Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1192 E. 2023/260 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1192
KARAR NO: 2023/260
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/726 Esas
KARAR NO: 2019/686
KARAR TARİHİ: 23/05/2019
DAVA: Kooperatif Genel Kurul Kararının Yokluğunun Tespiti ve Davacının Denetim Kurulu Yedek Üyesi Olmadığının Tespiti
KARAR TARİHİ: 15/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalı kooperatifin 2008 yılı olağan genel kurul toplantısı çağrısının müvekkiline ulaşmadığını, bu nedenle müvekkilinin genel kurul toplantısına katılmamış bulunduğunu, ancak toplantıya katılmış gibi gösterildiğini, hazurun cetvelinde imzasının taklit edildiğini ve genel kurul kararına sanki katılmış gibi karar oluşturulup, söz konusu kararın ticaret sicilinde de ilan ettirildiğini, ayrıca bu genel kurulda alınan kararla davacının denetim kurulu yedek üyeliğine de seçildiğini, müvekkilinin böyle bir iradesi ve talebininde bulunmadığını, denetim kurulunda görev yapmak istemediğini, denetim kurulundan dolayı sorumluluk üstlenmek istemediğini, yokluğunda yapılan ancak var gösterildiği 18/07/2009 tarihli genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduklarının tespitine ve davacının denetim kurulu yedek üyeliği sıfatını kazanmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı kooperatif adına yönetim kurulu başkanı ve aynı zamanda tasfiye memuru olan … cevap dilekçesi ile, davacının kendisi tasfiye memuru olmadan önce kooperatife üye olduğunu, kooperatifin üçüncü şahıslara borçlarının bulunduğunu, davacının çabasının kooperatif borçlarından kurtulmaya yönelik olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, genel kurul kararının iptalini istemek için yasal süreninde geçmiş bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …ATK raporu ile davacının 18/07/2009 tarihinde gerçekleştirilen ve davalı kooperatifin 2008 yılına ait olağan genel kurul toplantısına katılmamış olduğu ancak katılmış gibi gösterildiği, imzasının taklit edildiği belirlenmiş olup belirlenen bu durum genel kurul toplantısını yoklukla malul hale getirdiği gerekçesiyle” davanın kabulü ile davalı Tasfiye Halinde Sınırlı Sorumlu … Yapı Kooperatifinin 18/07/2009 tarihli genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduklarının tespitine, davacının denetim kurulu yedek üyeliği sıfatını kazanmadığının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı tasfiye memuru yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Davacının, beş- altı yıldır denetim kurulu yedek üyesi olduğunu bilmemesi imkansız olduğunu, yedek üyelikten ayrılmasında hiçbir sorun olmadığından genel kurul kararının iptalini gerektirmediğini, bu konuda asliye ceza mahkemesinde açılan davanın 8 yıllık zamanaşımı nedeniyle düştüğünü, ayrıca 2009 dönemine ilişkin toplantının eski yönetim zamanında yapıldığını, o dönemin toplantı tutanaklarında kendisinin ve yardımcısının imzasının bulunmadığını ileri sürmüştür
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, davalı kooperatif olağan genel kurul kararların, sahtelik iddiasına dayalı mutlak butlanla iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı katılmadığı bir genel kurul toplantısında var gösterilmesi nedeniyle ve bunun da hazirun cetvelindeki imzası taklit edilmek suretiyle sağlandığını belirterek alınan kararların yoklukla malul oldukların tespitini talep etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18/10/2022 tarih 2020/11-674 E. 2022/1291 K. Sayılı ilamında ifade edildiği gibi “Genel kurul kararlarında hükümsüzlük, ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre butlan, yokluk veya iptal edilebilirlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden butlan, TTK’nın 447. maddesi ile açıkça düzenlenmiştir. Buna göre genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran; pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran; anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. TTK’nın 447. maddesinde genel bir düzenleme yapılmamış, sadece örnek niteliğinde butlan sebepleri sayılmakla yetinilmiştir. Dolayısıyla TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uygulanacak; emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılacaktır. Batıl bir hukukî işlem, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla hâkim tarafından res’en göz önünde tutulur. Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, TTK’da düzenlenmemiştir. Yokluk yaptırımının kanunda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez. Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanunî şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dâhi meydana gelmiş değildir (Tekinay, S. Sulhi/Akman, Servet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 1993, s. 378).Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik ise TTK’nın 445. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Anılan madde gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilecektir. İptal davasına konu bir genel kurul kararı, şekil veya içeriği bakımından sakat olsa bile iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davasında verilen iptal kararı kesinleşirse, bu karar geçmişe etkili olarak hüküm doğurur. Kararın alınmasından itibaren üç ay içinde dava açılmazsa veya açılan dava reddedilirse söz konusu aykırılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez. “Kooperatiflerde genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik ise 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 53. Maddesinde düzenlenmiş olup kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine bir ay içinde iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir. Bir aylık süre hak düşürücü süredir.Bu nedenle mahkemece doğrudan dikkate alınması gerekmektedir Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; 18/07/2009 tarihinde gerçekleştirilen Kooperatif Olağan Genel Kurul’unda toplantıya çağrılanları ihtiva eden hazirun cetvelinde 98 ortağın toplantıya çağrıldığı, 30 ortağın asaleten 3 ortağın vekaleten olmak üzere toplam 33 ortağın toplantıya bizzat veya temsilen katıldığı tespit edildiği, hazirun cetvelinin 62.sırasında davacının “asaleten katılanlar” sütununda imzasının bulunduğu, toplantının ilk iki maddesinin açılış ve yoklamaya ve saygı duruşuna ilişkin, 3. Maddenin divan heyetinin seçimi, 4. Maddenin tasfiye heyetinin denetim kurulunun ve yönetim kurulunun ibraları, 5. Maddenin tasfiye heyetine ödenecek huzur hakkı, 6. Maddenin yeni dönem yönetim kurulu ve denetim kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimi, 7. Maddeninde görev süreleri biten tasfiye kurulunun görev süresinin bir yıl uzatılmasına ilişkin olduğu, 8. Maddenin ise, dilek ve temennilere ilişkin olduğu, davacının 6 nolu kararla denetim kuruluna yedek üye olarak seçildiği, tüm kararların oy birliği ile alındığı görülmüştür. Sahtecilik iddiasının araştırılması için, davacının örnek imzaları toplanmış, huzurda imzaları alınmış, ATK’dan toplanan imzalara nazaran hazurun cetvelindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor alınmış olup 21/02/2019 tarihli raporda, hazirun cetvelinde davacı …’e atfen atılı imza ile …’in mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Her ne kadar davacı ortağın hazirun cetvelindeki imzası taklit edilmek suretiyle genel kurula katılmış gibi gösterilmesi nedeniyle davacının denetim kurulu yedek üyeliği sıfatını kazanmadığının tespitine yönelik mahkeme kararı yerinde görülmüş ise davacının toplantıya katılmış gibi gösterilmesi toplantının açılması için gerekli çoğunluğun sağlanmasında ve alınan kararların kabul yeter sayısında, bir etkisi bulunmadığı, dolayısıyla hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlere aykırılık oluşturmadığı bu nedenle alınan kararların yoklukla ya da mutlak butlanla batıl olması gerektiren bir durum bulunmadığından davalı Tasfiye Halinde Sınırlı Sorumlu … Yapı Kooperatifinin 18/07/2009 tarihli genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduklarının tespitine yönelik verilen karar hukuka uygun bulunmamıştır. Açıklanan tüm bu nedenlerle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/726 Esas, 2019/686 Karar ve 23/05/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, yeniden hüküm kurularak; 2-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, a- Davalı Tasfiye Halinde Sınırlı Sorumlu … Yapı Kooperatifinin 18/07/2009 tarihli genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduklarının tespitine yönelik açılan davanın REDDİNEb-Davacının denetim kurulu yedek üyeliği sıfatını kazanmadığının TESPİTİNE, c-Alınması gerekli olan 179,90 TL maktu karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 150,70 TL nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, ç-Davacı tarafından sarf edilen 33,50 TL başvurma ve vekalet harcı ile 171,60 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 205,10 TL yargılama giderinin kabul-red oranı üzerinden hesaplanan 102,55 TL yapılan yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin davacı üzerinden bırakılmasına, d-Davacı kendisini baştan vekil ile temsil ettirmiş olduğu, sonradan vekilin azletse de bir süreliğine davayı vekil ile takip ettiğinden AAÜT uyarınca taktir olunan 2.720,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, d-HMK’nun 333. Maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde kalan gider avansının davacıya İADESİNE, İstinaf Giderleri Yönünden; 3-Başvuru tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 121,30 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli olan 179,90 TL maktu karar harcının davalı tarafça yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,5-Davalı tarafından sarfedilen 165,70 TL istinaf harcı ile istinaf yargılama aşamasında tebligat posta masrafından oluşan 40,50 TL masraf olmak üzere toplam 206,20 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.15/02/2023