Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/120 E. 2021/109 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/120
KARAR NO: 2021/109
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/281 Esas
KARAR NO: 2017/658
KARAR TARİHİ: 09/10/2017
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/02/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkil idareye bağlı İstanbul Avrupa Yakası PTT Baş Müdürlüğü ile davalı … Güvenlik arasında posta tekeli dışında kalan gönderilerin işlenmesi işi ile ilgili 05.12.2007 tarihli “ Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü Bünyesindeki Tekel Dışı Posta Gönderilerinin Ayırımı (İşlenmesi) Hizmet Alımına Ait Sözleşme” imzalandığını, iş bu sözleşme kapsamında çalışan dava dışı işçi …’ın iş akdinin davalı tarafından fesih edildiğini, dava dışı işçinin işe iade istemli Bakırköy 1. İş Mahkemesi 2009/885 E Sayılı dosya üzerinden dava ikame ettiğini bu mahkemece dava dışı işçinin davalı … A.Ş. nezdinde işe iadesine karar verildiğini iş bu kararın Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiğini, dava dışı işçinin söz konusu alacaklarının tahsili için huzurdaki dosya davacı ve davalısı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, davacı idarece anılan icra dosya borcunun 4.758,12 TL si kabul edilerek bu kısım yönünden vekalet ücret, tahsil harcı ve masraflar ile 5.626,34 TL ödendiği, bakiye borç miktarına itiraz edildiği, ödeme yapılan 5.626,34 TL için davalı aleyhine İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/105 E Sayılı dosyası üzerinden rücu davası ikame edildiğini, anılan dosyanın halen derdest olduğunu, dava dışı işçi vekilince, icra dosya borcunun itiraza konu edilen kısım olan 1.963,04 TL için kendisi ve davalı aleyhine İstanbul 15. İş Mahkemesi 2013/623 E Sayılı dosya ile itirazın iptali davası ikame edildiği bu dava ile 1.186,32 TL üzerinden takibin devamına karar verildiği, takibin devamına karar verilen miktar ve ferileri ile birlikte 3.742,36 TL dosya borcunun kendisi tarafından ödendiği ödemeye ilişkin dekontun sunulduğu, yine 15. İş Mahkemesi 2013/623 E Sayılı dosya için, toplamda 49,90 TL yargılama gideri masrafı yapıldığını, taraflar arasında akdolunan 05.12.2007 Tarihli sözleşme ve eki idari şartname gereğince işçinin işvereni sorumlusu ve muhatabı yüklenici davalı şirket olması nedeniyle dava dışı 3. Kişi olan davalı firma işçisine bir kısım işçilik alacakları ve ferileri için kendisi tarafından ödenen yargılama masraflarının davalı yüklenici firmadan rücuen tahsilini talep etme hakkı bulunduğundan İstanbul … İcra Müdürlüğü … E Sayılı dosyaya ödenen 3.742,36TL ile İstanbul 15. İş Mahkemesi 2013/623 E Sayılı dosyasına harcanan 23,90 TL Bakiye ilam harcı ve 26,00 TL gider avansı bedellerinin her birine ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde; davacı kurumun dava konusu işçi konusunda muvazaalı işlem yaptığını ve bu nedenle işçi alacaklarından sorumlu olduğunu, bu durumun Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, davaya konu işçinin yapmış olduğu posta dağıtım ve ayrımı işinin idarenin asıl işi niteliğinde olduğunu, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, dava dışı işçinin asıl işveren olarak PTT Genel Müdürlüğünde gerçekleşen davalı şirket bünyesindeki çalışması sonrası PTT Genel Müdürlüğü tarafından işten çıkarılması nedeniyle açtığı işe iade davasında verilen mahkeme kararı gereği ödenen tazminatlar için kendisine dava açılmasının haksız ve mesnetsiz olduğunu, 16.05.2006- 14.12.2007, 15.12.2007-26.09.2009 tarihleri arasında Posta Ayrım Hizmeti Alım ihalesine müvekkkilinin katıldığını, ihale sonucunda PTT Genel Müdürlüğü ile hizmet sözleşmesi imzalandığını, dava dışı işçinin kendi bünyesinde asıl iş veren davacının iş yerinde çalıştığını ve davacı tarafından işten çıkarıldığını, davacının işçinin işten çıkarılmasından ve tazminat ödenmesinde tek kusurlu olduğunu, idari şartnamenin 28.3 maddesinde “yüklenicinin teknik ve idari personeli arasında her ne şekilde olursa olsun, iş başında bulunmasına engel durumları tespit edilenler, idare tarafından yapılacak bildirim üzerine yüklenici tarafından derhal iş başından uzaklaştırılırlar” denilmekle işçilerin çıkarılmasında tek yetkilinin davacı olduğunu, ayrıca Borçlar Kanunu 167. Maddesine göre, “aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, boçlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar.” şeklindeki hükümde de müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları ancak bunun aksini kararlaştırabilecekleri, ihale sözleşmesinde kıdem, yıllık izin, agi, fazla mesai ve hafta tatili alacağından hangi tarafın sorumlu olduğunun açıkça belirtilmediğini. Bu nedenle kendisinin sorumlu olduğu bir bedelin tespiti halinde dahi bundan eşit paylarla sorumlu tutulması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece,Yargıtay 13. Hukuk Dairesi nin 2013/19671 Esas 2013/29163 Karar sayılı örnek içtihadında açıklandığı üzere dava dışı işçinin işe iade tazminatı alacaklarından üst ve alt işveren olan tarafların sorumluluğu aralarındaki idari şartname,teknik şartname ve sözleşmeye göre belirleneceği, yukarıda ayrıntısıyla açıklanan maddeler gereğince davalı alt işveren tazminatın tamamından sorumlu olduğundan davanın kabulüne ve davacı tarafça ödenen 3.792,26 TL nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hükmolunan alacağa işleyecek faizin söz konusu ödemelerin yapıldığı tarihten başlatılması gerektiğini belirterek hükmün faiz başlangıç tarihi yönünden düzeltilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu alacağa ilişkin Posta Kanun’u 10.maddesine hiç değinilmediğini, bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden önceki ihale döneminde çalışan işçiler bakımından muvazaa olgusu yasal olarak kabul edildiğini ve bu işçiler tarafından açılan diğer davalarda alt işveren şirketler bakımından doğrudan davanın reddine karar verildiğini, posta ayırımı işi davalı idarenin asıl işi niteliğinde olup, işçinin PTT’nin işçisi olarak kabul edilerek husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca ihbar tazminatı Kamu İhale Kanun’u gereği teklif fiyata dahil olan masraflar içerisinde yer almadığından davacı idarenin bu ödemeyi müvekkilinden talep etmesinin Kanun’a ve İhale Sözleşmesine aykırı olduğunu, ihale sözleşmesinde işçi alacaklarından kimin sorumlu olacağına ilişkin bir hüküm yokken kıdem tazminatının tamamından müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının kanuna ve hakkaniyete aykırı olduğunu, BK m. 167 gereğince yarı yarıya sorumlu olmasının gerektiğini, davacının kendisinden talep edilen alacağı süresinde ödemeyerek miktarın artmasına kusuru ile neden olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve iş mahkemesi ilamı gereğince, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının yargılama ve takip masrafları ile birlikte rücuen tahsili istemine ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Asıl işverenle alt işverenler arasında yapılan hizmet akitlerine göre yapılan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışan işçilerin işçilik alacakları için açtıkları davalar sonunda ödenmesine karar verilen miktarlardan alacaklı işçiye karşı her biri müteselsilen sorumludurlar. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan eski Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (6098 sayılı Borçlar Kanununun 167. maddesi) düzenleme uyarınca, aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça müteselsil sorumlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu olacaklardır. Yasa hükmünde eşit sorumluluğun müteselsil borçlularda aksinin kararlaştırılmaması halinde uygulanacağı belirtilmiştir. Somut olayda, uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, hizmet alım tip sözleşmesi, teknik şartname ve hizmet işleri genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümlerinin tatbiki gerekir. Bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve diğer taraflar arasında karşılıklı düzenlenen belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı yoktur. Sözleşme değerlendirilirken işçinin çalıştığı dönemlere ilişkin sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır. Buna göre, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemi ile ilgili talep edebileceği miktar da açıkça belirlenmelidir. (Y.13. HD. 24/05/2018 T, 2015/38873 E.-2018/6205 K. ve yine aynı Dairenin 31.5.2018 T, 2016/2779 E.- 2018/6452 K. ve 11/05/2017 tarih, 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları) Yüklenici şirketlerin her birinin sorumlulukları tam olarak belirlendikten sonra bu miktarlar itibariyle tazmin kararı verilirken yargılama gider ve vekalet ücretinden sorumluluklarda alacağın tamamı üzerinden hisselerine düşen miktar kadar olacağından bu miktarlarında hükümde açıkça gösterilmesi gerekir. Davalı vekili cevap ve istinaf dilekçesinde dava dışı işçinin yapmış olduğu posta ayrımı işi davalı idarenin asıl işi niteliğinde olduğunu, 29/042009 tarihli 5893 sayılı yasanın 1. Maddesi ile posta dağıtım ve ayrım işinin ihale yoluyla 3. Kişilere yaptırılabileceği düzenlenip yasal hale geldiğinden bu tarihten önce müvekkil şirkette çalışan işçinin asıl işveren PTT işçisi olarak kabul edilmesi gerektiğini bu nedenle taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin muvazaaya dayandığınından öncelikle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiş ise de; taraflar arasında Kamu İhale Kanunu uyarınca yapılan ihaleye binaen, davalı tarafça hiç bir ihtirazi kayıt sunulmaksızın taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki ilişki davacı işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işleri veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işleri diğer işverene ( alt işveren-davalı) devir ettiğinden üst işveren- alt işveren ilişkisidir. İş bu ilişkinin mevcudiyeti ( üst işveren -alt işveren) Bakırköy 1. İş Mahkemesi 2009/885 E Sayılı dosyasında verilen kararda da vurgulanmıştır. Kaldı ki davalı bizzat sözleşmenin tarafı olduğundan muvazaa iddiasında bulunması mümkün değildir.Zira, Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince, hiç kimse kendi muvazaasından yararlanarak lehe hak talebinde bulunamayacağı kabul edilmektedir. Bu nedenle davalının muvazaa iddiası ve husumet itirazı yerinde görülmemiştir. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Dava dışı …’ın işçi alacaklarının tahsili için başlattığı icra takibine kısmı itiraza konu edilen alacağın tahsili için İstanbul 15 İş Mahkemesi 2013/623 Esas sayılı dosyasından davacı ve davalı aleyhine itirazın iptali davası açtığı, iş bu davada yapılan yargılama ile 1.186,32 TL üzerinden tarafların itirazının iptaline karar verildiği, verilen kararın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasından icraya konulduğu, davacı idarenin 21/07/2014 tarihinde dosya hesabı olan 3.742,36 TL’yi yatırdığı, ayrıca İstanbul 15 İş Mahkemesi 2013/623 Esas sayılı dosyasında görülen itirazın iptali davasında 23/09/2014 tarihli makbuz ile 23,90 TL bakiye ilam harcı, 17/07/2013 tarihli makbuz ile gider avansı yatırdığı, avansın 26,00 TL’si kullanıldığı toplam 49,90 TL yargılama masrafı yaptığı, davacının, takip dosyasına yaptığı ödeme ile yargılama giderlerin rücuen tahsili amacıyla işbu davayı açtığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacağı ile birlikte yargılama ve takip giderlerinden hangi tarafın ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre ihtilafın çözümlenmesi gerekmektedir. -Taraflar arasında akdedilen 05.12.2007 tarihli ve 22421 yevmiye numaralı hizmet alım sözleşmesinin, yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları başlıklı 23. Maddesi ” Yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve Genel Şartnamenin Altıncı Bölümünde belirlenmiş olup, Yüklenici bunları aynen uygulamakla yükümlüdür.” yüklenicinin tazmin sorumluluğu başlıklı 32. Maddesi “Yüklenici taahhüdün sözleşme ve şartname hükümlerine uygun olarak yerine getirilmemesi ve benzeri nedenlerle ortaya zarar ve ziyandan doğrudan sorumludur. ” diğer hususlar başlıklı 37 maddesi “İstihdam ettiği işçinin işvereni muhatabı ve sorumlusu yüklenicidir. İdare kesinlikle işçinin işvereni muhatabı ve sorumlusu değildir. Yüklenici sözleşme sona erse dahi bu iş esnasında elemanların, yasal hak ve menfaatlerinde eksik veya hatalı işlem yapılmasından dolayı sorumludur ” şeklinde hükümler kurulduğu 05.12.2007 tarihli ve 22421 yevmiye numaralı ” Açık İhale Usulü ile İhale Edilen Tekel Dışı Posta Gönderilerinin Ayırımı (İşlenmesi) İşi Hizmet Alımına Ait İdare Şartnamenin, diğer hususlar başlıklı IV. Maddesi ” İstihdam ettiği işçinin işvereni muhatabı ve sorumlusu yüklenicidir İdare kesinlikle işçinin işvereni muhatabı ve sorumlusu değildir” şeklinde düzenlendiği 05.12.2007 tarih ve 224121 yevmiye numaralı “Posta Tekeli Dışında Kalan Gönderilerin İşlenmesine İlişkin Teknik Şartnamenin 8.21 Maddesi ” İhale konusu işin bitiminde veya herhangi bir nedenle işten ayrılan işçinin her türlü ücret ve sosyal haklarını, hafta ve genel tatil günlerine ait fazla mesai ücretlerini, yıllık izin ücretlerini ihbar ve kıdem tazminatlarını öder. 8.24 Maddesi ” Hizmet sözleşmesi, 506 sayılı SSK kanunu ve 4857 ve 1475 sayılı iş kanunları ve diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklerden doğacak bütün yükümlükler yükleniciye aittir ” hükümlerinin bulunduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle taraflar arasında düzenlenen bağlayıcı hizmet alım sözleşmesi ve eki niteliğinde teknik ve idari şartnamelerde yüklenici firmanın ihale konusu işlerin yapılmasında çalıştıracağı personelin ücret, kıdem, ihbar ve benzeri alacağı ile sair tazminat haklarından dolayı davalının işçiyi çalıştırdığı dönemle sınırlı olduğu, davaya konu alacağının dava dışı işçinin işe iade tazminatı alacağından kaynaklandığından davalı alt işverenin tazminatın tamamından sorumlu olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Ancak faizin başlangıç tarihinin ödeme tarihi esas alınması gerekmektedir. Bu husus Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18/09/2017 tarih 2016/1665 E-2017/4434 K. sayılı ilamında “Rücu hakkı başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkı olup, davacının mal varlığındaki eksilme, ödeme tariflinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği ” şeklinde ifade edilmiştir. Bu nedenle mahkemece ödeme tarihi yerine dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan tüm gerekçelerle davalının istinaf başvuru nedenleri esasa müessir olmadığından HKM’nın 352/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın HMK 353/1-b.2 maddesi uyarınca faize ilişkin kısımlar yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince REDDİNE, 2-Davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/281 Esas, 2017/658 Karar sayılı ve 09/10/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, Davanın KABULÜ İLE, a-3.792,26 TL nin 3.742,36’sinin ödeme tarihi olan 21/07/2014, 23,90’sinin 23/09/2014, 26,00 TL’sinin 17/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, b-Harclar Kanunu uyarınca alınması gerekli olan 259,05 TL harçtan peşin alınan 64,77 TL’nin mahsubu ile noksan kalan 194,28 TL nisbi karar harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına c-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 bendi gereğince 3.792,26 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, d-Davacı tarafından sarf edilen dava açılış gideri; 98,27 TL, posta davetiye gideri; 132,00 TL, bilirkişi ücreti; 600,00 TL olmak üzere toplam 830,27 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, e-HMK’nun 333. Maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde kalan gider avansının taraflara iadesine, İstinaf İncelemesi Yönünden; 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 85,70’ar TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcının istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 27,90 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 259,05 TL istinaf nispi karar harcının istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 64,76 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 194,29 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 5- Davacı tarafça sarf edilen 117,10 TL istinaf harcı, 41,00 TL posta davetiye gideri olmak üzere toplam 158,10 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilemesine, 6-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, 6- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.03/02/2021