavelesi yapılan kimse rizikonun gerçekleşmesinden önce veya sonra icazet verirse sigortadan faydalanır. Diğer bir kimsenin nam ve hesabına yapıldığı, mukavele şartlarından anlaşılmıyan bir sigorta mukavelesi bunu yapmış olan kimsenin nam ve hesabına yapılmış sayılır.” hükmü gereğinde poliçe … San. ve Tic. A.Ş. lehine düzenlenmiştir. Somut olayda 18/01/2012 tarihli zeyilname uyarınca sigortalının dava dışı … San. ve Tic. A.Ş. olduğu açıktır. Bu durumda poliçe kapsamında tazminat talep hakkı sigortalıya aittir. Ancak eldeki dava sigorta ettiren … tarafından açıldığından ve dava dışı … San. ve Tic. A.Ş.’nin alacağını, davacıya temlik ettiğine dair bir kayıt olmadığı gibi bu yönde bir beyan da bulunmadığından, mahkemece davanın aktif husumet (sıfat) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda yazılı olduğu şekilde hüküm tesis edilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulüne karar verilerek, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE, 3-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/52 E. 2019/592 K. sayılı ve 27/06/2019 karar tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİS EDİLMESİNE, a-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, 4-İlk Derece Mahkemesi giderleri yönünden; a-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, davacı tarafından peşin yatırılan 19.402,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 19.222,20 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, b-Davalı, kendisini vekille temsil ettidiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, c-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, ç-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf giderleri yönünden; a-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, c-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, ç-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın davalı tarafından yatırılan 15.096,80 TL’den mahsubu ile bakiye 14.916,90 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davalı tarafa iadesine, d-Davalı tarafından yapılan toplamda 234,10 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-Yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, f-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/02/2023