Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1193 E. 2023/190 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1193
KARAR NO: 2023/190
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1617
KARAR NO: 2019/657
DAVA TARİHİ: 09/12/2014
KARAR TARİHİ: 04/07/2019
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin internet siteleriyle yaptıkları anlaşmalarla bu sitelerdeki video reklam alanlarını 3.kişilere kullandırmak ve yayınlanan reklam gelirlerinden komisyon almak suretiyle faaliyet gösterdiğini, internet reklam yayıncılığı ve aracılık yaparak gelir elde ettiğini, davalı …’in ise müvekkili şirketin eski yönetim kurulu başkanı olup, şirketi yönettiği dönemde www…com sitesinin reklamlarını herhangi bir ücret alınmaksızın yayınlatarak müvekkili şirketin ciddi zarara uğramasına sebep olduğunu, TTK 553.maddesi uyarınca sorumlu olduğunu, …’in davacı şirketteki hisselerini sattıktan sonra da diğer yönetim kurulu üyelerinin yabancı uyruklu olmaları ve yurt dışında bulunmalarının da etkisiyle müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanı olarak şirketin yönetimini tek başına üstlendiğini, …’in şirketteki görevlerinden istifa ederek ayrılmasından sonra ise müvekkili şirkete ait defter ve kayıtlarda yapılan incelemeler sonucunda, şirketlerin … idaresinde olduğu dönemde bazı reklam aracılık hizmetlerinin ücretlendirilmediğinin tespit edildiğini, ayrıca …’in 2013 yılından bu yana davalı … şirketinde hissedar olduğunu ve 2014 Haziran ayından itibaren yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığını, davalı şirkete menfaat sağlayarak müvekkili şirketi zarara uğratması karşılığında davalı şirkette yönetici pozisyonuna getirilmiş olmasının muhtemel olduğunu, oluşan zarar nedeniyle …’in ağır kusuru hatta kastının bulunduğunu, şirketteki tüm kayıtların incelenmesi ve yapılan hesaplamalar neticesinde davalılardan …’in talimatıyla diğer davalı …ye verilen reklam hizmetlerinin faturalandırılmaması suretiyle müvekkili şirketi toplam 1.734.017,00 TL zarara uğratıldığını beyan ederek, fazlaya ilişkin ve sair hakları saklı kalmak kaydıyla yapılacak bilirkişi incelemesi sonunda ıslah edilmek üzere şimdilik, müvekkil şirketin uğradığı zararın giderilmesi için, www…com için yapılan reklam yayınların bedeli olan 1.734.017,00 TL’nin 21/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı … Tic. ve Turz. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı şirket ile organik bağı olan dava dışı … AŞ şirketi ile www…..com alan adlı web sitesine internet üzerinde otel odası arayan kişilerin yönlendirilmesi ve siteyi ziyaretlerinin temini maksadı ile trafik (her ziyaretçi kişi) başına 10 kuruş + KDV üzerinden şifahi olarak anlaştıklarını ancak davacı şirket ile ne yazılı ne sözlü, ne doğrudan ne de dolaylı hiçbir anlaşma yapmadıklarını, hiçbir ticari ilişkilerinin olmadığını beyanla davanın husumetten reddi gerektiğini, … şirketi ile yapılan anlaşma gereği …’nin müvekkil şirketin web sitesine 1.250.000 adet yönlendirme yapılacağını garanti ve taahhüt ettiğini, … şirketinin ortaklarına karşı ciro hedeflerinin olması sebebiyle hizmetin faturasını en geç Kasım 2013 tarihinde yani henüz hizmeti vermeden kesmek istediğini, ödemenin ise taahhüdün gerçekleşmesini müteakip doksan (90) gün zarfında yapılmasını istediğini, tarafları bir araya getiren kişinin … olması ve kendisinin bu anlaşma için şahsi garantör olabileceği konusunda ısrarları üzerine
müvekkilinin dava dışı … şirketinin esasen ticari hayatın olağan akışına ters olan bu konudaki teklifini kabul ettiğini, dava dışı … şirketi, yapılan bu sözlü anlaşma doğrultusunda kendisi tarafından garanti edilmiş olan 1.250.000 adet yönlendirme karşılığında 125.000 TL + KDV’lik faturayı müvekkil şirkete henüz hizmeti vermeden kesip gönderdiğini, müvekkilinin de hizmet verilmeden fatura bedelinin talep edilmeyeceğine güvenerek faturayı defterlerine işlediğini, … şirketinin ahde vefa ilkesi doğrultusunda muaccel olmayan fatura alacağını talep ve tahsil yoluna gitmediğini, Ancak zaman içinde … şirketinin yönetiminin değiştiğini, davacı şirket yönetimi ile dava dışı … şirketinin yönetimi ve ortaklarının aynı kişiler olması nedeniyle mevcut şifahi akit yok sayılarak dava dışı …’nin yeni yönetimi tarafından haksız ve hukuki dayanaktan yoksun 1.650.904,00 TL talep içeren davanın önce … şirketi tarafından ikame edildiğini, bu davaya itiraz ettiklerini ve halen derdest olduğunu, daha sonra huzurdaki davanın 1.734.017,00 TL taleple haksız surette ikame edildiğini, organik bağ içinde bulunan iki firmanın müvekkili firmaya verdiğini iddia ettiği reklam hizmeti karşılığında toplam 3.384.921,00 TL talep ve dava ettiklerini, bu iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirket tarafından kullanılan www…..com isimli internet sitesinin, internet ortamındaki reklamlarının yapılabilmesi için henüz hizmeti almadan 125.000,00 TL+KDV tutarında reklam yayını satın aldığını, “Google Analytics” raporlarının dava dışı … şirketi tarafından müvekkili şirketin www…..com alan adlı web sitesi için yaptığı yönlendirmelerin dökümlerini gösterdiğini, bu raporlar dünyaca kabul edilmiş, elle müdahalede bulunulması ve değiştirilmesi neredeyse mümkün olmayan Digital veri raporları olduğunu, Müvekkili şirketin www…..com alan adlı web sitesine dava dışı …’nin kendisine ait tüm kanallarından yapılan yönlendirmeler toplamının 398.566 olduğunu, bu miktarın ise 1.250.000 adet yönlendirme taahhüdünden 851.434 adet (yaklaşık %68’i kadar) eksik olduğunu, …’nin kardeş kuruluşu olan davacıdan ikame hizmet olarak alıp kullandırdığı banner reklamlarımın ise 542.931 adet olduğunu, yani …’nin tüm çabalarına rağmen gerçekleştirebildiği yönlendirmeler toplamının sadece 941.497 adette kaldığını, …’nin ne tek başına ne de kardeş kuruluşu davacı kaynakları ile birlikte taahhüdünü yerine getiremediğini, Davanın müvekkili şirket bakımından usulden reddedilmesi gerektiğini zira davacının bir taraftan diğer davalı …’den davacı şirkette yöneticilik yaptığı sırasında şirkete verdiği zararlar ile ilgili olarak tazminat ve alacak iddiasında bulunurken, diğer taraftan müvekkiline esasen vermediği hayali bir hizmetin bedelini fahiş miktarlara baliğ ederek istediğini, konuları ve tarafları aynı olmaması nedeniyle hukuken ve HMK hükümleri gereğince ayrı ayrı dava açılması gerektiğini, Ayrıca davacı tarafça yapılan hesaplamaların ve sunulan kayıtların matematiğe, mantığa, hayatın ve ticaretin olağan akışına aykırı olduğunu, davacının yönlendirdiği iddia ettiği 1.000.000 kişiden sadece 30 kişiye satış yapıldığını, davacının talebinin kabulü halinde müvekkilinin her bir satış başına reklam maliyetinin 55.000,00 TL olacağını, tüm hesaplamaların hatalı olduğunu, davacının kendi uhdesinde tuttuğu kayıtlara itibar edilemeyeceğini beyan ederek davanın öncelikle müvekkil yönünden usulden, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin internet girişimcilerinden olup davacı şirketin dahi kurucusu olduğunu, kurucusu olduğu şirketle kısa sürede yakaladığı başarı üzerine şirketin hisselerini … şirketine 2011’de satarak devrettiğini ancak devralanın talebi üzerine yöneticilik görevine devam etmesi davacı tarafından farklı yansıtılmaya çalışılsa da müvekkilinin devralanın talebi ve ihtiyaçları nedeniyle yine davacı tarafından güvenilir ve piyasayı en iyi bilen kişi olarak görülmesi nedeniyle davacı şirketin yönetiminde kalmaya devam ettiğini, Müvekkilinin hiçbir kişi yada firmaya bedelsiz reklam gösterimi sağlamadığını, davalı şirket için yapılan reklam gösterimlerine ilişkin grup şirketlerden olan … tarafından 125.000,00 TL + KDV tutarında faturalandırma yapıldığını, bu faturanın grup şirketlerde yapılan tüm reklam gösterimlerine mahsup edilmek üzere kullanıldığını, Turizm ve seyahat sektörlerinin satış odaklı olmaları nedeniyle … modelinde çalıştıklarını, davacının ise hesaplamaları CPM üzerinden yaptığını, hem reklam maliyetinin hesabında yanlış yöntem seçildiğini hemde yöntemin birim fiyatlarının piyasanın çok üzerinde belirlendiğini, davacının vermiş olduğu verilerin doğruluğunun da tartışmalı ve manipülasyona açık veriler olduğunu, bu verilerin doğruluğunun tıklamalar üzerinden hesaplanması gerektiğini, üzerinde müvekkilince veya başkaları tarafından herhangi bir oynama yapılamayacak nitelikte bir uygulama olan Google Analytics verileri üzerinden elde ettikleri trafik verilerini incelediklerinde, davacı şirket aracılığıyla 22 Kasım 2013 – 25 Nisan 2014 tarihleri arasında yayınlanan tüm reklamların toplam tıklanma sayısının 238.740 olduğunu, en pahalı fiyatlamayla dahi hesaplansa toplam reklam maliyetinin 238,740 x 0,25TL=59,685,00 TL ettiğini, kaldı ki piyasada tek aracıdan yapılan 125.000,00 TL+KDV ‘lik alımda yapılan iskontolarla bu rakamın daha altında fiyatlamalar gerçekleştiğini, özetle şuan için davacı şirkete ödenen bedelin karşılığı reklam alınmadığını aksine …nin reklam yayın alacağı bulunduğunu, davacı şirketin hiçbir zararının oluşmadığını, Tüm reklam süresi boyunca 26 satış gerçekleştiğini, yine Google Analytics verilerine göre bu 26 satıştan elde edilen toplam cironun 16.055,15 TL olduğunu, davacının iddiasından 16 bin TL ciro için 1,7 milyon TL yatırım yapılması gibi bir kurgu ortaya çıktığını, dünyada hiçbir turizm firmasının 26 adet otel konaklaması satmak için davacı tarafın iddia ettiği gibi bir reklam bütçesi harcama yapmasının akla mantığa hayatın olağan akışına, ticaret hayatının mantığına ve işleyişine uymadığını, Ayrıca müvekkilinin şirketten 2014 yılı Ağustos ayında ayrıldığını, davanın ise 2014 Aralık ayında açıldığını, ancak müvekkilinin bu girişime ortak olduğunu başından beri gizlemeyerek, aksine duyurduğunu bu konuda çok sayıda haberinde çıktığını, davacının bu verilere rağmen müvekkilinin gizli planlar peşinde gerçekleri gizleyen, şirket çıkarlarına aykırı davranan bir şahıs gibi gösterilmeye çalışıldığını, müvekkilinin ortağı olduğu oluşumun reklam yayınında kendi çalıştığı davacı firmayı tercih etmesini sağlayarak tam anlamıyla bir kazan kazan durumu oluşturduğunu, ayrıca reklam yayınlarının ne zamanlar yapıldığı gibi tüm ayrıntılar şirket çalışanlarının bilgi ve kontrolü dahilinde gerçekleştiğini, şirketin yetkililerinin bu süreçte işlemlerden haberdar olduklarını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemenin 04/07/2019 tarihli kararı ile; “…Mahkememiz 04/04/2019 tarihli celsede Davalı … aleyhine açılan davanın 6102 Sayılı kanun kapsamında şirket yöneticisinin sorumluluğu kapsamında basit yargılama usulüne tabi davalardan olduğu, davalı …’in sorumluluğuna gidilebilmesi için öncelikle mevcut zararın varlığının tespitinin ve kesinleşmesinin gerektiği, diğer davalı aleyhine açılan davanın ise alacak davası niteliğinde bulunduğu ve yazılı yargılamaya tabi olduğu anlaşılmakla, davalı … aleyhine açılan davanın dosyamızdan tefrik edilerek yeni esasa kaydının yapıldığı anlaşılmıştır… ..Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı hususu her iki tarafında kabulündedir. Davacı tarafın, hizmet verildiği ve ücrete hak kazanıldığı yönünde ki iddiası davalı tarafça kabul edilememektedir. Çözümü gereken husus; taraflar arasında Hizmet sözleşmesi bulunup bulunmadığı, hizmet sözleşmesinin varlığının kabulü halinde davacı tarafın talep edeceği ücret alacağı olup olmadığı, miktarının ne kadar olduğunun tespitine yöneliktir. Dosya kapsamına ibraz edilen deliller ve düzenlenen Bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile tespit edildiği üzere; Davacı tarafın reklam aracılık hizmeti kapsamında anlaşmalı olduğu internet sitelerinin reklam alanlarında, davalı şirkete ait ”www…..com” internet sitesinin reklamlarını ”…, …, …, …, …, …, …” tarzındaki internet sitelerinde 22/11/2013 ve 25/04/2014 Tarihleri arasında yayınladığı, Davası dosyadan tefrik edilen …’in reklamların yayınlandığı dönemde Davacı şirketin temsilcisi olduğu gibi, 2013 yılından itibaren davalı şirketinde hissedarı olduğu 06/06/2014 tarihinden itibarende davalı şirketin münferiden yetkilisi konumunda bulunduğu ticari kayıtlarla mahkememizce sabit bulunmuştur. Davalı taraf taraflar arasında sözleşme bulunmadığını iddia etse dahi söz konusu hizmet sözleşmesinin yazılı olması geçerlilik koşulu olmadığı gibi ibraz edilen kayıtlarla davalı tarafın reklamlarının yayınlandığı hususu mahkememizce sübut bulunmuştur. Davalı tarafın reklamlara ilişkin ödeme yaptığına ilişkin bir iddiası bulunmamaktadır. Davacı taraf 6102 Sayılı Kanun kapsamında tacirdir. 6102 Sayılı Kanunun 20.md uyarınca ücret talep edebilir. 6102 Sayılı Kanunun 20.md aynen ”MADDE 20-(1) Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca, tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır.” şeklindedir. Kanunun açık hükmü karşısında davacı tarafın ücrete hak kazandığı yönünde mahkememizce kesin kanaat hasıl olmuştur. Davacı tarafın hak ettiği ücretin belirlenmesine gelince Sektör Bilirkişisinin yer aldığı Bilirkişi heyet raporunda açıkça belirlendiği üzere, Turizm sektöründe online satış içerikli olduğu için internet reklam alanlarının tıklama başına … yönetimi ile ücretlendirilmesinin yerleşik uygulama olduğu belirlenmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından davacının şirket merkezinde yaptıkları incelemede kendi adserverlarında ki 22/11/2013 ve 25/04/2014 tarihleri arasındaki verilere göre “her 1 reklam tıklanması başına fiyatlama” hesaplama yöntemiyle ile bilinen google anlatic verilerine göre yapılan hesaplamada, toplam tıklanma sayısının 238.740 olduğu buna göre yapılan hesaplamada her bir raklam tıklaması başına 0,25.TL.ücret talep edilebileceği ve buna göre 238.740×0.25TL= 56.685.TL. Ücrete hak kazandığı yönündeki tespit mahkememizce yerinde görüldüğünden davacı tarafın davasının kısmen kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davanın 2014 yılında ikame edildiğini, tanıklar dinlenerek iki kez bilirkişi raporu alınmış bir davada 5 yıl sonra tefrik kararı verilmesinin HMK, Anayasa ve AİHS kapsamında korunan usul ekonomisi ilkesi ve adil yargılanma hakkının ihlali mahiyetinde olduğunu, tefrik kararının davalar arasında bağlantı bulunmaması durumunda veya davalar arasında bağlantı bulunsa da yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesi için verilmesi gerekirken davalı şirket ile diğer davalı eski yöneticinin ortak bir işlem nedeniyle doğan ortak bir borçtan dolayı müştereken ve müteselsilen borçlu olmaları nedeniyle davaların temelini oluşturan olaylar ve hukuki sebeplerin aynı olduğunu ve terfik kararının kaldırılması gerektiğini, Müvekkili şirketin davalıya hizmet verdiği, davalının hizmet bedellerini ödemediği ve hala müvekkil şirkete borçlu olduğu tartışmasız şekilde kanıtlanmışken alacak tutarının hatalı şekilde hesaplandığı bilirkişi raporu esas alınarak usul ve kanuna aykırı bir karar verildiğini,Huzurdaki davada yalnızca 1 adet bilirkişi heyetinin görüşü alınmış olup; bilirkişi heyetinde yer alan …’ın bilirkişi olarak atandığı dönemde … E-Turizm ve Turizm Muhasebesi Komite Başkanı olduğunu, davalı şirket ise … üyesi olduğundan …’ın tarafsızlığından şüphe duyularak HMK’nın 272. Maddesi kapsamında yeni bir sektör bilirkişisi atanması talep edilmiş ise de Mahkeme’ce reddedildiğini, bilirkişi heyetinin sektör uygulamasından uzak ve hatalı şekilde alacak hesaplaması yaptığını, itirazlarının ek raporda dikkate alınmadığını, Bilirkişilerce hesaplamanın CPV olarak mı … olarak mı yapılması gerektiği yönünde taraflar arasında bir anlaşma olmadığı ve … yöntemi ile hesaplama yapılması gerektiği belirtilmiş ise de davadaki taleplerinin hesaplamanın CPM üzerinden yapılması olduğunu, davalı tarafın ise … üzerinden yapılması gerektiğini ileri sürdüğünü, dosyada hiçbir zaman CPV üzerinden hesaplama yapılmasının talep edilmediğini, uyuşmazlığın oluştuğu konuların başında gelen bu hususun bile rapora hatalı olarak geçirildiğini, bilirkişilerin baştan savma bir rapor hazırladıklarını, bu konudaki itirazlarının ek raporda da giderilmediğini, neden … hesaplama yönteminin kullanıldığına yönelik açıklamaya yapılmadığını, kullanılan hesaplama yöntemini hatalı olduğunu, Bilirkişi raporunda davalının beyanı esas alınarak dava konusu reklam yayınlarının “artık envanterde” yapıldığına yönelik tespitlerinin hatalı olduğunu, davanın hiçbir aşamasında reklam yayınlarının artık envanterde yapıldığına ilişkin sözlü veya yazılı bir beyanda bulunmadıklarını, söz konusu reklamlar artık envanterde yayınlanmamasına rağmen davalıların artık envanterlerin reklam yayınlarında kullanıldığına ilişkin iddiası hiçbir şekilde araştırılmadan bilirkişilerce doğru kabul edilerek hatalı hesaplama yapıldığını Reklam gösterim bedellerinin CPM (görüntüleme başına fiyatlama) üzerinden hesaplanması gerekirken … (reklam tıklaması başına fiyatlama) üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğunu, huzurdaki davanın konusu …. Reklamlar olup; dosya içeriğinde video gösterimine ilişkin hiçbir evrak bulunmadığını, buna rağmen bilirkişilerin video gösterimine ilişkin tespit ve incelemeler yapmasının ve bu konuya ilişin itirazlarının değerlendirilmemesinin incelemenin ne kadar özensiz yapıldığını ortaya koyduğunu, video gösterimine ilişkin hiçbir veri olmayan dosyada incelemelerini CPV (Video Görüntüleme Başına Fiyatlama) ve …’yi karşılaştırarak yaptıklarını, Bilirkişilerin, hiçbir dayanak sunmaksızın müvekkili şirketin gösterim üzerinden hesaplama yapmasını “bize göre bu yanlış bir hesaplamadır” şeklinde nitelendirdirdiklerini ancak bu nitelendirmeye ilişkin bir dayanak sunmadıklarını, müvekkili şirketin davalı şirkete uyguladığı fiyat politikasını da ticari ilişkide bulunduğu diğer reklam veren şirketlere uyguladığı gibi CPM üzerinden belirlediğini, bu nedenle bilirkişilerce … (her bir reklam tıklaması başına fiyatlama) üzerinden yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, Hükme esas alınan raporda yapılan hesaplamaya ilişkin esas alınan verilerin de hatalı olduğunu, müvekkilinin sunduğu veriler yerine Google Analytics verilerinin esas alındığını, Google Analytics, DFP (Doubleclick For Publishers) ürünü olup görüntülenme ya da tıklanma sayısını değil reklam taleplerini saydığını, Google Analytics verileri üzerinde kolaylıkla oynanabildiğini, Google Analytics’teki hesap sahibinin siteye yerleştirdiği kodla tüm sonuçları, tüm sayımları değiştirilebildiğini, bu nedenle bilirkişilerin Google verileri daha güvenilir olduğu için bu verilen dikkate alınması gerektiği yönündeki tespitinin hatalı olduğunu, Ayrıca bu verileri hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte, bilirkişilerin tamamıyla kağıt üzerinde sunulan veriler üzerinden değerlendirme yaptıklarını, Google hesabına giriş yapılarak bir inceleme yapılmadığını, Yine raporda birim fiyatların nasıl belirlendiğine dair bir açıklama bulunmadığını, dosyaya sunulan … şirketinin müzekkere cevabı incelendiğinde bile, sektör uygulamasındaki birim fiyatların, müvekkili şirket tarafından belirlenen verilerin oldukça üzerinde olduğunun görüleceğini, buna rağmen sektörün çok altında birim fiyat üzerinden hesaplama yapıldığını, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla; bir an için hesaplamanın CPM değil de … üzerinden yapıldığı varsayılsa dahi dosyaya sundukları kayıtlar kapsamında click (tuklama) sayısının, davalıların sunduğu click (tıklama) sayısının kat be kat üzerinde olduğunu, eğer tıklanma üzerinden hesaplama yapılacaksa müvekkilinin sunduğu kayıtların nazara alınması gerektiğini, Dosyaya sundukları uzman görüşünün sektör uygulamasını gösterdiğini, bu uzman görüşündeki verilerle de uyuşmayan ve hiçbir şekilde sektör uygulamalarını yansıtmayan bilirkişi raporuyla karar verilemeyeceğini, 01/11/2018 tarihli mütalaayı kaleme alan …’in 10 yılı aşkın süredir Türkiye’nin dijital reklam sektörünün liderlerinden Medyanet isimli reklam ağının CEO’luğunu yaptığını, sektör uygulamasını gösteren bu uzman görüşü incelendiğinde de bilirkişi raporunun sektör uygulamasıyla bağdaşmadığının görüleceğini beyan ederek, eksik incelemeye ve hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın kaldırılmasını, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında sözlü veya yazılı bir anlaşma olmadığını, davacı şirket tarafından müvekkili şirkete kesilip gönderilen bir fatura, alacak ihtarı, müvekkili şirket tarafından düzenlenmiş bir reklam siparişi veya talebi (ordino) veya sair çeşitli araçlarla taraflar arasındaki ticari ilişkiyi gösterir nitelikte belge veya yazı bulunmadığını, Davacının yaptığını iddia ettiği yayınların gerçekten var olduğu (kabul anlamına gelmemek üzere) dikkate alınsa dahi bu yayınların müvekkili şirket kabulü ve talebi ile yapılmış yayınlar olmaması nedeniyle davacının hak edişinden söz edilemeyeceğini, aksi halde herkesin talep etmediği hizmetlerin kendisine verildiği iddiasına muhatap edilerek borçlandırılabileceğini, Davaya cevap dilekçelerinde de belirttikleri gibi davacının basiretli bir tacir olarak verdiğini iddia ettiği hizmete ilişkin doğan ücret alacağını ancak kendisinden bu hizmeti talep eden, organik bağı bulunan dava dışı … şirketinden talep ve tahsil etmesi gerektiğini, zira cevap dilekçelerinde ifade ettikleri gibi müvekkili şirketi ile dava dışı … firması arasındaki şifahi anlaşma gereğince dava dışı … firmasınin taahhütlerini yerine getirememesi nedeniyle organik bağ ve ticari ilişki içinde bulunduğu davacı firma “…” üzerinden video reklamları vererek eksik kalan yönlendirmeleri tamamlamaya gayret ettiğini, Davacı şirketin ise organik bağı olan dava dışı …’nin taahhütlerini yerine getirebilmesi adına ve münhasıran dava dışı …’nin talepleri doğrultusunda, üstelik davacı şirketin kullanmadığı taktirde zaten heder (ziyan) olacak olan artık değerleri üzerinden resen ve müvekkilinden izin almadan reklam yayını yaptığını, nitekim davası tefrik edilen …’in dava konusu işlemlerin yapıldığı tarihte hem davacı hem dava dışı … şirketi hem de davalı şirketin ortağı ve/veya yöneticisi olup bu hususları açıkça kabul ve ikrar ettiğini, Davacının delil olarak sadece kendi bilgisayarlarında, kullanımı – işletimi – muhafazası kendisine ait olan “ad server” kayıtlarına dayandığını, bu kayıtlar her zaman değiştirilebileceği gibi denetlenebilir olmadığından delil olma özelliği de bulunmadığını, davacı tarafından resen yapılmış fiyatlandırmanın müvekkili tarafından kabulüne ilişkin bir belge, sözleşme olmadığını, bu durumda ispat edilemeyen iddianın reddi gerekirken kısmen kabul kararının hatalı olduğunu,Dava dışı … şirketinin müvekkili şirkete karşı düzenlediği fatura bedelinin tahsili talebi dışında ayrıca fatura dışında hizmet verdiği iddialarına dayalı olarak açılmış İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1422 E. No.lu dosyasında fatura tutarı kadar hizmet verdiği dahi ispat edilemediğinden davanın reddine karar verildiğini, yine dava dışı … şirketinin İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/992 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan (yapılmış icra takibine vaki) itirazın iptali davasında da İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin ret kararı muvacehesinde ve fatura bedeli kadar hizmet vermediğinin bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, dava safahatında davacının organik bağı olduğu … şirketi ile müvekkili şirket arasında görülmekte olan dava dosyalarının birlikte değerlendirilmesi gerektiği bildirilmesine rağmen bu dava dosyaları değerlendirilmeden eksik inceleme yapıldığını belirterek, kısmen kabul kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava; davalı şirkete verilen reklam hizmetlerinin ücretlendirilmediği ve hizmet bedellerinin ödenmediği iddiasıyla, bedellerin tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; taraflar arasında hizmet alımına ilişkin anlaşma olup olmadığı, davacı tarafça yayınlanan reklamların bedellerinden davalının sorumlu olup olmadığı, verilen hizmete karşılık hesaplamanın ne şekilde yapılması gerektiği hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasında hizmet alımı konusunda yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Tanık beyanları; Tanık …; “Ben … ve … Grup şirketlerinde nisan 2013 den eylül 2014 e kadar çalıştım. Davacı şirketin işi internet reklamcılığı idi. Ben … davacı şirketin CEO su olarak biliyorum. Davacı şirketin eski ismi … dir. … şirketinde satış müdürü olarak çalıştım. … firması ile çalışma teklifi bizden gitti, … beyde artık envanteri değere çevirmiş oldu. … şirketinin lehine çalışmış oldu. Benim gibi bütün şirket çalışanları da yönetim kurulu da dahil olmak üzere …com internet sitesinin reklamları … şirketin digital envanterinde yayınlanmıştır. Davalı faturalarını kesmiştir. 125.000 TL +kdv si bizden giden fatura ile talep edilmiştir. Orada bir problem vardır. Satın almanın birimi turizim sektörünün de kullandığı ortak satın alma paydası olan tıklama üzerinden ücretlendirilmiştir. Birim fiyat Piyasa rayiçleri de örtüşmektedir. Benim davacı şirket ile davacısı olduğum iş davası vardır. İş aktimin usulsüz bir şekilde son verilmesi nedeniyle dava açtım. Dava şuan yargıtaydadır. Piyasadaki tıklama ücreti ortalama 15 kuruştur. Burda yapılan satın almanın meblağı yüksek olduğu için tıklama 10 kuruş üzerinden yapılmıştır. … ile … arasında herhangi bir sözleşme yapılmamıştır”, Tanık …; “Ben … nun eski adı olan Reklam Z firmasında 2010-2014 arasında operosyan müdürü olarak çalıştım. Reklam yayınlanması ile ilgili bütün süreçler benim sorumlulğumda idi. … benim eski patronumdur. … nin sahibi olarak … beyi tanıyordum. … nin network ü içerisinde ….com sitesinin reklamlarını yayınlattı. Ücret ödenip ödenmediğini bilmiyorum. Dava konusu reklam yayınları ile ilgili olarak artık envanterin değerlendirilmesi yapılmıştır. Burda çöpe gidecek olan envanteri değerlendirmiş oluyorsunuz. … olarak bilmiyorum … olarak bildiğim otel rezervasyonları yapan bir internet sitesidir. Bu sitenin … beyin olduğunu tahmin ediyorum. Envanter ile yönetilen reklamlar tıklama üzerinedir. Tıklanma ücretini bilmiyorum. Piyasada 10 kuruştan 25 kuruşa kadar değişmektedir. Neden tıklanma üzerine fiyatlandırma yapıldığı ile ilgili olarak yine artık envanter yönetiminde toplam envanterin görüntülenme şeklinde satılamamış olan kısmının değerlendirmek için yapılır. Görüntülenme bazlı fiyatlandırılmaz. Daha yoğun olarak tıklanma bazlı fiyanlandırılır. Reklam yayınları artık envantere yönelik olarak yapılmıştır. Diğer reklamlar hedefine ulaşmadan bu reklam çıkmaz. Tıklanma yada görüntü konusu reklam talep eden kişi ile yapılan anlaşma ile belirlenmektedir. Ben … ile … şirketinin bir anlaşması olup olmadığını bilmiyorum” şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Bilirkişi raporu; Mahkemenin, bilgisayar mühendisi …, Turizm-Seyahat Sektör bilirkişi …, mali müşavir Prof. Dr. …, borçlar ve sözleşmeler konusunda uzman Doç. …’den oluşan heyete dosyanın tevdii ile davalı …’in davacı şirkete yapmış olduğu eylemlerle zarar verip vermediği ve şirketteki yetkisini kötüye kullanıp kullanmadığı ve davacı şirketin zarara uğramasına sebep olup olmadığı, davalı şirketin reklamlarının davacı şirketin aracılık yaptığı internet sitelerinde yayınlanıp yayınlanmadığı, davacının davalılardan alacaklı olup olmadığı ve varsa miktarı hususlarında rapor düzenlenmesi yönündeki ara kararı üzerine; Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 30/04/2018 tarihli kök raporda; -Teknik olarak dosya içeriğinde yapılan incelemede taraflar arasında reklamların fiyatlandırılması konusunda anlaşmazlık olduğu, -Verilen reklamın hesaplanış yöntemi; Genel olarak bakıldığında internet reklamcılığında CPV ve CVC olmak üzere iki tür fiyatlandırma bulunduğu, CPV’nin “her 1 reklam gösterimi başına fiyatlama”, …’nin ise “her 1 reklam tıklanması başına fiyatlama” olduğu, davaya konu artık envanterlerin tutarlarının hesabında taraflar arasında bir sözleşme olmadığı yani hesaplama yönteminin CPV mi yoksa … kullanılarak hesaplanması konusunda bir anlaşma olmadığı, yaptıkları araştırmaya göre turizm sektörü online satış içerikli olduğu için internet reklam alımlarının tıklama başına yani … yöntemi ile ücretlendirildiğinin görüldüğü, davacı hesaplamalarının ise CPV üzerinden yani reklam gösterim sayısı üzerinden yaptığı ancak bu hesaplamanın yanlış olduğu, -Reklam hesaplaması için e-ticaret sitesinin ziyaretçi sayılarının tespit yöntemi: Bu konu ile ilgili taraflarında hazır bulunduğu bir ortamda davacının şirket merkezinde yapılan incelemede kendi adserverlarındaki 22/11/2013 ve 25/04/2014 tarihleri arasındaki kampanya verileri incelendiğinde; -Davacıya göre CPV olarak bilinen “her 1 reklam gösterimi başına fiyatlama”, hesaplama yöntemiyle kendi serverlarındaki verilere göre yapılan hesaplamada; toplam görüntülenme sayısının 1.156.011.555 [(1.156.011.555/1000)x1.50] olduğu ve tutarın toplam 1.734.017,00 TL olduğunun belirtildiği, -Davalıya göre … olarak bilinen “her 1 reklam tıklanması başına fiyatlama” hesaplama yöntemiyle herkes tarafından bilinen google analytic verilerine göre yapılan hesaplamada; toplam tıklanma sayısının 238.740 (238.740 x 0.25 TL) olduğu ve toplam 56.685,00 TL hesaplandığı, -Sonuç olarak; bu tür e-ticaret sitesinin ziyaretçi sayılarının davacının kendi verileri ile değil, yaygın olarak bilenen google analytic verileri gibi bağımsız verilerle hesaplanması gerektiği ve taraflar arasında bir sözleşme yoksa piyasada bu konuda hesaplama yöntemi olarak genelde … olarak bilinen “her 1 reklam tıklanması başına fiyatlama” hesaplama yönteminin kullanıldığı, bundan dolayı davacının bu reklam alanlarının geliri için talep edebileceği tutarın 56.685,00 TL olabileceği yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 27/02/2019 tarihli ek raporda; -Reklam yayınlarının bedellerine ilişkin olarak kullanılan hesaplama yönteminin hatalı olduğu itirazı; kök raporda uzun uzun anlattıkları gibi ve sektörde yaygın olarak kullanılan internet reklamcılığında davaya konu artık envanterlerin tutarlarının hesabında taraflar arasında bir sözleşme olmadığı yani hesaplama yönteminin CPV mi yoksa … mi kullanılarak hesaplanması konusunda bir anlaşma olmadığı, taraflarınca yapılan araştırmada turizm sektörü online satış içerikli oldukları için internet reklam alımlarının tıklama başına yani … yöntemi ile ücretlendirildiğinin görüldüğü, -Söz konusu reklamların artık envanter olmadığı itirazı; Yine bu konunun da kök raporda uzun uzun anlatıldığı, davacı tarafça dava dilekçesinde ve sonrasında envanterlerin artık olmadığına bir somut veri sunulmadığı için davalıların bu yöndeki beyanlarının dikkate alındığı, -Google analatik verilerinin dikkate alınmasının hatalı olduğu itirazı; dava sürecinde her iki tarafın kendi verilerini sundukları, bilirkişi heyetinin de bu verileri inceleyip akabinde yine her iki tarafın bildiği ve bu konuda dünyanın en çok tanınan bağımsız kuruluşu olan Google’ın verilerini baz aldığı, eğer tarafların üzerinde anlaştıkları anlaştıkları başka bir bağımsız veri kuruluşu varsa bildirmeleri halinde o verilerin baz alınacağı, heyetin Google verilerini baz aldığı, -Birim fiyatların neye dayanarak tespit edildiğinin belirsiz olduğu itirazı; dosya içeriğindeki verilere dayanarak hesaplamanın yapıldığı ifade edilerek, kök rapordaki görüş ve kanaatlerinde bir değişiklik olmadığı belirtilmiştir. Uzman görüşü Davacı vekili İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1373 E. sayılı dosyasında ise, yine davalılardan …’in, müvekkil şirketin eski yönetim kurulu başkanı olarak şirketi tek başına yönettiği dönemde www…com sitesinin reklamlarını herhangi bir ücret alınmaksızın yayınlatıp müvekkil şirketi zarara uğratması üzerine, müvekkil şirketin uğradığı zararın giderilmesi talebi ile açılan dava dosyasına sunmuş oldukları … tarafından düzenlenen uzman görüşünde reklam bedellerinin hesaplamasında hangi yönetim kullanılması gerektiğinin açıklandığını belirterek, uzman görüşünün dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüştür. … AŞ (…net) Genel Müdürü … tarafından düzenlenen 01/11/2018 tarihli uzman görüşünde kullanılacak yöntem açısından; -CPM (Cost Per Mille – Bin Gösterim Başına Maliyet) bir internet sitesinde belirlenen reklam alanlarının birinde yayınlanan reklamın 1.000 (bin) defa görüntülenmesi karşılığında ödenecek ücret anlamına geldiği, CPM modelinin marka bilinirliği ve etkileşimi yaratmak için kullanıldığı, … (Cost Per Click — Tıklama Başına Maliyet) bir internet sitesinde belirlenen reklam alanlarının birinde yayınlanan reklama bir kez tıklanması karşılığında ödenecek ücret anlamına geldiği, … modelinin reklam verenin sitesine yönlendirme yapılmasının amaçlandığı durumlarda kullanıldığı, CTR (Click-Through Rate – Tıklanma Oranı) kampanyanın tıklanma oranının etkililiğini ölçmek için kullanılan bir oran olduğu, CTR (Tıklanma Oranı) ilgili reklamın toplam tıklanma sayısının toplam gösterim sayısına bölünmesiyle elde edilen rakam olup CTR oranı yüksek kampanyaların … üzerinden ücretlendirildiği, -Reklam yayınlarının yapılacağı İnternet sitelerinin (mecraların) yapılacak reklam yayınlarına ilişkin olarak belirlediği her bir reklam modeli ve reklam alanı için ayrı ayrı fiyat politikaları olduğu, yayınlanacak reklamların bu fiyat politikalarına göre ücretlendirildiği, reklam yayınlarının ücretlendirilmesinde belirlenecek modelin ise reklam verenin faaliyet gösterdiği sektöre göre şekillenmediği, örneğin her giyim markasının reklamlarının CPM, her turizm şirketinin veya e-ticaret sitesinin reklamlarının da her zaman … üzerinden fiyatlandırılması gibi bir uygulama olmadığı, -Mecraların, reklam yayınlarının fiyatlandırmasında kullanacağı modeli, her bir reklam veren, reklam ve reklam alan özelinde değerlendirdikleri, bu değerlendirmenin sonucunun belirsiz olduğu fakat yayınına başlanmasına karar verilen bazı durumlarda ise mecraların, bu reklam yayınının performansını günlük olarak takip ederek bu sonuçlara göre yayının devam edip etmeyeceğine, devam edecekse hangi model üzerinden fiyatlandırılacağına ve birim fiyatta değişiklik yapılıp yapılmayacağına karar verdikleri, -Mecraların, yayınlanacak reklamların hangi modele (CPM veya …) göre fiyatlandırılacağını belirlerken öncelikle tıklanma performansını değerlendirerek, tıklanma performansı yüksek olacak ve CPM modeli ile kazanılacak gelirin üzerinde bir gelir sağlayacak kampanyaları, … üzerinden fiyatlandırdıkları, tıklanma performansının düşük olacağı reklam kampanyalarında ise CPM modelini kullandıkları, zira tıklanma performansı düşük olacak reklam kampanyalarının mecralarda yayınlanması mecraları zarara uğratacağından, dijital reklam sektörünün alışılagelmiş uygulaması gereği bu tip kampanyaların CPM üzerinden fiyatlandırıldığı, tıklanma performansının öngörülemediği durumlarda ise bazen mecraların ilk etapta reklam kampanyalarını … olarak başlatıp, yayının devamı esnasında tıklanma performansını gözlemleyerek eğer bu şekilde başlayan bir reklam yayınının gözlem sürecinde tıklanma performansı düşük olur ve yayın CPM modeline göre ücretlendirilmiş olsaydı doğacak kazancın altında bir gelir elde edilirse; mecranın bu reklam kampanyasının yayınını hemen durdurarak veya CPM modeli üzerinden ücretlendirmek kaydıyla yayına devam edeceği yönünde görüş sunulmuştur. Davacı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; -Davalı … yönünden tefrik kararı verilmesi; Mahkemece davalı … aleyhine açılan dava tefrik edilmiştir. Davacı tarafça tefrik kararının hatalı olduğu ileri sürülerek bu husus istinaf sebebi yapılmış ise de, işbu dava konusu hizmet bedelinin davalılardan tahsili istemi için ileri sürülen sebepler farklıdır. Davalı şirket yönünden hizmetin verilmiş olmasına rağmen bedelinin ödenmediği iddiasına dayanılarak, hizmet bedelinin tahsili talep edilmesine rağmen davalı … yönünden herhangi bir ücret almaksızın davalı şirket reklamlarını yayınlatarak şirketi zarara uğrattığı iddiası ile TTK 553.maddesine dayanılmış, her iki davalı yönünden farklı hukuki sebepler ileri sürülmüştür. Bu nedenle tefrik kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. -Davacı vekili bilirkişi raporuna yönelik istinaf dilekçesinde de açıkladığı gibi; davalıya hizmet verilmesi sırasında artık envanter kullanılmadığı, Google verilerinin dikkate alınamayacağı, hesaplamanın sektör uygulamasından uzak olduğu, hesaplamada CPM (görüntülenme başına fiyatma) yönetiminin esas alınması gerekirken bu hususta inceleme yapılmadığı, video gösterimine ilişkin veri olmamasına rağmen CPV (Video görüntüleme başına fiyatlama) yönetimi ve CVC (reklam tıklaması başına fiyatlama) yönetimi açıklanarak CVC yönetiminin esas alındığı ancak neden bu yönetim esas alındığına dair bir gerekçe sunulmadığı, birim fiyatların sektöre uygun olmadığı, hatalı olduğu hususlarında itiraz edilmesine rağmen itirazları ek raporda karşılanmamıştır. Ek raporda, davacı itirazları yönünden kök raporda gerekçelerin uzun uzun anlatıldığı ifade edilmiş ise de kök rapor yukarıda aktarıldığı gibidir. Yapılan açıklamalar itirazları karşılamadığı gibi işin teknik boyutu nazara alındığında, mahkemece anlaşılabilecek mahiyette de değildir. Bu durumda, mahkemece konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden artık envanterin ne olduğu, davacı tarafça davalıya hizmet verilmesinde artık envanter kullanılıp kullanılmadığı, artık envanter kullanılması yada kullanılmaması halinde oluşacak hesaplama yönetiminin nasıl olacağı, CMP, CVC ve CPV yöntemlerinin neler olduğu, somut uyuşmazlık yönünden hangi gerekçeyle hangi hesaplama yönetiminin kullanılması gerektiği, davacı verilerinin hesaplama açısından doğru kayıtları verip vermeyeceği, Google Analytics verilerinin ham veri olup olmadığı yani müdahale edilip edilemeyeceği yine Google Analytics verilerinin hesaplama açısından güvenilir olup olmadığı, bu tür hesaplamalarda hangi verilerin (davacı verilerinin mi Google Analytics verilerinin mi yada başka bir verinin mi) esas alınması gerektiği, birim fiyatın nasıl belirlenmesi gerektiği hususlarında itirazları karşılar mahiyette ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ile eksik incelemeye dayalı verilen kararın kaldırılması gerekmektedir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; Davalı tarafın savunması, davacı ile aralarında bir sözleşme olmadığı, dava dışı … şirketi ile şifahi anlaşma olduğu, davacı şirket ile organik bağı olan dava dışı … şirketinin taahhütlerini yerine getirememesi nedeniyle davacı firma “…” üzerinden video reklamları vererek eksik kalan yönlendirmeleri tamamlamaya gayret ettiği yönündedir. Ancak bu savunmaları kapsamında herhangi bir inceleme yapılmamıştır. İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1422 E. ve İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/992 E. sayılı dosyaları işbu dosya kapsamına alınarak, savunmaların değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksiklikler ikmal edildikten sonra yeni bir heyetten rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının AYRI AYRI KABULÜ ile İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1617 E. 2019/657 K. Sayılı 04/07/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Taraflarca ayrı ayrı yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Taraflarca ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/02/2023